29 Ekim 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sadr' Ertem BAA d *f YAZAN Muzaffer ESEN Türk edebiyalının on altı Cum - huriyet yılı içersindeki yürüyü - şünü görmek için bir sistem, bir .-ehber ararken, mülareke yılları i- yersinde bir mecmuada - Galiba dJergâhta - okuduğum üslat Yahya semalin bir konuşmasını halırla - dım, Yahya Kemalin manlıkı, gö - vüşleri ve gösterişleri o kadar kuv- setlidir ki, bugün aradan yıllar geç liği ve musahabenin inlişar ettiği mecmuüa elimde olmadığı halde büu musahabeyi dün okumuşum gibi ha- fızamda canlı olarak yaşalabiliyo - rum. Üslat bu yazısında bilhas - sa şu nokla üzerinde duruüyordu: Yakın Türk edebiyatının ikisi mazide yaşamış, birisi — istikbalde yaşıyacak üç merhalesi var: 1 — Hayata Çamlıca tepesinden bakan insanların edebiyalı: Tanzi- mat, 2 — Hayata Tepebaşından bakan CKYAT ların yaraltığı edebiyat havası: Edebiyatı Cedideciler. 3 — Hayata İnönünden bakabi - lenlerin yaşaltacağı ruh: Müstakbel Türk edebiyatı. Üstadın bu çok güzel ve çok ori- jinal tasnifinden anladığım —mana şu suretle hulâsa edilebilir. Tanzi - mat biraz çocukça idealist olan in- sanların ruhunda yaşıyan bir ede- bi hareketlir. Yıllarca yurddan - zak diyarlarda yaşıyan, memlekel hasrelile tuluşan, kuüvvetli bir şark kültürüne sahip olan, bu küllürün Üzerine garp ilmini aşılayarak bir edebiyat ve bir hareket yapmak ih tiyacını duyanların edebiyalı.. Memleketini seven, bu sevgiye baş- lıca kaynak olarak Türkiyenin gü- zelliklerini kabul eden — insanların yaplığı şiir, roman, hikâye vesai re.. Bu edebiyatın hem eh büyük sınılfı, hem en büyük “kuvveli bu safvet ve samimiliğidir.. Namık Kemalin manzum, mensur bülün yazılarımnda, romanında, liyatrola - rında haltâ tarihinde bu düşünce - nin yol yol izlerine rastgelirsiniz. Hâmidin Öölüm karşısında — delia mertebesini bulan ve ölüm korku - sundan küvvet alan geniş felsefesi aynı menbadan çekilir, Ziya Paşa- ya halk Çikirlerini toplayıp saray lisanile yazdıran kanaal da bu zih. niyellen çıkmıştlır. Tanzimal şairleri memlekele ye- ni çeşil edebi eserler verirken de böyle düşünmüşlerdir. Namık Ke - maj, memlekette ve Türk edebiya - fında roman bulunsun diye inliba - hi ve Ceziniyi, tiyalro bulunsun di ye başlta vatan yahut Silistre bulü- nan piyeslerini yazmışlır. Önun i- çin bülün eserlerinde teknik çok sakat ve iplidaidir. Edebiyatt Cedide, hayata Tepe - başınılan bakıyordu. Beyoğlu, koz- mapolit hir muhit, hiç bir milletin küllürümnü temsfi! etmemiş, fakat Inkilâbın bize verdiği yeni görüş, bir k iyi romancının belirmesin kendisini yabancı bir kültüre kuv- velle mensup hissetlirmek isleyen insanlar. Bunlar derme — çal- ma bir orkesira heyetinin çaldığı âdi müzik parçalarını derin bir vect içersinde dinliyebiliyorlar — veya dinler görünüyorlar. —Hayalleri, Halicin bulanık sularına inen bir iki tilrek havagazi fenerinin ışığını bir “Bârânı nüru elmas” şeklinde görecek kadar genişlir. Hayatın ga- yösi bu insanlara göre kendi âle - minde hür ve serazalt olarak yaşa - maktır. Edebiyatı Cedide bu devrin mah- sulüdür. Bu devrin; şiiri,romanı ve piyesi aynı karakleri taşıyacak - tır.. Bu edebiyat- ganbi * gendisine örnek tutar, frenk düşünüşünü A- rap ve Acem kelimelerile ifade & - der.. Akşam esen rüzgârı anlalır - ken Afaka inince gecenin sülret dudu Başlarsın ufaktan seyelane Balini cihana diyen şairin bütün imajları fakat kelimeleri şarklıdır. Roman yazarken tekniği Tanzi - malltan ıl.ılm kuvveltlidir. Zamanı - nın muasır garp romancılarına yak laşabilecek bir teknik kuvveti gös- terir, fakat mevzular ve şahıslar etrafımızda yaşıyan tiplerden de - ğildir. Garbe benzesin — diye- ilina ile araştırılmış, özenip — bezenerek yaratılmış ve süslenmiş, ekserisi marazi bir ruh taşıyan birtakım kuklalar... Fakat bu eserler mahal- li bir renk almağa calışır.. Ancak, sadece mahallidir. Milli insant değil... Bazan insani bir garplı ve karakler e! sevdasma hale gacak taşır, fakat milli ve mahalli değil.. Milli olmağa hiç uğraşmamışlır. E- debiyalı Cedidenin mahalli, milli ve insani vasıflarını taşıyan tek bir romanını halırlıyorum. Hüseyin Cahidin “Hayal İçinde” si. Üstat Yahya Kemalin işaret ettiği üçüncü devreye geçebiliriz: Hayatı İnönünden seyreden insanların ya- ratlığı edebiyat... Manzarayı tecessüm etliriniz, Mil li Şefin yalnız düşmanı değil, va - lanın talii ma'küsunu yendiği günü hatırlayınız. Şef, buradr. bir tepe üzerinden savaşın cereyan elliği vadiye. bakıyor, - Bozulam düşman kaçıyor.. Güneş balmak üzeredir.. Hayala 6 gün ve © tepeden -bakabi—i len insanlar milli ruhu, mili varlı- ği görecekler ve duyacaklar- dır. Bu fâniler arasından kendisini sanalının sarp sahasına vererek duyduklarını başkalarına duyurma- ğa çalışanların edebiyatı, tabil eski düşüncelerden çok zevkli olacak - tır. İşle Kemalettin Kâmi, İşte Beh- cet Kemal.. Bu devrin sanalkârı şatk kültü - rile alâkadar değildir. kendisini ra- hat ve serazad bir hayatın akışı - na birakmaz. Mücadelecidir.. Ka - fasında dolaşan yeni fikirleri sa - natin ince lisanile bize sunmağa çalışır.. Bu sanatkâr sadece milli dir.. Çünkü mili edebiyalın insant bir mefhumla çerçevelendi- Bi vakıt bir şekil teşkil edebilece - Bini kavramıştır. Şiiri basit değildir. Duyduğunu değil ancak SAANAN AAA yazıda ismi geçen eciplerimizden bazılarıi BAA L G G D G ll G A G L LA AA A L D AA AAA AAA AA AAA AAA AAA AAA AAA RAAAAADASAAAAA AAA AAA berkesin bildiği kelimelerle süyler. s.y © Fakat bunların içersinde yeni bir âlemin izlerini belirtmeğe ve gös - lermeğe çalışır. İşle Ercüment Behzat, Şiiri millileştirmek iddiasile des tanlaşlırmaz.. Hayalleri yeni ve 1 - şıklı âlemlerlen alınmıştır.. Şeklin- de titiz ve kaidecidir: İşte Vasfi Mahir, İşte Cevdet Kudret.. Sayılan isimlerin ancak kısa bir mazisi vardır. Olgunlaşan — sanat şüphe yök uzün yılların — eseridir. Bu isimler bize ancak vaadediyor - lâr, Yandlarını ne kadar tülabile - cekler. Eğer kendilerini, biraz da - JHPM şilire, vakfedebilirlerse Tüt'k Şiirine-yeni bir nağme k ıl'ılıılcrelx terinesinalmamaza sebep yok v Roman ve Hikâye Roman ve hikâyeye — geçersek aynı manzarayı daha kuüvveltli bir şekilde görmemiz mümkün... Yeni nesil nazımdan nesirle uğraşıyor. Bunu asıl, şiirin bülün dünyada bir buhran geçirmekle ol- ması ile izah edebiliriz. Dünyanın müuasır büyük şöhretlerini düşünü- nüz. Şiir kendi şöhretine muadil büyük sanatkârlar Fransanın bugün bir Bodleri yok.. Roman bizde ufak bir tereddül devresi geçirir gibi oldu. Kolay şöhret kazanmış birtakım garp mu- harrirleri taklit edildi. Piyer Beno- yatun, Moris dö Kobranın edebiyatı mıza hiç şüphe yok fena tesirleri çok “Rabiali,, den bır gorunuş..l yetişliremiyor. | oldu.. — Örnekleri — kolay — büla- madık Roge Marlen dö y Gard'ın ismi bizde meçhul gibidir. Pruşst- fan bir sayfa bile tercüme edilme- di.. Andre Moruva'yı, Fikirleri oku- yan makine gibi ikinci, hatlâ üçün- cü derecede eserlerile — taniyoruz. halbuki roman yazmak — muayyen bir meslektir. Bir acemilik ve çı - raklık devri geçirmesi zaruri.. Sa - natkârın ruhu ne kadar kuvvelli ©- lursa olsun sağlam bir teknik gör- mesi, roman fikrini kavraması için iyi örneklerle karşılaşması şart.. Fakat inkılâbın bize verdiği ye- ni görüş İ0 yal içersinde' bitkaç İyi romancının belirmesine sebep oldu diyebiliriz. 'Sabihattlin A Kuüyu - caklı Yusufla bize yeni bir roman fikrinin güzel bir örneğini vere - bildi. Esere iyi tasnif edilmiştir, fam manasile realisllir. diyemeyiz. Mekân mefhumuna çok büyük ve yerinde bir kıymet verebilen ro - mancı şahislarını içimizden almak meziyeltini de göslermişlir. Eserin insani larafı dâ güzel.. Yalnız za - man mefhumuna Sabahattin — ÂAli henüz tam kıymelini veremiyor.. Romanının tarihlerde geçen kısım- ları o devirlerin mütebariz hüvi - yellerine uygun değil.. Romandan bahsederken — Reşad Enisi unutmak şüphesiz haksızlık olur.. Kanun namına'dan Gece Ko- nuştu'dan başlıyarak Afrodit bu - hurdanında bir kadın'a kadar çok tabit ve çok sağlam bir tekâmül seyrini takip eden bu gençle müs - takbelin kuvvelli bir selümlamak yerinde bir Yromancısını iddiadır. e sebep old —— p Reşad Enis her şeyden ğu Ü sandır. İnsan ruhunu DÜ larile, bülün çıplaklığile ğ' | bir insan.. Kahramanlar! K )| için hayalinin şüphesiz kuüdreline müracaat ı,lm"-’ zül etmiyor. Ve guılerl“w çevirmekle iktifa cı.llî?c"j da romana girmek için ? çeşit çeşit insanları I&O'ayu biliyor.. Fabrika ışı_ısın" cl’ı H arkasından koşan iyi * W beslenmiş, iyi giyinmiş dan alıyor. Eserlerini Owı,,, , yerlerinde soluyan bir 94 4E velini,; bazı pııı'ı,;zılarmdst * bir insan kalbini bult 'blwı“ yalın her safhasına bü ? vastgelmek mümkün. ıi' Bu gencin meziyeli pu değil. Eserleri bizi 'ı—“İt r dar etmiyor, (iuaumlllr”- 0( romanına hiçbir tez koY? M bir fikrin müdafaacıs! d! Tam bir sanatkâr gibi kalmağı biliyor. Fakat nı okuduktan sonra birt9 leri sıralıyor ve birtakli? bi? - -— - K yit A çıkarıyoruz. / Reşad Enisin yaızılıl“nı lar arasında üslübundaf denler var.. Bu şikâ)'ele hak vermek lâzımdır. ğ yazı dili bir dağ )OİU“ rir yor. Yürürken lı.ır::ıl—lflf”ıı lerle zedeleniyor, kolay ınul yoruz., Fakat bu sarp yöl ıgî* de bulacağınız güzel M? | Ç ha iyi hazırlıyor. Xu“r”, mız vakıt geniş bir neft? ç bize sunulan güzel mâP P unt" sında yorgunluğumuzü ğ Roman ve hikâye Y27 Çir sında Sadri Ertemi yet* olarak karşılamak düğr“e t bize verdiği birkaç es€? glîf | çoklan yaptı. Her J-Il'l" j .ı ç â.:î' yelle tecrübe etti. Sadf' yapmış kuüvvelli bir mult rak kabul etmek zarurt ılıîü Hikâyelerile nazarı beden Cahid Uçuk ror ;de denedi. Son — yıllar t p verdi. Kuvvelli birer 5* ü değil. Mevzu sade Vt B Fakat Cahid Uçuğun Çnl bir üslübu var. Yazılâ a | | | Ud | ati . İ iki J okulmak yolunu biliy0” i&'i | ize yor. İsler ve çalışırst b ler verebilir. ” Genç hikâyecilerimiz: larımızdan daha çok... idir.. Hikâye haddizati? dan çok zor olduğu hâ k’l daha kolay geliyor. y bellte güç oluyor.. BURU' ilî kâye yazmakla şöhret 1* ,gı miş ancak birkaç İsiM ga id liyoruz. Kenan Hulüsi: Bu satırlar yalnız 97 bize gösterdiği simalar çit aFT ) Il' # bir konuşma zemini çI ş yazıldı. takarrür etmi$ * d€ alâkası yok.. —Meşmii “e Ü zamanımıza kadar rlct ler üzerinde durmağ! kadar bülmadı. Ve hük 'i tirken kitapların YE i kararlarına değil, kend! kendi zevkine dayandı: Ve * |

Bu sayıdan diğer sayfalar: