Pe Biliyorum, biliyorum, Kı- n “a, dedi. Hele şimdi sen bunla- de vak bir tarafa bakalım. Ka- Reyse o olur!.. Sen, şu bizim edi Ya neden hareketimiz icab Yor, onu anlat! vaya Mustafa büyük işler çe uy, ilden emin olan bir adamın regcaklığı ile birdenbire silkine- yaş fhal bütün ciddiyetini tek . © almıştı. Gi) Efendim, arzedeyim, dedi, 8 eş usü bu ayın 13 üncü gece tim, Beçirebileceğimizi arzetmiş > Evet? Duz Bunun sebebi de malümu- me Gregörius, hiç kimseye i- edemiyeceği için o akşam kendisi Bursaya gelecek Yazmaya girerek elinde bulun hakiki Meryem tablosu Mirttığı yeri tatbik ederek a. Bölgesinin düşüreceği şekli İN Bunu da biliyoruz! et, ben aynı malümat: bi - ve Yu Yan 9 hayranlığını gizlemiye hiç Börmeksizin: maf Mükemmel! Bunlar mükem - diğ AP edildiği gihi tertibat al, #minim!.. Sa Mustafa mahcubiyetle: timadınız sayesinde efendim, — deği ai kâmilen yoluna koy - dry, EMİ Selçuk Emrinin ve a - N gözünden Bursada bir İman iii ekti. İİ, Yakış © geytana bile ih giydirecek bir mel'un adam - * Büphesiz Bursaya tanıhmıya » e bir şekil ve kıyafette gelecek - ha Ama, ayazmaya girince mutla- İ,, 1Shis de edilecek, bu cihetten Ml tdecek bir şey yok. tİniz kendisinin yakalandığı 81. ! iy ii do orada bulunmanız ka. | pi | den gi tiye elzem mi? Buna Be - litum görüyorsun Kızlea? meka sak elendim, meselenin can iş Ba H o anda hallolunacaktır. Tab Marş ik Emirinin eline geçtikten na ,ç Dizim elimizin boş kalacağı - “fübhe yoktur! O anda siz de be- Dö Yerine tatbik ederek meydana Ya k gölgeden haritayı siz kop- Vay, eP8iniz. Bu suretle biz define- Hong SETİNİ bir defa öğrendikten Sölçuk Emirile kozumuzu ko. Mağ dı ,, AY bir müddet düşünceye dal lu, ca Mustafanın söylediği söz İ Bayek doğruydu, Hakikaten tablo di X Emrinin eline geçmemeliy - eline geçtikten sonra herif My , lerin yerini söylemiyeceği gi- tay, imlarına belki Karilcn Musta- m er raya inin o gün orada bulun - — izemdi. hay *At bir taraftan da.Bizans sa- | song, kasti terkedeceğini düşünü. Ky Bilhassa son günlerdeki ve- Büyet endişe verici ve âşi - kep, erette tehilkeliydi. Sarayda Böy, “Tihden şüphe olunduğu söz tadi, si | Vaziyette Afroditiyi tehlike i- *i , *ârayda bırakıp gitmesi na - oy olurdu” n , JA beraber alsa, her ikisi - Mirayr terketmesi derhal anla- Mıydı? / kygmalay vaziyet hayli müş Mi A? bu endişelerini Kızılcaya ve; Bi eN > Ne dersin, Kırca? dedi. Me - HABERİN TARİHİ ROMANI: 49 Yazan: Muzaffer Muhittin Afroditiyi tehlike içinde bırakıp gidemezdi Miray, mağmum bir tavırla: İseleyi Hâken Osmana mi haber versek, yoksa biz kendi »#başımıza mı halletsek? Fakat bu takdirde sarayı terketmemiz güç olacak!,, Kızılca Mustafa kısa bir tefek - kürden sonra: — Efendim, dedi. Meseleyi Hâ - kan Osmana ârzetmekten külliyen vazgeçin!. Orası artık sizin lehini- xe değildir. Miray yelsle başımı salladı: — Evet, evet, hakkın var Kızıl ca... Ben de-bunu nihayet kabul € - diyorum, Ahval kötü. aleyhimizde. | Dedi. Kızılca: — Esasen bundan dolayıdır ki, canımı dahi tehilkeyo koymak icap etseydi tereddütsüz yapardım, sirf ahval bu şekli aldıktan sonra, biran evvel şu defineleri ele geçirebilme. miz için... — Berhüdar ol, Kızilca, berhüdar 011. — Zannederim de, kuyruğuna geldik. Onun İçin siz inayet edin, mülâhazam: kabul buyurun da Biz - zat Bursayı teşrif edin.. Saraydan Raybubetinizi hiasettirmezler. Giz - Nece ayrılır, iki gün zarfmda dö - mersiniz! Definelerin yerini bulduk tan sonra zaten mesele kalmaz!,, Miray heyecanla ayağa kalktı: — Hakkın var, Kızılea!, dedi. Sarayda hiç kimseye hissettirme den gizlice gitmem lâzım! Yalnız bunu Afroditiye haber vermeliyim. — Elbette efendim!.. — Tebdili kıyafetle gideceğiz ta- — Şüphesiz efendim!., Miray, endişeli bir yüzle — Vakia gu sırada Afroditiyi Bİ. zans #arayrnd: yrakmayı da ber ihtimale Mir em e di: Fakât maddnkt Bul pi kurtaracak bir mesele İçindir bu tehlikeyi göze alacağım! Yaltız Şunu da sana sorayım Kızılca: Ya, nima adam almaya lüzum var mı? Kızılca mabcubane güldü: — Buna neden lüzum görüyor - sunuz efendim? dedi. Köleniz ve tir! —Âk katen mühim bir şey zannediyor orduları Osmanm üzerine yürürler» | adamlarım sizinle beraber olacak « (se bu mühim değil midir? Miray Kızılca Mustafaya Bursaya birlikte hareket etmek Üzere lâzım- gelen tedbirleri almasını tenbih e- derek Mustafayı “istirahat etmek Üzere dairesine gönderdi. Hemen Afrodltiye haber yolla - dı, Kendisile acele görüşmek iste - diğini bildirdi, İçeriye heyocanla giren Afroğiti- ye: — Merek edecek bir şey Nedir bu halin? Diye serzenişte bulundu. Seninle gri basit bir meseleyi görüşmek işin haber gönderdim, Afroditi Mirayın bu işitmemiş gibiydi, — Ah! dedi. Ben de seni gör - mek istiyordum, Mühim şeyler var! — Ne gibi? — Buğün sarayda bazı geyler öğ- rendim, haber vermek için seni &- riyorum! — Ne gibi mühim şeyler? Afroditi' heyecanını hâlâ zapte » dememişti, Nefes nefese: j — Sarayda hazırlık var,, dedi, — Ey? Ne hazırlığı? — Zannederim, imparator çok kızmış yok!,. serzenişini Veden? — Bilmiyorum! Fakat Bursa me, selesi mevzubahs!.. (Bursa) sözlü olur ölmaz Miray titredi. — Bursa meselesi mi? Kekeledi. — Evet. Zannederim, imparatoru Kışkırlmışlar.. Bursayı tekrar Hün- kür Osmanın elinden. simak için girliee hazırlıklar yapılıyor!.. Miray işin mahiyetini anlayınca bir kahkeha attı, Yi Osmanın elinden 41 mr? diye bağırdı. Ben de haki" dum! Afroditi Mirayın bu kahkaha ve istihza karşısında âdeta afallıya rak dona kalmıştı. Hayretle: — Mühim değilmi? dedi. Bizans Miray hâlâ gülmekten kırılıyor . du. (Devamı var) — Baş tarafı dünkü sayımızda — İhtiyar, oturduğu sırada bü- zülmüş, oğlunu tetkik ediyor... Otuz yıl önceki haliyle kendini İ aynada seyrettiğini sanıyor. — Evet, ben; buna mâni olan benim.. Senin gibi bir delikanlı böyle kapıları çalmaz. O gün de- diğimi bugün de sana İdiyorum; Sen bir çiftlik sahibinin oğlusun Eve, sana lâyık olan bir kadın getir. Bir tanesin. Senden gayri mirasima konacak, küçük büyük #imse yok. Dengini bul Açık opencereden Aleksandr, çobanın inekleri yalağa götürme- sini seyrediyor. Hayvanların ayak ları dönmuş toprakların üstünde ses çıkarıyor. Hepsi de yaman hayvanlar. Varis, yalnız bunların ne büyük bir servet olduğunu he- saplıyor. Ve, gözlerini pencereden ayır- maâdân söyleniyor: — Ben de ondan başkasını a ramağtm, — öyle, öyle; biliyorum, diyor ihtiyar, hareketin o zaman için doğruydu. Henüz gençtin. Genç- lik biraz delişmendir. Ama şimdi, ki öleceğimi sana söylüyorum; cdi olarak soruyorum sana: Ka- dınsız nasıl edeceksin? Aleksandr masaya, babasının karşısına oturmağa geliyor. Söy- İemek istiyor. Fakat kelimeleri bulamıyor. Yardımer diye şarap destisine sarılıyor. Şimdi cesaret lâzım; şaka değil. — Pekâlâ, mademki öyle, ben de evlenmeğe karar verim. İste diğin zaman onu eve etireceğim. İhtiyar Pol, dehşetle oğlunu sü- süyors — Kimi? . vi — Kimi olacak, Emerans'ı — Emerans mı?, — Evet. İhtiyarm elleri ağır masanın kenarmı sıkarken tirtir titriyor .. Bu oda ne kadar soğuk! Vay ca- nina... Dünya adam akıllı tersine dönmüş deme.. Mutlaka herkes çıldırmış! Ve bu oğul Aleksandr, PLANŞ 36 v 53. PORTATİF İSKEMLE || 26. F: Ja büche (çalgıya ayak olarak kul- | 36. İ: the firewcod (the stick) lanılan İskemle) || 36. A: das Spalthoiz (die 83. F: le pilant (servant de Holzseheite) support) 83. 1: the camp - stool (here: | 37. KÜFECİ (hamal) used as stand) 31. F: le porteur de botte (ie 83. A: der Klâppstuhl (as | portefalx) Trağgzesteli) | 37. İ: the man carrying wood 7, A: der Trüger 31. SOKAK ÇOCUKLARI (yamurcaklar) 38. KÜFE 34. F: Jen gamins de rues ! 88, FP: la hotte les gösses, len bambins, | 38. A: the basket Cthe parnler, lex mioches, ia marmaille, the dosser) les marmots, les gar- | 3B. A: die Kiepe (der Trag. roches) korb, die Hotte) ” 34, H: the street - children 39. DEDİKODUCU KADIN (the #troot urehins) (başkalarını o çekiştiren 34, A: die StraBenkinder kadm) (Gassenkinder, die Gö- || 40. F: la canceniöre (la femme ren, Ranger) gui fnit des cancans, la mauvals Jangue 35. ODUN İSTİFİ (odun yı- ğı) 39, İ: the gossip 35. F: la pile de bois (le tas 39. A: das Kintschweib (die de bols) Klatachbase) 35. 1: the pile ol wood (the heap of wood, the piled . | 40. HALI TOKACI up wood) 40. F: le bat-tapis (la tapette) 35. A: der Holzstofi (Holzhau- | 4w. f: the carpet.benter fen, das geschirhtete 140, A: der Klopfer (Ausklop- Holz) İ fer) | 46 ODUN | 41. MALI ASKISI (halıyı 22 bu da adamakıllı bir deli.. Dışarıda gece koyulaşıyor. Bo- $uk bir sesle, ihtiyar diyor ki; — Onu şimdi kim kabul eder ki — Ben. O lekeli bir kızdır.. Benim için değil. Piçi olan bir kız... | Onun piçi yoktur. | — Vardır, diyorum sana, Hi bir zaman etekleri dibinden ay- İrılmtyan o sümsük nedir yal. iHa? Piç kurusunun biri! Hasat zamanı dömuzlarına (o bâğlarını free ettiren o değil miydi?. A. ma ona bir kırbaç aşketmiştim, hey... Bir görmeliydin? Yüzün - i den kan fışkırdı. İ. Bu sefer de oğul, için kavuran adsız bir kudurganlıkla titremeğe İ başlıyor. Bu öyle “anlardan biri- dir ki, artık ne baba, ne oğul var. | dır, sadece karşı karşıya iki adam. Öyle anlardanbiri ki, masanın Üs- tünde bir bıçak olsa, ikisinden biri kavrardı, Fakat masanın üstünde bıçak yok. Tahta kaşıklarla ye mek yemişlerdi. — Ya! demek onu kırbaçladın, öyle mi?. Çok iyi; onu kırbaçla; hem de istediğin kadar. Öyle ki yüzünden kan fışkırsın! Bunu yapabilirsin. Buna hakkın vardır. Çünkü o biricik oğlunun biricik oğludur. Onun yüzünden duğunu