Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
dÜ ŞULAT — 1001 —-rt TUŞEEŞ ee Te — zi STT 116 — Affmızı dilerim,. dedi. Ben M işte mücrimim!.. Evet, muhak. ki mücrimim!,, Fakat böyle İf anda günahımı ödeyeceğim!.. Snun için,.. Size yalan söyledim!. Üç bir yerden emir almış deği- n!.. Resmen izin, riza almadan yaremle buraya gelip sizi biz- ât heberda.: etmek istedim!.. Gend teğmen ayakta, âdeta sal, İntyor gibiydi, Yüzü sapsarıydı, enim kendisini nasıl telâkki ede- #ğimi anlamak istiyor gibi, müt- 48 gözlerle ve büyük bir dikkat. Yüzüme bakıyordu. Teğmene doğru ilerledim. — Söylediklerinizden hicbir şey Hamıyorum, tefmen Dimiriç!.. €lek söylüyorsunuz?.. Her şeyden evvel, akıl ve mu- #kemenin bir ârızaya — uğrayıp Sramadığmdan emin olmak isti- Dedim, Genç teğmen, asabi ve me'yus favırla başını salladı, son de- * ciddi bir sesle: — Eyvet.. Aklımdan güphe et- ş ©kte size hak veriyorum!.. dedi. ç ıki abuk sahuk — konuşuyörum.. Kat bunu tabii olması lâzımge- OA heyecanmma ve cürmümün bü. klüğüne bağışlamanız: beklerim! *üç teğmen bu sözleri fevkalâ- | bir tiddiyetle söyledikten son- * Öâyretlerim arasında dedi ki: — Ç Ohi. Size bildirdiğim şey bir ot Ç >Sikattir! Bana itimat ediniz!.. nE al?'ka tinayetlerinden birini da. OA irtikâp etmek için ikinci müda- 98 hattımıza hareket etti!.. Onu a Yakndan gördüm!.. — Fakat kimi?., | — Valeskayı!.. —© Allah allah!,. Size söylüyo- , » teğmen Dimiriç!, Bu isimde j kadın artık yasamıyor!, O öl. Müstür!. Timiriç âdeta titreyerek: T- ÂAsla!. Diye bağırdı, tü Fakat,. Dimiriç tatımı heyecanla kesti: Van, vet.. Hâadiseyi biliyorum!.. b n bizzat General Vorovs —. ölü Indan — villâsnda tabanca Ürüldüğünü biliyorum!.. 4 ;—;e?d_hğlde sizin hareketini ha- Buğun iğiniz kadmm Valeska ol- SÖNU nasıl iddia ediyorsunuz?.. ;;MF&“ bu Valeskadır!.. O kadmdır!.. Buna emin olu. hüz! A ah Çünkü Valeska ölmemiş- Ölmemig midir?,. Fakat ken S1 defin dahi edildi!.. : E':t!t. Evet., Fakat o ölen .. | Yüleska, sizin — tanıdığmız âleska değildi!.. — Ne diyorsunuz?., Mr“; Evet, hakikati.. Bir cürmü, B Ürmümü,, Bir cinayetimi söy- l Yorum size., Bir cinayetimi!.. Ö ©n Valeska değildi! ! bi Fakat teğmen Dimiriç!.. Bu |Söyledikleriniz. âdeta mecnunane Ânasta yukarıya dönlüğü za - Man, Greçyo salonun bir başka [“Öb'e&inde kitaplarını ka 1ştırmak- & Meşyrul görünüyordu Xrecya pencereden Cenize ba- ordu. . GE<vo, bir aralık Lukreçyaya —l,ta'"m çok kıskanç “ir kadın “ğ_“n'—l söylemeyi de irmal et - mMemişti, n Anasta elinde küçük bir tepsi Ve gelişordu. Onun arkasında da Cuşak göşündü. j vaneç Cere önüne küçük bir kah | So'rası kuran Anasta âdeta evin yarı hanımı aa DA -P aç URMANYEN Polonya Yitericens vaziyetinde çalı- dım. Kimbilir hangi deliğe girmiş Serviş ;eflerinder iadislar!,. Böyle birşey naşıl müm- kün olur?.. — Anlatayım size,.. Bu işte en baş mücrim benim!.. — En baş mücr'm mi?. — Evet!.. Çünkü Valeskayı o gece generalin villâsından tayyare ile götüren bendim!.. — Siz miydiniz?, Dehşet!.. — Evet, dehşet!,, Fakat ben- dim!. Bunu niçin yaptım?.. Bunu da size şimdi söyl'vebilirim!.. Bu kadın âdeta sihirli, insanı her tür lü cinayetlere sürükliyecek — bir kadmdır!.. — Şimdi anlıyorum, Dimir'ç!.. Sizi de o kadım mel'un pençesine düşürmüştü, değil mi?., — Evet., Onun içindir ki,., — Devam ediniz! Devam edi, — ÖOnun içindir ki ona ne yap- tığımı bilmiyerek bu hizmette bu- lundum!.. Daha doğrusu beni al. dattı.. Beni aldatmıştı!. O gece kendisini hudut har'cinde, tehlike- li bir gece inişi yaparak bir tarla Kendis'nin dönememesi ihtimâ- line karşt da kendisine benziyen hizmetgilerinden biri olduğunu söy lediği genç bir kadımı tayyareme alıp ayni yere dönmüştüm!.. İşte generalin öldürdüğü kadın buü kadımndır!.. — Ne diyorsunuz, Dimiriç!.. — Maalesef hakikati söylüya - Hayret ve dehşetimden âdeta şaşalamış bir haldeydim, — Fakat... Öh!,. Valeska hâlâ sağ mı?,, Bu mümkün mü?.. Bu olabilir mi?, Diye kekeledim., Teğmen Dimiriç başmt hicapla eğerek! cevap verdi: ai " — Maalesef sağdır!.. — Fakat o kadın ona ne kadar benziyordu!.. Adeta oydu!.. Bir türlü inanamıyorum!.. Hiç kimse de şüphe etmemişti!.. — Evet!. O zaman bu facianm hakikatini söylemediğim için ne ka dar azap çektiğimi bilemezsiniz!., — Fakat, Dimiriç!.. Vatana kar gı büyük bir cinayet işlemissiniz! Dimiriçin birden bire “gözlerin- den yaşlar fışkırdı. — Hakkmız var!.. Çok hakkı. m'z var!,. diyordu. Evet, bir cina- yet işledim!.. Fakat ne yaptığımı bilm'yordum!,, Ordularımızım — na- sıl ihanetlere uğradığını görünce aklım başrma geldi.. Çok — ıstırap çektim.. Istrrabımdan âdeta deli o. lacaktm., Bir türlü içim içime sığmadı!.. — Çok geç, Dimiriç!, Çok geç! Dimiriç ayakta, âdeta bir darbe yemiş gibi sarzıldı. Birden bire dikleşti. gayet metin bir sesle: — Oh!.. Kendimi bu cinayetten kısmen kurtardım!,, Zira, bu sefer tekrar bana tayyare ile kendisini Nakleden L. h. Ferdi Nüzhetle ilk defa kavga etmişti. Hem de aşklarmın yıl. * dönümünü tes'it edecekleri gün! Ferdi tam saatinde randevuya gelmişti. Keyfi yerindeydi. Nüz, het için güzel bir hediye: Zarif bir pudra kutusu âlmiıştı. Onu öyle pek hediyelerle alıştırma, mıştı. Fakat bu müstesna vazi- | yette sevgilisini memnun etmek ve sevdirmek istiyordu. Diğer taraftan Nüzhet te ça, lıştığı yazıhaneden çıkar çıkmaz dükkânları dolaştı, sevgili Fer. disine hediye etmek üzere gümüş bir sigara kutusu satın aldı. Randevusuna geç gelmesinin se. bebi de bu idi. Lâkin Ferdi böy- le bir ihtimali düşünmedi bile, Ve dakikalar geçtikçe keyfinden, hüsnüniyetinden —eser kalmadı. Saatlerce sokak başmmda bekle, mek sinirine dokundu. Hattâ ona kaç defa söylemişti; fakat Nüzhet bir kere olsun randevu. suna sadık kalmamıştı. İşte on. larm kavgalarma âmil bu ol- muştu. Bir aralık Nüzhetin koşar a. dımla geldiğini gördü. Bakışiyle kızcağızım bütün neşesini siliver. di. Ona bir “bonjur” bile deme, di, her vakit yaptığı gibi koluna girmedi, Yalnız asık sur: 'a ko- nuşmadan yürümekle iktifa etti. Nüzhet, yanı başında koluna girmeğe cesaret edemeden yürü. yordu. Onün kadar ciddi, ka, pali ve kızgm zamanlarında Nüzhet kendisini bir köle zanne, ,derdi. Ondan özür dilemek, geç kaldığına dair izahat vermek için ağzını açamıyordu. Fakat Ferdide de, kıymetli pudra kutu- su ile Nüzhete sürpriz yapmak arzusu sönmüştü. Bu sebeple her ikisi de susuyordu. i Nüzhet ikide de birde, inadın, dan sımsıkı kenetlenmiş dudak. larında bir tebessümün gölgesi belirecek ümidile gizliden gizli. ye simasının ifadesini takip edi- yordu. Bir an Ferdi bir şey söy. lemek istedi, fakat tekrar ağzı. nı ve sessiz yürüyüşüne devam etti. Nüzhet, 27 temmuzda tam aşklarının dönüm yılmda rande- vusuna geç gelmekle bu nahoş vaziyete sebep olmuştu. Evet bugün! Ferdi neden bu günün kudsiliğini hor görmek, bozmak istemişti? Esasen ona ne fenalık yapmıstı? Ağır bir şikâyet his. sile bağırıyor gibiydi. Nihayet dayanamadı: — Yeter! diye haykırdı. Bık. tım artık senin b uhilenden! Bu surat ne bÖyıE? Aşkımızın dönü. mü için hediyen bu mu? — gü- lerek: — Güzel aşk doğrusu! Aşk değil, esaret — bu, ıztırap, zulüm! Beni rencide edecek. kal. bimi krracak diye düşünmezsir ! Yaninda yalnızım, umurumda mı? Ömrümde yapmadığım ka. nakletmem İçin teklifte bülundu!.. (Devamı var) şıyoruu, Ö geçerken — Greçyonün evine oldukça Çeki düzen — veren, mtizamı, temizliği sever, bir ka - dımdı. — Biraz geciktim, ama, kus're bakmavın! Diyetek, ilk önce elçiye seslerdi: — Buyurunuz sinyor! süt içme den kitap okumağa — koyalr nuz yine! Bu kitaplar sizin esk: arka- daşiAarınız ama.. şimdi yeni misa. firin'z var.. Onu burada neden yal niz bıraktınız? — Venediğe ait bir kitap art yordum da, Aksi şeytan.. bulama: "e Ct bahatleriçin mazeretler buln_ıak beni ne kadar Üüzüyor, nefsime olacak. Kitapların bulunduğu köşeden döndü.. Kahvaltı sofrasının başmMa geldi. — Haydi doldur bakalım fincaniarmı.. Anasta fincanları doldurdu. Üç kışi denize bakarak — konu- şuyortardı. Lukreçya: — Şu denizin retgi ne — kadar yeşil.. Sabah güneşi buraya ne gü- zel aksediyor, diyordu. Rum dilberi: — Güneş güzele gelir, yavrum! dedi. Ben hiçbir sabah buraya gü neş vurduğunu görmemiştim . Lukieçya derhal cevap verdi: — Eğer ben güzelsem, güneşin yanı: bana değil, belki — hetden önce sizin yüzünüze aksetmesi lâ" zımdı. Çünkü siz - bir İtalyan gö rüşüne göre — efsanevi bir güzel liğe malıksiniz! Eğer siz İta!yarla doğsaydmız, Venüsün akrabası di- P NEAR S ne kadar dokunuvor hic düşün. dü mü acaba? Sinir! Sen daima sinirlisin. Eh, öyleyse, bu sinir bugün bende de var! Ve şimdi sana tekrar ediyorum: Yet:r ar. tık, yoruüldüum, usandım, bırktım! Ferdi o gün ilk defa yüzüne baktı. Nüzhet sözünü bitirme, mişti. Aynı eda ile devam etti: — Birçok defa seni sevdiğimi göylüyordum. Fakat bugün sen- den nefret ediyorum!. O dakikada yalan söylediSini hissetti. GÖfkesi gözyaşlarında eridi. Düşünmeden bu kelimele, ri söylediğine pişman olarak yalvarırcasma: — Ferdi, diye mrrıldandı. Ba, na bir şey söyler misin?.. O, yol üzerinde geçen bu sah, neden daha fazla hırslandı; bir- denbire: — Sana bir şey diveceğim yok. Hepsini sen söyledin. Diyerek şapkasını çıkardı, o. nu yolun ortasında yalnız bıra, kıp uzaklaştı. Nüzhet afallamıştı. Yarabbim, ne oldu? Onun sert ve merha, metsiz olduğunu bilirdi. Kara- rından dönmiyeceğine. zayıf bir anm öfkesini affetmiye razı ol. mıyacasına emindi. Kendisine vermek nasip olmıyan hedive, şimdi eline ne kadar ağırlık ve, riyordu! Ansızın: — Ferdi! Diye haykırarak af dilemek ü. zere arkasmdan koşmağa basş- ladı. Etrafma bakmadan karşı tarafa geçmeğe teşehbüs ettiği sırada bir otomobil durmağa va, kit bulamadan gizletle çarptı. Nüzhet ağır yaralı bir halde ye. 'ye serilmişti. Son düşüncesi acı nedamet ve iztırapla doluydu. Bu ıztırap öleceği için değil, yalnız ve terkedilmiş bir halde hayata veda edeceği icindi. Bu arada Ferdi başımı geriye T Dünyanın en pahalı, ra.a. snemaları ln Dünyanın en pahalı sineması L ; şüphesiz ki Amerikada Men, fi geh 'nin iltihar vesilesi olan ı .. .. Ür sinemadır, l j 0 nj ı m u Bu sinemanın gösterdiği film., leri seyretmek hakkını kazan- mak için senede beş bin dolar beklemek kudretini kendisind. vermek lâzımdır. n bulzm'mdı. N İşte dünyanın en pahalı olan z Yalnız, köşe başından sapacta, | hu s'nemasının an,c* virmi ikis İ _'"N'ım'“'? Nüzhetin arkasmdan | müşterisi vardır. Fakat bu kasi gğlıp gelmediğini anla.nak iste. | gar az bir müşterisile de Menfis di. Wakat yanılmıştı. Belki evine | ».4oması senede yüz on bin do.” telefon eder diye düşündü. Ak: | (ar hasılat yapabılmektedir. şama kadar bekledi, nafile, B Binentnin ' vinbiiRi müş- seîuîheîi hîta—b nin küçük. | terisi Menfis şehrinin en zengin K ;îrelîts'" dyîtuağnrlâ “zsa'; yirmi iki sakinidir Bum'nra haf, aa iz CuTUYOrCu SOl. | tada bir tek film gösterilmekte, gun yüzünde, Ferdiden bir defa | gir, t daha özür dileyemediği için, bir Bu filmde en yeni ve en gü- acı ifadesi vardı. Fakat, artık | zel film olarak seçilmekte ve çoğ geî-ıdı-“Be el | tayyare ile Holivuttan doğrudan” erdi: lki yarın telefor | goğyuya Menfis'e getirilmekte, eder” düşüncesile yavaş — yavas dir eski keyfini buldu. Lâkin neer. |. Menfis sineması dünyantr. en tesi gün ne de milteakip günler | Lahalı sineması olmasına Trağ, Nüzhet ona telefon etmedi. men düyaniın en lüks sineması Ferdi biraz ıztırap cekti, bed | değildir. Dünyanın en lüks sine. ” bahtt!. _Bun_a rağmen onu gör. | ması Los Ancelos'taki Çin tiyat. ' mek için bir şey yapmadı. Öğ. | rosudur. Hemen her gün sınema leye doğru bir ümitle Nüzhetin | âleminin on bin!e--e men"” '1 evi önünden geçti. Öyle rastgele | direktörler, yıldızlar, film âmil- * yolu otarafa düştü. Gururunun | leri, rejisörleri tarafından ziya. müteessir olmaması icabediyor. | ret edilmekte olan bu sine ma du. F_akat yolun dönemecinde | bütün Holivudun — iftiharla de, Nüzheti görecek yerde üzerinde | vam ettiği bir yerdir. Bu lüks tek bir çelenk bulunan küçük bir | ginema'tim en kıymetli yeri yil- — cenaze otomobili ile karşılaştı. | gızların isimlerini taşıyan lüks Sağ tarafında iki üç kişi cena- | ıoralardır. ez ile pek alâkadar görünmeden Fakat garip değ? v''ir, dün. konuşuyorlardı. Çünkü Nüzhe, | Çanm en lüt- sinerm--' avhı za. tin dünyada kimsesi yoktu Yal, | handa en rahat sinemi-sı değil- nız Ferdi ile konuştü; fakat Oo | gir. Düyanı en rahat sieması da şimdi ona küsmüştü. Ferdi | gaygon'da kücük bir sinemadır. ; fazla dikkat etmeden şapkasını | Rurada müşteriler içi kusştüyü çıkarmp geçti. yastıklarda - dolu. hatnaklarda — çevirmeden yoluna devam etti. Vicdanı gimdi Nüzhete hak ve, riyordu, Doğru da değil miydi ki? O da gençti; biraz fazla te- bessiim ve buselere hakkı yok muydu? Onun lâkayt neş'esi ho. şuna gidiyordu, Buna rağmen © masum tazeliğini ebediyen ölü. me mahküm ettiğfini biliyordu. Nüzhet sevimli bir kızdı! Bir an için yaptığına pişman oldu; geri dönerek onunla barışmak, ona pudra kutusunu vermek is, tedi. Fakat avak'arı bu arzusuna itaat etmedi, kend'>mi sak uza- ga götürdü. Korkunç. inatçı ka, rakterine mukavemet gösterip hiç olmazsa oldufu yerde onu ye hevkettraşlar heykellerinizi ya parıardı. Greçvo gülmemek için kendini güç tutuyor ve sadece: — Âziz misalirimiz doğru söy- lüyoz., C yordu. Anasta. elçive döndü: — Demek, misalirinizin sözleri. ni sIz de doğru buluyorsunuz. öyle mi” — büphesiz.. bunu nası: inkâr edebrliriz. Semtinizde de size “yü” nesi: kızı,, demiyorlar mı? Gü'üştüler, Anasta, Greçyonun sözlerinden oldukça memnun ol- muştu. Anast? çok güzel bir — kadındı Fakat Lukreçyanın yanında o ka- da: sönüö, o derece cazibesiz görü nüy orau ki,, Grüçvo, Lükreçyadan ayırarı, yordu. gözü-ü Venedik — elçisi, bu iki güzel (Günler biribirini takip ediyor; Nüzhet ise hâlâ meydanda yok. tu. O zaman Ferdinin aklına bir fikir geldi. Nüzhet son görüşme- sinde ona: “Bıktım!” demişti. Bu ise, araya üçüncü bir şahsın girdiğine dair şüphelenmesine yol açıyordu. Ve, bir taraftan yalnızlık, diğer taraftan acayip bir kıskançlık hissi içini kemir. diği halde Nüzheti arayıp bul. mak için bir adım bile atmadı. Bir an geldi ki, Nüzhetin hâ, tırası ona yabancı gibi göründü Bir hafta sonra meselenin son? erdiğine kanaat getirdi. Tam bit sene evvel Nüzhetle tanıştığı sı rada aldığı ayakkablarını giyer. ken: “Bir çift aâayakkabı büyük bir aşktan daha çok sürüyor. muş” şeklindeki felsefi düşün. cesiyle onu unuttu. Maamafih nratik bir adamdı, nihayete eren bir şevden sonra yenisini bulmak fikrinin doğru luğuna inanıyordu. Bürosundaki Adaktilonun güzel ve nazik bir kız oldu#unu düşündü. Bu süretle ona kür. vanmağfa başladı. Bir gün onu aksam yemeğine davet etti. Yemek ma, gibiı yaşamalarına taaltardı. Ken di ke..dine: — Hee bir ik? gün böyle geçsin diyorcu, ben nasıl olsa Anastayı alatırım Olmazsa, Lukeçsayı başka bit eve nakısierim ve Anaş- taya: — Venediğe gitti, derim İLK GÜNLER NASIL GEÇTİ? Anesta bir sabalı, sinyor Geeç yo soX&ağa çıklıktan sonra, Lukseç yanın karşısına oturdu. Her zamanki gibi Halici dalmışlardı. Araste bir gün evvel kendi ma hailesıirde duyduklarından bahse diyordu: — $SŞaray memurlarına bugünler de bir azgınlık gelmiş.. Nezde gü- zel bir kadın — görseler: — Serin adın Lukreçya mı? diye — soruyor lar Ga..ba saraydan bu namda biı cariye kaçmış.. Lukreçya, kendi ismini sakladi- ğına isahet ettiğini anlıyor ve A> nastaya heyecanını belli etmemeğe seyie vatarak film seyretmektedirler. . Koltuklarin, sandalyelerin kol * ların pek çabuk çizilir. Eğer çizgi- ler derin değilse pek kolay kaybe, | dilir. Bir gişe mantarmı keten ya- | gına batırmız, çizik yerlere sürü- ) nüz, sasız.da genç kız güzel bir hedi., © ye: bir pudra kutust buldu. Ka, - pağın iç: tarafında iki küçük harf: N. F. ile L r tarih hâkke- * dilmişti. Küçük bir. mezar taşı, üzerinde de aynı tavih yazılmış, * tı; 27 temmuz 1İ9.. — çalışarak: — Fadişahın saravyından - kim- * seve rivünmeden—bir kadın nasıl saçabili:? Na Anasta-cevap verdi: remagalarile uyuşmuşsa, — pekdlü kaçalalır.. —. Acaba bulunmak ihtimali vat mı? — Kaskoca İstanbulda. saray dan ka;mış, bir kKadını vulmak Ku« lay deği.. İnsan bu memlekette i- yi bir köşeye saklanırsa, yıllarca arasalar bulamazlar. çin kabair? —İş Len de buna şaşrvorum. Bü haheri duyduğum zaman bu: de kend! çıldırmış galiba! — defim, * Bt kadar sıkr aradırklarına —bakılırsa padisahır hatırı sayılır güzellerin den bıri olduğu — " taktı. (Devamı var) Ka — Kapılardaki noîıetçîlcr!e. ba « Ü — Saravdan böyle bir kadın ni kendime: — Bu kadiır ©