3 Nisan 1941 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

3 Nisan 1941 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ NİSAN — 1941 ir çe 5 Lütfen israr etmeyiniz. Fas “arımda gece yalnız başma do. m ne kadar teh'ikeli oldu. Bahit oldunuz; hayatta kal. “2a şikrediniz, verilmiş sadâ» Yrm, Bana artık müsas- iz. çok yorgunum, Yarm Pek çok işim var, Uyumam diş nezaketle polis dalre « “i çikarıldı. Otele giderken adiyen düşünüyordu. Kornslya bir caninin elinde Aman Allahım, acata şimdi y ibiyor? “ie döndüğü zaman hizmet » Kornelyanm gelip gölme - Sordu. Aldığı cevap menfi a çikarak fena bir gece . Ertesi sabah 'Ik işi polis “ine gitmek oldu. İİ, Daht hiçbir haber yok, me. » bir şey öğrenildiği tak - ©içle malümat göndeririz, Merak etmeyiniz. ele dönöceğine sokaklarda do» Ma başladı. Kale kapısma #i zamân #nünde aralarında m 7 İki yerlinin kas va baka baka ilerledikle b fer bim ierli - ie de rkalarma bakıyor « Tak'p cdllip edilmediklerini tak istedikleri belliydi balk o arasma N kayboldulsr. ne döndükten biraz sonra İNİ telefonla polis merkö Aradılar ve hemen komi » anma gitti: Bayan bulündu mu, bay ko. 0 oldu? © sordu. Bayım, size bir havadinim * Mem de çök mihim bir hava» Körnelya şehirden ay» İSMEOEYA SE EERALEE İN e 2 y — : 5 pe , karışsrak m ç ÜMdiş titreyen bir sesle sor - Bu sabah kale kapısı açir 2. Daha fazla hiçbir malü - |“ Yok. Dün gece yanımda Ünüz yeri onun peşine düğ- Halemeyor. Bayan Kornelyanm kiminle Mi biliyor musunz? Onu a» isil kaçırdılar? Verilen rapora göre, bir ka- in karısıyla götürülmüş. değiştirmişler, yüzle » Hİ), Peçe bulunduğu için kaçırıl. & #üphesiz kolay olmuş!,. Kabile, reisi kim? Nereye gi. Bütu manlesef bilmiyorum, 4 burada bitmiş oluyor, bu , ttisinin bu memlekette çok $nüfuma vardır ve Johanse. İN büyük dostlarından biridir. Siz bu kadını yardımsız bi. smız gidi? “e bayım, bunu söylemek “im, Fakat memleket şimdi Sizin böyle tuzaklara düş kadar zeki ve akıllı bir *Bunuza emindim, Bu ha ciddi olmadığı için, sizden ne bilelüzum O görmüye- Ündeki şarap kadehini dol avci içelim.. ve yatalım ar- Sizin, benim gibi bir genç hânçerile ölmiyecek kadar V€ ihtiyatlı bir adam olduğu iin, w içtiler. . va yaptığına pişman ol» Fakat, elçiye karşı na gibi göründü ve o gece "larak Greçyonun Okoy- Yattı i, Tün kapının önünde bir “Sya telişla © yatağından | Ne Var? Kanda bağıran bu tanır gibi oluyorum, ORNELYAYI NI İüyük hareketli zabıta romanı Yazan: OTWELL BİNNS bir jeyan hareketi içindedir. yer- gma körükle gitmek doğru olmaz, Standiş daha fazla konuşmak is tiyordu. Komiser imkân birakmıya. rak geçen seferki gibi nezaketle kovdu, Sokağa çıktığı zaman kale kapımmdan Taza'ya doğru giden İki kişiyi gözünün önüne getirdi, Bir. denbire Oran rihtımmı ve Üniför. mal: fki kişiyi hatırladı. — Vay canma, bin 'ira bahsi, Re girerim ki'bunlar Varboro ve Büyük Baba Jaktan başkası deği dir! Şimsle doğru, Tazaya gidi - yortardı. Onları takip edeceğim, Afrikanm göbeğine kadar da olsa gideceğim, Alelâctle otele döndü, iki sazt sonrs, yanmda bir kılavuz ve iki katırla kale kapısmdan Taza isti . kametine yollandı. Maksadı. ilk ko. nak yerinde Kornelvanm bulun duğu kervana yetişmekti, Kornelyayı kurtaracağmı düşür dükço seviicinden gözleri parlı * yordu, MARAKEŞ Ü Korelya, sna kiz oldukların tahmin ettiği kadınlara korku ile bakıyordu. Frans'zea evden'çikıp çıkam'yacağım sordu, Kadmlerm fransızcayı anlayıp anlamadıkların: bilmiyordu. Lâkin ikisi de kıs kır | güldüler, Komelya üzerindeki müsevhe leri onlara uzattı, Gözleri kame şan kadmlar tereddüt ettiler, lâki: tereddütleri kısa sürdü. Yaşlı: ola. | nı başmı “bayır” mânasma salla. ân. Kornelya me yapscağmı şaşmâ: Kadmlardan bin yaklaşarak ken - ets ğine hiç Me e ğ > yeli : in ölem leri karmağa başladı. Yandaki odadan bir erkeğin kahkahası yükseliyor. du, Fornelye çırpmdı, fakat kurtu- masma İmkân yoktu; biraz sonr” bitap bir halde kendinden gect Kadınlar bunun üzerine onu div na yatırdılar, , Aradan uzun seatler geçi Yerli kadmlar sırayla artistin b. #1 ucunda nöbet beklediler. Kornelya gözlerini açtığı zamar korkusunun boş olduğunu, kendi HABER — Aksım postası. Pariste bir &linema, şöyle bir ilân vardı * “İçeriye köpeklerin girmesi ya, saktır 1, İki mektep çocuğu bu ilânı oku du. Biri ötekine ; — Ama da sa? insanlarmış bü sinemacılar ! Köpekler okumsk bilirlermi ki bu ânı asmışlar 1 Sıksık söylediğimiz sözler. İçimizde hangimiz, bir çocuğu güldürmek için kalemi burnumuz- la Üst dudsğmiz orasma biyik geklinde koymamışızdır!, ... İçimizde kaş kişi aç kalem bile #igaradan vaz geçmesine imkân bulunmadığnı söylememiştir, kapısında — Ne oldunuz? Hürüma mw uğra. dmız? Adresinini söyleyin de sizi eve götüreyim? i — Allah göstermesin? Oradan geli, — Yeni saç t uvaletimi ması) —Çok snnandanberi köfte pişldme sinin bir yeri kadın kıyafetine | — sokulduğunu gördü. Onun kendisine geldiğini gören kadmiar ağzma bir bez sokarak ellerini bağladılar, Peçeli bir çar. şal giydirerek evin bahçesine in- dirdiler ve yine oradaki bir eşeğin ima bağladılar, Kervan böylece Fransiz askerlerinin gözü önünde Kornelvayı şehir kapısmdan gir Wee çıkardı. Şehirden sekiz kilometre uzak- laştıktan sonra ağzındaki tıkaç çı. kurtldı ve elleri çözüldü. Kornelya ağlıyacak gibiydi, Ne. Greçye giyindi.. kapıya koştu Elçinin uşağı ve bahçe bekçisi ks- prya koşmuştu. Kapıda bağıran adam, Çapra: Hüseyinden başka biri değildi, Hi seyin: — Karımı işterim.. diye beğii yordu, 7 Greçvo, Çapraz o Hüseyinin bi dev gibi kapıya abandığını görün- ce hickletlendi: — Aklını başina topla! Burası Venedik elçisinin evidir. Kimin karısını arıyorsun? — Kendi karımı arıyorum.. Luk veçyayı arıvorum. Buraya girdiği» ni ve birdaha çıkmadığını öylü- yorlar.. Onu şimdi de şen kapat tın, değil mi? Greçyo kaşlarını çatarak bağır- dı: — Haydi, defol — buradan. Bir devlet elçisine karşı söylediğin bu sözün ne ağır cezası okluğunu Sar na göstereceğim, roye görürüyorlardı, kendisine ne vapacıklardı? Standiş neredeydi? Tohansen şehirden çoktan uzaklar mıştı; fidyei necat teklifini red - dattiğinden dolayı pismandı şimdi. Günler geçti; kervan yoluna fiâ lâ devam #diyordu. Seyahat da - ba' bitmemişti. Maamafl!” Kornel » yanm canı (sıkılıyordu, tablatin tablosu bar gin değişiyordu. Bar zan. kervana, atlarmıdört nsl süren Araplar ütibak ederek reis Amantise haber getiriyorlardı, Kor nelya kervanm cenuba doğru git Ve uşağına döndü: — Haydi Pe'ro, koş Asesbasıya ve Yeniçeri ağasına haber over. Elçilik binasına bir haydudun te tavüz ettiğini söyle.! Hüseyin bunu duyunca çekindi... biraz geriye çekildi. — Bir elçi olmasaydın. sana kim olduğumu © gösterirdim, Be- nim de kendi muhitimde Aseshaşı kadar, yeniçeri ağası kader hük- müm geçer. Greçyo demir o parmaklıklı ke payı Hüseyinin suratma (o kapadı. Ve Petro bir kayığa atlayarak, ge nizden yola çıktı. TESELA ; — Tztime. Belki sular buz tutar da