mari MA EM e AM İŞİN 10 Amerika mektupları Kız ve erkeğin Üniversitede yanyana oku- maları mahzurlu mudur ? Amerikanın eski üniversiteleri bunun doğru olmıyacağına birer misaldir YAZAN : Andre Maurois 17 MART — SIRA VE SAYGI Dün, öğle yemeğinde ev sahibi bayan sağma tanımadığım bir misafiri aldr, soluna da memle- 'ketin en büyük üniversitelerinden birinin rektörünü oturttu. Ev sa- hibine, şeref mevkiine oturtulan zatın kim olduğunu sotdum. Ka dm bu bilgisizliğim karşısında şaşırdı, bara biraz da üzüldü ve — Mister W. — Peki ama bu Mister W. kimdir? — Nasıl oluyor da tanrmarsı- nız canım? Bu havalinin en zen gin adamı. — Demek bu adama rektörden daha fazla kıymet veriyorsunuz? — Şüphesiz, o olmasaydr, e tör bu buhran zamanlarında üni versite profesörlerine maaş vere mezdi.. Biz Fransada, paranın Ameri- kada ne kadar kıymetli olduğunu tamamiyle tasavvur edemiyoruz. Burada para tamamiyle hâkimdir. Çünkü Amerikada paranın nüfu- zuna karşı koyabilecek kuvvetli bir aristokrasi yok.. İdare nizamı derecelere ayrılmadığı için oda para ile mücadele edemiyor, A“ merika zekânın müluzuna hiç inanmadığı için İlim ve tefekkür erbabı da para hökimiyetine bo- yun eğiyorlar. Bu memlekette meslekten yetiş- “e sefir yok, küçük kademelerle m, “yarak yükselmiş rektör, va” hâkim bulamazsınız. A- KE, hattâ merikada hayata bağlanmış kili- sye ve rastgelin- mez, adaletin, Allahın ve ilmin kudretini temsil eden bu mücsse- seler de paraya bağlıdırlar, İçtimai bünyeleri mndil olan ve ferdleri an'an'anelere göre bir bir tehlikedir. Lord pâyesine eriş” miş İngiliz tüccarları, fikir sa - mumin hürmet etmeği ve yer öğrenmişlerdir, Ameri- mi henüz iktısad ölimlerini cumhuriyetlerinin eşiğinden dr garya atmadılar, fakat eski Rus beyleri gibi, şairlere uşak sofra- larında yer verdiler. Ve bu halin Rusyada nelere sebep olduğunu düştinmediler., 18 MART — DELLAS (Teksaata)i Öğle üzeri, şehir bir kar fır- tması ile sarsılırken Şikagodan ayrıldım. Akşam üzeri Sen - Lai şehrinden (Melsburide) pe tsırıyorğdu, soğuk gene İsanı sabah porbo A lele ni kaldırınca çiçek ağaçlar açmış m ilkbahar dekoru ile karşılaş “Dear, zenginliği derhal göze çarpan yepyeni bir şehirdir. Za- ten Teksas hükümeti Birleşik Amerika devletlerinin en mesw- dudur. Petrol kuyuları, tabii gaz membaları bu memlekete uzum ve devamlı bir refah temin etmiştir. Dellas geniş bir mmtaka içerisin- de gayet ehemmiyetli bir iktısa- di nâzım mevkiinde olan bir şc“ hirdir, Burası, tıpkı köyler arasmda buluman büyük bir kasaba vazi- —— görüyor. Dellas bu bavali- alışveriş şehridir. Bütün mi kadınları Paristen gelen robları yalnız bu şehirde bulur. İçerisinde oturduğum koskoca” man otel alıcılar ve satıcılar ile doludur. Otel koridorları âdeta bir çarşıyı andırır, baştan başa reklâm doludur: 872 numarali odada oturan Curtes Bros korse ve kemer sa- tar. Şapka süslerini 872 numara- k Mis Agvitten alabilirsiniz. 874 numaralı odada plâj elbise” leri bulunur. Dellas şehrinin kü- tüphanesi göklerde dolaşan bir binayı müstakilen işgal eder. Metropolten operası Otello ve Tanbavreri oynayacağını ilân e- diyor. Geniş, çiçekli ve ağaçlı caddelerin kenarında yeni evler var, Harptenberi dünyanın hiç bir memleketinde bu kadar bol Tuk ve bu kadar refah görmedim. likbaharın bütün gemi fağmen bugün kendimi mesu hissetmekten çok uzağım, ri pâdan çok fena havadisler geli- yor, ke era da benim kadar stırapla radyoyu dinliyorlar, Şikago, Paris, Londra ve Preğ| arasında havai bir mükâleme te . &sslis etmiştir denilebilir. Şikago | Avrupadaki (Omuhbirlsrins osu- al soruyor, onlar da cevap veri - yorlar. Harp olacak mı? Bugün | bütün Amerikalılar adeta har - bin olmasını temenni eder bir va. siyettedirler .Benim konferans! vereceğimi işiden ve Fransız ol - duğumu bilneler yolda ve otelde beni görünce duruyorlar, tersi - dütle yanıma yanaşıyorlar ve 50 - ruyorlar: “Acaba bu sefer Alman. ların daha f(azala ileriye gitmesini durdurmak mümkün olacak mı? Hür bir memleket, bir gece işer- sinde komşuları taralından ilhak edilirse dünyada sulhün devammıa imkân kalmaz.” Otelin önünde gazete satan adam kara haberler veriyor: “Holanda ve İsviçre teb- dit edildi.” merakla bir gazete al- dım, okudum ve müvezziin bağı - rışmı haklı gösterecek hiç bir se. bep bulamayınca ona çıkıştım. Bana verdiği cevap yalnız şu ol - du: “Memnun değilseniz gazetemi bana veriniz. Size paranızı geti ve- reyim.” Benimle mülâkat yapma. ğa gelen bir kadın gazeteciye sü « künet tavsiye ettim ve “eminim ki, dedim, Fransa bu anda Ame- rikadan daha çok sükünet içersin- dedir. Dillerimizle harp yapmak - tan çekinelim eğer bir gün hakiki harpten sakınmak mümkün ol - mazsa, Fransızlar, Allahin ina - yetile mükermrelen ve aslan gibi harbedeceklerdir. Fakat dövüşme- fe hazır olmıyan insanların've milletlerin tahrik edici sözlerle başka milletlere mensup insanla - rın hayatını tehiikeye koymağa hakları yoktur.” « SOUTH METHODİST UNİVERSİTY Dellasda çok güzel bir üniversi- te var. Bu üniversiteye bir de “Fransız köşesi” ilhak edilmiş. Profesörler beni davet ettiler, tale- belerile konuşmamı ve onların Su- allerine cevap vermemi istediler, Binaenaleyh bir saat sıkı bir istic. yap karşısında kaldım. Talebe ev. velâ ingilizce olarak sual soru - yordu, sonra tahsilleri daha ilerle- miş olanlar fransızca sormağa baş ladılar. İşte bana sorulan sualler. den bir kaç örnek: — Size göre Amerikan gençli - ginin terbiye tarzı Avrupa gençli- ği kadar ciddi midir? — Halihazırda en büyük Fran. sız muharriri kimtlir? — Hayatın ve Fransız tefek - kürünün müstakbel istikametini vazih olarak anlamak için hangi mubarriri okuyalım? — Hangi Fransız muharririn - de Fransada irade ve cesaret ba - kımından asil bir kütlenin vücu - duna dair kuvvetli deliller bulabi- lirim2? (Bu suali bana, bu üniver- siteye mübadil talebe olarak gön- derilmiş genç bir Alman kızı sor- du. Bu kız, pek temiz bir şive ile fransızca söylüyordu.) — Viktor Hügo Fransada artık eskisi kadar beğenilmediği doğru er Bu şairin gözden düşmesi haksız değil mi? —Anatol France'de eskisi kadar okunmuyormuş, öyle mi? — Avrupanm hürriyetini mü - dafaa hususunda Fransaya güve- nebilir miyiz? (Bu suali soran de- likanlıya bir sualle cevap vezdim: hürriyetini müdafaa hususunda Amerikaya güvenebi lir miyiz?) — Fransada kız ve erkek üni- versite talebesi arasında ne gidi münasebetler vardı cevap vermeden evvel Amerikada , kız ve erkek talebe aranndaki| münasebetleret dair izanat iste | dim. Bana Mi hususta çok istifa - deli ve zevkle okunur küçük bir| fisale verdiler, Amerikada hemen daima kınar erkeklerle aynı mü- esteselerde okuyorlar, fakat Den bu müşterek tat iyi netice verfifine kani değilim. İki cinse! Öldükten sonra yaşayanlar: Napolyonun kumanda Mareşal Ney Kurşuna dizilmekten nasıl kurtuldu ve Amerikaya kaçtı ? Bugün biri Pariste, biri Amerikada olm üzere Mareşal Ney'in iki mezarı var- Napolyonun generalleri içinde en mahiri, en değerlisi olarak ta nman mareşal Ney resmen, kral on sekizinci Lwois tarafından, kur- şuna dizilmek suretile, idam eğik miştir. Fakat, balk, hattâ tarihçi. ler arasındaki kanaate göre, ma“ reşal Ney bu “idem,, esnasında ölmemiş ve Amerikaya kaçarak u- zun müddet orada yaşamıştır. Hâdiseyi şöyle anlatırlar: Mareşal Ney, Napolyon Elbe adasından kaçtıktan sonra Ogene onun ordusuna iltihak etmiş ol maktan dolayı, idama (o mabküm edilmiş ve bu karar (o kendisine © kânunuevvel 1815 gecesi bildirik mişti, Ertesi sabah idam meyda nına marçşalın, metin adımlarla geldiği görüldü. Mareşal Ney, gözlerinin bağlanmasını — İsteme miş ve iki elini göğsünün Üzerine götürerek: -—— Askerleri diye (o bağırmış. Tam kalbime. nişan alın! Yaşa. sın Fransa! Ateşi Kendi idami için ateş © emrifi bizzat kendisi veren mareşal bir müfreze askerin tülekleri patlayın ca yere serilmişti. Bu suretle mareşal Ney idam & dilmiş ve ha hikâye de tarih için burada bitmiş bulunuyor. Fakat, mareşalın bu idam esnasında öl mediğine inananlar söyle diyorlar: Askerler, bu büyük kumanda" nı çok sevdikleri için veya kendi- lerine başkaları tarafından veri len emir üzerine, mareşalın başr nm üstüne nişan almışlardı. Kur. şunların hiçbiri Neye isabet etme- di. Mareşalın nüfuzlu arkadaşları derhal onu gözönünden kaldırdr lar gizli o bir surette Fransadan kaçırarak Amerikaya yolladılar. On dört gün sonra, vaktile Neyin ordusunda çarpışmış (ve şimdi Fransa ile Cenubi Karolina (4 merika) arasında işliyen gemide çalışan bir mütekait Fransız bah riyelisi vapurda eski kumandanı nı görünce tanıyor ove kendisini de orduda selâmladıkları şekilde selâmlıyor. Ötekisi: — Beni kime benzettiniz? di ye #oruyor. Eski asker: — Siz-mareşal Neysiniz, diyor. Bizim eski kumandanmmız. Diğeri: — Hayır, yanlışınız var, Mare. şal Ney iki hafta evvel Pariste £ dam edildi, diyor ve derhal arka sını dönerek kamarasına gidiyor, dört saatinde yanyana kalırlarsa rengin ve ihtiraslı bir his Alemi içersinde yaşarlar ve ciddi işlerle uğraşacak vakitleri olmar. Bu Sx retle geçen dört tahsil senesi o ka- r? Bu sSuale| dar tatlıdır ki ondan sonra hayat kendilerine çok acı ve çok hezin gelir, galiba Amerikanın eski üni- versiteleri de bu fikiri. Ora'a-da kızlarla erkekleri avtrryorlar, Har vard, Yale, Prmoceton tiniversitele- ri yalnız erkeklere ve Bryn Mavr Yassar, Snuth üniversiteleri yal - nız kızlara mahsustur, Bu üniver- sitelerde tahsilin dahı "Ti vt Zu bütün Amerikalılarca kabul e. mensup çocuklar günün yirmi | dilmiştir. Charlestona gidinceye ka dar hiç dışarı çıkmıyor. Gemideki hâdise pek emin olma makla beraber, 1816 künunusani- | sinin 29 uncu günü Cenubi Karo- linada Charleston şehrine - Peter Stuart Ney isminde birinin ayak bastığı sabittir. Mareşalın “ida mından,, kırk iki gün sonra Ame. rikaya gelen bu zat iki buçuk 5e- ne hücra bir köşede, kimse ile gö rüşmeden, bir ingilizce muallimi olarak yaşamış, yirmi yedi sene mn bilhassa Fransız (o ihtilâline ve Napolyona dair kitaplara çok merakir, olduğu görülmüstür. Bununla beraber, kalabalık şe. hirlerden uzak yaşamasına Tağ men, bulunduğu Georgetown ki tübesinde, 1819 senesinde, Fram sadan oraya gelmiş olanlar kendi- sini tanımıslardı. Fakat (Peter Stuart Ney bu Fransizların ken disi için mareşal Ney dediğini dür yunca derhal Georgetovndan ay. rılmıştır. Gene cenubi Karolinada, Floren ce şehrinde yaşamış (olanlardan John A, Rogers isminde bir zabit söyle anlatıyor: “Peter Stuart Ney bizim eve ilk defa 1819 da gelmişti. Babam onu hususi mmallim olerik tutmuştu. Babama kendisinin bir (o Fransız den siyasi * “ sebeble ayrıldığını söylemiş, !. ..t başka izahat ve remiyeceğini de ilâve etmiş. “1821 de bir gün sınıfta onun dersinde idim. (Çocuklardan biri öldüğü haberi vardı. Ney bu ha beri okuduktan sonra yüzü sapsa- ri kesildi ve düştü (O bayıldı. Ço cuklar yüzüne su serptiler, ayılttı lar. Kendine gelince (o mektepten çıktı, evine gitti, O gün e kadar dışarı çıkmamış ve kucak | kucak bir takım kâğıtları yakmış. Herhalde bunlar kendisinin hüvi- yetini İsbat edecek vesikalardı. “Ertesi gün Mr. Ney, mutat olduğu halde bize derse gelmedi. Babam merak etti, aramağa git” İ ti. Kendisini boğazımda bir kesikle bulmuş. Gözüne (yerde bir kırık traş bıçağı ilişmiş. Herhalde, br çağın kırılması onun hayatını kur tarmış olacak. Babam ona bu ha” hareketinden dolayı çıkısmış. Mr. Ney. “— Bilmezsin, dostum, demiş. Napolyonun ölümü ile hayattaki son ümidim de söndü. Amerikada mareşal Neye rast” ladıkları haberi Fransada da dur yulmuştu. Bunun üzerine Melady isminde bir asilzade (kral Louis Philipe maresal Neyin kaçtığı sa” hi mi diye soruyor. Kral şu garip cevabı veriyor: - Siz de, ben de masonuz. Ma. resal Ney de masondu. Bu arada, mareşalın idamı ka- rarı üzerine meşhur İngiliz kw | mandani Vellington dükünün kral | on sekizinci Louis'ye gelerek affı J için ricada balunduğu da hatırla tulır. Pilhakika, dük de bir mason du ve kralın, bu rica Üzerine ma- reşalı idamdan kurtarmayı bizzat kendisinin istemiş olması da muh- temeldir. Mareşal Ney hakkındaki bu şa. yanı dikkat hikâyelerin en mühim mi, şüphesiz, onun son ( sözlerini nakledenlerin söyledikleridir. Şi- mali Karolinada, Davidson şehrin den Thomas D, Graham isminde- ki bir adam şöyle diyor: “Ben Peter Stuart Neyin hasta lığında kendisine bakanlar ara sndaydım. Son nefesini vermek ü- zere iken doktor Locke kendisine: — Mr. Ney, dedi, pek kısa bir ömrünüz kaldı, Sizin kim ok duğunuzu kendi ağzınızdan öğren mek isterdik. Bumm üzerine Mr, Ney, sakin ve kendine malik hir halde, dirse. fine “dayanarak doğruldu ve Lo “heye hakarak: — “— Ben mareşal Ney'im, dedi. “Bü, onun son sözleridir... Bugün Paristeki meşhur Pere La Chaise mezarlığında bir mer mer taşım fzerinde şu satırlar o kunur: “Messina ve Moskova prensi Eichizam dükü, Beresina kahra- manı Michacl Ney'in hatırasına, Oradan binlerce kilometre uzak- ta, şimalt Karolinada, Salisbury civarında Third Creek kilisesinin avlusünda kaba bir taş üzerine de Şunlar yazılıdır: “Fransız ihtilâlinde Napolyon Bonapartın ordusunda açrpışmış olup 15 teşrinisani 1845 da 77 ya şında olarak ölen bir (o Fransızın hatırasına.,, Bu Jaş, münzevi mektep mual. .YENİTESLİMAT MEM EZ İTİ side. Herkes tarafından öldü zannedildiği halde yaşayanlar yok değildir ve tarihte bunların birçok misali kaydedilmiştir.Bu- rada meşhurlardan birinin meraklı hikâyesini okuyacaksınız m DAHAYUKSEK FAâiZ,DAHA EYi ŞARTLAR TEMİN E HULANTSE BANKU ii my yeri göstermek! j nan kanantince gifi tini Paris mezi taşlardan daha hakiki ret etmektedir. Kibrit kral" Lincoln'un * “Öldükten sonf? gemi de kibrit kral ıse ger ile Amerikan © colu'un katili John dur. Yirmi yaşında “€ e ra kadar bir paf# gelen İvar | Krei, ayari da çalışmış ve Esref man birkaç vene KY nayiinin başında miştı. Bir vakitler bez manlara, demiryÜ e lara, bankaları, ocakir-ına pon devletlerine borç PE ger nihayet ins SÜİİ verilen bir tihar ettiği bildi”. bugün onun, sefi, hâlâ sağ olduğun dır. Abraham Li Vilkes Booth emini nedildiği gibi, 9 e) yaralıyan suj j kerler tarafında kaçmış (yahut Kö de edilmiş) “ Saint Helen ismile —. 1903 de Ol öm co yn