Yazan: RAHMİ YAGIZ İhtiyar kadın, hasret yaşlarını baş örtüsünün ucuyla kuruladı Nişanlın da senin hatırını (taşıyan temiz bir varlık, ve benim kardeşim olacak! Onlara senin yokluğunu duyurmamağı, her eksiklerini tamam- lamağa çalışacağım. Allahaımarladık aziz şehid!.. Sonra kalktı, şehidlikten çıktı, tabura uğrıya- rak eşyalarını aldı, İstanbula gelmek Üzere kara yoluyin harekete geçti, İSTANBUL TAYYARE MÜFREZESİ Yüzbaşı Fazıl oturduğu kerevetten kalkarken baş örtüsüyle yanmda duran ve ziitemadi bir 1- ratia oğlundan haber soran ânneyo teminat verdi: — Sizi temin ederim ki sıhhattedir. İşte tayin emrini de gösterdim. Maamafih onunla öyle per. çinli bir arkadaşlığımız var ki benim buraya ta- yin edilişim onu da çok sevindirdi. Ayrılacağımız gün size verdiğim mektubu yazâ, Sık sık mektub gönderecek. Ben de elim değdikçe buraya uğra- rom. İbtiyaemız olumgy bana hemen bildirirsiniz, olur mu anneciğim! İhtiyar kadın gözlerinde boncuklaşan hasret yaşlarmı baş örtüsünün ucuyla kuruladı, elini öpen Faztlın omuzlarını okşadı, onda, kendi evlâdmin, ğehid yüzbaşı Meçdinin varlığını bulan ve içindeki önsezişin sıkıstısını gideren bir imrenişle genç kar- #ala tanrıdan sağlık ve muvaffakıyet diledi. Fazıl evden çıktı, doğru Ayastafanosa, iki ah- şah hangurla & pavyondan mürekkeb tayyare ka. rargâhına döndü. Delikanlı, Mecdinin annesine verdiği teminatla ihtiyar kadının gönlü ferahlamış, harbiye nezare- tindeki muameleyi ihsas ettirmeden ikmal etmiş, şehid faslından oğlunun maaşımı bağlattırmıştı. Aylar geçiyor ,Fazıl eski arkadışmm evine kendi evi gözüyle bakarak her ihtiyacı gideriyor, İzmirdeki arkadaşı Vedad tarsimdan muntazaman Mocdinin ağından gönderilen mektublarla hâdise “ızıltısız devam ediyordu, Harbin en kızgın sırslarıydı... Osmanlı ordusu her cephede üstün düşman tı ırruzları karşmında geriliyor, Sarıkamışta düş - mandan daha fazla tahribat yapan soğuk, kar ve tabil arızalar bakımsız kıtaları ricate mecbur edi- yor, salgın halinde üçüncü orduyu saran tifüş muk, tedir kumandan Hafız paşayı da ölüler arasına ka- rıştırmış bulunuyor, Rus kuvvetleri Erzurumu iş- gal nean Üzerine İaarruza geçmiş ilerliyordu. Filiatin harekâtı da İngilizlerin oraya teksif ettikleri modem silâhlarla milcehhez teze kuvvet- lerle 4 Üürcü ordunun vaziyetini saramış, 4 üncü ordu kumandanlığın: yapan bahriye nazırı Cemal paşa Şamdaki ordu karargihmda her taraftan taz- yik gören kuvvetlerinin ricat ettiklerini bildiren ra, porları okudukça telâş göstermeğe başlamıştı. Akdeniz boğazmı zorlıyarak İstanbula girme- ğe muvaffak olan itilâf devletlerinin donanması boğaz dışmda mevzi almış, Çanakkale sırtlarında, Anafartalarda İngiliz taarruzu siper muharebeleri- ne çevrilmiş, Malta adasmda, Tenados ve Sakızda tesis edilen hava üsleri faaliyete geçmişti, ME LET Necdet dalgın ve düşünceli bakışlarla dolu gözlerini Behireye dikmişti: — Bu sözlerden şu manayı anlıyorum Behire... Verdiğiniz sözde sonuna kadar , Buradan geceleri kalkan bombardıman filoları İstanbula geliyor, şehrin birçok yerlerini bomba- Wyor, Marmâaraya giden düşmun tahtelbahirleri İs- tanbul sularına kadar gelerek limanda gemiler ba, tırıyor, İstinyedeki donanmaya ( tahtelbahir hü cumları