27 Eylül 1940 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

27 Eylül 1940 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| wkwhndeıktnmut j .'imh'“hn .b $ Ş ğ E y j !" Ka LELİLELELTETİ ÜT E & :1 s.ş Ü 1i A T $ AM : Z IZ t " Ti bu yeni da — kerdisini , %Zhlliyordu- Her türta hale gelmişti: Mİz; va bütün eş. Tz f*;ı' VA ğ’— Ha Ş içindeki hizmetçiler, “neye haşıboş dolaş. h:t::trenmma tâbi h""bqu onun da — başı ) Mmüttasıl S — h%y :ldu sırf kon. alışmıştı. Bu şan 'ı'*t'i sürette töbe Oldüu. Yemek me, lar da ka- ?_ bu bayramlık “y[ü!l' gibi şeylerdi. $i boyunca yir götürüyor; * tT gğ A İç ÜT a—*j g Ç #FK Dd l i FE [WMWWM& Bu nefis meyvaları veren ağaç. lar nasıl olmuştu da şimdiye kadar 'Berand” a getirilip dikilmemişti? İşte genç kız “Şeldon” a bunu so- ruyordu.: Limon, portakal buranın âlmine pek güzel alıştırılır, diyor.. “Şeldon”" bu suallere ağıı kilit. lenmiş gibi, bir kelime bile cevap veremedi. Genç kız fikrini hiç saklamayor; henliz bir yemiş ve sebze bahçesi, ne sahip olamıyan zavallı adamca- Bıza karşı ne kadar istihfaf göste- rilse azdır, deyip duruyordu. O zamana kadar yüzüne bile ba, kılmayan yabani elmalar, sofraya çerez olarak gelmeye başlad.. Bu yabani elmalardan öyle lözzetli po. dingalar yapılryordu ki hayret... Muzlar da, “Jan” ım himmetiyle on, on iki şekilde çeşit çeşit boy gös. teriyordu artık. Ve bunların hepsi biribirinden enfesti. “Şeldon” un parmağı ağzında kalmıştı. Vakti müsait oldukça, genç kız adamlariyle birlikte deniz. de, yahut ırmakta dinamitle balık avlayordu. “Balezona” zencilerine de getirecekleri istridyelere muka, bil tütün vaadedildi. Zenciler bu istridyeleri, içinde bir nevi sakız ağacı yetişen tuzlu bataklıklardan toplayorlardı. Böylece — mübadele suretiyle istridye tedarik edildi. “Jan" Hindistan cevizi çekirdek, lerinden de ayrıca istifade yolunu buldu: Bu buluş doğrusu ya, hari- ka bir şeydi. Genç kız zenci aşçıya, bu çekirdeklerin üstünden nasıl ma. ya çıkarılacağını öğretti. Bu maya. dan nefis, yumuşak bir ekmek ya- pılryordu. Ve bu ekmek her za. manki deve hamuruna hiç de ben- zemiyordu. Ö zamana kadar ekmek diye deve Hamttiru yürtmltiğlardi... Taze otların göbeklerinden nofla | salatalar hazırlandı. Hindistan ce- vizinin sütünden ve meyvasından da balrkla beraber yenflen salçalar ve gşekerle karıştırılarak — yapılan lezzetli kremalar ortaya kondu. Genç kız, “Şeldon” un kahvesi. ni Hindistan cevizi sütüyle hazırla. maya başladı. “Şeldon” o vakte ka, dar teksif edilmiş inek sütüyle kah. vesini içerdi. Artık Hindistan ceyvi- zi sütünün konserve sütüne her ci. hetten faik olduğunu o da kabhule mecbur oldu. Taze bambo filizleri bile salata o. luyordu. Yabani domatesleri de top layrp onlardan istifade etmeye baş. ladılar. EKaekiden şurayâ buraya | yumurtİryan tavuklara muntazam kümesler yapıldı ve “Jan” yemek listesindeki tenevvüü temin iİçin, ara stra, yabani ördekler