19 Nisan 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

19 Nisan 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

K & Wi )) .. D a HABER'İN TARİHİ ROMANI: 28 — Yazan: Muzaffer Muhittin. Hakan Orhan, Çomaktarın yola çık- tığı haberini alınca halkını ve askerini topladı ve intizar etti Ve bittabi en çok kazanılması lâzımgelen kalb de hiç şgüphesiz ha kan Osmanın kalbiydi, Osmanın önünde dağ, taş durmu. Yoör, ordular, kuvvetler eriyor, hü- kümdıı"la; yuvarlanıyor, taç ve tahtlar sernegün oluyordu. Bu hakan ele geçmedikçe ufak tefek kalplerin ne ehemmiyeti var dı? “ Giyaseddini Mes'udu sanf Emir Emir Mansur Çomaktarı çağırarak gizlice ve birkaç saat süren bir has brhalde bulunmuştu. Giyaseddin: — Oszman beyi kazanmamız lâzım Çomaktar, demişti. — Evet gevketlü sultanım, : — Ama, nasıl Çomaktar? , — Buyuracağın ayni keramet ve - İsSabet olur şevketlüm. — Hayır, hayır Çomaktar, bırak bu teraneleri Şimdi ciddi bir me - sele Üzerindeyiz. Buna benim aklım yatmıyor. Uzun zamandanberi Selçukilerle münasebeti kesip-etrafa dehşet sa larak bir çığ gibi büyüyen hakan VF ' şi ğ [-—_ Osmanı tekrar bize bendetmek mü- — him bir davadır. Ama, nasıl başa - 4 ririz? | — Şevketlüm müsaade ederlerse, î - bir sözüm var. 1""; — Seni neya çağırdım zaten, söy I.ı 5 de nedir? h: — Hakan Osman amcası Dündar- —. dan yılaındır.. çi gae a — Neden? — Dündar Ertuğruldan sonra uc —— memleketlerinin yegâne hâkimi ol- ş mak dilemişti. Ve bu iş o kadar |- leri vardı ki, Osman, Mal hatunla izdivacından sonra ikisi arakında mücadele açığa vuruldu, Halk iki tarafir oldular. Filhaki. ka Oşman taraftarları kesirdir, a- ma sinek küçük de olsa mide bulan- dirir. — Bundan istifade mi edelim di- yorsun Çomaktar? — Evet şevketlüm, j — Nasıl istifade, anlat bakalım. | İ — Osmanın muayyen saha dahi, - İinde emaretine ait bir ferman 14- — darı suretile amcası Dündarı da Ta * metmek mümkün olur ve bu Os - y Mman tevabiinin celbi kulübuna me - - dar olur. İ Gıyaseddin Mes'udu —sani sevin- — tinden yerinden bir çocuk gibi sıç- - Famış ve Çomaktarı kucaklıyarak: — Senin gibi bir vezir cihana az | “HABER'in Edebi Romanı / denin biribirine sert, sert çarpma- - sından hasıl olan gürültü "duyuldu. — nm üstüne çivilenmiş bu madeni lev — ha üzerine kısa ve devamlı darbele: de vurdu. 7 — Tahta eç bu İnce — parmakların Kapı PN — Leylâ bir müddet tokmağı kapı- | YÜÇ VT Büa GA A p: - gelir, demişti. Yaz öyleyse ferma- nı, Fermanda Söğüt ucu Osman be- ye temlik olunmakta ve emareti i. lân olunarak hakkında ilk defa “Nusreddin Ebunnasrı Osman şah,, diye hitab olunuyordu. Çomaktar fermanı alarak, etra- fma topladığı saltanat hassalarm - dan bir heyetle Türk hakanı Os- manı ziyarete gitti. (2) Hakan Osman, Çomaktariın yola çıktığı haberini alınca halkinı ve askerini topladı ve intizar etti. Babasımnın son dakikalarına ka - dar, en iyi dost telâkki ettiği Sel - çuk hükümdarlarına karşt " Osman da babası gibi hareket etmeği dü- şünmüş ve belki bunda isabet gös. termişti. Çomakta, Osmana mülâki olunca fermanı padişahiyi Üç kere öpüp başına koyduktan sonra hakana sundu. Ferman orada ve umumun muva- cehesinde okunmuştu, Osmana e - mir unvanı ve emaret tevcih olun- maktaydı, Faltat hiç kimse Osmanm, Saltık. la ve Kösemihal (3) ile neler ko . nuştuğunun farkında — değildi. Bu safların gerisinde de mühim bir ha zırliık olduğunun — kimsecikler yine farkında değildi. Acaba Osman bir sürpriz mi hazırlıyordu? Baltık, Köse Mihgala: ' <- — Sep,, Dedi., . .Hakan. . Osmanla beraber bulunursun. Köse Mihal bu tedbiri doğru gör- memişti: — Hayır, dedi. Sen ve ben kuy- vetleri ikiye aytrarak sağ ve sol cenahlar halinde hareket ederiz. Şevketlü hakan Osman han da pbiş- dar kuvvetlerinin başında bulunur, Böylece daha muvaffak netice a. İrtiz kanaatindeyim, Hakan Osman, Köse Mihalım nok talinazarını daha doğru buluyordu. Osman sordu: — Peki, hareket ne zaman? Köse cevab verdi: — İradenize bağlı şevketlü ha. kanım, — O halde alesseher! Mihal ve Saltık tasdik etliler: — Alesseher! Bütün gece şehirde, Osşmanın e- mareti bayramı yapılırken hakan ve Köse Mihal, Saltık ve diğer ku- mandanlar ve aşiret beyleri harıl madene sirayet eden telâşına karşı lâkayt ve onların haykırışlarına kar şı sessiz kaldı. Leylâ büyük Bir heyecan içerisin. de karanlığı dinliyordu. — Hiç kimse yok muydüu bu ev. de? Bu evde olan ve üstüne bu kadar saat geçmiş bulunan bu hâdiseyi duymamış olmasına imkân var mıy di? Hayır..! İmkân yoktu-buna! Mahallede böyle bir hâdise olur da, vakayı yapanın — annesi: gece- nin bu vaktine kadar bunu duyma- mış olamazdı. Şimdi, evin dilsizliği — karşıstnda içine dolan ümitsizlik içinde anlı- yordu:; O, buraya bir haber vermek ten daha ziyade bir haber almafla gelmişti. - Çıldıracak kadar hasta kadar onu merak ediyordü. Avniye ne olmuştu? olacak Saatlerce terzihanenin karşısında kendisini beklediktan sonra nihayet Du'uşmak için söz almıştı. Fakat bulusacaklarını tesbit ettik- leri yere gelmemişti, -bir-eğlir ve üç kardeşi iJle kadmrer- Ci H HABER S Aliiri Föstah BU RA FY g | harıl üç bine yakın bir kuvvet top-' lryarak her türlü —silâhla hazırla. dılar. Osman heyecan içindeydi Ken - disine Bay Hoca ve Sarıbatı gibi iki aziz vücut kaybettiren İnegöl tek- furu Nikola bu sefer cezayı sezası- nı bulacaktı. Ösman, fazla kan dökülmesini istemiyordu, Bu itibarla ansızın bas kın vermekte bir isabet olacaktı. Gece hiç kimse sabaha kadar u- yumamış ve hazırlanmakla meşgul olmuştu, Seherde, hafif bir ışık şehre göl. ge halinde aydınlık serptiği zaman Osman üç bin muharibin başında Nikola üzerine sefer etti. Ve filha. kika Nikola bu ansız hücum karşı- sında kendini toparlıyamadan ya - rımyamalak kuvvetleriyle — harbe girdi. Muharebe bir katliam şeklinde olmuş, meydanda hafif hendekler- den kan Selleri sızmış, meydanı ta. ze et kokusu sarmistı. Güneş doğduğu zaman meydan. da binlerce leş üÜzerine sürülerle kuüş kondular. Nikola ve birçok düşman kumlan danları ölüler arasındaydı, Osman irade etmişti: — Talana peki, fakat halk -ara- sında kan dökülmiyecek, Nikölümn ailesini esir isterim, ' 'Nikötanın İkt hömşiresi, Bir zti * »1bdli kek elli kadar esir alınarak bir he yet halinde hakan Osmana takdim olundu. (4) Ş Fakat işte bu hâdiseyle Oszman sarayma bir fiskı fücur — kıvılcımt da girdi, Nikolanm an altı yaşındaki kızı Anita hakan Osman huzurunda boy nu bükük mukadderatına çıkacak i, redeyi, beklerken kapı arkasındaki fisiltiyi işitmiş ve biraz daha geri çekilerek daha iyi duymak için ba. sını hafilçe odaya çevirmişti. Biraz kalmca bir sesş duyuluyor- du: — Nikola, çok mukavemet gös - terdi çavuş, fakat son hançer ham- lem kalbinden bir kan fışkırttı ve derhal geberdi. Mel'unun üzerinde yalnız sapı müceyherlerle bezen . miş bir hancer bulabildim. Anita havf ve haşyet içinde irgi- lerek bir feryad koparıp oracığa yığıldı. Ağzı köpüklendi, elleri ke- Onun sözünde durmamasında bir tek sebeb olabilirdi: “Muhakkak o- nu tuttular.,, diye düşünüyor ve bu nu düşünürken, bütün kanının kay- |naya, kaynaya başmma yükseldiğini duyuyor, bağıra bağıra ağlamak ih- tiyacını hissediyordu. “Onu tuttular!..,, Kaprı tokmağının sesi dar sokakta bir imdat işareti gibi tiz ve telâş ve. rici bir sesle çınlıyordu. Eğer yaralanan insan öldüyse el- bet de Avniyi sağ bırakmazlar, el- bet de onu asarlardı: | “Nasıl kıydı elâlemin oğluna!..,, | Nasıl kıymıstı? Nasıl eli vyarmıştı da... | Bir komşu evinin gıcırdayarak sü | sızain basına üşüştüler. Osman, bü- || firistan nihade ve ezrahı tahazzur netlendi ve bacakları takallüs etti. Osman haykırdı: — Çabuk, icab edeni yaparak kı- zi kurtarmız. Hekimbaşı ve bütün halk güzel tün bu esirler yığımı içinden bu genç kızın bu kadar hassasiyet göz termiş olmasınr bit türlü izah cde. memiş ve; — Ayıldıktan sonra bana getiri. riz, diyerek oradan ayrılmıştı. Anita yavaş yavaş kendine gelir- ken daha minimini bir çocuk gibi, bir tarafma büyük bir çivi batmış bir yaralrı gibi hıçkırarak ve hay- ktrarak ağlamış ve yalvarmıştı: (Devamı var) (2) Hayrullah efendi tarihi bu hususta en doğru malümatı vermiş bulunuyor. Münşeatı Feridun bey bu vadide, ki iİzahat cok mühimdir. Münşcatı Feridun bey birinci cildinin 48 inci sayfasında bu fermandan bahseder- ken ucun ehemmiyetini şöylece te- barüz ettirmektedir: “Hususaki meşkeni anı tayife ez etrafı memalik tarafı başet ki dermeyan hasman fTutade ve ma- kamı anı müslümanan der hududu padişahı sugrı başet der aynı kâ, ve ihtiyat aha Fiyatleti Hlrtüsts & ve temyizi vacip ve müteayyini hw&ı biyet lâ zalet bifazlullahı mahsusa ve rayatüleadi anha menküse ez mühimmatı bikar islâm ve millet ve muazzamatı diyarı milki devletest | - der merzi küffarı hiç sugr muhkem ter ve hiç derbendi muazzam ter .©Z anân nist.,, : (8) “Köse Mihal bu tarihten iti- baren Sultan Osmana pek ziyade muhabbet bağlamış ve Ertuğrulun vefatı ile mumaileyhin yerine kaim olan oğlunun kesbi istiklâl eyledi- ğini müteakip dini iİslâmı kabul e- derek sülâlei Ali Osmanın şevket ve azametine pek büyük muavenet lerde bulunup nüfuz ve — servetile kesbi iştihar eyliyen aillesi de sırası geldikçe ilerde bahsolunacağı vech üzere birkaç asırlar tarihi Osmani, de Mibhal oğulları namile pek büyüt hizmetler görmüşlerdir.,, Hammer tarihi cild: 1 . Sayfa 98, (4 Münşeatı Feridun bey, cild: 1 sayfa 55 - 56, — Bir saat evyel gitti. — Geceyarısı ihtiyar kadın nere- ye gitti? — Ne bileyim. Polis, bekçi geldi alıp götürdüler. — Polis bekçi mi?.. Allah.. Allah ihtiyar kadını polis bekçi ne yapa. cak!.. — Aman hanım.. Mahallede sağır sultan duydu. Sen duymadın mı? — Ne duyayım.. — İşten geliyo: rum, Mahallede değildim ki... Ne olmuş. — Ne olacak, serseri yurmuş. ; — Adam mı vuürmüş!., Ölmüş mi vurulan adam? — Ne bileyim beni muayene edör oğlu adam rülen penceresinin sesile irkildi. | Başını karanlık göğe değsu kaldı- Jrarak sesin ne taraltarı geldiğini a. raştırıyordu: : ' — Kim 0? Ne istiyorsunuz?.. Mahalle uykudan uyandı yahu! İdi-| - mi arıyorsunuz? , — Habibte hanırmı arıyorum; vuz ruyorum, vVüruyorum, âçmıyoz! — Hahibe hanım eyde yolL! döktor dığilim! O anda ölmüş di yorlar. Eğer eli hâla kapının tokmağınd: olmasaydı, yere düşecekti. Birden” bire öyle başı döndü. — Vah! Vahi. Hiç bilmiyordum. dedi; Ş Ve kapının tokmafmdanelini çe- kerek çölç i>miş.bir sarhoş gibi-üde: HABER 'in memleket Yükseke e #n ü z lk aa F " Ç " tm')'oml kültürüne yeni bir hizmeti — vi ? & kâ'rdl Ve Büyük fedakârlıklarla hazırlattığı t lira pa P — Hayeş TURKCE - FRANSIZCA .»< ; Di 5 A Fütlongt İNGİLİZCE- ALMANCA ç. te, O İ * kayb f İLLERİ ÜZERİNE pi şitb DİLLERİ ÜZERİNE biyı nt e Ubah Resimle j Uz) * nra CB B .0 .e A XNe & UuYVYÜü ÜĞAAL 3 y ; _—_ Nİ açığ OK S mün 'Ordu T 7 a l T '_' TT | Ki SOrd OŞ W Tz ae | © & g :6 » | 'ı. F f“ YA w.q . TÜ KA n q .'; 3Daı-sı ADÜL A |e TU VAA NS Bm l be ae D zre l d li Cet Si B C & Bt İZ V - n ) letinel, | — Evet il Mayis 1939 tarihinden itiba.|ler, askerler, seyyahlar bu büyi :Neh ren her gün forma forma Haber'le| esere başvurmadan yapamazlar. e Geler birlikte verilmeye başlıyor. e Fo e Eserde en küçük bir tertib hatf » “*Utuba Resimle Büyük — Lügat, yalnız | sı bıraıkılmamasıım azami def” | gö Türk kütüphaneleri için değil, dün- | cede dikkat için lâzımgelen tedb! ümat: ya kütüphaneleri için bir kazançtır, | ler almmıştır. İYor, © © — Tab; Dil bilen, yeni dil öğrenmek isti- ıstiyenlere p aras Ü ae ll'l'L yen herkesi,.her seviyedeki - tdlebe, b AA < ç K“M.î meslek sahibleri, teknik mütercim. DrYOŞÜr gönderilif| < b ı Ve! Ku &der — Bun Pencereden konuşan komşu çat- lak bir sesle: — Vay numaracı vay!.. diyordu. Hiçbir şey bilmiyordun da gecenin bu saatinde ne diye — kapıları kırı. yorsun. Elbette bunda da bir dala- vere vâar yal!.,. # «& l Karakolün önünden tekrar geçer- ken vücudu sıtmalı bir — hastanın vücudu gibi titriyordu. Karakolun İçini görmek için gene karşı kaldı- rımın dıvarları dibinden süzülerek yidiyor ve daha dikkatle — açılmış gözlerile pencerelere bakıyordu. Karakolun alt kattaki odasında, e memuür, ne komiser, ne de kimse vardı! Oda kapısının dışında, sofada ka- pının hizasından dıvara doğru gi- dip. tekrar kapıya doğru gelen ka- dının sadece kıvırcik, sarı, kabarık yaçları görünüyordu. Ah cesaret edip de içeri bir gire- 'bilse, “ Habibe hanım burada mı?,, diye sorabilseydi. Fakat cesaret e. — Evde yok mu? i Ü supt ta ya'palaya,, yalpalaya oradan -u: zaklaştı. K TOER t “ * zi Öeldir ” Dot ö ĞA e ÜD n di kikiBindak bdemiyordu. Ona: —-——. yorsun? diye sorarlarsa; cevap verecekti? ne Uğradım. Kendisini polis, bek$i aldı dediler merak ettim, aramağ' çalıştığını, nerede oturduğunu soraf lar ve ta yukarı sokaklarda oturâf bir insanın, gecenin bu saatinde yof gun, argın işten dönerken ta aşap— bir yerde oturan bir ahbabını hâ' — Habibe hanımı gecenin bu 58| atinde neden arıyorsun? derlerse ne $ Eğer ona da: “İşten gelirken evi' ğ geldim,, dese belki de bu defa neredi |* tırlamıyacağını söylerdi. Ortada bir cinayet vardı. Bir * dam ödürülmüştü. cezası vardı!.. ü Karakola yaklaşmağa dahi cesâ ret edemeden yürüdü. Potisten bu kadar korkulabiîeceğf' ni.© bütün hayatında bir kere Di le düsünmemişti. ' (Devamı var) Ya ondan şüphe ederlerse? Ya ij Tp çıl nun Âvniyi gördüğünü, Avninin g ’zltrde nasına söz getirdiğini anlarlarsa.kii'f- Mlekt |bilir hükümetçe — bunun ne büyüf | SM euj A

Bu sayıdan diğer sayfalar: