İl Yapması lâzmdı? Bu geceden sonra gününü İ kuvvet bulumıyordu. Dü- Yağı bir gün daha yalnız kar 5 ihtiyacı vardı. Karar ver- iş Sabahleyin erkenden şehrin ucuna, Filoryaya gide. 'doğmasıyia beraber, bazırlandı. Sonra ilk daha vakit olduğunu ve kalkmak itiyadmda olan gitmeden evvel, her zâ- Kibi, “Allaha ısmarladık” lâzemgeldiğini düsündü. indi. Annesinin odakapısı... İğİ zaman kelbi o kadar Ying biraz durmak lüzumunu . Kapı tokmuğını tutan açmak için lâximge Mey acık bir kuvvetten hemen Mahrum denecek derece- Kapıyı görmiyeceğini, onun ahte olacağı âk bir öpücükle üpmeğe kalmayacağını umdu. âhnesi cevap verdi: Bir dakika Farukçuğum, ğını giyeyim... sonra tekrar seslendi: Get, ; lm onu hizmetçi ile müşterek gayretlerile Mir Mâzmgelirdi. nine yatağa doğru yürürken hi » onu İlk defn görüyor. Mangzibi, baktı. Annesi yanak- Uzattı, iki soğuk öpücük i eğ. Sonra bir iskemleye — (a loryaya gitmeği dün ak, « erim N » dün akşam... Aksam kar bir inilti vx ii. vuruldum. hi biri: iyi sesine benziyor... ia » Merildandı. Rüstem birden- sa yötere düştü. dedin. kadın sesine mi Nİ aym > iy mi? Bakın i kulak verdi... » Yükseliyor ve artıyordu. i Doğan Bey de duy ty nin kaçacağı biç kimsenin aj, emiyordu. Doğan Bey N 1 iki kişiye! Saylmn, gizli kapıdan çıkın : ağ ded, biri yaralandı, Kim N anlamalıyız. iv aci, Kalenin gizli kapısın. , tilar.. Karanlığa karıstı ŞB Beyle Rüstem kapının. T Aşk, Istırap ve hisromanı 16» NAKLEDEN:; 5 thi Kardeş — Henüz bilmiyorum. Siz be Bİ beklemeyin. Annesine şaşkm bir tebes, | sümle bakıyordu. Bu kadm an- nesiydi demek!.. Dünyaya gel diğindenberi gördüğü bu çehre bu gülümseme kulakları sesleri farkettiği zamandanberi alışmış olduğu bu ses birdenbire ona yepyeni, o zamana kadar onun için olduğundan büsbütün başka | Gitmek üzere kalktı. Lâkin bir gündenberi kalbini kemireni bilmek arzusuna yenilerek: — Anne, dedi, bani eskiden Adanada salonda Ethem beyin bir resmi vardı. Leylâ bir iki saniye kadar te, reddüt etti, yahut Faruk onun teredâtit ettiğini sandı: — Evet. — Ne oldu bu resim? — 'Tabii olması için annesinin daha çabuk osvap vermesi İâ- zımdı: — Bilmem!. Dur bakalım... | Pek iyi bilmiyorum ki. — Bulursan çok iyi olur Hayrele oğluna baktı: — Ararım, Ne için istiyorsun? — Kendim için değil tabii! Bu resmi 'Tarıka vermenin mü nasip olacağını ve bu hediyenin Onu memnun edeceğini düsün | düm. — Hakkım vr. Güzl-bir-düz ararım. O gün Faruk zihnen hep aynı mesele ile meşgul oldu. Kendi! kendisine soruyordu: Resme da- ir sual üzerine endişelendi mi? Resim kayıp mi olmustu. yoksa saklamış mıydı? Nerede oldu- ğunu biliyor muydu, bilmiyor | muydu? Resmi saklamışsa buna | neden lüzum görmüştü? Uzun bir muhükemeden sonra * şu neticeye geldi: Fotoğraf a. ile dostunun ve âşıkm resmi u- zun müddet, bu resmin oğluna benzediğini herkesten evvel far- keden annenin bu keşfine kadar salonda durmuştu. Leylâ hiç süphesiz, Ethemle Tarık arasın- da bir benzeyiş olup olmayaca” ğını merak ederek bunu bekle miş, benseyişi daha başlangıçla sezince o başkalarının da bugün veya yarın işin farkina varacak- larını tahmin ederek resmi or tadan kaldırmış, yoketmeği İste- miyerek saklamıştı. (Devamı var) tehditkâr monoloğuna devam İl etti. Sulhi kulaklırını tıkamak İs. jr fena muamelede bulunaca- Onun zaferi Nakleden:L.L. — Elhamdülülâh, saat sekiz de gelebildin! Neden böyle acele edersin, â canım?,.. Ama bena baksana Restorün mm sandin burasmı? Bütün kabahat bende. Aptal gibi seni bekliyorum!... keyfin gelecek de'o vakit | zah- met edip evine gelmek lütfunda bulunacaksın!... Sulh'nin karım (tarafından İ böyle parlak ve coşkun bir teza- hürle karşılanmasına cani sıkı larak kendi kendine: | “Haydi hayırlısı, gene dık! Diye söylendi. Sonra karısına hitap ederek: — Biraz işim vardı da, ondan göç kaldım. Sanr: kuzum, ak- sam yemeğine sait sekizden Ön“ ct oturmuyoruz ki! — Onları başkasına sat, an, ladin mı? İşi varmış! İşini yarı- na bırakamaz mıydm? Bir adam evlendi” artık ba bozuk. sokaklaraı dolaşım €ğlenmiye hakkı yoktur. Hâli akıllanmadın mı ser syol?... Aynı eda ile Seniha sert ve başla. / g tedi. Ne şeytan işi karıştı da, konuşurken ağzınden bal akan cilveli Senihası, dört sene evvel güzelliğine mest olduğu o tave tomurcuk, osilâh! aşkı şimdi bu hâle gelmişti! — Sabahleyin beni üzdüğün yeter, Hiç olmazsa simdi doğru dürüst otur. Yorgunum, seni dinliyemepd,.. ral ” — Dinliyemezsen yolun açık... leyse ben de gidiyorum! Diyerek şapkasını aldı, gitti. Seniha, böyle yapacağını um* muyordu. Sulhi kapıdan çıktığı sırada arkadan karısının seslen. İ diği uyduğu halde hiç aldır. | mâdr, sör'âfle kendini sokağa attı. Heyecan ve telâsından tit riyordu. Evde dursaydı, karısı. ından korkuyordu. Açık hava” da biraz ferahladı. Fakat nereye gideceğine karar veremeden yü, riimesine devam etti. Dört yıl içinde bu kadar geç saatte Seni- hasız sokağa çıkmamıştı. » Şinidi yemeğe de iştahı vok” | tu. Bir müddet düşünceli yürü. dükten sonra rasgele bir sine maya girdi. Filme dikkat etme" mişti. Zihni Senihadaydı. Aca, ba evde yalnız ne yapıyor” Şimdi eve giderse kendisini na- zil karşılayacaktı? Nibayet ka, behatin kendisinde olduğunu. hayatmı çekmez bir işkence balinc (getirdiğin o anlayacak HABER — Aksim posta » — Güzeli Nami istersem Öy-fiyi. İ değildir. Akşumki hareketin ag Gerçi Seniha kötü bir kadın değildi. Y Yalnız fazla hasaas ol- ması, kendi güzelliğinden ve Sulhinin aşkından emin bulur ması ona yavaş yavaş egoist yapmıştı. Buna rağmen kocasi- na karşı samimi idi, ondan biç bir şey esirgemedi. Sulhi böyle hareket ettiğine memnundu. Fakat eve me 2x man dönsün? Zavallt Seniha bu saate kadar gelmediğini görün- ce merak edecekti. Kavıdan çi- karken arkasından sesinmemiş miydi? Herhalde © dakikada Kabahatini anlamış, taktiğini değiştirmek lüzumunu duymuş” tu. Zavallı kız! Sulhi simdi ona weryordu. Sinemadan çgıkmes acıktığını hissetti. Bir an için yiyecek bir şey alıp evde Senihası ile bera” ber yemeği düşündü. o da şip- hesiz merakımdan hâlâ yemek yememistir diye düşündü. Fukat... Hayır! Bu hareketi, pişman olduğunu ve onunla ba. rışmak niyetinde olduğu mâna #ına getirdi. Bu doğru değildi Zira Mitün zahmeti ve o aksam- ki tfizüntüsü boşa gidecekti Vaktiyle devamlı müşterisi ol. duğu bir bara girdi. sandüviç ve kokteyl smariadı. Memrundu. Herkes eğlencesine dalmıştı, F; kat Svjhi bu muhitte vapaya nız bulunduğuna cok canı 81. kıldı ve bermutat, Senihasiyle kolkola gezmoğ! tahayyül etti, İkide birde seste bakıyordu. Gece yarısım geçmişti! Saat Gügbelk bir iki deki a daha oturdu. Nihayet borcunu vere, rek dışarı çıktı. bir taksi ile evine yollandı. Her taraf karan lıktı, kapısını acarken €- li titriyordu. Işıkları yaktı. O. daların kapıları açık, dört bir tarafta sessizlik... Merak ve ep dişe ile seslendi: — Seüiha!... Seniha!, Cevap alamadı Odalara Yak- Li, Seniha meydanda yok. Yel, niz yalak odasında, karyolanm bas ucuna iliştirilmiş bir kâğıt parçası gördü. Titrek ellerile a* crp okudu: “Sen gittin; şimdi ben de gi- diyorum. Senin dönüp dönmiye,. ceğini bilmiyorum. Lâkin benim çin böyle bir şey o mevzuubahs affedilmez! Şimdiye kadar ikimizin de hataları yalnız söz- lerden ibaretti. Bu akşam tatbik sahasma da intikal etti: Beni yalnız başıma, mukadderatıma terkedip yuvamızdan ayrıldm. Bademli peksimet 1 kilo un, 6 yumurta, 50 miş badem, bir kaşık bikarbonat almalı, Yağı elle ezerek beyazlatımalı, İçine yumurta, karbonat, şeker lr yet un atılarak iyice yuğurmalı, hamur, dört parçaya ayrılarak her birine birer francala şekli verilerek tepsiye konmalı, üzer lerine yumurta sarısı sürülerek malı, Heh tarafı kızarınca pekse- metler olmuştur. Cam kavanoz da yahut teneke kutuda uzun müddet muhafaza edilebilir. Evde beyaz peynir yapmak kibildir Evde beyaz peynir yapmak kabildir. Bezahanelerde satılan peynir mayasından satın alınız. Sütün halis olmasına itina edi- niz, ateşe koyunuz, süt parmak dayanacak sıcaklıkta olunca a. teşten indiriniz. İçine, bir kilo süt bir kahve kasığı maya hes” biyle maya karıstırınız, üstünü örterek ılık bir yerde bırakınız. Beş alti sant icinde peynir tu, tar, Temiz bir mutfak torşonu yahut değirmi bir savaşpur içe” risime koyu yoğurt halindeki peyniri dökünüz. Torşonun uç. larmı bağlıyarak mutfakta bir çiviye asıniz, altma birkap koy- mağı da unutmayınız. Bir kaç saat İçinde suyu süzülür ve ne, fis taze peynir olur. Kandil simiti nasıl yapılır? Çarşıda satılan kandil şöyle yapılır: 20 gram taze maya alarak r lık su içinde eziniz içine tuz dövülmüş karanfil koyarak ya. rımkilo unla karıştırmız. Azar azar ılık su ilâve ederek sünger gibi oluncayakadar yuğurunuz. 