Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
AĞUSTOS — 1939 * MAL ARENGi MDARMDA'E’ RIN TARIHI ROMANI 86 Yazan: Muzaffer Muhittin #nik tekfuru acaba Mirayı HA'I"LJN luzağa mı düşürecekti B Gregorius: H! dedi, ı..ı *Ydan kendisinin gaybu - 'W Panik çıkmaması için _h"lk bir mektup yazıp — A Müzaade edilmesini is t__ Bünü kabul etti. ' getirilen kâğıt kalem- Serbest bırakılan sağ ı'"llt iki satırlık bir mek - ın"'%Bmın üstüne bıraktı . Tiüs bu mektubunda bir i- %lğ,n hüsusi bir mesele için Eceği bir yere kadar gi. ü Saybubetinin hiç kimseye | | ııilli kethüdasma em - ütelkip Gregoriusu tutup Ve yanmdaki odaya ge - âdamlar her ihtimale Ph 'diyenin başında durdular. g_hhı'ezoriusu gizli merdiven- Vi indirdiler, diğerlerı de geldi. Gregoriusun emri olma 'İhe kiç kimse gireme hlç bir hâdisesiz bitir "“re l ş mundan iki meş'ale ya /t:“elu-ı dışımdaki fundalık- M, âr dışarıya çıktıkları za, Yüy Olmustu. Gök yıldızlarla Bi *rhal ayaklarını bağla - 'hanlara atlayarak (Ha - """enilen ve Mirayın en iyi Ch biri olan zengin bir Ö Bursa ynlunda.kı bü- e hareket ettiler, Yol- Trusu ISIZIlca wrus bu“tl ve çiftlikte onu ken, gönderinceye Bitinya Kralmın definelerini Gre gorilusa tamamile terektmiş olması- nı acaba Miray kabul edecek miy - di? Kendisi budefinelere mukabil de ğil miydi ki hürriyet ve hayatlarını satın almış bulunuyordu. Vakıa bundan dolayı, istikbale ait parlak rüyalarından birdenbire ve tama - mile vazgeçmek mecburiyttinde kal dığı için son derece azap duyuyor - u, Fakat her halde Bizarslılarır. veya Mal Hatunun pençesine geç - mektense hür ve serbest hayatta kalmak her şeye müraccahtı. Fakat acaba Miray da bu feda - kârlığı kabul edecek ve mektubunu alır almaz her şeyi terkederek ken- disini bulmaya gelecek miydi? Afroditi cereyan eden ahvali bil . mediği için böyle düşünmekte vr düşündükçe de üzülmekte mazurdu. Afroditi adamlarının yemek yiyip bir nüddet istiraaht etme'erini bek ledikten sonra Pregorisin kendi re - fakatine yerdiği yaverini çağırdı ve kendisine koynundan çıkardığı 1pek | kese içinden üç altını çıkarıp vere - rek hemen şehre gelen büyük yol ü- zerinde adamları sıra ile nöbete koy masını, Türk kıyafetli genc bir at- |linın gelmekte olduğunu görür gör- mecz kendisine haber vermelerini ri- ca etti. Kendisi de.hanın yolu üzerine ba. kan odasında oturup yolları gözet - lemiye koyuuldu. Gregoriusun - yaveri Afroditinin her türlü emrine itaat etmek için efendisinden emir almıştı. Onun i - çin adamlarını (ikişer.ikişer nöbete Nöbetçiler saatte bir de değişerek şehre giden büyük yolu böylece gözönünde bulundurdular. Filhaki- ka akşama doğru nöbetçiler uzak . tan tozu dumana katarak birçok at- lıdarın dörtnala geldiklerini görün - ce hemen yerlerinden fırladılar. Bu atlılar biraz daha yaklaşınca, hepsinin Türk kıyafetinde oldukları sarih surette göründü. O vakıt nöbetçiler derhal bu atlı- ların önlerine çıktılar. Elleripi hava ya kaldırarak durmalarını işaret et- tiler. Atlılar birdenbire hayretle durdu- lar. İçlerniden palabıyıklı birisi türkçe olarak: — Kimdir o? Ne istersiz? Siz kim siniz? Dedi. Nöbetçilerden birisi: — Siz Türksünüz değil mi? Diye sordu. Atını güçlükle zaptedince çalışan palabıyıklı adam cevap verdi: — Evet! — Nereden geliyorsunuz? — Bürsadan! — Tamam! Palabıyıklı adam hayretle bakını - yorduu. — Delikanlı! Sen kimsin! Neye bize nereden geldiğimizi soruyor - sün? Dedi. O vakıt nöbetçi: — Siz bir kadın mı arıyorsunuz? Diye sordu. — Eveti — Adi? Afroditi! Bu bir garip maceradır... Bir meclisteydim.. Lâf dönüp dolaştı, şehirdeki umumi sığınak- ların (amma, sakın zehirli gaz ve hava hücumlarından korunma sı. ğınağı sanmayın; umumi sığınak tabiriyle umumit helâları kastedi. yorum.) gayri kâfi ve gayri kabili islâh oluşuna saplandı, kaldı. Herkes, itiraf etmeli ki, haya- tında hiç değilse, bir defa, pis bo- ğgazlığının veya barsaklarının gad. fine ve binnetice İstanbul şehri. nin azizliğine uğramıştır. O ne feci andır!., İnsan serbestçe yü- rüyemez, adım atamaz olur. Ensesinden kopan buz gibi bir ter, oluk halinde, kuyruk soku - munda nihayet bulur. Heyecan .- dan ve korkudan kızarmış gözle. rinizin önünde, insanlar karınca- laşır; muazzam binalar erir, çarpı- lrr. . Artık, fırtınaya — tutulmuş bir geminin kaçacak İliman arayan kaptanı gibisinizdir. Kafanız bin bir üzüntü içinde, umumi sığına. ğın (!) yerini hatırlamağa uğra. şır. Güözleriniz, umumi sığınak göz- terir bir tabelâ seçebilmek için dört açılır, İçinizde siklonlar dolaşıyormuş gibi barsaklarınızın altı üstüne gelir ve siz, yanınızdan gelip ge- çenlerin karnınızın gurultularını duyduğunu vehmederek yerin di. bine geçersiniz.. Bu menküus mahaller, biribirle. rine o kacer fasılalıdır ki, onâ eri- şebilmek çoek kere bir şans işi slur. Bazan, tir sinersanımn helâsı- —İkoymrüş; yurüarr 'nrşwrm“rîuîn Ee'E tiği şekilde bir atlının gözden kaçı - kadar rılmaması için şiddetli tenbihlerde Bilüda, —tutmasını: tenbih bulunmuştu. ğ 4| Vakıa öğle sıcağı bastırdığı ve sı- de Yanına 5 adam alarak cak öğleden sonra da devam ettiği l'ir "İnala Pontos istika - €ket etti. Ustafa Miraya defineler 1,. h"'eket edeceğini sordu. k'"!y Her gşey tam olmalı... xh_d:kît var, Sakın bu iş i. Börünmiyesin!., içln birçok insanların fa. W—e Eeri Afroditi ise Pon - mhqîçmde varmıştı, Üraya hemen bir hana indi. d, Hakat eden ve Gregori- Yo N memuür edilen adam- ) %,:mm oldukları için he - M tirahat etmelerini söy Mi çekildi, Hafif bir ' h“ €n sonra oturup dü - ılrlı Wd“ğm muydu, pek bilmi. _'İ ! bir defa şu şaşı gözlü | Ü Gregoriusun elin . tu, Her şeyden evvel €n büyük kazangtı. Orlusun evvelâ yine b ğ'm ve entrika çevir- "m"!ti Fakat maiyeti - : .o%“hafızlarla yola çık - GS bi '%“*eı e k Endîşelerinin hiçbiri ı“n enu; serbestlik ve â"l de Seyahat etmişti. Ar. F tekliflerinde sami- 'hı '-lm'nıştı ba Möki teke Miraya yazdığı mek Nlı Bön kfuru söylediği gibi lşqhh % miydi? Yoksa bu kasten yazdırıp da a' başka bir haber gön. 2Y1 bir tuzağa mı dü- '“-ıu, kendisi serbest değil Bün burada bekle - “.: iTay gelmezse elbet- “üle geriye dönebilir l!:dlt[n Salışabilirdi. C İği, A için büyük yoldan birçok köylüler eşekler veya katırlar üzerinde gidip gelmtkteydiler, Fakat bunların yerli oldukları hal lerinden ve kıyaletlerinder. belliydi. “Nöbetçi yine 'tekrar etti: — Tamami!., Ve hiddetlenmeye başlayan pala- |bıyıklının bir şey söylemesine mey- dan bırakmadan: — Öyleyse buyuranuz! Biz sizi o kadının yanıma götüre- |ceğiz! Dedi. (Devamı var) | TATKAPAÇT UNUK MAT YZ A gelir ve bir kaç Cakikalık bir iş için, bir husust mevki, yahut balkon ücre. ti ödersin'z. (Herkes sizin sine. maya niçin girdiğinizi bilemez; bi- naenaleyh, gişedeki matmazelden kinci mevki bileti istevemezsi- niz!!) Bazan da bir taksi solğu evde alırsınız. Bunlardan birisini yapamadığı- çevirir ve Yazan: nız takdirde, felâket mukadderdir. Dostlarım paçalarınızı sıkr tutun! Evet... İşte, bizim Feridunun da böyle feci bir hatırası bulun. duğunu, oturduğü yerde ter dö. küşünden anladım. Dalgın gözlezi rastgele Ça yere takılmış kalmış- tı.. — Anlat, anlat!. Dedim.. Birdenbire irkildi; şırdı.. — Neyi?, Diye sordu.. — Bu bahsin sende acı bir hatı. rası var, Feridun.. *Geniş mendiliyle terini kurula. dı.. — Zekisin, Hikmet!, Dedi. Ötekiler ide merak etmiş- lerdi. Etrafına üşüştük.. O, hepi- mizin sevdiğimiz hoşsohbet bir arkadaşımızdır. İsrar — edersek, kimbilir ne zevkli dinleyecektik . Feridun bizi üzmedi. Ancak.. ev sahibine döndü: — Bir soğuk su emretsen!, Dedi . Onun bu isteğinden de, uğradı. ğı hâdisenin fecaatini kestirmek mümkündü. — Zavallı — Feridun... Yıllardan sonra bile, o günü ha. tırlarken buram buram ter dökü- yor ve dili damağı kuruyor.. * * * “Hükümet tarafından berayı vazife — Berline gönderilmiştim.. Dönüşte Parise uğradım. Yazdı; bunaltıcı bir cıcak vardı. Gündüz- leri, biraz serinleyebilmek uğrun. da, hastalanmak, yataklara düş. mek tehlikesini 'bile göze aldıra - Şşa- Bol bol bira içyor, dondurma yi- yordum, Pisboğazlığım, bir gün bana ce. zamı verdi. Sıcak bir yaz öğlesinde, Pari. sin ikinci derecede bir caddesin - den ilerlerken, karnımda kızılza kıyametin koptuğunu hissettim ... Aman Allahım.. Umumi aptesha- ne belki yakındı. Nihayet onun "Trak Net Çareye baş vuürüyordüm -| Süheylâ Şefık yerini çatpat fransızcamla — her hangi bir yolcudan sorup öğrene- bilirdim. Fakat,.. uzun uzün ko. nuşmağa, aramağa imkân mr var. dı? Barsaklarım kopuverdi san- ki.., Ilk rastladığım sokağa sap- tiım. İkinci derecedeki caddenin klabalığından kurtulmuştum .. Zihnimde kötü kötü şeyler ge. çiyordu. Cinler cerid oynayan bu tozlu, pis sokak, üstelik loştu da,, İki tarafta yükselen binalar, kir. li camlariyle, bomboş hissini ve- lasın, dostlar... Memleketimdeki kötü göreneğe uydum. Etrafrma şöylece bir göz attıktan sonra ... Evet, — evet... Rahatlanidım., Sırtımdan koca bir yük kalkmış. ti sanki... Tam toplandım, gidi. yordum. Eyvah.. İki fransız poli- si sokağa kıvrılmaz mı? Vaziyet feciydi. Cinlerin top oynadığı so- kakta benden başka kimse yoktu. Ne yapacaktım?. Paris belediye nizamlarından imkânı yok yakamı kurtaramazdım.. Birdenbire, kafamda bir şimşek çaktı.. Hemen kabahatimin yanı. na çöktüm. Hasir şapkamı ba. şımdan çıkartdım, örttüm ve elimi üstüne koydum; bekledim. Elleri arkalarında kenetli fran- sız polisleri, büyük bir vakarla yürüyerek yaklaştılar.. Ne yapacaktım?. Acaba gözle- rine çarpmıyacak mıydım? San. mam. Böyle ıssız bir sokakta, böy le garip bir vaziyette görülen bir adam, mühakkak ki derhal 'şüp: ne yapacaktım?, Korktuğum başı- ma geldi. Fransız polisleri, sükü- netle yanıma sokuldular; ne bek. lediğimi sordular. Tevazuu bir rfa bırakarak söyliyeyim ki, ze- Çatpat fransızcamla tırdım : (Lütfen sayfayı çeviriniz) PLÂNŞ 62 24. A: der Setzkasten (Pflanz- ling nozzle) kasten) 29, A: die Giekkanne a der Bügel (Sehweizer- 25. TAHTA bügel) | 25. F: la plareche * b die Brause 25, İ: the board to walk on ş 25. A: das Laufbrett 30. FIÇI İÇİNDE NEBAT (yarım fıçı, gerdel) 26. TARAK (tırmık) a fıçi (gerdel) .36. F: le râteau b kulp 26. İ: the rake || Bö, F: la plante en baguet 26. A: der Rechen (die Har- a le bağvet ke) b la poignâe 30., İ: the tub plant 27. TUĞLA |döşeli| KENAR a the tub ' 27. F: la bordure en brigües b the handle . Bü. İ: the brick edging “830. A: die Kübelpflanze 27. A: die Backsteineinfassung a der Kübel b der Traggriff 28. SIRA (Çiskemle, bahçe sı- ' rası, iskemlesi) 31. F: le tas de compost (ot 28, F: le banc (bâanc de jardin) tas d'engrais, tas de 28. İ: the beneh (the garden feuilles) seat) 28. 29, b süzgeç 29. F: Varrosoir m. a Vanse /. (anse suisse) b la pomme d'arrosoir 29. İ: the watering . a the hz b the rose (the sprink- Eu ziyade düşündüğü | 400 A: die Bank (Gartenbank) SÜZGEÇLİ a sap (kulp) Bi KOĞA ves) haufen) ndle 32. eZ bealiek . Ka K aa — d Ai a Ca ahi Dük ea GÜBRE YIĞINI (yaprak yığmı) | 81. İ: the compost - heap (or İ dung - heap, manure he, 4 ap, comopst - heap of lea- SI. A: der Komposthaufen (oder Misthaufen, Lauh- GÜBRE ÇATALI 32. A: die Mistgabel (Mistfor- PLÂNŞ 62 Deckladen, das Sehatten- || brett, Sechattierbrett) RÜZGÂR — FIRILDAĞI a kanatlar (tekerlek) b dümen F: le moteur â vent ou ağ- rien (ağromoteur m,, parfois Veolienne /.) h a la roue Kh d girouette (le gou- vernail) İ: the windmill pump a the wind - wheel b the vane A: der Windmotor a das Windrad b die Windfahnr 8. & 8. SU DEPOSU F: le röservoir d'alimen. tation en eat İ: the elevated tank (the water reservoir) ÂA: der Hochbehâlter (das Wasserreservoir) | ŞA BAHÇIVAN — MASASI .» F: la table du jardinier « İ: the potting - table 5. A: der Pflanztisch Üt gı 6. ORTA SICAR CAME- RKÂN (mutedil camekân) F: la serre temperâ&e | 6. 6. İ: the intermediate house (a plant - house) 6. A: das temperierte Haus SOĞUK CAMEKÂN (yer altı seri) T a yer altı serinin (came«- kânının) merdiveni ?. Fi la serre froide (une serre en sous - sol) a İ'escalier m, d'accös â la serre en sous - söl ?. İ: the greenhouse (the cold - house, a pit . house) a the staircase down to the greenhouse 7. A: das Kalthaus (ein Erdhaus) a die Treppe zum Erd- haus 8. HASIR . F: la natte â paillassan ) İ: the roll of matting (strawmatting, for k) derouler (le riyordu. Allah günahlarımı bağış- — — Td | Mheyi üzerine çekecektir. Allahrmi, — kâmın keskinliği şeytana pabucu- , nu ters giydirecek kaliteldedir. — cevabı bas. shade) y A: die Rollmatte (Stroh- matte; âhnlich: die Schattenmatte) SAKSILARIN SICAK DURMASI İÇİN GÖMÜL. DÜĞÜ GÜBRE TABA- 397