12 HABE'R — Akşam Postas, HABER'in Tarihi Romanı: 18 Polisler, tabanlarını sopaladıkları dervişin ihtiramla koluna girdiler! Talât paşanın verdiği emri, son cümleleri du- yan İbrahimde de hoşafın yağı kesilmişti. Sadrazam bundan sonra meclisi vükelâya gir- di: — Paşalar, bugünkü içtima kâfi, Yarın alossa- bah toplanmak ilzere İçtimaa nihsyet veriyorum! Dedi. Meclis dağıldıktan sonra bir koltuğa gelişi güzel serilerek elini alıma koydu, Reşid e. fendiyi düşünmeğe başladı. Azmi bey telikki ettiği emri garib bulmakla beraber, tamamaon tatbikta kusur etmedi, Müdiriye. te gelince birinel şube müdürünü çağırdı, Talât pa- şadan aldığı emre benzer gari ve kat'i bir emir de o verdi; — Şimdi o suikastçiyi hürmet göstererek bu- raya, yanima çağırın! Birinci şube müdürü şaşırmıştı: — Şu sadrazam paşanın konağında yakalana- xi mı? — Evet! — İhtiramla mı buraya getireyim? — Rica ederim tekrarlamayın, Ne söylersem onu hemen yapm! — Fakat beyefendi, o adamm yürümeğe de. - ğü, ayakta durmağa bile takati yok! — Neden? — Dayak, tazyik ve işkenceden! — Eyvah... Nasıl gönlünü alacağız o adamm? — Eyvah... — Haydi, kollarına adamlar girsin, sen de dil dök, bir şeyler yap, ve buraya gelin! — Baş üstüne beyim! Birinci şube müdürü ayakları geri geri gide- rek kendi oğdasma geldi. Reşid efendi mutad dayak fasit ile işkence görmekte, buna ağır küfürlerle hakaretler İnzmmam etmekteydi. Şube müdürü odaya girince Reşid efendinin ta- banlarına sopa yapıştırın memurlara tuhaf bir ruh haleti ile çılışroasına haykırdı: — Ulan hergeleler, bu zata yaptığımız hakaret nedir7,.. Onun kim olduğunu biliyor musunuz? 25 İki memur ellerindeki sopaları hayretten İerik.”. sd oyluklarına -yapıştıramk dayak fasima ara ver, diler. Müdür devam etti! — Ne duruyorsunuz be... Dede efendinin kol- larma girin, ayağa kaldırm, Bu edebsizliğin hesa- bın: soracağım sizden, Memurlar müdürün bu tehdidli ikazile yerde yalan Reşid efendinin koluna girdiler. Adamcağız. ayağa kaldırdılar, İhtimamla yürüterek oradaki koltuklardan birine oturttular. Şubo müdürü mev- levi dervişinin yanma sokuldu, Yerden temennalar ederek af diledi, hatır sordu: — Geçmiş olsun efendi hazretleri, bir yanlış. Hiğm meydan verdiği bu hâdiseden ne derece üzül- düğümü allah bilir kestiremezsiniz! Şimdi hatanım farkma varıyorum, Etiredin, irade buyurun. Her srrunuzu canla, başla yerine getirmeğe razı ve a- madeyim, Reşld efendi bu değişen © vaziyetle küğim sadrazama ulaştırıldığmna İntikal etmişti. İçin için hıçkırarak şu cümlelerle mutabasbıs şube midürü- ne karşılık verdi: — Eksik olma evlât, Her şey kabili tamirdir. Haltâ bir ömür elden gitse bile gönül yapılanı affe, der, Kuzum bana bir bardak su... İS emmi Biraz alaycı bir sesle: — Bü ne keskin çiçek kokusu, dedi, İnsana âdeta baş ağrısı veriyor. Nihadın gözleri Necdetin gönderdiği © sepete dikilip kalmıştı. İhtimalki genç « mühendis bu sepetin kimden geldiğini de sezmişti. Nihat dişleri arasından homurdandı; Yazan: RAHMİ YAGIZ Şube müdürü, hâlâ hayretlerinden ağızlar bir karış açik duran iki memura haykırdı: — Ulan, kazık gibi he dikilip duruyorsunuz bu- rada, haydi fırlayın, efendi hazretlerine bir limo- nata getirin! Memurlar dışarı koştular, bir dakika sohra el- lerinde iki bardak limonata ile odaya avdet ettiler, Reşid efendi oturduğu koltukta hem inliyor, hem de bir taraftan Tanrıya şükrediyordu. Şube müdürü limonata bardaklarından birini aldr, roevlevi dervişine sokuldu, kemali ihtiramla bardağa ilâve etti; ” © — Soğuk limonataya ikbel buyurun efendimiz. Nabeca harekitımızla rencide olan bünyenize fay, dabahş olur kanaatindeyim! Reşid efendi bardağı aldı, zünlerdir kuru ek- mekton başka bir g#y görmiyen (ağzıma götürdü. Muhteviyatmı bir şifa iksiri içer gibi yedüm yu- dum emerek içti. Müdür bardağı aldıktan sonre ni- yazkâr bir tavırla 8026 koyuldu. — Buyurun efendi o hazretleri, müdür beyin nezüine gidelim, Size hürmetlerini arzetmek &çin intizar ederler, Dede yerinden kalkmağı yeltendi, Fakat, gön- Jerdir, tabanlarma yediği sopalarla halden ve der» mandan "düşen bacakları vücudunu taşıyamıyacak bir vaziyetteydi, Kollüğuh iki yanını tutunarak kalkmağı deneyen ihtiyar kazazede olduğu yere çöktü, söylendi: — Yürüyemiyeceğim, Allah rizası için beni burada istirahate terkedin. Müdür ayni tavırla devam etti; — Polis müdürü Azmi bey ries ediyorlar, Lütfen makema kadar teşrif edin efesdim. — Yürüyemiyorum evlât. İnsanda yürüyecek hal mi bıraktınız! — Amât efendi hazretleri bu yanlışlığı bağs- lamanızı yalvarırım, Çoluk çocuğumuz var, Bü- yükler, küçüklerin yaptıklarını aflederlör, — Derman olursa! — Einir ve müsaade buyurun. memirlar girsinler efendim: »oeşid elendi .bu sırnaşıklık Aarunşısında son Lek” Yifi kabul etmek mecburiyetinde kaldı: — Eh, böydi bari koluma girsinler de gide- yim. Bu cehennem bucağında ca: vermekten kor- kuyorum. Biraz evvel bin bir hakaretle tabanlarını sopa» ladıkları ihtiyar dervişin koluna © İhtiramla giren memurlar Reşid elendiyi o yürütüler. Adamcağız her adımda bir inili çıkararak ve her dakikada bir adım atarak odadan çıktı. Dur ve yarı loş kori- doru geçti, Polis müdürü Azmi beyin oda kapısı- na geldi. Şube müdürü önden Azmi beye bir göz kırparak: — Getirdik efendim! Demişti, Azmi bey, derviş iceri girmeden sordut — Nasıl, ne tavır aldı? — Hayret beyefendi, hayret! Zavallı adâmen- gız bu tahavvülden zerre kadar şımarıklık göster- medi. Kozu kuzu İtaat ediyor. — Haydi getirin içeri. — Baş üstüne efendim... Koituzlarınıza nk same firiyarak içeri girmiş, (Devamı var) IN AŞK V Nakleden : bizli - Vazifeden Hariciye ALMAN CASUSU Bu ilk muvaffakiyetsizlik kar! ? Hayır! Mücadeleden yıl- manıgtı, casusluk yapmağa ka- rar verdi ve işe başladı. Politika ve maliye işlerini ga iyet iyi bilen sabık mebüs bu ye" ni işinde fevkalâde muvaffak oldu. Bütün dünya memleketleri onu en değişik, en akla; hayak gelmez — kılık ve . hüviyetlerde gördü. Eski tiyatro heveskârlığ: nın şimdi faydasını görüyorün. ,Seyyah, ihtiyar bir profesör, spor cu, kibar adam, köy © postacısı kılıklarına girdi, Şimali Ameriks” ya kadar gitti ve hattâ doğduğu memlekete bile giderek orada hu dutları tetkik etti, - daki teşkilât şefi bu KAYBOLAN EŞYA oldu. Amerika hükümeti, Alman yük elçisine, askeri atâşe bildirmişti. Bunların (artık , Imanyaya dönmeleri zamanı tine nisbetle para alıyordu. Umumi harpten üç sene evvel vazife İle Almanya iya gönderildiği zaman Beflinde Alman umumi erkânharbiyesi le temasa girdi. Bu temas neticesinde İngilte- renin casusluk mücadele teşkili” tı plânlarını sattı ve o Almatıya hesabına casus yazıldı. Birkaç sene kimseye bslli et- meden ve kimse tarafından ihbor edilmeden bu tehlikeli oyuna de vem etti. Lâkin harp ilân edildiği #ralarda İngilterede kalmanın tehlikeli olacağını anlayarak ka çar gibi oradan uzaklaştı. Ho- landaya geçti ve Röterdamdakı Alman konsolosu Gneiste mürz” | | caat etti. Sonra (İ) “Nahriehten burcan,, ile temasa geçti. Bu teş- kilât ona Amerikaya gitmesi eni rini verdi, Orada : Almanyanm Trebiç ayarında adamlara ihti yacı vardı. Trebiç Linkolü, Vaşingtonda Alen” büyületölçini "esine" *#ön Bernsdorfa iştesbuemir üözer'ne mürâcaat etti, 1915 de fon Papen Amerikayı vapurile Almanyaya hareket dorf, Lüzitanya vapurunun ŞEYTANI BİR PALAN O |mektedir. Alman imparatorluğunun, A- merikada Alman elçiliği emrir' de çalışan teşkilâtının şefi, he sn Amerikayı terketmek möcbu riyetinde kalacağını bildiği içir, 'Berlinin kendisine verdiği şeyta. ni plânın tetbiki hazırlıklarına ge celi gündüzlü çalışıyordu. Mevzuubahs olan şey, Ameri- kanım bâşına bir guile açarak on” da Avrupayı kana ve ateşe bu layan harbe karışmak için ne ar- Zu ne de vakit (o bırakmamaktı. Bu neticeyi elde etmek için de Meksikada isyan çikarıp bu mem leketi simali Amerikaya © karsı harbe sevketmekti, General Viktoriyano Huerta nın Mekşikanın hâkimi orduğu Bu seyahat esnasında fon penin başına garip bir felâket betti. fon Papepnin bavullarından kaçını ataşenin gömleklerinin rengi sa gerek.. lenin başlığı şudur: MASAL Ç OCUKLA RI KA BER E HIS ROMANI: MUZAFFER ESEN 'Fetni KARDE takdirde, emellerine hizmet ede ceğini tahmin ederek (Almanlar in bütün ürüitleri kırılarak/bu adamı eumhurreisi Carrutga| niç aleyhine kışkırttılar. Vaşingtar İdefteriydi. generale on bin mavzer ve para gönderdi gi Bundari başka reistenmhuru ölet,| Yağıldığına göre bu defe vene altınış bin dolar vaadetti. .Trebiç Linkolu, fon Rintelen ve fon Ribentrop Meksikada iken Vaşingtonda mühim bir ee Papen ile deniz ataşesi Boy-Bd'in mesai ve faaliyetinden artık İstifa de etmemesi arzu olunduğunu diği hatırlatıhnen (o 21 ilkkânun ke mecbur oldu ve “Falmouth. 1916 da Nevyork Herald İsimli Amerikan gazetesinin neşrettiği bu mizahi resimde Almanyanın Vaşington elçisi Kont fon Berns ! pillenmesi dolayısile Amerika bü | rikadaki Alman dinamitçilerine çek dağıtır vaziyette (o gösteril Amerikalılar, şimdi, vapurda kendilerinin aldıklarını inkâr etmiyor ve seklamıyorlar. O zamanki Amerika zabıtasının tecessüsünü, şık ve zarif asken| rik etmediğini tahmin güç > Umumi harpten sonra Ameri kada neşredilmiş küçük bir risa “Fon Papenin eşyası arasına bulunmuş vesikslara dair ifşast kezinin ismi, -— Dünyada, dedi, parasını sokağa atmaktan hoşlanan insanlar da var.. Behire Nihada elini uzatarak: — Gene neler söylüyorsunuz, de di. — Odanızı süsliyen bu (o cigekleri gördükten sonra getirdiğim buketin fazla olduğunu anlıyorum. Bu sözleri söylerken nazik o bir ta- vırla iğiliyor ve Behirenin penbe par maklarinın ucundan öpüyordu. Nihat, — Sevgilim, dedi, Bu kutlu günü can ve yürekten tebrik ediyorum. Behire nazik bir lisanla (o teşekkür etti. Fakat, — Biraz geç kalmış olan buketinize arkadaşları arasında güzel bir yer a yıracağım. Dimek suretile tfacık bir serzenişte bulunmaktan kendini alamadı, Nihat derhal iğneyi anladı, ve: — Maksat gelmesi değil miydi? de” di. Geldikten sonra ba biraz erken ol muş, ha biraz geç.. Ne farkı var? Yok sa bu kutlu gününüzde size uğramaz mıyım sandınız. Nihadın sesi ve tavrı mağrurdu. Genç kız tebessüm etti, — Hayır, dedi, Uğrıyacağınızdan e- mindim.. Çünkü yapabileceğiniz ve ya pamıyacağınız şeyleri öğrendim artık, Nihadın kaşları çatıldı ve (o çehresi değişti. Düşündü: “Acaba Behire ne demek istiyor?,, Fakat genç kızın çehresinin daima tebessümlerle aydınlanmış olduğunu gördüğü için küskünlüğü çok sürme di, Nihadın buketinin yanında (o bir de Hacı Bekirde yaptırılmış o bir kutu fıstıklı lokum vardı. Nihat Behirenin lokumu çok sevdiğini bilirdi. Kutuyu Behirenin eline verirken: — Herhalde bunları yerken o hak kımdaki düşüncelerini değiştirirsin, dedi, Fakat etrafında gördüğü çiçekler, Nibadın aklında düğümlenip kalmiştı. Sözü yeniden bu mevzua götürdü; — Sizi düşünen sade ben değilmi sim. Demek oluyor &i sizi çok sevenler var, Bu, çiçeklerden balli, Bunları kini gönderdi. Bu sözleri söylerken eliyle Necdr tir sepetini gösteriyordu. — Bu güzel sürpriz! çocukluk arkı» daşım Nsedet yaptı. Sabah kalkar ka'k maz bir kucak bahar gibi bu güzel 8> ” petle karşılastım. < Böyle'bir demet göndermek, para- yı sokağa atmak demektir, Delicesine bir iş doğrusu. , Bu mülâhazadan Behirenin canı si kılmüşta.Hemen nişanlısına aksi bir gehre ile cevap vermekte tereddüt et medi, — Delicesine bir iş mi dediniz, Nihat bey, Çocukluk arkadaşının doğum gü- nünde bir büket göndermek niçin de- liçesine hir İş olsun.. — Bu kadar pahalı bir Mebete! ne lğ- züm var.. Sonra nişanlınızdan baska bir erkekten böyle kiymetli hediye kabul ederken hiç tereddüt etmediniz: mi? — Bir genç kızın çocukluk arkada şindan gelen bir demeti kabul etmesin- de hişbir mahsur yoktur ve bu kabul hiçbir vakit kidü bir mana (ifade et- mez, Fakat bir delikanlının nişanlısmi- dan başka birisile kol kola (o sokak'a gezmesi mahzurludur, ve kötü bir ma “na ifade eder. 4 AGUSADS — Nazırlığına... N a el Amerika gizli ajanların” geçen vesikalardan en” niç gilphesiz, eski ataş Yukarda bahsedilen ij numaralı 700 ça çeri X koçanında defter si nis a İzısile bü paranın Horn Taş rine ödendiği kaydedilm i rip bir tesadüfle Amerik#t | cebore köprüsünü berhavi İyi adam da Horn isimliydi. © Ky sonkânun tarihliydi. iş Z şubatta. itilâf devletleri” Ay, derilmek üzere limana “1 » nan hârp malzemesi gö trenin geçeteği sırada edilmişti. Çek defterinde bu şe#* dip koçanı bulundu. Bun” yu arasından çıkan diğe © lar sayesinde Amer girecekleri sada, topa N aahşan bir çok Almanı (© neğe muvaffak oldular. bü ton Ar gel ter. ett İtilâf devletlerine ge; nan askeri piaşesinin ğ dan ayrılmağıne bir muhafij. bj Izanmış kadar sevindiler. | R Mi. İ TEDHİŞ | i Üstüste yapılan (o sula; ia yaptığı nefret ve istik: i ikanın harbe girmesine z »ir âmil teşkil ettiği arti Wi ain meçhâlü değildir. © Amerikanın Almanlara X* be girdiği haberini, bütü” kalıların sevinçle arş bile söylenebilir. Alman Kayzerinin ada | rafından yapıldığına şüphesi olmıyan sui İbüyüğü Halifake bi Cephane yüklü larak İ demirli duran bir gemi? miş olan bu suikast, rai paymcaya kadar geçen içerisinde şehrin sai bir kismını harabeye 3 Binden fazla insan öngl , to Pi- ge ; Eşyasından bir kısmını Kay bi fa kişi yaralandı. Yirmi meskensiz kaldı. A“ Bundan daha az teci “Mİİ üzerine Amerikanın heri | Almanya aleyhinde çok © bi “ümayişler yapılmıştı dl X N bir | bunların tekerrürüne 1 mak maksadile gazeteler faks infilâkının . ebe tah tebarüz ettirmemeleri, de silâtile yarmamaları Jı di. di * (Dani. (1) Alman casus taytli ie ie denbire şaşırdı; ve: — Ne demek istiyorsun ge” . di. Bu elimlerlen kasılın nedir Genç kız mütefekkirane » cevap verdi: — Ne olacak hiç. Anlaya* rek saz, Nişanlıların oturduğu oğan İ sında bir yıldırım gizliydi. Bu ıstırablı konuşmayı içn Behire, bulamıyacağıni duğu bir şeyi arar gibi amm? 1, yerdu. 5 - Nihat izahat almak ve #İ tu elmlesi ile kaşdettiği r Jenmek için genç kızı yordu Faxat sanki dar masneden bir vicdani kuvvet bi susmayı tereh etti.” Behire hâlâ bir şey arayö” lavetrıfına bakıyordu. — Buketimi koyacak bir di varsınız. Öyle değil mi seri koca sepet, herim mü için bir ve: bırakmam'ş Ki- an Sepeti her gördükçe yede : kançlığı alevlaniyordu: diil“ rak; SEF, e * i t a (Devamı S9)