! i üzan Hai Ünetüğie süğem ÖÜ esage SĞti 8F n din a h Wh Maltadan havalanmış, — <8 Te SÜi T VÜK aei İ B Keşif uçuşundan 4 gün sonra, 18 kânunuevvel — Gümartesi akşamı, saat d de Maltadan hareket et- | SO Kademeli V nizammda ilerliyen avcı filosunun hşmda bizzat kumandan Stefena bulunuyor, filo- “nun arkasında da iki hatta bomba yüklü 4 bombar- - diman tayyaresi uçuyordu, Düşman filosu akşam loşluğunda sinsi bir u- doğru İzmir yolunu :hıhnuştu. Denizde birer nokta halinde seyreden İngiliz *Bretnotları boğaz ağzını ablokaya alan itilâf do. Vnınmas: Eğe denizine serpili duran sıra adalar JToşlukta lâcivertleşen engini bir minyatüre benze- - tiyordu. Hava filosunun hareketi, telsizle amiral Doro- beke haber verilmiş, amiral da hava hücumunun denizden, M, 11, M. 12 monitörlerinin yapacağı /| ateşle daha müessir olmasını düşünmüş, Sakız ada- SI gerisinde duran monitörlere emir verilmişti, | BStefens hava filosu akşamm ilk karartılarile İzmir üzerine vardığı strada iki monitör de gelmiş müstahkem mevkiin önünde durmuş, ateşe hazır - JJTanmıştı, Monitör mürettebatının gözleri havada, ulakları motör seslerindeydi. M. 1l in prova rasıdı, gürültü arasmda silik bir ötüşle kulağına çarpan hava filosunun pervane |Beslerini duyar duymaz haykırdı: : — Tayyarelerimiz geliyor! i Monitör süvarisi yüzbaşı Klobetton kumanda — — Top başma! h . Bunu ikinci, kati emir takip etti: ’ı_ İki monitörün ölüm saçan 21 likleri müstah—. |-kem mevkie çevrilmiş, ilk emirle ortalığı velveleye tehlike, Meycer Stefensin hava filosu da müstah - |kem mevkiin tabiye ve istihkâmlarma savurmağa haılam!&h dı. Sahil, katışan halkın haykirışmalarile çınladı, 'Ibp gürültüleri arasında gökten yaklaşan büyük hehlike Meycer Şefensin hava filosu da müstah - kem mevkiin üzerine geldi,.. İki bombardıman tay- /| yaresi döne döne hamulelerini boşaltmağa koyul . Z , denizden gelen ateşe karşılık veren Türk tnpıan ve topçuları havadan yapılan baskınla ilk ınhrda. şaşırır gibi oldular. Fakat çarçabuk ken- Merini topladılar, iki taraflı top, bomba ve infilâk =:ri her şeye, her gürültüye hâ.kim patlayış - âfakı sarstı. -— İki bombardrman tayyaresinin — bombaları 7_!lghtahkem mevkie boşaltıldıktan sonra hava fi « |loğu tayyare meydanmm yolunu tuttu. İki dakia içinde hava tabur karargâhının üÜ « | zerine gelen düşman filosu buraya da bombalarını | Savurmağa başladılar. Müstahkem mevkiin hafif - © leyen ateşi tayyare defi bataryalarmın faaliyete '-;'eçme!erinl imkâna sokmuş, sahilden ve buradan en projöktörler, hava tabur karargâhmın iki pıojöktörile birlikte düşman tayyarelerini bir ay - dmlıik hüzmesi içine almıştı. "" Yazan: “İzmile denizdek yaprlan bu ilk gece baskifiyi * RAHN'I YAGIZ İzmire denizden yapılan | ilk gece baskını Taburun müukabele için hazır duran tayyarele, rini nöbetçi pilotlar hemen çalıştırdılar... Biribiri ardına Üç tayyare havalandı.. Bomba sesleri, infi. lâk gürütlüleri topların ıslık çalan hava yırtışları arasında başta başçavuş Rainbah'ın tayyaresi o - nun arkasında da üç tayyare daha havalandı, Odalarında, yapacakları hava muharebelerinin safhalarma ait tahminlerle münakaşalar yapan İ- ki Türk pilotu, Fazıl ile Mecdi top seslerini duyar duymaz dışarıya fırlamışlar, üzeri projöktörlerle gündüz gibi aydınlanan hava meydanımma koşmuş - lardı. Meydanda heyecanlı bir faaliyet vardı. Tayyareler çalıştırılıyor, telâşlı koşuşmalar, tayyare neferlerinin haykırışmaları, emir tekrar edişleri tuhaf bir ürperti meydana getiriyordu. İki yüzbaşı bölük hangarınm önüne kadar geldiler. Mecdi, kendi uçuş kıtasının tayyareleri bulunan hangar kapısının önünde durdu. Sessizce arkasımdan yürüyen Fazıla seslendi: — Düşman hava hücumu yapıyor! Fazıl gözlerini projöktör ışıkları arasında pa - rıldayan tayyarelere, İngiliz uçaklarına — çevirdi, baktı, eliyle bunları Meediye işaret etti, cevap ver- di: — Bak Mecdi, ne kadar alçaktan uçuyorlar.. — Bombardrman tayyareleri olacak! — Zannetmem.. Onlar bu kadar alçalamazlar. Bunlar avcı tayyareleri, — Gece vakti ne işleri varmış? — Beraberlerindeki bombardıman tayyarele . rini müdafaa için ilhak edilmiş olacaklar!.. Fazılın sözü biter bitmez dehşetli bir patlama sesi duyuldu. Havadan savrulan bombalardan bir tanesi Mecdinin hangarı yakmlarma düşmüş, biribirleri - ne düşman atyyarelerini gösteren iki yüzbaşının » yışla etraft;bir gaz bulutuna gömmüştü, Bombanm açtığı hunu gibi derin çukurdan çıkan taşlar, top- raklar şiddetle hangarm tahtalarma çarpmışlar, Meedi ile Fazıl yerlere kapanmıştı. Birinci bömbayı ikinci bir infilâk takip etti. Bu da hemen birinci bombanm açtığı çukura biti- şik bir delik meydnna, getirmiş, hıngı.rları. iBabet etmemişti. : Mecdi yattığı yerden seslendi: — Fazıl! — Ne var? — Yaran falan yok ya!, Faziıl kendini yokladı: — Hayır.. Senin? — Benim de yok! — ÜÖyleyse büyük geçmiş olsun! — Mersi., Bizimkiler hâlâ hazırladıkları ucüş kıtasını mükabeleye geçirmediler mi dersin? — Bilmem.._Ama biz buraya koşarken mey - danda faaliyet vardı. Tayyareler çalıştırılıyordu. Uçtular zannederim... (Devamı var) -| sinirli idi. Onun esrarengiz faaliyeti Delik;z;lnun kaçıp kaçmadığına baktı. Sonra Komparsa hitap etti: — Gara itfaiye — neferlerinin ve sokakta görülen bütün sivillerin gör derilmesi için emir vereceğim. İçle- rinden birkaçı ölürse fena — olmaz. Belki de bu tayyarecilerine — biraz sükünet yverir. Karargâhı umuminin adamı dal yın bir tavırla ona bakıyordu. — Ne garip adamsınız — azizim dedi. Biraz evvel sığınaktan sizle- re bakarken âmirimin bazı sözleri: ni hatırladım. Bana demişti ki!: “Eğer iyi düşünülmezse, bir tay- yare bombardımanı esnasında, Âl man askerlerile Fransız sivil halkı nın hal ve tavırlarına bakıldığı za: man ikincilerin birincilerden — çok daha cesur oldukları — sanılabilir. Böyle bir hüküm tabiatile yanlıştır Bu tamamile manevi sahada — kal- mış, tesadüfi ve aldatıcı bir hâdise: dir. Evvelâ siviller sığınaklara alr şık değillerdir, oraya kaışmak icar ettiğini düşünemezler. Sonra daha mühimmi, yukarıda gördükleri tay- yarelerin kendi milletlerinden oldu- junu düşünmeleridir. "Tahteşsşuur ları onlara oyun oynar, Fransız tay- yareleri kendilerine fenalık — yapa mazmış sanırlar. Bu hal — tabiatile uzun müddet devam etmeyecektir.., Haym: — Umüumt karargâhta böyle filo- zofça mütalealar sarfetmeğe vaki! var demek; benim vaktim yok, Hasta kamyoneti iki zabitin önün den geçti. Çok yüklemişlerdi. Ar- kasından bir çift çizme boşlukta sal lanryordu. VII 1 haziran 1915 sah gününden 6 haziran 1915 pazar gününe kadar Müteakip haftanın hâdi- selerini merkez — kumandanlığında günden güne daha boş ve daha ümit siz müzakerelerle geçen içtimalar teşkil etti. Bu içtimalarda Haym susuyor, günlük işler hakkında da mümkün mertebe kısaca malümat veriyordu. Her zamankinden daha bir müddet sonra Şmite sirayet etti. |O da dalgın ve daima acele bir işe ) koşar vaziyette görünmeğe başladı. Perşembe günü, ne gibi teşebbüs- lere giriştiği ve ne olduğu — sualine Haym hiçbir şey beklemeksizin her şeye teşebbüs ettiği cevabını verdi. Niderstof da artık onun — deliliğine kanaat getirmiş gibi bu cevapla ka naat edip ısrar etmedi. Cuma günü mülâzim Kompars, Haymla lâtife e- deyim derken ondan “Berlinin başr mıza hediyesi!,, diye alaylı bir mu- kabele gördü. Pazar günü Niderstol merkez kumandanlığına gelmedi ve sabahın altısında, hasta olduğu içir evde kalmağa mecbur olduğu habe- rini' yolladı, Merkez kumandanlığına saat or buçukta gelen Haym, posta şefliği yapan yaşlı çavuşu çağırdı ve yüklü bir dosya vererek bunu, — icabında uyandırarak, merkez — kümandanı nın kendisine bizzat teslim etmesi: yi söyledi. Bunu yaptıktan — sonra beş gündür ilk defa olarak yazıha: nesine oturdu ve başını mas$aya da- yıyarak derhal uyudu. Ştroberg ile Komparsın gürültü ile içeri girmeleri bile onu uyandır- madı. Ziyaretçiler ona hayretle bak tılar. Haym, üyür'tan, — tanınmıya cak kadar değişmişti. Gözlerinin et- rafındaki morartının da belli ettiğ! son derece de fazla yorgunluğa rağ> men çehresinde muğlak bir — ifade diş ağrısı dinmeden uykuya kendisi- ni bırakmış çocuklarda görüldüğü gibi ayni zamanda hem — sükünet hem de ıstırab gösteren bir hali var: dı. ' Ştroberg birinci mülâzimi sarstı | Haym şaşkın şaşkın gözlerini açar ken sordu: — Neniz var? hasta mısınız? Yere düşen bir şüvarinin kendisi- ne geldiği zamanki ihtiyar haricin: de hareketile, Haym kamçısını ara: dr. Yüzünde asabi işmizazlar gene başladı. Ştroberg güldü: — Çok şükür, bildîğim_iz Hayma Çeviren: Fethi KARDEŞ kavuştuk! Birinci mülâzim kekeledi: — Mazur görün. Üç gündür uyu- namıştım. lerkez kumandanımın fırtına gibi içeri girişi onu tamamile uyandiırdı. Niderstof artık hasta değildi. Hattâ öyle neşeli idi ki, Haym kendisine takdim edildiği gündenberi ilk de- fa olarak ona elini uzattı. Bir tö- mar kâğıt uzatarak heyecanla söy- ledi: — Fevkalâde! Raporlarmızı şim” li oktdum. Hepsi göz — kamaştıra: tak derecede vazih ve mukni... Bizi mesul vaziyette kalmakta — kurtar- dınız. General fon Züşavın — halli için ön gün mühlet verdiği meselele- ri beş gün içinde aydınlatıvermek doğrusu büyük muvdudkiyet. Nasıl yaptınız bu işi? F-ym mütevazi bir tavırla cevap verdi: — Muvaffakiyetlerimin kısmi ol- — duğunu itiraf etmem lâzım. Mese'â beş gizli askerin tevkifi büyük bir muyalfakiyet sayılamaz. Ştroberg homurdandı: — Benim bundan haberim yok- - tu; neden? Haym cevap verdi: — Özür dilerim. Bir gece süren istlevaptan sonra onlara ancak bu sabah hüviyetlerini itiraf ettirebil: dim. Dişlerini gıcırdatarak ilâve etti: — Beni epey uğraştırdılar! (Devamı var) LIOLANTSE BANKUN! "'ı' -. 1"'4"4 ı, D . — Malüm. Kasyetli havalarda herke- - sin canı sıkılır. Fakat hıçkıra hıçkıra ağ- | İlamak için havanın kapalı olması kâfi — bir sebeb olur mu? Behirenin dudaklarında hafif bir tebes- süm dolaştı: — Hakkmız yvar. Erkekler böyle hissi mevzular karşısmda daima lâkayt kalır- “lar, Kül renkli bulutlarla kapalı ağır ve' yağmurlu bir havanın insanı ağlatabilece- — Bini kabül etmezler. Fakat kadınlar böyle — değildir. Behire biraz sustu, Nihadımn göz yaşla- - rının sebebini öğrenmek için ettiği ısrara — bir hayli sinirlenmişti. Bunun için ifadesi- -ne mümkün olduğu kadar acı bir mana — vermeğe çalışarak: — — Ağlayışımın sebebi tabii yalnız ha- vanın sıkıntılı olması değil, dedi, bugün karşımda eski hatıralar canlandı, annemi düşündüm, sevgili annemin yanında ge- çen tatlı çocukluk dakikalarımı — tekrar yaşadım. Görüyorsun ya, Nihat, havatın böyle anları da olüyor, bazı dakikâalarım oluyor ki bütün kıymetile yeniden dirilen mazi, hali ve iştikbalde beni bekliyen saa- deti tamamile unutturuyor; — eskiye ait hayallerin gölgesine sığınmak, yok olan sevgili vücutları hatırlamak, ve onların hayallerini karşımızda görür gihi olmak MASAL ÇOCUKLARI HABER SAA A :a,;;,ı,ts- TER ü g= SE hem tatlı, hem de korkunç bir şey... Fa- kat bu ıstıraba rağmen, biraz evvel mazi- yi hatırlarken içimde çocukluk — günleri- min saadetinden bir parça düyuüyor. Şim: di bir tüccar gibi hayatımın ulfuklarından silinip kaybolan eski rahat ve — huzurun tekrar canlandığını sanıyorunr. Behire tekrar sustu, boğazı âdeta kuru- muştu. Sonra bütün iradesini toplayarak sözlerini tamamladı: — Maalesef, hal tamamen önünmüzden hiçbir zaman silinmiyor, büsbütün mazi- ye dönüş imkânsız. Canlanan hatıralar birer silik hayalden baska bir şey değil, Birdenbire acı darbe insanı uyandırıyor, mazinin tamamile ölmüş olduğunu ve tek rar dirilmiyeceğini bize çok acı bir şekil- de anlatıyor. Nihat canı sikıldığıinı gösteren bir ha- reketi gizliyemedi. Hayattan yılgın insan ların geçirdikleri uyuşuk hülya ve tefek- Nakleden : kür dakikaları Nihadın hiç hoşuna — git- mezdi. Nihada göre hayat, ister iyi olsun, istersce kötü, halden ibarettir. İnsan bakı- şını istikbale çevirebilir.. Fakat halden daha iyi matnzaralar görebileceğine emin olmak şartile, Maziye bakmak, ancak gesmiş zamanların tecrübesinden bir ibret dezzi almak için caizdir. — Sevgilim.. Mazinin — karanlıklarına dalmak çok kader verici bir şeydir.. Geç- raişi düşünecek yerde ufuk'arında sevgi- mizin güneşi parlayan hale bakınız. Her- günü daha cöşkün bir saadet ufka açıla- cak olan istikbali düşününüz Varlık, bizim için ebedi bir saadet hazırlamıyor mu Nihat büu sözleri söylerken kanaatinde çek samimiydi. Behirenin mazisine verdi- Bi kıymeti bilmiş olsaydı, genç kızın ma- zisine karışamadığı için saadetinde daima eksik bir noktanın sızladığını hissedecek- ti. UNLA S K VE Hİ:86. ROMANd MUZAFFER ESEN Bir kadın ruhü olduğu gibi göremiyen Nihat, hasta olmiyan bir insanın — böyle karanlık hü'yalarla uğrasması doğru ol- madığını tekrarlayıp duruyordu. Bu ısrarlar karşısında Behire aci acı güldü: — Belki hakkımz var Nihat bey. Du- yan, hisseden, şefkatli bir kalb taşıyan- lar kolay kolay mesut — olamıyorlar. Bu noktada sizinle beraberim. Bende lâkayt kalmak, sizin gibi halden başka bir şey düşünmemek istiyorum. Fakat elimde de- ğil.. Hele birkaç gündenberi çok feci bir şaekilde kara ve karanlık düşüncelarin e- siriyim, — Bu ıstırab nereden geliyor, sevgilim. Annenizin ölümü sizi can evinizden vur- du. Fakat zaman her şeyi unutturur siz de bu acıyı unutmağa başlamıştınız. Bu yarayı yeniden kim kanattı? Genç kız cevap vermeden evvel tered- DST GA ER Ve A 8 e KUKi e düt etti. Maziyi düşündüren bütün sebeb- , leri açık açık nişanlısına anlatabilir miy- — di? Fakat Behirenin bu tereddüdü uzun — sürmedi. Çünkü Behire samimi bir kızdı. Ve evleneceği adamdan, hayatına dair bri şey gizlemeği iğrenç ve çirkin buluyordu. — — Size her şeyi anlatacağım, — Nihat bey.. Son zamanlarda hergün neşemi mü hafaza edemiyorum., Çocukçasına sevin” diğim bir günü, hayatımdan bıkacak ka” dar kederli saatler kovalıyor.. Fakat beni ümit ve ümitsizlik arasında — dolaştıran — sebebleri kati olarak kestirmek mümkün değil.. İnsan ruhunun kederi ve neşesi hin lerce sebebten gelebilir. Fakat maziyi t yandırtan sebeb, son günlerde çocukluk. arkadaşlarımdan birisile karşılaşmam ol7 — du sanıyorum.. < Nihadın kaşalrı çatıldı: ğ — Bir çocukluk arkadaşım diyorsunuz. — bir erkek mi? — Evet.. Fatir kadlmın oğ'u,. Annesi ben çocukken sik sık bize gelir, giderdi. Necdet o vakit benim en samimi arkda" şımdı.. Aramızdan uzün seneler — geçti.. Necdet büyüdü, doktor oldu.. Yıllarca İs7 — tanbuldan ayrı yaşadı. Geçenlerde mezü” — nen İstanbula gelmiş, beni aramış,.. bu” raya kadar geldi, konuştuk. (Devamı var, Ve © V, gh ç . ÇEM