21 Nisan 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

21 Nisan 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ke —u— enn ürlüğünde öğrendim. | Fakat bu sefer Varsı katil sanarak Ni mak, çi Gezmek müsaade. | kendisini bir çıkmaza soktu. Rd de ey gitmiştim. Komi” | — Olabilir, ber bile bazan aldan- ek Üzere ulün kardeşile görüş | drm! de ke gidecekmiş. Bera-| İki arkadaş gülüştüler, Biraz son Tenin Öldür Rid yolda Manda" | ra da şapkalarını alarak klüpten çık direktör o muavini | tılar, Ben de 0. SA “Mandaren klübü., tadil — ediler eski bir binada açılmıştı. Binanın yeşile boyanmış olan cephesinde ge- ne yeşil renkte neon çubuklarile ba» an rın İs azılmıştı. Kapıda sırmalı Pa. Shmete değeri Pettigrevin elbise giymiş bir kapıcr duruyordu. <y, Sada yediğini sanıyorum. | İçeride hakiki iki çinli hizmetkâr İren, AİEŞİ, Onun pek cüzi miras | ziyaretçilerin şapka ve pardesüleri- NE Söyledi. Onun para sı.İ|ni aldı. Elleri yeşil renkli kimono" e olması muhtemel bu-| sunun geniş kolları içinde kaybol- A Söylediğiniz zaman hata iKor bir Çinli önlerinde üç de van fa iğildikten sönra bir söz söylemek” teresan Pettigrevin bankada | sizin onlara bir merdivene (doğru in olmak lâzımdı. yol gösterdi. Ürasin; Si gi re Doyl fısıldadı: Yiyor, tehilikesiz birl. geminisi Karsonun adan oraya gideceğiz. Zi- — yanında | — Baş Söylemezsem hayret etmeyiniz. Klü- İda, #işmadım. Çünkü orası”) bün misafir getiren azası o misafi laa, ç SÖtnler çok kurnaz adam. | Tin harekâtmdan mesul sayılır. Siz bip üşte nizama muhalif | mütekait bir general, bir nazır, bir Parn, büreket yoktur. Meselâ ka- | milyoner olabilirsiniz. Kimse sor. Marry, Matinden sonra dünyanın | maz. Mesul benim çünkü... hiz, Yerseniz içki getirtemezsi"İ. Krone gülümsedi: > Sahibi yi, — Anladım. > Garip > dm Bütün birinci kat, servis için ay” “tg Vang, adam, ismi *İrlan bir iki odadan başka, geniş bir İ N Hakikg bir çinli 8i? Yokea.. apar getirilmişti, Ayrıca bir ; galeri vardı. çinli... o Cenubi çinin 1 bir ailesine mensupmuş. Mu. | Salonun ortası dans edeceklere, Ga , ,* Mecbur olmus, orada bura | ayrılmıştı. Kenarlarda ve dipte iki, dy aştıktanı sonra mihayet Lorr| dört ve altı kişilik masalar o vardı. i Ye miş. Barın şimdiki direktö | Salonun diler ucunda ise, yüksek- onu bir bar açmağa | çe bir yerde orkestra bulunuyordu. il Ta, ğe Yanar. şemaya B ia Sci agi zaman salondaki ların dörtte ay iş. o üçü şık giyinmiş kadın ve erkekler» ii im edilmiştir. Garson | ye dolmuş bulunuyordu. Furlong i ; bunlar arasında sabıka'ar helena ei mıyacağını derhal anlar. Tfattâ iç- ' lerinden bir kısmını tanılı. Hizmet elenler. geirestrssım mü Nakleden: F. K. Purlong: — Fokstrot, dedi. Şark musikisi değil! Doyl izahat verdi: Halikm haleti ruhiyesini gayet iyi bildikleri bundan da arlaşılıyor. Bir İngilizi en ekzotik bir dekor çine koyunuz, kılığını değiştirmeğe bile teşvik ediniz. Fakat onu haki. katen memnun etmek istiyorsanız daha ilerisine gitmeyiniz. Muhitin garipliği hoşlarına gitmekle beraber Londralılar buraya en nefis yemek ve içkileri bulacaklı © yemeği ve mus) yaparsanız burası iki günde bomboş olur. Yanlarına vakl suare elbiseli birini görünce sustu. Gelen çok nın boylu ve boyuna nisbetle toplu biriydi. Matruş suratı azçok sevim” li görünüyordu. Fakat eski bir yara izi sağ yantığını kulağına kadar çi. ziyor ve ağzıma garip bir sırıtma İ- fadesi vererek yüzünün şeklini bo” zuyordu. Tatlı bir sesle, — Bonsuvar Doy), dedi, di Görünmez oldun. Gazeteci mukabele etti: — Bonsuvür Jef. Nasılsın? Son zamanlarda çok meşçul olduğum i- ereler- Rüya ve hakikat ( Baş tarafı dünkü sayımızda) ) — Oğlum, dedi, ben Ayşey! âana veririm. Hem e İçgüveyi| girersin. Şurada gözümün önün- âş büyüdün. Terbiyeli, namuslu bir adamsın. Tanrı arttırsın, ka. zancın da iyi.. Biz de, şöyle ak- şamları kapımızı açacak bir erke- imiz var deriz. Ocağımız tü - ter. Benim de şurada bir kaç gü. nüm kaldı. Biraz nefes alırım... Yalnız bir şev var, yavrucuğum... | Eğer kabul edersen, Ayşeyi bu- günden al Erkek, önüne bakarak dinle- yordu. Gözlerini kaldırmadan sor- du; — Nedir o valde?, — Rak: yavrucuğum, Rakı... O musibeti bırak.. Hem sen kurtu. Tursun, hem biz mesud oluruz. Erkek uzun düşündü. Gözleri- nin önünde, kumral saçları, ışık- lı gözleri, yuvarlak kalçalariyle Ayşe canlandı. Genç adam Ayşs- yi zakıdan daha çekici, daha erişil. mez buldu. Gene gözlerini kaldır- madan hafifçe mırıldandı? — Peki valde, istediğin gibi ol- sun. ".. Evleneli bir sene olmu; çin buraya gelemiyordum. Bu sefer") Ayşenin kocası tam bir yıl sözün. bir dostumla beraber geldim. Furlonga dönerek ilâve etti; — Jel Karsonu takdim ederim, burahın müessis ve direktörü... Karson, Fuslunga gülümsedi: — M. Doyl çok naziktir, bana il tifat ediyor. Bu UyOrURU, le meşgul olmak imkânlarından mah rum etti, Gülümsiyerek yüzündeki yara İzi- ni işaret ediyordu. Furlong nezaketle cevap verdi: onun dekorasyo” | de durmuş, ağına bir damla raki koymamıştı. Bubir sene, Ayşe için ince bir söğüt gölgesi gibi geçti. Hani bahar sabahlarında sularda yıkanan gölgeler vardır. Serin ve cana yakındırlar, işte | öyle... Ve bu senenin sonunda bir- de minimini insancığın haykırışı .. Ayşe sandığını açtı, ko- kendi Hallerine göre neler yaptı. lar neler. Çok mes'uttular, .Akşamları, &r tik Ayşe de çocuğunu kucağına ü- İsyor ve kapı önünde öteki kadın- larla konuşarak kocasını bekliyor. vurarak çocuğunu kucağından a- lir, ve kapı eşiğinde dinlenirdi. Göne bir akşamdr.. Ayşe, çöcü- ğu kucağında kapı önüne çıktı. Kocasını bekliyordu. o Otalarda, kadınlar konuşmağa başlayınca zaman o kadar çabuk geçer ki, ö- mür gibidir. Bir gün, bakarsınız, saçlarınızda aklar vardır. Onlar dâ bir an bakarlar ki başlarını üstünde y Idızlar göz kırpıyorlar. İşte o akşam Ayşe başını kaldı- zınca yıldızları aradı. o Yıldızlar, gene eski yerlerinde, avuç avuç serpilmiş titreşiyorlardı . Kocası bu akşam geç kalmıştı Kimbilir, belki de bir işi çıkmış- &, Hava biraz serince idi; içeri girdi. İhtiyar annesi, sofrayı ha. zrlamış, cacık yapıyordu. Ayşeyi içeri yalnız girmiş gö- tünce şaşırdı. Sonra bakışları bu- lutlandı. Başını önüne eğdi. Ge. ne işi ile uğraşmağa başladı. Soita başma oturdular ve bek- ilediler, Söylendi, söylendi. Sonra bir gök gürültüsü gibi haykırdı; — Sustur ulan şu piçi. Ayşe bir an yutkundu; sonra kendini tutamadı, göz yaşları icin. de hıç'ura hıçkıra bağırdı: — Bu zıkkımı içmeseydin de ağız tadiyle yemek yeteydin.. Kendi çocuğuna piç demeğe utan- muyor musun? Erkek, gözlerini süze süze bük. tr. Sonra okkal bir küfür savura- rak yanında duran destiyi kaptı, Ayşeye doğru fırlattı. Genç x3- j gin çocuğunu göğsüne bastırarak ana kaçtı ve desti sandığa çar - İparak parçalandı. Erkek sızmıştı likte onun cibis yatağına yatırdılar, Ayşe, yalvaran gözlerle annc- sini de yatırdıktan sonra, idare lâmbaşını aldı, sandığın yanma geldi. Sandığın dayalı durduğu duvarda bir resim âsılıydı. Bu, bir sene evvel, bir fötoğrafhanede çe kilmişti. Annesi bir iskemleye ©- Annesiyle bir- ini çıkararak” Zaman şimdi inadına çok ağır turmuş, onlar, İkisi arkada ayakta geçer.. Beklediler, Fakat gelen gi- den yoktu, öteki evlerde yemek ni tütmuşlardı. yenilmiş, hattâ uykuya bile ya. tılmıştı. Aksi gibi çocukda hır-| Gözleri, bir fırtınadan çınlaşmıştı.. Nihayet kapı hızlıca) rafi durmuşlar ve biribirlerinin elleri- resme baktı. sonra et. inen sevimli bir hüzünle de- Uzun uzun bu çalındı. Ayşenin annesi koştu, ka|lu hava gibi nemlendi.. Sandığın: pıyı aştı, Damadı, üstübaşr *oz|açtr.. Kollarını onun içinde, gözleri bulanık, yıkıla yı-|dayayarak o otadan kıla içeri girdi. Merdiven başına inen Ayşe, onun bu haline şaşmış kalmıştı. Erkek merdivenin ba- şma yıkıldı. Ayak kaplarını çıkar dılar, Ve zorla odaya getiretildi. ler, Gürün birinde onur böyle gelebi. leceğini hiç düşünmemişti, Erkek, biraz kendine gelince, yemek istedi. Annesi, bir tepsi işinde, biraz bir şey getirdi. Ayşe, kucağında çocuğu, sandığın Üze- kenarlarına rüyalarına, yıldızlı rüyalarma, gül sabunu ko» kan rüyalarına daldı. Sonra, bir iki damla göz yağı, bötün bu rü“ yalar; sildi. i esnetiyor, patiska tin arasında ttreşi- dırlar selvi yordu, a ezeli be 1939 ) RESİMLİ HAFTA'rın — Muvaffakiyetiniz dolayasile sİ”| gu, O her akşam sokağın alt ba- rine oturmuş şaşkın şaşkın bakı -| nr söylüyor, matrut ol. Mühtemeldir. Çok seyahat et- doktor Vangla ecnebi bir e tanıştığı iddiasmde. Bösteriştir, hakikatte Kar- kadar her cins oyun! ©. Fakat iş gayet