İRİ CİK DAM MALAR —5ö7 — ÜRE artık kurtulmuştu. Seniden karşılaştığı o vakit “Vermiyeceğinden (emindi. « Düşkül dakikaları olacaktı İn en tehlikeli ozaman On. şt. Kalbi idmanlı idi şim | *a Faye samanlığa girmişti. “ çiftlikte böyle faydasız bir Metiş ziyareti yapardı. Bu uy damcağız çalışkan, sert *İ, fazla konuşmaz biri pi Flamanların “içinde pata* latığı suyu vermiyan cins | ikleri Ardenli Miri, «Yuki bu iddi lk zamanı” sus bir feia veya il N ibaretti, Harpis hayat çok Wiş olmasına ve karşılaştığı İ pökülâ müleik bulunma Men ihtiyar köylü, Haymı beş güne yakın bir zaman beslemekteydi. Hasis ol Yapar mıydı? OHembu # Cömertlik veya misafirpar- Meselesi değil bir o cesaret ydi. Fâye ikisi Almanlar ta A kursuna dizilmek çağın. * Çocuğu olan kızı, casusa, . lmıyan filâna mü- lediği için şid” köylüler. REZESİ Nakleden: Fethi KAKDEŞ mun altındaki sepetinde se3 çıkar aş. Rozanski gözlerini faltaşı açmış. Söylenmiş, Hemen dışarı. .amış, tsuduma sims Fransızca i vds. diye DİKİŞ | — Siz, Almanlar dan..dan.. demiş ve patates aramaktan vâz” geçerek oradan uzüslüşluğ. Bereket Rozanski (o Almanları sevmiyen bir Volonyalıdır. Ihtı- mal torunumu ikaz cum çalışan biri... Kızım korkmuş, hepimizi şuna dizeceklerini (o düşünmüş ve > bayılmış, nla sordu: — Sonra gelen olmuş mu? İhtiyar devam etti: — Hayır. — Peki güvercin ne oldu? Na- i sel öldü? Köylü başını önüne iğerek göz. | rı bu müthiş cinayet leri yerde, cevap verdi: — Kazım ayılınca hemen mut fağa koşup bir biçak almış ve... Baba Faye cümlesini tamamla” madı ve kısa bir süküttan sonra özür makamında devam etti: — Anlarsın ya evlât, ben bura” da değildim. Burada bulunsaydım mani olurdum tabil.... Bu güver. cinin senin için ne değerde oldu” gunu bilmiyor değildim. Lâkin kızım ne de olsa kadın dır, casusluk suçuyla evlâtlarının balkı hepimizin kurşuna dizil- “ İ mesi teklikesi onun akl başın. alıvordu. Ah su Al n ne zaman kurtu” “dr; kaç delikanlı kurşuna kaşı cephelerde b ne zaman bitecekti? seslendi: sl, delikanlı? İlyim bata. im saat sonra tin, * k *. Aşağı yukarı kendi Tiddetle samanlıktan git sinirli si- kendine küfrediyor edi, og sıkan bir şey var ga” Paye, bütün cesaretini İk tak demindenderi sa'dadır İrmlede söyledi. Kelime” | Th Ve sert, bir idam müfre. Urşur gisi, şakladı: k güvercinin öldü! MM sadece; AI dedi. niye bu hâdisenm bütün Sini mütalea etmişti. Bu” göylece hülâsa edebilir ve Fransaya dönmek için güvenebilirdi. i onun niyeti birkaç gü” “ranaya dönmekti. İş. i arazide daha fazla tehlikeye arzetmekten fayda yoktu: Çünkü € Mi toplamıştı. Daha bunlar gecikeceği | için a kaybedebilirlerdi. Us sini de toplaıntı, $i- ig €ökisi gidi hâkim olabi- ya: Tansuaz ve Gayyarla ar- e Ze gelebilirdi. İn Ne çare ki aksi tali bura- gin. plân ve ünitlerini Kay, di Fransaya i? G E meyus v» obitkindiki | izahatını adamalal- hi Yordu bi ikti tati- köylünün dili hiçbir Ky kadar çözülmemişti: “ün Almanlar tarafından Ziraat şeli Roranski tefti *« Ben yoktum, Ona çift Ye büyük (ooğlum gez nasıl amesi verilmemiş pata. arıyormuş. Odama gir- 4 Senin güvercin, yatağı. dan almış. Gelip vaziy wd cenin” ce kızdım, bağırdım çağırdım & ma ne faydası var, Haym mukabele etti: — Üzülmeyin baba Faye... Kr | | sınız iyi yapmaş, zararı yok. Ma. amal:h ben buradan gitsem i Mur ihtiyar'da ayni fikirdeydi: — Evet. Rozaneki bizi ele vere- | ceğe benzemiyormuş ama, — Buna neredın hükmediyor sunuz? iderken torunuma yarı işa. 1 İranısızca ile “vaktile ben zin gibi yapmıştım, (fakat tehlikeli iş. Vazşeşseniz iyi olur. (Devamı vâr) Bu güçlüğü sadece ya gibi bakarak miş. Makat güvenilir mı? Nede öisa Almanların hizmetinde ve em- kur | Zavallı gerç ay bir feryat ko pararak derhal ölür ve birdenbire | eşe bir Kiri iti ta t bütün n rüzgâr lar Meryat ! ederek ulumağa, denizler göklere tırmanmağa, ya ölen & yın arkasından yerlere dökülme. ye, bütün dünya sallanmaya baş i lar! Genç kadın ayın ölümü üzerine yer yerinden oynar, uykusundan | zıplayan güneş hâdiseyi (öğrenir öğrenmez o kadar müteessir Olur ki simsiyah kesilir! (o Ağlayıp dö“ ğünmeye başlar.. Katil Oayıda saçlarından tutup ebedi karanlık» lara savurur! Güneş günlerce matem tutar. İşte öldürülen genç ayın kizla. üzetinedir ki sular içinde, bütün (O hayatm söndüğü yerin Üzerine inmeye ve orada tekrar hayat (oyaratmağa mecbur olurlar! Cuhi bu gözlerdeki o cinayeti müthiş bir galeyanla anlattıktan sonra işte cinayetten dolayı ondan beri bir erkeği iki kadının alma sr haram ve melün olduğunu, ka dınlarm bu cinayetin intikamını almak için bir kaç erkek aldıkla- rını, onları en ağır (o hizmetlerde kullandıklarını izah etti! 'Ta o cinayettenberidir ki gökte her ay görürdükçe yeryüzündeki kadınların karınlarından hâlâ kan akmakta imiş! Cuhinin, sırf kadınlar tarafın. dan uydurulmuş bir efsane ola" rak anlattığı bu hikâyeyi çok dik- kate şayan bulduğumu ve hemen müthiş bir alâka ile dinlediğimi itiraf ederim. Zira buorman kadın kabilesim- de tevatür olunan hikâye, dikkat *İ edilirse, tufan hatırasından başka bir şey del Demek ki bu kabile (o tufanın hatrrasmı muhafaza etmiş bulü. nuyordu, Fakat kabilenin kadırları tufan gibi dünyanın geçirdiği en büyük İelâketi bile kendi menfaatlerine | doğrudan doğruya si Hindistanda dünyanın en eski insanları arasında Yazon: L, Busch 35 yılını vahişiler arasında geçirmiş bir Alman seyyahı Gökte her ay göründükçe kadınların karınlarından kan akmakta imiş | güre tahrif edi bee el Gariptir ki kadın yetirde ayın iki tane « bir tanesinin bir ateş şimşekle öl dürülerek arza düşmüş olduğu sa rih surette söyleümekteydi. Bura. dan hükmetmeğe mecbur oldum de tufan vakasını, gâ- rip efsaneleri arasında mu'alaza edebilmiş en eski insanlardan gel bu hikâye kabileni- zin ihtiyarlar: tarafmdan mı gak- lolunuyor? Yoksa civardaki başka kabilelerden mi işittiniz? diye sor dum. Cuhi: — Niçin başka kabilelerden i- şitmiş olalım? dedi. Bunu ta eski zamanlardanberi bizim kabile ara- sında söylerler! Hattâ bu hikâye- ye ait ilâhiler vardır. Yanık ve a cıklı dualar, şarkılar vardır. Bİ- — Senin anlat! tığın zim kızlarımız onları her zaman, | da 7 bu vakadan parçalar oku- ür ve ağlaşrıız! Cuhiyi tulan hâdisesi ve tufan insanları hakkında bir defada doğrudan erki yoklamayı — İyi ama, muhterem celi dim, Senin anlattığın bu hi bütün dünyadaki insanların bildi- Ki tufan hikâyesidir! Sen dünya. da bir zaman tufan denilen | bir felâket olduğunu biliyor musun? Cuhi hayretle: — Tufan diye hir felâket mi? Dive yüzüme baktı. Sonra şaş Xın .bir.halde: 4 Bu pe klemektiz? 245 4181 Diye sordu. , — Tufan dediğim benim. Ha ni canım şu ta eski (ozamanlarda dünya zelzelelerden sarsılmış. De nizler karalara hücum etmiş. Günlerce yağan yağmurlar her ta rafı suya boğmuş. Yer yüzünde hayat kalmamış.. (Devami var) Yazan: Hüsniye Balkanlı “Genç bir kadının defterinden, Ne zaman bir yalan söylesem « ki insan hayatta buna s mecbur Oluyor - lüzum söylediğim duyduğum büyük acıyı hatırla” rım ve daima içim sızlar, O yala, nr söylememiş olsaydım şüphesiz şimdi sevdiği ve o beğendiği bir erkekle hayatını birleştirmiş bahtiyar Okadınlar arasında o- lacaktım.. Şimdi betbaht mıyım?.. Büyük bir nankörlüğü göze almadan buna evet diyebi mümkün değil. Betbaht değilim. Fakat zaman zaman kalbimi ke- miren gizli acıya bakılırsa tama. mile de mesut değilim... Necati ile daha evlenmemiş. tim. O yaz mevsimini (K.) de- ki teyzemin yanında ele avuca sığmaz, şen, şakacı kuzinlerimle, bayramda arabadan salıncağa ko. şan küçüklerin berrak sevincile plâj, dans, sandal ve kır gezile- riyle çok güzel geçirmiştim.. Güzel, mehtaplı bir akşamdı .. Saçlarımızı, ince esvaplarımızı ılık, okşayıcı dokunmalariyle w- Çuran hafif, tatl: yaz rüzgârlarına karşı tarasm bir masasında beş Mavi ge. cenin sükünüu içinde uzaklarda çalman bir kitaraya arkadaşirk ©. den kadife bir sesin aşk nağme- lerini dinliyorduk. Bu güzel henkli sesin tesiriyle insanın kalbinde çok yüksek ve başka his. ler yaşıyordu. İşte bu esnada idi, gözlerim â- deta mıklanmış gibi bir noktaya takıld:.. Tarasın demir direkle. rinden birine yaslanmış, beyaz "- vapir uzun boylu, çok yakışıklı, endamlı; bir erkek vücudu. Arka- 8: dönük olduğu i« temiördüm..” Fakâl cazibe ile gözlerimi bu beyaz kostümden ayıramıyordum, Bu meçhul adam benim çok beğendi. dim ve günün birinde hayatımı birleştireceğim erkekte olmasmı tahayyül ettiğim bir tipti, Onu dikkatle tetkik ediyor- dum.. Işığın altımda, pırıl piril yanan a SAİR Yİ PİL ŞAR GN ARİ MEDENİYETİN BAŞLANGICI Yazan Dr. G. A. Sağlık bakımından düşünülünce, bitlerden korkmanın ma- mast pek büyük olduğu pek kolay anlaşılır. İnsanların tutu- Jabileceği hastalıklar arasında en dehşeti! olanlardan birinin, Medeniyetle medeniyetsizliği bir birinden ayırdetmek epeyce güç bir iştir. Meselâ, bugünlerde İs tanbulda iskarpinlerin üzerine bir lâstik giyerek sokaklardaki çamu * ru kendi yatak odasına yahut misafir gittiği evlerin salonlarına kadar götürmemek medeniyet alâ" meti sayılır. Buna karşılık mo idern olabilen ve sokakları tekmil asfaltla döşenmiş şehirlerde Jâstik giymek medeniyetsizlik alâmeti clur. ğmurlu mevsime mahsus saysa” nız da, medeniyetle medeniyetsizliği ayırdetmek gene güç” tür. İlimlerin her birinde o kâdar terakki etmiş, nefis sanat” Jarda pek ileri gitmiş milletlerin bütün bilgilerini tabrip va” sıtaları hazırlamak için kullanarak aylardamberi birbirlerini öllürmeye ve medeniyet eseri sayılan bütün iyilikleri ve bütün güzellikleri yok etmeğe çalıştıklarını gördükçe o mil- letlere medeni demek pek tikanm birçok yerlerinde, güçtür. Öte taralta, Asyanın, AF hiç bilgisiz, sanatsız aşiret insan” larının birbirleriyle hoş geçinerek rahatça yaşadıklarını dü* şindükçe onlara medeniye Hekimlikte, medeniyet! terseniz, medeniyetin nerede başladığın: gayet basit alâmet vardır: yerleşmesi... tsiz demeğe insanm dili varma; & medeniyetsizliği ayırdetmek is* tayin etmek için İnsanlarda bitleslen korkunun Bunlardan körkmak medeniyetle medeniyetsiz - liği birbirinden ayırdettirir. Onlardan korkan insanlar mede ni, korkmuıyanlar m eniyetsiz sayılır. Medeniyetle medeniyetsizlik arasında hudut teşkil eden bu alâmet size pek garip, belki de gülünç gelir ama, gayet haklıdır. Hekimlikle hiç alâkası olmuyanlar da bilirler ki bit lerden korkmak temizliğin başlangıcıdır. Medeniyet de her yerde temizlikle başlamıştır. PREKAST ENE A İİİ lekeli i hummanın bitlerle bulaştığını ve onlarla yayıldığını bugün bilmiyen kimse pek az kalmıştır: Yabancı bir bit ia- sarım vücudunda bir tarafını ısırır, hastalıklı bir adamı ısırır” ken aldığı lekeli humma mikroplarını sağlam adamın cildi Üzerine bırakır. Sağlam adam bitin ısırdığı yeri tırnaklariyle kaşıyarak hastalık mikroplarını oradan alır, parmaklarını göz“ lerine götürür ve mikroplar oradan kana karışır, sağlam 7” dam lekeli humma hastalığına tutulur. Lekeli humma harp olmadığı zamanlarda da bulunur. Pa” kat o hastalığın en büyük salgınları harp zamanlarında çık- mıştır. Geçen seferki Büy lar, o zZâmana kadar bu hi ik Harp zamanında yaşamış çlam stalığı görmemiş yahut olan memleketlerde bile lekeli humma salgınları duğunu bilirler. Büyük barpten unutmuş çıkmış ol a Rusyanın dahili karı * şıklıkları esnasında, 1918 ile 192? yılları arasında orada on milyon kişinin lekeli hummadan telef olduğu rivayet miştir. Bu seferki harpte de Polonyada binlerce insanın edil lekeli hummadan kırtldığını yakında gizeteler yazmıştı. Muharebe eden başka milletler arasında da Jekeli humma salgullarının çıkacağı, belki çıkmış olduğu, önceki muhareb muhtemeldir. Sebebi de aşikâr: Harp içinde göre, pek insarlarda bit korkusu kalmaz, onun için harbin ateşinden kurtulbuş olsa bile Jekeli kummanın ateşi ile Medeniyetin başlangıcı bitlerden okorkmaktır. Bitlerden korkan insanlar medeniyete girmişler demektir. Medeniyet - leri tahrip eden harpler de insanlarda bitlerden korku kalma” yınca meydana çıkar, Bu muharebeye sebep olan adamlarda bitlerden korku bulunsaydı hiçbir vakit harp çıkarmak iste- mezlerdi. Muharebeden korkmamak kahramanlıktır, fakat bitlerden korkmamak medeniyetsizliktir. Bit yiğitte olur, derler ama, bitler yiğitleri de öldürürler. denizi seyre dalan bu genç ada. mun demir direğe ihmalkâr bir ta. vırla dayanışında bile bir bâşka- ız vardı, o herkes gibi değildi. Arkaya taranmış sık kestane rengi saçları beni müteheyyiç & diyordu: Bu parlak saçlı, yakışık, hı, endamlı adamın yüzü de mu- hakkak ki çok güzel olacaktı. Fakat o sanki bana inat yapı. yordu. İşte bir çeyrektenberi harcketsiz duruyor, yüz! virmek istemiyordu. görmeden gitmesi düşüncesi, be- ni korkuttu. Bir kurnazlık dü. bir bahane ile yerimden kalkmak, masaların öbür tarafın. da ndolâşarak önünden geçmek ve bu suretle yüzünü görmek. Fakat ben plânımı henüz tat- bike vakit bulamamıştım ki çok şü odenizi seyretmekten vaz. geçerek başını bizim tarafa çe, virdi, Yanılmamıştım, kestane rengi kamaştırıcı bir çift gözle parla yan bu çehrede çok güzel ve asil çizgiler vardı. Kayıtsız bakışların: masaların Üstünde gezdirirken, bizim masa, da bir an için durakladı. Başiyle ha Kkuzinlerimi selâmladı, Yanımda oturan Nezahatı tüm.. — Bu kim Allah aşkına?. Bu suali, âdeta korkarak sor“ muştum, Onun evli bir adam çık. ması neşemi kaçıracaktı.. Nezahatın tuhaf tabintları var. dı. Birini sorduğum zaman, evli ise “Oh .derdi. çiftlik, çoluk çocuk & i ise yakasını silkeç “mandıra,, diye cevap verirdi. Bu beyaz kostümlü genç adam için sadece: — Sedat bey!- dedi. “Sedat!,, bu ne boş, vene& henkli bir isimdi. Küçüklüğüm. denberi (s) Ji isimlere karşı bir cazibe hissederdim.. Bana öyle gelirdi ki isimleri (s) ile başla. yan insanlar dünyanın en iyi in- sanlarıdır.. Beyaz kostümlü genç adamın İsminin (Sedat) olması, onu bana yakmlaştırıyordu. Dus daklarımdan dökülen sevinci sak. layamıyarik Nezahattan onun hakkında malümat istedim... O güldü: — Küçük serçeciğim, dedi.n Görüyorum ki bu Sedat beyle fazla alâkadar olmıya başladın .. Fakat onun aklikı, yüzündeki çizgiler gibi temiz, gözleri kadar güzel değil. O çiftlik değil, mam dıra değil, fakat bir Don Juan... Tehlikeli bir Don Juan.. Bu genç mühendisin düzüne lerle sevgilisi var. O kadar kur. naz ve şeytan ki kâh coşkun çap. kın, kâh samimi ve ağır başlı gö- rünür. Karşısındakinin ne ye pıp mutlaka kalbini çalar, Artık bu gibi işlerin mütehassısı olmuş. Fakat denilebilir ki, bu son altı ay içinde epeyce uslandı. Şimdi bir ecnebi kadınla beraber. yaşı, yor. Kadın nasılsa bu ele avuca sığmayan atmacayı tutmasının yolunu bulmuş, yakında da evle. neceklermiş... Bu sözleri hafif bir hürinle alemiştim. Bilmem neden bü nımadığım adamın hâyatının “âyesiade benim kalbimi sızla- bir çok şeyler vardı. Yaz sesimi geçmiş plâjların artık .adı kacmıştı.. Sular soğudu, kum iar ıslak, güneş isitmeyordu. Benim de bu eğlenceli hayata veda ile ailemin yanma dönmem Dizimi Yolcu salonunda elimde bilet hızla kalabalık arasında gişeden çıkarken içeri giren bir adamla çarpıştım. Ö: , arkamı gör mem, savruk bir tabiatım vardır. Bir pardonla geçecektim.. Fakat bunu söylemek için başımı çe virdiğim zaman kalbimin kuv vetle çarptığını hissettim. (Devamı var) şündüm,