MAL MATLI GİRARENGİZ | HA3Z ERİN TARİHİ ROMANI : 16 Yazan: Muzaffer Muhlttin Gazan ve hassa askeri iki saat mesafeye kadar gelerek > Beyaz gömleğinin göğüs tabanca kurşunile hafifçe yanmış- tı. Ufak bir delikten bir parça kan —.apayüağı— görmemişti? Merakimı yenemiyerek” elini par- Nakleden : tarafı İlayid meden bunları giymeğe lüzum | kadar kız kardeşile beraber gelini karşıladılar Bir otağ kurulacak ve bütün er, kumtandanlar ve hsttâ Ol- pto da bürada hürmet saf: ku rabak ve bekliyecekti Yapacaklardı bu işi nkü Afro- böyle Mtemilşti. Gazana en kü, vermemek lâzımdı. bütün tedbirlerini si- » Ol i çük bir şü) Afroditi mış bul yto ile be - raber kin — Ona Maryayı firaşı izdivacına almak mıyacak Olcayto. froditi. Taç ve tah. ta ds hazırlanmam gerek demek. — Öyle şevketlüm, Miray yoldan ayrılmış ve Ve memlekete giderek hünkür Osmana mülâki olmuştu. Marya da yoluna devam ediyor, Marya çok mağrur bir kadındı ve r olması da haklı gö- rTülmek lâztmdı. Onun bir müddet sonra kavuşacağı saltanat, kardeşi. nin saltanatı yanında mukayese €- dilemiyecek kadar muazzam ve muhteşemdi, Yolda onu uğurlama- ğa sırasıra çikan Tekfurlar, beyler, ve burlarm orduları ve halkı, Mar. yanm talini kıskandılar, Yalnız bu uğurlamaya hakan Osman Ülkesin. den bir tek nefer bile iştirak etme. mişti, Marya gibi feleğin germü serdi. mİ tatmış, çemberinden geçmiş bir kadın için bu vasiyeti görmemek imkânsısdı. Ve yanmda beraber gi- den nedimesi ve esrar arkadaşt A- aastasiyaya dönüp söylemişti : — Osmanin burnunu kıracağım. rüyorsunki ondan başka herkes inzanm zevcesini uğurlamağa çik- tder. Anastasiya saf bir kadmdı. O ka- dar ilerisini gerisini düşünecek ka- biliyette değildi. Aklina geleni söy. Jemekten çekinmemişli, — Sultanın, dedi, Benim bildiği. me göre Osman silâhma güvenir, — Evet, ama, benim silâhım on- dan kuvvetlidir, — Bilinmezki sultanım. Dünya bir acaip şeydir. Bazen ümit edilen olmıyabilir. Merya, nedimesinin bu sözüne sinirlenmiş ve kaykırmıştı : — Büudsla sende, Ne söylediğini kulağın duymuyorki ! Anastasiya sustu, ama, mın içinde bu cümle şişti, kabardı, büyüdü, yıldırlaştı, patladı ve bü. tün vücuduna dağıldı. Asabr borul. du, zevki ve neşesi kaçtı ve araba- <iyn haykırdı : — Daha hile sür ! Insan ilerilediği tehlikeyi sezsey- di, eğer, dünyada ölümler ne kadar azalır, betbahtlıklar ne kadar yok olurdu. ordu arabayt, HABER'in Edebi Romanı —E şeyi sö; vel bizim aftos Sürtük Katinadan yvah dedi, Sana en mühim Marya. | ama, kim bilir belkide bu afaba te- lâfi edilemiyecek bir faciaya, bir fe. | ! likete doğru ilerliyordu. Tebrize yaklaşıyorlar. Gazan ve yanındaki hassa askeri iki saat mes İsafeye kadar gelerek gelini kargı. İladılar, İ Bu çok mörekl: bir hâdise olmuş: | tu. Gazan, Maryayı şimdiye kudar| İalelâde bir kadın gibi muhakeme! İetmişti. İ Halbuki Marya çök genç ve çok üzeldiHareli görleri, gölgeleri u. zun kirpikleri, ak etlerinin Üst İ taraflarına kadar uzanıyor ve rüz. ghrda tlreşen aaçları yeni meşvü nema bulmuş sarı papatya demeli gibi ışıklanarak uçuşuyordu, Güneş güzel kadınm yüzüne tatlı ve sicak bir pembelik serpmişti. Çok güzel. di, çok. Gazan elini uzatirkes titriyordu. — Memnun oldum, deği. Mem- nun oldum. Ve bir başka kelime söylemek i- çin bütün zihnini toparlamak istedi ama, tpki bir sarhoşun doğru yü. rümeğe eshtelmesine rağmen yine bir kenardan öbür kenara başvur- ması gibi o da sarsaklaştı, abdal - laştı, kendini hafifçe kaybetti ve yaloiz sayıklar gibi söylendi. — Ne güzelsiniz prenses! Marya büsbütün gururlanmıştı, Gazanı elinden tutarak tatlı ve pig. kin aşiftelere mahsus bir eda ile söyledi: — Yansıma buyurmaz #nisin Ye ketlü Mahmud! Hakkı değil miydi Maryanm” Nihayet buraya Gazanm kârısı olmak üzere geliyordu. Bir hü - kümdar olmasına rağmen karşisın- daki de bir dişi hükümdar, yani im. paratoriçe olmak lâzımgelirdi. Ar- tik ona hitabı elbette (Mahmut) o. lacaktı, Gazan bunları hesab edecek hal- de değildi. Fakat herkesin ağzında bir acaib gördüğü ismi "bu güzel kadının ağzında birdenbire ballan - mış bir incir gibi göründü. — Emredersin sultanım, Gazanın mukadderatına ömrede, cek yeni bir sultan daha peyda ol- muştu. Yalnız bu kadın bu milletin İ kanı ile hiç alâkası olmıyan yaban. cı biriydi. Afroditi kadar bile ona yakm sayılamazdı, Ama, kıtakrta - isk kan birliği meydana getirmek için kAfiydi. Beraber oturdular. Tebriz çılgm bir halde. Masum ve-hiçbir şeyden haberi olmıyan halk, imparatorlarının bü izdivacı. ni ibadet eder gibi huşu va vecd - çede kullulamak için sabtrsizlahı - yorlardr. Bu vaziyetten ıtırab du- yalnızca Afroditi ve Olcayto 4. ettin diye benimle maraza çıkarır sın neme İâzım.. Ben vağgeçtim, Ve bu sözleri çok ince bir nükte ve çok güzel bir şaka telâkki eder) lerin hepsi kahkahalarla — gülmeğe başladılar, Zeliha o dakikaya kadar her il mukavemet etmiş olan sinirinin bir ! denbire iflâs ettiğini hissetti, | İki eliyle yüzünü örttü ve hıçkr” ra, hıçkıra ağlıyarak kapıdan dışarı fırladı. Kahvede oturanlardan biri: Karı mastor dedi. Takma burun kolunun üstünden bir tek gözünü gösterecek kadar ba” ! şını kaldırmış açık kalan o kapıya bakıyordu: | — Gacp ama da yaman Halini görmedin mi? cuğa frengi geçer de sonra me halt'na benz "da mı. “ şeymiş kara bıyıklı, lemeği unuttum. Beş ay ev-)dedi. Kafası dumanliydı — galiba!., sületer, beyaz bir pantalon dielr. h Çünkü onlar bu da yatan: sebeb vw pek âlâ biliyorlardı, Afroditi Ole: kularak: hüdiyenin | gizli eme)! un yanına $9 — Şevketlüm, adamlarımızı Bu kaltak Gazanın firaşına veli © İ lamıyacaktır. dei, Bu gore için hazır bulundurunuz. , Olcayto, Afroditinin gözlerinde yanan kıvılcımları seziyor ve bu ka, dinm sırasında kendin vetli olduğunu tekrar düşünüyordu İ Bu azmin elinden Gazan da kendi ni kurtarâmivacaktı. — Peki sultanım, dedi O halde bütün işler bu gece mi bitecek? — Evet, bu gece, madan, Binaenaleyh b şimdi ayrıl ve tertibat al, m, zifaf ol -| behane ile | Halka herhangi bir isyan hareketine mi. i ni olmak lâzımdır. Yoksa birkaç çuval cevizi ber - bat ederiz, — Merak etme Afroditi, Bizanstan gelen heyet içinden bi. ri Afrodi sokularak yavağça haber verdi: — Miray üç Bizanslıyı katletti. Imparator Teologos kendisini hu - duttan çıkardı. Yolda ayrıldı ve ta, timatınızı yerine getirmek üzere uc hâkimi Osman nezdine gitti, Afroditi zaten müteheyyiçi, bils- bütün heyecana düştü. Mirayı ge. Miyordu, Onun: hayatla alması, kâfi iidi. Ama neye, öldürmüğtü? Tebriz ve bütün İlhanilerin işgal ettikleri kıl'alardn görülmemiş bir bayram oluyor, Halk yer yer eğleniyorlar, milli | y danslarla ooşgun bir haldeler. İçi- | £ yorlar, yiyorlar, kaykırıyorlar, Bu hal büyük zaferlerde veta. lanlarda görülmemişti. Gazan yanmdn Marya olduğu halde, büyük çadır önünden geçer- ken Afroditiye baktı. Afroditi göz. Terini yere eğdi. Maryanın du dik- kat nazarını celbeden Afroditi, giz. Hee bu Bizensi: dilberi süzdü ve Andronikos Paleologosun . silâhının kendisi kadar kuvvetli olduğunu tak dir etti, Muryanın da Gazana ük Sargusu şu olmuştu: — Kim bu güzel kadm Mahmut” — Cariyem sultanım! — Bunu defedeceksin. — Ama, sultanm... N İ — O halde benl azad edeceksin! Mahmut, Ben senin karmım. Böyle! Helis portmantoya yaklaşarak asr şırfıntı ve asite kadınlarla düşüp kalkmana razı olamam, (Devamı var) radan dem vuruyor. Nezleli adam: Dalgaya düşmüştü. Görmedin- mi dnıyordü. — Yürürken de yalpa vuruyor yuk nereye basacağını bilmiyor du. yor. Yirmi beş papel vermeği he men kabul ediyordu. — Tevekkeli aç tavuk kendini ar- — Enai avlamağa — Elbet de bir çıkar yanı vardı *karınm. Kadın sokağa çıkar çıkmaz kah” venin bir kenarımla oturan rinde İdıran hiçbir evrak yok. Siz de ba. en de kuv -|* akımıştı. Hellis kalbinin çarptığını hissetti, Zavallı Parson! hayatı ne fena s0. na ermişti? Zavallı Adelayid! İlerledi. Mongard: şmayın. dedi. Yazılar nin yanı başımdaki halıyı çiğneme çalışm ve eldivensiz hiçbir şe- ye el sürmeyin, Benim gibi yapın. Eldivenlerini giyerken ilâve etti — Masanın bütün çekmetelerini ırdım. Teşkilâtımizi alâkalar derünün cebine soktu ve (o hayretle durakladı. Pardesünün sağ cebin. de eline kadınların eskiden kullan dıkları bir şapka iğne: taştı Mongarda belli etmeksizin o iğneyi waşça çekerek baktı. Bu, yirmi iki, yirmi dört santimetre uzunlu Bunda, donuk renkli madenden bir) iğne idi, İğneyi tekrar yerine koy” İdu ve Mongarda döndü: — Aşağı inelim artık. oBurade yapacak işimiz kalmadı. Mongard düşünceli idi: — Bir noktayı merak ediyorum dedi. Kardeşiniz peşinden ben koş tuğum sırada sırtından pardesüyü başından şapkayı çıkarıp (buraya asmağa ve yatak odasına kadar kaç mağa rasıl vakit bulabildi? — Bunu nası izah ediyorsunuz? — İzah edemedim ve meraktayım — Ben kendisine sorarım. Haydi ridelim Mongard. Yürüdüler. Salonun açık kapı İönünden geçtikleri sırada Hellis içe- — Kitapların arasına baktınız! çi koştu ve yazıhanenin üstünde du 2 ran kâğıt parçasını alarak (cebine koydu. Bunda cemedilmis rakamlar vardı. Mongard sestendi: e yapıyorsunuz? — Geliyorum. xn, Lüzumu yok, siz bakmışsınız ya., Kütüphanede de bir şey yok mu? — Orada yok. Alt kısımdaki der ablar boş. Raflarda ise yalnız kitap! ar var, — Diğer odalarda? — Elbise, çamaşır, vesaireden baş i ka bir şey yek. Parson kendisi aley kine Geli tela edebilecek hiçbir! — Beraber bakalım. Kütüphaneye yaklaşarak kitapla- ti karıstırmağa başladılar. Bunlar muhtelif boyda, ekserisi ciltsiz ki- taplardı. Çoğu diplomatların, gene- rallerin hatıraları, muhtelif millet, lerden eski muhariplerin harbe da- ir yazdıkları eserlerdi. Monğard ile Hellis kitapları birer| Hizmetçi merdiveninden beşinci birer karıştırdılar. Hiçbirisinde bir) kata indiler. Hellis biran Mongarda tek kâğıt bile yoktu. Kitapların 29-İ hakikaten her şeyi ivice düşünmü kasında kütüphanenin dip kısmı dalolup olmadığını sormakla hâdiseyi boştu. normal seyrine bırakmak şıkları 8- rasında tereddüt A v iselerine Baktmiz ii? * — Baktım. Evraka' benzer bir şey yak. ındaki cüzdana bile ba” karak gene yerine koydum. — Garip şey! Parson çök ihti- Ty L. iketi kâğıtları yakmış ol. di? Ocaklara, mutlağa ve çöp kutusuna baksak — Haklısınız. Gidip bakayım. Mongard salon kapısında henüz | bulamadılar. | — Karınm açlıktan nefesi koku. kasından seslendi. İyi bir Istanbul ” şivesile konuşan tatlr bir sesi var» ince dm başını çevirdi. yırtık bir dama bulu baktı. Üstündeki nan bir genç de yerinden kalktı. | Kahvede onu seçememişti, Onun ben de kanımı verdikten sonra siz Saç eksiri Komojen Saçları besler, kök- lerini Oo kuvvetlendi- tir, dökülmesini ön. ler, kepekleri giderir, çıkmıştı ki Hellis acele ölünün yanı na gilti ve heyecanını yenerek ölü- nün elinin vanındaki tabancayı tet- kik etti: Altı kurşun vardı. Tabam canın topu doluydu. Deoğrulürken mırıldandı: — Mongard ama ihtiyatsız adam miş! O da çikarak mu'fakta bulunan Morgatdıi yanma gitti, Mutfak © dağı temizdi, çoktanberi kullanıl. madığı anlaşılıyordu. Çöp kutusun- da da yırtılmış veya yakılmış kâğıt! İngiliz Kanzuk Eczanesi Mutfaktan çıktılar. (Koridorda İt elbiseler arasında o Parsonun gri” Beyoğlu — Istanbul kli pardesüsüne baktı. Yanmd ün şapkası duruy rordu. Ama kendi farkın. ziyordu. Çünkü o kapıya doğru gi- tığını anlayamıyordu. bir hamlede,, yirmi beş li- derken, kimse oria bir söz söylemedi İo da kimseye aşinalık etmedi. — Ne istiyorsunuz diye sordu, — Demin kahvede idim. Kan sa Kahvenin açık kâpısından dışarı;tın almak istiyorsunuz. Ben de iş. çıkınca sağa sola baktı. Solda Bey im, Eğer kanım işinize gelirse, oğluna doğru giden yokuşun üstün: beni götürünüz. İde hizli hızlı yürüyen hir kadınm,| — Kaç para istiyorsunuz. manto etekleri muazzam bir siyah| —. Yirmi beş lira verdiniz ya! kuşun kanatlarına benziyordu. Genç kadın ona bakıyordu. Bu da mı bir oyundu? — Doğru mu söylüyorsunu dye kekeledi. — Evet!., Doğru söylüyorum. — O halde geliniz, — Peki, Fakat! — Fakat., (o darılmayınız ama. emniyetsizlik değil bu.. İş. Parayı nezaman alacağım. — Kanı verdikten sonra. — Olamaz! — Ben peşin veremem. Koşarak, kadma doğtu yetişti, Ar , dı. — Hanım! Hanım!.. Hanım! Zeliha artık arkasına bakmıyor. du. Hişst hanım. Hanım Obana bak, Ona yetişti. Omuzunu tuttu, Ka- Bu yabancı # gözlerinden akan yaşlarla pere — Ayni şeyi siz de yaparsınız frengi almıştım. Bizim kandan ço.İmanto sarsak Mustafanın paltosu'İ Bu muhitin bir yabancısma ben. için nereden geldiğini, nereden çık" vazgeçersiniz. F.K. ve emhiyâtte olacaklardı. Firarlarından sonra zabıta © bancanın dolu olmasındaki merak edecekti. Mongard böy katil delilini ortada baraka dar budala mıydı? Hayır! Oi bir soğuk kanlılıkla hareket €'w İşin cinayet olduğunu a Jhassa haber vermişti. İşi, / ii ihbar etmek derecelerine yada yötürecek miydi? iin * Fakat bu ihbar kendisi 0 tehlikeli olabilirdi, o Zabrla O “İherhalde | sizaller | soracak, p Fransuva,, ile kâtibesi fi pılacak tahkikat Mongardi0 na gidecek bir iş değildi. g böyle bir budalalık yapmazdi. ki de Parsonun ölümü bir esrar halesi yaratarak iğ güçleştirmek emelindeydi. m ini # bu takdirde zabıtaya ölümün tihar eseri olduğu faraziye” bul ettirmek imkânsızdı. o Mongardın dairesindeki girecekleri sırada Hellis 0! den emin mii; — Evet, ündükten şorra tiz - İtiraz edeceğiniz bir meki var Helis? GE — Mademki eminsiniz, decek değilim. yö -— Gelin şuraya da her beraberce düşünelim. 7 Sustu, eli açtığı kapının Eında kaldı. Hellis de eşikt€ ladı, ( de yirmi beş lira vermezsiniğ” ma itimat gelmeli, — Size hastahanede herkesi” nında söz veririm, - Olmaz. Ben söze fal” mam. — Peşin para veremi” gi — Hiç olmazsa bir pey “ misiniz? — Pey mi? — Öyle ya meselâ bir b » dar bir şey! — Ben parayı veririi siniz. — Daha alacak yirmi ye y — Beş lirayı alınca vas , niz. y - Geleceğime söz veri i — Söz! adr ak karanlıktı. Li süeter olan genç kadına anlaşılmaz bir bakışla bak ye). (Deva