29 Ekim 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

29 Ekim 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

B — — 15 — : u:;md“ Bir telgraf ge- | '. $ bunu açtı, göz e bağırdı: Var. Onu bir daki- | %sakinane. hattâ ?üm iyane — gülümsü- hlçbır endişe alâ Öna, Göze başladı: kllndî.a devam etmeniz ? K Tanızı tetkik et * deılmıs Sizi to AYyafınızı kısa ötes bu — kundura | 3'& Ü îhp letkık edilmeyince topallatan — bu | %%ı l %“ Nasıl izah eder (| Fasıt, Almanlar tara Wt Ve gönderilmem » % Wurmu;ıuı"î İ t îurlarm buna na: | v=ı;_. SAtn da izah edebile- | M Bidince başka şe- L Weşme h.-..ıkum ! %l 'W “îamk bır kundu: | Bî!' ımq:""rîlbılr:iınız' " deu Usta kun % ” ; Meselâ Billar.. j % ? Size haber vere- %&mı itiral etti. î M%% he sordu: . — " Smit mi? Kim bu l 'M“kilıaıten Alman % Şmit olduğunu %“nuz! ) İnanılacak “mourdtup, “Gy ediyordu. latı.,x ap | 1: N Dir şekle giriyor- lıî Ana İi kızdı; . % 'Sirl Siz, arkadaşı: %NM;S“ vaziyettesiniz. Tz hüviyet çok telhi Süst Labart bizce Pa KA ğc OBE z - j Mn-”lı İtrinizin bu bizce D&"m ak izlerine Ü Güke | Letkik edeceğiz. '.: İşledizinizi bili: Ki DBahx girerim ki ?' % g. r *ıu:_ımı ututmama | lül ederim, â &h'llğ:* Kâtipler ken: ırar ' .lnülhak kıs kıs gül- (A u erEcek cevap bu 4” ü el “l cvap komik Doh L Muhayereye her df."ıl maznun: y | ıı Hl ['ııı—ıı esirle Yâl' ' Bıı 'Rı ""'3 andaki sahne- Siildi, itkemle Ve İ n '(ua'î Lahz:hn daha söze Jî b:l?z '? konuştu: ıf =.,, mam;z-, sabırsız- y Yüzbaşım, —de *1 !ü“i baâlamıştım Ma- F ?ehh Yanında hüviyeti fı | k%ı% Tdlin, Ben si % ! Haymım, İstih: İi SAak seterber edil W | apn STEnten merkez TMensup —bulunu: İyuh ve Fran ,j y%. “GİRE (iahafda veyahut h i aa niz böyle bir Ü 6 Bî.ııı irla g Hüduğunu isba- B da beni yüz: ; kalmaz, Nakleden: Fethi KARDEŞ — Bunu daha evvel söylemeliy- diniz, — Şmitin sizce yakalanmaması nı istiyordum. Almanyaya döndü- ğüm zaman onun lehimde şallade ti benim için kıymetliydi. Fransa: da yapmağa memur olduğum va- zilenin yapıldığına o catilı bir de“ lil teşkil edacekli. Ah yüzbaşım ah! Başka — türlü hareket edemezdiniz, fakat Lenim için çok lena oldu. Zabit, cevap vermeksizin, lonu açtı: — Bana Parisi veriniz. Atele o tacak, her müşülenicisn evvel,. Telefon kapandı. KHaym devam etti: — Sizı tebrik ederim yüzbaşım. Şmiti çok mahirane İtiral ettirdi- niz. Fakat benim üzeimi arayan memurlarınız sizin gib: üstat çık- madılar. Kundurama — #ak.adığım bazı evrakı bulamadı.ar. şırtmak üzere, soma - söyliyecek- şrilmak Üüzece, sonra — söyliyecek- tim, İtiral ederim ki ev.Hnuz e ni şaşırtmıştı. — Hallıınız var. Ix — FRANSIZ CASUSLUR lleAI“l İMENKEZİ — — 38 Tikkânun 1915 — Parisin Sen _]erm en sokağında: ki bu mütevazi — “Kele2pir eşya, mağazasında bu eski ve büyük gar- droba ne kaüdar da çök | müstemn çıkıyordu; hezgün — birkaç lane! Dükkân sahibi yeni müşteriye: tele TEŞ- İ — Çok müteessilim — elendim. etikete bakın. _ — Belki de benim için satiimış- tır. Müsaade eder misiniz baka- yım, — Hay hay efendim. Dükkân baştur. Bu garip dükkân sahibi gülüm- bıraktı. Haym onun kapı önün- de etrala göz kulak olduğunu gör rünce dolâtın kapısına — iki dela vurdu. Kapı açıldı. — İçeriden bir adam kenara çekilerek Hayma yol verdi. Dolap, dıvardaki gizli merdive- ni örten bir mazkeydi. Merdive- nin yukarısında Haym bir odaya girdi. Peşini takip eden — adama dönerek: — Yeriniz dün2k burası yüz: dedi, bu dolap satıldı.. Üzerindeki | “velverile kardeşiniz rahiple başım, dedi. Hiarp içinde bir gün buraya geleceğimi eklima bile ge- HABER — Akşam Postası HKT OA U Ca LEğRİ L ' A ür , aü a Hınılıslanda dünyanın en eski insanları arasında -— Yuzan: L. Buseh 35 yılımı vahşiler arasınıla geçirmiş bir Alman seyyahi Tufandan evvelki insanların nesli hâlâ y.şıyor! Dezi Sen bunlara da inanmıyorsun wahat Hindistanda bunu da göz <erinle gürmen müm&ündür! Zıra arz insanları gözleri görmediği şe) | şere, tıpki hayvan'ar gibi, inanar mazlar, biliyorum! Kekeledim: — *Blayırcı takatık Billa - Ruti madeni ışıklı göz ecini hiddetle kovuklarında — gez: dirdi: — Fakat, gözlerinle — görebilir. ünl. diye bağırdı. Burada Tulan nsanları halâ vardir! Onları — göz sinle göcebilirsin! Den de heyecanla yerimden sıç: udim ve kendimi tutamadan ha; kırdimi: : — Tulan insanları mı? — Evet! — Nerede var bunlar? — Hindistanda,. Hindistanda! Hemzn hemen bütün varlığımı yarsan bir heyecanla sordum: — Tufan'an evvelki insanlar. Tufandan evvelki — misanlar.. Oh! 3üha - Ruti! dems": Tulandan ev- vellir insanla dünya yüzünde hâ- .â var, öyle mi? Buha - Rutinin yüzü şimdi büs- rütün korkunç bir hal almıştı. — İövet! dedi. Elbette! — Hindistanda bunları. görebi- lecağimi söylüyorsun! Buha . Ruti bunu — son derece merak ettiğimi senden asla gizle- mem! Bu insanları herhalde gör- mek isterim! Acaba bunlar Hima- iâyada mı yaşıyorlar? — Hayir! — Fakat herhalde onun civarın :la ol:a gerek! Z.ıra iddia ettiğin lan evvelki insanlar da onun ci- tirmemiştim. Hattâ bir aralık sizi hiç görmiyeceğimi bile tahmin et- miştim. Mülâzim Komparsın ro- beni tehdit ettiğini hatırlıyor musunuz? O zaman epey bedbin olduğumu itiraf ederim? (1) (Devamı var) (1) İki ay evvel bu sülüumlarda telrike edilen “İşdal altinda,, To- mamıma mMüracaal.. “âarında kalmış olacakıar! Buhâ - Rutı tekrar etti: — Hayır! | — Peki, bunlar şimdi — nered: yaşıyorlar? ! Buha . Ruti birdenbire sustu Mmadeni parıltı!ı gözlerile yüzü- ale Şarip garip bakıyordu. — Bir hüddet böylece baktı. Sonra alçak bir sesle âdeta mı "ildanır gibi : : — Bü insanlari hakikaten gör mek istiyor musun? dedi. — Evet, O daha esrarengiz gaşını salladı: — Hiç görmesen daha iyi! diye mırıldandı. — Niçin? Buha - Ruti söylemekte tered- düt ediyor gibiydi. Bır. müddet dalgın bir halde düşündü. Sonra dudak arını büktü: — Hiş görmesen daha iyi! diye tekrarladı. — Fakat niçin, Buha - Ruti? — Çünkü dehşet duyacak—"—ın? — Dehşet mi? — Dehşet mi? — Evet.. bir tavırla — Fakat niçin anlamıyorum! Çünkü bu insanları hiç ta- savvur edemiyeceğin bir halde gö- receksin! — Göreyim, ne olur?.. Ben de tahmin ediyorum ki herhalde bu insanlar, eğer hakikaten, tufandan evvelki insanların nesli ise, şüphe- siz, pek çok hayret verecek cihet- leri olacaktır! Fakat herhalde bu, benim onları görmeme — bir mani t a | şiil e şı.îı&-qqnfa—qm Sönra heyecanla ilâve ettim: — Muhterem Buha - Ruti! ben sana hakikatt söliyeyim mi?.. Biz. lünyadaki diğer insanlar, henüz arzın üzerinde böyle tufandan ev. velki zamanlardan kalmış insan:- lar yaşadığından haberdar bile de- ğiliz! Esasen bizim âlimlerimizin büyük bir kısmı tulandan evvel insan oldugunu bile kah-ı' etmez- ler! Buha - Ruti acı bir tebessümle güldü: .“ıııı (Devamı var) | * * Arkdddş Gece o kadar güzel, hava o ka-, Jar lâtiltli © "” arkadaş, davetli yulunduk! 1 evden çıktıkları va; at yürümek zev” nden kendilerini alamadılar.Cıgaralarını yaktılar ve yanyana yola koyuldular. — Sessiz okaklarda ayakları — kaldırımları lövmeğe başiadı. Ethem: — Samiyeyi nasıl buluyorsun? dedi. Naci cıçarasının dumanını salı- verirken istihlafla söylendi: — Sevimliice, fakat manasız bir | KAZ Arkadaşı sinirlendi: — Sen hep böylesindir, herkesi aakır görürsün, Çünkü, dünyaya vabandan sonra gelmek, onun ser vetine tevarüs etmek taliine maz- hbar olmuş bulunuyorsun. Serveti- ni ne yapacağını — bilemiyor ve hayatını budalalıklasla geçiriyor- sun, Mütevazi kimseler seni alâ- kadar etmiyor. : Mahir bey ailesi zengin değil, binaenaleyh kızları — Seniha da lanasız! Seni bu akşam onların wine götürmem, ortahalli tabaka çiade temiz bir aile yuvası göster iek içindi, Bir saniye bile canın sikilmiş görünmedi. Ayni zamanda sana Samiye gi- bi bir genç kızın serveti — olmasa bile zekâsı, neşesi, cazibesi olabi- leceğini isbat etmiş oldum. Ne gü:- zel kız değil mi? Endamı, dudak- ları, gözleri, saçları harikulâde! — Hayrola? Âşık mısin yoksa? — Ben de sana ayni suali sora- bilirim dostum. Orada geçirdizi: miz üç saat zarfında gözlerini Sa" miyeden hiç ayırmadın — gibi bir şey; buna dikkat etmedim mi sa- nıyorsun? Ancak, şimdi onun ca- i n uza qııdmmkı heyecanına pişmansın, Biraz ev- velki zevki selimine ve hüsnü inti- habına teessüf ediyorsun? Yeni- den zengin mirasyedi gibi düşünü- yor, insanları servet;erine göre mü taleâ etmeğe başlıyorsün. Samiye güzel ama manasızmış! Hayat se- ni şimartmış dostum! Ethem ile Naci ta mektep sı- ralarında arkadaş olmuşlardı. Ar- kadaşlıkları, aralarındaki içtimai mevki farkına rağmen — sıkı bir | dostlu': halinde senelerdenberi de- vam etmekteydi, Ethem bir ticazet nanedce Memu.cu. Naci ise zanâ nını boöş geçiriyor, müthiş — cani sıkılıyordu. Servetine rağmen me- sut değildi. Hemen hemen her akşam bulu- şuyorlard:, Naci arkadaşını eğlen ce muhitlerinde dolaşlırıyor, Et- hem ise © /a sıra onu tanıdığı aile- gerin evlerine götürüyordu. Genç ve eğlenceden usanmış, mirasyedi bu aile muhitlerine girmekten, süy lememesine tağmen, hoşlanıyordu. Bu akşam da Mahir beyin evin- de çok hoöş vakit geçirmişti. Fakat düşüncelerini saklıyor, — arkadaşı- nın hiddetli mukabelelerini davet ediyordu. Düşüncelerini gizlemek- te devam ederek arkadaşına cevap verdi: — Ben şımarık olabilirim. Fa- kat döstum, sen de pek basit dü- şünüyorsun! Ethem kızdı: — Evet, basit adamım. Çünkü saadeti elde etmenin kolay oldu- Buna kaniim, Sen ise zavallı . bir budalasın. Sana acıyorum, Saadet elinin altında duruyor. Fakir, fa: kat temiz bir aile kıziyle evlenir- sen sadık bir hayat — arkadaşmına kavuşmuş olursun. — Halbuki sen evlensen bile seni sevmiyecek, sü- sünden başka şey düşünmiyecek, tavuskuşu kadar gösterişli ve onun kadar boş bir zengin kızını tercih mı edersin? İki arkadaş bir müddet sessiz- ce yürüdüler, Naci düşünüyordu. Nihayet mırıldandı: — Belki de sen haklısın. — Tabi haklıyım, — Samiyoeyi babasından itti - yeceğim! Ethem birdenbire durdu. Elile arkadaşının kolunu tutarak: |— Hayir Naci, © ölmaz. İste - diğin kızt iste, fakat onü asla! Sana şimdi itiraf edebilirim: Ben Samiyeyi seviyorum ve onunla ev lenmeği aylardanberi düşünüyo , rum. Mütevazı , malf vaziyetim dolayısiyle şimdiye kadar işi bâ- basıma açmağa cesaret edemedim Lâkin yakmda işlerim yoluna gi- recek, Fazla çalışarak istikbali - mizi temin etmeğe muvaffak o . lacağım, Naci, bana bu fenalığı yapma... Benden Samiyeyi çalmak bir al- (Lütfen sayfayı çeviriniz) n #LÂNŞ "4 II İ e kontrol saati F: la conciergerie (mai. son du portier) a la siröne (indigue Je commencement et la fin du travail et trans- met les signaux d'a, larme) b le tableau dü marguage avcc les fiches (jetons) de cöntröle) e V'horloge /., â poinçon- ner (üorloge de con- tröle) İ: the porter's lodge a the siren (which sounds at the beginning and end of working hours and âlso gives alarm sişnals) b the ticket . board (with the tickets) e the ehcek - clock 1 V: das Pförtnerhaus (Por- tierhaus) a die Sirene (zeigt De, ginn und Ende der Âr. beitszeit an und gibt Alarmzeichen) b das Markenbrett (mit den Köntrolmarken) e die Stechuhr (Kontroll-, Stemrelühr) b RAPICI 4| 5. F: le conclerge (le por. ta:) &. İ: the porter (the gate - keeper) 5. A: der Pförtner (Portlier; meist: der Hausmeister) 6. BASl'iUL (kantar) a sürgü b kol Ğ. F:'le pont â basçule (une bascule â polds curseur; üne bascule romaine; une balance centösimale) a le evürseür : ' b le flâau 6. İ: the weigh - bridge (a platform weighing - maç ehine for carts with their loads. a wcighing - ma- ehine with sliding woights; a centesimal weighing - machine) a the poise (the sliding weight) * b the beam G. A: die Fuhrwerkswaage (eine Laufgewichtswaa ge; ecine Zentesimalwan- ge) a das Laufgewıcht b die Sehiene Ş BEROVİT HUTPT Pat) T. F; İn voöle â rigoles (vole PLÂNŞ 18 K 2. F: le canon â harponner — || 2..l: the'harpoon - gun (the whaling . gun) R. A: die Walkanone 3. ZIPKIN 8. F: le harpon 8. İ: the harpoon (here!: a gun - harpoon) | " 8. A: die Harpune 4, ZIPKIN HALATI (pala- mar) 4. F: la corde ou le câble du | harpon 4. İ: the harpoon - line (the whale - line) 4. A; die Fangleine M 5. BALİNA , a aldığı havayı çıkarır- ken b dalarken 5. F: la baleine ) a expulsant İ'air aspir& b plongeant 5. İ: the whale (pod — &a small herd of whales: school, or shoal, of wha- les — a number of wha, les swimming together) a spouting b diving 5. A: der Wal a blasend b taüchend 477

Bu sayıdan diğer sayfalar: