15 Haziran 1941 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

15 Haziran 1941 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BD HAZIRAN MI m ERE #HANGİSİ KATİL. İğ Dokuz buçukta Cevadı mu hakiak görmeliydi. Ertesi günü, Akdeniz limanlarından birine bir yolcu vapuru kalkacağını öğren, mişti, Para tedarik etmekte lâ. Zamdı, herhalde Cevadın derhal hareke. etmesi icabedecekti Kâhvaltı öderken, sabah gö zetesinde, polis haberleri arasın, da kendisin adar eden kısa bir yazı vardı: KEMERALTI CİNAYETİ “Dün gece yapılan tahkikat heticesinde, Kemeraltında bulu. man cesedin hüviyeti tesbit edil miştir, Şüpheli görülen bir şahıs tevkif edilmiştir. Buru okuduğu zaman, kahval. temi bitirmek üzere ulduğuna Şülkretmiğti ; wi hav i © kadar okumaz taşı dönmüş, midesi bulanmiıştı. Belki şimdi. Cevat tevkif edilip hapse atl mıştı, belki de kizi Zziys Ğİ saatlerde Cevat, me Yat i edi dan olurdu? O meş'um kemeraltına, evine gitmi İk etmişti. A ru Kendisini ev takip etmiş miydi? Vakalar bi. tibirini takip ediyordu. Ferit, Meşhur avukat, milli bankaların * büyüklerinden birinin hukuk günkü bir davranışla, panikten kurtulmağa “alıştı. Telâştan, heyecandan Mana fayda zelmezdi. Soğuk « Kanlılıkla vaziyeti muhâkeme e, ÖP karşılaması lizımdı. Kendi #€hdine bu telkini yaptıktan Müra, sükünet buldu. Acele et Meden sabah işlerini tamamladı. Matta kardeşinin pansiyonuna ğe ai ZAR. İl” birkaç mektup bile Yazdı.” Kapının zilini çalıp, açılmasını beklerken, bütün soğukkanlıir Bina, iradesine sahip ve hâkim SİP adamdı. Fakat, kapıcıya: — Cevat bey evde mi? Diye sorarken, sesinin titre, etmemek için, haya tim belki en müşkül anlarından Wirin ruhi N e, ama henüz kölkma, — Zararı yok. ben uyandır? Ter. Kerdesiyim. Cevadın yatek odasına doğru Yürü hisettiği sonsuz fe, t ” & aklıma ge. Ürmediğim büyük bir tali eseri, “ye düşünüyordu, Cevat bura- dan uzaklaşmeaya kadar, onları Yanlış iz tizerinde yürütürüm. Kı da uzaklaştırmalı ama beraber Yatak odasına girince .şiddet. li bir tiksinti duydu. Cevat, ya art üstü yatarak, çıplak baş altında çaprazla Sevindi. 9, şaraptan cesaret umuyor . Martaya saldırmak için ken cessretini kâfi görmüyordu. Haydi, göreyim seni, Marta! Bu akşam kafamı sen İryacaksın ! Marta odadan yavaşca çıktı. Alt kattaki bodruma indi. Saklanan sarabın yerini bul du, Elindeki samdan bir kena - birakarak, sakir duran şa - i destisini ikiye böldü, Bir nn kendine sakladı. Diğer mu aldı.. Tekrar odaya Beld, * — İşte sana yarım desti şa- *ap, Icinde en aşağı on bardak fazla vardır. İstediğin ka- iç! Fakat, rahatsız olursan bana kızma! Ben, senin yaptım.. Seni şarap. “> herakmadıza, Hakleden: İLHAN TANARiziyordu. mış, dumanı odaya #is gibi çöken ve izmaritleri hemen bütün dö“ şeme tahtasını kaplayan, bütün gece içtiği sizaralardan birini da, ba dudaklarının arasına srkiş. tarmış, açık gözlerini bakar kör ler gibi sabit bir bakışla tavana dikmişti. Altları siyahlanmıs