NAKLEDEN; elhi Kardeş *$k, Istırap ve his romanı > sebeple o mağazalarda Kara, eya ve nümu iş ana oğul uzun Münakaşa etmişlerdi. Rün devam eden bu mü- ir olrada tekrar başladı. ey» bu hususta hiç bir fik- ' Hattâ bu kadar ince 7. olmasına bile şa- Sağ bir tekrariryordu: bu işe karışmak iste şey tamamlandığı verirsiniz, gidip vü a bir şey değil, Harita. Yazar, Fakat Doğan bey ty» gelmesini. bekliyordu. le, ,20ldiği yerden mağlüp ik 8. Bunun içindir ki, kur» “yi çok kuvvetlidir r “Nea bir gülüşle cevap A erin galebesini siz isterim, Kale muhasara» 3, Usa, bizde serbest tu, <O ancak o zaman evle- > değil mi? z » Bu gelen haber ta- a aye. ovada bir iki gür , başlar, Ve harbin neti- MN te gecikmeyiz. Ke İş! açıldıktan biraz sonra bi Edirneye götürürüm. A Pik bir meydan düğünü iğim düğünlerimiz çok * ir. Marta! in sonra Doğan beyin gön Leylâ hayretle ona baktı. — Ne resmi? — Ethem beyin fotoğraf!, Bulamadın mı? — Hayır. Yani gey, evet. Bulamadım öne nerede olduğu- nu hatırlar gibiyim! Raif lâfa karıştı: — Ne resmi bu? Faruk izahat verdi: — Ethem beyin evvelce Ada, nadaki evimizde bir fotoğrafı vardı, konsolun üstünde durur. du. Tarıka bu fotoğrafım güzel bir hediye olacağını düşünmüş- | tüm. Babası: — Hatırladım, hatırladım, de, di, Hattâ bir hafta kadar evvel bu resmi görmüştüm, Annen €s- ki evrakı tanzim ederken konso- Jun kilitli gözümdeç çıkarmıştı. Hatırlıyor musun Leylâ? Gün. lerden ya perşenbe, ya cuma idi. O sırada ben traş oluyordum. Sen resmi bir yığın eski mektüp- larla beraber gözden çıkarıp bir iskemlenin oüstline koymuştum. Sonradan bu mektuplardan lü- armsuız gördüklerini yakmıstn. Bu resme, Tarıkm miras me, gelesinden iki üç gün evvel bak- miş olman tuhaf tesadüf değil mi? İnsanm hissiketlevuku di- yeseği geliyor! Leylâ sakinane: — Evet, evet hatırladım, Ne. reye kayduğumu biliyorum. Şim di gider getiririm. Demek resmin ortaya çıkma, sından endişe ediyordu! Daha © sabah fotoğeafımneredessldy- gonna poranroğluna « Holmes... Pek iyi bilmiyorum - ki... diye cevap verirken yalan söylemişti. Halbuki daha birkaç gün evvel resme bakmış, sonra tekrar mektuplar, Bthemin göndermiş olduğu mektuplarla beraber sak- tamıştı, Annesine, aldatılmış ve en mukaddes muhabbeti çalımmış bir evlâdın duyacağı hiddetle ve çirkin hakikate karşı uzun za. man kör kalıp nihayet ihaneti öğrenen bir adamm kıskanclığı ile bakıyordu. Eğer, bu kadmm oğlu değil de kocası olmus ol- saydı onu bileklerinden, omuz” larından veya saçlarımdan kav. rayıp yere atar, hırpalar, döver ve ayaklarınm altında ezerdi. Fakat şimdi bir sey söyleye- mez, bir sey yapamaz, bildiğini hissettiremez, ortaya çıkaramaz dı. Çünkü oğluydu; aldatılan kendisi olmadığı için intikam al, mak da ona nit değildi. (Devamı var) derdiği bir başka gözcü de dön düğü zaman şu haberi getirdi: — Yıldırım gelmiş. Fakat, ileri ye sürdüğü önfirkaya © bakılırsa padişahın getirdiği askerler (o pek derme çatma. devşirmelerden iba- retmis, Düşman bunu haber alınca sevindi,, Rüstemin buna canı sıkılmıştı. Martaya bir şey söylemiyor, fa- kal, içine giren şüpheler delikan» Iman beynini kemiriyordu. — Ya mağlüp olursak! Bu korkunç ihtimali düşünmek bile asabımı bozmağa kâfi geliyor» du. Doğan bey, Niğbolu kalesinden gözcüleri vasıtasile her şeyi öğre nebiliyordu. Gelen haberlere bakılırsa, Yıldı rımın piştar kollar: pek çabuk bo» zulmuştu. Bu devşimme (alayları kısmen meydan harbinde yaralan. mış, kısmen esir düşmüş, üçüncü Hah hah bah!.. Kahka, ham, 68 derecelik bayıra tırma" nan 918 modeli killüstir bir oto. mobil motörü gürültüsü ile çın yor, odamın duvarlarında. Çün kü mektubunu okurken — top. rağı bol olsun. — meshur İspan” yol isuharriri Servanişi ve onun ölmez kahramanı Donkişotu ha, tırladım, Leylâ! Eöebi şöhretini beşkaları gibi toprağının altımda değil de üs tünde idrâk etmek bahtiyarlığı. na nail olan Servaniş, cehennem gardiyanından izin koparabilso ve sein şu masamın üstünde du” ran mektubunu okuyabilseydi eğer; Donkisotunun kafasına ge" çirdiği tâcı, korsan kadırgaları. nâ kürek çekmek ve hemgerile" rinden rüşvet toplamakla nasır. laşan ellerile çıkarır; zindan zin- cirlerinin bacaklarında bıraktığı son kuvvetle tekmeler, tekmeler. di. Zira o, nihayet'bir berberliği ni zırkhlamayı düşüne bilmisti Halbuki siz. Hislerini zırhlamıya kalkış. İ mış, beyin lâboratuvarını faali" yete getirerek bulduğun yeni for | mül ve içinin şurasından bura, sından zorla derlenmiş samimi, yet kirmtıları halitasile özene bezene imal edilmişini seçmigsin. Fakat, formülün sakatlığından, halita mayasınm bozukluğundan mı, nedir?. Bildiğim öz hislerinin sırtında bu zırha bir kerkedan derisi hantallığı arzediyor. Neise.. Gelelim şimdi sitem ve iddialarına. Benim cici bici ve 101 imden biriciğe olan sevgilim!.. “Sevme diğimi,, söylemene nasıl dilin va rıyor? Sen bennim “gümüş, saç la, “kara elmas,, gözlü, “çil, ya. nakir, “yakut,, dudaklı, inci ger darlı meleklerimin biriciğisin. Nasıl olur da ben haftamın altı gününü hem de vücut “züğürt. ler,, ine hasredebilirim? Saçlarr na el atmadan, yanaklarını dişle, meden bu iddianın tahakkukuna imkân var mi?. Mektubunda: “Haklısın Veç cik — diyorum. — Cevizi bul siğe 6 ANE bak var ile, katkısı az, kendisi getrek ku rabiyelerin hazmı arasında fark vardır.,, Tuhafsın Leylâ!. Kurabiyeyi ben zevkim için, değişiklik olsun için yerim. İstediğim, muhtaç duğum bol kaloriyi ise bana an, cak “çok,, lar temin edebilir. Bu iddia ile senin kasdetmez istediğini anlıyorum, sma hak sızsın. Çünkü telâkkime göre ka. dınla yaş arasinda hiç bir müna sebet yoktur. Seneler varsın İler esin, kadının kadmlığına ne te, siri olabilir? Olduğunu farzetsek bile bence 63 yaş kadının en o? gun çağıdır!!,. Muşmulanın ha. mi yenir mi hiç? Birbirimizi sulu sepken sitem yağmurlarile ıslatmak istiyor. sak görüşlerimizi telif edelim Leylâ!. Ben kadını, “mevcwâiyetin on. da dokuzu dişi bir mahlük,, ola. rak tanır ve onu deima i zaviye içine sokarak tetkik ederim. Hük Yazan: Bir mektup mümün, kadını bir doğum ve teksir makinesi cephesinden tet. kik edenleri harekete ve isyana getireceğine eminim. Birçok 868. ler; — Kadm anadır ve tapılmıya biyiktir — O, yalnız senin değil, beşe, riy anasıdır, — Kadın, mvcudiyetimizin bi. ricik sebebidir. — İnsanları, gerek İlsanen ve gerekse ziinen telkin ettiği fi, kirlerle daima yeniye, daima ile, riye, dalma muvaffakiyete götü ren: kadındır monşecerrr! Diye haykmıyorlar. Fakat bu grup, ciyak ciyak öten temposuna bütün insanlığı uyduramamıştır. Mukabil grup arasında da homurtular belirmi, ye başlamıştır, Leylâ!. Dikkat et, homurtular kelime leşiyor: —Kadın, felâketlerin anasıdır. — Karı azim ve iradenin bileği taşıdır, be.. Söğüt yaprağı bıça” ğım gibi iki tarafa da keser. — Kadına çirkefliğin. — Edepsizliğin., — Nefret ve istikrahım.. — Hatta, hatta doğumun oldu ğu kadar ölümün de anasıdır, — Ve bazan da o, her evimin önündeki bozuk kaldırım da tekerleklerini lângırdatan ve rastgeldiği kapılardan müzahra- fat toplıyan bir... çöp arabasıdır. Görüyorsun ya Leylâ'. Kadı. nın “analığı,, da bazı ahvalde pek övünülecek bir sanat deği Bence or., olduğundan başka değil de a u gibi tetkik et, mek için mevcudiyetin onda do, i “dişi, zaviyesine ve özünü rin dişilerindeni çök zait bir dişi; fakat onların analıkisrından çok nakıs bir anadır, Leylâ!. İddiamı misallendirmeden ka. Ğ eminim ama İnan, için hük. üşünle faziletin, kızın iffet ve namusun İnsanlar arasindaki canlı birer Abideleri gibi idiniz. Adlarinıza lerden geliyor ve herkes si tanışabilmeği kabul günlerinizde salonunuzda boy uzatmayı en bü yük şereflerden sayrordu Memu” riyet mevkiim, yabancısı oldu. Zum bu şehrin sosyetesine karış” maklığımı emretti, Hoş... Bu mecburiyet olmasay dı bile, Leylâ ve kızı hanımefen, dilerin dolaplarına lütfettikleri geref'ten pay almak hresi beni yi ne size sürükliyecekti, Tavassutla temin edilen alâka saman alevine benzer, yandığı yerde küllenirdi ama; size yetiş, syardımila ki mek, yoktu. Salonunuza girer, sizi ve kı nızı umumi mahallerde tanıdığı, nızı umumi mahallerde tanıma, dığınmız tanıyanlarınız yarında selâmlarken gıpta dolu soluklar kulak zarlarımt üflerdi. Şehrin hamalmdan O tüccarına, | helâ temizleyicisinden en çıkmak için başka (Jİ yük me muruna kadar herkesin yağlı bir * çıra olduğu kızınızla birkaç defa sokakta, sinema ve tiyatroda gö ründükten sonra, harsaralaşın fısıltılar zifoslarmı Üstüme sıç. ratmiyacak kadar yükseldiğimi ve size yaklastığımı anladım. Fukat.. Başkalarına ihsanmı iğ ne deliğinden lütfeden tâlih, ba. na gelince kale kapularını ardma kadar aşmıştı. Verdiğini kâfi görmüyor; vermek, daha çok, mevcudunun bütününü emrime âmade kılmak istiyordu. Bunu ber de anladım. O gice... Salonunuzda en sona kalışım talihin bu cömertliğin den son kerteye kadar istifac. etmek içindi. Dilimin ucuna ge. tirdiğim kalbimi hamızıkarbonla soluğumun sırtında kızımızın ku” laklarına ettim Kızm — Bunu annemle k salonu terket T red mi ifa - yoksa, o malfim iffet ve nus telâklisinin dipdiri bir tezahürünü mü?, Bu mara kutupları arasında ati bulmak için başka anahtar olamazdı, Ben ©» ona sarıldım, hem öylesine ki Yerimden ancak senin, yani i 1. lide hanımın 1, iNe iyisanasm ve olacaks. Leylâ ham? Sözlerimi sen saçıma bulmuş gibi kırık kahkahslarından birile adm ve ün hararetini koluma girdin. m vermek iste — Ren mi yanlış görüyorum, yürüyorgumuz? Sorguma gen: — Bu aksam misafirimsin Ves Bu halinle seni bırakamam. amur cömertliğine tame” ah ettim. — Kızmızı seviyorum, hanimefendi.. Girdiğimiz odada geniş bir kar kanatların demirci körüğü gibi kabarıp porsuyordu. Sık sık sölük arasında miri. dandın: — Kızıma giden yol gerer! Bense kızını beş dakikalığına değil; ömrümce, önrüm için s€ viyordum. Viskinin verdiği cür. et anında ona giden yoldan sap- benua mağı odüşünemezdim. Düşüm medimde,.. Sabahleyin kendimi kağşamış bir et yığını yanmda bulunca anladım ki sen, “analığnı” “di ine” kurban etmiştin. Anasmın ihtiraslarma cevap verdikten sonra kızıma giden yol düm düz oldu. Ben memnundum: sevdiğime kayuşmuştum. Sen memnundun: Kızın saye- sinde sinirlerini doyuracak vası” tayı temin etmiştin. Kızın memnundu: Nikâhir ko. casmı anasınm yatağma atmak- la emdiği slit borcunu ödeyor- du. Karımın, içinde çrbanların çö- reklendiği derin bir kuyuya ben- zeyen gözleri beynimdeki sızıyı alp giderken karyolana sürükle... niyondum. Bu, bövle ne kadar devam et- ti? Bilmiyorum. Fakat bir gün... Kafatasımın tavanma (asılı çengeli ne viski; nede karımın, dibinde yılanların göreklenip ü rediği karanlık kuyuları kopa, ramadı. Etrafıma baktım, o ka- dar yükselmiştim ki!. Dün âralsarında olduğum in sanlar artık potinimin ökçe lâs. tiklerine kadar bile uzanamıyor- lardı. Tekrar onlar arasına ve eski mevkiime inmeği kendime yakıştıramadım. Kapandığım odamda talilme olan borcumu, gözlerimden ko" pardığım dizi dizi incilerle öde, dim. Ve... Çengelin beynime ( batırdığım plânlarımı çizdim. Eserim, o dakikamda cizdiğim plânı mahsulüdür. Sevgili ka yinvalidem ve size metresler! min en muhteremoi!... Zir duvarlı evim o günden, beri kağşamış kısraklarm sinir. lerini yumuşatan bir... Ahırdır. Sen, bu ahırm en gözde dişile” rinden birisin, Karım gibi nevi şahısma mün, hasır bir eser yaratanın arzula- rını İisaf edebilmek şerefinden mahrum kelmağı istemediğim” den kızınla beraber tanzimet, tiğimiz listeden bir adedini tak- dim ediyorum: Size fevkalâdeden tahsis ede- bildiğim zamanım ancak hafta, nn bir gününde Üç santimdir. O da beraberinizde çek defteri- nizi getirmeniz şartiyle. Aerklerma koşmak için acele eden karım ellerinizden öpüyor. Benimde yüzü kalm peçe ile örtülü sevgililerimden biri. gek yor. İnşaallah oportmeninde di. ğer “Vecdi” lerin benim kadar yükselmelerini önliyecek dünya- lık vardır. Allah hepimize hayırlar ver sin kaymvalidem ve muhterem metresim" sulandırdığı kalemle Vecdi Bursa: Bedri AKBULUT a ||) ERİ. EEE iskender F. SERTELLİ "İ7- kısmı da geriye kaçmıştı. Hâdiseyi gerek başkumandan vazifesi gören kral Sikizmund, ge rekse haçlıların en meşhur inatçı kumandanı korkusuz Jan ovakım dan takip ediyorlardı Yıldırım o böyleceiik hamlede bozgun verince korkusuz Jan: — Türkleri dağıtıyoruz. Çok ya , kında Edirneye kadar gideceğiz. Diyerek atıp tutmağa başlamış» tı, Macar kralı Sikizmundun da: — Türkleri Rumeliden atacağız. Diye söylendiği duyulmuştu. Bütün bunlar ehlisalip ordusunu şımartmağa kâfi gelmişti. Hattâ ön safta bulunan prens Dö Bor. bonun, padişaha: “ - Teslim ol!,, diye haber gön derdili bile sari olmustu. Son gelen gözcülerden, kulağı delik olan küçük Ali, Doğan beye şunları anlatmıştı: ivarımızdaki Sarıköye ka» dar yittim. Düşman ordusu neşe ve sevinç içinde, içkiye, sefahate dalmış. Ordu gerisinde (yüzlerce kadın getirmişler. eğleniyorlar. Şövalyelerin her birinin koynun- da birer ikişer kadın yatıyor. Doğan bey bunu duyunca mw hakemesini topladı — Bu dediklerin doğruysa, Yı dırım muhakkbak muzaffı k tr, Zira bir ordu kendini içkiye ve kadına kaptırırsa, onun sonu mağ- iübiyettir. Perişanlıktır. Küçük Ali: — Gözümle gördüm, beyim! di-, yordu, şövalyeler köy evlerine yö yılmışlar.. Güzel Macar kadınları nı zorla yakalayıp samanlıklara gö türüyorlar. Orada sofra kurup içi- yor ve eğleniyorlar, Eğer Türk or- dusu bu isin farkında olse, bir 26 Ce baskını ile hepsini perişan ede bilir Doğan bey bu malümatı Yıldı- rım Beyazıta veremediğine özülü- yordu, Doğanın gözcüleri ancak kalenin garp cephesinden etraf? yaymak ve Macar köylüleri temas etmek imkânlarını bulabili. yorlardı. Kalenin cephesine inmek imkânsızdı. Osmanlı ordusu bu cephede konaklamıştı. Kalenin i- nü düşman kuvvetleri tarafında kesilmişti Doğan bey bu vaziyetten o çok nın böyle Osmanlıların aleyhinde bir netice vermesi kale muhafız- larının maneviyatını kırmıştı. Doğan bey, küçük Aliden aldığı haberleri Rüsteme anlattı: — Neticeyi bekliyeceğiz, oğul! İlk muharebenin aleyhimizde neti- celenmesile bütün harbi kaybettik sayılmaz. Yıldırımın plânındar haberdar değiliz. Ben hâlâ onur böyle bir devşirme alayile değil çok kuvveti bir ordu fle yola çık. tığına kaniim, Bu kanaatimdir k bana teselli ve ümit veriyor. Rüstem de aldığı haberlerden çok muztarip görünüyordu. Doğar beye bir yandan: (Devamı var)