yapılıyordu, İhtiyar Osmanlı İmparatoru beşine Mehmed, damadı Ebver paşanm kendisinden © gizli tuttuğu cephe haberlerini bilmiyordu. Fakat; şehrin tepe. sinde uçan, etrafa bomba savuran teyyaroleri gö- rünee büyük bir telâşa kapılmış, İstanbulu terke deceğini ileri sürmüş, Enver paşayı tehdid etmişti Enver paşa şehri karadan koruyacak vasıtalarla sağladı, Harbiye hezaretine, İstanbulun o muhtelif semtlerindeki tepelere tayyare topları koydurdu Sarayburnunda dalm! bir defi bataryası tesis etti. | Yüksek evlerin damlarma, fabrika ve apartımania. | rm çamaşırlıklariyle teraslarma (o makinelitüfekler dizdirdi. Fabrikaların düdükleri hava (tehlikesini bütün şehre haber verecek, daha boğaz İstikametin- den geçtikleri telsizle haber verilecek, düşman tay- yare filoları gelmeden limandaki vapurlar, kulede- ki düdük, tünel, elektrik şirketlerinin paydos ca- navar düdükleri hep birden öttürülerek tayyareye karşı hazırlanınak için halka ve silâhlara zaman kazandırılacaktı. Baskın gece olursa, derhal şehrin elektrik ce, reyanı kesilecek, İstanbul karanlıkta kalacak, böy- lece düşman tayyarelerinin görlerinden uzak bıra- kilacak, görünmemesi, hiç olmazsa şehrin musyyen moktalarmı bombalamak için arıyan tayyareler mesolâ harbiye nezaretinin yerini, sarayn bulun- duğu mahalli, cephane depolariyle mühimmat ve barut fabrikalarını kestiremiyeceklerdi. Ahaliye yapılan ilânlarda düdükler ötmeğe başlaymea bütün ışıkların söndürlilmesi, kalın, di şarr şik sizdirmiyan perdeler. kapak olduğu tak, ayağı pa kz AİR Bi me Yine o aralık tayyareye karşı tayyareyle ko ruhma sistemini tatbika geçen umumi karargâh A- yastafanosta bir tayyare müfrezesi bulundurmağı kararlaştırmış, çabucak tesis edilen müfrezenin ku- mandanlığına da yüzbaşı Fazıl tayin edilmişti. İngiliz tayyareleri 7 kânunyevvel günü 6 pars | ti. İhtiyar Furmanuar mübhem bit İ rada metrük bir şato var değil mi? ME rem Ar mete e ÇA HABER — Akşam Postası 2 TEMMUZ. 1949 —31— Çeviren: tir titriyen Friçi getirmesi için ge! bu işe alışmış olduğunu gösteren bir) dan korkmazlardı. Fransadaki # çen zaman zarlında eşlerinde nadir | tavırla maymuncukla ve süratle aç'| daşlarına haber veremedikleri görülen bir sabır gösterdi, Kompar$ ne şele, ne de ziraatçiye (benziyen bu ziraat şefinin karşısında sukutu hayale uğrıyarak yalnız çiltlik şahi- bine hitap etti. Bütün cümlelerine “emrediyorum,. diye ( başlamiyor, hattâ ara sıra gülümsediği bile olu yordu.. Alman zabitlerinin halkla temaslarında böyle şey görülmemiz endişe ile sarsıldı. : Bu endişe, zabit, pek çabuk geçen tetkiklerini mutfakta bitirip mem nuniyet beyan ettiği zaman arttı, — Pekâlâ haftada 300 yumurta ve 50 kilo tereyağı ve günde 100 litre süt vermekte devam edeceksi- niz. Aklıma gelmişken sorayım: Bu Anahtarları kimde? — Bende. İçindeki kadın öldü Bündenberi anahtarlar bende dür yor. — Anahtarları bana verin, Şato” yu gezmek istiyorum. Hasat zam& nında orada kalmam ihtimali var. Bu asker beni oraya götürebilir mi? « Yolu bilir. — Mükemmel, O halde sizin o raya kadar zahmet etmenize lüzum yok. Hayır, hayır, siz kalın, biz gi- deriz. Şatorun sahipleri kimlerdir.! — Kolonel Gayyard ile karısı idi. Fakat onlar harpten evvel öldüler — Miraşçıları var mıydı? — Evet, Sen Korentende papaz o lan oğulları.. — Bilmiyorum. Memleketten u- yakla yaşıyorlardı. Çoktan kendile- tini görmemiştim. Mülüzim memnun... göründü ve, tı. Zabitin önünden yürüyerek; bir tek tayyare gelmiş olabilir. — Size yolu göstereyim, dedi. o İeminim ki güvercin kullanmıyo Zemin katta, pencereleri bahçeye| Bu civarda hiç Açılmış büyük kütüphane salonuna | medim. girdiler. — Sahânm ne recek. Bütün pencereleri kapadı. Rahat bir koltuğa geçip oturdu. Gerindi | Tahmin kabi mi Rahat bir nefes aldı. Artık üzerinde! salak köylü heli yoktu, diyebilirim. — İşin en zor tarafı daima üpta | bir intıbadan ib: görünmek değil. İnsan zamanla bu| yin için sini ifadesiz tutabilmek., Ben de ta- ni var, — Belediye reisi şüphelendi mi? — Evet. Kabahat sizde oldu. O- nu biraz hağlamanız lâzımdı. Ne ise bunun ehemmiyeti yok. İş o hayli ilerledi. Evvelâ ben onların tayya re iniş sahalarını bulduğuma emi nim, Haritamızı verir misiniz? Te şekkür ederim, İşte burası; sekiz yür metre murabbamda bir çayırlık. Et ralını çevreliyen dikenli telleri be- nim buraya gelişimin ertesi günü tekrar germişler. Fakat ne kadar dikkatli hareket etmiş, direkleri ay” ni yerlere dikmiş olsalar bile testere İle köklerinden kestikleri (ağaçları evvel kesilmiş, — Bir ay! larında... sediniz. — Peki şef. Evvelâ suç ortak viye edildiğini bi toprak tesviyesinin eserlerini orta” dan yok edemezlerdi. — Ben de böyle düşünüyordum. Bu mınlakada en münasip yer bu” rası, büyük yola uzak.. xe Bundan başka ev de tneha bir Yerden rayyardrere reka ue muhakkak; bütün — Bana bira? diniz mi? den giden Friç ile beraber uzaklaş tr. Furmanuar avludan kaybolunca ya kadar onlara baktı. Sonra yanr na gelmiş olan, karısına döndü: — Çantamı hazırlayabilirsin, de den işaret (o veriyorlardı. —Bacayı, menfezi genişletmek için dam sevi- yesine indirmişler. Ocakta O kısmeni olarak sükünetini şimdi anlaşılıyor. ten meselenin esas mihveri üz deyiz. Şimdi bana şahıslardan b bütün köy halkı,.. ait, bunların tarlalarının ne için güvercin sesi # kadar zamand ? Muhakkak ei vermem lâzımsa takriben bir ayd Fakat bu aret,.. Zamanı Malüm ya b pek çabuk büyürler, Kompars mırıldandı: Yani 15 mayıs Sahanm terkediliş Friç biz ilmedikleri tekrar dikemezler, gayet dikkatli bir) edilebilir mi? Sonra bu İşin bil kişile yapılacak gibi olmadığı köy ahalisi b rında da cesur, sert tabjat!i, lâyık bir vatanperver olan b ye reisi olduğu halde Ni da Gi Kompars geldiğindenberi ilk muhafaza yanmış bir miktar Karbür dö Kalsi| yordu, Sesi titremekteydi. yum lâmbayı hemen oraya boştlt- mak gafletinde bulunduklarını İS“İ emin gibiyim şef! çadan mlirekkeb bir filo halinde boğazdan geçti, | di. Buseler işler tam (omaânasilel bat ediyor. İnsan her şeyi düşüne ler, İstanbula geldiler, sarpa sardı. Bu adam bir casus;İmez. nu anlattı ve: Mutad hazırlık işleri daha teyyareler gelme- | Kıvırcık da öyle. Kompars endişe ile sordu: — Kız çocuğu, den hazırlanan düdükler çaldırarak şehre bildirildi, Çok geçmeden de tayyareler şehrin Üzerinde görün- dü, İstanbulu tayyare toplarmın”gürlütüsü sarstı. İlk ateş Sarayburnundaki batarya tarafından &- çildı. Bunu, her taraftaki toplar takip etti, Top gürültüleri arasında evlerde kadmlar, ç0- cuklar bodrumlara, sşağı katlara saklandılar. Er. kekler öbek öbek açıklıklarda birikerek pervasızca uçan gökteki tayyarelerte yerdeki toplarm düello- sunu seyre daldılar, Düşman kartalları bombalarını harbiye nezare- tlne savurmağa uğraşıyorlar, Beyszrdm Üzerinde dönüp dolaşıyorlardı. (Devamı var) Benim yerimi doldurman lâzım. Kadır sakin görünmeğe çalışarak! niz. cevap verdi; — Yok canım! Emin misin? — Evet, emnim. Fakat üzülme, | Delil bulamıyacaklar. Beni kurşuna| öyle mi? dizmek imkânmr bulamıyacaklar. ! — Peki, merak etme.. Bu sırada Friç ile Kompars me) Tayyarelere ışıkla işaret veri» yorlardı. dediniz, o “Veriyorlardı.! — Şüphelerinizin boş olmadığı Çocukların bombardıman © kardeşini tam — Evet şef. Burada bulunduğum-| him... Tayyareci Jorj mev Harbin sonuna kadar hapse (atıl danberi şüpheli hiçbir şey yok. İkİİ bahsetmenin tehlikesini on iki her şeyi durdurdu acaba? Hayır, Başlangıçta o şüpheleri| saklayamıyorlar, onları işlerinden vazgeçmeğe sevke- ya vasıl olmuşlardı. Friç, kapıyı,' decek derecede değildi. Saha çok ol mam ihtimali yar ama harp daha ne) yardımcımla beraber dinleyici alet-| da bir çocuğa bile anlatmışlar. B kadar sürer? Bilirsin ki ben dincim-; leri kurun ve on beş gece bekledik.| le yapacakların» dir. Sen benim yerimde kalacaksın. | Ancak uzaktan geçen tayyarelerin| bahsetmemek da a smin bir hare seslerini işittik. Bu noktadan ( emi-| olmaz mıydı? Neden böyle yap mışlar? demek tayyareci Jorj, — Sizin burada bulunuşunuz Mu| ten evvel, fakat gene pek yakın da burada yaşamış, o çocuklarö 1 bundan (Devamı var) fu dakikada bu nişanı bozacak ct ri kendisinde bulamadığı için bütün yatmız kendi eliyle zehirledi. “Bu doktor ienmeden on gün € Fethi KARDEŞ Furmâpuarın dere kenarında tir. | anahtarlara müracaat etmeksizin; | uzakta olduğu için bizim duymaf — Oturunuz şef. Epiy uzun sü-| ri kullanılmadığını tahmin ettir$i bir ize tesadül ettiniz mi? — Bu suale nasil cevap vereY yarı yanmış Karbü$ na alişiyor. Asıl güç olan İnsanın) Kalsiyumun havaya maruz vasi yanında anladığı bir dilden konuşul| te zamanla ne hale geleceğini duğu halde anlamaz görünüp çehre-| mak üzere tecrübe yaptım, fakat tiöeyi almağa daha vakit ister. P mamile muvaffak olamadığım zan-! dan başka sahanın etrafında b nan ve tayyare pervanesine rak zarar yapması ihtimali olar reti otları tahminen bir ay i Saha yedi kiş yyard ser Emer 13İE Şevİer Dz sa manında durdurdu. Fakat ben çöl ğun şatoyu göstermek üzere © İ Kuna eminim. Bu sahne çök sadık kalacaksınız, — Hakkı myok”mu Necdet. İnsan verdiği sözü tutmalıdır. Bu suretle ha - reket edişim doğru düşünen, aklı başın- da bir kız olduğumu isbat eder. — Bence bu fikriniz yerinde değil! demin de söyledim. Nişan - r tecrübe devresi geçirme” - rübenin başlangıcında verilen söz şarta bağlı bir sözdür. İnsan verdiği söz- den dönemeyirce tecrübenin re kiymeti kalır. Her nişan bozulmıyacaksa, nişan- lilik devresi geçirmeğe ne lüzum görmüş leri Behire kahkaha ile güldü: — Garip nazariyeleriniz var dostum. Bana kütü nasihatler veriyorsunuz. Fakat söylediklerimde doğru olm - yan hiçbir şey yok. — Eğer nasibatlerinizi dinlemeğe kalk sam Alemi kendime güldürmüş olurum. - Nasihatlerimi dinlemediğiniz tak - dirde ise istikbalde hem siz bedhaht ola- MASAL ÇOCUKLARI MADE. mmcaamaşm Nakleden: caksınız, bem de evlenmek istediğiniz a- damı. — Bu cümleleri inanarak mı söylüyor sunuz? — Kati kanaatim budur. Behire ayni eda ile: — Ne kadar tatlı anlatıyorsunüz, dedi, rica ederim devam ediniz, — Bu daracık çiçekli yolda biraz zah- metli yürürken insan yetişeceği noktanın reresi olduğunu göremez, Fakat her adım dı oraya bir patça daha yaklaştığını çok iyi hisseder. evvel bu yolları aşa- rak saadete erişenlerden bulundukları ye- re dair izahat istemeğe Hiç gelmez. Çünkü onlar saadet iklimini başka başka (tarif ederler, bu tarifler çok defa cansızdır. Ve oraya koşuşumuzu da hakir göstermez. Bunun bir tek sebebi vardır. Bu adamlar oraya doğru gözleri bağlı yürümüşlerdir. “ep ar Bizi de bu istikbali bilmeden yürümek sev kine alıştırmak isterler. Bazan yan yol lardan kulaklarımıza çan sesleri gelir, bar zan geçtiğimiz yolun dikenleri (o derimizi karstır, ba anlarda bu yolu bırakıp sa“ adete başka bir yoldan erişmek arzusu da: malarımızı tutuşturur. — İşte bu çok doğru, Necdet bey. Şim di yan yollardan çan sesleri gelen, dike leri derimizi kanatan bu keçi yolunu gör rür gibi oluyorum, - Her nişanlının geçtiği yol böyledir Behire.. Güneşli, çiçekli ve maalesef di- kenli. Bu yolun dikenleri pek çoktur ve keskin oklara benzer. Nişanlılar bu yol- dan yürürken her köşe başında (gözleri başka ufuklara götüren başka yollara di- kilir. Bazan bu yeni yollardan birisinin cazibesine kapıları çiftlerden birisi arkada şini bırakır ve bu yolda yürümeğe başlar, IN AŞK VE HİS ROMANI: MUZAFFER ESEN Behirenin kaşları çatıldı. — Burada sözünüzü kesiyorum Necdet bey, dedi, Bu ayrılışı kötü bir gözle gör müyor musunuz? Sesinde bashayağı haşin bir eda vardı. — Hayır, dedi Necdet, hiç te kötü gözle bakmıyorum.. Bilâkis gayet tabit buluyo rum. Bu çifter bu yolu beraber yürümek için söz vermiş değildirler. Sadece bera” ber yürüyüp yürümiyeceklerini tecrübe etmek için yola çıkmışlardır. Biribirlerine yar olmıyacaklarını anladıkları için ayrıl mak haklarıdır. — Böyle bir ayrılma bir kalbi kırabilir. Bunu düşünmeden bu işi yapmak tehli- kelidir, ye Bni dinle Behire.. Size söyliyeceğim vakpda acı bir hakikat hissesi var. Arka daşlarımdan bir doktor bir kızla nişanlar dı. Sonra daha vakit varken, tam lâzım nişenlasının ailesi içerisinde çıldırarek len insanlar bulunduğunu öğrendi, nil *rsının babası timarhanede ölmüş, kardeşi dünyaya budala olarak gelmiği “Arkadaşım nişanı bozabilirdi. Fi bu hareketi insani bulmadı, Ve genç ki evlendi. Düğünden tam on ay sonra gi kadın çıldırdı. Zavallıyı timarhaneye padılar, “Zavallı arkadaşımın ne kadar feci vaziyette kaldığını izah etmeği lüzum buluycrum. Şimdi yuvasız ve ümitsiz halde yaşıyor. Sandete kayuşmak için rısının şifa bulmasını beklemekten bi Lir ümidi yok, Çünkü onunla bu hali iken ayrılmak büsbütün insaniyetsiz haraket olur. Fakat bu arkadaşım d. imkân varken nişanlısından ayrılsaydı günkü feci vaziyete düşmezdi. Behire, çehresi mağmumlaşmış, t ett; — Zavallı arkadaşınıza çok acıdım — Ve tabit arkadaşımın bu nişanı V makta haklı olduğunu da kabul ediyo nUZ. (ina tad) e av 4 gg“ BEBE SEFA 83527: Ea 2 EB ZiğErrİiz 7