125 gram sade yağını avuç içi ile eze eze kar gibi beyazlatarak vaş yavaş hamura yediriniz. İstünü örtüp bir saat bırakınız. Bu müddetten sonra hümuru parça parça koparıp uzun şekil de yuvarlayarak halka halka çörekler yapınız. Üzerlerine kö- buğu soyulmuş dört bademi karşılıklı yapıştırmız. Çalkan, miş yumurta sarısı sürerek fr rında pişiriniz, Badem koymadan susamde yuvarlayıp öylece halka yapmak ta kabildir. Bazı kimseler sadeyağ yerine iç yağ kullanırlar. Kahve yokluğundan büyük bir mahrumiyet hissediyorsunuz size sabahları içilecek sütlü kah- ve hissini veren bir tertip tarif edeceğiz: simiti suyunu akıttıktan sonra yağlan- mış bir tepsiye odizmeli, firme xoymalı, Yahut altına hafif ateş, üstüne de saç kapak koyarak bir parça pişirmeli, Sonra her yarım domates © çine bir yumurta kırmalı, üze, rine rendelenmiş kaşer yahut gravvar peyniri, az galete tozu ve bir fnıdık kadar tereyağı ko- yarak tekrar fırma koymair Yahut saç kapak kapamalı, Ü“ #sri pembe olunca sofraya cıkar, malıdır. Arkadan, yalvarırcasına seslendiğimi duyduğun halde gittin. Artık anlıyacığm veçhile, bü nden sonra Evinde durmam imkânsız! İşte.bunun için gidiyorum... Şaşkın bir halde, gözlerine i, nanmağa cesaret edemiyerek, kalbinde acı bir ıztirapla mek- tubu tekrar okudu. Sonra sende- ledi. bir kanepeye çöktü. Kesik ve boğuk sesle: — Gitti, yarabbim! Seniba gitti! Senihacığım! Diye kekelemiye başladı. Bir aralık yüzünü ellerils kapayurak yatağa düştü, hıçkırıklaris ağ. lamıya basladı. Neden sonra ayağa kalktı, gözlerini sildi, O an içini öyle bir yalnızlık hissi ve ümitsizlik yak ti ki, başka bir yere gitmek, bomboş Kalan evden kağmak ihtiyacını hissetti. Şapkasını & bp gitmeğe hazırlandığı sırada arkasında Senihanm yumusak, tatlı sesini işitti: — Sulhi! Sulhi! Hayretlo başını çevirdi. Seni- ba, her zamanki gihi terü taze ve neşeli Seniha, gizlenmiş bü- lunduğu ağır perdelerin arkâsın” dan meydans çıktı. Gözleri ateş gibi parlıyordu. Sulhinir gözle- ri gene yaşla doldu: — Burdasm! Burdasın! Git, medin, beni bırakamadın. deği mi? — Hayır benim aptal Sulhici ğim! Nasıl gidebilirdim? Basba- yağı seni korkutmak ve beni gerçekten sevip sevmediğini an. lamak istedim. Bir an mütereddit kaldı, s0n-” ra galip tavrile ve hafif bir mer- hametle ilâve etti: — Nasıl ağladın öyle, yarab. bim? Ne hiçkırıktı onlar? De mek, beni hakikaten seviyorsun? Bensiz yaşayamıyorsun... gözlerinde evvelki tatlı, sevimli aşkımı, taptığı eski oSenihasını tanıdı, O vakit anladı ki kolları arasında sıktığı bu nazik mah- lük kendi hayatımdan bile daha kıymetli bir servetti. Buseler & rasında ona; — Ah, seni çapkın! Şimdi seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun va? Kimbilir ileride senden neler çekmiye mahkümüm!, sonra göğcülerin sürükleyerek ge tirdikleri yaralının kim olduğu an- lasıldı. , Ku tem, nöoetçnin tutuğu me sale g.tande, baygın bir halde ye ve awwen sevgilisini gördü. “e gözlerin» açarak: — Mart... Diye bağırdı Yaralı Macar ka- dınını &anlar içinde gören Doğun Bey hayretini gizleyemiyordu: — Bu kadın, bacaklarıma zincir vuruluak zindana gülmişir. Ota dan rasıl kaçmış?! Diva söyleniyordu. Many içeriye sldıla: ve kapı, yı kanadılar. Doğan Bey birnü betçi ile zindana koştu. Zindan kapısmın kapalı olduğunu gördü. Öğünde bir başka wöbetçi dolaşı - yordu. Zindanın anahtarı Doğan Beyin yanındaydı. Doğan, röbetçiye sordu: — Zindandan bir ses duyma * Yazan: İskender F. SERTELLİ e dın mı? — Hayır, beyim! — Marta kaçmış.. haberin yok mu? — Olamaz beyim. Buradan kuş bile aşamaz. Doğan Bey koynundan anahta, rt çıkardı, zindan kapısını açi. ve içsriye girince, sarnıç kapağı nım açıldığını gördü, meşale tuta- rek merdivenden alt kata indi. Martavın nasıl kaçtığını şimdi en lamıştı. Fakat, hâlâ aklı almıyor ve: — Bacağındaki zincirleri nasıl Diyerek şaşkın bir belde etralı gözden geçiriyordu. Biraz sona hava deliğini gördü. — Iste, buradan kaçmış, dedi. hemsa sıvacıları çağırn.. bu de, liği iyce örsünler. Ger karanlığında sıvacılar yel Gi, mutzene indiler ve delik du - vari çarçabuk tamir ettiler. O #ece, kaplumbağa gölgesinin mahveti anlaşılmıştı. Marta iki yerinden yaralanmış olarak verde yatıyordu, Doğar Bey o gece mahzen deli Bini tamir ettirmekle beraber, 20 min satındaki bütün hava delik İerin! de kapatmıştı. Doğün, Rüstemm yanına Gön - düğü soman, onu Martanın başı. cunda buldu. 5 Rüzem kendi eliyle Martanın YAZA'arını -Sarıyordu. Sabah olmak üzereydi. Martanın iki Yarası da arkasın da idi, Sol omuzuna saplanan bir ok navli derin yara açmıştı. O devirde Türklerin ok yarası tedavisinde kullandıkları meşher bir merhem vardı. Rüstem derhal bu merhemden sürerek Martanin iki yarasını da iyice bağladı. Manaya: — Niçin kaçıyordun? dedi. O<, manın bile vapamadıZı bu işi sen tek başına nasıl yapabilirdin? Marta bitkin bir halde yatıyor du, Yavasça gözlerini açtı: — Seni seviyordum Rüstem! Sen hiç arayıp sormadın. Benim hiçbir suçum yoktu, bunu sen de pekâlâ biliyordun. Beni neden zindan: altılar ve sen niçin bana şelaar etmedin? Bü sırada arkada duran Doğar Bey, İKüstemi müşkül vaziyelteri kurtaröı: ii Onun bir günahı yoktur, Marta! Seni zindana attıçan be - nim. Böyle icap ediyordu. Hafp zamanında en ulak bir şüphe ü - zerine adam bile asarız. Kalemi? düşman tarafından muhasara edi miştir. Harp sahasında (aşk) in yeri yoktur. Gönül işini düşüne mezdim.. senden şüphelendim. Be im verimde baskası olsaydı. se , ni 4s*di. — Bir suçum yok ki.. — Öyleyse neden kaçıyordun?. — İşkenceden kurtulmak için. — Hangi işkenceden?.. Sana ne yaptılar?