nası İtantmadın?. fışkıran kanm, kendi kanın Ool- Seslerin gürültüsüne koşmuş olan, ana, korka kgrka kapıyı açtı ve oğlunu dinlemek için eşikte durdu, Onu görmeden, oğul bü. türi şiddetiyle devam ediyor. — Evet» onu kırbaçla; öldür istersen çelirden geleni ardına koyma, torununun zavallı o vücu- duna doyuncıya kadar işkence yap! İhtiyar Valdövö, şaşkın, tıpkı bir kâbus içindeymiş gibi, isyan eden oğluna bakıyor. Karanlık ©- dada ışıklar çakıyor. Burada ne- ler oluyor, Tanrım ?. Hayatta da ha heler vardır ve daha neler ola- l PLÂNŞ 36 (Seltengebüude, der Seitenbau) 8. İLAVE KISMIN KAPISI (10. A: die Hofselte (Hinter. 8. F: Tentröe /, de Yannexe site, Hof-, Hinterfront) 3. İ: the entrance to the | corner hönse 1. SÜPRÜNTÜ TENEKESİ 8 Arden Kingan& züm NX | yı, eda poubelle (da bolte > a &ux ordurca) 14. İ: the refase.bin 9. KÜL VE LAĞIM | > '. Abtallfağ ÇUKURU izi s kapak ” e > 12. NEFESLİK (bodrum b kapağı açmaya yarıyan < har İ 12, gı le goüpirsil N yi Gan 12. &; the collar window i (| 12. A: das Kellerfenster a le couverele İ v ii veye | 18. BODRUM KATI HAVA die BK ie DELİĞİ PARMAKLIĞI a the lid “ 18. FP: Ja grille du sowpireil b the ring (as handle) B. A: die Asehön - und Müj- İ grube 18. A: der Kellerfensterrost a dir Klappe (der Klapp- 4 deckel, Einwurf) m BODRUM (mahzen) KA, 4 b der Ring (als Griff) PISI : a sürgü 10, EVİN AVLU TARAFI b asma kilid (avluya bakan yüzü, evin © reza (menteşe) arka tarafı) d demir bend 10, File cötö cour (la façade | 14. F: ia porte de la cave donnant sur in cour, Tar. a le vorrou riâre de la maison) b le cadenas N I 10, 13, 1: the grating in frontof bilir? Bir torun? Kendi torunu? Sakat nasıl? Aleksandr ,Emer ... İhtiyar, harap olmuş gibi başını eğdi.. — Oğlum, ah oğluml Diye mırıldanıyor. Aleksandrın kızgınlığıda ye vaş yavaş geşiyor. Daha az Şşid- detle söylüyor: — Baba, en iyisi, çocukla ana sını buradan uzağa götürmeli. yim.. Böylece onu ârtık dövemez- sin, — Dövmek mi? mek.?, Diye ihtiyar kekeliyor.. — Küçük Pol'umu.., — Ne, Pol Pol? Kimi döve Demek adt mu? Atası gibi.. Onları uzaklara götüreceğim.. O kadar uzaklara ki, kırbacın oraya yetişemesin... İhtiyar ana eşikte yalvarıyor: | — Aleksandr, Aleksandr!, Kibirli, söz anlamaz ihtiyar ba- şını kaldırıyor: * — Nereye gidecekmişsin baka» im? Kimin yanına? Gitmek için, parayı nereden bulacaksın ki?. Hakaret tesirsiz kalıyor. A- leksandr daha fazla dikleşiyor... Acı acı cevap veriyor: — Beni tâ çocukluğumdanbe- beri uşakların en zavallısı gibi ça- lıştırdın.. Elimden bir şey gelme- diğini de söyleyemezsin ya? Gi- diyorum. Fâkat küçüğüme doku- nâayım deme, sakın, baba.. Kims” ona dokunmasın, yoksa... i Tek kelime ilâve etmiyor vw gitmek için dönüyor. Bu buzlu gecede gilişin bir daha dönme - mek üzere olmıyacağı ne malüm* Fakat eşikte duran ana on dur duruyor; — Aleksandr, oğlum, beni br. rakip gitme.. Gidersen, beni ölü ukaddes kitapta meleklerin ağladığı ve seslerinin çok güzel olduğu yazılıdır. Bu ne dereceye kadar doğrudur, pek bilinmez. Çünkü fanilerin pekazı o sesi işit (Liltfen sayfam çöviriniz) n İ: the yard side (the back ihe side looking to the yard) the cellar window