ve ya- bani güvercinler avlryordu. Bütün bımlara hayretle bakan “Şeldon" a: — Aşgılığa âşık olduğumu zan- netmeyin. diyordu. Fakat babam beni böyle yetiştirdi. İçim durma. yor. GIİMİ NASIL— KURTARDIM D .. Milli Roman SZan: Iİskender F. Sertelli OK Sün tdimin — üçüncü — düşman üzerine akm ediyor. Be' İ i | î“%h&—ğoîium nim gibi, ümumi harpte bir çok İ ü W yararlıklar gösteren bir — topçü *'. Çok Birer si" çavuşu, bundan fazla, köyünde ğ %—:k %Yakmda sart — kollarını sallryarak gezemezdi. 5 N Ninerleç AĞTTYOrdu, Ay- — nan adalarma sürüyorlardı. . O Ü K Ü %beni bekliyor.. — nu bekledim, ve sürgünler ara'" B lüge Tn beni bugün * sından çekip kaçırdım. — Aygeti ikimiz — ğim! Ahmedin babasına ve anne önel f Te | Bim İki Afe T İ & andi köyüme Olacayı SÜM. Yakından Izdan eminim, ftan ati LAT A sine müjdele; rahatımız — iyidir, canımızı kurtardık, Bizi — merak etmeyin, Sakaryaya — gidiyoruz. Bu ayrılık bana acr geldi, fakat -— yürdumuzu a SN k d ) B A bkalika. H AKŞaAlı. Halakan Yamyamlar arasında : İNSAN ETi TATLI MIDIR ? Bugün yamyamların nerelerde yaşadıklarını merak etmez misiniz ? Yamyamlar insan eti yediklerini itiraftan çekimnirler fakat, kafa tası avına çıktıklarını iftiharla söylerler Yamyamlık, yeryüzünde elân mevcuttur. İnsan oğlunun, hem tinsinin etini yemesi tüyler ür . perttiren, iğrenç bir şeydir. Bu- na ilk defa İspanyollar, Antil a- dalarımdaki Karayb'larda tesa- düf etmişlerdi. Bu yanyamlar . dan bugün eser kalmamıştır. Meksikanın yerli — Aztekleri ve yerli Perulular İnkılar dev- rinde insan eti yedikleri gibi, Amazon havzasında ve garbi Amerikada kırmızı derililer ara” sında da yamyamlık vardı. Bugün yamyamlığa yalnız ce- nubi Amerikanın Amazon hav . zasınım bir kaç kabilesi arasm- da tesadüf edilebilir. Buna mukabil, Afrika kıt'asr nan bir çok yerlerinde ve Fele - menk Hindistanmda yamyamlar çoktur. Yamyamılara Melanezya, Po” linezya ve Mikronezyanm bazı adalarında tesadüf edilir. Yamyamlık hakkmda söyle- nilen şeyler, ekseriya mübalâğa” lıdır. Bunlara “Yeni Britanya” da çokluk tesadüf olunabilir, Edmond Demaitre burada yap- tığı araştırmaları şöylece anla. tıyor: “Yüzlerce yerli ile görüştüm. İleri karakollardaki Avrupalı zabitlerden bir çok malümat topladım. İnsan etini yamyamla rm nasıl yediklerine dair aldı - ğım malümat şudur: İnsan kızartması Dağlılar, öldürdükleri insa * nın etini kızartılmış taşlar ara- simda. pişirirler. Sahil yamyam. nlarıise, yakaladıkları insanı öl- dürür ve sonra haşlama yapar ” lar. Bunlar balıkları kaynattık- ları gibi insanları da haşlama pişirirler. Önce, insan vücudunu parçalarlar. Vücudun bazı par. çaları lezzetine göre ayrıca pişi- rilir. Bazı parçalarmın da dini bir ehemmiyeti vardır. Ökyanus adalarımın bazı kabileleri insan baldırımı severler, Pâk adalarile ve Papua'da Kikori gölü civarm da yaşayan yamyamlar ise in- san kolunu ve vücudunu en ince ve lezzetli et sayarlar. Yeni