gizlidir, , PEK itimat ettiklerini ouyuna 3 Vang bunu biliyor mu? z İki çinlinin kafasından eler İk, vi bilmek kabil mi? Geveze-li ai mabudları dere”, Hin, “dir. Konuşsalar bilebir şey iie; v. R “lab 'ang namuslu bir adam lir, karlı katil de; halinden k mümkün değil. Tavrı dip- Malhmatı Alimaze... Siz de in , Sfünmeyiniz. Siz bana dos” ağ, relakat © ediyorsunuz. ii, © Ben,pek nadiren git- tay, Draber Mandaren klübünün Kanım, Gizli batakhaneye bu Pm İlki girebiliriz, Lâkin ihtiyatlı hi, * lâzım, yoksa acele edersek bat ederiz. vor i Alaylı, Sizin başınıza İş 2ç- İn Ben belki de tanıdık” iy, Sasında bu gece beni Manda. < Bötürecek birini bulabilirim. Benim a iyetek ilâve etti; İn Hem bu cinayet hâdisesini za- İş, 1 Önce aydınlatarak komiser ride bırakırsak bizim için ne “e NA kurnaz bir adam, Üye şüphe yak, Orun bir çok işleri becerdiğini bilirim. sivenleci ds dahil Çinli elbisesi giymişlerdi. Orkestra çalmağa — borladı ve bir | oturmaz mısınız? çok çiftler dansa kalktılar. “ gireriz (Devamı var) KAHRAMAN HAYDUD zamet ve ihtişam, ikincisi Ve- nediğin yıldızk gecelerinin şa- irane manzatası.. Üçüncüsü ise Leonor Dandolonun gözlerin- deki tatlı ve cazip bakış. . Mensup olduğu yüksek ve mil hanedanının bütün mezi- yetlerine varis olan Leonor, gü- zeliği nisbetinde metir bir ira Üzye, fevkalâde bir azim ve cüre'te sahipti. Kalbi merhamet ve aşk hisis- ri ile yoğrulmuştu. Kalbinde sadakat ve bağlılık bir kere yer- İsştimi artık orada kökleşirdi. Nitekim, tevkifinden bir gün evvel Rolan Kandiyann. ile ö- püştüğü zaman artık manen ve mağdeten Rolan Kandiyanoya bağlandığını anlamıştı. Ölmek üzere iken kurtuldu- Zu hümma hastalığından sonra Leonor biraz zayıflamış ve biraz daha incelmiş, ruhu, kalbi daha siyade hassas olmuştu. Şimdi burada bu resmin kar- ş'sında kalbindeki uyuyan his. er birden uyandı, canlandı. Öyle zannediyordu ki artık maziye karışmış olan hatıralar, birdaha gözlerinde canlanmıya- caktı .. Halbuki Aratenin getirmiş ol- duğu bu resim, bu tablo bütün mevcudiyetini sarstı. Eski hayata dönmenin imkân siızlığı karşısında tatlı maziyi unutmak için yaptığı her şey a- kim kalıyordu. Leonor, Rolanın resmi karşı- sında tıpkı denizin ortasında dört taraftan dalgaların hücu - muna uğramış bir kayaya benzi- yordu, Gözleri önünde canlı gibi du- ran resimden bir türlü ayrılas mıyordu.. Dudakları arasından ise mırıldanmakta idi; — Demek, gene yanıma gel- din benim sevgili Rolanım! Ol, Rolan, beni işidebilseydin, ay- rldığımız gündenberi ıstırap içinde kıvranan ruhumun feryat larını duysaydın ve ben de bir an için olsun senin kalbine gi- Terek hakkımda neler (o düşün- düğünü anlayabilseydim, Rola- sım.. Sevgili Rolanmm.. Fen çok ağladım. Çok ıstırap çek- tim. Nası loldu da ölmediğime hâlâ hayretteyim.. Fakat senin . resmini karşımda görünce bu tst:rabı gene çekmeğe, ona an- cak senin için, senlu uğrunda tahammüle razıyım.. Leonor ,bu sözleri yavaş ve tatl: bir eda ile söylüyor, fakat ağlamıyordu. Resmin karşısındaki koltuğa oturmuş, dirseğini koltuğun “kes narına dayamış, başını elleri içi. ne almış, gözlerini Rolarnın göz- lerine dikmişti. Dandolo içeri girdi... üzere | zi tebrik etmeme müsaade ediniz.) ında elinde mendil arkaya atıl- Çok gürel bir yer, Bizimle beraber | mış kasketiyle gözleri ışıklı, Bezli, hizli yürür görünürdü, Sonra ge- İlir, Ayşenin burnuna bir fiske |yordu., Çocuk da, aksine, hâlâ 2ğ- italyanca derslerini takip ediniz. İıyor, haykırıyordu. Erkek evvelâ | Bu iisatı kolayca elde edeceksiniz. yemekleri beğenmemeğe başladı. Sıcak dedi, tuzsuz dedi. KAHRAMAN HAYDUD "Kandiyan hakkında bana, ne diyecektiniz.? — Monsinyör, zannederim ki Röolan Kandiyano, eskiden aile - nize mensuptu. Dândolo tekrar titredi. Areten yeni bir halt daha işlediğini san- dı, Fakat Leonorun babası şiro” di bissine hâkim olmağa çalışı. yor ve her şeyi öğrenmek isti - yordu, Sükünetle sordu: — Bunu nasıl biliyorsunuz? — Mön$sinyör, bu vakayı Ve. nedikte bilmiyen yok ki. Yoksa hâlâ rıhtım boyların » da Rolan Kandiyano ile Leonor Dandolo (Venedik âşıkları) de - nildiğini de bilmiyor musunuz? — Hayır müsyö bilmiyorum, Bilmek de istemiyorum. — Aynı zamanda efkârı umu” miye sirin Rolan Kandiyanoya karşı pek büyük bir muhabbet beslediğiniz kanaatindedir. — Yıl, — Sizin Rolan Kandiyanoyu öz evlâdınız gibi sevdiğiniz, an. cak ondan feci bir takım şerait altında ayrılmağa mecbur oldu - unuz söyleniyor. Dandolo gittikçe sarararak; — Böyle mi söylüyorlar” Doğru mu? diye mırıldandı. — Söyledikleri doğru. Fa kat kimbilir, belki de aldanıyor- lar, * bir şaheser Şair, Dandolonün süküt etti- ğini görünce devam etti; — İşte bu şayialara güvene rek bir teşebbüste bulundum. — Ne gibi bir teşebbls?, — Arzeleceğim: Fahişe Em- peryanın sarayma girdim. Her tarafını dolaştım. Bu ismin söylenmesi, Dando- İonun üzerinde daha müthiş - bir tesir yaptı. Sabılk engizitör, karşısındaki adamı, eski hatıra. ların: canlandırmak — arzusiyle Rolanın göndermiş olduğuna âr- tık tamamen kari olmuştu. Fakat (OAraten. bu tesire dikkat bile etmeden devam &di- yordu: — Evet, eşyaları “satılırken sâraym içini gezdim. Satılan bu eşyalar içinde bilhassa bir ta- nesi vardı ki bir çok müşteriler almak için biribirlerine rekabet ediyorlar ve müzayedede fiya. tını müthiş surette aftimeyor. lardı, Bu, hakikaten değetliydi. | Çünkü böyük ressam Etiyenin « Mütcessir ol- dum. Onü bir takım kymetsiz ellere düşmekten men için dört yüz altın ekü vererek 2)- makta tereddüt etmedim. Ve bu tabloyu hemen size getir. dim. Çünkü sana'tkir Etiyenin usta fırçasından çıkan bu resim; Rolan Kândiyanonun Tesmiydi... Ne resim monaeayör, ne şalıc-

Bu sayıdan diğer sayfalar: