9 Aralık 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

[. — 49 — '& bir kanadı üzerine bir İlmeğe başladı. Haym îp Süratle iniyorlardı. Salyo bu sefer tam tay- lâk etti. % Yerinden kımıldama- deo bir şey görme “7 işitmemişti. — Lâkin Ütan h'lnleyır:n bu — inişten A İmkânsızdi. e111111 genç kızın şakağı- * Ve parmaklarile bir ço l k ? gibi onu okşadı. . (p Anda üç infilâk daha J artık bunlara lâkayt, İ kapadı _'" ona hiç bir “ zaman n Yakın, bu kadar itimat h:“ kadar kendini ona bı- hâlyde olmamıştı. le ki içinde bulun: k_îltlıkeden korkacak yerde hh' & istedi, Bir çılgınlık %üşman obüsünün ge- üçünü birden sema Ve tam böyle mesutken D;rîl etmesini temenni bi. akat derhal toplandı ve Yü * Utandı, elini genç kızın | .. ) m . Yaslanarak ve manzara- , & koyuldu. Üçünün bi Ümden kurtulmasına işte har, | Sebeb oldu. ( atn Mezierda — çok ker barajından daha ça. K için Gayyar — şimali Dkü ecnebi gaze- b d' okuduklarımız İ b İ ' J ApYa benzinsizlik- İ Cuma geçemiyor %wıı gazetesinin Hol - yuhmdnnıınldmu. 4"”-ııırıı:.ııııııg—eıı—ıaıırıtoıaııcııı- $ garb cephesine şiddetli Çepormnamasrmıı webkebi 9 Oduğu benzin buhrani » ç Gir, Almanyadan gelen İ Tüesa e temaslarda bu- *lan bir benzin müteahhi, | ı""hııtı:nıı istinaden, bugün hakikt? bir harbe girdiği LH ay sonra muhakkak ' & Pa Almanları T temenni ediyorlardı. N':ü.vlıoldnve vapür lhühsı&otd:ü. ©& göre, Finlândiya, üçte ikisl Alman- İsbememiş ve Finlân- da 10950 kişi Nidam -'3. a:,,,'n ahaliden 4.70, Avus- N Bohemyada da 3.250 - Nakleden: rethi KARLEŞ şarkiye istikamet almıştı. Şimdi Arden ormanları üzerinden uçu. yordu. Biraz sonra yavaş yavaş yük- seldiler. Haym üç dört tren say- dı. Sağda ışıklar görülüyordu: Se- dan... Dışarıya sarkmış olan - Alsaslı titriyor, dişleri biribirine vuruyar- du, Soğuk müthişti. Yavaş yavaş vücudunu saran uyuşukluğa rmr kavemet edemiyordu. — Kendisini biraz tenbelleşmiş, uykuda — gibi korkak, klorform tesirinde — imiş gibi halsiz ve mecalsiz hissediyor- du. Zihni faaliyeti yavaşlıyordu. Endişe ile karışık bir vücut ra. hatsızlığı hissetmeğe başladığı va* kit bunun sebebini bulması — için epey bir zaman geçmesi lâzımgeldi Ta:;yarede yolunda — olmıyan bir şey vardı; fakat ne? Nihayet — keşfetti: Yüzüne bir yanık kokusu geliyordu. — Fakat Haym gene kımıldanmadı. Yavaş yavaş zihninde nisbi bir vüzuh hasıl oldu. Devam eden u- yuşukluğu içinde pek de şaşılamı. yacak bir lâkayadt ile kendi kendi- ne “motör yanıyor!,, dedi. Birkaç saniye daha böyle geç ti. Sonra birdenbire, Haym vazi. yeti kavradı ve bu sefer — müthiş bir telâş ve endişeye — kapıldı. U- yuşukluğu birden geçti. Pervanenin müthiş hava cere yanile pilot bir şey hissetmemiş o. lacaktı. ÖOna tehlikeyi hâber ver- mek lÂâzrmdı. Haym öne iğildi, — tayyarenin gövdesi üzerine yüzükoyun yattı ve eliyle Gayyarın omuzuna yetiş- meğe çalışırken motör gürültüsü. nün boğduğu bir sesle hağırmağa başladı. , Yüzbaşı nihayet duydu. Başmı çevirip geriye baktı. Yüzünü bur ruşturdu ve haykrıdı: İ — Gördüm. " K 'Tekrar başımı çevirdi. Gazı kes U. “Tayyalc hemenm- iremen - gakuli olarak inmeğe başladı. - Motörü durdurmuştu. Tayyare taş — gibi infyordu. Haym evvelâ ormanım gittikçe büyüyerek üzerlerine doğru gel. mekte olduğunu gördü. Ölüm mur hakkaktı. Tayyarenin kenarına tutunmuştu. Fransuazın kımıldan" dığını hissediyordu. Haym eliyle onun omuzuna bastırarak — otur. mağa davet etti. Elleri birleşti. Birdenbire motör tekrar işleme- te başladı ve tayyare doğruldu. (Devamrı var) 9 V. . D -— Te Kadın bu kaplumbağalara ken- [ dini ısırtmamak için deliler ibi haykıra haykıra günlerce gecele.- ce uyumamıya çalışır. Fazsat en sonunda uykusuzlu - a mükavemet edemez, Sızar. O vakıt bu hastalıklı, aç kap - lumbağalar kadını 1sırırlar ve o müthiş hastalığı ona geçirirler. Ordan sonra kadında o pis, kemirici yaralar çıkmağa başlar. Ve böylece kadın, bütün vü - cudu bu fect yaralarla oyularak, yavaş yavaş ölmiye mahkümdür. Ölüm kanlumbağfaları tarafın - dan ısırıldıktan sonra kadın, ser- best brrakılırsa da, müthiş hasta - lığından dolayı, artık ölünceye kadar ona hiç bir erkek yaklaşa- maz|.. Bütün bu ceza ve işkenceler gösteriyor ki kadın kahilelerinde kadın ve erkek kıskançlığı bütün kabile erkektlerinin kendi hükmü altında olması kadınlarda aşkı öldürmediği gibi kıskançlığı da söndürememiştir. Bilâkis kadın hâkimiyeti bu kıskançlıkları da- ha geniş, daha serbest bir hale koymuştur. Hattâ, hemen hemen diyebili - rim ki, bu kabilelerde, yani kadın. ların hükmü altında yaşryan er kekler arasında, bütün faclalar, bütün ıztıraplar yalnız kıskançlık yüzünden çekilmektedir. Filhakika bu kabileler arasında bir karlının bir erkeğe âşık olması nadir ve mühim bir hâdisedir. En çok, biribirlerine rakip va- ziyette olan erkekler kadınlara â. şık oluyorlar, Fakat erkeğin âşık olması hk, de mühim şey değil. Nasıl b!z!ado kadınm ÂAşık öle masından ziyade erkelğin aşkı ek- seriya cinayetle biterse, orada da asıl kadınların aşklarıdır ki, müt. hiş hileler, çarpışmalar, kıskanç. lıklar ve cinayetlerle bitmekte - dir. Diğler garip bir cihet de şudur: Bizde tıpkı erkektlerde olduğu gibi, nasıl erkeklerin — dalma ka. dınlar arasında bir gözdeleri var- sa, orada kadmların 10-15 e çr kan erkekleri arasında — ekseriya wN | bir gözdeleri vardır. Bu gözde er- Hindistanda dünyanın en eski insanları arasında Yazan: L. Busch 35 yılını vabşiler arasında geçirmiş bir Alman seyyahı A Kadınlar ölüm kaplumbajlarıra ısırtılıyordu kekler de ekseriya diğer erkeklerin kıskaaçlıklarının yegâne sebebi- Gir. Kaltu sabizlerinde diğ » Tar Tıp bır nokta aaha vardır kı pek kolay izah edilemez: İnsan ilk nazarda — zanneder k bir kadının ne kadar çok erkeğ olursa o kadının o kadar çok iti: barı olmak lâzımgelir. Öyle ya bir kadın ya çok zengin, — yahut çok güzel olmalıdır ki kendisine hizmet eden erkekler o kadar çok olabilsin! Halbuki hakikat tamamile bu. nun aksinedir. Orada bir kadınır çok erkeği olması hiç de — itibare delâlet etmiyor. Bilâkis âdilik sa yılryor! Kibarlarım erkekleri azdır. Me:- selâ kabile reisi olan kadımmın kız ları olan prenseslerin — yalnız iki erkekleri vardır. — Bunların biri prensesin yanında yarım sene be. raber yaşıyabilir. Senenin — diğer yarısında da öbür erkek damatlık eder! Bu hal, hemen hemen, tek koca: lığa doğru bir hareketten — başka Ayni zamanda kadının tabiatte erkeğe nazaran tek kocalığa daha meyilli olduğu hakkındaki nazari- yeyi de teyit eder görünüyor. Fil hakika erkekle köpeğin ismi bir o. lan ve erkeğin itibarı bir — hiçten ibaret bulunan kadın kabilelerin: de az erkekli olmak bir kibarlık ananesi olduğuna göre, çok erkeğe sahip olmanın kadının tabiatin" de hoş bir şey olarak — görülecek bir şey olmadığı fikrini veriyor. sindeki bu çift erkekli olmak ki. barlığının bizim bildiğimiz mana: da bir kibarlık olduğu — zannedil- mesin, Zira bir senede nöbetleşe ancak iki kocaya sahip olmak hak kıma malik olan kibar prensesler diledikleri zaman kabilenin bülü: ğa henüz varmış ve riyazet dev. resini geçirmekte olan genç erkek- lerin klüplerine gidebilir ve iste- dikleri kadar kalahilirler! — Hattâ bu kabile indinde gayet mukad des sevaplardan biridir! (Devamı var) Ankaralılar ceketi nasıl Toprağı, kırı, tabiati sevenle;;, yazın mutlaka Baraja, — Çiftliğe, Söğütözü sırtlarına, bağlara gidi- yorlâr. Faxat, tabDiat aşkı ilikleri. ne işlemiş olanlar için,yaz da bir- dir, kış ta! Meselâ, ziraat — vekili Muhlis Erkmen, her pazar Anka- ra zitaat enstitüsündedir. Münev- ver ve edebiyatçı ziraat vekilimi- zi - edebiyatçı diyorum, — çünkü Muhlis Erkmen, yazdığı — küçük ve büyük hikâyeleri neşrederse bütün küçük ve büyük hikâyeci arkadaşların pabuçlarınm dama atılacağına kaniim! - ya bir Zo- ötekni kitabının sayfalarını karış- tıtirken, ya yeni çıkmış bir edebi eseri okurken, ya bir atın yelesi. ni okşarken, ya bir nadide — ağaç yahut çiçek fidanını tetkik eder- ken, lâkin hep enstitüde bulmak mümkündür! Pazar günlerini istirahat ile ve kâh radyonun başında müzik din- liyerek, kâh felsefe kitaplarını in. celiyerek ve Yenişehirin — temiz caddelerinde hava alarak geçiren- ler de vardır. Bunlarm — başında sabık ticaret vekili Cezmi — Erçin gelir. Onu, Trahatsızlığına takad- düm eden günlerde ya eyinde söy- lediğim vaziyette; yahut da akşam üstü gezerken bulmuştum. Kendi- sine karşı mesleki bir — yakınlık duyduğum. Cezmi Erçin - çünkü bir müddet gazetecilik de yapmış. tır - diyebilirim ki hayatın bütün zübdesini — felsefeye irca — eden olgun bir simadır. Ona göre, ha" yatta her sıfat arizidir. Asıl olan felsefedir. Rahatsızlığını da felse. fi bir tevekkül ile karşılıyacağını umduğum için — müteselli oluyo- rum. Pazar günlerini her türlü mese- lelerin bahis mevzuu olduğu mü. nakaşa meclislerinde geçirenler de vardır:Maarifçi mebuslardan Kâ- zımı Nami Duru üstadımız gibi.. Hocamızı Ankaranın neresinde görürsemi göreyim, mutlaka koltu- ğunun altında cilt cilt kitaplar, yeni bir “terim,,in halli davası İ- le meşguldü. Beyaz — bıyıkları ve gözlüğü ile çevrelenen yüzü, söy” lediklerine iman eden ve muha- Sütlü Kakao Sabah kahvaltısında sütlü kakao bu mevsimde iyi bir gıda olur: Bir kere, kakaosu; azotlu, yağlı ve geker olacak maddeleriyle mükemmel gıda- lardan biri olarak sayılır .. Madenleri temam olmamakla beraber bulunanların nisbeti hatırı sayılacak derecededir. Etlerimizin temeli olan potas. yom madeni yüzde bir gram, gençlik ışığını devam ettiren manyezyom yüzde 400 mili- gram, fosforu — 620, fakat ki eci ancak 90 olduğundan ikisinin arasında nisbet biraz bosuk, kükürdü bile 58 miligram.. Vakia insan bir kahvaltıda yüz gram kakao tozu yiye- mezse de, büyücek bir fincan südün içerisine iki kahve kaşığı kakao katılsa, saydığım madenlerin onldda birini bulur. Çeliği de yüzde 22 miligram olduğundan sütteki pek az çeliği hem arttırır, hem de südün manganez madeniyle birleşerek büyük işe yarar. Kakaonun büyük iyiliği 24,15 derecede alkalen olmasıdır. Halbuki — süldüm bu bakımdan derecesi ancak 2.98 olduğudan sütle kakao birleşince büyük fineandaki eiitlü kakanonun dört misli ağırlığınca ekmeğin kana vereceği ekşiliğini karşılar. Demek ki büyük bir fincan sütlü kakao ile -İştahınız pek açık olup ta « bir kilo ekmek yerseniz kandaki ekşilik ve alkalenlik müvazenesine halel yelmez. Başka bir iyiliği de yağ nisbetinin yüksekçe olmasıdır. Bundan dolayı çikolta çokyeıülduvüh karaciğere doîmmırsı Ma, sütlü kakaodaki sütün ve ot grem Yazân: kakaonun yağları bir araya gelince, İnsana kış mevsiminde lü- zumlu ısınma kalorisini verir, Sütlü kakaonun sütüne gelince, onun faydalarını tabil bilirsiniz. Yalnız başma, artık çocuük ölmıyan bir insanı besle- me kudreti az olsa da madenleri tamam olduğundan her yaşta İnsana çok faydalı olur. Gençlik gidası olduğunu yüzde 11.5 miligram manyezyom madeni « kendi çocukluğunu unur tarak sütün bu kudretinden şüphe edenlere bile - isat ede . “| Yüzde 0.3 miligram nisbetinde çinkosu züriyeti olamr * yanları endişeden kurtarır, Fakat sütteki madenlerin en ehemmiyetlisi yüzde 0.09 ( miligram nisbetindeki iyot madenidir,. Bunu insana, sütlerden | yalnız inek sütü verir. Onu, başka hayvanların südünde değil, anne sütünde bile bulmak mürikün değildir, çünkü anne yav. * rusunu - bu bakımdan - kanı ile besler. Bu maden troit gudde. sinin cevheridir. O guddenin de zekâyı işlettiği ve insana gü. ($ zellik verdiğini elbette hatırlarsınız. ÖOr. G. A. | Sütlü kakaonun sabahleyin bir faydası ida inıını uyan” dırması ve kakaorrun içinde teobronin bulunmasıdır. Bu madde böbrekleri işletmek için en krymetli ilâçlardan biridir. Zaten süt te böbreklere faydalıdır. Kakao ile birleşince böbrekler daha ziyade keyiflenir... Ancak bunların hepsi, şüphesiz, ifrata gitmemek şartiyle. Kakaonun bir defasından fazlası - bilhassa romatizmalrlara ve ktm sancıları çekenlere - dokunur, Bereket versin ki kaka- onun pek te ucuz bir şey olmaması ifrata gitmemek için bir sebeptir. Faka ttaze yumurta bulmalkı mümkün olunca sabah- leyin sütlü kakaonun içine - hoşunuza giderse « bir yumurta sarısı katmıya bir mâni yoktur , Duman çıkaran sütlü kakaomnun kibar kokusu da bu mev- simde sabahleyin insana başkaca bir zevk verir. Ankarada onbeş gun : DA e Meltağlü pazar gün- |leri nasıl eğleniyor ? ismall Hakki Uzuuçarş'lının uğurlu kaytolmuştu ? Yazan : Sabih ALAÇAM taplarını da iman ettirmek isti. yen bir fikir şampiyonu tesiri ve- riyordu. Lâkin Ankarada, pazar eğlen- cesinin progğramını çizinceye ka. dar, söz arasına çerez gibi kattık- ları hikâyeler ile akşamı edenler de vardır. Gene maarilfçi mebus- lardan İsmail Hakkı Uzunçarşılı üstadımız gibi... Ben bile, onun kaybolanı ceke- tinin uğurlu hikâyesi — yüzünden, kaç randevumü kaçırdım. Hissesi- ni söylediğim kıssa şu: Sayın İsmail Hakkr — Uzunçar- şılr, gençliğinde . pardon, — üstat ihtiyarlığı kabul etmez, talebeli- ğinde demek istiyorum “ yeni bir ceket yaptırmış. Önü sırtına ge. çirip hangi imtihana girse, on nu- marayı alıp dışarı çıkmış! Arka- daşları, ceketten gelen bu uğura dikkat etmişler ve günün birinde İsmail Hakkı Uzunçarşılı üstadı. mızın muvaffakiyet sembolü ka- yıplara karışmış! Herkes, ceketin peşinde seferber olmuş ve bu nevi şahsına münhasrı imtikan masko” tunu sınıfın dümencisi delikanlı. nın dolabında bulmuşlar! Meğer, hazret, pek yayakaldığı Tiyaziye dersi imtihanında kazanabilmek için, İsmail Hakkı — Uzunçarşılı üstadımız ile dargın olduğu cihet“ le, bu çareye başvurmuş Vakadan sonra, şöhreti hüsbir tün artan ceket ile bilâistisna bil, tün sınıf imtihana girmiş. Hattâ, bunların arasmda muharrir Bur- han Cahit de varmış Ankarada yalnız pazarları de, Zil, hergün — dahi çok - kalabalık olan yerlerden biri de Orduevidir, Erkânıharbiyei umumiye — ikinci reisi orgeneral Asım Gündüzü ai« yaret etmek için gittiğim Orduevi, hâki zabit kaputları ve dik göğüse lerin sembolü olan finiformalar İ le, üzerimde, bir karargâh tesiri yapmıştı. Fakat, Ordüuevinde, başka hiç: bir eğlence, istirahat ve konuşma yerinde şahit olmadığım iki müs- him husuıiyet gördüm: Sükünet Pazar günleri, Ankara sinema, lart ve İpodrom, hemen — hemen bütün Ankaralıları, bilhassa gençe ler ile kadınları sinelerine çekiyor. Çünkü, — sinema, aşk çağı — olan gençliğe hitap eden ve ipodrom da son moda tuvaletler ile süslenmiş kadınlara âdeta meşher — vazifesi gören bir eğlence yeridir. Akşam üstü, ipodromdan çıkan birçok seyirciler istasyon gazino" suna uğrarlar. Lâkin, Ankaranım gazino ve birahanelerindeki husu,; siyeti; “Meyhane — mukasst — görünür ) taşradan amma, Bir başka ferah, başka letafet vardır İçinde.,, Beyti ile ifade — olunan âlemi daha fazla, ikinci sınıf içki yerle" rinde bulmak mümkündür. Bura«- larda, şehrin biricik — işkembeci, sinden getirtilen sıcacık tuzlama" lara bile kavuşabilirsiniz. Fakat pazar yerinin dar sokaklarına giz- lenen birçok küçük lokanta ve köf teci dükkânlarında da rakı koku, sunu duyabilirsiniz. Dikkat eder“ seniz, bazı müşterilerin masasm" da, içi yudum yudum içiler mayi- ler ile dolu su bardakları vardır! Şehir lokantası, Ankaranın lüks ziyafet yeridir. Tabif — pahalı ve tenha! Lâkin, Yenişehirde bir, iki çal- gılı pastahane vardır ki — bunlar Ankaranın hergün ve her — gece rağbet gören toplantı mahalleri, “Lütfen sayfayı çeviriniz,,

Bu sayıdan diğer sayfalar: