2 Düşündüğüm gibi: “ Yenilmez kuvvet! Yazan: Suat Derviş Senelerdenberi harb için huzırlanmakta olan büyük bir ordu, ken- disinden çok dahı küçük kadrosu olan vo kendisinden çok daha genç olduğu için çok daha az vesaite malik bulunan bir ordu ile karşılaştı. © Mepimiz, eğer buşka milletlerin orduları yardım etmezlerse bu ordu, o büyük ordu karşısında mahvolur diye düşünüyorduk. Bu karşılaşmaların ilk günlerd eki inkişafı bu umumi kanasti tak- Gder bir mahiyet gösterdi, Kahramanlığın, yurtseverliğin en yüksek mertebesine ulaşmış o. küçük ordu; kuvvetin karşmında boyun eğer, geriler gibi görünü, lu, Ve biz zannetik ki bu defn da kahir kuvvet gene en mukaddes kka galip gelecek! Fakat hidiseler birdenbire seyrini değiştirmişe benziyor. Hücum eden taraf birdenbire yekpare bir granit gibi kadınile, er- keğile, çocuğile, genciyle, ihtiyarile bir milletin şahlanışile karşılaştı. © Öyle bir millet ki, dünyada en büyük kıymetin istiklâl olduğunu “biliyor, öyle bir millet ki, hürriyet için, ölmekten, canımı milli istiklAN çin feda etmekten en ufak bir korka duymuyor. Öyle bir millet ki, çük çocukları siper kazıyor, kadınları eçphedenin en ileri noktaama sokularak erkeklere cephane, te tayyare bombasile ölen çocuğunun henüz soğumamış cesedini yerek elinde silâh düşmana saldırıyor. Öyle bir millet ki, fabrikalarından fırlayan isçi tabarları ellerine irdikleri en iptidai silâhlarla, en modern techizatlı bir ordu üstüne 'saldrrmaktan çekinmiyor!. Ve böyle ölüme doğru koşarken ölüme gidenlerin okudukları Ni sarkılar Alman bombalarının gürültüsünü öldürecek bir şiddette görlüyor, Ve işte bunun içindir ki, muntazam Alman ordusunun faik kov” i Varşovanm konar mahallelerinin hududunu bile aşamıyor, Bi, Milds gerilemek mecburiyetinde kalıyor, Çünkü bu orduyu maddi seldi, nayorlar, Bu da istiklâl ve hürriyeti her seyden Üstün tutan büyük ve cesur - Mir milletin izzetinefsidir. z w£ pa PS AN — Sadri Ertem Göringin nutkunu tahlil ediyor ve esprilerle dolu bu Nutkun bir davanın arkasından koşamıyacağına işaret ederek di- yor ki: “Almanyanm Oo senelerdenberi otarşik politikanm tabir neticesi «bisesiz, sabunsuz ve gr- iz kalmaktır. Yalnız otarşi po" tikası insanları yalnız çıplak gez miye, yağlarını koltuklarının altı. ı sürmüye bedenlerin kadit haline | idir. mesi İle sona erse, gene beşeri- için çabuk savuşturulmuş bir aza telâkki edilebilirdi. Fakat noktada Mareşal susuyor. Sus sı hakirdır. Çünkü harp içinde ir millete her hakikat (söylene dir Nadi Alman propaganda” güttüğü davanın çürük oldu- nu anlatarak diyor ki: tli ve mesut bir Alman- a, bütün insanlığın samimi bir İemennisidir. Komşu (milletlere ürmet eden, realist ve açık bir ik- sadi politika takip eden her Al lan hükümeti bu neticeyi kolay- & elde edebilir. Fakat “dünyada ber şeyden “Kuy hal tikatini hiçbir zaman aşamıya- ikter.., | EA GI) ig j EA A yy ğ Yazan: CAHİT, UÇUK, İN © O zamana kadar Zeynepte gö" -zü olan, ilk önce Hasanım pazu korkan; sonra da Alinin mevkiinden çekinen ho da delikan'ılar; Zeynebin sa- bir asma kilit vurulu gö- ce birer küfür basarak: Siği,, “de değil, manevi şekilde ezen kahir bir kuvvet var, © — Alman orduları Varşova topraklarında yıkılmaz bir şeye çarpmış KE YA RAKS (3) 3 silâh, yiyecek taşıyor ve icap &- Suat DERVİŞ İZ, 2 VAKIT Asım Us bugünkü başmakalesin de harbin daha şimdiden iktisadi hayat üzerinde umumi değişiklik- | ler yaptığını söyliyerek bu tesirin Türkiyede de kendisini göstereni ni kaydediyor ve diyor ki: “Cumhuriyet hükümeti Avrupa harbinin sonunu alıncaya kadar memleketin her türlü milli kuvvet kaynaklarını yalnız milli ihtiyaç- Jara hasretmek mecburiyetinde" YENİ SABAH Hüseyin Cahit Yalçın, Başveki- lin nufkunu mevzuubahs o ederek Türkiyenin vaziyetini izah ediyor. Ve son derece uyanık bulundu- #umuzu ehemmiyetle o kaydeden muharrir? Balkanların ve Akdeni* zin emniyetini (bozabilecek bir hareketi şiddetle & önliyeceğimizi ve zerre kadar tereddüt etmiyece" Zimizi bir kere de sayın Başveki- limizin ağzından işittiğimizi söy- lüyor..., Muallimlerin mesken bedelleri İlkmektep muallimlerinin o 982 senesine ait mesken (bedelleri ile kıdem zâmları bir teşrinievvelden itibaren verilmeğe başlanacaktır. ROMANI — Savuşmuş kahpe! diye bağır» muşlardı. Onların Zeynebin evine çeldik- leri günün sabahında; © Zeynep, artık barınamıyacağı “Uçan Su,, dan kaçmak için, giyeceklerini bir heybeye basıp, kara tosünun sir“ tına vurmuş, Alinin verdiği pa- ralarla, altınlarını bir keseye ko” yarak boynuna asmıştı. Ağlayamıyordu. Gözleri suyu çekilmiş bir par gibi kuruydu. Gece, evinin haldarını tütün toz larile sararak kaldırmış, ortada hiçbir eşyayı bırakmamıştı. Sa- bah, horozlar bile uyurken, yolâ düşmüştü. Ortalıkta bahar şafaklarının si“ si vardı. Bahçeler, evlerin içinde- ki insanlar, bir ölüm sessizliği al- tında uyuyorlardı. HAB İzmirde feci bir cinayet Bir zavallı bacaklarına ağırlık bağlanarak denize atılmış İzmir, 13 — Alsancak havagazi fabrikasile demiryolları iskelesi #- rasında denizde bir ceset o bulun- muştur. 35 yaşlarında kadar bir adama âit olan cesedin ayakların- da yirmi kiloluk bir beton parçası bağlıdır. Başında büyük bir yara vardır. Cesedin on gündenberi de nizde kaldığı tesbit edilmiştir. Tah kikat yapılmaktadır. a.e İzmir ihracalçı- larının toplantısı Hükümetle temas için Ankaraya bir heyet gitti İzmir, 13 (A.A) — Dün, tacir ler ticaret odasında bir toplantı yaparak Avrupa harbi karşısında milli ekonomimizin korunması ve ve İhracatımızın devamını temin için müzakerelerde bulunmuşlar- dır. o Müzakerelerin neticesinde müşküldtı mucip noktalar şu dört mesele Üzerinde tesbit edilmiştir: 1 — Sigorta primlerinin gayri tabil yükselmesi, 2 — İngiliz lirasının temevvü- cü, 3 — Takas primlerinin (takas şirketi tarafmdan (ödenmesinin gecikmesi, 4 — Mimi bankaların döküman müukabilindeki avanslar (o tahdit etmiş bulunmaları. İhracatçılar bu noktaları alâka” dar vekü'etlerie temas ederek bal- letmek için ticaret odası reisi Hak* #1 Balcıoğlu te diğer dort sattan mürekkep bir heyet seçmişlerdir. Bu heyet bu sabah Ankaraya ha ymm L Tütün ihracatımız 17 Sene zarfında Amerikaya yüz milyon kiloya yakın tütün sattık Tutulan statistiklere göre, Ame rikaya tütün ihracına (başladığı mızdan bugüne kadar geçen 17 sw nelik zaman içinde gönderdiğimiz tütünlerin yekânu 99 milyon 775 bin kilyodur. Yunanistan ise 145 milyon 825 bin kilo o ichracat yapmıştır. A merikanın tütün ihtiyacmın yüzde kırk beşini Yunanistan ve yüzde 31 ini memleketimiz temin etmiş olmaktadır. M8 yılı içinde de Almanyaya, 11 milyon kilo ihracat yaptığımız anlaşılmış, Yunanistan, Felemenk ve Bulgaristandan sonra dördün cü geldiğimiz meydana çıkmıştır. ER — Akşam Postast Ihtikârla mücadele faaliyeti genişliyor Ticaret odası meclisi, idare heyetine mücadele hususunda salâhiyet verdi Mıntaka ticaret müdürü Meh- met Ali dün toplanan ticaret oda" sı meclisine piyasadaki (o ihükâr vaziyeti hakkında bir tezkere ver- miştir, Tezkereye göre, son vaziyet Üze- rine kâğıt, mekülât, inşaat mal- zemesi, kimydvi maddeler üzerin de yüzde yirmi beşten yüzde yü- ze kadar fiyat yüksekliği görüldü- ğü ve bu yolda hükümetle bera ber ticaret odasının da tedbirler alması lâzımgeldiği bildiriliyordu. Bu iş için idare heyetine Wizrmge- len salâhiyet' verilmiş, muhtekir lerin şiddetle tecziyeleri kararlaş- tırılmıştar. Belediyenin raporu Diğer taraftan belediye de ihti- kâr işi üzerinde dün hükümete bir rapor göndermiştir. Raporda, harbin ilk günlerinde havayici zaruriye fiyatlarında yar pılmak istenilen ihtikârm ortadan kalktığı, fakat Avrupadan geden ithalât eşyası üzerindeki ihtikârım gittikçe şiddetlendiği bildirilmek- tedir. İzmirde mücadele tedbirleri İzmir, 18 (A.A) — Belediye i- dare, mınlaka ticaret ve emniyet müdürlükleri ihtikârda mücadele için büyük bir faaliyet göstermek” tedirler. Mücadele teşkilâtı hak kın gördüğü fiyat tereffülerini ve ihtikâr mahiyetinde her hareketi belediyeye haber vermesini bildi- ren bir beyanname neşrelmişler. dir, Şehrimiz esnaf cemiyetleri de ti- caret odatında mmtaka (o tücüret müdürünün iştirakile bir toplantı | yaparak ayni mesele üzerinde mü zakerelerde bulunmuşlardır. Alman kararların derhal tatbiki ne geçilecektir . . Dr. Celâl Muhtar Paristen döndü Servetini Pastör müesse rını ne tekzip, nede Uzum müddettenberi Pariste gözlerini tedavi ettirmekte olan meşhur iktisatçı doktor Celâl Muhtar bu sabahki semplon eks. presile memleketimize dönmüş- tür. Sirkeci istasyonunda kardeşi doktor Akil Muhtar Özden ve TEEN NEUER a ğe tr ia | supları, profesör döktör Süheyl ve bazı dostları tarafından karşı, lanmıştır. Akil Muhtarın elini tutarak tren den inen Celâl Muhtar gözleri, nin görme hassası çok zayıfladı. gı için gene biraderinin yardr miyle istasyondan çıkmış ve o. nun Türbe civarındaki ikamctgâ, | bma gitmiştir. Burada kısa bir müddet istira” hat ettikten sonra Büylikadada oturacaktır, Memlketine avdetinden çok müteheyyiç olan Celâl Muhtar bir muharririmize demiştir ki: “— Uzun müddet uzak kal, i dıktan sonra memleket toprak lanna ayak bastığım için fevkalâ- de memnunum. Parisin huzuru ! hava bombardımanlariyle kaç . | muş bulunuyor.., Celâl Muhtar, servetini Pran « sadaki pastör müesiesesine br taktığı hakkındaki haberleri ne teyit, ne de tekzip etmiş, sadece şu sözleri söylemiştir: “— Ben ekonomist bir adamım. Kendi kazandığım parayı istedi. ğim gibi kullanmakta serbestim.. Hiçbir kimse buna karışamaz .. sesine bıraktığı şayiala- teyid ediyor Üç milyon lira harcayan Fuat paşaya kimse bir şey söyledi mi? Bazı gazetelerin bu işe karış malarını doğru bulmuyorum.,, İ Konvansiyonelle gelenler Almanyada ötedenberi yerleş miş, İş sahibi bir çok eçnebiler ve bu arada Tüşk, aileleri de hicre- vE bariamıslardır. Üzüm ve incir ticâretiyle mez. gul Hakkı adlı bir tacir ailesiyle birlikte bu sabahki konvansiyo. nelle Birlinden gelmiş ve Türk” ler de dahil olduğu halde bütün ecnebilerin işini gücünü bırakıp ticarethanelerini kapatarak Al münyâyı terketmekte olduklarmı bir muharririmize söylemiştir. Bundan başka konvansiyonelle B İrani mühendis, dört Iraklı, 2 Fransız ve bir İngiliz yolcu ile sekiz tiirk talebesi gelmistir. © Yolcuların izahatına göre, İ. talyanlar Ari ırktan olmıyan yol çulatın pasaportlarını vize busu, sunda müşkülât çıkararak bun. ları memleketlerinden geçmesine mâni olmaktadır. İsviçre, bu vaziyet yüzünden bilhassa yahu di yolcuların İtalyadan geri çev- rileceğini gözönünde tutarak 1. talyanlar muamelelerini değiş tirinciye kadar bu gibilerin vi" zelerini yapmamaktadır. Avrupadan gelen Türk yolcula. rın bilhassa gözlerine çarpan nok ta Bulgarların soğuk muamelele. ridir. Bugünkü ekspresle ıraklı talebe gelmiştir . de 10 İM EYLUL — 1939 Ma , en yar VABSNE Sarar) Bentik ii 400 » va . Tara 1400 Mir, Teselli ARBIN ilk günlerinde, Sip” lon ekspresinin işlememi yüzünden, Paris gazetelerini alar yorduk. Gerçi onlardan taze hal beklemiyorduk, cephelerdeki bar€ ketleri, harbin seyrin! bizim gazel€ lerden, radyo Beşriyalından öğreni” yoruz, Fakat Paris gazetelerini harbe girmiş bir memleketleki b” vayı anlamak için © bekliyordüğ” 1014 harbinin daha ilk günlerinde Fransız gazeteleri, Alman milled#* küfürler yağdırmağa © başlamışla” dı. Cephedeki üleş muharebelerinir şöphesiz bir asaleti vardır; o faks cephe gerisindeki lâf muharebsİ muhakkak çok çirkin bir şeyle Yeni gelen Paris © gazetelerini biç olmazsa benim elime ge de, bu çirkin hal yok. Alman bökü metinin, bilhassa Hitlerin gesi” yelinden bahsediyorlar ama hiç Pİ" ri Alman milletini, iptidet bir vim, vahşi bir aşiret diye göslü” meğe kalkmıyor. Bu hali bir terakki, insanlık b* sabına bir kazanç diye keryi muz lâzımdır. Mlletleri, biribirlefi aleyhine kızıştırmanın çok (| (699 netlesleri oluyor. Kin, harp bitip İf kiliç kına girdikten sonra dâ vam ediyor, 1014-1918 O harbin insanların kalbiye o kadar kin lanmasaydı belki Almanların İRİ lizlerle, Fransızlarla anlaşması lıştılar; fakar dört len kin doha i , dünkü düşmenin »yi l besliyebileceğine, ona da yal hakkı verilmesi | lâzimgeldiğine anmak © İstemediler. Franssğf Briand gibi dostluktan, | suli bahseden bir acımın sesini kapli cak kin sesleri olmasaydı belki idi manyada milli » sosyalistler p şiddete baş vurmak İstiyen ri iktidar mevkiine geçmez, har? bir zaruret balini almazdı. Almanca bilmem, Berlinde K. len gazeteleri okuyamıyoru” ea kat okuyanlar onlarda da ŞU ba millete kin sözleri saral. Hından o bahsediyorlar, o 194 gi manyasında, Fransızların teri etmiş, her türlü medeniyet #8” üni kaybetmiş bir millet olduğu”” ilân edecek doksan üç | mür çıkmıştı. Bunlar, insan oğlunu? 30 zünü kızartacak hareketlerdi. İ çi da böyle bir şey olmuyor. > mazsa bunu düşünerek teselli biliriz, Kurullar ATAĞ g yı içinde İzmir limanms 111.270 ton hacminde gemi miştir. Bunlardan 167 Türk, talyan, 7 Almas, 6 İngiliz, © landa, 5 Yunan gemisidir. Se LR A A a Zeynep, şehre giden yolu bili- yordu. Ali, nikâh sözü ederken anlatmıştır. Elinde Akkızm ipi, a- yağında yumuşak altlı yemeniler, koşar gibi yürüyerek, “Uçan Su,, dan açılıyordu. Öğleye kadar hiç dinlenmeden yürüdü. Kara tosun, Akkız, başlarına çöken £ felâketi | anlamış gibi, huysuzluk (çıkar madan ardı sıra geliyorlardı. Köy yolu, yakın kasabalardan birinin şehre giden şosesine Kavu” şunca; Zeynep, yüreğinde uyuşuk bir sevinç duydu. Ulu çam ağaçla” rip arasında, ilk uzun yolculuk yapan insanlârın korkusunu du yuyordu. , Şose, çamlarm — arasından kıv- rla kıvrıla iniyor, aşağılarda in- ce bir kemer gibi görünüyordu. Ayağındaki yemeniler, entarisi- nin etekleri sârı bir toza bulan miş, yüzü tozların rengini alarak Sararmıştı, Birden, yüreğindeki uyuşuk se- vinç bir kere daha titredi. Aşağı- larda, tepesinde bir bayrak uçu” şan küçük bir yapı görmüştü. Açlığını hissetmiyordu. Kara tosunla, Akkızı düşünerek mıri- dandı: — Orada yemliyeyim., Hayvan lar yorgunluktan, susuzluktan öl düler... Boş yollar, gözlerine - Alinin kanlı hayalini getiriyordu. Onu yük arabasında şehre götürdükle rini söylemişlerdi. Alinin zayıf vücudunu tahtaların üzerinde tit- rerken, görüyor gibi olarak, başı dönüyor, gözleri kararıyotdu. Kırmızı hayrakir küçük yapı, bâzan çamların arasına saklanı- yor, bazan açığa çıkıyordu. Ora ya yetişince, küçük binanın önün de, İki jandarma gördü. Bir insan sesi duymak, gözle rinde yüreğindeki kâbustan kur- tulmak istiyordu. Karşısındakile rin erkek olduğunu hatırlamıya” cak kadar kendi kadınlığını unut” muştu. Jandarmalar da onun, 0“ #üntüden çukura kaçan donuk gözlerine, sarı zayıf o yüzüne bir hastaya bakar gibi acıyarak bak” tılar, birisi: — Merhaba bacım dedi. Nere- den geliyor, nereye gidiyorsun? Zeynep, onun kalın sesini du- yunca, karşısındakinin bir erkek olduğunu hatırlıyarak o ürperdi. Fakat, adamın bakışlarında istek M aç bir mana yoktu. Zeynep, on- lara büyük bir saygı duyar cevap verdi: — “Uçan Sudan geiyo” Şehre gideceğim! Öbür jandarma, da; tutmuşa benziyorsun! az dinlen... Dört saatlik var. Nasıl olsa, akşama sinl... Zeynep, kapınm dibindeki ye sırın üstüne çöküverdi: — Hastayım!,, Şehre bakslmiğ?” kendi hayvanlarmın deste gelirin, onun önüne (Devam