Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
îrı—. %. [”Wflslerı A Hakikatten hayale... P[J(L 4 hede vaziyet geçmiştir, “Dün Belçika üzerinden bir Al, man tayyâaresinin uçtuğu — görül- müş ve tayyareye Belçika topları tarafından ateş açılmıştır. “Amerikan cumhurrcisi beya natta bulunarak, Amerikanm ha: be müdahale meecburiyetinde ke' pağından bahsetmiştir.,, Bunları dünkü veya bu. günki bir gazeteden mi okuyorum zan- nediyorsunuz? Hayır. Tam yirmi beş sene evvelki gazetelerin ha - berlerinden alıyorum ve bu sayanı hayret benzeyiş karşısında aklıma bir Fransız şairinin sözü geliyor: “Yarma bugün kadar benziyen hiç bir gey yoktur.,, Yoksa Lamartine'in, gölde sev. gilisiyle beraber sandalla dolaşır- ken: “Ey zaman! Dur! Artık Saatler geçmesin!, şeklindeki duası mı kabul olundu da bugün yirmi heş sene evvelki günleri yaşıyoruz? Yahut, — tavsanla kaplumbağa hikâyesinde olduğu gibi, —tavşsan diyebileceğimiz zaman yolda oya- lanmaya mrı daldı?... “Garb cephe, sinde mevzii bir hücu- askerler ma göeçmişlerse de tekrar istih- kâmlarına dönü- meye Mmecbur ol muşlardır. Cep- umumiyetle sakin Vir - Gül Sulh şartları sşimdiden hazırlandı Alman - poli- ı!mn Münih sü “ikastini hazırla, di dediği — Otto Btrasser, bu. gün — Paristedir e “Kara cep- he,, ismindeki Nazi aleyhtarı komitesile ça - lşmaktadır. Harbin ne kadar sü - rerse sürsün Almanyanm mağlübi- yetile neticeleneceğine emin bulu. nan Ştrasser nasıl hir muahede yapılacağını daha şimdiden hazır. lamış., Bu plâna göre, “Hitler düş- tükten sonra”, İngiltere ve Fran- sa Almanya ile şu şartlar dahilin- de bir sulh muahedesi yapacaktır: v Lehistanm ve Çekosloyakyanın İadesi, Bunlara tazminat verilmesi, Almanyanın federasyon halinde eyaletlere taksimi, Almanyaya müstemleke malla - rmdan temin için ayrıca bir mua. hede yapılması, Otto Ştrasser bü plânmna İngil. terenin ve Fransanın tasvibini ka- zanmak çin çalışıyormuş, bir yan- dan da bunları gizlice Almanlara bildirmek çarelerini arıyormuş, Sergiye alınmayan tablo dolayısile “Yanlış ki - tap,, tan sonra bir de yanlış hü- küm — meselesi ortaya çıktı: Üstad — Halilin bir tablosu re. sim sergisi ko- mitesi tarafından - ressamların İfrenkçe tabiriyle söyliyelim « fusar,, olunmuş. Bunun bir eski . yeni meselesi olduğunu, kestanenin çıklığı ka - buğu beğenmemesine benzediğini söyliyenler oldu, Burada üstad mı haklı, çömezi mi, onu da münaka- şa edecek değitiz. Bizce mesele şu: Yanlış hüküm verilmesi alkışla- nacak bir iş değilae de, herhakle, tashih edildiği takdirde, pek tabif olarak karşılenabilecek Lir hâdi . sedir, İnsan oğlundan daima hata çıkkabilir. Fakat, elverir ki yanlışa “yanlış,, damgası vurulsun. Mese- le halledilmedikçe ve herkes de - diğinde ısrar ettikçe kimin hata işlediği anlaşılmıyor; netice aksi oluyor: iki tarafın da hata İşledi- gi hissi uyanıyor. Bu da, şüphesiz, serbest tenirid fikrini öldüren bir şeydir. Müstehcen ne demektîr? VFranarz ro - mapedarımd a n Pierre Louys'in meşlraer bir e. seri olan Afro- dit türleçeye teredime olundu ve hemen son - ra, müstehcen ol mak suçü İle müddeiumumilikçe toplattırıldı. Bu hâdise, “müstehcenin tarifi,, meselesini tekrar ortaya çıkardı. Milletler cemiyetinin senelerden - beri uğraştığı “mütecavizin tari « fi,, meselesi gibi bu da halledile, memiş bir meseledir. İngilterede, —müstehcen Tesim meselesi münakaşa — olundağu bir sirada ortaya muhtelif kimseler *-Bir tahtelbahir tarafından ilk Batırılan gemi Amerikanm Hou- satonle harb gemisidir ve 1864 de lAmerikan dahili harbinde batıtıl. mştir, * Dünyada 3064 çeşit dil binlerce de lehçe vardır. En çok dil bilen adam olarak da İngiliz dil âlimi Sir George Grilerson gös- terilir. Bü âlim Hindistanm 179 dilini ve 480 muhtelif lehçeyi mü. kemmel biliyormuş. ve dir. Lâkin, içki muhipleri, sigan müziğini, dinlerken pasta, — çay, limonta gibi çerez veya mayilere pek alıcı gözü ile — bakamıyorlar. Rakıya düşkün kodaman bir ah babım, can sıkıntısından şikâyet ederken: — Kuru çalgının eğlencesi bu kadar olur!,, dedi. Gözlerim, önümde danseden çift lerden birinda, genç ve güzel ka- valyesinin kollarma kendini bıra- kan gelinlik çağına henüz girmiş bir krea takıldı. Düşündüm: Her. halde, o.. bu fikirde değildi! * Dünyada en fazla İkixz çoc:h İrlandada dağmaktadır. * * Dünyada her 100 erkak ümü. ya mulmabil 110 âmâ kadmm vardır. Körler için kabarık harfli kitablar icad eden Franımr Lowis Braille'de kördü ve bu usulü bulduğu zeman henüz 20 yaşmdaydı. * Hindistanda GÜ santim urzün- luğunda muz yetişir. * Bir istatistiğe göre, Amerika, daki çocuklearm dörtte biri (ölüm veya boşanma yüzünden) ya ana- sız, ya babasız bulunmaktadır. * Eski Misırlr cerrahlar ameli. yat edecekleri hastayı, başmm muayyen bir. noktasma * şiddetle vurarak bayıltırlar ve işlerini bu sürei'e rahatça görürlerdi, * Büyük denizler üzerindeki tay yarelerde yoleular zamanlarmı sn- atle değil, mille ölçüyorlar, tayya. rede yemeklerin 75 mil, kalhvaltı- birçok fikirler atmışlardı, İngilte- re gibl ahlâkçı bir memlekette böyle bir münakaşada ortaya sü- rülen fikirler şüphesiz ki son de - rece dikkate şayandır. Bunlardan birinde şöyle bir fikir ileri sürü- lüyor: “Çıplak bir kadın resmine bak. maya bir kadınm niçin hakkı ol- masın? Fakat kendisine bu hakkı verdiğimiz bu kadına bu resmi ko- casından Bsaklamak hakkmı da Görülüyor ki bu da her şey gibi zaman ve mekâna bağlı bir mese- fe, Birine göre müstehcen olan ö- tekine göre olmuyor. “Sesli mektup,, pulları — Sulh devrindeyken- - Almanyada OCkarılan yeni bir icaddan balıse, dilmisti: Artık sessiz mektub kal- kıyor, yerine sesli mektub çıkıyor deliyordu. İczd şundan Marettir: Postahaneye gidiyorsunuz. Bir plâk makinesinin önünde, kime ne sövliyecekseniz onu söylüyorsu- nuz. Sesiniz plâğa almıyor. Bunu bir zarfa koyup üzerine adres ya- ztvorsunuz. Postahane bunu gide, ceği yere götürüyor. Orada plâk ,mektubu alanlar onu gramofona koyup g&esinizi dinliyorlar. Bu “sesli mektub,, işinin, harb Üzerine Almanyada ne hal aldığı belli değil. Fakat Arjantinde hay- li flerlemiş. Bu plâk şeklinde mek- tublar hemen. hemen, “sessiz,, mektubun pabucunu dama attır « mış. Şimdi Brezilyada moktup de- yince akla hemen —hemen yalnız sesli mektub geliyor. Şimdi Brezilya hükümeti büu sesli mektublar için ayrı bir poslta pulu çırardı. Azami 200 kelime a. lan bu plâklar Arfantin dahilinde 1 pesoya gidiyor; Amerika dahili içit 1,25 peso, Avrupa için de 1,5 peso alryorlar, Arjantin postaları bu plâk mek. tublarm gördüğü rağbet üzerine işi daha fazla inkişaf ettirmeye karar vermiştir. Bu arada, telefon la mektub kabulü usulü ihdas ©- lunacaktır. Bu suretle postahaneye gitmeye de lüzum kalmıyacak. E- vinizden telefonunuzu açıp posta- hanedeki memuru bulacaksınız. O, telefonun ahizesini plâk dolduran makineye verecek ve söyliyecek . leriniz plâğa bu suretle kaydolu . nacak, Bu usul Avrupanm diğer birçok memleketlerinde de tatbika baş - landığı gün, pul kolleksiyoncuları için de yeni yeni pullar ortaya çı- kacak demektir. Pul meraklıları bilhassa işin bu tarafıyla alâkadar olmaktadır. — Pul moraklısı. Almanyada sinemacılar İşleri başında seferber edildiler Fransada harbden evval çevril- mesine başlanılan ilk film “Haki, kati arryan adam" isminde bir ko. medi filmi olacaktır, Filmin senar- yosunu Fierre Volff —yazmıştır. Başlıca artistleri Rakmu ile Yvette Lebon, Jagueline Delubar'dır. Harb başlıyalr üç ay oldufu hal. de Fransada film sanayiinin harb- den evvel olduğu rihi devam etme. si için hiçbir gşev yapılmış değil. dir. Fransız sinemacdları bunu memleket aleyhiade — görüyorlar. Meşhur Fransız sinema rejisörü Jacgues Feyder bu hususta yazdı- ğı bir makalede hulâsatan diyor larm 50 mil sürdüğünü söylüyor . lar, ki: “Alman stüdyolarında çu gün. lerde otuz bir film yapılmaktadır. ’E:_Wi!% Vezirlâzam Bayram gelenleri savdı Veziriâzam İsmail paşa ile Şey- hislâm Debbağzade Mehmet elen- dinin araları çok açıktı. Debbağ zade, ilk fırsatta İsmail — paşanın azline çalışacağını padişahın hoca sı Ârapzade Abdülvehaba söyle- mişti. Bu softanın rüşvet alıp ba- zı dalavereler çevirdiğini — sadra- zam zaten biliyordu. — Hattâ bir gün hocaya “Rüşvet ile bazı işler bitürdüğünü... haber — alıyorum. Bundan vazgeç,, demişti. Debbağzade ile Arapzade az bir zaman sonra kendilerile hemfikir bir adam daha buldular:Darüssea de ağası.. Veziriâzam bunu da birçok iş lere burnunu soktuğu için payla- mıştı. Vezirin müteaddit tenbihle- rine rağmen hoca ile ağa dalavere- lerini çevirmekte devam edegeldik leri bir sırada kendilerinin azlo- lunacakları haberi kulaklarına ça- Imdı. Söylenildiğine göre iş yal- nız azille kalmayıp uzak bir yere nefyedilmeleri mukarrerdi. Bir gece hocanın evinde - gizli bir toplantı yapıldı. Bunda Deb- bağzade ile Darüsseade afası ve diğer ülema da vardı. Hayli süren bu toplantıda Desbağzade şöyle dedi: — Bu koca “yani veziriâzam,, Anadoludaki zorbaları — ortadan yok etti. Sıra Sekban ve Saruca- ya geldi. Bunların da nam ve ni- şanını komayınca nöbet ülemaya gelecek.. Bunun için kocanın işi- nin işini biran evvel görmek gerek tir Yokda hirkar eiin mMünamaha edilirse elinden çekeceğimizi Allah bilir!, Hoca Arapzade de şunları ilâ- ve etti : — Azlimize kanaat etmez, an- cak katillerimiz ile müteselli olur! Hocalar böyle konuşup anlaştık tan sönrâ ertesi gün — şeyhislâm mazuül hoça Feyziyi alıp Bağdat nma yvardı, Padişahım hocası A- rapzade ile Darüsseade ağası da mectliste hazır bulunuyorlardı. — Bir müddet evvel rical kıt lığı vardı. İsmail paşa bu yüzden veziriâğzam oldu. Kendisi dünya- dan ve cenk ahvalinden bihaber, ehli garaz bir adamdır. Haline mü saade gösterildi. Nahak yere nice kan döktü. Gayri katli — vaciptir. Döktüğü kan fetvasız olup elbette azli lâzımdır.. Bu sözü de orada bulunanlar tasdik — edince Padişah: — Ya kim veziriâzam olsun! de di. — Boğazhisar muhafızı Musta- fa paşa ümuridide, yeniçeri oca- gından gelme, büçük — yaştanberi seferlerde gezmiş muktedir bir a- Belediye sıhhat müdürü Ankaraya gıttı Belediye Sıhhat Muduru Dr. Osman Sait, İstanbul hasta- hanelerinin ihtiyaçları ve sıhhat müdürlüğünün hazırladığı bazı talimatname ve nizammameler hakkırnida vekâletle temas etmek miştir . Bütün Alman rejisörleri ve artiat- lerile Ssinema teknisiyenleri bu fikmler için çalısmaktalırlar, Film. lerin hepsi neşeli mevzularda ko . medilerdir. Alman hükümeti sinema sana- yüle alâkadar kimselerden hiçbiri. ni orduya göndermemiş, hepsini ia- leri başmda seferber etmiştir.,. Tarihten yapraklar köşkünde bulünan padişahım ya- | üzere dün akşam Ankaraya git- | ismail paşa Nesil veneden boğduruldu? Bir müddet ağlaştılar... Vakit ilerliyordu. Kara sonra da İsmail paşayı... damdır. Her haline mütekefliliz. cevabını verdiler, İşte bu suretle Fazıl Müustafa paşa veziriâğzamlığa — geldi. Yeni vezirle eskisinin arası çok daha ar çıktı. İsmail paşa daha nişancılık zamanındanberi Köprülüler aley- hinde atıp tutuyordu. Hattâ ken- disi veziriâzam olduğu zaman Fa- zıl Mustafa paşayı Boğazhisardan kaldırıp Hanyaya bile nefyetmiş- ti. İsmail paşanın sık sık — şöyle dediği işitiliyordu. — Koca Köprülü ve kardeşi pa- dişahı sabi bulup Rumeli ve Ana- doluda mahsuldar yerleri kendile- rine temlik ettirdiler. Bundan baş- ka miriye faydası olmıyan Girit gibi büyük bir cezire için 300000 insan kanı döktürdüler. Elli bin kese altın sarf ve heba — ettiler. Köprülü ocağını söndürmeli, sülâ leterinin kökünü kazrmalıdır. Fazıl Mustafa paşa veziriâzam olunca bu sözlerin intikamını al- mak için fırsat kollamaya başladı. Bu fırsat çok gecikmedi. Hemşire- si yani sadrı sabık Siyavüş paşa- nın metrükesi olan kadın ortaya, çıkageldi: 4 — Ehlimin hazinesinde — bulu: nan beş yüz kese nükud — ve mü- cevherleri İsmail paşa — buldurup gasdetti. Şer ile eşyamı — isterim, dedi. Fazıl Mustafa paşa hemen şey- hislâma koştu, beytülmali müsli- mine hiyanet edene ne lâzım ge lir dedi. Şeyhislâm da katli vacip- tir deyip fetva verince sadrazam DUnraalıp Goğruca yemnlişeka ailti, | “Padişâh eyvelâ katlini * doğru bulmadı. Dava sahibinin istediği şeyleri vermezse katlolunsun der di. Bu suretle çıkan hattt hüma- yun Kapıcıbaşı Kara Bayram ile gönderildi, İsmail paşayı — bulan Kara Bayram dedi ki: — Padişah senden mirf mal ve yetimlerin ce- vahirlerini istedi. İsmail paşa şöyle cevap verdi: — G1 günlük vezirliğim zama- nıma ait hesapların tamamen mu- hasebesini gördüm, Kimse ile alırp vereceğim yoktur. Ne — bende mi rt mal var, ne cevahire vaziyet et- tim, Kız Hüseyin ağa ile yeniçeri a- ğası Hasan ol cevahirleri — beyaz ihrama sarılr mühriyle götürdüler. Baketım, gene mühürleyip sahiple- rine verin diye teslim ettim, ÂAn- lardan sual edin! Kara Bayram: — Vezirlik yaptığınız bazı mah fuz nükuddan 40-50 kese — akçe verin de kalbleri mütmain olsun bari dedi. İsmail paşa bu söze kızarak şöy le cevap verdi: — Veziriâzam değil, babası ko- ca Köprülü mezardan gelse gene sözüm budur. Ne akçam var, ne miriden yedim. Ne vermeye kadi- rim, ne olsa da veririm.. İşte son sözüm., Allahın emrine Trazıyım... Bu kati cevap üzerine — Karâ Bayram: — Biz de hatmi kelâm edelim diyerek koynundan fermanı çıka- rıp İsmail paşaya verdi. Paşa fermanı alıp okuyunca a- cı acr güldü: — Bunda padişahın su'nu yok, dedi. Bu fermanı — çelebicik yaz- Mmiş.. Sonra dostlarını çağırttı. Onla- ra gelen fermanı okudu. Bir m'id- det ağlaştılar. Vakit. ilerliyordu. Kara Bayram gelenleri savdı. İs- ma'l paşayı odasında boğup başı- nı Edirneye getirdi, Tarihçi '| yen zalın başından 1919 çe Eglenceli bir oyunu Fala inanan kimseler | her tarafında elân da cokı' | böyle şeylere inanmaman!” ye eder, fakat iİnsanlari bu:ıdd geçirmenin de müşkül rnhd kabul ederiz. Bununla btf 4 eğlence mahiyetinde fal, £ çt kadaş toplantılarında ho? fştt geçirme vesilesi olabilir © böyle bir fale bakma usulü: Hangi senede dağdumüf". | bir kenara yazınız. — Mest değil mi? Yazalım: 1899 n Bu senevi teşkil eden (8 cemedelin; 1 8 9 E K Yekün 27 eder değil M j rakamını seneyi teşkil edt? j larla şu eşkilde cemedili 1899 ! n w : E* "23 Yekün bu şekilde 1949 'd;;â Şimdi “falı” şu)l.g,ı.bl“rgaj 1899 senesinde doğduğt! “Ji büyük bir hâdise gececekt çaf talanacak, evlenecek, Hİf maruz kalacak, hattâ belk ü tir! Elde edilen Yakam içiNi” ga .ı duğumuz senenin ı'.ıkı*m'n çük çıkarsa o zaman da W ühp sene zarlında başından |" hâdise geçtiğini sozl:rl inikı ,Jİ“ Fal usulünüzün tecrübt olduğunu birkaç palaff' “isbat?' edebilirsiniz. BU sıralıyalım : TT Birineci hapolıon 1769 muştu, Üsulümüze mürat ) falına bakalım; | l 7 6 ıe?mn &ö tder, AÜ'M | vam edelim; | 1769 l Z 6 bt 23 Yekün 1815 eder. Bu !4 kika Napolyonun lıaya"" him bir tarihtir; o sene adasına gondenlmıştır- Üçüncü Napolyonün hi 1808 dir. ameliyeyi Y" 1 8 . 0 8 #11’ Yekün 17 edeı' Devami 1808 1 8 0 8 17 Bu yekün da 1848 9'1" Napolyon bu tarihte P tında en mühim m“" kaydederek Cı.ırıı!:uırrı!ls Rusyanın son Çarı 1868 de doğmuştu. A rib 4 y v :::,ı M ai a j ö 8 Elde edilen 23 rıtım“”r' 1868 i 8 6 8 23 '.',a Bu sefer elde edm“ | 1914 dür. Rus Çarı 1914 ola c'x sinin felâketini muciP | harbe girmişli. ÖJ Tayyare fabrik&” hırsızlık ö ,ı'f: Geçen hafta bu sütü Iıtdi mız polis bilmecesiniN | şekli şudur; Ti bi Levin yalan çoılem'şu wıd 2X3 mefre eb'adında P Id kadar ince (mıllme" dlf' biri kalınlığında) olsa ? l’:âıl H landığı zaman onunctü Dü nm da olur. Bu sebenle os sanalinin iki kapaği aras ması imkânsızdır. “. ııııîe landıktan sonra Ğ !h Kz r:" milimetre eb'adında n,ıiu olur ki, bu genişliği © dan sonra 2 sanlimelr? gel ) Bundan başka kâğtt; © 'saat kapağı içine