H n hali - V BK -. HL Go DAG 14 TEMMUZ — 1939 RTLAR Tçi N ABÖNE" 'Ş 1600 Kr. 150 « L A F — ” M Senelik Ü aylık 14 temmuz UGÜN ihtilâl halindeki Paris — halkının Bastille hapishanesi- Nİ zaptetmesinin yüz ellinci yıldö - î“Inü tesid ediliyor. 14 temmuz yal- i'_z Fransa için değil, bütün dünya Sin ehemmiyetli bir gündür. On se- İZinci asır filozoflarınım fikirleri Ve bu fikirlerin tatbik sahasına ge - Çirilmesi arzusu olan 1789 ihtilâli, | bmün dünyanın çehresini değiştir - Miş, her tarafta eski içtimaf itikad- tarı Yıkıp yenilerini getirmiştir. 14 *Mmuz sadece bir hapishane kapı- l?m’în açılmasının değil, bütün bir | #ihniyet değişmesinin timsalidir. Biliyoruz ki bugün bazı mühit - | de, 1789 ihtilâlini istihfaf etmek,| celerini tenkid etmek âdet ol - TMüstur, 1789 ihtilâli dünyada, hiç Ş’iği sa bir tek memlekette, vadet- K MZamz tesis edebilmiş, hurrıy_e- ' Müsavatı, uhuvveti tamamile Setirebilmiş midir? Hayır. Fakat İT ihtilâl hareketi hakkında, yalnız | Betirdiği ile değil, bilhassa yıktığı ile ilir. 1789 ihtilâli de, yeni ni- kuramamış, esaslarını hâkim F ü bie, kendisinden vi - Velki Nizamı yıkmış, onun esasla - ;Ş“ çürütmüştür. Bugün krallık üq&esasi. asalet müessesesi, dünya î;î İ_Ii_çbir tarafında, eski imtiyaz . ri ile devam edemiyor. Milletle - h kendi kendilerini idare etmeleri da üeü adunyanın her taratım- ' kahuledıhm;til' Buğün krallar ” - kral bulunan memleketlerde - birer t ka hatıra haline düşmüşlerdir. ( Utlakiyet, tasavvur edilemez; ya- | ÇEt ki ancak istibdad halinde gele- bilir. Halbuki iştibdad, hiç bir za- » hiç bir idare tarzının normal he değildir. XIV üncü Louis'ninki z Sadece küvyete istinad etmiyen, dereceye kadar liberal denebi . Biî*k, fikri, edebiyatı himaye edecek irtıklmıtlakiyete. bugünkü — âlemde ğlnâîı kalmamıştır. Çünkü krallı - hf llğhî'şnfiessese olduğuna, kra- y e'l'flırleı-mın münakaşa edilemi - u:eeğme kimsenin imanı kalmamış- h;isalet müessesesi de, 1789 dan- » fransızca tabiri ile “artık yaşa- MDsş devrini ikmal etmiştir. Diyebiliriz ki bugünkü medent â- ral, © bütün milletlerin siyast ida. Tatik * Mahiyetleri itibarile, demok- Hit tir. Almanfa'yı idare eden ni Er, İtalya'yı idare eden Musso- İz tlerini, prestige'lerini baş- kan i tacdan, damarlarında a - Mavi kan,, dan almamışlar - 333; Mevkilerine halk hareketleti lele, Pde gelmişlerdir; onlar da küt- istinad etmektedir. Tinde hımızın bazı mütefekkirle - Teti y 1789 dan evvelki devrin has. Onlar lunduğunu inkâr etmiyorum. mül. krallık, asalet müesseselerini _’x_xl——_—-———;—g Tihirlec — K ıT Ü Ğ , ç | t <H A Hüdiseler, L Fransız ihtilâlinin 150 inci yıl dönümü münasebetile ll (* Fransız inkılâbını hazırlıyan içtimat ve iktısadi şartlar Yazan: SUAD DERVİŞ 14 Temmuz Fransıx milli bayra- mıdır. Bundan yüz elli sene evvel Fransada l14 temmuz günü bütün Paris halkı bir sel gibi akarak İn- valide'deki silâhları yağma edip Bastil üzerine yürümüşlerdi. Yalnız Fransız değil, insanlık ta. rihinin en mühim hâdiselerinden bi- ri olan Fransız ihtilâlinin yüz el- linci yıldönümü kutlulanırken Fran sız milletini senelerce coşturan is- yanm sebeb ve mengelerini bir göz- den geçirmek ve büyük Fransız in. kılâbımna takaddüm eden zamanlar - da Fransanm ne varziyette —bulun- duğunu bir kere daha hatırlamak istedik, Bu hatırlayış kendi inkılâ- brmızla Fransız inkılâbı arasında mukayese yapmak, onun ve bizimki nin sebeblerini karşılaştırmak iste. diğimiz zaman belki işimize de yarı- yacaktır. Büyük Fransız inkılâbma takad- düm eden devirlerdeki Fransa muh- telif sahalarda birçok tezatlar taşı- yan bir memleketti. Fransanım bazt kısımlarımda sa. nayileşme hareketi başladığı halde köylerde en koyu derebeylik hüküm sürüyordu, İçtimal bakımdan kendi- ni gösteren bu tezatlar, başka sa- halarda da kendilerini kuvvetle his. settiriyorlardı. Fransa çok dağınıktı. Tek bir ül- ke olmaktan ziyade birleşmiş eya- letler manzarası arzediyordu. Fran. sanm müuhtelif kısımları arasındaki bu içtimat farklar, biribirine mütte zad tezahürler o zaman için muay- yen bir İnkişaf seviyesine ülaüşmış' olan müstahsil kuvvetlerin daha zi- yade inkişafına mâni oluyordu, Önün için bu şartlarm ortadan kalkması ve müstahsil kuvvetlerin inkişafile mütenasib istihsal şartla- rr onların yerine getirilmeliydi. Ma- zinin ağır yükü o zaman kendisini bilhassa köylerde hissettiriyordu. Ve inkılâptan evvelki Fransa ise tam manasile bir köylü memleketiy. di. Fransanm büyük ve çok nüfuslu şehirleri pek mahduddu, Köylü iş - letmeleriyle dağınık ve küçüktü, Köylülerin ellerinde kâfi derecede toprak yoktu. Bazı eyaletlerde bir hektardan daha az arazi sahibi o- lan köylüler ekseriyeti teşkil edi- yorlardı. Köylüler büyük arazi sa - hiblerinin çiftliklerinde çalışıyor . lardı. Topraklar asilzadelerin, ra - hiblerin, kilise ve manastırların el- lerinde — toplanmış bulünuyordu. Topraksızlıktan muztarib köylüle - rin âletleri de pek yoktu. Ziraatte teknik pek geriydi. Bütün toprak- lar ekilmez, iki veya üç senede bir de dinlendirilmeğe — terkedilirdi. Köylüler toprakların ekseriyetine sahib olan senyörlerin birkaç tür. Fransa'nın milli bayramı değil, sayruret halindeki yeni âlemin baş- langıcıdır, bir remzidir. , Nurullah ATAÇ lü tazyik ve soygunu altında bulu- nuyorlardı. Onlara mahsüllerinin bir kısmını verdikten başka doğrudan doğruya onların tarlalarında ve onların he- sabına çalışmak mecburiyetinde ka- ' | Iryorlardı. Yani angarye sistemi hü- küm sürüyordu, Kölelik vardı, Köy. lülerin satmalma kabiliyeti çok dü- şüktü, Köy, şehirler ve sanayi için bir pazar vazifesi göremiyor, kendi kabuğuna çekilmiş, kara bir sefalet içinde kıvranıyordu. Kuraklıklar yüzünden sık sık ge- len kıtlıklar, salgin hastalıklar, köy lülerin vaziyetini büsbütün ağırlaş- tırıyordu. Bu şartlar altında serma. ye işletmesi ziraate hulül edemi - yordu. Yeni, yeni türeyen Ssanayi sermayedarlığı için köy iyi bir alı- cı olamıyordu. , Memleketteki iç ticaret bundan çok zarar görüyordu. Ünun için köylerdeki derebeylik rejimi, top- rak üzerindeki klerikal ve feodal | mülkiyet kalkmali, sermayedarlık köye nüfuz edebilmeli, toprak sahibi olmalıydı. Sanayi ve manifaktör bakımın. dan da inkılâba takaddüm eden de- virde .Fransa gu manzarayı göster- mekteydi. Sanayi sahasında umu- miyetle küçük el zanaatkârlığı hâ. kimdi. Burada korporasyonlar üsu- lü cari idi., Usta çıraklarla beraber çalışıyordu. Kalfa olabilmek için bir çırağın uzun yıllar çalışması i- cab etmekteydi. Usta olmak, he- men hemeü hukânsız bir şeydi. -Bu köylüler ;vaziyet pek tabil olarak istihsalin modernleşmesine mâni oluyordu. Rekabete imkân vermediği için ye. ni ve daha büyük müesseselerin ra- hatça açılmasına engel oluyordu. Netice itibarile kapitalizmin inkişa- fını baltalıyordu. Maamafih böyle olmakla beraber o zamanın Fran- sasında mühim addedilecek birçok devlet manifaktörleri kurulduğu! gibi, şahsi sermaye de sanayi saha- sımda yavaş, yavaş ilerliyordu, Fransada dokumacılık ve ipekli ku. maş sanayil oldukça ilerlemişti. Şi- maldeki maden ocakları işlemeğe başlamıştı. Buhar makinesi Fransa ya girmişti. Fakat ne de olsa Fran- sa sanayiinin makine sistemi henüz çok geriydi. Maamafih umümi is- tihsalât bakımından küçük ve el zanaatkârlığı hâkim bir — vaziyette bülunuyordu, Buna bir nihayet vermek icab e- diyordu., Moödern istihsal tarzmın ve müterakki sSanayiin inkişafma engel olan eskiden kalma köhne müessesat kaldırılmalı, sermayedar lığm inkişafma meydan verilmeliy. | di. Memleket içinde mevcut servet- lerden istifade hak ve imkânları sermaye sahiblerine bahşedilmeliy- di 18 inci asırdaki Fransız ticareti- ne gelince, Fransa bu bakımdan oldukça mühim bir kuvvet ifade et- mekteydi, Ticari irtibat yolları di. ğer Avrupa memleketlerinden çok ĞER derlerse ki: *Buna tereddüdsüz: — İstanbul!.. lerden daha yüksektir! yerler var. yıkıcı değil, ” mak kadar mühimdir. lerinden kaybeder. mettir şüphesiz... kuruş, Mezesiz. Yalnız şişe! dilmektedir. Büyükadada: 85 kuruş. 100 kuruş, Ne buyrulur?.. Küçük bir teftişimizin raporu.. Yazan: M. DALKILI; — — Eğlence yerlerile normal kazane nisbeti arasında deli- cesine bir aykırılık olan memleket neresidir? Diye cevab verebiliriz. Dünyanm hiçbir tarafında İstanbulda- ki kadar az eğlence hayatı yoktur. mahsus eğlence yerlerindeki pahalılık mübalâğasız Nevyorktaki- Nevyork sergisine giden bir dostumuz Nevyorkta hayatın 24 saat zarfında bir an bile durmadığını, binlerce kalabalığın 24 snat eğlence yerlerine dolup boşaldığını hayretlerle anlatiyor, Öyle ya! Hayat duracak bir nimet midir, durmalı mıdır?,. T Şüphesiz biz Amerikalılar gibi yaşamayı düşünmüyoruz. Yine şüphesiz orada da bir yemeğin 10 liraya yendiği harikulâde lüks Fakat peri masalları kadar lüks,. Buna mukabil orta sımıfın eğlence yerleri asla bizimki kadar Yalnız Nevyorkta mı böyle? Hattâ, belki ondan da mühim. eğlenmiyen, yaşamıyan İnsan çalışamaz olur, Çalışmak kudret- Vakıâ biz Türkler pek eğlence düşkünü insanlar değiliz. Fa- kat eğlence yerlerini batakhaneler şeklinde, yanaşılmaz, yıktcı ha- le koyup büsbütün vatandaşlara haram etmekte ne mana var?,, Mühterem belediye iklısat müfettişleri bu gayretledir ki İstan- bulu semt semt dolaşarak tarifelerle meşgul oldular, Bu, bir him- Fakat ne netice hâsıl olduğunu kendi neticesini kaydederek arzedebiliriz. i Taksim - Harbiye arasında gübre kokusundan baygınlık ge- çirilen saz bahçelerinden birine gittik, Büyükadada pazar tarifesine yine kemali hürmetle devam e- Bu susuz adanm en âdi gazinosunda bir şişe su 10 kuruştur! Bir damacana Taşdelen suyu İstanbulda 40 kuruşa indirildi ve bunun için nekadar himmetler sarfolundu. Kaşar peynirinin bakkallarda fiatmı tahmin buyurunuz: O da hatır için!.. Buna mukabil, orta halka Eğlence - çalış- Çünkü Avrupada da. hususi teftişimizin şu Bir şişe 49 luk rakı: 200 daha iyi idi. Nakil vesaiti tabildir ki henüz pek geri ve yavaştı. Ha- rici ticaret oldukça inkişaf etmiş, denizaşırı memleketler ve müstem- lekelerle müntazam seferler yapan gemiler vasttasile devamlı bir rabrta temin edilmiş bulunuyördu. Oralar- daki ham maddeler Fransaya geti- riliyor. Ve fabrikalarda, imalâtha. nelerde işleniyordu. Bu —mübadele daha ziyade pamuklu ve ipekli do- kuma ve şeker sanayii için vaki o- luyordu, * İnkilâb arifesindeki yıllarda u- mumi ticaret yekünu birkaç sene evveilne nazaran birçok misli bir- den artmıştı, Memleket içinde ban: Kacılık ilerlemiş, kredi muameleleri ziyadeleşmisti. Pariste borsa bil kumlmuştu. 4 Büyük şehirlerde ve liman mer- kezlerinde yeni yaprmlan her evin altmda dükkânlara ve mağazalara yer ayrılıyordu. Velhasıl ticaret sermayedarlığı oldukça inkişaf et- miş bir vaziyette bulunuyordu, Fa- kat buna mukabil eyaletlerin biri- birinden tamamen ayrı bulunuşu, e. yaletler arasındaki dahili gümrük- lerin meycudiyeti, şehirlerin kendi- lerine göre hususi nizamlar ve â- detlerle idare edilişi, hattâ her vilâ- yette ayrı, ayrı para kullanılacak kadar bir yahdetsizlik içtimai ve iktısadi sahada kendisini kuvyetle hissettiriyor ve ticaretin dahilde daha ziyade gelişmesine müâni olu- yordu. Yeni bir idare teessüs edip eyaletler arasında vahdet temin e- dilmeli ve ticari irtibatın, muame- lâtm kolaylıkla cereyant imkânları tahtı temine alınmalıydı, Ticaretin tam inkişafına mazhar olması için lâzım olan tedbirler ittihaz edilme- liydi, İşte bir taraftan müstahsil kuv- vetler inkişaf etmiş bulunduğu hal- de, istihsal şartları eski şeklini mu- hafaza ediyor ve derebeylik rejimi hâlâ hüküm sürüyordu. Mevcut şe- rait müstahsil kuvvetleri ilerleme - sine mâni olüyordu. Eski hukuk sistemi zadegâna ve rühbana birtakım — imtiyazlar ver- mekteydi, Yeni, yeni kuvvetlenme- ğe başlamış olan burjuvalar devle- te vergiyi kendileri verdikleri, iktı- sadi kumandaları ellerinde bulun- durdukları halde memleket idare- sine aktif bir