21 Nisan 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bi - SES l —a eT YT F Fln l’ Y - Yafından kıskançlık saikasile yapıl- | daha fazla rağbet ve itibar gördüğü - Jemezdi, Çünkü Osman her şeyden -— önce Mal Hatunu çılgın gibi seviyor — İdu. Sonra onun Anita ile başbaşa © hkaldığı hiç görülmemişti. Daima ya- | meşru münasebetfe bulunabilsin ve — berdir. İşve ve cilvesine, nazma da- Bis — lâmbası vardı. HABER'İN TARİHİ Osmanın Anita ile gayrimeşru bir münasebeti kimsenin aklına Ve Osman böylece tertemiz ha- kanlığına bir çıban başı açmış ol- duğunu hesab bile etmemişti. Hat. tâ kaç kere Köse Mihal: — Hakanım hatadan münezzeh- ' tir, ama, şu Anilta olmasa, Demekten çekinmemiş, fakat, Oz- manı tahrik ve tehyiç ederek bu sözünün sebebini öğrenmesine bir türlü âmil olamamıştı. Köse, Mihal, müdebbirdi. Ne olursa, ne gelirse kadından geleceğini pek alâ bilen bir adamfgdı. Nitekim onun da kızı ile maktul Fla tosun oğlu arasında gizli bir müna- sebet tevehhümleri vardı ve bundan ne derin azap içindeydi,. (1) Köse Mihal bir kaç defa Anita ile Börüşmüş ve onun içinde yaşıyan kin ve gayza İnanmış, burada boş durmadığını düşünerek, hatta bazı kamanlarını onu takip ederek geçir- miş ve umum! ahvaâlinde şüpheyi 'Mmucip şeylere muttali olmuştu. Fakat bunlardan hakan Osmana bahsetmek çok müşkül şeydi — Os. 'man Anita hakkında bir şey dinlemi 'yor, bütün bunların Mal Hatün ta- dığını düşünerek bir türlü Anitanm fenalık yapabileceğine inanamıyor- du. Anita sarayda en büyük serbesti. ye kavuşmuş, her türlü arzüları ye- rine getirilen sanki bir hakan kızı İdi. Hatta bazı defa Mal Hatundan bile oluyordu Köğe Mihal kadar, Saltık da, A- cada, Kara Teke de ve Samsa çavVuşu ve diğer saraya girip çıkanlar da bir türlü bu rağbetin ve itibarın ge- bebini anlamıyorlardı, Osmanın Anita ile gayrimeşru bir münasebeti kimsenin aklıma ge- nında ya Mal Hatun bulunur ve ya- hut bir kaç aşiret beyi hazır olurdu. Nihayet bu bir ruh değildi ki, gö- rünmez bir halde Anita ile gayri onun itibarma da bu sebep olsun. Köse Mihal, bunun sebebini bir gün gizlice Saltıkalpa şöylece izaha çalışmış ve belki de isabet etmişti. Demişti ki : — Saltık bu kahbe, yaman bir dil- -— İyanılmaz bir nevcivandır. Hususi emeller ve gayelerle ha- | kan Osmanı bendettiği muhakkak- hr Hakanın Anita'ile her hanği bir HABER in Edebi Romanı !bir merhamet İ Ddu. Yolun iki başımda Dbirer elektrik Köş<lerden birine yakın olan ev- — lerden birinin kapısı âçıldı. Kapı: Ün zayıf bir kadın gölgesi çıktı. — Rüzyemim çerçevesi içinde iri yarı ,'_şışmım bir adam duruyordu. Bu ndamum gözleri, trası uzamış, | ROMAN : 3© suimaksatla bu kadar üzlaştığını düşünmek bile günah olür. Fakat bu kahbenin, saray içinde ve ekâbir ve rical beyninde, tevabi arasında bu kadar şöhret ve şan, nam ve ilibar kazanmasının elbette bir sebebi ol- mak gerektir. Ben derim ki, bu se- bep bu kızin kendini, güzelliğini i- dare etmeği bilmesindedir. Birine göz, diğerine dudak, öbürüne bir el işareti ile her Şeyi başarabilecek tiynette bir kızdır. Bunun saltanat başına ve muvaf. Fakiyetimiz önüne bir belâ çıkarma. sından havfederim, Nasıl olup da iza lesine ikdam edelim bilmem, O ka- dar kılıfini hazırlayıp minareyi çaî— maktadırki şimdiye kadar bu kadar Mmecal ve emek sarfile takibinde bu- lunduğum halde bir maddi delil ve | emare dahi, bir iz dahi ele geçireme dim, Ne yapıp yapıp bunu hünkâr na. zarından sukut ettirmek gerektir. Saltıkalp da mahzun ve müked. derdi. Mihali dinledikten sonra bir az daha yavaş bir sesle dedi ki : — Hem Mal Hatun çok müşteki- dir, Seninle de görüşmek dilerdi. Hele bir de onu dinliyelim. Belki işi mize yarar bir sır veya iz elde ede- Yazan : Mal Hatunun muavenetine ihtiyaç bulunduğunu biliyordu ve nitekim: — Efendimiz, dedi. Huzuru kal- bin için bir zahmete katlanacaksın, Biz, şevketlü hakanın hayat selâ- metinin de Anitanın defi vücudu ile mümkün olduğuna kaniiz. Fakat bu- nu şöylece yapıyermek hepimizin kellesini kaybetmemize sebep olur, İşi desise ile halletmek gerektir, Bunda da muavenetin lâzım ge- lir — Nasıl Mihal ? — Anitanm geceleri ne yaptığını öğrenmek bizi belki bunun aleyhin- de bazı delillere sevkedebilir. — Sen, ÂAnitanm başka şeylerle meşgul olduğunu mu sanıyorsun ? — Sanmıyorum, imanım kadar e. min olarak biliyorum. Tekfurların bu kahbeyi içimizde bir yılan gibi beslediklerine kanaatim vardır, Bundan Osman bihaberdir, Fakat bir delil olursa Osmanı yola getir- mek mümkün olur. Ve illâ bu işten felâh yoktur hanımım, — Nasıl yapalım Mihal ? — Odanızda benim veya Saltığın bir gece saklanmamıza İizin ver ve bundan hakanın asla malümatı ol- mamak gerektir Yoksa seni de kat- biliriz. Bu takdirde ittihazı icabeden | leder neuzübillâh. Ledbırde gecikilmez, Köse Mihal ve Saltık bu işi mü- him bir mesele halinde takip etme- nin lüzumuna kani olarak - elbirliği etmiş bulunuyorlardı. Henüz ne Osman ve ne de etraf ve ne de biz Anitanın içinden ne pu- "liğı olduğunu bilmiyoruz. Yalnız Kuse Mihalin günden güne şiddet- lenen kanaatinden başka Anitanın muzır bir mahlük halinde sarayda | için jçin çalıştığma delil yok, Mal Hatun da, şikâyet etmekten başka bir şey söylememiş ve yalnız bazı geceler Ânitanın odasından hiç çıkmadığını ve kimsecikleri kabul etmediğini ve ertesi sabah uykusuz kalmış bulunduğuna ait İzlerin pek vazih ve bariz bir şekilde goı-uldügu— nü bildirmişti. Mihal için bu da kâfi idi, Aceba Anita gece odasına birisini mi alıyordu ? Buda ne mümkündü? Son zamanlarda Tekfurların hakan Osman aleyhine elbirliği yaptıkları haberi üzerine Osmanın evi şiddetle kontrol altına alımmış ve bütün bu- sralar kuş uçmaz hale getirilmişti. O halde bu kız, semadan zembille indirerek bir erkek alamazdı ya ? Buna nazaran odasında gece sa- baha kadar neyle meşguldü? Köse Mihal bunu anlamak için şişman yanakları ortasında gömülü- yordu. Bu gözler, kustüyü bir yastık ü- zerine süs olsun diye siyah iplikler. le dikilmiş mavi kristal düğmeye benziyen bu gözler tuhal bir ışıltı i- le pırıldıyordu. Bu gözler en ufak emaresi göstermiyot- — Eğer bir rehinin olsaydı, bel- ki bir başkasında para bulabilirdik.. O da bu saatte değil.. Yarın, öbür. gün, Fakat rehinsiz mümkün değil! Eğer benim kendi param olsa seni bu vaziyette bırakmazdım.. Aramız da bunca #enelik hukuk varl.. Bu adamın hiç parastolmamasına " imkân mı Şardı? Zeliha, yaşları bir türlü akmıyan ve yaşları akmacdığı için — rahmet “görmemliş ui'meştm k:'.vrulmuc_ top- l!ı.ufı.u ai 'uvlerle bu iri 'ı.nn*a ba kıyordu. Bu iri adama bakarken: “İnsar nasıl olur dâa, bu kadar merhamet- siz olur?,, diye düşünüyordu. Bu düzüncenin yarattığı gözlerinin içine do'muştu.. dahşet L Mal Hatun yerinden sıçradı : — Ne diyorsun Mihal? Bu tekli. fin ne mühim bir şey olduğunu dü- şünmüyormusun ? Benim odamda Muzaffer Muhilittin gelemezdi | gizlice kalmanım ne demek olduğunu bilmiyormusun ? — Estağfurullah sultanım. Bilmi- |yor değilim, Fakat bu kadını gizlice takip için başkaca hiç bir çare dü- şünemiyorum. En eslemi budur, diğini görmüştü: — Sultanım, dedi. Haklısın, Senin ben bulunamayız. Hele gece - vakti, gizlice. Bu velevki böyle bir maksat- la dahi olsa yine doğru olamaz. Biz kendisile görüşüp böyle bir gece hazırlamasını isteriz Ondan önce -d | Köse Mihal burada saklanır ve siz dönünceye kadar neticeyi alır. Üst tarafı da allaha kalır. Bu fena bir fikir değildi. Mal Ha- tun buna temayül etmişti Nihayet kendisinin bulunmadığı bir gece, gizlice bunlardan biri de girmiş ola- bilirdi. hamdan koruyabilirdi. (Devamı var) (1) Köse Mihal ileride görüleceği veçhile nihayet bu işteki mukadde- ratı kabul etmiş ve Flatosun oğlu ile kızını evlendirmiş, hatta bu dü- ğünde bütün Tekfurları çağırarak Osmanla aralarmı bulmağa çalışmış- tı. Hammer tarihi, Tarihi Osma- ni encümeni, Osmanlı tarihi, çanl'a;, Bnlanpq A ZU ALAY Üİ D 1123 4 5 67 B 9 10 S 0UPRURMA Soldan sağa: 1 — Kopâacak kopacak deyip de bir türlü kopmayan, 2 — Büyük. lük * Fasda bir şehir, 3 — Abdal - üzümden yapılan ve şaraptan ha- fif bir içki, 4 — Bilgiçlik satmak, 5 — Belimize sardığımız (pantaloön. ları tütar), 6 — Lâmbadan - çıkan kokulu duman - gök - iskamhilde birli. 7 — Matem - balkon, 8 — Evet (almanca) . araya. sokuül- muş geçimsizlik, 9 — Türkler - sert 10 — Ezilmiş, Faydasız olduğunu bile bile,: — Ah siz bir isteseydiniz diyordu. | Ah Halil elendi siz bir isteseydiniz. Yoğu var ederdiniz. — Tövhe de kiziım.. Tövbe estağ- furullalı de, Yoğu var etmek bizim ne haddimiz! O ancak Cenabıhak. kın işi. Biz ancak mümkün olanı — M * | yaparız... Ve eğer bu saatte müm- kün olan bir şey olsaydı... Ben müs lüman adamım hiç seni boş döndü- rür müydüm? Müslüman adam!.. Sandığındaki, sepetindeki en soti parçasını bile rehin olarak alıp ver- , diği, borcun sekiz misli faizini al. dıktan sonra borcu ödemedin diye | rehinin üstüne oturan Halil elendi Muüslümanlıktan bahsediyordu. Buydu müslümanlık öyle mi? Onun yanında parası olmaz olür- muydu? Bütün koönservenin işçileri- he o İaizle para verirdi. Kendi işi olduğu vakitlerde fatzi yüzde yüz 4Tacağından emin olduğu için hep o- ta ödünç vermişti. Sonra ha talan. liğı vakit sandık, sepet boşa! tılmış: tı. Ne yatak, ne baluır,'ne kocasının , eski paltosu, ne evlendikleri zâman , ı N lhmîd.:m d—dgl' 1 — Mebüsların bır“husu:ııvetı — İrak (mesafe manasında) - vakti gösteren, 3 — Kurtuluş - bir nota, * — Emeller - çalgılardan bir nevi 5 — Tutukluk - bir edat, 6 — De- rimizin altındaki kısım - bir kadın, adı, 7 — Şımarmış, 8 — Taht - u- fuklar, 9 — Ses (öz türkçe) - Sema- yı - gözleme (profesör Bay Fatinin işi), l0 — Ufuklar - ağızda çiğne- nen ' 2 3 4 5.67 Ğ 9 10 V(ADIAİND A DİA 21|SİAİBİAİHİAİTERŞMİA ILAİRİABİAİCİ'İLİAİR GİFİAİNİLİ|L E(İDA 5 MİÜŞM I İRİAKİE E(FİL İAT HE L T İRİKERA (S |İRİMJA BİRİA FİAİYİDİA SİKİE |İSİE M MLALANLI! ıo|A EİLİMİA LA Saltik müdahale etmek lâzım gel- | bulunduğun yerde ne Köse ve ne Yalnız sen o gece Osman ile birlik- l te Abdurrahmana misafir gidersiniz, (l0 Böylece sırasında kendini bir it. | |kerevete örtmek için aldıkları kir- mızı böyalı, uzun tüylü postlar.. gitmişti. Halil efendi; şimdi genç kadının işsiz. olduğunu, hasta — olduğunu, böreünü ödiyemez, faizini veremez bir halde bulunduğunu — biliyordu. Ve parası olduğu halde, bu para ile Memduhu kurtarmağa imkân bulun duğu halde bu . parayı vermiyordu. Zelihanın bu parayı iade etmiye- | ceğini dahi düşünse, bir insan canıı kurtarmak için, beş, on lira kadar bir para ziyan etmek bir — mesele miydi? Halbuki bu para bulunmazsa bir çocuğun on üç yâğmında bir çocuğun, yaşamağa bütün hakları olan küçük | i)ir çocuğun ölterŞini bildi'ği halde Zelihanın — ricalarını reddediyor. du. n * &*« £ l Kapı yüzüne kapandığı dakikada, bütün sakinleri ölmüş bir — şehirde tek başına yaşıyamın duyacağı müt hiş korku içini sardı. O bu korkuyu, hastahane kapısın dan dışarı çiktığı. dakikadanberi Dansa 'p#ek' düşkün bir millet: Polonyalıla! Onların ateş dansı, eşkiya dansı, güzel kız ve hayvan dansı çok meşhurdur Polonya ordusunun süvarileri istirahat halinde. Polonyada seyahat etmek çok zahmetlidir Çünkü —Polonyanın iç yolları hemen hemen yok gibidir ve olanlar da pk bozuktur. Fakat bu zahmete katlanan bir seyyah muhakkak ki bu zahmet mu- kabilinde çok güzel ve başka yer - lerde bulunamıyacak kadar mahalli renkleri olan manzaralarla, şehirler le küçük köylerle ve milli kostümle- rinin bakir güzelliğinin tenevvüünü gösteren köylerle karşılaşır. Bütün Avrupada pitoreslikte Po. lonya ile mukayese edilebilecek o - lan. bir tek memleket vardır; o da Macarislandır. “'Polnnya köylüleri ananevi uzun redingotlarını giyerler. Bunların e- tekleri çok büzgülüdür. Bu redin - got, çizmeleri yarısıma kadar örter, Willanov taraflarında bu çizmelerin rengi siyah veya kırmızıdır. Sier - ratzda mavi, şimal köylerinde gümü şi, Karpatlarda beyazdır ve konçla. rı rengârenktir. Köylü kadınlar da çok göze çar- pan renklerle süslenirler. Ve baş - larında dalma bir yemeni şeklinde çeneleri altından bağladıkları bir şal bulunur. Bu şal, ipekten, yün - den veya pamuktandır. Ve onu ta- şıyan kadının servetini en mükem . mel surectte gösterir, Hangi mıntakadan olurlarsa ol - sunlar Polonyalılar dansa pek me - raklıdırlar. Onlarım ateş dansı, eş- kiya dansı, güzel kız ve hayvan dan sı çok meşhurdur. Bundan başka belki on on beş tane daha muühtelif dansları vardır. 'Hattâ kiş günleri karlı meydan - müphem surette hissediyordü. Çocuğunun damarlarına akıtılım- | Evet hepsi; hepsi Halil efendiye ca hayat verecek karir bulmak için re: h L ' reden bulurum?,, diye düşünmüş ve l para tedarik etmek üzere, yola çık- tığı ilk dakikada,, —“bu parayı ne- ZZ NSAN— IS » a larda bile parlak renkli îşıemelef" süsülü kostümleri içinde genç k | ve genç erkeklerin bu dansları b yük bir neşe ve maharetle oynlf lar. Bu danslar ateşin bir aşk! cenk ve mücadeleyi temsil eder " kıslardır. ::bı::r.;,—*;.—.i Polonyanm bütün şehirleri bill% tisna hep gezilmeğe, görülmeğe v yıktır. 5 Meselâ Vargova, şimalin İstanbt |d la sayrlabilir. Eski ve meşhur pâ' (d tâhtları Krokovi harikulâdedir. Et| Poznan, Lubin, Vilno ve daha dt celdri, niceleri hep kendi h di leri içinde gezilip gürülmeğe ve DS yenilmeğe lâyıktırlar, İy Polonyalilarm en kuvvetli tarafle |i rı, istiklâl aşklarıdır. Uzun senelt' Ruüs Çarlığının ve Almanya, Avilf turya İmparatorluklarınım çizmel âaltımda haysiyetleri, milli gururla * rı çiğnenmiş, ve birçok eziyetlef' katlanmiış olan bu millet yeniden * (, tiklâle kavuştuktan sonra bu istif” İj laline taassupla bağlanmıştır. <h Polonvya, komsu kartalların urıl”’ seneler kendi beyaz kartalını ufuk* d larından kovdüğunu unutmamışt!” |) Romenlerin eski istilâsımı, R“’_' Çarlığından cektiklerini olduğu gi * |, bi, yirmi sene evvel Bı.'ıls_:ew,-i!ılı?l’ıe yaptığı mücadeleleri hâlâ hatırla * maktadır. Polonya ordusu, iste bu istlkw aşkinm bir rübu asır kadar kısa bif | zamlan içinde ortaya getirdiği bif İ harikadır. | Versay muahedesile hakları V"' (Devamı 10 ncu savyfada) vermezsen,..,; : Yürürken yüksek sesle birkaç KE — Onü muhakkak kandırırım! Diye söyleniyordu. Ona öyle gellf' yordu ki Malile anlatacağı — şeyler' |f o anda kendisinin nasıl müthiş bir ! |lâaleltayin, önüne ilk çıkan insafâ | yalnızlık içinde olduğunu anlamış- | l[. Son hastalığından beri Halil ken. disine para vermiyordu. Onu biliyordu. Fakat ondan başka da para vere- sek bir İnsan tanımadığı için bura- ya kadar zelmiş ve gelirken: “böyle bir zamanda kim olsa verir... her- kes biribirine yardım — eder.,; diye düşünmüştü, Onutn ne kadar — merhametsiz ol. duğunu biliyordu. Fakat Memduhu ölüyordu. İSendisi için bu kadar ehemmiyeti olan- bu hâdiseye - başkalarmın ta- mamile lâcayt kalabileceklerini tah- min dahi edemiyordu. Ve ona söyli- düurüp anlatsa ondan bir yardım vE h alâka görebilirdi. ; ı; Herkese anlatamıyacağı için Hal” k le anlatacaktı. Ve onun — kendisin? b yüzde yüz ödünç para — vereceğili? bu mantıkla inanıyordu. : & 4 ' Yürürken bacaklarında aylardâ'! beri hissetmediği bir kuvvet duyt” | yordu: : | “Birde kendimi hasta zannediyö' yataklarda yatıyordum. Onun bX şıni yemek için... Böyle sokak sokâf koşmağa tahammülüm var., Çalış?” maz mıydım?,, Hayir.. Mahsus mu yı;'ıpıyı:ırdl-'_.'_ı i Çalışamıyordu. Şimdi bir kuştüy” * yeceği sebeb, sebeblerin en maku. kadar hafif hissettiği vücudu dahi luydü.., Rehinim yok.. parayı iade ederim. Emin ol! düşün çeken bir yük gibi ağır bir.kere; çocuğum ölecek sen parayı fakat sana dün zayvıf bacakları üstünde tonlaf geliyord' (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: