İ Küçük Bilg er| * Dünyada nüfuşu 100 binden olan şehirlerin yüzde yet- nişi ya bir nehir kenarmdadır, ya deniz kenarında, © * Hindi Amerikadan, tavuk “Hindistandan gelmiştir. * Holandanın Vensdiği İsmi ve yilen Amsterdam dokuz ada ize 'rindedir. * Umumiyetle insan birşeyi rken görü bir kelime değil, kelimeyi birden görür, * Dünya nüfusunun yarısından arlası günde üç övün pirinç ye- mektedir. © * Çinde ahalinin yalnız yüzde nu okuyup yazma bilir ve yüzde ide gazete okur, 0 “Dereyi görmeden paçaları sıvamak,, sözünü hatırlatan bir vaka Paris'in zaptı hatırası ! 1914 harbi başlarında Parisi alıvereceklerine yüzde yüz kani bulunan Almanlar, vagonlar dolusu madalya kastrmışlar İbtiyatkâr olmak, yapilacak ber işi evvelden hesaplamak çok i yi bir iştir, Almanlar da yer yüzüne de her şeyi evvelden hazırlayan bir ç * Bütün dünya alfabeleri A| gajitet olarak tanınmışlardır. Fakat harfi ile başlar. “* İnsanın beyni vücudunun her tarafından his alır, yaluz kendi! tendisini hissetmez. Beyninizde duymazsmız . bu işte bazan çok ilerilye gidiyor - lar. Bunun en iyi misalini, bundan yirmi beş yıl evvel, cihat harbirin : hercen ilânı günlerinde Perisi zap . * yapılacak bir ameliyatta hiç bir tedeceklörini besap O etmelerinde, Parisin zaptı hatirası olarak bir ma * Kudüse garp dillerinde veri-| dalya bastırmalarımda görmek ka - im Jerusalem ini İbranice “Sulh 'diyârı,, manasına gelen bir keli- meden gelir. * İngilterede ruhsatnameli ola” rak 9 milyon radyo makınesi sa vardır. Hükümetten ruhsat mış olanlarda bir milyon kâ- dar tabmin edilmektedir. * İngilterede cenubi Golde ge en bir sene zarfınla 30 milyon bin sterlinlik maden kömürü muş ve ocaklarda vasati ola ak iki günde bir adam ölmüş, bir 27000 maden kömürü işçisi yaralanmıştır. * Fare senede dört beş dela do * Akdeniz sularında 400 mul- cins balık yaşadığı götülmüş tü © Toprak mahsulleri arasmda *n besleyici madde patates, ordan iOrra havuçtur. * Aimerikan Birleşik devletle “nd&'her 14“saniyede bir çocuk lojmaktadır. Ev işleri ile meşgul olan bir adın vaşati olarak haftada 53 sa ıt çalışır. * Suriyeli ve Ermeniler matem günlerinde siyah değil, mavi gi- r. Çünkü mavi onların naza- ölenlerin gittiği semayı msil eder. * İngilterenin en eski yeldeğir- beni Öutwooddadır ve 1667 de 6ş clan bu değirmen halâ İtüphanesinde 21 zliyon kitap “* İsviçreliler dünyada en çok ynir yiyen bir ssillettir. Nüfusu aşına senede 50 kile peynir düş- ektedir. Avustralyadaki (o arıctların bildir, General Fan Klokur ordusu Parise doğru yürürken bu madalya lar da birkaç vagon dolusu olarak arkasından gidiyordu. Bu madalyadan birör tane, Pa * tse girecek olan her Alman nele - # vine verilncekli. Bizsat Genemi Fon Klok da Parise zaferle girdikten va Parisin meşhur zafer takımın ai, tmdan geçlikten #onra Alman İ paratorunun elinden bu nişant ala * ekl, Bizim gümüş lirsisr coraametinde olan bu mnadalyslar altin suyuna batırılmış ve hafif bir madenden yapılmıştı. Madılyanm bir yüzün de Almanyanm meşhür dömir ealibi vardı. Üzerine 1914 tarihi kazılmıştı, Madalyonun alt tarafında Eyfel kulesile takı zaferin bir resmi var. dı. Takraferin üzerinden doğan bir güneş içersinde 1871 - 1914 ta - rihleri görünüyordu, Madalyonun Yu yüzünün etrafmda: “Alman or- dularınm Parise girişi,, ibaresi ya- ziliydı. Yalnız Alman tsbiyecileri Mam barbinin neticesini doğru olarak he- saplamamışlardı. Jofrun Galyeri'm Fog'un askeri dehalarmı bilmiyor - alrdr, Eyfel kulesindeki telsiz telg- raf merkezinin Fon Klok orduları * rin $ol cenahımın çözüldüğünü Fran Madalyanın iki yüzü $iz kumanda heyetine vaktinde ht. ber vereceği düşünülmemişti ve ni- hayet yirmi bin Fransız askerini bir gecede harp ötphesinç sevk e “ diveren Parisin taksileri kimsenin hatırma gelmemişti. İşte bu sebeler yüzündendir ki bu hatıra madalyası kullanılamadı, A- radan epeyce bir zaman geçtikten sonra artk bu madalyalara Tüzum kalmadığını anlayan imparator bun larm eritilmesini emretli, On vagon dolduran bu madalyalsr Dresdde bir Yabrikaya gönderildi, Ve Al - manyadaki maden kıtlığında çok şe yaradı. (Bir Fransız gazetesinden) cum ettiği zaman, onun gözünün içine bakmak lâzımdır. Bu suretle teshir olunan arı yanınızdan uzak Taşır. # 5000 Çeşit orkide çiçeği var- * Amerikada neşredilen bir İsta Gstiğe göre kırmız: saçlı insanlar diğerlerinden yüzde elli nisbetin- de daha zekidirler, * Cava, mesahasma nâzaran en Wwsiyesine göre, Üzerinize arr hü-|fazla yanardağı bulunan metnle- ii MABİER'İNİ JE DİERİ Zeymen, minesinin sösine | dikkat üşüyor gibi titrediğinin far vardı. İhtiyar oOkadının, san enkli buruşuk yüzü penbe pen Hasta mısın nine? sinde, candan bir üzüntü titri- Ordu: — Ma nine hasta mısın? Ayşe nine, derde katlarımağa alış- n İnsan'arın boyun iğişile, başını Iladı: Yok canım, bir şeyim yok. Ü- tim mü nedir? bilmem, başım nebin yüreği sizladı. Ninesi istaydı. Fakat kerdine belli et £ istemiyordu. Kara Tosünu öhçeve sa'arak, odaya girdi. Ge n hazırladığı odunlarla “oöağp Ateşledi: Kahveni pişirem mi nine? Ayşe nine, ocağın sonundaki min- re oturdu. Üşüdüğü, carımın hiç Fey İstemediği balinlen belli akat, gülmeğe çalışarak: Pişir yarerum! dedi, “ep, onun ki z İn Jeryrama edi mek kazanından bir parça Omer ekmeği çıkararak, üstüne su serpti. içinin boyası sıyrılmı; teneke tep- siye, bir fincan ve ekmeği koyarak, ucağın başına döndü. Kahve kaba” cıyordu. Onu bir iki taşım kaynat- tıktan Sonra fincana boşelttr. » Buyuz nine, Ayşe nine; — Sağ ol yavrum. Diye, kızm uzattığı tepsiden yal. nız fincanı aldı: — Ekmek canım istemiyor Zey- nep. Zeynep iğilerek, ninesirin yüzü ne baktı. İhtiyar kadının, ekmek is- temediğini ilk clarak görüyordu: — Neden nine? Bu torgusunun çavabını gene ken di verdi; — Hasta mısın nine? Kızm sesini, yüreğinin üzüntü sündeki tilreyisi sarmıştı. Ninenin hastalığı, ou korkutuyordu. Dahi kendini bildiği günden (ninesinin hasta olacağını, ve bir gür öleceği" kettir. Arazinin zenginliği de ya nardağların toprağa bıraktığı ma denlerden ileri gelmektedir. * Denizler dünyanın yüzde 72. sini kaplar. * Doktorların söylediğine gö re insan, adalelerini en mahir ve en dikkatli şekilde konuşurken kullanır. * Parşemen'e bu isim milâddan evvel ikinci asrda Bergamada icat ediMliği için verilmiştir. HABER — Akşam Postam — Hoş geldiniz! Dediler, şehre geldiler. Haleb bu tegrif minasebetiyle bayraklarla do. natılmış, mevlevilerin konaklamalarını temin için mahalli menzil kumandanı ile defterdar birlikte ça, lırarak boşultürilan 4 evi tabura tahsis etmişler. di. Taburun Halebe girişi eşsiz bir zafer alayı ih, tişami «6 tuhaf bir huşu havası içinde oldu, Yepyeni redingotlarını giyen fesli vilâyet er. künmm arasmda göğüsleri çeşiti nişan ve madal- yah.ma süslü, parlak kılıçları kaldırımları döven eskeri erkân ve ümera da bulunuyor, bunların ar. kasından tabürun orijinal müzikası ilerliyordu, Mevleviler mutat ihtişamları ve eiğerlerinin * bütün kuvvetiyle neylerini üfleyerek Saba devri" Sonra onlar da taburun önüne düşe- rek mevlevilerin neyli, zilli cureunasiyle ağır ağır CEPBEDEZ/, kız HARLEAİN HABER'in Tarihi Romanı: 26 asker arasmda ni çalıyorlar, Halebin kale duvarlarmda huşü ile dolu akisler meydana getiren bu bava tuburu sey. re çıkanlarda coşkunluk hüsil ediyordu. Tabur gehre altışlar arusında girdi. Ellerin- de küçük bayraklarla güzergâhta yer alan mek - tepliler mevlevileri avuç patlatırcasına alkışladı . Tabur sokakları dolaştı, hükümet meydanın - da bir de geçit resmi yapıldıktan cübbeli mlicahitler istirshat için ibzar edilen ko. nak yerlerine çekildiler. Tabur kumandanı binbaşı Sait Bey valiye ve kumandan pağaya ziyaretlerini İade etti, Bu srra- dn da her iki makam taburun birkaç gün olsun Halebde kalmasını, Haleb halkmm dedeleri İzaz ve ikram ile ağırlamık arzusunda oldukları tabur kumandanma bildirildi, Fakat dedelerin ipe sapa gelmez hareketlerle çarçabuk bursda çazara çıkacağını kestiren binbaşı buna itirez etti. Israr vo İtiraz münakaşa mevzuu oldu. Sait Bey ikemet israrnı karşılamak için çaresiz kalarak ovilâyctlen çıkar kumundanm emreder şekülğeki gikmaz postaneye uğradı, Oradan Şama, dördüncü ordu kumandanı Cemal Paşaya ga telgrafı verdi: “Tabürumuz bugün 11 Nisan saat ?0 de Halebe muvasalat etmiştir. Sama mütevcecihen hureketle ordu karargâ - ha iltihakımız zemnmda erari vülüy: serdarı ek. remilerine İntizar olanduğu bilârz olbabda... Mevlevi Gönüllü Teharn Kumandanı Binbaşı Cemal Paşa o sırada Şama gelmiş, kanal kuv. voi seleriyesinin hazırlıklarına bizzat nezaret et . mekte buluruyordu. Mevlevi taburunun Sama ge tirilmesi, iplidai vasılalarla 'Tih sahrasmı geçme- ğl, Süveyş kanalından aşarak Mitra girmeği ta . sarlıyan Kanal kuvvei seferiyesinin maneviyatını aritmacak, kuvvel seferiyenin Mısırı işğalini mü * terkip mevlevilerin de orada bulunmaları islim o. lan Misirliların din gayretlerini körtükliyecek, bun- lar da Jivayı Muhammedi altmda toplanmak için var gayretleriyle cihaâı mukaddob uğrunda çar - pışmağa kopacaklardı, Binnenaelyh, taburur Şamda VE: ZE GE EEE X ET EEE Yazan: CAHIT UÇUK ak #örünüyordu ki, Zeynebin gözleri ne birdenbire yaşlar doklu. Kendin: onun dizlerine atarak, ağlamağa baş ladı: — Nineciğim hasta olma Sakir. Yüreğime ateş düşüyor, korkuyo- Tum... İhtiyar kadın, omuzlarıma aldığı .Jörtüye sarımarak, titriyen bir sesle onu tesel' etmeğe çalişir Üz « kızım. Sıtma olsa ge ek, geçer. geçerli. Ayşe nine, o gün uğzına bir Jok- »i düşünmek, onun kalbini burkar-İ ma yiyecek koymadı. Her zaman Zeynebe bakarken parlayan görleri ne, © görünüşü verebilmek için güç- lük çekiyordu. Zeynep, akşama doğru, onun İs- tememesine rağmen yalak yaparak. ninesini yatırdı. Ateşi vardı. Başr ma yâzın yaplığı gül | sirtessile bir bez ıslatarak koydu. Kendini, Tosunu, Akkın Unut muştü, Biz t&k şey odüşünebiliyor, çare arıyordu, Orun haşta'ığını ge“ sirebilmeyi düşünüyordu. Akşam, #talık kararırken Kara Tosunu ahı “a çekerek kapısını örttü. Odaya dönerek kandili yaktı O" da sıcaktı. Fakat e ttriyordu. O- sonra #ikkeli, ağettiler, ipliklerinin makine başında 3S? persembe dervişe: Sordu: — Dereceniz! bulunması el . Ninesi inliyordu, Zeynebin içine korkular, üzüntüler, geliyordu. Çe kik kara gözleri yaş içinde, yanak- ları akan yaşlarla rlak, yüzü ge rilmiş ve sarıydı. Yanında bir kişi daha olsa, belki bu kadar ürkmiye- cekti. Ninesinin yüzü ak toprak ren gini alzaıştı, Yarı açık ağzından göğsünün hınitıları çıkıyordu, Közleri sımsıkı örtülüydü. Danıarlı kuru elleri zor- la götürmek istedikleri bir yere, git memek İster gibi, yorganın kenarma yapışmıştı. Zeynep, dişleri takırdıyarak, yü meği çarparak, yaşlı gözlerle hep ninesine bakıyordu. Bir aralık kom şulava gitmeyi, onlara ninesinin has talığını söylemeyi düşündü. Fakat her taraf bataklık halindeydi. Yavaşça yerinden kalkarak, sır tma bir örtü aldı. Kapıya yürüye ex, sürgüyü cekti, Kapı ara'anınca. içeri dolan soğuk rüzgâr, ocek üs *ündeki kandili söndürdü. Dışarr sım karanlığı, odanın işığını bo- Kunca, korkusuz bir saldırışla içeri” caktaki ateşlerin üzerine odun yığ) koşarak dört yanı kapladı. Ayşe nine öyle halsiz, öyle yorgun) zorlukla rsıldıyor, gülemiyen yüzü-)de. Zeynep eşikte kalmıştı. Ne bir a- Yazan : RAHMİ YAGIZ Binbaşı, dedelerin çarçabuk ipliği pazara çıkarmalarından korktu zemdi. Fakat, kuvvel seferiyenin hazırlıkları “| mal etmeden evvel mevlevileri Şama getirmek, ©İ | rada bekletmek, onların sökerle geniş ölçüde 10 * maslarma firast vermek şedid bir asker olan C8” mâl Paşanın hoşuna gitmiyordu. Çünkü mevsevilfs rin Şamda belki de bazı deki dede bölüklerinin heybet ve kıymetini agal * tacak, bunların ne işa yaramaz bısanlar olduk! © rmı açığa o Yurdurscaktı. Bu sebeple telgrsfs * üncü ordu karargâhından verilen cevap Salt Bİ | sinirlendirmesine rağmen şu oldu! Halebde tevlevi Gönüllü Taburu K, hğesi | Taburun Halebile emri abire değin östirahsif” bulunması ve seferi hazırlıkların ikmali için Bö sanlarım ve İlitiynem ordu karargühma bildiriim€ |: Sait Bey bu vasiyet karşısında kuriyetindö kaldı, Maamafih o gece bütün dedelerini bir areyz toplıyarak onlarla uzun görüştü. Halebde de yolda yaptıkları gibi kale” derce hareketlerde. bulunmamalarını, dedelk © dervişlik sıfatın gölüremiyeseği kallerden çed” malerini rica etti, Dedeler kendi dervişlerin! Si bir zabturaht altmda tutacaklarını Sait Beya VE“ O gece vilâyet tarafmdan mevlevi taburs” bir ziyafet verildi. Haleb kebabı, kuskus yili” çeşitli baklavalar, şerbet ve kuhvelerle izaz dervişler tıkabasa gövdeye attıkları yerlerinden Kalkamıyacek hale geldiler, Ziyafei* yalnız taburub isşo memuru Multar Dede me” cut değildi, Dedenin başından garip bir bâdine gö | miş, o gece viliyetin resmi ziyafetine gelecek YO” de Halebin mütenevvi eğlencelerle vakit geçi yerli barlarımdan birinde kalmıştı. Muhtar Dede konağa gölince kendisine ti edilen oğayı bulmus, emirberi Durmuş Hüseyine odayı temizletmiş, besini ve eşyalarını oraya yerleştirdikten — Erenler, ben biraz şehri dolaşsyım, buradan bir yere ayrılma! ' Diyerek sokağa çıkmıştı. Halebin çarşısı Muhtar Dedenin hoşuna gt mişti, Küçük dükkânlarda yüzleri sım kadın satırıların garip bir çekişme ile pazari seyrede ede karargâhtan hayli uzaklaşan bir kuyumcu dükkânma uğradı. Orada görlüğü ce alir tellerden mamul, kehribar saplı bir Ağ uk ile Hslebkâri savatlı bir tütün tabakasını almak istedi. Satıcı ihtiyar bir Yahndı dan De We pazarlığı sürdürüyordu. Bir aralık para çıkarmak için cübbesinin önünü açan dedenin X* merine gözleri ilişen Yahudi, kemerin a işlenmiş mason işaretini görünce pazarlıktan ve geçti. Dedenin karşımda hürmet vaziyeti çi tenpervereo (| | bu ilâhi otoriteyi temsü kabiliyeti Dördüncü Ordu Kumı Ferik Cemal i süküt etmek Mef mevleri esterini karargâha el wl Ki ne de ileri atabiliyor. Biraz önce, yalnız dişlerini tan tatsız üşüme şimdi bütün dunu sarmıştı. v7 Kuvvetli rüzgâr, heran biraz 6 | ha artıyor, ağaç dallarının çatırd$” | yan sesleri duyuluyordu. Biribii den uzak olan köy evlerinin yeri köpeklerin uluyuşları, havlav belli oluyordu. Zeynebin, gözleri önündeki kar” ikta, dost vücutların'aydınlık 5. yalleri geçiyordu. “Duysalar,, nasl gelirler,, diye düşündü. b rıltılarından daha az korkunçtu t Zeynebin gözlerindeki yaşlar dir sl di. Yüzüne, vücuduna çarpar he gür, kendini toplaması için © tokatlıyor, sarsıyordu sanki. Ninesini kaybetmiş, o kendini vr karanlık gece içinde yapayalnız VE iuyordu. Evde kiminle konuşa” kimin için çalışacak, dizlerine ka” inen saçlarını kim örecekti? ü (Devam 109 il ©