25 EYLÜL — 1939 (IN İNSAN A 8 Gri > m PE a gem Hindistanda dünyanın en eski insanları arasında a 35 yılını vahşiler arasında İhaliler “İnsan - enin kabil ol “elâ bu adamlar üzerlerinde dünyayı en son haki- l kabul etmiyorlar. Bi- gi Üdiğimiz dünyayı hor ve ha- iyorlardı. Onlara asıl dün- zlar âlemiydi. un asıl hakikatleri bu yıl 1 dı. Bizim dünyamız ise # için, sanki üzerine kaza” ikleri ve hakiki (kâinatın atığı da bir taş parçasından # 0 “si İçin on'ar yalnız yıldızlar- Midüler. Binaenaleyh bizim Xa has olan sulp, mayi, (late, zaman gibi hakikatler ii m değişmez (kanunlarını etmiyorlar, daha doğ” İlimdan haberdar bulunmu” Onlar yıldızların muar mindeki kanunları, orada" f iy mihaniki, donmamış, bü- “atı ihata eden geniş ta- daha büyük (kanunlarını, rini takip ediyorlardı. Yıl- i inde, bana hakiki kâl- Nüp, mayi, gaz, yani bizim ERİ madde yoktu. Bizim z kdaki madde tereddi et- e; maddedir. Kâinatta. ise "cisim yoktur. Her şey her bolunabilir! erik san büyük kâinatın devri gri Sine girince o kanunlara ta- Te artik madde, - cisim, , mesafe, mekân yok- wi inatta öyle akıntılar var- Sun devri zamanlarını bi- ar bu akıntıdara karışa- atın bütün mesafelerine Vasıl olabilirler wer, bizim dünyamız üze Ümüş ve tereddi etmiş o ti son bir hakikat olarak zl #medikleri için insan, hay- ab n i *eniz Levazım Satınalma Komisyonu ilânları al (6903) lira olan (2000) kiloçay3 bi- gi 069 tarihine rastlıyan salı günü saat ilde kapalı zarfla İlk teminatı (517) lira (73) kuruş olup şartnamesi hergün (odan parasız olarak almabilir. İsteklilerin 2490 sayılı kanunun tarifatı dahilinde tanzim ede" ( ZÂ Kapalı teklif mektuplarını en zer Kasımpaşada bulunan komisyon başkanlığına makbuz de vermeleri (7332), İLİ ft Ki AR O Yazan: L. Busch geçirmiş bir Alman seyyahı Nebatlar, yeliş- duğuna inanırlar van, nebat ve cansız cisim şeklin deki ayrılığa dahi hakikat nazari- le bakmıyorlar! Bunun için Buhailer (o (Gaha Ruta) yani (kırmız: dünya) de dikleri Metih yıldızına gitmenin imkânı gayet tabii bir o hâdise olarak gördükleri gidi mukeddes ormanlarında insanlarla nebatları dahi çiftleştirerek (o (ınsan nebat lar) yetiştirmenin mümkün oldu Zuna inanıyorlardı. Daha doğrusu, Buhali sihirbaz” ları tabiatin anlayışını rf kendi | zekâlarının geniş kâinatı idare &- | den hakikatleri idrâkinden alarak | insan ruhunu mebata nakletmeye | muvaffak olurlarsa nebatlar gibi | 400 seneden 4000 seneye kadar ya şıyabileceklerine inanmışlardı. Velhasıl Buhali kabilesi arasında tabiat idrâkinin ve ilin dediği miz tabiati tanıma (melekesinin bizim bildiklerimizle hiçbir alâka” sı olmıyan başka ve son derece şa- şırtıcı bir âlem vücuda getirdiğini görünce şaşırıp kalmamak kabil değildi. Onun yıldızlara gitmekle meş hur olan Buhali sihirbazını ilk de- fa tanıdığım zaman insan zekâ sanın duyabileceği en derin heye canla âdeta titriyordum. Bu adam bana hiç bilmediğimiz dünyalarım, hiç tanımadığımız ha- kikatlerin mübeşşiri (o harikulâde bir adam, âdeta bir (o peygamber gibi görünmüştü. Halbuki bu Buhalili dağlı Hint- li 45-50 yaşlarında gayet zayıf, gayet uzun boylu, simsiyah kıvır cık sakalir, son derece halim, selim mütevazi bir adamdı, Yalnız uzun kirpikli ve iri gözleri bir ateş çur kuru gibi yanıyordu. (Devamı var) geç belli gün ve saatten bir saat UN. SAN a SN > Nakleden: Fethi KARDEŞ isbat için yakasındaki lekeler ve gözünün altındaki çürükten baska dizlerinin ve pantalonunun arka- sının halini göstermem kâfidir. Oralarda da gene çamur var, fa kat gübreli bir çamur. Bob Har- vey boğuşurken evvelâ diz çökme" ğe mecbur olmuş, sonra da arka- üstü düşmüş. Bu hasmının kuv- vetli ve kendisinden uzun boylu olduğunu gösterir. Yaka üzerinde görülen başparmak izinin koca man oluşu da bu adamın iri yarı | olduğunu nasıl anladım? samanlığa kadar kaçan adam het- halde cesur birisi olamaz. Sonra samanlıklar bu civarda da daha ziyade çatı aralarında oluyor, ota” ya girebilen bir adam yüzde dok- san ufak tefek biridir. bir şey olduğunu İvbat eden ayrı bir delildir. Bob Harvey hasmını altelmiye nasil muvaffak olmuş? bunu bil miyorum. Bildiğim bir şey varsa onu yakaladığıdır. Yakalıyama- mış olsa böyle memnunane gülüm ser miydi? Bu parlak ve ikna edici izahat hayranlıkla dinlenmişti. Bitince HABER — Akşam Postası Fransız fıkrası Bir kaç sene evvel iki askeri | mektebin talebeleri arasında iht- lâf çikmişti: Hangi mektebin ta. lebesi ötekine evvelâ selâm vere. cek meselesi halledilemiyordu. Nihayet mesele harbiye hazırmın hâkemliğine havale edildi, O şu cevabı verdi: — Evvelâ kim mi selim vere. cek? Bunda tereddüt edilecek ne var, en nazik olanı! İhtilâf bir çırpıda halledimişti. GÖRÜŞ — Ne parça değil mi?, Yeni gibi Müşteri, kunduracı dükkânına girerek kunduralarını gösterdi: — Şunları temir edebilir misi- niz? Kunduracı baktı, düşünceli dü- şünceli başını kaşıdı ve nihayet cevap verdi: —Tamir edebilirim, tabii.. Okçele rini, tabanını, yüzünü değiştirir - sem yeppyeni gibi olur. Henüz İni yemiş, bağları eskimemiş! 5 inkilâp — Ne iş yaparsınız? — Ziraat mütehassısıyım, — Babanız ne iş yapardı? — Aman iyi ki haber verdin, bu akşam köpeğe yiyecek vermi- yeyim öyle ise. Hasis Hasin yeni evlenmişti. Karmiyle beraber sokaktan geçerken genç kadmm cant çikolata istedi, A- damm buna canı sikilmekla be, raber evliliğin ilk günlerinde bi- raz fedakârlık etmekte bir mah. sür görmeyerek dükkünn girip beş kuruşluk bir çıkolata aldr. Sokağa çıkmez çikolatadan iki Kii arşa böpertir. Piri ke. Geri kalan büyük parçayı iti- na ile kâğıda sarıp cebine kor. ken ilâve etti: — Bunu âs çocuklarımıza sak, Zİ km Yazlığa gidiş n, daha nisandan itibaren, yazı Büyükadada geçirmek tediğini söyleyip durmağa başla” mıştı. Halbuki her zaman, yani evli olduğu yedi senecdenberi yâs mevsimlerinde teyzesinin Bey, kozdaki evine misafir giderdi. İlk iki sene kocası da onunla beraber gitmiş ve karısını yalnız bırakmamıştı. Müteakip senelerde ise, aşk” | larının ilk hararetli devresi geç. tiği için makul davranabilmişler, | Raif İstnbulda kalmıştı. İşleri iyi ğitmiyordu, sıkı çalışması lâzrm- dı. İşinden çok geç çıkıyor, sabahı” ları erken gidiyordu. Bu vaziyet. te Beykoza kadar gidip gelmek osun için çok müşküldü. Ancak haftanın bir kaç gecesini ve tatil gününü karısmın yanmda geçir mekle iktifaya mecbur oluyordu. O sene Şadan Makul olmak. ta devam edememişti. Fakat bu, kocasından ayrılmağa razı ola” mamaktan ileri gelmiyordu. Kı. şın, eski bir lise arkadaşma te sadlil etmişti. Mektep arkadaşı zengin bir kocaya varmıştı. Gü, zeldi ve çök şık giyiniyordu. Tekrar buluştuklarına sevin mişler, mektep hatıralarını anlat, mışlar ve srkı srk görüşmek vaa" diyle biribirlerinden ayrılmışlar. dı. İki genç kadın, filhakika, sık sık buluşmuşlar, Şadan, oldukça yabancısı bulunduğu monden hayata sürüklenmişti. Genç ka dın, kendisinin de genç ve güzeli olduğunu düşünmüş, “yaşlandık. tan sonra mr eğleneceğim?.,, di- ye kendi kendine sormuştu. Bu sırada, arkadaşının davetlerinde yakışıklı ve kibar bir delikanlı ile de tanışmıştı. Lise arkadaşı, onun kocası, on. Jar vasıtasiyle tanıdıklarının çoğu yazr, hep Büylükadada geçirmek” teydiler. Yakışıklı ve kibar deli, kanlı da yazın oraya gidiyordu . Şadana israrla “Siz de gelecek” siniz, değil mi?.,, demişti, Genç kadının etrafmda pervane gibi dolaşmakta idi. Adaya gelmesini bilhassa İstemesi de alâkası gös teren yeni bir delildi.. Şadana gelince, hoşa gitmiş ol. mak onu sinirlendirmiyordu. Bu- nunla beraber delikanleyı fazla ümitlendirmiyor, büsbütün ümi, dini de kırmıyordu. Temiz ahlâki; bir kadındı. Fakat böyle kaçamak nı salladı: Ceyms Nobodi tavazanınu yara» liyan bu bahsi kapatmış olmak i- çin izahatına devam etti: — Harri Smitin vaziyetine ge Tince, onu anlamak çok daha ko- laydır. Elbisesine ve kasketine ne de açık havada bir yerden de ği. Buna mukabil o ceketimde ve pantalonunda saman (parçaları var, Demek Harri kovaladığı ada- mı bir samanlıkta yakalamış. Bu adamın çelimsiz ve korkak Nobodi bir cıgara alıp yaktık- tan sonra: — İzah edilecek başka ne kaldı? dedi. Ha evet, arkadaşlarımın ya” her ağızdan bir takdir cümlesi çık | kaladıkları adamları polis merke t. Lord Holney, Fred Sturbiye: zine götürdüklerini söylemiştim. Eğer böyle yapmasaydılar arka — İşte, dedi, bize lâzrm olan a- | daşlarım ba halde kalmazlarâr. daml Dublin sokaklarında kimbilir ne Böyle kadar Sinn Fein mensubu var. Şeflerinden ikisini ancak iki kişi nin götürdüğünü görünce hücum ederek ellerinden alırlardı. Fred Sturbi ile misafirleri, No- bodiye takdir hislerini o hararetle ifade ettiler, Fred Sturbi: — Sayenizde, dedi, Alman İsti- lâsından kurtulacağımıza artık İ man ettim, Nobodi mukabele etti: — Bir teşebbüste bulunacağım, muvaffak olursam işler lehimize bir cereyan almış demektir . — Ne yapmak fikrindesiniz? Nobodi gülerek cevap verdi: — En tahil olan bir şeyi: Bize fon Brandı gönderenlere mümessil lerinin ziyaretini iade edeceğim. İhtiyar şaşırdı: — Ne diyorsunuz? Almanyaya mı gideceksiniz? — Evet, fon Brand buraya gelmedi mi? Ben de Almanlara ayni şeyi yapamaz mıyım? — Evet. Öyle üma yapacağınız şey son derecede tehlikeli... — Ne yapalım? Tehlikeyi göze almak lâzım... Fred Sturbi ile Ceyms o Nobodi bu sözlerle ayrıldılar, Bir daha görüşmeleri nasip ol- madı, Altı gün sonra Nobodi Dün kerkde karaya çıktığı sırada Stur- bi bir İrlandalı ihtilâleinin kur gunuyla öldü. Sinn Fein yüzünden maskeyi atmak için de ayni günü (Seçti. Fred Sturbinin katli mesuliyetini üzerine almak istermiş gibi Dub” lin sokaklarına şu mealde afişler astırdı: Irlandallar! Vatammızın bir tek ve en büyük düşmamın İngilere olduğunu unultunuz mu? İngilterenin bize düşmanlığın, onun giriştiği harpleri kazanması için kan dökecek kadar ne çabuk nal tunuz! İngilterenin karşılaştığı her müş külün İrlanda için bir fwrsot oldu- Zunu unultunuz mu? Allah İrlandayı kurtarsın! Sinn Fein ihtimal İrlandayı da" ha çabuk kurtarmak içindir ki Fred Sturbi gibi en vatanperver İrlandalıları Almanya (hesabına öldürüyordu! vi Ceyms Nobodi, Londraya vazi* fe ile gelen bir Fransız pilotunun idaresindeki bir Fransız deniz tay- yaresile Londradan Dünkerke git- mişti. Biri Entellicens servise, ö teki, Sir Duglas Haigin erkânıhar biyesine mensup iki zabit onu Dünkerk tayyare limanında bek- lemekteydi. Ona derhal bir iyi ha“ ber verdiler: (Devamı var) , olmıyacak. Bir gru bir aşkı merak ediyor, tehlikenin cazibesine kapılıyordu . Henüz buhran içinde idi ve karar vermemişti. Ancak israrla” ra da dayanamıyarak delikanlı, ya Adaya gitmeği vaal etti. Böy” lelikle. ona karşı mağlübiyeti kabul etmiş gibi olduğunun far. kında idi. Şadan, yazı Büyükadada ge çirmek arzusunu söylediği zaman kocasının şiddetle itiraz etmesini bekliyordu. Raif otuz beş yaşla. rında kadar, ciddi tavırli ve ya” kışıklı bir erkekti; Çalışkan bir a. damdı ve genç karısına müreffeh bir bayat geçirtmek için çök çalı” şıyordu. Serveti yoktu. Sarfiyatı kazancına göre idare etmek mec, buriyetinde idi. Son günlerde ise işleri gene parlak gitmemeğe baş” lamıştı. Şadan, onun itirazlarını daha fikrini açmadan duyar gibi oluyordu: Büyükadada sayfiye onlar için fazla Tüks sayılırdı. Adada köşk. ler pahalıydr, Şadanm girdiği ye" ni muhitte bir sürü yeni roplar lâzımdı. O da tabii davetler yapa, cak, masrafı artacaktı. Üstelik Şa dan zaten zaifken istirahat ede- cek yerde davetten davete büs bütün yorulacak, sıhhati bozula” câktı. Hem kendisi (Raif) her ak. şam Adaya gidemiyecekti. Şadan, beklediği ile karşılaş * maymca biraz şaşırdı. Raif ona aşağı yukarı böyle itirazlar yap. mâkla beraber bunları yarım & gızla âdeta istemiye istemiye söy” ledi ve sözlerini de şöyle bitirdi: — İstediğin pek benim bütçe, me göre değil Şadancığım. Fakat seni eğlenceden mahrum bırak * mak elimden gelmez. Bir çaretinc bakmağa çalışacağım. Genç kadın, Büyükadaya git. mek neş'esiyle pek çabuk boğu” lan bir vicdan azabı içinde kendi kendine düşündü: “Beni ne kadar gok seviyor!.,, Evet, Raif, sevimli ve güzel karısını hakikaten seviyordu Fakat bu, yedi sene süren evli. lik hayatından sonra şimdi hara” retli bir aşktan ziyade sağlam bir rabıta haline gelmişti, Evet, ka, rısın: Büyükadaya göndermekle sevindirdiği için o da seviniyor - du. Lâkin bu diğerkâm hisse hedgâm bir his hakimdi, sevinci daha ziyade kendisi içindir. Şöyle düşünüyordu: — Ohne âlâ! Selmaile İstan” bulda serbest kalacağım. Selma, dul bir esmer güzeli idi, Raif, onunla bir iş ziyareti müna” sebetiyle tanışmış, ahbaplık bir müddet sonra pek sıkılıkı olu vermişti Raif bu sebeple, Şada * nın Büyükada yazlığına linm gelen patayı, yalnız onun için de gil, kendisi için de toplamağa alıştı » Şadanın sevinçten etekleri zil çalıyordu. Lise arkadaşı, ona A” dada küçücük bir köşk buluver. miş ve başkalarına kiraya ver memeleri için sahiplerine telefon. la tenbih etmişti. Yakışıklı ve ki- bar delikanlı, Şadanın Adaya gi. deceği haberini büyük bir sevinç le karşıladı. Fakat genç kadının şimdi te reddüğü fazlalaşmıştı. Onun bu taşkın halini kiç te beğenmedi, Kendisine karşı âdeta, bir hür . metsizlik telâkki etti, demek de- likanlı genç kadını kendisine râm edeceğinden o kadar emindi? Bu esnada Selma, Raifin ken. disini bir müddet için Yakacığa götürmesi için israr ediyordu. Şadanın Adayâ gideceği gün lerde, lise arkadaş: bir çayda o. na: — Aklıma gelmişken söyliye" yim ,dedi. Maamafih belki habe, rin vardır; Baki bizimle Beraber tup yapmışlar, “ (Etilen sayfayı çecisiniz) >