SAN — KORNE İ Büyük hareketi! zabıta romanı —ğ e, va od Jak gülerek: , —— Binbaşım bunun gibi nice teh Ekolar atlattı... dedi Varbora Kornelyanm ağladığı « 8 görmüştü, Subayın üstüne iği . erek: — Sevgili dostum, sise nasr te- Vekkür edâcağimi bilmiyorum... Dedi, Jak müdahale etti: — Katır öldü, gedeyi dağ taşm” İda geçiremeyiz, bir an evvel yola tıkmak lâerm, Varbora: . — Yürüyeeek Tak, dedi, — Ehemmiyeti yok, siz madam. İR ata binersiniz, ben Şürürüm. Tekrar yola köoyuldülâr, Jak Körmdlyanm atin tütmuştu; Var. bora, ise kendini at lüstiinde zor tu- tâhiliyordu, İki #aat sonra yollar düzeldi ve Yamaşlardan sürum keyler gö * Yündü, halda değilim — Bivbaşım. nerede ise bir kö- Ye veyz bir çoban kulübesine va. Meağız, Varbora cevap vermedi, Atm - dan düşmek üzereydi. Jak hemen koştu ve binbaşmn ölü gibi sarar ağmt gördü. Köreiya korktu, . — Aman allahım, yine ne öl - di? Jak, osvap verdi: — Merak etmeyin madam, ba - tareti olacak! — Dudakları bembayas, — Ben etrafta keçilerin çoba - ar ararkeü siz onunla meşgul © İinz, B!-taşı ölürse, mahvolduk Ümektir! Sizi kurtarmak için bin ayrılacağımı zannetmeyi - “zi Komelya hiğdetlendi: — Binbagıyı terködeceğimi zan. Mâtyormnız yanıiyorsunuz! — Darlinaym madamcığım, lâf ölün etye söyledim, Jak çobanı artmak için ayrıldı. # yaman Kornelya Varboranm ya- diz çöktü: * — Allahım, ne olur, öldürme © ta? Diye yalvarmağa başladı. Jak döndü, Yanmda uzun boylu İle Berberi vardı, Kormelya Ber - bertyi Yaştan ağağı Yiyretle sü - an göğslinde bir madalye gör- Mi; Jağın söylediğine bakılırsa ço eskiden Franmz ordusunda emet etmişti. — Madam, talihiniz varmış, Bu- ada bir tk öv varmış, Bu ev dö ımda gördüğünüz Berberinin İvi; bize memnuniyetle yardım 8 daboğini söylüyor. Binbaşıyı kür- Marabileceğimizi ümid ediyorum. Kulübe ahşaptır; fakir bir çoban ydi, Yanmda bir keçi ağılı yar. * Varborayı kulübenin yeğine yatırdılar, Jak, subaym ayağına sıcak tuğla- koydu; vucudunu keçi derisiyle — Sinyör Greçyuya sığınmış A, vaktile ona gideydi.. — Gidebilmek için vakıt ve im- in bulamazsan ne yapsın? — Orası davar ya, Pekâlâ. Üner ne yapmak ikrindesin? Rebep els elindeki kadehi mide- e boşalttı: P vw İ “Bu, o kadar kolay bir işol Nasa gerek... — Kolay, zor. Er geç bunu Başka çare yoktur, Ce Nal Çelebi! -— Yolunu buldun mü bari?.. — Hemen hemen buldum gibi. Dsn .Böbet bekliyen adamı — be verdi mi? ei ein iel Bir kere ağzından söz alsam, | < Nani kaçıracak saraydan İK 2YOİDİI Yazan: OTWELL BİNNS sansı örtü, Varböfa ateşler içinde ve kendi. #inden geçmiş bit halde idi. Kor- nelya ve Jak fısılâyarak konuğu" yorlardı, — Büyük Baba; binbasıyı çok. tan mr tanıyorsunuz? — On, hayır, dokuz senedenbe. ri, Varböre eşsiz bir sâzmder: ken disiyle müteaddit döfalar sahranm ca Ücra köşelerine gittik, Cesur bir adamdir... — Şimülye Küdâr hiçbir bakam İk yapmadığına emin misiniz? — Kendimden emin olduğum kadar, — Size birini ilçbir söbep yok- kön öldürdüğünü söylersem ne dersiniz? — Madam, öldürmüşet, öldürü. Ton, hörtalde ösrüyı hak eliniş o lâsak! Vafböro simdiye kadar hiç bir haksızlık yapmamıştır, Lejiyonerin Varboroya sonsuz bir itimadı vardı, Korselya biraz sonra tekrâr sordü: — Büyük baba, siz lejiyonda v- tin müddet bulundunuz, Hiç Ste- Tarson ininde bir adamis karşı. İaştınız mi? — Baye ve Jöhanseni İngiltere» de öldüren nastütsüz dlçağı mı s0 rüyorsuhuz? Korelya gayet sakin bir sgalo cevap verdi: — Benim kocamdı! Lejiyoner ayağa stçradı: — İmkinı yok olamaz! diye ba- gör, , — Neden olmasın? — Sizin gibi genç bir, bir, bir. — Ne bir? — Genç bir kadının böyle hir herifle. evlenmesi insnılmıyacak bir şey! Öteki... Jâk sustu, Fazla gevezelik etti. ğini anladı, Kornelya onun âsi sü kütundan büsbütün şüphelendi. — Öteki kim? Hayatında baş Ka bir kadm mu varlı yoksa? Jsk susmanın faydasız olacağı mw biliyordu. Konuşmağı karar verdi, — Evet, Stefsnson, yani sizin Simon Maksvel diye tanıdığınız a- dam evliydi. — Evli miydi? — Kornalyanm sesi hârdretlen- mlşti, Gözleri parlıyordu. Jak de - vü sti: — Bundan on bir sene evveldi, Bu kadın Sidi « Bel » Abbasda le. İlVonerlere mahsi# Bir meyhane ieletiyordu, Ste/anson meyhanede bulaşık yıkiyor ve füzibülm temi. nine galışıydrdu, Kadmla evlendi ve kısa bir zaman sonra da onu bıraktı, Kadın biji Sidi - Bel « Ab basta, Stefanson ikinci defa evlen» ralşse... (Devamı var) — Adam sen de, Bu da düşü - nülecek seymi? Gece odanm kapı- sını ayar. Arka kapıdan “aray bahçes'ne çıkarır. Ondan ötesini de ben beceririm, — Vallahi yamânmişsin sen de. Ben beni Dukadar»bonarlki .ean.. mazdım, te düğk GNRUNE fona Bil — Doğru Dünyanin en bü - yük beceriksiz adamı benmişim. Onu evime kadar getirdim de. Bir ketesik boynuna sarılıp öpmedim bile, Recep Rels kaşların çattı, Cemal Çelebi devam etti; — Sekin bana darılma, Recep reis! Ben o geceye kadar oOonun kim olduğunu bilmiyordum. Sen de pekâlâ bilirsin ki, ben evli ka dınların peğinde köşmam. Onu ba. na bir Venedik tacirinin kızı ola- | YALE — AYçit yertüsr Bir kiz kaçırıldı Nakladen : Muzaffer Acar Talilm artık tersine dönmüş tü. Önümüzdeki cuma günü vanka beşinci defa olarak pro İsso çekecek ve ben diğer dör. dü gibi bunu da reddedeöektim. Pazar günü artık gemimi mı hakkak satacaklardı. Buna iali* #izlikten başka verecek bir isim bulâmıyorum.. Gemime “Bara, kuda” ismini verirken aynı za" manda yepyehi Dizel motörleri” Ie de techiz etmiştim. Füâkat heyhat bütün bu gayretlerim boşuna gitmişti Gemimi bir Ay'ığıma veyahut bütlin bir mev sim için kiralıyacak balık avi pm nafile yere beklemiş" ere: olduğu veçhile ne lir milyoner, ne bir film yıldızı, ne de bir mirasyedi. Mlami körfe zinde bâlk avlâmak ve kendi- #inden daha büyük bir balıkla resim çektirmek hevesini göster medi, Halbuki benim gemim körfezinde bulunan diğer bütün gemileri Ham stir'âat hem de Kom for bakımından gölgede birika dök vaziyette idi, Bu bönim kara taliimden bag ka bir şey değildi. Artık mah- voluyordum. İşte bu seböple çarşanba ak- gamı kara kara düşünürken rıh- tundan bana seslenen adan.. Küfür edecekmiş gibi baktım. Bu âdam bah: — Hey delikanlı, diyordu. Yarin serGest misin? Bir hafia sürecek bir ava çıkacağız.. Nasil geminin sür'ati iyi mi? — Remi gemilerde dahil ok mak zere limandaki! bütün ge milere yirmi dakika avens ve rir ve yine de onları dümen Sir yumda bırakırım. — Güzel. Peki ya biz av mm takâmizi uzaklara kadar götür. mek, denizde uzum müddet kal mak istersek o zaman ne yapa” rız? Gemi müsait midir? Duba lari benzin doldurunca kaç Tul yapıyorsun? — 'Tam alti yüz mil, Siz kaş. kişi olacaksınız? — Ya dört ya beş. Gözülnin içini görebilir miyim? Ve içeriye girip gemiyi gezdi. Dört karyolalı yatakhaneyi, is tirahat salonunu makine dairesi- ni, hopaini bepsini gözden ge. çirdi, Sanra memnun bir tavında homurdandı. Sap sarı çehreli, küçük, kısık gözlü dilşük biyrklr. kara suratlı bu adam pek hoşuma gitmemiş ti ama o anda şeytan bile gelip bir haftalığına gemimi kirala ağ talip olsaydı kabul edecek. im. Benin derhâl tarla faresi, is Mini verdiğim meçhul ağam ma, deni sesiyle sordu! Topkapı İYİ. Yazan: İŞ ş #ün sonru babasile beraber mez — Orası belki de doğrudur. Çün kü, bu seler de onu Venediğe gi- decek gemiye binerken yakaladı” lar, -— Her ne hal ise, Şimdi senin hesabına ben acımyorum. Senin karın olduğunu bilseydim, evime çağırır mıydım onu? Recep reis o akşam Cemal çele» bi İle * önün #ğzindan laf almak için - ahbablık yapıyordu. Çelebi içki düşkünüydü. rak töhitmmslardı. Güya (birkaç © Recep reis birkaç kadeh daha Sarayına CASUS LUKREÇYA nde bir KENDER F. SERTELL — Ne vereceğiz sana bakalnn delikanlı? — Her gin için 50 dolar.. Yüz - dolar da peşin. Bazı hazırlıklar yapmam lâzrm da, — Anlaştık delikanlı. Gemin Gir hafta için kiralanmıştır. Ha sırlıklarmı biraz geniş tut ve bilhassa benzin deponu tama, men doldur. Cebinden bilyük bir portföy çıkararak iki yüz dolar! önüme uzattı, ve ilâve etti; — Yarm tam gece yarısı mo törde olacağıx.. Derhal harekete hazır olmanı İsteriz. — Hay hay. Dedim., dedim ama ilk teşhi, simde de isabet etmiş olduğunu anladım, “Tarla faresi” isini verdiğim bu sdamm balıkçılıkla kak yandmayordum. Çünkü mo, turumu gezdiği zaman dikkat ettim yalnız sür'atle âlâkadar ol du, yoksa geminin kıç tarafına bir otel koltuğu kadar Fahat balık tutma yerlerini, geniş ba- likhanelerini hiç görmeği merak etmedi, hattâ oltalara bakmadı bile.. Ertesi gün Bet gey tamamdı. Gece yarısı olunca, bizim Tarla Farsi geldi, Kucağında bir de radyo vardi. — Bir de portatif radyo ge, tirdim, dedi.. Biz musikiyi çok severiz. Ben mâkineyi çalıştırdm ve sordum: ışıklarını seyretmek tizere de nize açılmış bulunuyorlar, Biz vakıt kazanmak için onları bek. İemez yoldan alırız. Deniz fevkalâde sakindi. Ha- fif bir rüzgâr bile esmeyordu. Avlanmak için ideal bir have idi bu. Bizim "Tarla Faresi: — Hava ne kadir sakin. Dedi ve radyonun düğmesini çevirdi, Bir spiker Miami gasi, nosuridan orkstra müziği nak Tedeceğini bildirdi. — Hakikaten güzel, dedim. Bir kilometre ötede istkları gör. düğümüz gazinonun orkestrası nı ve gürültülerini denisde din. lemek hakikâten güzel sy. Yolcum kol saatine baktı ve; — Geş kaldılar. Diye homurdandı. Yine motö, rün sür'atini azalttım ve kendi- mi güzinoğan gelen caz sesine Küptirdrm., Gazinodan akseden kuvvetli işikları Oo seyrederken şimdi orada dönen çıftleri, güzel e! z LR sinin Kı içirdikten sonra, Cemal çelebi « peyoe sarboş olmuştu. Recep bir aralık sordu: — Çelebi! Eğer ben bu kadınım peşini bıraksam, sen ne yaparsın? «elebinin gözleri birden açıldı: — Ne mi yaparım? Derhal » se» nin yerine * onun peşine ben tar Ona büyük temeli Bir fi inci ver» düm mi, Lukregyayı değil, bütün ilk katımı düşünüyordum. Şimdi orada milyonlar bir saat içinde elden ele geçiyordur. Artık motfrtin idaresine pek