şekilde karışamıyor- lardı, İdari ve hukuki sistemi kendi ihtiyaçlarına uygun gelecek tarzda sevketmelerine imkân — vermiyordu, Bu smıf idareyi eline almak, köylü- ye toprak vermek istiyordu. Dere- beylik ve kilise istismarmdan kur- tarılacak köy, gehir için bir pazar haline sokulmalıydı. Velhasıl istihsal şartları, müs- tahsil kuvvetlere uygun gelecek tarzda değiştirilmeli ve devlet ida- resi sistem buna göre bir şekil al- malıydı. İşte büyük Fransız inkılâbını ih- | zar eden şerait ve âmiller bunlar- dı, Bütün bü işlerde menfaattar o- lan ve eski rejimin tahrib edici te- (Devamı 10 uncuda (*) Bundan evvelki yazılar 12, 13 Temmuüz sayılı nüshalarımızda- dır, ”” li ü . » M B T x * üzaellemi KĞ D Ui Fü-dt ? Ş l ee AM Düşündüğümii:" _ Fikir münakaşası — Yazan : SUAD DERVIŞ Münakaşadan gaye, boşuboşuna - lâf söylemek değildir. Münakaşadan gaye, bir hakika- tin ortaya çıkmasına çabalamak - tır. İki kişi herhangi bir mevzu — etrafında münakaşaya girişmiş o- — lursa olsun büu iki kişiden bir ta- nesi haklıdır. Ve haklı olan enin. h de de sonunda da bunu ya hâdi- sat vasıtasiyle ya vekayile yahut ta delâil ile isbat edecektir. Fikir adamları arasında yapılan fikir münakaşalarından da ga- ye sadece umumu alâkadar ede- cek hakikatlerin tebarüz ettirıl. mesidir. Yoksa karşılıklı kelime — cambazlığı yapmak değil. > " Münevver ismine lâyık ve mü- — dafaa ettiği fikir doğru olan her insan sözlerinde panayır hatibine yakışır cümleler kullanmadan ve karşı taraftaki fikir hasmına kül- retmeği bir an aklından geçirme- — den soğukkanla münakaşa eder — ve gene karşı taraftaki insanı — susturur, mağlüp edebilir. Maalesef — ötedenberi Türk.l_ matbuatına intikal etmiş olan mü- nakaşaların fikir sahasında kaldı- — ğını bir kaç istisnadan başka hiç görmedik. Ötedenberi haksız fikri müda- — faa eden taraf daima küfre geçti. — Bunün en iyi —misalini İstiklâl harbi sıralarında Peyam ve Pe- — yam Sabah gazetelerinin sütu- nunda irticam bayraktarı, Türk — topraklarına tırnaklarını geçirme. | ğe uğraşan emperyalizmin uşağı — olan betbaht Ali Kemal göster- — miştir, . 'N Milli davamızı ve milli kahra- — manlarımızı müdafaa eden kalem sahiplerine: “Şaklabanlar, fino- — lar.,, diye hitap etmişti. >4ğ O kötü devirlerin üstünden — yıllar geçti. Fakat ne yazık ki hâ- lâ memlekette kalemle fikir mü- nakaşası yapılırken, küfrün mü- nakaşayı Minleyenleri ikna edecek, lüzumlu bir delil olmadığı anlaşı-, lemadı. Hâlâ münakaşa yaparken söz — söylemekten aciz duyan, davasını — kaybettiğini anlayınca sağa sola — küfürler savuruyor, j Meselâ, haklı bir adamın, ken- — disine isnat edilen suçun kendi- — sinde olmadığını isbat etmesi için — ona bu isnadr yapanlara “Kılkuye ruklar,, demesi, “rezil vatansız,, — gibi, “dili kurusun,, gibi âmiyane — cümleler kullanmasına ne lüzüm — var, '; Hakikati küfür değil, delâil ve — mantık isbat eder. İnsan evvel emirde müdafaa et- — tiği fikri açıkça müdafaa etmeli, — eğer müdafaa ettiği şeylere inan- < mrıyorsa, onları müdafaa eder tarz — da yazılar yazmamalıdır. a Bir muharririn ben buyum? di- ye kendi kendini anlatmağa ça- — | balaması kadar abes ne vardır?. — Yazdığı yazılar, eserleri, fikirle- | ri, müdafaa ve tenkid ettiği mef- — humlar onun bize ne olduğunu — şimdiye kadar öğretmemiş midir? — Türkiyede bu nevi mevzular — üstünde yazı yazanlar © kadar — mahdüttur ki, bütün — yazdıkları. — nı dikkatle takip etmeğe bol, bol — vakit bulmaktayız. Ve bunun için — kemali emniyetle şu sözleri söyle- yebiliriz: S K, Biz kırk kişiyiz, kırkımız da — biribirimizi biliriz. . B Onlar faa ediyor, övüyorlar. Fakat S SAD ARRRRARRARRRERERRRIRRARARRRRGARERORIRR0 aai » arzularını bir iman il, ç . isti a îklt Sebeblere istinad ı':ıtıtriıa a_oîeğılı Bu bir vakıa... Fakat ee tında geniş bir yer işgal etmekte, bununla Af ISİIyen ’ İlştyor 5 rmeğe ça | beraber matbuat bu — beyanat hakkında A Ü, or Seîı bakımdan onlar da 1789 NGİLİZ Başvekili ve dünyanın sulh doğrudan doğrüya tefsiratta bulunmaktan m ahkum la Ff Tinin a âdlzalrr;âr asır mütefekkirle - kahramanı Çemberlayn avam ka- ranti vermiştir!.. Danzige -yapılacak her- içtinab etmektedirler. E daki hkn ı JA fak Ohı:ıı tilâli lîıç şuphesız* m.uvağ- — etti, Elbette mütalea buyurmuşsunuzdur. miyecektir!.. yor: müracaatta hllılll'ldlllal' Z2n k Uştür: durp_fada veni bfr ni- Malümu âlileridir ki Danziği Almanlar : Diye gürledi. “Çemberlayn beyanatma dramatik bir Hatayınm ana vatana iltihakt y Urmağa değil, eski nizamı| — bir tertible cebren alacaklarmış gibi hazır- Doi Daindl bulunduğu Baltık â şekil vermekten sakmmıştır! Bu beyanat dolayısiyle — Üsküdar — Cezaevi â, onun esaslarını çürütme-| — lıklar yapıyorlardı. Hattâ şehre sivil kıya- ALURİ . D apyalin aa BNF Gailin VZ son defa Halifaks tarafmdan yapılan be- — | mahkümları Millt Şefe - telgrafla nizi her nekadar bir Kızıl deniz değilse de bir sapa oturma gürültüsü İşitildi!. müracaat ederek aflarını istemiş - lerdi. Son defa Erzurum Cöezaevin - deki mahkümlarda Hatay gibhi kendilerinin de hürriyete kevuş- turulması Mileğiyle İnönüne bir telgraf yollamışlardır. Üa günğştm devam etmektedir; bu - Ya bazat'hmya—cıla şahidi olduğumuz Ten n biribirinin aksi gibi görü. Yağ _eketlerî. hep 1789 da başlı- riz, ihtilâlin birer safhası sayabili- fette 35 bin kişi filân soktukları bildirildi, Şu, bu. Fakat Çemberlayn avam kamarasında Şimdi İtalyadan gelen telgrafı okuya- ayağa kalktı ve en kat'i bir ifadeyle: bunç ğ — Evet, Danzig şehri bir Alman şeh- Romadan 'hildiriliyor: ridir, Fakat Lehistan için hayati bir ehem- Çemberlaynın Danziz hakkında avam miyeti vardır!.. Hitler bu şehir için ga- kamarasmdaki beyanatı. İtalyan matbur yanatla mukayese edilince muvazeneli gö- züküyor!.. Ve hattâ aklısclime avdet ese- ri gösteriliyor!..,, Çok şık değil mi".. Evet; /'bir aklıselime avdet eseri sezili- yör ama, hangi tarafta?!.. l t temmuz, bu manada, — yalnız Mim * " d # ğ