18 Mayıs 1941 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

18 Mayıs 1941 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1 I5 — 01 — — —— NEZ Ase Istırap ve hisromanı | | SüptE | | -17- ki daha erkenden mâhiğeri dolmuştu vev maria çiçeklerle dolu bir bahçeye benzemek- Küçükçekme” , Üinan kumaal iğne atılsa i pe öne mayolu er MN adenlariz hmeahme bir ik bu gülen ve eğlenen a- ği sanda, sahilden Yüz Mil açıkta bir geniden de- a bir kimseden daha fl ba ser. daha münze* Verici düşüncesiyle da. yürüyordu. Onlara : Seçiyor, kanuştukla” Ni bazı cümleleri istemiye- j » erkeklerin kadmla- iç, Seyler anlattıklarını ve erkeklere o gülümse- © Bene istemeden görü CU? Ne kedar da kedersiz DE SEN Onlar ni” i kadar memnun, mesuttu- i Kendisi bedbeht, kederli duymaktaydı. z uzanmış kimselerin e Üzerlerine basmama- dolaşmağa de, de m bir buket gi- Du rengârenk mayolar, ; Mi pi en Mr vir konuşuş ve i ma e cazibe, on. hallerinden daha Böteren çesit çeşit deniz ona kadın şeytanmın Ahilrii olarak görünü b, Sn bu süslenmiş, &- e N lamda bacak, > Yaalarını ve yarı göğüs” anl pek az kısımları © z bütün, vücutlarmı teş, a yi ler dom gitmek, bir erkeği teshir ve N iş imek arzusunda idiler. | 1 SİR, artık teshir etme. * olmadıkları kocsları bütün erkekler için dan fazla güzel görün” e Bu gayret- veya yarının âşıkı, en edilen, dikkati A a birer meç, m a A Yanlarında, onlarla Ve dudak dudağa konu" de erkekliğin ye daha fazla konuşmağa Yoktu, Çok mustarip» Ün kıvranıyordu. Rüsteme döndü: 3 bu kadını, odars bir daha o kaçmağa Ve ya bir #enalığı ikinizi de zindana 3- hişancanın vardımile âdi... e İhtiyar bir kadındı: he şaşırdı Onu bire denbire ölmüş sanmıştı. zayıp giden bu kumsal, bâzıları, nın kendilerini, sattıkları, bazı. larinin kendilerini teslim ettik” leri, bir kısmın o vücutlarmı ! vermeği vast ettikleri. diğer bir kısmının da heniz pazarlık ha, linde, bulundukları muazzam bir aşk pazarından başka bir şey değildi « Tekmil bu kadınlar hep aşmı şeyi düşünüyorlardı: evvel başka erkeklere satılmış veya vaat cutlarmı Yeniden bir gok. erkok lere beğendirmek" Paruk bütün dünyada veziye, tin hep bu olduğunu düşündü. Anhesı de diğer kadınlar gibi hareket etmekten başka bir sey yapmamıştı. Diğer kadınlar gibi mi Hayır! Annesini bu kadınlar gibi, her kadın gibi sörmeğe rö- | sı olmuyor. dünyada kendi te lâkkisine uygun namuslu kadın. | lar da bulunabileceğine inanmak | ihtiyacin duyuyordu. Eve dönerken aklı fikri gene Ethemin resmindeydi. Şimdi bir an evvel dönmek, annesinin o resmi bulup bulmamış olduğunu | öğrenmek istiyordu. Annesi bu resim bahsini kendiliğinden aça- cak mı, yoksa kendisinin sorma” sr mı İâzımeelecekti? Bir kere tekrar sormasını beklerse onun Odasına çıktığı vakit bu mera kını tatmin için acele edip etme. mek ve yemek yemek Âizere ağa” ği'inmek için gene tereddit. göz. | terdi, Çok ıstırap çekiyordu ve müteheyyic asbını teskin için hemiiz kâfi derecede vakit geç memişti. Bununla beraber niha, | yet inmeğe karar verdi ve sof- raya oturulurken yemek odasında göründü. Hepsinin yüzlerini bir neşe ba. vası canlandırmışı. Raif: — Ne var ne yok bakalım, dedi, alışverişleriniz yolunda gi" diyor mu? Ben her sev temam olmadan apartmanı görmek ni, yetinde değilim. olması için ince dilişünmek lâzım. Movilya meselesi bizi çok dü- şimdüMiyor ve meşgul ediyor. Gününü Tarıkla beraber mo, bilya mağazalarını gezmekle ge- girmişti. Göze çarpacak, zengin ve şatafatlı eşya peşindeydi. Oğ- a ise bilâkis sadelik ve zariflik arzu ediyordu. /Devnme ve) Rüstem, ev sahibine: — O yaralıdır. dedi, ben kalede nöbetçi iken ona sen bakacaksın! TÜRKLER GELİYOR Rüstem gündüzleri akşama ka” dar Martanin başı ucumda bekli. yor, gözüne uyku giriyordu. Rüstem kindar bir genç değildi. Martavı yaralı bir halde gördüğü dakikadanberi her şeyi unutmuş, tekrar onu sevmeğe (başlamıştı. Kenci kendine: — Ne yapsın, diyordu » Bu ka- Asr güzel bir kadın zindana atılır. sa, elbette her fırsattan istifadeye kalkışacak ve kaçmadan (başka bir sey düşünmiyecek. Rüstem, amcasının son defa eği insaniyeti de unütmü- çe Maine — Gucüyorsun & Doğan Dev 1 pa ruhlu bir adam değildir. Nifbo İt kalesi ona teslim edilmiştir. Kas ri UABER — Hürriyet geçidi açılıyor! Kumarbazlar zarlarını, işçiler | tezgahlarını bıraktılar; “keş” ler ilâçlı sipsilerinin * esrarlı si” gara - kafalarını ezdiler ve pen. cerelere koşuştular; Hapishane kapısı açılıyordu. “Hürriyet geçidi” kilidinde dö. nen anahtarın gacırlısını duy duk. Asılan kapıdan önce çeliz bir süngünün ucu, #onra jandar. ma postalımın burnu göründü. Postal ve süngülü ikişerli kol yürüyen bilekleri kelepceli, ke - lepçeleri zincirli insanlar takip etti, Gözler bu ikişerli kol efradı arasmda âşins çehreler aradı; bulanlar bağıra bağıra selâmlaş tılar. memnuniyetlerini izhar et” * biler! Başgardiyan renkli kâğıtları karıştırdı. Mevcudun bir kısmı. i nı tevk'fbaneye, kalanları hü- küm giymis olanların koğuşla rına yolladı. Bizim tarafa gelenleri yerleş tiren gardiyan — İşte size de bir arkadas, ama, hırlanmayın. Diye yabancı bakışlı taralı saçlı, fiyakalı giyimli birini ya. nımıza ti. — Selâm arkadaşlar!. Titrek sesle ve yası belki de 78 bile olmıyan bu yeni arkada- sa milmkün mertebe güler yüzle: — Hoşgeldin.. Dedik. — Hoş gördüğünü. Söyledi. Ve: Küçük çantasını bırakacak yer arad. Çantasma da, kendisine de yer gösterdik. Oturdu. Tabakasındaki 12 likleri ar © kadaşlara ikram etti, Sigaraları tüttürürken, benim işini bilir pepem kahve tablasını burnuna uzatmış, yeni gelen arkadaşın gözlerini hayret ve takdir hisle” rile doldurmuştu. ken onu tetkik ediyoruz. Kahve- sini sik sık yudumladı, Sigara den çorapsız ayaklarına kadar süzdü. Bir 25 İik uzattı. Verileni cebine indiren Pepe - nin: Bahşiş. Talebini duyunca; ânide celik- leşiveren gözlerini kimi kayıtsız, kimi müstehzi ona bakanlar Üst lerinde dolaştırırken sesten bir bombanın misketleri çmladı ku- laklarımızda, — Vermiyorüm! Bu, umulmayan anda patlak veren bir isyandır. İlk hayret ânt gecince kendisine: — Bu, hapishanenin ananesi - dir delikanlı,. Hır çıkarmak, gö- ze batmak istemezsen... Ver!. Dedim. Işıl ışıl yanan gözlerini göğe rimde durdurdu. Suratı acı bir gülümsemenin hatlarile buruş © bar pir Ben yalnız ananelerin değil, haklarm da çiğnendiği yerden Basit bir geliyorum dostum., taptığım ve tanıdığım: Kuvvettir. Anladınız mı? “Bizim durak” yolcularının hürmet ettikleri ve taptıkları ye güne şey; Cesarettir. Toy olduğu ve bir cümleye sıf dırdığı yüksek iddiasma tağmer hayatın “h” sından bile haberi olmadığı anlaşılan misafirimizin bu pervasızlığı bütün arkadaşla üzerinde kuvvetli bir tesir bırak maş, gözlerde beliren hayret ve hürmet izlerini biribirine karıştır- muştı. Ben bile bunun tesirine kapı! - dım. Ve Pepeye: — Bire birer kahve getir... Dedim. Yeni arkadaşın çehresi veniden gerildi. Gözlerinde kıvrlcrmlar uç tu; kuru bir sesle: — Benden mi? Diye sordu. Gülümsedim: — Hayır delikanlım. hürmete mecbur ettiklerinden. — O halde anlaşabileceğiz. — Artık bundan şüphe edemez sin. — Sanırım. ... O gece uyuyamadı. Yatağında santlarca sağa sola döndü. Sonra , kalktı, Uykularımızı bözan sert adımlarla gezindi. Sabahleyin: - Sizi, rahatsız ettim arkadaş *ar, fakat bırsımdan boğulayaz - dım bu gect... Ve gözlerini azar azar hepimi . zin üstünde durdudarak sord — Şu yarı aralık sandıktaki ki taplar kimin?. Benim adeni rica ederdim. — Niçin almadın? — Sormadan mı? Diye bayret etti, Ve sonra aya- Zinı hırsla yere vurdu: - Öyle ya. Mademki bütün bakları çiğnemeğe ezmeden ve çiğ neyen bir dünyadan geliyorum Almalıydım. Sesinde derin bir kin ve olgun bir nefret seziliyordu: — Fakat ben yine müsaadeni rica edeceğim. Dedi, -Bir omuzu düşük yampiri kanburlar gibi . kuruluşu bozuk dünyanın nizamında düzen ara. mak bana mı kalmıştı sanki? Teliim bana ancak liseyi bitirin? ceye kadar yar oldu. Bütün isti natgâhlarımın kısa kısa fasılalar la yıkılmaları üzerine erkenden hayata atılmak - “atılmak” mı de. dim; hayır, çirkele gömülmek zorunda kaldım, Yazan: leyi muhafazaya memurdur, Bizi içimizden vurması ihtimali olan her kim varsa, onu yakalayıp ce salandırmağa mecburdur. Senin hakkında Doğan beye çok şeyler söylediler. Bilhassa Osman ölmeden, senin Macarlara casusluk ettiğini ildin etti. Bu vaziyet kar- şısında amcamın yerinde kim ol. #e bundan başka türlü hareket & demezdi, 7 Diyor ve kendisini teselliye ça» hsrvordu. Xir e cünkü kadar müzta rip değikli, Türk merhemi Macar dilberinin yarasını kapatmağa baş İskender F. SERTELLİ “ lamıştı. Rüstem, Martayı yalnız bırak- mıyordu, Kendisi evden kale nö- betine giderken, ev sahibi Marta. nın yanına geliyordu. Rüstem ay» rıca evin kapısına da sadık gözcü. lerden birini koymuştu. Zaten Martaya Osmandan baş- ka musallat olan kimse yoktu ve o da ölmüştü. Rüstem müsterihti. — Artık bir düşmanım kalmadı. Martada hiç kimsenin gözü yok- tur. Onda gözü olanın gözünü çi kartacağım, diyordu. Marta, her akşam, Rüstem &w hikâye... 50 ura ücretle kapılandığım hu vır müessesede işime güster- m oağlılık yüzünden seviniyot - dum. Fakat şet olarak tepeme dikilenin: — Hişt delikanl;, bana bir sig» ra ar mism? Hişt delikanlı. sinemada ba pa bir loca kapatır mısın” Deriye kalkışınca tepem atma. ta, Devrim zonklamağa başladı. Önceleri ses çıkarmadım, ama? — Hişt delikanlı!. Hilapıarı çoğülmca vezilemin ne olduğunu öğrenmek için daire müdürünün odasına girdim: , — Dektilonun ve kapıyı içerden kilitlemeği unutan müdürün hal- leri kendi vaziyetim hakkımdaki #valimi unutturdu: — Rahatsız #tmiş olduğumu.. — Alarmı Talep ederek gerisin geriye hd ladım. Odama döndüm. Daha ma saya oturmamıştım ki.. Macit de. nen efendi iri burnunun ifrazatı- nr mendiline doldura doldura va nrma geldi” - Şu cenmvet iş hakkında bu * gün telgrafla cevap vermek lâzım. Halbuki yengen oturtmalık patlı. can istemişti, Kuzum şu işi bece- river de vengeyi kızdırmıyalım. Devam boddrosuna imzadan gay ti bükün islerini yaptverdiğim ta nımadığım yengemin iliklerine kadar tanıdığım kocasının bu ta lebini, dalma olduğu gibi yine ka. bul ederdim belki.. faka dür, daktilo bütün asabımı boz - muştü — Kendi işim var Dedim. Sesim birez sert E çen Bü da iş değil mi? — O halde yap. — Ama patlıcanı?.. Şefin sesini duydum: — Siz buvurun Macit Beyeler. di; o yapar. — Ömrün çok olsun, Duasmı tekrarı unutmayan Ma- cit beyefendi şemsiyesini koluna, mondilini asma bumuna takarak odadan çıktı. Canlı şeylerin hayatlarını ben, diri ve küspe olarak ikiye ayırı rım: Mezrnatta buğdayın kepeği yengenin oturimalk elmanın çürüğü, susamm küspe, ! & gibi. Bunlardan meselâ susamı ele 8. lrsak, diri devrinde kilosuna 30-40 kuruş verdiğimiz halde yağı alın dıktan sonra kalin küspesine 3:4 kuruş veriyoruz. Too arabasının önürmle geniş ağrısını titrete titrete ilerliyen mağrur at, muayyen yaşmı ikmal ettikten sonra - sirtindeki su te - le nöbetine giderken, ona: — Seni seviyorum, Rüstem! hes ni unutma!, Sözünü, âdeta günlük bir dua gibi tekrarlardı. Rüstem « akşam olunca - Marta dan güçlükle ayrılır ve kalede gece yi zor geçirirdi. Bir akşam Doğan bevin — Etraftaki düşman bedele nin bir kısmı karşıdaki ovaya Çe kiliyor. Sebebini | soruşturdum: (Türkler geliyor!). dediler. Kövlü- lerden Türk ordusunu görenler var mış. Bir çiftei bana Yıldırım or dusunun ovaya yaklaştığını söyle di., Rüstem bü haberi kaleye gidin- ce duymuştu. Ertesi sabah Kaleden eve dönün ce, o da Martaya aynı sözleri tek- rarladr vw © Odadan çıktı. ekeieriie dilenciye benzer. İnsanlar da böyledir. Ordarın da »ir diri ve bunu takip eden bir de xüspe deviri vardır. Macit be di denilen bu zat işte bu “küspe” insandır. Diri dev rini devlet hizmeğne vaktetmiş; diri devrinin hatırasına hürmeter bafıslanan o dünyalık cüzdanile son derimliğini toplamak üzere- g vollantnış. Fakat nasıl ve niçin olmuş oda bilmiş bilmem. devlet daire! den #irinin ön kapısından mera - simle tesvi edilen bu zat bir baska müessesenin arka kanısından ko! tuklarmıs kapı kapı dolaşan bir ev 3 ayna aldığı bilmem ne kadar arımsamıs,. Buradan da diş kirası olarak ayda bir takdim edilen maaşı 110 liracıktar ibaret” tir. Sabahlerin saat 11 de gelir, 12 ve çeyrek kala gider. 14 ie 15 ırastaris lütfen teşrif. 15 le 16 a- rasmda mildürden odacısına ka, dar herkesi iki büklüm bırskarax azime* buyururlar. İşe adam değilde adama İş Beynim o kadar dolmustu ki. Şelin — Telgral gecikmesin dı ielikanlız Sonra mes'ul olursun. Diye kusağımda öten sesi. bü * fün kanımı tepeme fırlattı: Beyelendi, ben bu insan küs pesinin değil, servisimdeki kendi işimin uşağıyım, Hem öğrenmek istiyorum sizden. Önünde virgül lestiğiniz bu küspeye “oturtmalık patlıcan seçmekteki ihtisasından dolavı mı para veriyorsunuz?” — Sws ulan, lan burnu anaç bir hindi #bi. ği gibi kızarmış ve uzamıştı. Mö- sasmın çekmesinden eksik etmedi” ği 20 luğu çıkardı, Odaya venider keskin bir anason kokusu yayıldı. Gırtlağının bir kuyu kovası gibi hareket ettiğini gördüm. — Gösteririm ben sana şimdi Mecit beyefendiyi gıyabında tah” kir emeği... lirayı Adikadaşlar: — İyi ettin ama niçin ettin? Dive beni takdir ve tenkit yağ- muruna boğmağa, başladılar, Nihayet dava ve netice: Tahikir ettiğimi sabit gören mah kemenin hükmünü temyiz tasdik etti Bu basit hikâyesinı anlatırken © kadar heyecan duymuş, o kadar yorulmuştu ki... Pepeve seslendim: - Bize iki kahve yap. Diye.. Bımsa BEDRİ AKBULUT Birinci sınıf mütehassıs doktor NUR! BELLER SISİR ve RUN HASTALIKLARI Ankara Caddesi Ne. TI »luayene saatleri: 15 den itibaren müş, dedi, yakında karşıdaki ova» da bir meydan muharebesi olacak tır. Rüstem, Martanın bu (habere sevineceğini umuyordu. Halbuki Macar dilberinin çehre” sinde hafif bir tebessüm bile belir- memişti. Rüstem hiddetle sordu: Bu haber senin canımı mı sık tı. Marta? — Hayır, niçin canımı (sıksın? Muharebe başlıyacak diye kork- tum. — İyi ya. Muharebe (başlarsa, düşman orduları etrafımızdan del- olup gider. Biz de o muhasaradar kurtuluruz. -— Ben aksini düşünüyorum. — Ne gibi? — Ya muharebeyi haçlılar kaz nır da kaleyi zaptederlerse? Rüstem düşünmeğe başladı: (Devam war)

Bu sayıdan diğer sayfalar: