Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
2 İKİNCİKANUN. 19414 HABER — Akşam Postax |PoOLiS HAFiYESi HAYDUTZ. #WARLEDEN: FE-KA iğ Bina şimdi epey harap bir hal> deydi, Çatmm — ancak bir kısmı mevcuttu, Her taraf toz, örüm , cek ağı içindeydi. Al Vud gibi, her an polisin bir baskınma uğramak ihtimali olan bir adam için bu eski fabrikadan daha münasip bir gizlenme yeri bulunamazdı. Binanm bir tarafı nehire, öteki tarafı ise boş ara - Ziye bakıyordu; icabmda iki yol- dan da kaçmak mümkündü. Çete efradımdan birinin keşfet. Mmesinden sonra ÂAl Vud burasmi | götesinin bir nevi umumi karar . a.:üu ve adetâ bir kale haline ge- tirmişti. Nehir tarafmda, dışardan Pek belli olmryan bir kayıkhanede Çok süratli birkaç motörbot her ihtimale karşı hazır bulundurulu- Yordu, Binanm içindeyse müdafaa ba . kmmdan hiçbir şey eksik değildi. Mitralyözler, tüfekler, hattâ bom balar bile vardı. Bunlar muhtelif yerlere yerleştirilip gizlenmiş, çe. te efradından herbirinin bir taar- Tuz vukuunda nereden ateş ede“ ceği evvelden tayin olunmuştu, Bütün bu tertibatın dışardan far. kedilmiyecek şekilde almdığını söy lemeğe tabil lüzum yok. Hariçte, kiler için burası metrük bir fabri- ka mahiyetini kaybetmiş değildi. Diğerlerine nazaran daha geniş - Ve istenilen tadilâtı yapmağa mü- Bait olan eski fabrika müdürünün dairesini Al Vud kendisine tahsis etmişti. Senede kendisine birkaç Yüz bin dolar getiren geniş teşki. lâtmı buradan idare ediyordu. Haydudun en emin telâkki ettiği hususi apartımanı buradaydı. Al Vud o sabah fena halde si, hirliydi. Elleri arkasında, ağzında bir cigara bir aşağı bir yukarı do- lasryor, etrafmdakilerden hiç kim- M ses çıkartmağa cesaret edemi , Yordu, Haydut söyleniyordu; — Baterkop öldü ve Ohağgan Meykuf, güzel bilânço!.. Budala , lar meslekte acemiymişler gibi kolayca enselendiler. İyi oldu, bu dalalıkları yüzünden bunu hak et- Mişlerdi, Asıl üzüldüğüm şey klü- bün yanındaki gizli yerimizi bı . Takmağa mecbur kalmamızdır. Az kaldı biz de yakalanıyorduk, Bütün bu işler başımıza hep şu Mendebur Sven yüzünden geldi. Freddi, ondan haber var mı? — Evet şef, Bu sabahki He . , Yalda bakm, ona dair sütun sütun Yazı var, Al Vud, gazeteyi — muavininin - elinden kaparcasma aldı ve oku - |- Mağfa başladı. Birinci sayfada bü: Yük harflerle yazılı bir haber der. Esrarengiz bir şekilde intiharı Bu serlevhanm altında nispeten küçük harflerle diğer serlevhalar &rralanmıştı: Bütün kibar âleminde çok ta, - Ammış bir şahsiyet olan Mr, Sven | | | zehir içerek — kendisini öldürmüş- Maktul iki yüzlü bir hayat mı yaşıyordu? Zabıta onun, haydut Al Vudun aığadaşı olduğunu sanıyor Al Vud gazeteyi hiddetle buruş- turup yere atarak homurdandı: — Bu y gazetecilerin de Allah belâlarımnı versin! Yapacak başka işleri kalmamış gibi beni dillerine doluyorlar. Başrma gelenler kâfi değilmiş gibi bir de ismim etra . fimda reklâm yapılıyor! Korkunç hiddet buhranlarından birine tutulmuştu. Eline geçen ilk geyi, kıymetli bir kristal vazoyu kaldırıp yere atarak paramparça etti. Riçardson çekine çekine: — Hiddetlenmeyin Şşef, dedi, Böyle manasız hiddete kap'lmanın ne faydası var ki! Bu son derece ihtiyatsızca bir müdahaleydi. Al Vudun delice bir mukabelesini davet edebilirdi. Ne- tekim öyle oldu. Haydut, elini pantalönunun arka cebine attı, tabancasmı çekmeğe davrandı. — Bana hnasihat etmeğe mi yelteniyorsun? Manasız hiddetler ha? Hele tekrar et, beynini patla. tırım ! —- İyi düşünürseniz böyle yap. mazsınız şef,.. Size yaptığım hiz- metleri hatırlayın ve manasız hid- detlere kapılmazsanız hizmette bulunmafa bundan sonra da de , vam edeceğimi bilin. Size sakin o. lun derken iyiliğinizi düşünmüş . - Emrindeki haydudun sükünet ve soğukkanlılığı Al Vudu da it- dale sevketti, Hiddeti geçti. Ri. çardsonün omuüzüna ahbapçâ vulta. — Haklısın, dedi, Hiddetlen- mek para etmez, Hayat mütemadi bir mücadele demektir. Biz onu karşımıza çıktığı gibi kabul etmek ve yılmadan karşılımak mecburi - yetindeyiz. Öyle değil mi? — Evet şef; — Fakat ne de olsa insan iki kıymetli arkadaş birden kaybe . dince üzülüyor. Bununla beraber Ohaganı bulunduğu yerden çıkar. makta gecikecek değilim. Fredi, şefinin hiddetinin yatış- masmdan istifade ederek merakır- nr izaleye teşebbüs etti: — Kozmopoliten klübü hisse . darlığı dolayısile ele geçen olduk. ça dolgun bir paraya gelince... — Kaybolup gitti tabil, Fakat ben şimdi bu menbadan on misli fazla hasılat getirecek bir proje- nin peşindeyim, Harikulâde bir iş; senede iki milyon dolar su için - de!.. Ne dersiniz arkadaşlar” — Fravo şef, anlatsanıza... (Devamı var) Nevinle evlenince, yalnız sev- diğim bir kıza değil, aynı za- manda paraya da kavuşmuş- tum, Karım zengindi. O vakitler ben yirmi iki yaşındaydım. Ço- cukluğumdanberi yetim olarak yetişmiştim; bankada ehemmi- yetsiz bir kâtiptim. Fakat ya- kışıklı idim. Doymak bilmez bir ihtirasım vardı; oldukça da a - taktım ve bütün bunlar Nevi - nin beni, vaziyetleri çok daha parlak olan gençlere tercih et- mesine sebep oldu. Karımla tam yirmi yıl pürüz- süz ve tam ahenkli bir evlilik hayatı geçirdik. Yaşrm kırk iki- ye varınca, yeni daktilom Jale- nin şahsiında aşk, şergüzeşt ve ” heyecan aramıya kalkıştım. Kainbabamın ölümünden son- ra, ticarethanesinin idaresi ba- na kalmıştı. Bütün varlığımla sevdiğim yuvamda çok mesut bir hayat geçiriyordum. Bu sarı saçlı, iri mavi gözlü, kıpkırmızı dudakir kızın yazıhaneme adım atmasiyle, damarlarımda — çok- tandır donmuş görünen kan bir- denbire kaynadı. Her nedense ağzı, dayanılmaz bir cazibeye malik gibi görünüyordu. Dudak- ları ister gülümsesin, isterse sakin dursun insanı muhakkak çekiyordu. Lisede yetişmiş bir oğlu olan benim gibi bir babanm iki kızıl dudak karşısında, da- ha ilk görüşte başı dönmesi tu- haftır değil mi? * İlk mektubu yazdırdığım da- kikadan itibaren, onu daima ya- nıbaşımda bulundurmak için bahaneler icadma başladım. Si- nemacılram Sex - Apel dedikle- ri şey galiba-bu kızım tâ kendi- siydi. Önceleri kendimi aldat - * mıya, kocamak üzere — bulunan gönlümdeki bu hevesin gelip ge- çici olduğuna inanmaya uğraş- tım. Fakat üç ay geçmeden, be- ni çeken kuvvetin, onun genç ve her gün biraz daha olgunlaşan | vücudu olduğunu, o meydan ©- kuyucu kırmızı dudakları öp - mek ihtiyacının beni kasıp ka .- vurduğunu anladım. Jale de kozlarını iyi oynuyor- du. Kendisine karşı olan bütün temayüllerime soğuk davranır gibi görünmekle beraber içim- deki ateşi bilerek ve istiyerek büsbütün körüklediğini sanryo- rum. ÖOnun saçlarmı ve yüzünü okşamıya başlamıştım bile, Geçmiye, yemeğe, sinema ve tiyatrolara götürmek için yap- tığım davetleri hiç bir vakit reddetmedi. Ancak gösterdiğim en küçük bir lâübalilik hareketi karşısında hemen buz gibi donar ve beni kendisinden uzakta tut- masmr ustalıkla başarırdı. Böy- le davrandıkça kendisine karşı |nisarhoş etti, Orada, tatlı ıştx- duyduğum istek büsbütün şid- detleniyordu; o da bunu bilmi- yor değildi. Bir gün yazıhaneye gelmedi ve telefonla hasta olduğunu bil- dirdi. - İyileşinceye kadar evde kalmasını söyledim; fakat bü- tün bir gün onu düşüncemden çıkaramadım. O gece yemekten sonra da artık yerimde duramaz olmuş, onu görmek ihtiyacı ben- de rahat ve huzur bırakmamış- tt Karıma, iş için bir toplanma- ya gitmek mecburiyetinde oldu- ğgumu söyliyerek evden dışarıya fırladım ve soluğu Jâlenin apar- tımanında aldım. Akrabasından birisinin apartımanmda, iki o- dalj bir dairede oturuyordu. Dairesine vardığım zaman Jaleyi yalnız buldum. Sevindim.. Üstünde çok açık bir neglice ile yatağa uzanmıştı. Gözüme hiç de hasta gibi görünmedi. Kendisini merak etmiş oldu - ğum için ziyarete geldiğimi söy- ledim. Gülümsedi; iyileşmiş ol- duğunu ve çok yalnız kaldığın- dan bütün gün beni dört gözle beklediğini anlattı. Öteden beri- den konuştuk; sonra da zahmet olmazsa gidip kendisine biraz yiyecek almamı rica etti; yatak- tan kalkıp giyinmeye üşendiği- ni, gülerek söyledi. O geceyi ve onu hemen takip eden günleri ne kadar iyi hatır- larrm. Döndüğüm zaman Jâleyi uyumuş buldum. Gözleri kapa- lı, olgun dudakları az açıktı. Za- hiri masumiyeti ve kendini böy- le kapıp koyuvermiş vaziyeti be- lr odada, bu güzel kızın üstüne eğilerek, dudaklarımı büyük bir açlık ve ihtirasla öptüm; tekrar tekrar öptüm. Birdenbire kolla- rmin boynuma dolandığını his- settim; dudakları her öpücüğü- mü çok daha ateşli bir öpüşle iade ediyordu. Pek âşikâr tesli- miyeti ve yarı baygınlığı, vücu- dundan yükselen bayıltıcı koku, beni büsbütün çıldırttı; artık kendimi tamamiyle kaybettim. — Jâle, cici, seni çılgınca se- viyorum. ' Dedim. Dudaklarını kulağıma yapıştırdı: — Biliyorum. Hem de çok u- zun zamandanberi biliyorum. Ben de seni... Görüyorsun ya, hiç de uyumuyordum. Bundan istifadeye kalkışmanı ümit ede- rek, sadece uyur gibi davran- mıştım.!.. Diye fısıldadı. Açık sözleri, yapmacık sami- miyeti, içimdeki ateşi büsbütün alevlendirdi; geçirmekte oldu - ğum heyecan buhranmı dehşet- li bir surette şiddetlendirdi. i Üstüne eğildim, onu büyük Getirdiğim yiyecek unutuldu; karım, oğlum, şerefim akıldan çıktı! Kollarımda titreyen genç vücutla, teheyyücümüzün ver - diği baygınlıktan başka bir dü- şüncemiz kalmamıştı . k Sonra kendi kendimden utan- dım; büyük bir pişmanlık duy- dum ama, bu hisler ancak Jâle- den uzak kaldığım zamanlarda içimi kemiriyordu. Onun yanı- başında olması, zaafımı daima daha fazla şiddetlendiriyor; ken disine malik oldukça, isteğim artıyordu. * ** Zavallı karım hiç bir şeyin farkımda değildi. Jâle ile dört, bir aclıkla öntüm... beş gün bir arada kalmak için, iş seyahatlerine çıktığıma dair attığım yalanlara hiç şüphelen- meksizin inanıyordu. Jâleye yalnız sevgi değil, bol para da harcamıya başlamıştım. Lüks ve sefahat için talepleri gittikçe arttığı gibi, benden de vaktimin daha çoğunu kendisi- ne tahsis etmekliğimi istiyordu. Daha güzel bir apartımana ta- şınmak ve burasımı hakiki bir aşk yuvası gibi döşeyip daya - mak, hep onun isteğiyle olmuş- tu. Aşkımız hiç sezilmeksizin üç yıl devam etti. (Sonu Yarım (Bu sütunda okuyucularımızın ga- zetemiz yanmdaki kuponla — birlikte gönderecekleri EVLENME TEKLİFLERİ, İŞ ARA- MA, İŞ VERME, ALIM, SATIM gibi ticari mahiyeti haiz olmıyan kü- Çük ilânları parasız neşrolunur.) Evlenme teklifleri 38 yaşındayım, kazancım iyidir, kimsesizim, iyi bir aileden — olmak şart tahsailli, ev işlerine aşina, kız ve ya bir eve veyahut ev eşyasına sahip dul bir bayanla tercihan evlenmek is. tiyorum. K. D. 16 rumuzu ile gazete idarehanesine yazılması, * 29 yaşındayım. Aylık kazanemm çök iyi denecek bir vaziyettedir. Kim sesiz sayılırım. Yalnız kendimden on yaş küçük bir kardeşim — var. 19.20 | yaşında esmer, iyi bir rum aile kıziy- le evlenmek istiyorum. Vücut arızası bulunmaması ve gü- zel olması her şeyden evvel de iyi bir ahlâka sahip bulunması şarttır. Cid- di talepler Haber gazetesi vasıtasiyle U, B. Z. rtumuzuna mektupla yapılabi. lir. * 45 yaşındayım. Şimdiye — kadar muhtehif aile yükleri ve mecburiyetle- ri yüzünden evlenemedim. Anlaşabile ceğim kız veya dul bir bayanla mesut olabileceğime kaniim. Şimdiye kadar evlenmeme mani olan aile yükleri, ve mecburiyetleri zail olmuştur. Güzellik hususunda — müşkülpesent değilim. Yeter ki iyi bir ahlâka sahip, kirli bir mazisi ve vücut arızası bık lunmasın. Gelirim, hattâ hiç çalışma- dan ikimizi sıkıntısız geçindirecek bir haldedir. Bununla beraber, çalışmayı boş durmaya tercih ettiğim — ve dak ma da edeceğim için bugün bir şir- kette muhasip olarak çalışryorum. Taleplerin Haber gazetesi — vasıtasile C. U. 55 rumuzuna yapılması İş arayanlar # Arap harflerini bilir; riyaziyeye vâkıfım. Üniversite — müdavimiyim. Haftada sekiz saat ders — zamanları rum, (Müracaat: Haber gazetesi Y. 8. C) 4 * Mesleğim bakkallıktır. Bakkaliye mağazalarında ve herhangi bir tüccar yanında çalışmak isterim. Okur ya zarım. Yaşım 19 dur. İhtiyacı olanla: rın Haber gazetesi vasıtasile İİ., 88 rumuzunamüÜrac aatları, Satılık - Kiralıl * Ayaspaşada: Gümüşsuyu hasta- nesi yakınında, arsasından deniz gö rür, Haritası çıkarılmıştır. — İnşaata manil — yok. 8,10X16,5—131 met:- re murabbal arsa üzerindeki ahşap iki ev pazarlıksız 5300 liraya satılıktır. Buğün 18 lira kira getirmektedir. 25 Hraya mütehammildir.Müracaat:Haber gazetesinde “R (597) U,, rumuzuna müracaat 3et * Beylerbeyinde Abdullahağa — ma- hallesinde Dereboyunda akarçeşme Ü. zerinde 2 bölük ve beş odalı bir evi bulunan ve senede 150-16Ö lira getiren bostan satılık ve kiralıktır. Taliplerin Kasımpaşada deniz levazım deposun- da Bay İbrahim Özköke müracaatları Aldırınız Aşağıda rumuzları yazılı olan ©- kuyucularımızın namlarına gelen mektupları idarehanemizden aldır- maları rica olunur. (F.F.) « (C.121) (R(597T)4 (75 Y.Y.) ————_—_'—————————————————————————_——_——_—__——————___—__ ; Topkâpı- Sarayına giren CASUS LUKREÇYA Dördüncü Muraâd.-devrinde'bir.; Venedik şövValyasinin kızı Yazan: İSKENDER F:SERTELLİ — Niçin?.. Ona ben evlât gibi bakryordum. Hastalandıysa, kabha" hat bende değil. Efendimiz bunun için beni tekdir mi edecek? — Eh.. olur ya, “Verdiğim bir kuşa bakamadın.. hastalandı. Ya Tn bir çocuğa nasıl bakacaksın!,, | Gerse,, | Lukreçya bindenbire — hayretle " — Neler söylüyorsun, Cevherar a? Efendimiz benden bir çocuk Mu bekliyor? — Öyle ya. Bunu hâlâ anlaya Madınız mı? Efendimiz size bu pa: # — Demek ki beni denemek için.. öyle mi? — Şüphesiz.. Cevher ağa gittikten sonra, Sul tan Murattan bir haber geldi, Bir başka haremağası koşarak: — Aman sultanım, çabuk ol! de di, efendimiz seni bekliyor. — Ne var.. şerbet mi istedi? — Hayır.. hayır.. çabuk gelsin, dedi. Yıldız çarçabuk hazırlandı.. Ha' remağasının peşine takıldı. — Nereye gidiyoruz? — Bahçeye.. “Efendimiz, bahçede mi? — — Evet, kuşların yanında, Bahçeye indiler. Dördüncü Murat, gözdesini gö rünce: — Yıldız, dedi, buradaki papa ğan, sana verdiğim papağanın e€ şiydi. Şimdi eşinden ayrıldı diye yemek yemiyor, uyuyormuş. — Şu hayvanlarda bile sevgi hisleri var, İnsanlar, bunlardan ibret almalı, Yıldız, kafes içinde çırpınıp du” ran papağana baktı. — Benim ki eşini aramıyor. A caba bu hayvancık hasta mı? — Hele bir kere deneyelim: Sen dek-i papağanı da biraz — buraya getirsinler. Bakalım ne yapacak? Yıldız birdenbire sarsıldı. Sev gili papağanının başına gelenleri padişaha söylemek srrası gelmişti: — Şevketlüm! dedi - bana hedi ye ettiğiniz papağan bugün bir- denbire hastalandı.. Odamda can şekişiyor. Murat hayrete düştü.. ve harem ağalarından birine emretti: — Haydi koş.. Yıldızın odasın- daki papağanı buraya getir . Haremağası Yıldızın odasında- ki papağanı bahçeye getirdi. Fakat zavallı kuşcağız gerçekten — cam çekişiyordu. İ Muradın canı sıkılmıştı: — Ne oldu birdenbire bu sevim li mahlüka? Murat şüpheye düştü: — Sana bunu verdim diye çe- kemiyenler, belki zavallı hayvan- cağızı zehirlemişlerdir. Ve papağanın kafesini getirtti.. Yemini ve suyunu ayrı ayrı küçük köpeklere verdi. Yem — yiyen kö pek dipdiri kaldı. Fakat, papağar nım su hokkasından içen küçük kö- pek yarım saat geçmeden yere yur * varlandı.. Toprak üstünde debren" meğe başladı. Padişahın şüpheleri boşa çıkma" mıştı. — Gördün mü, Yıldız? dedi « pa pağanı zehirlemişler. Köpeğin iç tiği su zehirli olmasaydı, — böyle yere düşüp Gebrenmezdi. Köpek biraz sonra - ağzından ye" şil salyalar akarak - yerde — can verdi. Murat hiddetinden küplere bin- mişti. —Papağanın şimdiye kadar ölme mesi, zehirli sudan az içtiği içindir. Hepsini içseydi, şimdiye kadar çok tan ölmüştü, diyerek papağanm ikisini de bir kafese koydu... Bah çedeki papağan eşini bulduğuna sevinmemiş değildi. Fakat, zavallı kuşcağızın sevinci çok sürmedi..” zehirlenen papağan, köpeğin ölü- münden beş on dakika sonra kafe- sin içinde öldü. İşte, tek kalan papağanın asiıl teessürü şimdi başlamıştı. Gagasi- le birkaç keıs eşini — gagaladıktan sonra, tıpkı bir insan ihtilâcile has Sırıp çırpınmağa başladı. Padişah, ölen papağanı tekrar kafesten çıkartıp, bahçıyana ses- lendi: — Alm büu hayvanı bir gülün dibine gömün! Ve öteki papağanı kafesile bera- ber Lukreçyaya verdi: — Al bakalım., bunu da sana hediye ediyorum. Ve fazla bir şey söylemeden bah çeden uzaklaştı. Padişahın hiddeti yüzünün kr zarmasından belliydi. Acaba şim” di ne olacaktı? Sultan Murat, papağfanı zehirli- yen bu gizli eli bulabilecek miydi? * * * Lükreçya papağanı aldı.. Oda- sına döndü. Kapıyı kapadı. Yeni papağanını bir — kenara astı. O akşam odasından sevdiği bir insan cenazesi çıkmış gibi mütees- sir olan Venedik dilberi odada yal- nız ürkmeğe başlamışdı.