mavi gözleri, çıkık elmacık ke, miklerinin ve çenesinin büsbütün çökük gösterdiği avurtları, 80 luk benzile bir insan harabesi halindeydi. Dumanların arkasın dan Feride bakıp gülümsedi: — Ne r, kardeşim. ebedi kürek mi? Yoksa kırk lira nak, ti ceza mı? Bu alay, Fetidi isyan ettir, di. Cevadın çocukl bu huyu. onu daima sinirlerdir. mişti. O geceki ürkek ve mazlum r nerede, bu sabahki “adam ık meseleyi ale, ya alabiliyorsun? Cc mu duvara çevirdi: — Ne yapayım? Bu falalist Ruhlar, kadere teslim olan karakterler ne kadar » nefretti. — Kızla görüştüm Sen mi? — Dün gece, İtimat edilebilir. Cevat güldü. — Ben sana demedim mi? — Gözümle görmem lâzımdı. Derhal kacmalısın, Cevat. Ertesi postayla oda yanına gelebilir; beraber gidemezsiniz; püran var mı? — Yok. — Bütün masrafın üzerime alırım. bir senelik geçimini de te min ederim. Fakat dikkatli hare ket ötmeliyiz. Adresim benden başka kömek tarafla Bilime, meli; « Cevat, içini çekti: — Bana karşı ne iyisin, iğa. bey, daima iyilik ettin. Niçin? Bilmiyorum. Perit, soğuk bir cevap verdi: — Niçin olduğumu bende bil- miyorum. Yarm bir vapur hare, ket ediyor. Hem de çok sanem | var doğrusu, tevkif etmişler — Ne? Sigara ağzından düştü, *pija. malı zayıf vücud. yatakta doğ ruldu, elleriyle okaryolanın de, mirlerini kavradı: şüpheli bir adamı beri söylemiyecektim, ne gerip karşılayor, sevineceği (yerde, şimdi ne yapacağım?, diye dü şündü, Cevat, eliyle gözlerini kapaya, rak: — Bu hiç hatırma gelmemiş. ti, diye murıldandı, işte simdi mahvoldum. (Devamı var) rum katmdan bulup getirdiği yarım testi şaraba kavuşunca sevinmişti: — Allah senden razı olsun, Marta! Diyerek, hemen kadehini doldurdu: — Beklemeğe sabrım yek. İçiyorum... haydi, bir kadeh de sen iç, benim güzel kuşum! Marta bir kadeh şarap içti. Onun da şaraba karşı zaafı vardı. Biraz sonra kimbilir belki de çok şiddetli bir müca deleye girisecekti. Mademki şarap insarla cesaret veriyordu. Koca Ahmet erkek iken şaraba sarılır da, Marta, kafeste kapa. lı bir kuş gibi esaret hayatı yaşarken, bundan istifade et. meyi düşünmez miydi? Ikisi de içmeğe lamışlar dı ama,.. malar Koca Ahmedi sarhoş edip siz. dernek ve bu suretle elinden Nakleden: LL Akşam saat altı sularında büyük endüstri müessesesi #a- hibi Edvar Roşfer sigarasını içerekten bir işlek caddeden Bekârdı. Çocuksuz, dertsizdi. Sırtında elli yaşın 4. Zırlığını taşımasına rağmen dinç ve çevik bir erkekti. Üzerine, sık sık bir nevi me lânkoli çöketdi. Btrafını saran mahzun, çatık yahut ney'eli ve gamsız çehreli meşgul İnsan. lar arasında kendisini pek yal mz bulurdu. Bu melankolik düşüncelere dalmış olarak “Druo” dan ge. gerken ani bir korku ile yerinde muhlandı. Acayip bir uğultu ile başı dönüyordu. Kuvvetli ve ani bir sarsınti tesirile sende lediği sırada meçhul bir kuvvet tarafından havaya kaldırıldığını hissetti. Karmakarışık birtakım sesler duydu, Kalbi kuvvetle çarpıyor. du, Kendine gelince yolun kena- rındaki tahta ka.nape üzerinde oturduğunu anladı. Kesif bir ka- labalık etrafını sarmıştı, Arala- rından biri: İ — Allaha şükret, ucuz kurtul. dün! Diğer birisi: — Zavallı! Paramparça olma- #na ramak kalmıştı. Allaha e. sirgedi. Edvar Roşfer bin otomobil kazasından kurtarıldığını anla- dı. Hayatını kurtaran adam ya. nıbaşında duruyordu. Yakışıklı, uzun boylu, takriben yirmi ya- şında, çok temiz bir amele elbi. sesi giymişti; gözlerini üzerinden ayırmıyordu. — Beni siz mi kurtardınız? Kalahalık içinden azılı bir s0- kak çocuğu atıldı: : — Tabü bu kurtardı! Roşfer balâskarının elini ha- raretle sıkarak: i Teşekkür ederim, bütün kalbimle teşekkür o ederim! Siz bulunmasaydınız... Çapkın çocuk cümleyi tamam- Ismayı borç bildi: — Şimdi kıymaya dönecektin! Zengin endüstri sahibi zah. metle kalkıp genç ameleyi kolun- dan çekti: — Geliniz, lenha bir yere gi. delim. ç — Vaktim çok dar, maalesef. — Gelin, gelin; biraz konuşa- hm... Ne işle meşgul oluyorsu, nuz? — Elektrikçiyim. “ — Ya? Hangi mağazada” — Löklerk'te o Volter cadde- sinde. — Ha, ozat arkadaşımdır. Ben ona söylerim. Kaybettiğiniz İzaman için katiyen merak etme. yin... Bir gazinoya girdiler; ovada İlsçi birkaç kelime ile Roşfere yayatımı anlattı. Nikâhsiz bir aşktan doğmuştu. annesinin ye- İgâne saadet ve neşesini teşkil «diyordu. Sent' - Antuan soka, Yirmi yıl sonra ğında küçük bir evde otururlar, mes'ut bir hayat yaşıyorlardı. İşçinin samimi ve temiz ka rakteri Roşfer'in dikkatini çek. mişti: Bir gün sizi görmiye gele- ceğim, İsminiz? — Madam Rozye'yi ararsınız. — Nasıl?... Rozye mi? — Evet. Annemin adı. — Rozye!.. Rozye! Bu ismi bir yerde işitmişim gibi geliyor ba- na.. Her neyse, orövuar.. Bir gün mutlaka geleceğim, Bi sıkarak ayrıldılar. Hduar Rogfer bir otomobille evine gitti. Saatlerce -hafızasıni yordu; o ismi nerede işittiğini hatırlamı. yordu; o ismi herede işittiğini batırlamıya çalıştı. Bir türlü bu- lamamıştı, Yatağında uzandıktan sonra da zihni mütemadiyen bu. nunla meşgul oldu. Uykusu kaçmıştı. Bir aralık kalbi birdenbire hopladı; hatır. lamiştiı: ORozye. Mart Rozye.! Eski bir aşkı, daha ziyade bir kaprisi Mi Üzerinden yirmi yıl geçmiş adetâ Ounutulmuştu. Güzel, nazik, ve her türlü adilik- ten uzak biriydi. Rahmetli ma. dum Roşfer'le hava, tebdili için ttiği mesirede (O tanışmıştı. ancak onbeş ay devam e- den tatlı bir sevgi... Buna niha. yet verdiği gündenberi kendisini bir daha görememişti. Ak! Ha- yat böyledir, işte! Maamafih 6 simdi teşelli bulmuş, hattâ ev. lenmiştir belki... İster misin bu hayatını kurta” ran gencin anası olsun?.. Ne saçma fikir! “Rozye” pek fazla kullanılan bir isimdi. Fakat her ihtimale karşı na. hoş bir karşılaşmadan kurtul. mak gayesile hemen ertesi gün kısa bir mektupla birlikte zarfın içine bir beşbinlik koydu. Fa. kat aynı gün hiçbir kaydı ihtiva etmeksizin para olduğu gibi iade edildi, Bu hareket zenkin fabri katörün egolzmine dokunmuştu: “Bu fakirlerin ne anlaşılmaz bir gururu var, yarabbim! Di vanelik değil mi7, Her şeye rağmen Eduar Roş. fer beş gün sonra meçhul bir- kuvtin tahrikile madam Rozye- nin evine kadar atıldı. Madam Rozye tarafından ciddi bir ne. zaketle kabul edildi. Hafif bir teessürle söze başladı: — Madam, -oğlunuza borçlu olduğum şükranların ufak bir nümünesini kendi elimle size takdim etmek istedim... Diyerek en yakın mobilyenin üzerine kemali nezaketle kapalı bir zarf bıraktı. Madam Rozye hiç beklemeden zarfı derhal geri verdi; 'soğuk bir ciddiyetle: — Töşekkür ederim. Hiçbir Yazan: İskender F. SERTELLİ - 43 - kurtulmaktı. N Koca Ahmet iyice sarhoş olmuştu. Konuşamıyordu. Bir aralık yerinden kalkmak istedi.. Krmıldayamadı. Başı döndü.. oturduğu yere uzandı. Sızdı kaldı. Marta bu vaziyetten istifade etmek istiyordu. Fakat ne yapacaktı? Ne ya- pabilirdi? İlk aklma gelen şey kaçmak oldu. Nereye kaçacaktı? Kalenin-dört kapısı da kaps- ydı. Gece karanlığında bir yere gitmeğe imkân yoktu. Marla kendi kendine: — Rüstem gittikten sonra, benim burada kalmamın ma. nası yoktur. Diyordu. Başma musallat olan bu be. lâyı defettikten sonra, ne Yapıp kı Ya elişi Geceyarısma doğru Doğan bey Koca Ahmedi arattı.. bul. duramadı. Gözcüler: — Onu, Rüstemin evine değme gliden Mi. mükâfata ihtiyacımız yok lütfen ısrar etmeyin. Oğlum, na. muslu bir adam sıfatiyle sadece vazifesini yapmıştır. — Fakat... — Orta halli yaşayışımıza rağ men gururumuz kabul etmemize mânidir, — Maamafih kabul ederseniz, kendimi bahtiyar telâkki ederim. — Hayır, efendim. Şükran ve mükâfatlara düşkün olmamak düsturumuzdur. —Şuna eminim ki, madam, oğ. — Şuna eminim ki, madam oğlunuz burada olsaydı kabul e- decekti mutlaka. — Benden fazla değil. — Şu halde, kendisini bekle. meme müsaade eder misiniz? — Hacet yok... Hattâ ileride yeni bir O karşılaşmanızdan onu kurtarmak isterdim, Diyerek madam Rozye ziyaret- çisini kapıya kadar götürdü. O, ısrarla; — Anlıyamıyorum bu hare. ketinizi. Madam Rozyenin çehresi 80l- du, heyecan dolu bir sesle: — Mösyö Roşfer, maziyi u. nuttumuz... Erkeklerde egolzm hafızayı körletiyor. Evvedoe ta. madığı, belki de birkaç ay müd detle sevdiği isimler, simalar beyninde birkaç iz bırakmadan umatulup gidiyor. Ben Madam Rozyeyim! — Mart! Sen! Sen! Demek ki yanılmadım Evet hatırlayo. rum?,. — O halde, o zamanki sert ve merhametsiz. hareketinizi de ha. tırlarsınız... Bir erkeğe ) p rTamıyaca X — Madam! mba — Yo, artık hiddetle. kinle söylemiyorum! Çünkü yine ya, sadım, çalıştım, evlâdımı yetiş. tirdim. Evet gençliğimin yegâne güzel habırasile matem içinde ya- sadım. Bana bir sene süren bir saadet bağışladmız ve bilâhare başımdan geçen acı ve dertlere rağmen bu tatir hâtıra kalbim, den silinmedi. Roşfer kekeledi: — O! Beni affedin affedin! O devam etti: ve Madam, 7 — Oğlum beni herhangi yeni bir zâftan muhafaza etti — Ya babası? — O yirmi sene evvel öldü. — Yirmi sene evvel! Ne de. mek İsfiyorsunuz?.. Demek bu çocuk,. Benim evlâdum... Bvlâdı- miz” — Heyhat! Evet — O biliyor mu? — Bir gey bilmiyor. Kendisini hayata getiren adama beddua etmesini istemedim. — Ah! Mart! Ne kadar âlice, rap ve yüksek Tuhlusun! Fakst bunu bet maalesef o zaman tekdir edemedim!.. Bakışları, eski aşkını sevgi ile sardı. Kırk yaşma ve vaktin. den evwl ağarmış saçlarına rağmen hâlâ güsel ve sevimli âdi. Bu sırada Roşfer azimkâr bir oda ile: — Mart, senin gibi asil ve mağrur bir kadına yakışacak şekilde maziyi tammin ve tamir cimeme müsaade eder misisin? Mart, sevcem olmak ister misin? Sen çök zenginsin.. Ve evli. sn. ? — Hayır bekârem. Rien ede, rim, bu teklifimi, oğlumun... OZ. Tumuzun hatırı için kabi et! Kısa kritik bir sessizlikten sonra, Roşler genci yanma çağımarak güzel bir lisanla hakikati bütün aplaklığiyie anlattı. İki sat — Evlâdım! Sevgili evlâdım' Diye fısıldadı. Sonra Mart'a seslendi: Mart! İşlerimi bitirip, gelece- gim. Şimdi gidiyorum. Bekir Sıtkı Kunt'un Hihâyeleri HERKES KENDİ HAYA- TINI YAŞAR — İyiler içinde bir kötü — Baba ve kazı — Kana — Yaldı — Daire . Fiyatı 50 Kuruş NAKİT Kitabevi inhisarlar- umum müdürlüğünden: 1 — Mavcut müfredat Yistesi sucibincw 15 kalem demir levazım açik <kalitme usulle satın almacaklır. ? — Muhammen kedeli 112485 lrü muvakkat tenimaytı 84,36 hiradır. 3 — Eksiltme 276041 cuma günü saat 14 te Kabataşia Jevamım ve mübaysat gübesindeki alın komisyonunda yapılacaktır. | * — Müfredat yistesi sözü zeçen şubeden parasız almacıktar, | 5 — İsteği'lerin eksiltme için tayin olunan gün ve aaslte yüzde 75 gü. yenme para'arile birilikte Tezkür korisyona müracaatları, (4502) Demişlerdi. Doğan bey bu. nu duyunca şüphesi büsbütün arttr.. Yanma birkaç muhafız alarak, gece yarısı Rüstemin e. vine gitti. Kapıyı çaldı. Marta bu sırada ağlıyordu. Doğan beyi kapıda görünce — Neden ağlıyorsun, Mar. ta? diye sordu. Macar dilberi: --- Talisizliğime ağlıyorum, dedi, içeriye girin de başıma musallat olan belâları görün.. Doğan bey bir baskm yap- mak istemişti. Fakat, Martanın kendisini bu vaziyette karşıla. ması Doğan beyi bir hayli dü. şündürmüştü, Demek ki, Mar. ta vaziyetinden memnun değil di. Doğan bey iceriye girer gir. , mez, yerde baygın bir halde ya tan Koca Ahmedi gördü. — Bu herif hâlâ uslanma. miş.. Onu neden eve aldın? Diye sordu. Marta, Doğan beyin ayaklarına kapandı: — Böyle belâlı bir adam ba. na musallat olursa, onu başım. dan nasıl defedebilirim? Ben. den şarap istemeğe geldi, Rüs. temden kalma biraz şarabım vardı... onu verdim... alıp git- medi, burada oturdu, hepsini içti.. sarhoş oldu, sızdı. Ben de saatlerden, beri talisizliğime ağlıyorum. Allah aşkma beni bu haydudun elinden kurtar. niz. ! Diye yalvardı. Doğan bey, bir yerde yatan Koca Ahmede, bir de Martanın yüzüne bakla: — Sen gerçekten talisiz bir kadınmışsın! Rüstem gibi mert ve aslan yürekli bir delikanlıyı - taliin olsaydı - kaybetmezdim. (Devamı ver)

Bu sayıdan diğer sayfalar: