Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
| tim dam Şey En | Pir şekil ve kıyafette gelecek - Ki ğ İ Ama, ayazmaya girince mutla- İ H HABERİN TARİHİ ROMANI: 49 Yazan: Muzaffer Muhittin Afroditiyi tehlike içinde bırakıp gidemezdi mm?, mağmum bir tavırla: 211_— Biliyorum, biliyorum, Kı- Ca, dedi, Hele şimdi sen bunla- degbm bir tarafa bakalım, Ka- B Deyse o olur!.. Sen, şu bizim ed*;'“ya neden hareketimiz icab Yor, onu anlat!.. Vîrdi-—ca' Mustafa büyük işler ce üy, âlllcîen emin olan bir adamın reka'_mkhgı ile birdenbire silkine- Yi derhal bütün ciddiyetini tek heüne almıştı. G, Efendim, arzedeyim, dedi. " *oriusü bu ayın 13 üncü geçe sİ . *le geçirebileceğimizi arzetmiş — Evet?., ni , Bünun sebebi de malümu- tağ ür. Gregöçius, hiç kimseye i- hîzza edemiyeceği için o akşam vağ t kendisi Bursaya gelecek dm_dyafmaya girerek elinde bulun tü Uğu hakiki Meryem tablosu aşîl'ttığı yeri tatbik ederek a. ç Sölgesinin düşüreceği şekli #cektir.. : Bunu da biliyoruz!.. Zim Evet, ben aynt malümatı bi - Simdiki müttefikimiz Selçuk Ü Tine de bildirdim!.. En mukte- öıeîıd&mlarmı ayazmanın etrafına t koydu., kendisi de tebdili kı- Mır:derek Bursada dolaşıyor! ]üz% Y hayranlığınt gizlemiye hiç - © “vo zi Börmeksizin! meli Mükemmel! Bunlar mükem - dış, ” İtap edildiği gibi tertibat al, İalıîa Mustafa mahcubiyetle: dedi timadınız sayesinde efendim, duh' B_luılm kâmilen yoluna koy - * Şimdi Selçuk Emirinin ve a - Bgözünden Bursada bir Smasına, imkân yoktur!.. kü“k“f Grego W“m bile du.ıâh giydirecek bir mel'un adam - ' Şüphesiz Bursaya tanınmıya - D teshis de edilecek, bu cihetten YEu edecek bir şey yok. dİniz kendisinin yakalandığı sı. k seleyi Hâkan Osmana mı haber versek, yoksa biz kendi #başımıza ma halletsek? Fakat bu takdirde sarayı terketmemiz güç olacak!.. Kızılca Mustafa kısa bir tefek - kürden sonra: — Efendim, dedi, Meseleyi Hâ - kan Öszmana arzetmekten külliyen vazgeçin!. Orası artık sizin lehini- ze değildir. Miray yeisle başını salladı: — Evet, evet, hâakkım var Kızıl- ca,.. Ben de-bunu nihayet kabul e - diyorum. Ahval kötü.. aleyhimizde, Dedi, Kızılca: — Esasen bundan dolayıdır ki, canımı dahi tehilkeye koymak icap etseydi tereddütsüz yapardım, sırf ahval bu şekli aldıktan sonra, biran evvel şu defineleri ele geçirebilme- miz için,.. — Berhüdar ol, Kızılca, berhüdar ol!.. — Zannederim de, küyruğuna geldik.. Onun için siz inâyet edin, mülâhazamı kabul buyurun da biz - zat Bursayı teşrif edin,. Saraydan gaybubetinizi hissettirmezler. Giz - lice ayrılır, iki gün zarfında dö - nersiniz! Definelerin yerini bulduk tan sonra zaten mesele kalmaz!.. Miray heyecanla ayağa kalktı: — Hakkın var, Kızılca!. dedi. Sarayda hiç kimseye hissettirme den gizlice gitmem lâzım! — Yalnız bunu Afroditiye haber vermeliyim, — Elbette efendim!.. — Tebdili kıyafetle gideceğiz ta- bif, — Şüphesiz efendim!.. Miray, endişeli bir yüzle — Vakıa şu sırada Afroditiyi Bi- zans sarayında, y_gl_q;;,__p;ra.k.rı_ışş; da her ihtimale karşı İstemezdim.. de- di! Fakât mMadtmki Bt mızı kurtaracak bir mesele içindir bu tehlikeyi göze alacağım! Yalnız şunu da sana sorayım Kızılca: Ya. nıma adam almaya lüzum var mı? Kızılca mahcubane güldü: — Buna neden lüzum görüyor - sunuz efendim? dedi. Köleniz ve Miray Kızılca Mustafaya Bursaya birlikte hareket etmek üzere lâzım- gelen tedbirleri almasmı tenbih e- derek Mustafayı * istirahat etmek üzere dairesine gönderdi. Hemen Afroditiye haber yolla - dı, Kendisile acele görüşmek iste . diğini bildirdi, İçeriye heyecanla' giren Afroditi- ye: — Merak edecek bir şey yok!.. Nedir bu halin? Diye serzenişte bulundu. Seninle sırf basit bir meseleyi görüşmek için haber: gönderdim. Afroditi Mirayım bu — Sserzenişini işitmemiş gibiydi. — Ah! dedi. Ben de seni gör - mek istiyordum. Mühim şeyler var! — Ne gibi? — Buğgün sarayda bazı şeyler öğ- rendim, haber vermek için seni â- rıyorum! — Ne gibi mühim şeyler? Afroditi' heyecanmı hâlâ zapte - dememişti. Nefes nefese: — Sarayda hazırlik var.. dedi, — Ey? Ne hazırlığı? — Zannederim, imparator kızı'nış. — Neden? — Bilmiyorum! Fakat Bursa me., selesi mevzubahs!., (Bursa) sözü olur olmaz Miray Litredi. — Bursa meselesi mi? Kekeledi. — Evet. Zannederim, imparatoru kışkırtmışlar.. Bursayı tekrar Hün- kâr Osmanın elinden - almak için gizlice hazırlıklar yapilıyor!.. Miray işin mahiyetini anlayınca bir kahkahâ attı. ) — Bursayı Osmanın elinden ât"! mı? diye bağırdı. Ben de haki katen mühim bir şey zannediyor dum! Afroditi Mirayın bu kahkaha ve istihzası karşısında âdeta afallıya - rak dona kalmıştı. Hayretle: — Mühim değilmi? dedi. Bizans orduları Osmanın üzerine yürürler- çok — Baş tarafı dünkü sayrmızda — İhtiyar, öturduğu sırada bü- zülmüş, oğlunu tetkik ediyor .. Otuz yıl önceki haliyle kendini aynada seyrettiğini sanıyor, — Evet, ben; buna mâni olan benim.. Senin gibi bir delikanlı böyle kapıları çalmaz. O gün de- diğimi bugün de sana İdiyorum: Sen bir çiftlik sahibinin oğlusun. Eve, sana lâyık olan bir kadın getir. Bir tanesin. Senden gayri mirasima konacak, küçük büyük kimse yok. Dengini bul. Açık — pencereden AÂleksandı, çobanın inekleri yalağa götürme- sini seyrediyor. Hayvanların ayak ları dönmüuş toprakların üstünde ses çıkarıyor. Hepsi de yaman hayvanlar. Varis, yalnız bunların ne büyük bir servet olduğunu he- saplıyor. Ve, gözlerini pencereden ayır- madan söyleniyor: — Ben de ondan başkasını ramadım. — Öyle, öyle; biliyorum, diyor ihtiyar, hareketin o zaman için doğruydu. Henüz gençtin. Genç- lik biraz delişmendir. Ama şimdi, ki öleceğimi sana söylüyorum; cidldi olarak soruyorum sana: Ka- dınsız nasıl edeceksin?. Aleksandr masaya, babasının karşısına oturmağa geliyor. Söy- lemek istiyor. Fakat kelimeleri bulamıyor. Yardımcı diye Şşarap destisine sarılryor. Şimdi cesaret lâzım; şaka değil.. — Pekâlâ, mademki öyle, ben de evlenmeğe karar verdim. İste- diğin zaman onu eve getireceğim. İhtiyar Pol, dehşetle oğlunu sü- Züyorf--- gU : — Kimi? , ! — Kimi olacak, Emerans'ı — Emerans mi?. — Evet.. 'İhtiyarım elleri ağır masanın kenarını sıkarken tirtir titriyor .. Bu oda ne kadar soğuk! Vay ca- a.. bu da adamakıllı bir deli.. Dişarıda gece koyulaşıyor. Bö- ğuk bir sesle, ihtiyar diyor ki: — ÜÖnuü şimdi kim kabul eder e Ka | — Ben.. — O 1lekeli bir kızdır.. Benim için değil.. Piçi olan bir kız.., Onun piği yoktur. Vardır, diyorum sana.. Hiç bir zaman etekleri dibinden ay- rılmıyan o sümsük nedir yal!... Ha? Piç kurusunun biri! Hasat zamanı domuzlarına — bağlarımı harap ettiren o değil miydi?. A- ma ona bir kırbaç aşketmiştim, hey... Bir görmeliydin? Yüzün - den kan fışkırdı. Bu sefer de oğul, için kavuran adsız bir kudurganlıkla titremeğe başlıyor. Bu öyle -anlardan biri- dir ki, artık ne baba, ne oğul var- dır, sadece karşı karşıya iki adam. Öyle anlardanbiri ki, masanın üs- tünide bir bıçak olsa, ikisinden biri kavrardı. Fakat masanın üstünde bıçak yok. Tahta kaşıklarla ye- mek yemişlerdi. — Ya! demel: onu kırbaçladın, öyle mi?. Çok iyi; onu kırbaçla; hem de istediğin kadar. Öyle ki yüzünden kan fışkırsın! Bunu yapabilirsin. Buna hakkın vardır. Çünkü o biricik oğlunun biricik oğludur. Onun — yüzünden duğunu nası Itanımadın ?. fışkıran kanın, kendi kanın ol- Seslerin gürültüsüne koşmuş olan, ana, korka karka kapıyı açtı ve oğlunu dinlemek için eşikte durdu. Onu görmeden, oğul bü- tün şiddetiyle devam ediyor. — Evet;* öonu kırbaçla; istersen ,elinden geleni ardına koyma, torununun zavallr vücu- duna doyuncıya kadar işkence yap!.. İhtiyar Valdövö, şaşkın, - trpkı bir kâbus içindeymiş gibi, isyan eden oğluna bakıyor. Karanlık o- öldür | bilir? Bir torüun? Kendi torunu? Fakat nasıl? Aleksandr ,Emer .... İhtiyar, harap olmuş gibi başını eğdi.. — Oğlum, ah oğlum!. Diye mırıldanıyor. Aleksandrın kızgınlığı da ya- vaş yavaş geçiyor. Daha az şid- detle söylüyor: — Baba, en iyisi, çocukla ana- sını buradan uzağa götürmeli. yim.. Böylece onu artık dövemez- sin.. — Dövmek mi? mek?. h Diye ihtiyar kekeliyor.. — Küçük Pol'umu... — Ne, Pol mu? Pol? — Atası gibi.. Onları uzaklara götüreceğim.. O kadar uzaklara ki, kırbacın oraya yetişemesin... İhtiyar ana eşikte yalvarıyor: — Aleksandr, Aleksandr!, Kibirli, söz anlamaz ihtiyar ba- şını kaldırıyor: — * — Nereye gidecekmişsin baka- lim? Kimin yanına? Gitmek için, parayı nereden bulacaksın ki?, ' Hakaret tesirsiz. kalıyor. A- leksandr daha fazla dikleşiyor... Acı acı cevap veriyor: — Beni tâ çocukluğumdanbe- beri uşakların en zavallısı gibi ça- lıştırdın.. Elimden bir şey gelme- diğini de söyleyemezsin ya? — Gi- diyorum. Fâkat küçüğüme dokut- nayım deme, sakın, baba.. Kimse ona dokunmasın, yoksa.... | Tek kelime ilâve etmiyor v: gitmek için dönüyor. Bu buzlu gecede gidişin bir daha dönme - mek üzere olmıyacağı ne malüm! Fakat eşikte duran ana onu dur durüyor : — Aleksandr, oğlum, beni bı. rakıp gitme.. Gidersen, beni ölü- rüm, . Mukaddes kitapta meleklerin ağladığı ve seslerinin çok güzel olduğu yazılrdır. Bu ne dereceye Kimi döve Demek adı İtada Sİzin adamlarım sizinle beraber olacak - | se bu mühim değil midir? nına... Dünya adam akıllı tersine | dada ışıklar çakıyor. Burada ne-| kadar doğrudur, pek bilinmez. Btiye de orada bulunmanız ka- | , Miray hâlâ gülmekten kirılıyor .| dönmüş deme.. Mutlaka herkes | ler oluyor, Tanrım?, Hayatta da | Çünkü fanilerin pekazı o sesi işit- N elzemdir!, ; ; İ n SsieBoler. Mhny' &tıldı: — Âlâl, du. (Devamı var) çıldırmış! Ve bu oğul Aleksandr, ! ha neler vardır ve daha neler ola- (Lütfen sayfayı çtviriniz) de;— ıxltiyen elzem mi? Buna ne - - Üzum görüyorsun - Kızılca? t ç:lnktl efendim, meselenin can l o anda hallolunacaktır. Tab ;;nîl'ı'“'k Emirinin eline geçtikten PLÂNŞ 36 V : PLÂNS 36 H Ai bizim elimizin boş kalacağı - e : : “Süphe yoktuür! O anda siz de be- 83. PORTATİF İSKEMLE | 36. F: la büche (Seitengebüude, — der | 10, İ: the yard side (the back | ;îîe' Olursanız Gregorius yakalanır (çalgıya ayak olarak kul- — 36. İ: the firewood (the sticks) Seitenbau) the side looking to the az tabloyu siz alırsınız ve lanılan iskemle) ( 86. A: das Spaltholz (die | yard) tik Yerine tatbik ederek meydana 83, F: le pliant (servant de Holzseheite) 8. İLÂVE KISMIN KAPISI 10, A: die Hofseite V(Hinter. Ye “Cak gölgeden haritayı siz kop- support) 8. F: Ventröe /, de 'annexe | seite, Hof-, Hinterfront) ıeri;d"ıiniz. Bu suretle biz define- 83. İ: the camp - stool (here: | 87. KÜFECİ (hamal) 8. İ: the entrance to the ? İ Son, YCrini bir defa öğrendikten | used as stand) |87. F: le porteur de hotte (le corner house li. SÜPRÜNTÜ TENEKESİ B Selçuk Emirile kozumuzu ko. 88. A: der Klappstuhl (als poörtefaix) 8. A: der Eingang zum 'Ne- | ti. Fizia ponballa Giz bolte ' a Paylâşırız!, Traggestell) (87, İ: the man carrying wood bengebâude bdr ördüran) İ Odi p ” bir müddet düşünceye dal- 37. A: der Trüger ; eT A K ll yi lep , “Aca Mustafanın söylediği söz 31. SOKAK ÇOCUKLARI çet 9. KÜL VE LÂĞIM t A öns'Abialifaü | Smçç“k doğruydu. Hakikaten tablo (yumurcaklar) 38. KÜFE ÇUKURU d9 Emirinin eline geçmemeliy - 84. F: les gamins de rues 88; F: la hotte — a kapak 12. NEFESLİK (bodrum pen. PN Tun eline geçtikten sonra herif les gösses, les bambins, 38, İ: the basket (the pannler, b kapağı açmaya yarıyan geröslij bi tlerin yerini söylemiyeceği gi- les mioches, la marmaille, the dosser) halka | * W de söuDürülİ Faya ümlarına belki Kızılca Musta- les marmots, les gav- 38. A: die Kiepe (der Trag. 9. F: la fosse aüx cendres et | 12' ı_' kLa Cötlak İ Rda Yakalattıracaktı. roches) korb, die Hotte) B ğ aux ordüres 1* 12: &’ dkxE bti nater ğ ç a el eai V yt kivser' sedinay H P — yleşammlz” şökiiime eati M P. Oraş, YAt bir taraftan da.Bizans sa- 84. A: die StraBenkinder kadık) balkağa — |8 :oEî:ıâM ğî:[u. î:;ı î;, -Vürdı hasıl terkedeceğini düşünü. (Gassenkinder, die Gö- || 89. F: la cancaniâğre (la femme 9. İ: the ash - pit | Zİy ' Bilhassa sön günlerdeki va- ren, Rangen) gui fait des cancans, la & the lid 18, F: la grille du soupirail kâp Bayet endişe verici ve âşi - mauvais langue b the ring (as handle) 13, İ: the grating in front of ka Sürette tehlikeliydi. Sarayda - 35. ODUN İSTİFİ (odun yı- P. A: die Aschön - und Mül- | the cellar window _ Bdtü İerinden şüphe olunduğu söz | ğını) 39. İ: the göossip grube / 18. A: der Kellerfensterrost | Pmezdi, 85. F: la pile de bois (le tas 39. A: das Klatsehweib (die a die Klappe (der Klapp- | 4 ç*"dî Vaziyette Afroditiyi tehlike İ- de bois) Klatschbase) deckel, Einwurf) M4. BODRUM (mahzen) KA, — / " G Sarayda bırakıp gitmesi na - 35. İ: the pile of wood (the b der Ring (als Griff) PISI g9, Cü olurdu? heap of wood, the piled . | 40. HALI TOKACI n sürgü hin hu da beraber alsa, her ikisi - up wood) | 40. F: İe bat-tapis (la tapette) 10, EVİN AVLU TARAFI b asma kilid Si Tayı terketmesi derhal anla- 85. A: der HolzstoBğ (Holzhau- — 40. İ: the carpet.beater (avluya bakan yüzü, evin € reze (menteşe) Miydı? fen, das geschichtete 40. A: der Klopfer ( Ausklop- arka tarafı) d demir bend kmdü"nüeyh vaziyet hayli müş . Holz) fer) l10, File cöte cour (la façade | 14. F: la porte de la cave er'. | donnant sur la cour, İ'ar. | a le verrou ahılthyv bu endişelerini Kızılcaya 86. ODUN |4i. HALI ASKISI (halıyı riğre de la maison) " b le cadenas ı e: S Ne dersin, Kızılca? dedi. Me - 232 220