dikkat etmiyor. Otomatik hare, ketlerle dlimeni çeviriyor ve Ik manın ağzıma âemirlemiş olan yatlara çarpmadan aralarından geçiyordum. Birdenbire ellerim dümen çar, kı üzerinde hareketsiz kaldı. Bir dans parçası çalarken orkestra birdenbire susmuştu. Ne oldu ğunu anlamadığım hamurtular, gürültüler içinde birkaç el ateş edildi. Bir kadm feryadlar ko, pardı. Boğuk fakat hâkim bir set he olduklarmı duyamadığım emirler vardı, Herhalde bü gü rültüler silonun bir köşesinden geliyordu. Sorira birdetibire tek, rar spiker'in sesi duyuldu: “Fe kat Bil ne olur polise haber ve. « rin, Elem de çabsıkır. “Görmüyor musun baskın yaptılar, Dört x- gi ellerinde hafif makineli de var,, Fakat herhalde spiker mikrofonun âçık olduğunu ân. cak o zaman hissetti ki gazine dan gelen gürültüler bir anda kesildi ve bir dakika sonra bir dans plâğı çalmağa başladı. Ben hayretler içinde olduğum yere çivilenmiş “kalmıştım. Tar, la Faresi âyakta duruyordu. Râdyonun düğmelerini karıştır dr: — Aşkolsun, dedi. Akıllı deli. kanlılarmış. Şimdi kısa dâlğa üzerinde polsi bulmağa çalışa- yım.. Radyoda bir 865: — Dikkat.. Dikkat polis... Dik. kat polis Diyordu Tarla Faresi bir e re geldi benim yanımda durdu ve bir ıgikli Miami sahillerini bir de karanlık Atlantiği gözden geçirdi. Radyodaki ses devam ediyordu: — Dikkat.. Polis dikkat. Ha, rekete geçilsin, Lüks kilip de bir vaka oldu.. Dikkat. Lüks klüp hâremi boşaltır, kaçınırım. , — Ne diyorsun, çelebi? Elmas ağa demek ki inci meraklısı, öyle» mi? — Çıldırır inciye. çıldırır vak iali. Bir inci için başındaki kavu- ğunu, ve kıçındaki donum bile verir, — Ne yâpacık o bü incileri? O yaştan sonra Elmasağa kendisi- ne incili hırkadan ziyade, güzel bi” mezar hazırlamalıdır. — Araplar öleceklerini hıç har tırlamazlar. Ona ölümden bahset. tiğim zaman, bana; “merak etme, yüz yaşından fazla yaşıyacağım!. derdi. — Şimdi kç yaşında var? — Yetmişi geçkin — Hiç te yetmişinde görünmü- yar, — Artpların yaşı da tepkr ser , günlerim gamaama İmame; belli oi. Giliyt ler. yörklü me am gemimi niçin kiralamıştı, diğer dört yolcu niçin küçük bir me, törle yolda bize iltihak edecek lerdi. Bunların hepsini, hepsini pek güzel anlamıştım. İşte be sebeple Tarla Faresi iemini ver. diğim müşterim, oltalarla hiç alâkadar olmamış, yalnız gemi nin silr'atini inceden inceye tah, kik etmişti. Dümeni derhni İman değre kirdm, fakat o âhda Tarla Faresi otomatik tabandismi âr kama daydât: — Birak bakayım, dümeti, dödi ve geğ şöyle önümde eller yükârı dur. Ve beni önüne aldiktan seti bir eliyle dümeni idare etmeğe diğer elinde tuttuğu tabahe ie de beni tehdide başladı, (Lütfen sayfayı çevirinle) Fakat, Recep reis içinden Ce mal çelebiye dişlerini bilemeğe bâs camış. ' Demek ki, çapkın çelebinin bil4 Lukreçyada gözü vardı! Recep kendi kendine: -— Budala: ben o çiçeği Osâne koklatmıyacağım.. diye murıldanı- sun, Recep reis? dedi, O, çök gü” zel bir kadındır yahu! Öyle kolay kolay unutulur mu? Recep reis ayağa kalktı: — Şaka yaptım sana, / çelebi! Ben onu ele geçirinceye kadar çe- hışacağım. O, benim nikâbir karım dır. Ne yazık ki ben onun yüzünü senin kadar da o göremedim. Ser karşıma alıp konuşmusşun! ben © kadarms da muvallak olamadın Fakat, birkaç gün sone Lakneç ya insin olacak... i mame