Gi. ne'nin bazı yerlerini keşfeden Melrose'un anlattığına göre Ja- pandei gölü yakmında yaşayan bir kabile ölü insanların kara ciğerini yermiş. Bir çok yerli yamyamlarla görüştüm. Onlara insan etinin lezzeti hakkımda su” âller sordum. Şaşılacak cevap * lar aldım. Bazıları, insan etinin kangura etine benzediğini söy - lediler. Bazısı ise insan eti ile domuz eti arasında hiç bir fark olmadığını anlattılar. Bana ka- lırsa insan eti, beygir eti gibi biraz şekerlidir. Çünkü bütün yamyamlar, bu noktada mütte * fiktirler. Yamyamlar, insan eti- buruz. Beni beklersen, dönüşte düğünümüzü yaparız. Beklemeğe tahammülün yoksa, köyde iste” diğin erkekle evlenebilirsin! Fa” kat, ben öyle sanıyorum ki, yur” dunu sen de benim kadar seven ve düşünen bir kızsın.! Ana va” tan kan ağlarken, düğün dernek düşünmek aklından bile geçmez, öyle değil mi ÂAyşe?,, Ayşenin tahammülü — taşmıştı. Gözlerinden akan yaşlar elindeki mektubu ıslatryordu. Zeynep söy” liyecek söz bulamıyordu. Âyşe: — Gördün mü, Zeynep? dedi * Mehmetçiğimin ne temiz yüreği vardır. O yurdunu — kurtarmadan evlenmek istemiyordu. — Nihayet, bana görünmeden, bana ıztırapla” rını sezdirmeden Bursaya kaçmış.. Oradan Salih hocanın oğlunu kur” tarıp dağa çıkmış. Allah hepsinin yardımcısı olsun. düşman istilâsından — Ve yerinden fırlıyarak; —— ğ - SŞ ni bu tatlı lezzet kalmasın diye acı köklü otlarla yerler. Yamyamlığın sebebi Kâşiflerin ve ileri karakol za. bitlerinin ekserisi Yeni Gine'de umümiyetle Okyanusya adala * rımda yamyamlığı doğuran se- bebin, hayvan cinslerinin azlığı olduğu noktasında nüttefiktir- ler, Bütün ömrümde taro ve sa" go gibi nebatlarla gıdalanmiş bir adamm herhangi bir eti ve bu hemcinsinin eti bile olsa der- hal yemeğe meyyal olacağı şüp. hesizdir. Nitekim Yeni Zelanda daki büyük kuşlardan eser kal - madıktan sonradır ki insan eti yemeğe başlamışlardır. Fakat bu iddia Afrikada ve cenubi Amerikada verit değildir. Çün- kü bu ülkelerde av hayvanları pek çoktur. Kadınlar ve yamyamlık — — -. Okyanusya adalarımda kadm. lar insan eti ziyafetlerine kabul edilmezler. Bu, onlar için uğur lu değildir. Bu hal gösteriyor ki, yamyamlık yanlız açlığın do- ğgurduğu bir hal değildir. Belki buna, yerliler, dint bir ehemmi. yet atfederler. Bazı hallerde, kadmlarm da insan yedikleri Sumatra adasının içinde otu * ran Batta's kabilelerinde yam. yamlık, mukabelei bilmisil ola. rak tatbik olunur, Bu, ölüm ce" zasşını daha, korkune bir hale koymak içindir. Amazon nehri civarımda yaşa-. yan Tupi kabileleri, düşmanla . rmdan intikam almak için yam” yamlık yapar. Bu sebeplerin Yeni Gine'de varit olmadığı şüphesizdir. Yeni Gine ahalisini yamyamlığa sevkeden sebepler ise şunlardır: Açlık ve ruhların talimatma göre hareket etmek isteği.. Düşmanı öldürmek ve yemek onun kuvvetini ve mezi- yetlerini tevarüs etmek demek. Mmiş.. Yamyamlığa karşı Yamyamlıkla mücadele için, yamyamlar arasma yenilebilen hayvanlar getirmek kâfi değil- dir. Onlara itikatlarınm ne ka. dar abes olduğunu anlatmak icabeder. . Bazan yamyamlar, malıza, kafatası elde etmek için hem” cinslerini öldürürler, Bu kafa- taslarını “ruhlarm evinde” sak- Jarlar. Bu: “ruhlar evi” ehram şeklinde dikilmiş — direklerden yapılır. Evin damı yapraklarla örtülüdür. Bu kaba bir mabet . tir. Bu “ruhlar evinde” ecdadın gidelim.. oğlunun — hapishaneden kurtulduğunu müjdeliyelim. Ayşe çarçabuk gözlerinin yaşı' nı sildi.. Arkadaşile beraber bah: çeye çıktılar, Ayşenin annesi hâlâ tavuklarla uğraşıyor ve folluktan yumurtala" rı çıkarmağa çalışryordu. Ayşe: — Ânne., Mehmetten — mektup geldi, diye seslendi. Ayşenin annesi hayretle başını çevirdi: — Ne dedin, Mehmetten mek- tup mu geldi? — Evet., Salih hocaların Ahme" dini de hapisten kurtarmış. Sa: karya boylarma, sarı efenin yanr na gidiyorlarmış. Kadıncağızın elindeki yumurta” lar birer birer yere — düşüyordu. Yüzü birdenbire sapsarı kesilmiş, kulaklarına inanmıyan bir insan sersemliğile şaşkın şaşkın bakına” tuptan hiç memnun kalmadı. Beni - ÜE K CN, " TEPEBASI Belediye baliçesi ” ALATURKA KISMINDA Kızılayın mevsim sonu eglenceleri 'SAFİYEİ, ve Bahçenin bütün programı MISIR film yıldız, & ŞESMA LEYLÂ| ve arkadaşları £ Fuardan avdet eden DUO JAK meşhür akrobat ve canbazlar; ŞARLO z SAMİ ve yeni büyük varyete. Komikler müsabakası, ÇENGİ ŞEHNAZ Şarlaılı, rakıslt ve kahkahalr büyük komedi. MMM Z çeistiklâl Lisesis î%ğğ Kız ve Erkek - 5 Böne 0'- v.. Levli ve Nehari Talebe kaydına devam olunmaktadır. ğğî_ğ';:ğâg Şehzadebaşı polis karakoln arkasmda, Telefon: zzssığğğğğğ' 27.9.940 € ma 7.30: Program ve memleket saat ayarı, 7.35: Müzik, 8,00: Ajans ha: berleri, 810: Ev.kadını, 8.20/8.80: Hafif musiki, 12.80: Program ve mem leket saat ayarı, 12.35: Müzik, 12.50 Ajans haberleri, 13.05: Müzik, 13.20/ 14.00: Müzik, 18.00: Program ve mem leket saat âayarı, 18.05; Müzik, 18.80:; Müzik, 18.50: Müzik, 19.15: —Müzik, 19.45: Memleket saat ayarı, ajans haberleri, 20,.00: Müzik, 20.30: Ko. nuşmâa, 20.50: Müzik, 21.15: Konuşma 21.30: Radyo gazetesi, 21.45: Radyo salon orkestrası, 22.30: Memleket sa- ât ayarı, Ajans hâaberleri, 22,45: Rad- yo salon örkestrast, 23.00: Dans mü. ziği (PL), 23.25/23.80: Yarmki pro- gram ve kapanış. KURTULUŞ BİÇKİ ve DİKiİŞ DERSHANESİ MÜDİRESİ: BAYAN PAPAZYAN Haftada dört gün kadınlara günde Üçer saat Fransız usuüliyle — biçki ve dikiş deral tedris edilir ve 4 ayda ma- arifçe musaddak diploma verilir, Fe: riköy Tepeüstü 116 No. Papazyan ıpırtımnnı Ğöz Hekimi Dr. Murat R. Aydın Beyoğlu . Parmakkapı, İmam sokak No: 2, Tel: 41553 Muayene ve her türlü göz ameliyatı fıkara için parasız.. SAĞ DESETTEEETİSELMERS DNK —— kafatasları, insan şeklinde bir takım tahta heykeller vardır. Bu heykelerin bazısı, iptidaf sa" natin hakiki şaheserleridir. Yer- liler, ufak tefek esyaya mukabil bu maskeleri ve heykeleri ve - rirler, Ancak, kafataslarını ka. tiyyen vermezler, Eğer bir kafa'" tası, beyazların eline geçerse, derhal yeni cinayetler işliyerek yerini doldururlar. Bir kabile reisinin böyle bir cinayet müna- sebetile sorguya çekildiğini ha- tırlryorum. Ben de sorguda ha. zırdım. Kabile reisi kendisinin namuslu bir adam — olduğunu, ancak, kaybolan kafataslarının yerine yenilerinin konulabilmesi için öldürmek emrini verdiğini söyledi. Tabil bu garip mantığı kabul edilmedi. Kelepçelere vurularak uzaklara götürüldü. ? Kafatası avı Garip bir nokta: Yamyamlar, insan eti yediklerinden çokluk bahsetmezler. Ancak, kafatası avına çıktıklarısdan bol bol ve gururla bahsederler. Bu kafa taslarının hobis ruhları kaçırdı- gma kanidirler. Bir kaç yıl ön. rak: — Demek ki, seni unutmamış, hâlâ...?! diye söylenmişti. Ayşe, Zeynebin kolundan çeke* rek, annesine, iki kelime ile cevap verdi: — Unutmamış... ve unutmıya” cak. Ana kız fazla bir şey konuşma” dılar. Koşa koşa bahçeden sokağa çık tılar ve Salih hocanın evine doğ” ru ilerlediler. Salih hoca her şeyi biliyor, far kat kimseye bir şey söylemiyordu. Ayşe, Mehmedin mektubundan bahsedince, köy muhtarı: —O, yurdunu seven mert bir er kektir, dedi, vatana hizmet etme- sini nasıl unutmadıysa, seni de w nutmıyacak, — Benim de buna inanım vardı, Salih amca! Fakat, annem bu mek- ce bir köye giden bir karako. kafatası avından dönen bir yan: yam grupuna tesadüf etmiş. Ka- bile reisi, yeni kesilmiş bir insan kafasmı elinde tutuyormuş. Fotoğraf makinesinin önünde, elindeki korkunç ganimetle dur" muş ve resim çekilmesine seve seve müsaade etmiş, En güç nokta, insan kafası koparılmaması ve insan eti ye. nilmemesi lüzumunun — yerli yamyamlara anlatılabilmesidir. Bunlar, yaptıkları işin fenalr gını bir türlü anlamazlar. İnsan eti yediği için müebbet kürek cezasıma çarptırılan yamyamla. rın buna bir türlü akıl erdirme- meleri tabif görülmek gerektir. Hapse mahküm olan yamyam- ları, akrabası, ölmüş farzeder" ler. Bu hapis cezalarımıın bazan yerlilere çok faydası olur. Ha. pishanede bir kaç ay kaldıktan sonra kabilesine dönen yam - yamlar, başka bir mevki tutar- lar. Onlar kibrit ve ayna kullan” mayı, çorba pişirmeyi bilen, az çok tuz ve şeker sahibi olan bu adam az zamanda kabilesinde büyük bir mevki tutar ve şefin ölümünde onun yerine geçer. — Osman senin dengin değil- dir yavrum, Ona varırsan — yazık olur sana! — Ben de böyle düşünüyorum, Lâkin anneme nasıl lâf anlatma: lı?! — Bunun kolayı var: Sen kü' çük bir çocuk değilsin! İstemediğin erkekle evlenmen için seni hiç kim se zorliyamaz. Annene dayatırsın! Daha olmazsa, bize kaçarsın! Ayşe, Salih hocadan bu cesareti görünce sevindi, p — Dediğin gibi yapacağım, Sa: lih amca! Biraz da Mehmedin yap tığı ve yapacağı işlerden konuşa" | İrm: Acaba, Mehmedim çok kalır mı Keşiş dağlarında? ($ Salih hoca çekingen bir tavrıla ve kısık bir sesle ceyap verdi: — D T

Bu sayıdan diğer sayfalar: