10 HAZİRAN—ISI Birden, eestdi bıraktığı kemer Atndan geçmek için müthiş bir Arzu duydu. Korlrunç, maksat iz, sadece © karanlık yeri bir | defa daha görmekten ibaret &ci bir ara. | i gibi cansız ve soğuktu. İ. — Saadetle benim hiç alâkam YİvE. Dalma bedbaht oldum, da, a. İnanır mısınız? Ben bir anlar bir din adanvydım. inlara da'ma saadetten, mu- “Wi iyilikten bahsoderdim. im tir er vti “İl, Yok, yok, bugün paranızı İtem orun, Galiba siz benden in Me me. b inc bir kahkaha boğa Mz Sekizde sutranç oynayan Miken insanlar sınıfına da. “ © aksam kardeşi gelipte, en itirafnı yaptıktan sonra, olduğu ziyafete gitmekte ye etmedi. 7 etten dönerken saat orbire a, tereihett, Düşünmek, bir l Kaniş vermek ihtiyacımdaydı. j rini ve aile isimlerini yi etmek okaygılarıda, ki kurtarmak vazifesine z pek ağır bir yük al, SİN omuzunda, belki sürükli. ih gecenin tenha saatinde İva getirip atmıştı, Ferit 4 “İİ, Kırk senelik hayatımda, " İY? O arkamızdan geliyordu. İS bir tcülike yoktu, Onun e- İüşmesine ihtimal vermiyo. iş i başma bir kaza gel- âli Rüstemin dön- > Rüstem ,okaltağın pe- ş gitmiştir. Gü Fakat, Marta o- hide gece gündüz ağlıyor db i . Rüstem... ner- yük bir kuvvet sarfederek sesin — Duvara yaslamışlar herifi, sanki canlı gibi duruyormuş, sarhoşun biri sendeleyipte çar, saymış tahtalı köyü boyladığı öğleye kadar belli olmayacakmış belki de. Elindeki örtelenmiş, kiri ga, zeteyi sallayarak (tafsilât veri- yordu. — Cesedin kime ait olduğu da | anlaşılmamış beyim, elbiseierine bakılırsa, hali ve katil yerinde bir adammış. Bu civarda tanıya, nm çıkmadığına göre, taşralı | olacak. İ Ferit serseriye beş kuruş vere- rek, gazetesini aldı; — Demek elnayetin esrarı — Burasıda, diin gecedenberi mihim oldu beyim, siz de bak- | mağa mı geldiniz? — Geveelyin nasıl burasını ten- ha bulmuşta ölüyü bırakmış? Muhakkak burada uyuklayan birkaç serseri varmıştır. değil mi? — Kemer altı olur da, serseri. lere yatakodası vaziles, görmez mi, beyim? Buna Yiz katilin şan &i deriz, Görünmelen yakayı sır | ) saat, ne cüzdan, defter fa'an hiç bir gey yok. Zaten bu mahallede pek karışık şüpheli insanlar o, turur, öyle kurt insanlar ki, ök dürtükleri adamın ceplerini bo. | #altmayı hiç ihmal etmezlir. Avukat Ferit, polis memuru, nun verdiği bu malömsttan İ- çinde garip bir ferahlık duy. Dustu. — Haydi, Allaha smarladık, — Güle güle beyim. Yürüdü. Köşeyi dönerken, arkasına bâkli, Polis memuru, hâlâ orada durarak, taşların şahit oldukları Sirrr öğrenmek istiyormuş gibi, el lâmbasiyle duvarları araştırıyordu. Şimdi gidip kızı görmesi lâ, zımdı. Cinayet yerini gördükten sonra, biraz rahatlamıştı. Cevat, evden cesedi saat üçte 'çıkardı şüphe ii Rüstemin e esare. tine iz türlü inanamıyor: Onun gelmeyişi ve Mar. tanım un ağİaYIŞI bana pek mana. lı görünüyor. Bu teeştürlerin yalan la Diyordu. aadan gün ler geçtikçe, Martanm teessürü artıyor, oağlayıp bağırması, saçını başımı yolması, hdisenin ciddiyetini gösteriyordu. Zaten başka türlü ne olabi. lirdi? Rüstem mademki dönme. müşti ri şüphe yok ki, ya esir düşmüş veya kazaya kur. ban gitmişti. Marta 5 yere ağlayacak değildi ya! se errak temini > Nane bunu düşündükçe: i Rüsteme bu fikri HABER — Aksam Bu ağacın altı Yazan: Nezihe Muhittin (Buştarafı dünkü sayıda) Ferhunde erin bir te baktım: — Demek? ,. Çok yazık öyleyse. Ferhunde derin bir teessürle dudaklarını büzdü: — Ne çare.. Hayat, dedi, Sonra gülmiye çalışarak ilâve etti, O ka” dar bedbaht değilim, Onu kırkân- dıracak birşey yapmadıktan sonra sâkin bir hayat geçiriyorum. — Ah bu ağaş!.... diye gözlerini İ yumarak dudaklarını murdı.. Dışarı baktım: Tramvay bir kö İ geden döndükten sonra İri bir çr Barın önünden geçmişti Tocessüs- le onun sözünü tekrarladım; — Bu ağaç mı?! Ferhunde tatlı bir hatıranm dal- gınlığı içinde kendi kendine söyle“ nir gihi konusuyodu: — Evet bu ağaç, Bu ağacın a tı, Bilsen ne unutulmaz, ne hisli bir hatıranın durağıdır.. Adanada hatmalarımla yağarken eni çok gö?” lerimin önüne gelen bu ağagtı.. Ve altında onun hsyali,.. Daha derin bir dalgınlıkla sustu. Tramvay istasyonda durmuştu. Ferhunde fırladı, Elimden tuts- rak: — Rica ederim bernber inelim, diye yalvardı, Zaten ben de hir istasyon sonra inecektim. Berber indik ve geldiğimiz ta- rafa doğru yürümiye başladık... Yine o çınarın önüne gelmiştik. Ferhunde gözlerinde ibadet öden bir hisle güzel ve gölgeli ağaca baki: baktı, Sonra tam ağacm kar asındaki küçük ve zarif bir evin xarısma yaklaştı. — İşte, dedi ben onu tanıdığın ve çok derin seviştiğimiz zeman burada, oturuyorduk. Biden hafif bir çığlık kopardı: — Bak bak, Yine kiralık burası, Ne güzel, ne fmit edilmez bir te” andüf bu!... Halbuki ben hiç olmaz” sa bu taraflara yakın bir yer kira- Jamak hülyasında idim, Evin koyu mahün renginde yeni cilâlanmız kapını clör., Biraz bekledik., Ferhunde heyecandan Sararmıştı, Bize kapıyı orla yaşlı bir kadın açarak sordu: — Kimi srıyorsunuz? Ferhunde titrek sesilo cevap verdi: Kadın eliyle kapıyı aralık tuta — Kimseyi aramıyoruz. Evi ki" ralamak istiyoruz. rak: — Geç kaldınız, dedi, Evl bu sa” bah tuttular, — Tattular mr?, — Evet, katta peyini bile bana biraktılar.. Ben de şirdi sahipleri- ne götürüp verdeğklim, Ferhundenin yüzü kıpkırmızı ol- muştu, Yalvaran bir ses vo bakışla kadma: — Mademki henüz peyi gölür mediniz.. Bir çaresi bulunur... Mü- #ande ediniz de içeri girelim. Kadın bu kadar rar ve telâş gösteren kiracılara karşı şüpheli bir hareketle kapıyı açtı ve bize İşeri girdik. Förhunda kadının omuzunu ok- sıyarak* —Ben bu eovdö çok uzun bir z5- man oturmuştum. Pek severim ve cok nişikmmm burays,, Uzak bir yerden geliyorum, Hep bu evi tek- yar boş bulmak ve kiralamak srzu- sunda idim., Arlatabiliyor muyum ? Kadın başımı salladı: — Anlıyorum ama ne fayda var. — Eğer isterseniz pokâlâ Tay- dası olur.. Kaça iraladmız evi? — 50 Kiraya... — Mükemmel ben ayda altmış on lira bahşiş. Kadın büsbütün yumuşadı: — Mademki bu kadar arzu edi, yorsunuz,. Çaresine bakar... —Teşskktir ederim. Ferhunde çantasmı aştı, Önce kadem eline on liralık bir kâğıt #ikiştinâr, Sonra altmış lira çıkarıp sayarak teslim etti: — Artik öbür kirucınm peyini iade edersiniz değil mi? — Bana göre hava hoş, Bu ak- şam geleceklerdi, Peyini iade ede- rim, Siz de yarm sabah erken bu- raya göliniz., Ev sahibile konturatı imzalarımız. Olur biter. di yeşil ve güzel çınarın boş gölge- sine bakıyordu: — Ne mesudum bilsen! diyordu Tereddütle mırıldandım * — Peki,, Onu tekrar görebile, cek misin bari, Ferhundönin güzel ve iri gözle rinde birer damla yaş parladı, — Ne gözer, diye inledi, Artık onu gürmek hir hayal, Evet evet hir hayal., Oh onu ilk ve son defa burada gördüm... O... Ferhunde sustu. Ağnem gölge- #ine gözlerini dakdırdr, Ban yarrıldanâmı: — Şu hisli hi, kâyeni bana anlatsana? dedim, Ferhunde başmı kaldıdı: — Anistmak mı?.. Neye yarar? Hem o zaman ben bu namütenahi Ya: azan: Mü F . SERTELLİ -38- emme aklından bile geçmiyor Diye söyleniyordu. Kale içinde açlık setrrabı bir dereceye kadar dinmişti. Her. kese erzak dağıtılmış, açlıktan bağrışanların yüzü gülmeğe başlamıştı. Biz lük eikimilei Elie. ki ovada büyük bir hareket gö. ren Doğan bey kalenin kulesi. ordu ile geliyor... Dü Dedi. O gün akşama kadar kuleden inmedi; etrafı tarassut etti, Ertesi sabah kalenin garp cephesindeki düşman askerinin geri çekildiğini gördü. O gün öğleden sonra kaleyi muhasara eimiş olan diğer kuvvetler de cenup ve şark cephelerinden süratle geri çekilmeğe başla. miştir. Yalnız şimal cephesindeki Macar askerleri yerlerinde dur” ruyor ve mütemadiyen kaleye ok yağmuru yağdırıyordu. O güne kadar, bu cephede bulunan düşman askerleri ka. (Güzellik saadet getirir mi? Mesut olamıyan Güzellik saadet getirir mi —1 | Dünyada her kadın güzel ol. mağı, herkes tarafmdan beğeni meği ister. Güzel olmak, güzel görünmek, güzelleşebilmek ka. | dmlar için adetâ mefküre halin, , dedir. Fakat bu güzellikler ken e felâket mi yoksa saadet getireceğini . düşünmezler. Ölene güzelliklerile tanmmak, her gittikleri yerlerde parmakla gösterilmek yetisir, Hemen he. men ber kadının ruhu bu kadar, cık bir zevkle tatmin edilebilir. Zu meseleyi yakından eleye- öek olursak güzellikler süândet. ten ziyade çok felâket getirdiği muhakkaktır. Bir gok güzel ka, dınlar bu yüzden bedbaht olmuş" lardır. Güzellik orlara Allah ta. rafından verilen bir ilet yerine geçmiştir. Her güzel kadın mesut değil, dir. Nasıl para insanlârı mesut” etmeğe kâfi değilse, güzellik de bir kadını mesut etmeğe kâfi de" ğildir. getireceğine inanan kadınlarımıza beraber bu yüzden bedbaht olan 'birkaç kadmm hayatlarını tetkik eder. sek onların da fikirlerini değiş, tireceklerine emin olabilirim, Bizde birkaç sene evveline ka- dar güzellik müsabakaları yapı. byor. Fakat bu müsabakalar yalnız pek mahdut kimseler ara sında seçiliyordu, Daha evveli. ne gidâcek olursak o zaman gi zelliklerile maruf olan kadımiz. rın saraya alındıklarını ve ora da bir esir, bir hizmetçi gibi ya. şadıkları ve bunlarm binlercesi- nin sırf güzellikleri yüzünden bu hayata, düştükleri görülmüştür. Avrupada bu işler hiçde böyle olmayor. Her sene güzellik müsabakası tertip ediliyor. Bu müsabakaya istirak edenler jü. ri heyeti huzuruna çıkarılıyor ve her memleketin güzelleri se çiliyor, Ve bunlara güzellik kra. liçesi ismi veriliyor. Merasim lerle sokakta gezdiriliyorlar. Ga. zeteler resimlerini basıyor. Ni hayet bunlar tiyatro veya sine. maya intisap ediyorlar. âlemden utanacağım.. Bu hiköye de, öbürlerinden farklı birşey de- gil. Değil ama benim için işitilme, miş, görülmemiş bir saadet ve his ilemi,, Bırak anlatmıyayım daha iyi. Bir akşam donuk ve hafif bir ey lül mehlabı çınarın dibine süzülür, ken oradan geçtim, Ortalık derin bip sessizlik içindeydi. Yuvaşça Ferbundenin pencere, #ino baktım: Oradaydı.. Sonra çe narm altma doğru dikkatlice ta, kımca orada bir hayalin kıpırdadr ğını gördüm,, Belki hakikaten bir bayaldi?. Nezihe Muhiddin Şimdi neden harekete geç- mişlerdi? Belliydi ki, müttefik düş” man kuvvetleri başkumanda» nı, bu cephede bulunan asker lere kaleyi boş birakmamaları için emir vermişti, Doğan bey seviniyordu. Muhakkak, Türkler kuvvet” li bir akm yaparak düşmanı püskürtmüşlerdi. Uzaktan gö- rünen büyük ovada muharebe. ler oluyor, kanlar dökülüyor du. Fakat Doğan bey işin iç yüzünü bir türlü keşledemi. yordu. .. DOĞAN BEYİN ATI İSE YARADI Kalenin cenup cephesi ta - yuyamıyordu. Bir gün aklıma güzeller çoktur Bu sekilde bol hir paraya, çok rahat bir hayata, parlak bir ge leceğe namzet oluyorlar. Fakrt mesut olurlar m?. Hayatlarında birdenbire parla. yan bu saadet yıldını ne kadar sürer, Güzellik kraliçelerinin ha, yatların yakından tetkik edenler bunlara menfi eevap veriyor lar, Meşhur güzellerin feci sonları hakkında biraz melümat vere. lim: “Tiyatro artistleri içinde az zamanda çok şöhret kazanan, fa, kat şimdi pek genç yaşta bulu ran ve Nevyork hapishanelerin. de sürünen güzel Jüfya Brons un yaşayışma ve kendi güzelli- Zine haset edenler bugün onu feci avziyette gördüklerinden pek memnundurtar. Jülya Brons Amerikada bir kundura fabrikasında işçilik e, diyordu. Güzelliğiyle öğünür ve kendini beğenirdi. Bir müusikişi- nas kızıydı. Musikide ve dansta i ire İdi ii (Lütfen sayfam çeviriniz) şöyle bir tedbir geldi: Kendi a tna yiğitlerden birini bindirip ovaya göndermek. Kale içinde bu işi becerebi" lecek muhafızlardan birini ça. Sarı Ahmet Türk akıncıları arasında cesaret ve atılganlıği" le tanınmış bir yiğitti. — Düşünmeğe lüzum yek, de. di, kanımı, canımı çoktan bağışlamam ben. aş ye Yıldırma hite* 'n kısa bir meki yazarak Sarı Ahmede a — Haydi All yakala Sarı Ahmet mektubu * koy” nuna yerleştirdi ve Doğan be” yin atına binerek safakla bera" ber yola çıktı. o (Devamıvar)