kurtuluruz. Roman meraklısı Bir Bayan, bir mecliste anlatı. yordu ; — Ban romanlarm hoşuma gi. den taraflarını bir kaç dofa oku- rum, Höşuma gitmiyen sahifeleri- ni açmam bile!, Güzellik Bayan Fatma çok hasis olması- na rsğmen doktorun tavsiyesini ye rine getirerek iki yüz elli kuruş verip bir gözlük aldı. Artık iyi gördüğüne seviniyor. du, Fakat arasıra da içini çökmek- ten kendini alamıyordu. Son #- manlarda gör'ükleri her zaman kul lanmadığını gören komşulardan bi ri bunun sebebini sordu, Bayan Fatma : — Ne yapayım, deği, Bütün öm»iimee kullanacağım! Sonra €s. kir $ a sbavalarda “taşıdığınız. şemsiye © buluyersun ? diğin hatırıma geldi: tiğinin farkma vardı. Fastan ay « rildektan beri Mehmet Amaatis ge- lip ona bir tek kelime söyleme - migti, Derin derin düşünürken etrafın da sesler. yükselmeğe başladı. — Marakeş, El « Hamra! Keornelya İleriye baktı, karşıda yeşil palmiyeler arsinda yükse - len beyaz evler vardı; bu şehir - do. bahsedildiğini duymuştu, bu - rası tarihi bir şehirdi ve Fransız 4skerlerinin elindeydi. yapraz Hüseyin: — Alacağın olsun maymun su- ratlı köstebek! diye < bağırıyordu. Ben Lukreçyüyt senin elinden kur tarmanin yolumu bilirim, Külrederek kapıdan uzaklaştı. Greçvo üst kata çıktı: — Bu hayvlut sen: benden isti- yor, Buraya geldiğini nasıl ve nere den duymuş? Şaşılacak şey doğru» su, Lukreçya, elçinin kapıda Hüse- yinle neler konuştuğunu bilmiyor iu, — Ben buraya eddiğimi kimse. ye öylendedim, Nasri sezmiş bu ex REM z Lütfullah efendi LAtfulisk Efendi küçlük bir memurdu, Uzun yıllar iskemlede çalışmış maaşı bazı defalar ek - silmiş, artmamıştı. Fakat bu'ha. limen bir cefa dahi şikâyet ere tiği işitilmemişti. Ağzımdan (çok şükür) kelimesi koltuğunda ta sşıdığı şemsiye gibi eksik olmr dı. Her şeyi hoş görür, bu yize den »n ağır sakalara > nıuhetap olurdu. Şakaları şu ata sözüyle karşılardı: (Kurt kocaymca Kü. zulara oyuncak olur.) Yapılı şakayı bu kadar geniş yürekle kabül etmesi diğer şakaları yol açar bu yüzden Lütfullah Efemi şakalârdan kurtulamazdı. Bir sa ât kadar muntazam çalışırdı. En erken gelen memur ou masasın- da bulur, akşamları kapicıyia beraber çıkardı. Fakat son za - manlarda Lâtfullah Efendinin bir sant kadar muntazam g'den hayatımdan ayrüdığı görülüyor» du. Genç memurlar gibi geç gö liyor, aksam Üstü zil çalmca 80 luğu sokakta alıyordu. Artık onu güler yüzlü görmekte, pantalo - nunu ütülü, yüzünü tıraşlı göre mek kadar giç oluyordu. Bu de. gişikliği gören arkadaşları: — Bizimki âşık oldu, diye alay ediyor; fakat eskisi gibi şake yapmaktan çekiniyorlardı. Bir sabah - Lütfullah - Efendi son zamanlardaki gibi geç geldi. O gün hava yağmurlu idi, sırsık- lam olmuştu. Şapkası; kaldırım - lara su boşaltan sağaklara, p. * tosu da saçaktan akan suyla 18» lanar kaldırımlara *benzemişti. Soyundu. arkadaşlarını selâm * “layrp masasma oturdu. — tütü “Efendi: GüSEZİ bugün yok. Çemberlayn öld diye mi matem tutuyor da taşi miyorsunuz? Bunu soran, ona her zaman şaka yapan Turgandı. Lütfullah Efendi mendilile camlarını te « mizlediği gözlüğü gözüne taktı. Gözlerini Turgara çevirerek: — Evet, güneşli havalar. dahi taşıdığım semsiye yok. Çünkü sattım. Biraz daha para koyup yenisini alacaktım, fakat yolda seyyar piyango bileti sas tan adam çamsakızı gibi yapıştı (bu işte bir hayır var al efendi) dedi, Ben de fazla itiraz edeme- dim, şemsiyenin parasmı bilete verdim... Belki çıkar da... — Evet. belki çıkar da... Lütfullah