İ İ İ Bir gün eyvel Kaplan'ın oturmuşlar, her şey- den biraz konuşmuşlardı, İkisi de (karşısındakini tanımak işliyor, onu dikkatle gözden geçirirken Şu- siler soruyor, onun sorduklarma ceyab veriyordu. Genç adam: — Ben size benzer hiçtir kadm görmedim şimdiye kadar, diye itiraf etmişti. Konuşmuşlar, beraber yemişler, kalenin bahçesinde vi Şam yemeğinde yine konuşmuşlar, yemekten sonra, yatma vaktine kadar da kütüp- hanede yine konuşmalarma devam etmişlerdir. Molli, mabodlerden nekadar nefret ettiğini, bu memlekette kendisini mahkâm bisşttiği tembellir, ten nekadar canımm sıkıldığını söylemişti, Bir şey yapmak istiyordu, Fakat yapacak ne var? Kaplan: — Ben de hep düşünürüm, dedi, bir şey yap- mak istiyorum, Bu eski kalede babamla beraber tek başıma yaşamaktan biktim artık. Baham ihtiyar bir adam, hemen bütün özerü uykuyla geçiyor. Birihirlerine Allah rahatlık versin deyip oda. larına çekildikleri zaman gece epey ilerlemişti. İkinci gün de bir gün evvelki gibi geçti. Molli adetd bir kalede yaşadığını, Kaplan'm yanmda al. duğunu unutmuş gibiydi, Fakat, o gece birdenbire aklma geldi, kendi kendine: — Artık gitmeli, dedi. Merhalde annesi Sanghaya cıkmış, kızınn kaybolduğunu babasma, telgraf çekip bildirmiş o- lacaktı. Ertesi sabah gitmeye karar vermişti Wakat #abab olunen, düşündüğünü yapmak pek kolay ol. madı, Genç adam onun elini tutmuş, sıkıyor, “beni bırakıp gitmo,, diye yalvarıyordu, Kaplan, ona böy, le iarar ederken evvelâ âmirene bir tavır takım- muş, kıza da herkese davrandağı gibi davranmıştı. Fakat sonrsdan yumuşamış: — Gitme, diye yalvarmaya başlamıştı. Biribi- rimize söyliyeceğimiz daha öyle çok geyler var ki! Sonra, bak ben sans daha ne benim dağı göster- dim, n6 de arazimi,.. — Yok, gideceğim. Hatam merak eder, beni Afamak için bütün şehri ayağa kaldırır. Mahzun mahzun, biribirinin gözlerine bakıyor. © lar, biribirine doğru cszbedildiklerini duyuyorlar. dı. Mollinin bineceği at önden ilerlemiş, Kaplan gen; kız: büyük kapıya kadar götürmüştü. İlk kö- ye kadar kızla beraber Kaplan'ın emniyetli bir a- damı da gidecek, Molli oradan tahtrevanma bine- cekti, Melli istemeye istemeye gidiyordu. Tıpkı rü. yasında gördüğü gibi: çıkıp gidebilmesi için hiçbir mania yoklu, fakat gidemiyordu... Oraya inlnesye kadar, son iki günlük şayanı bayret macerası birer birer gözünün önünden geğ. ti, Vapurdan çikal, annesi ve Orhideyi birakıp Kaçalı topu topu daha Iki gün olmuştu! İki gün, fakat bu iki gün zarfında onun için adetâ bütün dünya değişmişti. Hayatımda Kapaln'a benziyen bir kişiye ras gelmemişti, Şanghayda amecasınm oğulları vardr #- ma, onlar çıtkırıldım, şık gençlerdi, Kaplanla kıyas edilemezdi. Öyle güzel, öyle kuvvetli bir delikanlıy- dı ki Kaplan! Evin kapısı önüne gelir gelmez hatırladı: Gi, derken küçük tabancayı odasındaki masanın Üz6. — Fatma hanım. Bir daha sefer iyice hatırında olsun. Ben yokken gelen her rinde unutmuştu. Kendi kendine gülmeye başladı, Evet, gülüyordu, Zira bir şey unutmuştu! Kaplana oraya niçin geldiğini söylemeyi de unut mugt! Ihtiyar hizmetçi, kapıyı açar açmaz, onu gö- rünçe yerinden bir sıçradı, gözlerini oğuşturdu: — A! Sen misin küçük hanım! diye haykırdı. — Benim ya, — Hani Şanghaya sitmiştin vapurla? — Görüyorsun işte buradayım, evimde. Ba- bam nerede? İhtiyar, sesini alçaltarak: — Pek çok endişeli, deği. Kütüphanesinde, bir aşağı, bir yukarı dolaşıyor, tırnaklarını kemi. riyor, bir an yerinde duramıyor, Nesi var, bilmi, yoruz. Molli kendi kendine! “Ha, dedi, herhalde benim kaybolduğumu ha- ber almış., Büyük iç avludan koşa koşa geçti ve külüpha- menin kapısı app içeri girdi. Babası içerde, o büyük masasına olurmuş, do- lar destelerini sayıyordu. Kapı açılınca haşını kaldırdı, baktı, Karşısmda kızmi görür görmez, sanki birdenbire güneş vur. muş gibi, yüzü güldü. > O! Mali! diye haykırdr. Sen misin?., nen nerede? O zaman genç kız kendi kendine: “Yo, dedi, Kaybolduğumu haber almamış her- halde, Endişesine sebeb başka bir gey... Babasinın #on susline cevab vererek: — Vapurda, dedi, Şanghaya gidiyor, Sonra, içeri girip kapıyı arkasından kapıyarak düve etti; — Ben gitmedim vapuria. — Nereye gittin öyleyse? Moli o zaman anladı: hakikaten Inanilmaz bir şey yapmıştı. Babası, kabil değil, kızının bir genç adamın, bir yabancının evine gideceğini ka- An- bul edemezdi, Kıs: “Kaplat'm Kalesine gittim, derse muhakkak akli Kağareaj balya. # Ibtiyar:” YOR ve e — Nereye gittin öyleyse sp! diye tekrar sordu. — Söyliyemiyeçeğim baba. O zaman İhtiyar Çinli: — Felâket tek başına gelmezmiş derler, dedi. Ne doğru! Bir taraftan Japonlar!,., Bir taraftan annen!, Zengin ve şyanı hürmet bir delikanlıya nasi nişanlıyahiliriz seni şimdi? Annen gitmeden evvel bana kızın düğün işini hallet, demişti. San. ki başka işim yokmuş gibi benim! O hsydudun istediklerini yerine getirmek icin, ne kadat pa- tam varsa hepsini vermek lâzım! O zaman da se, ninle #vlenesek olan adama versosk param kalmı- yacak, “Son iki geceyi nerede geşirdin?. Molli: — Bana koca aramaktan (vazgeçin, dedi O zaman babası: Vazifem benim aramazsam, $en — Saşmslama! diye bağırdı. bu! Hem sonra, ben sana Xoca nasıl evlenirsin? Moli, adetâ nefesini tutarak: (Devamı var) 1 (10 mayıs 1915, pazartesi) Sen Korenten şehri belediye da! haç, hiddettem şilgm gibi onu ko.| iresinin çanı, ümulmâz ve inamıl ,' yakıyordu. mâz bir neşe ile, bürşiyet günle - rin deki gibi saati çaldı: cephesi nan Fransız şebrine gelmiş olan bir Prusya piyade alayının efra - d: büyük meydan: deldurmuştu. Birden, teşkil ettikleri kütle yarıl- de, çivili kunauralar asfaltı döv - dü, toupklar biribirine çarptı, hep si sanki nefes almağa bile fasıla verdi, Ara sça İki parmağını süvari zabitlerine mahsus şık kas - ketine götürüp likaydane selim vererek, merkez kumandanı Kolo. nel Fon Niderstof uni Biderstof askerlerin ve küçük rütbeli zabit- lerin arasından süratle geçti. Mer kez kumandanlığı ittiha; edilmiş olan Kredi Liyone binaşının eşi - ğinde bir kaç saniye durarak tek gözlüğünü düzeltip şöyle bir bak. te, bunun tesirini yıldırımla vurul muş gibi olan nöbetçi asker üze * rinde teçrübe etti, Altmış yaşın geçkin olmasma rağmen el'an im ce olan belini doğrultup göğsünü kabarttı ve içeri girdi. Medhalde muavini yüzbaşı Fon Ştroberg, iri gövdesini korsenip müssadesi nisbetinden fazla olmak şartile üç defa eğilerek onu karşı. layıp selâmladı. — Ne var ne yok — Yeni bir şey yok Kant, Kolonel, kişelerin pskaşmda g- yanak kutularından fırlayan yay. HKüktülar 'gibi birdenbire hazırol hafif vaziyetinde ayağa kalkan kâtiple- rin önünden geçerek yürüdü: Bir ceza ödemek, geçiş müsaâ- desi istemek veya bir tazminat İşi. le meşgul olmak üzere oraya gel - miş olan siviller, dikkatle kundu . talarını tetkik etmeğe lüzum gür” müş gibi başları önlerinde, Kolo » heli görmemezliğe gelerek selâm | ““ vermiyorlardı. Kolenel igini çek » si. Halk targfından iliş. temez değildi, Zaten galipler ka . nununu tatbikatta imkân nisbetin de hafifletmeğe çalışmıyor mıydı? Fakat ah bu Fransızlar! Bu yüz - den minnettar kalacakları yerde onu selâmlamağa kurşuna dizme, ği tercih eder görünüyorlardı. Kelonel, bürosuna gireceği şi. reda yan koridordan gelen bir kü. | für fırtması ile durakladı. Seşle » değişti, (o Hiddetinizi On... Sam| kez kumandanına çarptı. Döndü, en, birkaç gün istirahat! İsen dilemek istedi. Fakat ağzın-| etmek üzere, işgal altında bulu - | dan bir kelime bile çıkmadı. Kova m sivil çıktı, geri geri yürüyerek kaçmağa savaştı, Birinci mülâzim Haym, başı açık, elinde bir kır - Fransız köylüsü, kaçarken, mer | lanan bir tâyşanın korkudan bü yümüş gözlerile baktı. Kont bile açıdır, | Haym fransızca olarak haykır yordu; — Hayvan! Şimdi de Kalareli; mi çarpıyorsun? Bu şana pahalıya malolacak sersem! Kırbacı iki defa kalkıp ıslık ça larak indi ve yumuşak bir ses çı. kardı. Köylünün yanağında !ki kan damlası belirdi ve iki geniş kır . muza iz hasil oldu, Köylü, iri yarı biriydi, İlk kır. baçı yer yemez korkusu kaybolu- verdi. Artık onu hiçbir şey kor- kutamıyordu, — Kahpe dölü! Pis herif! Su . ratımı yamyassı edeyim de gör! Damarları şişmiş yumrukları at sıkarak Haym'ın üzerine saldırı | içtiler. İşin tek targt, yordu. Zahitin tekrar havaya kal . dırılmış olan kırbaçlı eli tereddüt- İe titredi. Yeşil üniformalı dev gi- bi iki jandarma koşup geldi. Pa kat köylüyü götürebilmek için da. ha yardım İstemeğe meçbur oldu. lar, Merkez kumandanı gâyet soğuk bir tavırla Sirinci mülâzime bitap etti: — Gördün mü Haym? Bu sizs, 42 HAZİRAN - — 1938 j Çeviren: Fethi KARDEŞ memur müfreşeye verdiği bir İİ elma şarabiyle Muvaffak o — Haştalananlar var, — Nasıl bir zehir tesbit edildi mi? kunandi — Tahkikat devam ediyor ye lonel. İşin ehemmiyetine . binö bu işle bizzat ben meşgul oluyü rem. Binbaşı Ştroberg lâfa karışt! — Hâdiseyi mübalâgalar dr” risa ederim Haym! Binbaşı az fakat sırasında # nuşurdu. Kont Nideştol kulak barttı, — Hüdiseden ben de malümii tarım. Bu köylü evvelki gün gi lere bir fıçı yeni şarap vermek tedi. Askerlerimiz, bunu âl kendileri içmek hatarma düştü Köylü bunun üzerine t€ geldi. Bir fıçı şarap daha geti lâkin içine çok mikdarda m ilâçı koymuştu. Askerler gene esirlere vermiyerek ken şarap pek fazla düşkünlerinden iki w nün yirmi dört saat müddetle tolon kemerlerini bağlamağa ”* geri , | bulamamaları oldu, Bu muzipliğin cezası bir » on gün hapis ve yüz mark ? cezasıdır. Hâdise bundan i9 Kolonel... Bu kadar uzun konuşmakta rulmuş gibi, Ştroberg geni$ nefes alarak sustu. Kocam” ders olsun. Tandarmalir yetişme | kıpkırmızı yüzü artık. hiçbif P seydi siri bir sinek gibi öğezekÜ. | Bü hem feci, hem de daha fenası komik bir hâdise olacaktı. Bu 2 - dam ne yapmıştı? Birinci mülâşim vaziyet aldı. Yüzü aşabi tiklerle fırtınalı bir de, niz halini almıştı. Siyah saçların - dan bir tutamı alnını düşmüştü. sayıl, ulak tefek biriydi. Oynak! çehresine, gayrişahsi ve donuk bir! ifade verebilmek için bariz bir gayrst sarfederken Kont bizzat! vevmediği bu sabite karşı bir kere daha içinde bir hiddet uyandığını hissetti, — Bu adam, askerlerimizden hirçağunu az kaldı zehirliyordu Kolonel. Kont heyecanlandı: — Ne diyorsunuz? O halde iş anlıyorum. rin geldiği bir kapı hızla açılarak) Nu suretle yaptı bu işi? bızla duvara çarptı. İçerden bir! — Sivil esirlerin muhafazasına ifade etmiyordu. Merkez kumandanının bu£ $ soğuk bakışları altında Hay yaladı; — İşin basit bir j ibaret olduğu hükmünün veri i acele olur kanaatindeyim muzip ph Tahkikat devam ediyor — Bu adam hakkında be rar vereceğim. Yanın bir veriniz. Siz de saçınızı taray” maiyetinizdekilerle beraber p ma gelin, Nidestef, sadık Ştrobergle ber odasına girince söylendi: — Bu zalim adamla berat. j lışmağa artık tahammül edi ceğim. Bundan nasıl vi — Buna imkân göremiy“ kont, (Devamı var) — Artık her şeyi Iyice anladın Zaten sen evvelden de bana çıtlatmi Bu Neğdet vaktile sana Aşıktı.. ÖYK pil mi? — Necdet vaktile benim yalnız Yuk arkadaşımdı. Tıbbiyeye | gin” kadar iki oyun arkadaşı olarak ya” O tıbbiyeye girdikten sonra de h* yalnız bir dıfa buluşuyorduk. Kon. larımız daima'ciddi mevzularda dola” Bu konuşmalar sırasında Necdet beni sevdiğini, benimle alâkadar old nu ima eden birkaç söz sÜwlemiş olabi Fakat hiçbir vakit eni sevdiğini 4“ itiraf etmiş değildir. O İstanbuldan * lip gittikten sonra uzaklarda adımı M misafire adın: sorar, dönüşte bana haber verirsin. — Dediğiniz gibi yaparım hanımcığım, Yarım saat sonra sokak kapısı çalındı, Fatma koşa koşa kapıyı açtı. ve biraz : sonra uzun boylu, güzel bir genç kızla : beraber içeriye girdi. Sevinçle: *e hanımcığınt, dedi. Demir size bahsettiğim misafir bu bayandır. Nasıl z söylediğim kadar güzel değil mi? Gelen misafir Behirenin üzerine atıldı ve yanaklarından öptü. — Nasıl Neclâ sensin ha! — Kvet benim. Bilsen seni ne kadar gürecelim geldi kardeşim.. Biribirimizi MASAL ÇOCUKLARI HABER'İN AŞK VE HİS ROMANI : z Nakleden : MUZAFFER ESEN satarak İstinye yolu üzerinde çöktanberi — Evet bugünlerde biraz sıkıntılıyım, — şıra mektup yazardı. Fakat altı aya ya. kullanılrşyan eski bir kir evine çekilmiş” — Niçin? kın azmandanberi hiçbir haber almamış" vi. Evinin satışından aldığı para ile bu- Behire cevap vermeden evvel oöpöyce tim. Geçen gün karşımda görünce âdeta rada küçük bir garaj ve bir benzin deposu < tereddüt etti, Fakat yüreğinde düğümle < şaşırdım. açmıştı, İşeri de günden güne İyileşiyor” o nen endişeyi söylemek ihtiyacı kıza ağlar w Fakat doktor Necdetin gelişi neden du. nı açtırdı; kızararak itiraf etti; canmı sıkıyor? Baksan a âdeta sararmış- Neclâ ve Behire; uzun #amandanberi o — Geçen gün hiç hatırımda olmiyan Osm. Eski bir çocukluk arkadaşının gelişi biribirlerini görmemiş 2 genç kızm daima (birisi çıkageldi.. Düşünceli durmamın şe İnsanı durup dururken böyle eritmez ta“ © — görmüydi asağı, yukarı bir ay geçti. yaptıkları gibi, evvelâ birçok mevrular. bebi bu ziyarettir, bit bir dudak, sevgimle çarpan bir kalb i — Ne iyi ettin de geldin Neclâ.. Be dan gelişi güzel bâhsettiler. Aradan var (o — Bu misafiri ben de tanır mıyım? — Nasıl eritmez. Neodeti karşımda gö. duğunu hiç zannetmedim. Hele Ne i nim de *oni öyle göreceğim gelmişti ki. kit geçtikten sonra Neclâ arkadaşının bir o — Evet. p. rünce altı sene evvelki şesut maziyi has günün birinde benimle evlenmek İ ; i Behire Neclâyı hakikaten çok severdi, yara değişmiş olduğunu farkeder çibi (o — Bir erkek mi? 74 4 — turladım. O vakit annem yaşıyordu. Ve pi aklımdan bile geçmedi. Çünkü ! Mektep sıralarında tanıdığı Neclâ; ş — Evet... hayatta hiçbir şeyden endişem yoktu. mağrur bir çocuktu. Onda yanın b aklına geldiği gibi söyliyen ağızdı, Mektepte dersleri İle Traşmakdı. İşi gücü sabah 48* — Bugün sende bir tuhaflık var, Be hire. Çok dalgınaım, sözlerime baştan sav ma kısa cevaplar veriyorsun. o Halbuki Behire sözünü birdenbire kesti, Gözle rini arkadaşınm çehresinde dolaştırarak yeniden tereddüt anı geçirdi ve sonra tek — Meseleyi anladım gitti. Gelen her. halde nışanlın olmasa erek; Doğru keşlettin. Doktor Necdet gel- ucundan öbür ucuna at koşturan KA manların gururuna benziyen o BİT var. Kendisinin çocukluk vaziyetini hemen iç a son gelişimde hiç de böyle değildin. Ağ di. rar söze başladı; tisinde doğup büyüdüğü orta halli 8 e zın bir defa açıldı mı kapanmak bilmiyor” o — Nası! doktor Necdet mi? O Ersu © — Bu kadar da değil Nedlâ. bilen bir kızla evlenmek istemez diy€ du sumda değil miy Konuşmanın bu şekil almağa başladığı şünmüşdüm. Onun için Necdet İstan” du. Tekaüt maaşile geçinmek günden O Behirenin yüzünde bir sıkıntının göl O —- Gvet, fakat iki ay İzinle gelmiş, İs o dakikadanberi Behirenin vüzündenki bü" dan ayrıldıktan Sonra ona sit bat güra müşklillesince içinde otutdukları evi o gesi dolaştı: tanbulda olmadığı zamanlar bara ara tün değişiklikleri şsrar ila takip eden Nec (Devamı var)