Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
| ——0 2 KAT H BER — Akşam Postaıı Bu harDın hakıkı hıkavelerı '43 WE ıf’";v" YA DLE bi Bi p lastı — Bir Bir Amerikan tayyarecisi anlatıyor k cankurtaran sandalı üzerinde34gü Ben garip İtikalları olan bir iu« sanim, Zaten gemicilerin çoğu da böyledir. Gemimiz Pasifiğin cenubunda yü” rüyüp giderken içerimde birşey bu yolculuğun sonu iyi gelmiyecis ğini söylüyordu, Gemimiz bir tayyare — gemisidir. O gün birvazife alarak uçtuk. İşi- mizi mükemmelen gördük, — Fakat dönerken hava karardi, görme şartları fenalaştı, gemiyi bulamadık. Saatlerce deniz üzerinde Uumduğu" muz yerlerin üzerinde daireler çiz- dik, benzinimiz bitiyordu, bir dam- la benzin kalmayınca denize iy- meklen başka çare bulamadık. Küçük lâstik sandalımıza yiyecek ve su koyacak kâadar vaktimiz ola- cağımı sanıyorduk. Fakat umduğu- müz çıkmadı, Tayyare çok çabuk düştü ve batlı, Biz üç kişi tahlisiye simitlerimizle suyun yüzünde kal- dık.Bereket versin ki lâstik sanda" lımızı bir şişe karbon oksidiyle -- şirebilmiştik, Üzerine çıktık. - 2.5 melre boyunda ve 1,25 eninde olan sandalımız su üzerinde mükemmel durüuyordu. Denize inişimizden pek az bir geyler hatırlıyorüm. Yalnız sandalı sişirdiğimve kanat üzerine çıktığımı hatırımda, Arkadaşım Toni Pastulı bu sırada dua ediyordu. Sandalda gecirdiğimiz ilk gece çok feci oldu.Tomi Pastula ölüm sâatimizin gelmiş olduğunu Söylü" yor ve üçüncü Aarkadaşımız Gen Aldrih sandalımızın sağlam olmadı* Bini neredeyse kauçuğun patlayı" Cağını ilâve edivordu. Doöğrusunuü söylemek lâzım gelirse ben de kor- kuyordum, Fakat her şeye nğmen uyku bas" tırdı. ” İLK GÜN ÜZERİMİZDE BİR UÇAK UCTU * Ertesi sabah — safaklar evvel u- yandık, denizi ve gökyüzünü araş" tırdık, Üzerimizde bir tayyare uçu- yordu, Gen ve Toni heyecanlandır" lar. Bilhassa Gen havaya sıçrıyor ve çıkardığı mavi gömleğini sallı- yYordu. Fakat uçak bizi görmeden Reçti. Kalbim &detâ durdu ve korkt üzerime çöktü. Ben eski bir aske" rim, ÂAmiralim, kayıp bir — ucadı bulmak için yolunu — değiştirmiye- ceğini bilirim. Bu maceradan nasıl kurtulaca'- tık? Şarkta ve şimalde adalar var. Fakat bu adaların Japonlar tarr- fından işgal edilip edilmediğin! bilmiyorum, Şarkta da böş birta" kım adalar vardır, Takat ne İşimire” yarar, Cenuba gelince meskün bir eda bulmak için 800 kilometrelik bir yol yürümek Iizımdır. Belki bir Amerikan gemi kafilesine — yahut bir barp filosuna rasgelehbiliriz. Ü- mit dünyası bu. Sandalımızın dosdoğrü ve huzlı giltiğini görüyordum. Halttâ denize attığım bez parçalarından uzaklı. şımızı krönometre İle hesaplayarak rüzgâr böyle eserse snalle 6 mil tidebileceğimizi anlamıştım, Tam>- miyle rüzgârın oyuncağıydık, Rüz" Râr şimalişarklden eserken manc- viyatımız yükseliyordu. zira kur * tuluşa bu yoldan gidilirdi, Fakat | rüzgâr İstiknmetir' değiştirince *- mitsizlik başlıyordu. Sandalın eal" ralına sarılmıs bir İple yüzen bir demir yapmıştım. Bu - sayede rüz" târ aksi istikametten esince sanda" lımızı dürdürabilivorduk, DUALARIMIZDA SU İSTİYORDUK Mücadeleye devam kararını ve- rince sandalımıza — yerleşmeye ça" Tıştık. Ne kadar rahaltsiz olduğumur zu anlamak için tsandalda — yatr ' mümkün olmadığflını düşünmek kâ” fidir. Bötün bu feci hayat 34 gün -Bürdü, Neler çekliğimizi anlamak Hin Üu rakam kâfidir. ** Yolculutumuzun beşinci günü su: mlı:lr bize izliırap vermiye başla" Adi. Afizımızda salva — kalmamıs. susuzluğa dayanmak İçin sırasiylı denize girdik, Faknt köpek balık- * ları görününce buna da cesaretimiz kalmadı. Yapabildiğimiz tek İş »- biseletimizi denize balırmak ve 1s- Jak ıslak giymek oldu. Ti Tanrıya yalvarmamızı ilk © ” “Gen teklif etti. Katolik olan Ton? ' bizden daha mütsassıptı. Hepimirz unuttuğumuz eski duaları mırıldan” maya başladık. Cebimden Sendire- gödan ayrılırken Kkarıma gönd-” miye vakıt Bbulamadığım bir 100 — dolarlık vardı tt - Kurdda hiç bir işimize yüramazdı. Tanrı dusainızı kabul etti, Gökyü- zü karardı ve bardaktan boşanircı" sına yağmur yağmaya başladı.. Yağ- mur 5 dakika devam etli ve 5 gün“ denberi ilk defa olarak su içlik. Ettesi gün yine duaya başladık, Yağmura ihtiyacımız vardı, Duadan sonra hep bir ağızdan köyün küçük kilisesi İlâhisini okuduk. Dua yine işimize yaradı. Sabahtanberi tuhaf renkli balıklar sandalımızdan hay- ret ederek etrafımızda dolaşıp du" ruyorlardı. Gen bıçağını buü balık" lardan birine sapladı ve sanda'a çekti. Ve balık ölünceye kadar ha" caklarının arasında sıkıştirdi. Ömrümüzde çiğ balık yememiş- tik, Fakat balığı üçe taksim etlik ve yemekte tereddüt etmedik, Ak" şama doğrü tekrar yağmüur yağdı. Hararetimizi giderdiklen sonra dalmıştım, Patlayari bir silâh sesi beni uyandırdı, Sandalın içine düş* müş, karnı ve ayakları havada bir albatros gördüm. Gen kuşüu rovek verle vurmuştu. Bunu hayra yermadım, Alhatres öldürmek uğursuzluk getirir. Fakat buna rağmen kuüşü yolduk ve he- men yemeye başladık. Bir pırçası" nı da ertesi güne bıraktık. — Gece kuşun etinden soluk ve yeşilimtrak bir ışık çıklığına dikkat eltim, Bu ışık kuşun fosfoslu bir şey yediğ” ne delâlet ediyordu. Geri kalin kısmı yiyemeden — denize attık, Çünkü hiç birimiz onut1 gibi gece- leri parlamak hassasına- malik ol maya cesaret edememiştik, Birkaç gün sonra korktuğum başıma geldi. Rüzgâr tamamiyle kesildi. Olduğu” muz yerde kaldık. muzu düşünürken —ızlırabımızı ve elemlerimizi birkaç kelimede hu” lâsa edebiliyorum: Açlık, susuzluk, yağmur, rüzgâr, Birbirine benzeyen saatler arasında ulak boydan bir köpek balığı tuttuğumuz dakikalari” ıçıkarmak düzmüdtrsz Cakı aSi ) | Bu mini mini köpek balıkları Mi rafımızda dolaşıyorlardı, Gen biça" Biyle bunlardan bir tanesini sanda- la almaya muvaffak oldü, — Fakat hayyana hâkim almak için 10 di« kika uğraştık. Parçalamak da kolay bir iş olmadı. Toni kuyruğundan tottu, Gen de başından, Ben de karnını yardım; İlk iş olarak kara cİğerini çıkardık ve yedik. Vallahi çok lezzetliydi, Hayvarın Mmidesin" Şimdi bu 34 günlük yolenlağ den sapsağlam iki sardalya balığı çıktı, Büyüğünü Gene verdik, zira 'amamiyle buna hak kazanmışiı. Ölekini de Toni ile beraber taksim eltik. Kanını içmeye başladık, Bn kan çok fena kokuyordu. Fakat iç- tik ve kendimizi kuvvetli hissettik, Gece Genin elini bir köpek h- ği ısırdiı.. Adamcağız elini suya daldırmış ve farxında olmadan ışı- rılmıştı.. Delikanlı elini 6 knel hızla çekmişti ki köpek — balığını sandalın bir tarafından sudan çı* kardı ve öhür taraftfan denize attı, Karanlık yüzünden yaranın ehem« miyetini anlamak İmkânını bala * madık. Sabahleyin korkltuğumuzdan daha az derin olduğunu gördük Fakat delikanlının şehadet parma- ğı kangran olmaya başlamıştı, Bu panmağı kesip atmak Jâzim geldi, Öpera'örlük vazifesini ben yaptır, Gen balık avcılığına devam ed." yordu, Bir'gece sandaln konmuş n” | lan bir deniz güvercinini de yak « hadı. af_îyş_.-lle yedik. Başka bir defa iki hindistan ce* vizi bulduk. Cevizler dalgalrrın zerinde yüzüp durüyordu, Onu ilk gördüğümüz vakit bir fok balığının suralı sanmıştık, Bu cevizler bize yakınlarda toprak bulunduğunü söy* lüyordu. Üzerimizden sürü — sürü kuşlar uçmaya başladı, Kaplan kö- pek balıği denen koca köpek balı'- ları balık sürülerini kovalıyorlardı. Bunlar sandalımıza kadar yanaşı - yorlardı. Korkutup kaçırmak için hayli sıkıntı çekiyoarduk. Artık ro- #şa | velverlerimizi — kullanamaz olmuş- tuk. Zira rulubet yüzünden paslan - mışlardı ve işlemiyorlardı. : Bir ay sonra tamamen kuvvetten düşmüştük, Artık konuşmuyordu'. Ölümü bekleyen —insanların haz'n fevekkülü üzerimize çökmüştü. Kötü bir rüzgâr çıktı ve sanda|" mMmizı Çevirdi. Kapaklanan sandalı | W ve tekrar Üzerine bir- İ mek için nasıl kuvvet bulduğumuz 1 hâlâ anlamıyorüm, İki gün sonra havada bir kasırga başlangıcı sez" dik, Koca dalgalor üzerimize geli- yordu. Sandala dolan suyu boşali- mak ehemmiyetli bir iş olmuştu, Kolay çalışmak için çırıl çıplak so" yunmuştuk, Sandal bir laha kapak- landı. Bir kauçuk avakkabhı ve iki çanta müstesna olmak üzere bültün eşyamızı su alıp götürdü, — fakat AAT ÇUT T İ '“ı"_"'ı'ı—"r"»'-” ZKY E SA AL a L B Petrol Peşinde KAFKAS Meydan harplerine doğru Luıİendorf vaktile : * Alman urduları bakü petrol kuyulırmı ellerine geçirebilselerdi, Almanya harbi kazanırdı,, demişti AREŞAL Fon Böück'ün or- duları Kafkas kapılarına geldi. Bunun mânası şudur ki: petrol harbi başlamıştır. Bu ha' reketler, Almanyanın, büyük har reketlere müsait — olan, önündeki iki aylık mevsimden istifâade ede- rek nihaf zafere kavuşmak istedi: gösteriyor. Alman cenup ordularının Sta" lingrad istikametindeki hareket inkişafları daha ağır giderken, bu ordular sağ cenahiının Kuban *isti- kametinde fazla hızlı gitmesi, ilk hedefin, yine petrol havzası oldu” gunu