Efendi cevap ver - medi, Turgan sual sorup onu kes nuşturmak istiyordu. Biliyord. ki çalışmağa başlarsa bir daha konuşm. — Biletinizin numarası kaç Niçin sordunuz? — Hiç... Belki müjde getiririm de... i dan,? diyerek, hiddetinden yum- ruklarını sıkıyordu, Greçyo: — Bu haydut: “Karmı te rim!,, diye bağırıyor. Eğer onunla &vlendinse, eğer ona gitmeyi isti vorsan, ben mani olmam, Yol a- çık... kapı açık. Ben buraya kimse yi kapatmadım, dedi, ö Lukroçyanin gözleri döndüO, Greçvodar bu cevabı beklemiyor- du, Şimdi iki haydut arasında kal mıştı. Çapraz Hüseyine dönemez di.. O eli kanlı bir haydut, bir ka- tildi, — Ben onunla evli değilim. Be ni karakoldan kaçıran odur. Evin de bir müddet misafir kaldım. İşte o kadar... Ve yalvarır gibi bir tavla: — Haydi, gidiniz sinyor! dedi. Onu kapıdân savırız.. Ben büra- dân sizin yanınızdan bir yere &i* İerrem. Greçyo da bu cevabı o bekliyor» M. RÜÇHAN ADİ Lütfullah Efendi biletin nu» marasını söyledi... — 1555 — Müjde getirseydim-bana ne verirdiniz? — Şakalarınızla karşılaşma - mak için bu İni Sa) vazge. Gün uzaklaşan güneşin mat mini siyah örtülere bürünerek tutuyordu. Lütfullah Efendi kö. şe minderinde oturmuş, camm kırık kâfesleri arasından soka - ğı seyrediyor, sonra başmı has, ta kızının yanımda sessiz Sessiz .sğlayan karısına çeviriyor, kef» dinde duymuş olduğu ümitsizi. ği karısmm gözlerinden okur gi- bi oluyo”du. Sonra kesik kesik öksliren kızının sarı yilzüne Ls. kıyor, şimdiye kadar geçirdiği hayatı düşünüyor. bı hayal i içinde her zaman Allaha şikre'e tiği halde, (ahsız, ofsuz) geşin diği bir gün bulamıyordu. Hayat, yaşamak diyor, gülü - yor. Kim mesut olmuş, kim ra. hat yaşamış. İnsanlar acı içinde yaşadıklarını bildikleri holde bu aorlarla, ıstıraplarla dolu hayatı unutmağa çalışıyorlar. Sonra &8 şüncelerinden'vazgeçmiş gibi Ak laha yalvarıyor... Kızımı benden ayırma, Acıyla, ıstırapla da olsa onu yaşat, diyordu. Doktor (Sa. natoryom) demişti. Evet, dile ko lay (sanatoryom). En weuzu güde üç Jira. Bütün maaşmı ye meden içmeden kız için verse ançak on gün yatırabilirdi. Hal, bukt doktor en az 3 ay diyordu Sokakta bir”otomobil döki'işitil” âi. Otomobil motörünün sesini Lütfullah Efendinin evi önünde kesti. Lütfullah Efendi bir (he yırdır inşallah) çekerek odadan çıktı. Kapı hızlı çalmıyordu. Tas lığa indi: — Kimi istiyorsunuz? — Lütfullah Efendi siz mis. niz? — Evet efendim, benim, — Sizi hayırlı bir iş içinra» hatasız ettim. Lütfullah Efendi (hayırlı iş) pe olacak der gibi dudağımi bük. tü. Yabancı bay sözüne devâm et- ti: — Sizin bilete ufak bir ikra. miye düştü de, onu haber vermis ye geldim. Lütfullah Efendinin gözleri parladı, şaşmdı fakat kendini çabuk toparladı: — Ne kadar, çok mu? — Pek çok değil... 500 lira ke» "dar. Lütfullah Efendi yutkundu: — Oğul, doğru söyle, 500 lira (Lütfen sayfayı çeviriniz) du. Lukroçyaya: — Sön odada otur.. o Dışan çıkma! Ben simdi onu (o savarım Cedi. Tekrar bahçeye indi. O sırada Çapraz Hüseyin çek tan uzaklaşmıştı. Greçyo biraz sonra üst kata döndü ve geniş bir nefes (alarak Lukrıçvaya: — Haydudu delettim, dedi, fa kat, bugün'erde bu herifin tekrar başımıza musallat olması muhte meldir. İhtiyr'“ odadan dışan çıkman “rem! Çapraz Hüseyin Yalrya bir bas kım yapar diye korkuyorlardı. Greç yo, Lukreçyayı evde yalnız bırak- mıyordu. LKREÇYA KAÇARKEN NASIL YAKALANDI? Çapraz Hüseyin boş O durm yordu. Bır akşur Oo Çadırcılarda (Devam var) “.

Bu sayıdan diğer sayfalar: