U yaz, ne bir ötel, ne de bir B pansiyonda oturmadım. Temmuz başlarına doğru alelâce - Je edindiğim bir çadırı, bir gazino sahibi ile uyuşarak deniz minare- beyaz çakıllar ve ayakları| tırmalayan yüz binlerce kumla dolu bir sahile yarım saat içinde kuruverdim. Yeni evimi bu ilk dakikalarda görmüş olsaydınız belki de arıla-| rın bal yapmak için kendi kendi . | leri, lerine icat ettikleri bir kovan, ya . hut çocukların elişi mukavvaların e köşk, hattâ bir 2. Şunu de dan yaptıkları bi garaj zannede mek istiy , bütün bir yazı| tavanı altnda geçireceğim bu por tatif içinde yatıla ve bezden €v, cak başka her şeye benziyordu İlk zami ırlarda evimin Yahudi $ nize giren künsüle yoktü, Buhlar daha nisarı başında belki de bütün di geceliğin ağustos bö eklerinin sesleri durduğu zama, stan uzağa, mahalleler arasın” işitilirdi. Sa geliyorlar, ın sesleri bahleyin dokuzda yedi sekiz kişilik aileler halinde birer masa kiralayarak 9. r; kombinezon - oraila çıkarıp siyah ve beyaz gi kaybolmuş mayo - orada denize giriyorlardı. ve gazino: rada soyunuyorla, da r İR gün, in birinci hâftasr döndüğüm bir geldi, Denizden yeni sıra, banyo ha kapısına akan verilmiş meşgul işareti & yanıma aldığım kitaplardan 3irini okumaya hazırlanıyordum; re artık, denizdeki çığlıklar bir ğaç üstünde yaz kış öten böcek - er gibi beni meşgul etmiyorlardı. Birden, çığlıkların.. üstünde bir taya dokunan balıklar gibi ku » aklarıma bir iki kelime çarptı. Kapıya gerilmiş havluyu hafifçe raladım; beş on metre ilerde, on ört on beş yaşlarında kaklar bir ocuk, etrafına toplanan yedi se- iz kadınla münakaşa ediyordu. ğer kadınlardan her hangi biri sahse girecek olursa, denizden yü- erlerken bacaklârının arasından it balık gibi kayıp geçebileceği - i iddia ediyordu. Kadınlardan biri: — Terbiyesiz, diye atıldı; sen nümaray: git de canbazhanede ap.. Biz hepimiz evli kadınlarız. yar. sunu çadırın Bu, işlerime Avrupa plijlarında maları âdet olmuştur, deni mu setisterinim, veryete yıllıziz. küçük küçük oyuneak yelkenliler plâjlarda yüzme havuzlarında ilerin çocuk oyuneakleriyle Kadınlar denize heniiz girmiş lerdi. Sadece, ayakları su içindey - renk di; ve“ üzerlerindeki renk mayslarla sahilde birivermiş garip İbir deniz nebatıma benziyorl — Hah, ha... Evli kadınlar... Bunu çocuk söylüyordu. Bir sandalın kıç taralında iken bulun- duğu yerden iki adımda sandalır bâşma fırlamıştı. Yüzü moimor . du: — Niçin, dedi; öyleyse kadın - lar hamamından denize girmiyor sunuz? Burası bizim... Bir dır: — Biz erkekle saniye du a kadınlar gülüyordu! Ay, sen de kendini erkekten İsmi sayıyorsun, pis balık.. Erkek si, hele bir denize gir Bak ni bacaklarınızı sıraya dizip birer birer altından geçiyorum. Kadınlar müşkül va ziyette idi. Dışarı fırladım: — Hişt, dedim; buraya baksa na şen... Belkide ileri doğru yürümeğe hazırlanıyordu ki birdenbire sunlaldan denize atladı; ve kay boldu. Sular köpüklendi; gözlerimle uzun uzun çıkacağı bir noktayı aradım. Neden sonra, tâ balıkçı kayıklarının dal yan etrafımda ağ tuttukları yerde; onu bir nokta, belki de bir kuş gi- bi ancak farkedebildim.. ALIK B neteden geldiğ gili, Yalnız üç dört senedenberi; yâz başlarında gözüküyor; gelmez, evvelâ Yoktu. Osmanın — gazinoya kânun ayları gelir gazino kapa - nınca, Balik Osman Ja kaybolu - yordu. Üzerinde “omuzları yirtik biz gömlek, a denize © girip, hem sokakta olaştığı kısa pântolön gi Ayakları daima ak geziyordu. Fakat Hiç ktı se diğer fakir çocuklar gibi t naklarının uzadığını görmemişti. Bununla beraber onları ne zaman kenstiği ve ne vakıt yık 1 da bilinmezdi. Sadece bir balık gibi sert bir derisi vatdı. Gözlerinin içi masmaviydi. Denize girdiği zamân bu gözler sularda bir boya, #l 1.t bir cam gibi eriyor, ara si - ra kayboluyordu. A yordum. Bi KŞAM, denizden sonra ga - e Balık Osma. yanıbaşımda buldum. Deniz ni den yeni çıkmıştı. Islak yün pan tolonundan sular bacaklarına doğ oyna” Bilhaszı İngilterenin üyatro, rm pek fazla devam ettikleri yüzdürmek en büyük eğlencelerden birini teşkil etmektedir. bir | sinonun bahçesinkle oturu - | Balık Osman ru süzülüyor; kirpiklerine takıl maş bir iki damla, nâlâ orada du. ruyotdu: — Ha, değim; sent. Gel baka. km.. demek ki geliyorsun.. Başını mı eğdi; yok&a gözleri - min İçine mi baktı, üllmiyorum: — öyle, dedi. Keniım — Hesap vermeğe tabif 1. Eizden, içerlerinde kendi ayaklarınla güneşli v vusmavi bir deniz uzaven gözleri- kaldırdı: — Hayır, dedi, sizinle tanışma- ; vgeliyorum!.. Ka'akatim yuk diye en biri de evi. çünkü.. bana Balık Osman takıklılar. İçle: ne çağırdı. — Gidecek misi: Bilmem! medim, Gazinoda yiyecek bula - mazsam., Arkasını, gazinoyu denizden a - yıran tahta çitlere verdi; kolları" nı yine arkaya doğru dayadı. Yal nız gözlerime kenüz bakamıyor - du. Başı yan dönük, ilerde, sabah- leyin onu daldığı yerde kaybettik ten sonra ilk defa gördüğüm nok. tada, balık ağlarının bulunduğu tarafa bakıyordu. — Niçin, dedim, Osman diyorlar? — Bir balık gibi sana Balık yüzüyorum günkü... — Ya?. — Babam balıkçıydı. Yaz kış denize çıkıyorduk. Çok defalar büyük balıkları avlamak için yem diye beni denize attığı olurdu. Bir çinekop gibi önlerinde Kaçar, san. dala atlardım. Vaktinde atlamı - yacak olursam beni tekrar denize fırlatır, içeri girmeğe < çalışırsam Vahi kariğilarile omuzlarımı kârla tırdı, Bir keresinde bir köpek ba- lığı parmaklarımdan birini ko » | pardı. Nah, görmek istersen... Sağ ayağın: diz kapaklara doğ ru kaldırdı, Küçük parmağı bir diş yahut bir satırla koparılıp uçu - rulmuş gibi orada bomloştu. O gün, bir çay içti; bir dilim ekmek yedi; fakat iskemlede otur- madı, e gerim benim portatif evin yan taraflarma isabet elen yer, üstü çinko ile örülü, jönü boydan boya açık bir yerdi. “) Gazinoya gelen Rum delikanlıları eğer garino kaklın müşterilerle ka- iabalıksa buraya çekilip gözleri İ bir cam gibi kıpkızıl oluncaya ka. İdar burada rakı içiyorlar; yağ » mur yağdığı zaman gazino sâhibi masa ve İskemleleri burada üstüs- İse yığıyor; yahut bahçedeki müş- tetiler buraya sığınıyorlardı. Bu nunla beraber üstü iyice örtülme. Miş ve yamalıydı. Yağmur dane - leri masaların üzerine birer ikişer düşer, ve yağmür 8 İ düğümsüz bir yumak g lanır dururdu. Benim gazinoya geldiğim sıra. lar hava açıktı. Bir balıkçı anlat. İtiğım bu çinko dam altında bir sandal tamir ediyordu. Yanında tahta bir masa da renk renk boya “etuları vardı, Balık Osmanı ber vakıt burada şörüyordum. Ya, sandalın arala -| cimleri i yuvar Şimdiye kadar git| rına ince bir katran dökülmüş tah *uları kalın bir zımpara kâğıdı ile paralıy'or yıllarca deniz yemiş talıtanm ince tozları dizle- beyaz bir tabaka . Yahut boya kutula .! nı dakikalarca tutar, | sandal boyarirken, gözleri İtça İ ia, boyanın sandala verdiği renge akılı .belki de gözleri kâdar mavi | sir denizde, sandalın sularla şıpır İl pır dövlüserek yelken açacağı bir | yünü tasarlar, sandalın sahibi olan İ yalıkçı İstavtiye yardım. ederdi. Nitekim, bir çok defalar da ci er balıkçılarla beraber bir söğüt 1ğacı altında yırtık ağları tamir e diyordu. Üç balıkçı Osmanı arala- ve Üzetimle ellerinde rına alıyorlar, gözlerinde, balık Osmanın denize çıktığı, balıklara yem olarak âtildığı; ve bir ba kçr kancasmın omuzlarına taksl- kığı dakikaları dinliyorlardı. Ba- İlik Osman bu #iralarda yırtık ağ- ları işaretler; yahut balıktan yeni dönmüşlerse gazinonun çardağını yahut ta bir ağaç gövdesinden ö- teki ağaç gövdesine ağları bir baş tan bir başa gererdi. Hele tamire çekilen sandalm biteceği gün. Osman mütemadi- yen bugünü bekliyor, ilk balığa çı kacağı dakikayı düşünüyordu. Ağ- lar yeni alınmıştı. Belki. de deniz. de o zamana kadar tanıyıp görme dikleri yeni balıklar bulacaklar, yahut bir el kadar büyük güneş balıkları ile gazinoya dönecekler idi. SMAN, sayfiyede balıkçıların verdikleri ye yeceklerden başka garip bir nu- mara ile daha pâra kazanıyordu. Bilhassa bu numaraları yaptı. ranlar kadınlardı. Sandaldan de nize para atıyorlar; Osman ne ka” dar derin olursa olsun, hattâ en dalgalı zamanlarda bile gümüş | İ paranın arkasmdan bir kurşun gi- bi fırlıyor; ya parmaklarının oOw. cunda yahut dişleri arasında, ba gt kereler de sol ayağının iki par- : ile yakalayıp onları yukarı çıkarıyordu. Yalnız birçokları: © mar para atardı, Fakat, hiç birini | denizde bırakmaz; hatta suya inen para gözlerinden nasılsa kurtulup kuma değmiş olsa bile gene bulup getirirdi. IR gün suç işleyecek bir köpek gibi Osmanı başı önünde: buldum; — Hani şu kadın, dedi, bana terbiyesiz diyen yok mu? Hasan| reisle sözleştik; ona ağ kuraca-| ğızl, Hasan Reis gazinoda yatan ba-| lıkçılardan biriydi. — O da nasıl şey, dedim; Deniz de kadına ağ kurulur mu?, — Kurulur, dedi? Hasan yapâcak işte. Onun kılıç balıkla. rına kurduğu ağ var. Sonra kadr. nı tutup denizkızı diye balıkçılara gösterip zevklenecek. | — Sakın, dedim, Hasan ret riyor . — Yok canım, küçük bir ders Bakalım bana bir daha balık Os.| man desin.. Balık Oşmana sayfiyede kes Balık Osman dediği halde, he: nedense gazinonun az ötesindeki sahibine anlaşa TEİis biliyorsun kırmızı köşkün ev kızıyor, kadınla bir türlü mıyordu. Gece, Hasan reisle ben de var. dım. Balık Osman, dalyanda. bö lıkçıların yaptığı gihi ağları deni- | ze bıraktı, Burası tam kırmız köş. kün önüydü. Deniz derinâi, ağlar kuvvetliydi. Hasan Reis: — Bu ağlarla kılıç bile tutulur, dedi, kadın neye uğradığını fark bile etmez, İkisini de böş yere ağları de nize atmaktan vazgeçirmeğe Çı liştım. Hepsi nafileydi, Gece İçi de ağlar: atarken: Osmanın gözle çi bir balık ; gözü ; gibi parhjor Hasan refs ağl buk cabuk ik ralıyor: ve bahkçr sidükl iç * h'ç kimsenin görmesinden şüp. | pamadı; ikide bir polisler a j her-| etmiyorlardı. İ Yeni sandalı nismini Gece, Bilik Osmâr uyumadı Ne olur ne olmaz Jiyofdu; ağlar belki sürüklenir, belki bir köpsx balığı parçalar ; belki fırtına çıkıp harap eder, en korktuğu şey gün düz ağları taranıya başladığı za. man kadının ağ içirden kurtuluj kaçmasıydı. ABAH çadırın önünde Ss turdum. Osman O gazine. dan denize doğru uzayan tahta iskelede ayaklarını sulara uzatmış kırmizı köğkteki kadının kendi isklelerinden denize ineceği da- kikaları bekliyordu. Şimdi kapı yavaş yavaş açılacak, kadın, de. nize, kendisini arka üstü rahat- lık ve emniyet içinde bırakacaktı. Hasan rejs, sandalla az İleride dolaşıyordu Balık Osman hemen suyun altından kadını bacakların. dan tuttuğu gibi ağların kapısına doğru sokacak, sonra iki üç ba hkçı daha ağları çabuk çabuk top. layacaklardı. k gibi çrrnieaktir.” Fakat, Osmân bunu yapamadı o Çünkü ne gündüz, ne gece kâdın | denize girmedi. Pencerenin . &- nünde yalnız kitap okudu; karşıda balıkçıların ağ tutmısını seyretti, Bir defa da tam sahile isabet eden duvar üstürdeki bir iskemlede 9 turdu; gazinoya baktı. Osman küfretti: ve bir sabah da erkenden ağları topladr. Hattâ kapisını ka içerdekilerin hepsini ser best bıraktı. EÇEN hafta İstavrinin ta mite çekilen sandalı bit işti. Bu hem bir balikçr sandalı İ hem de bir tenezzilih kayığı olmuş tu, Etrafı koyu mavi çizgi ile çizilmiş, üstü tenteneli ve gicir gıcır bir sandalir, ince bir Gazinodakiler hep (bir aray: zeldiler; ismini bulut koydular Bulut ... Bu ismi gotik bir harfle sanda. ingiliz kral ve kraliçesi geçen pazar e) Londra ci İli meklen İlani gezmiş ve burada kamp gören 200 çocü! veni han 'Bulut,, bir çizgi ile çizilmiş, $i 2 i tlerini seyretmiş'erdir. Kral çocuklarla beraber €P* vakit geçirmiş, oyunlarına şitirak etmiştir. koydular. Etrafı mavi ince üstü tenteneli... gi un baş tarafına ben yazdım. tarafına bir acem tasviri saçları omuzlarına 3ökülmüş «adın resmi çizdim. İstavri aocudan aldığı ödünç, çara ile dila kadife iki minder teda! Dümen iplerini eski bir sanı NE p zeçireceklerdi, Osmanla İ 4 ürü uzun münakaşa ettiler: güşe kalktılar, Istawri par ılmadığını söylüyor: Osman | Jalda her şeyin yeni olmasın! zu edi Bir ze indiril rdu h erkenden Bulut İĞ ii. Hepimiz ve Balık man sandalla Ss yapacağımızı zanneliyorduk. tavri, Bulutu iakeleye rağ) Osman gözleri sandala takılı? — Tıpkı, dedi, Güneş ima benziyor küçük d is İstavri burnu işitmek istemedi Isman, ogür akşama kadar delil 1 . Mi wakat parmaklarını değdirme” dalın otralmda . denizde âakine su bile sışratmadı, E leceğim — Osman, dedim şelecektin RTESİ günü Osmava si dire çi han: İstavrinin sandalıne rına, kırmızı köşke ve gaz ekte: — Gelirim! dedi gi Çadırın evveli kitip. bayrAği miirdik. Osman o toprağa ei sÖçük kazıkları söktü, ROZ ) olu bezler birdenbire söndü Tadır kapandı. Bir saat içinde bei, ertop ettik, o Gazinocunun © # *rafta yemek pişirdiği mut 4zta karyolasınm uutına koy | Gelecek yaza kadi car ve * tif evimiz orağf Balık Os” kçı mektebine VP nurdan p afaza çdilecek Kenan KULÜSİ, ei ey