HABER'in Tarihi Romanı: 9 Padişah memnundu. Orduları zafer peşin. de koşuyor, kendisi huzur içinde şevketlü Un. “yanını sürükliyerek Boğaziçine yaslanmış, Dol mabahçe sarayının denize nazır hünkür daire. İnde dünyasından bihaber zafer kasideleri : Enver, Talât pağalarlz Şeyhülislâm, mev. levi taburunun bânisi Veled Çelebiyi huzura “getirdikleri sırada padişah pencerenin önünde oturmuş, hazımladığı Çanakkale destanının “son mısralarını yazmakla meşguldü. Hünkâra damadının geldiğini haber veren başmabeyin. ci hünkârin kâğıt Üzerinde söylene söylene 'çiziktirdiği satırın bitmesini beklemiş, ihtiyar o gevketlü kâğıttan başını kaldırınca kapının “ yanımda elpençe divan duran mabeyinciyi gör müş, titrek sesile sormuştu: — Ne var? Ne istiyorsun Lütfi? Lütfi Bey yerden temennayi çakıştırarak arzetli: — Şevketlü efendimizin damadı şehri ya rileri bir mühim meseleyi arz hususunda hu. “ zura kabul suretile iradelerini istirham ediyor lar. Sultan Reşat, bu karışık ve ağdalı ifadeyi iyi anlayamıyarak gordu: -— Ne diyorsun Lütfi, Enver mi geldi? Lülfi bey tavrını bozmadan tekrarladı: » — Evet, padişahım, Enverpaşa hazretleri “geldiler... — Peki, ne istiyormuş? — Huzura kabullerini istirham ediyorlar!. — Yalniz mı?. — Hayır padişahım, yanlarında sadrıâzam “paşa İle şeyhülislâm efendi hazretleri, ve Çe © lebi efendi de var... Ee Sultan Reşad bu kalabalık heyetin, şeyhül- islâm ve sadrıâzamla Veled Çelebinin damadı ile beraber bulunuşunu iyi karşılamadı, hayıra ölâmet saymadı, tekrar baş mâbeyinciden sor. du: , — Böyle kalabalıkla gelişlerinden makeai- © ları nedir acaba? Lütfi bey cevab vermedi, boynunu büktü, iradeyi bekledi. , Enver paşa, böyle keyfi mayeşa İcraatiyle © ve tecrübesizliği yüzünden her işte bir çok ak” © saklıklara sebebiyet veriyor, yoktan yere karı- “şıklıklar meydana getiriyordu. Böyle, şeyhülis* lâm, Çelebi ve sadriazamlia birlikte saraya geli- | si e böyle bir hâdise Sal, Yaşlı padişah birden. © bire böyle devlet erkânı ile gelişi hayra yorma» makta, bozuk ve eskimiş dimnğiyle buna türlü “manalar atfetmekte mazurdu. | Vaka bir hal meselesinin münakaşasından “da ibaret olubilirdi. İşte bu nokta ihtiyar gev ketlinin birdenbire şaşırmasını intaç etmişti. Lütfi bey cevab vermeyince, ihtiyar padışalı tekrarladı: P — Ne diyorsun Lütfi, niçin huzura çıkmak İstiyorlar acab?.. Lütfi bey cevab vermek mecburiyetini duy- du: j — Mühim bir mesele arzedeceklerini söy” . İemişlerdi, Hünkârım!.. İradei seniyyenizi bek- tiyorlar. — Bilmem Behire.. Bu halin benimle © beraber olduğun için sevinmek mi, yoksa arkadaşından ayrıldığın keder mi? © Behire kulaklarına kadar hissetti ve: — Hangi arkadaşımdan? diye sordu. — Biraz evvel Necdeti buralarda gör- müştüm de beraberdiniz sanmıştım. kızardiğını ÇEPBEDE/,, ki TARURAYN HABER' Yazan : RAHMİ YAĞIZ Vaka Padişahın hal'i münakaşa- sından da ibaret olabilirdi Sultan Reşad bir müddet daha düşündü, sonra isteksiz bir tavırla irade etti! — Peki... Söyle geleinler!.. Beş dakika sonra Enver paşa ile diğer dört kişi huzura çıkmış, Sultan Teşadı etekliyerek arz odasının kapısında, gözleri yerde ihtiyer | gevketlinin karşısında boy gösteriyorlardı. Sultan Reşad sadmâzamdan başlayıp Veled Çelebiye kadar gelenleri tepeden ayağa süzdük ten sonra titrek sesiyle sözü #ldı: — Sizi topluca bir halde karşımda görmek. Je mesrur oldum. Cenabı Hak cümlenizi devam lı muvaffakiyetlerle şâd ve muzaffer eylesin". Padişahın bu iltifatna nazırlar yedi yer den temennalarla karşılık verdiler. Padişah sor du: — Nedir? Bir isteğiniz mi var? Arzedece- inizi bekliyorum. Padişahın geçirdiği heyecan tavrından bel- li idi, Kurnaz nazırlar bunu anlamakta geçik- moediler. Talât paşa harbiye nazırından evvel davrandı. Sözü aldı, izah etti: — İradesini istihsal için bizlere lütfen mü. saade buyurulan Mevlevi tabur teşkilâtını ta- mamlamak üzere bu kuvvetlere kumanda ©de cek olan Veled Çelebi tie birlikte huzuru şevket mevfurda keyfiyeti el birliği ile arza İctisar ettik. Padişahın yüreği ferahladı. Korktuğu deh getli bir tebliğe, bir hal vakasına karşı gelmedi. ginden doğan bu ferahlayışın sevinci içinde ko" nuştu: — Tabur teşkil edildi mi?.. — Efendim, Mevlevi kullarınız İstanbula | geceyarısı için toplayınız. geldiler. Bu sabah Bayazidde vükelâ ve rical huzurunda bir geçid resmi yaparak nezaret av- Tosuna alındılar. Süratle harekete geçmek arzı sunu izhar eden Çelebi Efendi ile bizler Efendi. miz'r “u yoldaki iradelerinin ne yolda gerefse- dir “ını telâkki Için İruzura çıkmak cetm retinde bulunduk!.. — Pek âlâ... Tabur ne zaman hareket cde- bilir?... — İrade buyurulduğu takdirde, derhal! — Peki... Siz kararlaştırın. Mabeyne bildi- rin. Ben iradesini nezarete gönderirim. — Merasim bususnda bir irade şerefsadir olacak mı?.. — Onu da Enverden öğrenin!.. e Enver paşa söze karıştı: — Esasen bendeniz de bu hususları arze- decektim!., — Ne gibi! — Merasime aid programı bazırlamış bulu. nuyoruz. — Hemen mi?.. — İrade buyurulursa evet padişahım!.. — Öyle ise mabeyne ver!,. İradesini hazir- Jayalım!.. — Baş üstüne padişahım!.. Bundan sonra Veled Çelebi de dahil olmak üzere huzurdaki nazirlar Hünkârla muharebe ve | Konrad, madam Lölürün methalin | ıyı çalmadan önce, korkusunu bü- ziyetine dair bir saat kadar daha konuştular. (Devamı var) www Nakleden: | | disire başladı. İler dolaşıyor. Bu sebeble fazla na-| ti. Genç kadın o uzaklaşınca yoluna 15 AĞUSTOS — 149 Rg Kompars: : açık bir asker, bir kahdı — Zamanında yetiştik.. dedi. Fri | ta“ ötekine sendeliye sendeliye Sahte jandarma ayağa kalktı. Ba) kon kapısına yaklaştı. Tava serin olduğu için ıpıyı ka; caktı. Far İçin intikamını alabileceğiz. Yarma| üyordu. Bir havagazi direğine kat te.sddüt etti, silâh aldın mı? uudu ve oradan hız alarak Zabit mırilandı: — Evet. i daki bir evin kapısına (yürü — Biraz bekleyin kimbilir. Belki de ayni piyanodur. Harekete geçmeden önce dü şünmek prensipini demin ortaya 4 tan ben tatancamı slmağı unutum. Yumruklarımdan başka silâhur yok. $ pıyı yurruklamağa başladı. Sapsarıydı. Elleri titriyordu. Bi kaç emiye geçti ve iki Almanın wn dukh'arı bâdise vukubuldu. Piyanist ilhamını bulmuş gibi Forenin melo - de kapıyı bıraka: s wa ayni hareketi tekrarladı. Madam Lökör rahat bir nefes © (di ve o sokaklu (oki kapı çet a. JAN, emini dair tadı me o Evde herkes uyuyordu. Mâdâr | Lökör elektriği söndürdü ve karar: Evet, bu geçen geceki piyanistti.! ık sokaklara daldı. Şiddetli b: Çaldiğ parça da orun madam Lö | rüzgâr yüzüne çarptı. Üşür gibi ol köre, söylemek İstediği bir şey ol'!du. Fakat bu soğuktan değil, kor | duğunu bildiren bir işaret olsa ge | kudandı, Evvelâ böyle olurdu, İlk! terii. Diğ piyano da başlayınca | anlar geçtikten sonra alışır, korkusu birincisi Fotenin melodisini tamam | azalırdı. lamadan bırakarak “Hayir! Bunu asla öğrenemiyeceksin!,. parçasının ük notalarını ahenge hiç ehemmiyet vermeden yavaş yavaş çalmağa ko yuldu. Kompars yerinde doğruldu: - Çabuk ol Konrad koş bak, pi yanoyu çalan Haym mı? Konrad sokağa fırladığı sırada bir ye € az sonra onu Atık işi bitmek “ <-Ji. Tekrar karanlık oskaklara & İ Siraz sonra Frei sokağına saplı diz Tez in yaren | zaya Gayyazdın hiçbir zaman ” Me ek m ve bay iti olmıyan kapısının. tokmuf biliyordu. Fakat bu cesaretine rağ | XP içeri Bird. men geceleri karanlıkta yürümekter | Vazifesi bitmişti. Şimdi korkardı. Başmi çevirip takip edi | *vinde asabını dinlendirek” lip edilmediğini anlamak için arka | yak sesleri üzerine papaz od: sina bile bakamıyordu. «apıst önünde göründü; — Sen misin kızım? Hayroli o da kâğıt kalemi slarak oçalınan Büyük meydan istikametinde da: na bir haber mi? ER sokaklara saptı. Adımlarını âdet Zİ iğ parçaları not etti, İkinci piyano bi: sıklaştırdı. Börük kak) |. Bilmiyorum, Merkezi mi rincinin çaldığını tekrarladığı vakit ek, e de grup şefleri geceyarısı A dırımlarda düşecek gibi oluyordu). notlarını kontrolden geçirdi. N bir kapı Kardar caklar, i Konser birkaç dakika sürdü. Pİ- lu yi pir | — İyi bir habere benzemiyor. anolar susunca Alman zabiti şifre“ hal açıldı içeri; girmiyen lde sık sık davetler yap hallettiz eceler ecele bir geyler söyledi. “BiP Allahın inayetile bu selfi v ) şiiri müşkülü de yeneriz, Fakat ti p ge 2 tabi (müşkül yeneriz, Fa Grup şeflerini merkezi mahzende Peki takip edilmiyor sunuz VE? | San kızım. Nen var? Bu karlar © Genç kadın buna ihtimal vermi- | oduğun halde bövle bayılacak Kompars mırıldandı: yordu. Tekrar yola koyuldu. Sokağı | o': suna mana veremiyorum. — Benim için son bir tali eseri! | geldiği istikamette geçecekti. KÖŞÜİ Genç kadın cı mi ; Bu sırada Konrad nefes nelese| başında karşısına çıkan jandarmâ"| o Geceleyin le ira para 5 geldi: ya çarptı ve korku ile bağırdı: yorl Karanlıkta küçük bi 0 ğ li üçük bir — Piyanoyu çalar Hay OJatbakma:... diş el erer” — Pekâlâ; seni gördü müj -4 Sen kimsin? diye,sordu, Ex p — Hayir, râkını ver bakayım. o vü e na yi yp — O halde otur da düşüneli 2 di Köşe başında mpars, Kon m Oda üşünelim. | e Lökör titriyen elinde har) buluştu. Konrad: zir tul geceleyi n sokağa çıkmak Konıpars hiddetlendi: İ — Kadın bir daha beni g müsaadesi veren vesikayı — uzattı. Jandarma bunu cep fenerinin ışığır da dikkatle tetkik etti, Arkasını ka idma dönmüştü. Kaputunun yak İn: kaldırmıştı. Tetkiki bitmek bil miyordu. Nihayet homurdandı: — Pekâlâ, Vesikayı iade etti ve yürüyüp git — Otur diyorum, Lüzum-uz acele | istemez, Haym grup şeflerini mer- kezi mahzende toplamağa davet & diyor. Madam Lökör daveti alâka; darlara bildirecek, Kadını, şüphesi ni uyandırmadan takip edebilecek misin? — Evet. Sokaklarda daha asker şüphelenir. Ne yapalım? Artık ehemmiyeti yok. beni iyi dinle... Yarm Friçi Suriyetindeyim. Bunu söyl di zaman, bütün casus çetesini yö! dığımı da söylersem... — Anlıyorum. Esasen Friçin 5 mözde benim de mesuliyet İİ var, — Papaz Gayyard, grup # nir iştmama gidecek, a rl) ki bunun için sokağa çıkmasınıd si zum yok, Altı haftadanberi, dela Fransaya da gittiği halde © zarı dikkati celbetmem. devam etti, Eküye sokağma gelince — Haydi bakalım öyleyse.. Ben! ye kadar başka kimseye tesadüf et her ikinizi de uzaktan takip edece-İmedi. Orada, peşinden takip edildi- dim. Eğer uzakta kalırmam (Köşeiği şüphesine düştü. Peşinden ayak başlarında tebeşirle işaret yap. setleri geliyordu. Birkaç dakika sonra ağaçların ar:| Acaba gene o jandarma mı? Ye MASAL ÇOCUKLARI EN AŞK VE: HİS -RO-.M-A-.N-0Ş kasına saklanmış olan Komparsla | Biden endişeye düştü. Tekrar bir ka | suda memur adamlarımız onuf Fb d celevin kapının eşiğini aştığı * Pa, de ışıkların birdenbire yakıldığını İ yük bir gayretle yenerek dönüp 2" | mediler. gördüler. Siat tam yirmi üçtü. kusma baktı. Yüz adım kadar geri- (Devamı vaf) — Malüm, bunları el — Hayır Neclâ, senin bu hisleri man imkânsızdır. Ben Sıkıntı ii rında ya sana dayanacağım, Ya NE Neclâ Behireyi elinden tutarak gül, B — Ben her vakit senin yanınday” a na güvenirsen Necdete 7 yl kalma” — Senden başka bir e bara çok görme, İkinizden haşir R 59 MUZAFFER ESEN — Aldanmamışsın, Necdet az evvel bu- radaydı. © — Demek onunla konuştuğun için bu “ bale girdin.. Ah imkânı olsaydıda bu © marifetini doktora söylesevdim. * “Behire arkadaşına sitem etti: Ni — Senin Necdetle yıldızın barışamadı © giti. > — Neler söylüyorsun Behire.. Necdetle « aramızda hiçbir şey geçmedi ki aleyhin- de bulunayım.. Behirenin iyice canı sıkılmıştı: © — İnkâr etme Allah aşkına (Necâ. Necdetten boslanmıyorsun vesselâm. O- ün ismi geçince sana bir şeyle? oluyor. © Fakat haksızın, o, hemen hiçbir kusuru “dinen bir alarmlar. — Sana simdiye karlar Necrietin aley- hinde hiçbir sey söyledim mi? — Hayır.. Fakat hareketlerinle ona düşman olduğunu hissettiriyorsun. Hattâ oda bunun farkında, — Size bunu o mu söyledi. — Evet biraz evvel... — Öyleyse ben bunun sebebini anla dım gitti. Geçenlerde bir gün Necdet be- ye Yakacıkda rastgelmiştim. Behire hayretle haykırdı: — Öyle mi? Fakat o bana bundan hiç bahsetmedi. — Halırına geimemiş olacak. — Necdetin Yakacıkta ne işi varmış? — Bana anlattığına göre sükünete, ha va almağa ihtiyacı varmış da onun için gelmiş. Behire sesine lâkayt bir ifade vermeğe çal k, fakat beyni şüphenin zalim kurtlarının kıskacı içerisinde; — Necdet, diyordu. bana bundan &i; bahsetmesin, şaşılacak şey doğrusu; Neclâ Behireye takıldı: — Demek Necdetin bugün gidip geldi- Bi yerler hakkında sana bir fapor verme" si lâzım. Behire sert sert cevap verdi: — Necdet bana hesap vermeğe mecbur değildir. Fakat seninle Yakacıka ko ruşmasını Senden şizlemesi de manasız” dır. Nedâ gülerek cevap verdi: — Haydi canım, haydi kızma. Necdet- le Yakacıkta buluşmanuz seri bir tesa- düf eeidir, Nezdet bu tesadüfe hiç kıy” met vermeizi içim sana bahsetmemiştir. Fakat biz orada konuşurken serden uzun uzadıya bahsettik, Bchire birdenbire salinle — Ya, deh, eski ç a'eyhimie neler söyledi bakayım. sşerek: tuk atadasım — Necdetin aleyhte bulunmasına im kân var mı hiç. Bunu nereden çıkardın. — Bana son gelişinde biraz dargın ola- rak ayrılmıştı da ondan. O gün kendisine nişanlı olduğumu bir daha hatırlatmış ve evime mümkün olduğu kadar seyrek gel- mesini rica elmiştim. Sonra düşündüm ve lüzumsuz vere eski arkadaşıma © ıstırab çektirdiğim için üzüldüm. Tabii (Necdet benli ta çocukluğumdan tanıdığı için bu hareketimden çok fena kırılmıştır. Hal buki onun kırılmasını hiç istemem. Nec'â güldü: - Tabii değil mi va, dedi. Yirmi se nedenberi dovam eden bir arkadaşlığı kır mak kolay deği), — Alay etme Allah aşkına, setin annen Yatan sağ, bir sürü halan, teyzen var, Halbuki benim İçin dünvada seüder. ve Necdetten Başka kimse yok, Jliydi. Fakat bunu açıktan açığı da edemem. — Ya öyle mi? Kısa bir zaman için ikisi de Ça ta İlk defa söze başlayan gene Behire Kizara bozara söylendi: gi — Demek geçen gün ikiniz karşi ya gelihee uzun uzun benden sar öyle mi? Herhalde aleyhimde bul if Tevekkeli değil o gn kulakların 9” İk ötüyordu. Behirenin, Neclâ ile doktorun os ler konuştuğunu çok merak ettiği li utandığı için imalı, kinayeli pir söz” renmeğe çalişıyördu. Nerlâ cevap verdi? yi Doğrusunu ani