anlatıyor. Geten büyük harpten meşhur Lüdendarf: “Alman orduları, Bakti — petrol sonra, kuyularını elletfine geçirebilseler- di, Alman imparatorluğu — harbi kazanırdı." dememiş miydi" Bu söz, bugünkü harpte de kıymetini muhafaza etimektedir; çünkü harp uzadıkça, gittikçe daha ziyvade motörleşen Alman tcara, hava ve Geniz küvvetlerinin benzin, petrol ibtiyacı da artmaktadır, Alman ordularmm petrol ihti- yacı, bugün, senedea 6 milyon ton petrol istihsal eden Romanya ku- yuları, 1,5 milyon ton petrol vere- bilen Polonya, Avusturya ve Slo” vakya kuyulariyle senode 3—İ milyon tona baliğ olan sun'i ben' zinle, yani takriben 12 milyon tonluk bir. esansla — karşılanıyor, Halbuki geçen Seneki — taarruzlar- da, Alman ordularının ayda 1,5 mılyon ton benzin sarfiyatı 0İı3ııg'u hesaba alınırsa, senelik İhtiyacı- nm 18 milyon ton bulunduğu an- İaşılır, K Kafkas petrol sahası, Kerç ber" zahımm karşısında — bulunan “Tar man” — yarrmadasından başlar ve Bakünün şimalinde Hazer denizi! ne doğru uzanan Apşeron yarıma” dasında rnühayetlenir ve üç petrol mıntakasına ayrılır, 1 — Kafkas dağlarmm şarki şimalisinde bulunan Malkon mm- takası, Almanlar, buraya epeyce yaklaşmışlardır. Bu vazı çıktığı vakit, Alman ordularmım bu mev” kül elegeçirmiş olmaları bile muh: temeldir, $ — Bakü'nün 400 — kilometre şimali garbisinde Gronji minta” kası, 8 — Yalnız basşma, Kafkas pet- rollerinin dörtte Üçünü — çıkaran Battüi mmtakası , Bu üç mamtakanm petrol! istih” sali, bütün Rus petrollerinin yüz- buna Tağmen s#andalı döğrültabil- dik. Fırtınadan sonra güneş başladı. Güneş çıplak vücudumuzu yakıyor- du, Artık herşeyden vazgeçmişlik. rONİ SAÇMALAMAYA BAŞLADI VE GEN KARAYI GÖRDÜ Toni saçmalamaya başladı, Bir koro heyetinin şarkı süöylediğini, seslerinin çok tatlı olduğunu söylü" yoör Ve, İşilmiyor müsünuüz? diyaor" duü; Sabahleyin yani 384 üneü sabahı Gen haykırdı: “Şef, bir büğdüv tarlası görüyorum.,, — İçimden ey“ vah, dedim. Bu da çıldırdı, Bir çeyrek suslu ve sonra tekrar baş- ladı:- “Şef, bir buğday tarlası gö" Tüyorum.., Bakfım, -uzakta hir nda vardı, Buğday tarlasi dediği şey uzaktan görünen hurma ağaçlarıydı. — Şükür çocuklar, dedim, Kur- tulduk, Bütün gün adaya yanaşmaya çaha" kdik, Kollarımızı denize uzalıyor ve bu suretle kürek çekiyorduk. Bu sefer de Toninin kollarına bir kö- pek balığı temas etti fakal ısırama" dı. Akşama doğru gökyüzil bulutlandı. Bir fırtına başlayacaktı. fakal fır- tınadan evvel karaya yanaştık. Ve sehile sıçradık, Burasının - meskân olun ölmadı" #ını bilmiyordum. Fakat ada Ja ponların İşdtalinde ise - askerce öl- meye karar vermişlik, Ada Japonlar farafından işenl e- dilmemişti, orada bit Amerikan karargâhı bulduk. Bu sayede gemi * mizin komültaniyle münasehele gi- riştik. Bu #ece yataklarda yattık, Fırtı"* na sabaha kader nludu. Eğer bu rüzgâr birkaç saaf evvel çıksaydı | kurtulmaya yaklaşmışken decektik, ölün g* (Baştarafı dünkü sayımızda) Tufeyli, ayağını yere vurdu ve şarkısına devam etti: Subaylarla dolaştım, Öpüşlüm ve koklaştım.., B Almer, biraz sustuklar' sonra: — İtiraf ederim ki, Marya Mi- haylovnanın sana eş olmadığını ben de her zaman düşünürdüm, dedi ve içini çekli: ' —— Yani, münevver mi demek istiyorsun? Bana bak,., Ben de ti* caret Mmektebini altın madalya ile bitirdim, üç dört defa Parise gil- tim. Tabit senden daha akıllı de“ ğgilim, fakat karımdan da budala olmadığım muhakkak. Hayır, bira- der, tahsil, meselenin esasını teş" kit etmiyor! Bütün bu zırıltının nasil başladığını anlatayım da gör. Büu hâdise şöyle oldu: Bir gün, bir- denbire öyle zannetmiye başladıra ki, karım bana sevdiği için değil, zenginliğime tamah ederek varmış" ti, Bu fikir kafamda yerleşti, Öyle yaptım, böyle yoptım, nafile, kr farmdan bir türlü çıkmıyordu! Tam bu sıralarda karıma bir hırs geldi. Fakirlikten sonra altın küpün içi" ne düşmüştü, sağa sola para serp- meye başladı, Zıvanadan çıktı. kendisini 0 derece unutlu ki her ay harcadığı paranın yekünu yir” mi bin rubleyi buldu. Bense yara- dılıştan müvesvis bir adamım, Kimseye inanmam, herkesten şüp" he ederim. Sen bana karşı ne ka- dar şefkat gösterirsen, ben o dere" ce azap duyarım, Öyle zannediyor rum ki, herkes hana param için müdahene ediyor. Hiç kimseye İ- Nanmıyorum! Sıkıcı bir adamım, birader, çok sıkıcı! Frolov, bir bardak şarabı bir yu" dumda içerek devam etti: — Maamafih, bütün bunlar saçma, dedi. Söylemek doğru değildi, alr maklık ettfim, Ben sarhoşlukla ağ* zımdan kacırdım, sen de — şimdi | SARHOŞLAR Yazan: A, ÇEHOV, Rusçadan çeviren: SERVET LUNEL aşkolsun! Çingeneleri de çağıralım m1ı? Ha? Sür buraya çingeneleri! Coktanberi koridorlarda sıkılan bana avukat . gözüyle bakıyorsun, başkasının sırrını öğrendiğinden memnunsun. Haydi, haydi... Bu bahsi kapatalım, İçmeye devam e- delim! T Garsona hitabederek: ! — Bana bak, dedi, Mustafa sizde mi? Çağır buraya! Biraz sonra salona, on iki yaşla" rında, frak ve beyaz eldivenli bir Frolov: DNK NRERAT CT S 7 — Buraya gel! dedi, Bize şu hakikati izah et Bir vakiltler siz, Tatarlar, bize hükmediyor ve haraç alıyordunuz, şimdi de siz, Ruslara hizmet ediyor ve bornos saltarak geçiniyorsun. Bu değişikliği nasıl izah etmeli? Mustafa, kaşlarını yukarı kaldır* dı ve İnce bir sesle cevap verdi: Almer, çocuğun ciddi —yüzüne baktı ve kahkahayı altı. Frolav: HğizA — Haydi ona bir ruble ver! de— di, 0. bu feleğin cilvesiyle servet yapıyor. Yalnız bu iki kelime için onu burada tutuyorlar, İç bakalım, Mustafa! Sen, ilerde büyük bir ke- rata olacaksın! —Yani, zengin bir adamın yanında sürtünen tufeyli- ler hayret edilecek kadar arltlı! Siz bıçaksız ve labançasız hayçÇut ve soygunenlar o0 kadatr çoğaldını? ki, elinizden yakasını — kurlarana çingeneler, bağrışarak salona hü- cum eltiler ve vahşi bir eğlence başladı. Frolovw onlara: : — İçin! diye bağırıyordu. İç, iç firavun kavmi! Şarkı söyleyin! Hisisit! Kış günüydü... Hidsit... Kızaklar uçuyordu. Çingeneler, şarkı söylüyor, ıslık çalıyor, oynuyorlardı. Çok zengin. şımarık “geniş mizaçlı” — şahsiyei- lere bazan hükmeden taşkınlık sev dasiyle Frolov, delilikler yapma:'a başladı. Çingenelere yemek ve şampanya verilmesini emretli, fe- nerlerden birinin mat abajırunu kırdı. düvarda asılı tablo ve ayna- İara ' şişeleri fırlattı. ve bülün btna ları yaparken hiç bir zevk duyma dığı belliydi, çünkü mütemadiven somurtuyor, adamlara hiddetle ba: ğiriyor, göründe ve hareketlerinde nefret okunuyordu. Mühendise sola söyletiyor, basolara, şarap, vodka ve yağ halitası içiriyordu... Sabah saat altıda hesabı geltirdi« ler, < Almer: — 925 ruble 40 kapik! dedi ve omuzlarını silkti. Niçin? Hayır, dür, kontrol eftmek lâzım! Frolov, cüzdanını çıkararak: — Vazgeç! diye mırildandı. Var- sin söysünlar.., Beni soymayıp da kimi soyacaklar,.. Tüfeyliler olma- dan.,. Olmaz.., İşle sen benim ve- kilimsin, Yılda altı bin rTuble ali- yorsun,. Niçin? Maamalih, alfet... Ne söylediğimi kendim de bilmiyo- rüm Almer ile birlikte eve dönerken Frolov mirıldanıyordu: — Benim için eve gitmek ce henneme gitmek kadar güç! Eveat, Ruhumu açabileceğim hiç bir kime se yok,, Hepsi soyguncu.., Hain, Sırrimı ne diye sana anlatım? Niçin? Söyle; Niçin? Evinin kapısında, Moskovalıların herkesle ve her yerde öpüşmek ©- deline uyarak, Almere doğru uzans di ve. yerinde sallanarak dudakla- rından öptü — Allaha ismarladık, Ben, sıkı- cı, kötü Bir insanım, dedi, Bu süir- düğümüz hayat, fena, sarhoöş, ayıp bir hayat. en münevver, zeki Lir ndar_nsın. halbuki yalnız gölümsü- yoör ve benimle beraber içki içe mekten başka hiç bir şey yapmı- yorsun. Sizden hiç bir yardım yok.. Eğer sen hakiki dost ve na- muslu bir insan olsaydın şöyle de« men İcabederdi: “Sen, alçak, kötü bir adamsın! İğrenç bir mahlük- sun !” 4 Almer: — Haydi. haydi, dı, Yatmaya gİt. — Sizden hiç bir yardım yok, Yalnız bir tek ümidim kalıyor, yas zın sayfiyeye gidince kıra çıkacı" ğım, fırtına kopacak, gök gürliv — cek ve bir şimşek orada benim canımı alacak.,. Allaha ısmarladık. Frolov, Almer ile tekrar öpüşül ve ayakta uyuyarak, bir şeyler mie rıldanarak iki uşağın yardımiy!e merdivenlerden çıkmaya başladı. diye miırıldan" — :0 N— M de 90 nmı teşkil eder, Bakü mmtakası, senele, 22 | milyon ton, Gronyi 3—İ milyon — ton ve Makop da 1,5 milyon tnıı— petrol çıkarır. — Bundan dolayı, Kafkasya, Amerikadan sonra ge- len petrol kaynağıdır, Şimdi, dünya petrol istihkselât- bim Üüçte ikisini Amerika, onda Lbirinden biraz fazlasını da Sovyet Rusya elinde buluzkamaktadır. KN h Bugünkü harbin seyrine ve ha- rekâlın — inkişaftina göre, Almıan ordularının hedefini şöyleca tesbit etmek kabildir: Alman ordularının Rostofdan Dön nehrini geçmeleri ve sür'atle ilerlemeleri, Timoçenko orilularını İkiye ayırmıştır, Siradi, bu par- calardan biri Stalinzrad taratla: rmda, diğeri de Kalkas dağları- Hin mMmedhalinde kalmıştır. Aynı Zamanda. Alman orduları, bu su” retle ,Kafkasyayı Rusyma rapte" Len sön hattı, Stalıngrad » Krans” nodar demiryolunu da kesmişler- dir, Fakat yine bu yüzdendir ki, Alman canup ordaları da ikiye ayrılmak mecburiyetinde kalmıs “ tır. Bu fasmılardan biri, Kuhan & yaletine —döğra ilerlerken, — üteki lasım, henüz Don nehri dirsesö'nde bulunuyor ve Stalıngrada karsı toplanıyor. Bu vaziyet, Almanlarm Sta ” Hrgradda ikinci bir Voronej ile karşılaşmalarına da meydan vere- bilir; fakat Almanlar, büyle bir sgeye meydan vermek istemiyor - | lar. Böyle bir vaziyet husule te - lirse ,Almanlarm — yapacağı sey, 'l'ımoçaıkovu Don dirseğinin dı - Eımda tutmak ve cenmp kuvvetle” rine yardımdan alıkoymak ve sağ cenahlarmı da Kafkasya üzerine yürütmelerine —devam — etmektir. Şimdiki balde, görünen Şşey de bundan ibarettir. Yafnız, Siyasto: Poldan sönra, noksanlarımnı ikmal ile uğraşmış olan Kırımdaki Manş tayn ordusunun bu hareketin daha milessir olmasma yardıma başla - yıp başlamadığı henüz belli değil — dir, Bu da harekete geçmişse veya — bugünlerde geçerse, MWaikop pet: rol havzası ve Hazer denizine ka- dar olan şimali Eafkasya elden çıkar, gider, S Almanlar, Kafkasyaya karşı, Şir malji garbiden, Kuban eyaleti ü- zerinden taatruza Zeçtiler, Teb “ liğlerin gösterdiği istikamete gö « re, iki kol, Karadeniz — sahilinde buhman Luapse İle Vaoroşilafsk hattma dağru ilerliyor. Bu vazi ” yette Maikop petrol sahasmın Al- manların eline geçmesi getikecek: tir, Öyle görüimüyor ki, Almanlar, bu yürüyüşlerinde mühim manjin- lara tesadüf etmemektedirler, Diğer ili ko) ise, daha şarka, “Kuma” irmağma doğru — sark- maktadır, Buradan sonrakj hedef belli: Groznyi petrol sahast, Bu dört kol, ilk hedeflerini ele geçirdikten sonra, ikinci hedefin Bakü olacağı şüphesizdir. Kafkas dağlarımı mt geçacekler? Herhab de, daha kolay hareket imküânları araâyacaklardır. Bu da var, Hazer denizi sahilinden, Elbruz dağları ” Rin Şimal eteklerini takip ederek Baküya inebilir ve böylece dağl?'» Ya arkasını cevirirler, Bu hareket, dur; çünkü Kafkas dağlarımı a mak güç olduğu gihi Karadeniz suhilinde demiryolu da yoktür. Ö- tede ise, Groznyi - Azınavir « Ros tof hattı vardır. Kerç, İyice bir yol daha burasınm rip olunacağı aşikârdır. Haritaya bakarak dayanarak yaptığımız bu tahmin' leri, boşa çıkarabilecek çok zayıl bir ihtimal olahilir: O da, Timo tenkönün elinde, harbe Sokahile- veği mühim taze talimli kuvvet'er bülunması meselesidir. Bu hald> de, onları faydalı surette kullan mayı bilmek gelir, Böyle bir hti mal tahakkuk ederse, Timoçenke bütün kavvetleriyle, Stalingradd» kevvetlerinin arkasını tehâlt eder , ve Almanlarm Baküye inmeter'ni * (Lütfen sayfayı gewviriniz) a tehlikelidir. amt maksatla vardıracak — kısa çol bi — Terekk boğazmdan gecet — vardlır; Takat v_g tıhlığlere ü ığ | Dü — eeei Hati