Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
HABER — Akşam Postası — w .ı h. W BER'İN TARİHİ tuğrul oğlunu çağırdı: “Osman seni saltanatıma vekil nasbettim.,, Selçuk hükümdarlarının tuğrul kuvvetlerini de çe. duklarını görüyoruz. ulun bütün bu mutavaat i. , Selçuk hükümdarlarınca nere bağlanıyor ve bu dü. » Ertüğrulu Selçukilerden daha soğütüyordu. * 1280 tarihi Ertuğrul Gazi hasta, t hükümdarlığı hemen ta - Mogol tahakkümü altınma ulünüyor. 1, Savcr günden güne üuc , büyütüyorlar. ığınık tarih manzarası için- azzam bir devletin kuruluşu lelvukuu, hemen bütün mu | tletleri ürkütüyor. 'rul Gazl günden güne düşü- nler artık doksan iki yaşı. nak Üzere bulunan koca eyinin son günlerini yaşa. dizlemiyorlar, frul da öleceğini biliyor. Ö- ihraman dinler mi hiç? z baharin ilk işaretleri be- Ağaçlar yeşilleniyor ve çi- yorlar, Ertüğrul, arkasına t bir yastığa takatsiz başı- lamış, tatlı ve hafif rüzgâr titreşen ağacları söyredi . elki bir-müddet sonra arlık el Üülkeyi Sseyredemiyecek. gârın titreştirdiği ağaçları iam çiçeklenmiş göremiye . ğrul, vücudundaki bu —derin | bir ölüm iİşareti olduğunu itle düşünebilecek kadar, ha doymuş, tarihine doymuş, emel ve ihtiraslarına kavlş. ıikandı. Geriye bıraktığı tos- k, karavağız, elâ gözlü, koç 1, çatık kaşlr evlâdı Kara m, kendisini — unutturacak 1 bir tarih açacağından te- iıyan Ertuğrul, birdenbire derin bir hasret ve iştiyak İni - çırptı. Ve İçeriye girip | yüz süren bir tavaşiye, bü- dretini topliyarak ancak söy H; fana Osmanımı çağırın! .'Osman yetişkin bir dell, di, Göğsü geniş, belinden a. yukcarsından uzun ve koölu di. aşırı idi. Büyük ve bembe- Herini gösteren tatir bir gü- yabasının odasına giren Ös- 'R'in Edebi Romanı tadar bedbin bedbin konu- izenin şu anda onu böyle si* edecek — bir derdi — yoktu. buradan çıkıp İngiliz sefare- sinde tramvay bekliyeceğini lükçe, içine onu hayatından cek bir miskinlik çöküyör- Te Koskadaki evin yolu gü- A 'İ | ""u lli İMII - ROMANI : T A man, hemen onu kucaklıyarak, ar. tık soğumuş ve buruşmuş yüzünü belki yüz kere öptü. — Baba, Dedi. Beni istemişsin, — Evet oğlum, şöyle otur, sana diyeceklerim var. Osşman kirmızı Ççüha serpuşunu çıkarıp bağdaş kurdu ve boynunu biraz yana eğip, gözlerini kırpıştı. rarak çok sevdiği babasiını dinledi. Osmanm yüzü neşeli, fakat, içi ya. ralrydı. O istiyordu ki babası daha yıllarca, asırlarca sağ olsun, Onun teneffüs ettiğini bilmek bile Osman için bir kuvvetti. Ve bütün düşman kuvvetleri, onun sönmesini bekli - yorlardı. : Ertuğrul, bütün Türk tarihinin haşmetlü hakanları gibi yenilmek nedir bilmemiş, adaletten ayrılma- rmarış, melekler gibi, veliler gibi bir rejisti. Garibdir ki Osman, babasını he- nüz gören biri gibi dikkat ve lez. zetle, hasretle seyfederken, babası da evlâdına yeni kavuşmuş gibi Osmanındaki heybeti, ihtişamı haz. la, iftiharla- #seyrediyordu, Bu sükütu Osman bozdu: — Bir üzünlün mü var şevketlü babam ? — Rabba hamdüsena olsun. Sen sağken ne Üzüntüm olur kahraman evlâdım ? Osman, sen iktidarca kardeşle. rinin fevkindesin, Osmanın geniş elbisesinin yaka- lart arasimdan"fışkırmış gibi görü- nen siyah ve kıvircık — tüylerle Öör- tülmüş göğsü, tâ saç diblerine ka. dar kızardı. Bu- iltifat, henüz bir bakire kadar saf olan kara Oszma. nt utandırmıştı. Boynunu bükerek: — Tevececühün babacığım, dedi. — Hayır Osman, teveccühüm de. giü, hakikat böyledir. Seni saltana- tıma vekil nasbettim, Kardeşin Sav cıya mukayyed ol. O biraz haşarı ve serkeştir. Gündüzü idare — eyle. Hepiniz uhuvvet ve tesanütle, ri- yasete ait umuru göresiniz. Vefa- tım karibdir, hâlik sizlere tükenmez ömür versin. Cenabıhak kudretle , ritizi efzun etsin, Kılıçlarınız za, ferlerle parlasın. Türk — budunu, dünyaya hâkim olsun, Osman, İtburnunda mukim me. şayihi kiramdan Edebali ile müna- sebetini arttırmanı dilerim, Onun kemalâtından istifaze et, Zayıfa yardım, kahire kahret Umuru dün yeviye ile umuru —uhreviyeyi biri- birinden â&ayırıp kendini milletin yükselmesine vakfeyle. Bu zühtü Akşamın büu kadar geç saatlerine kadar çalışmağa mecbur olduğu bu- günlerde onu en ziyade yoran şey, iş değildi. Evin kapısından girer girmez, - nun bu kadar geç kalışının bu çalış- ma olduğuna inanmıyan eniştesinin garip tebessimüydü. Bu gülümse- yişi düşündükçe bütün vücudu aşa- biyetle irkiliyordu. Ö annesine ve ablasına neden geç kaldığını anlatırken eniştesi — Azi- zeyi sinirlendiren bu soğuk tebes- sümle güler ve: “haydi; haydi iste- diğini anlat, onlar — inanırlar ama biz inanmayız,, diyen bir — bakışla genç kızı süzerdi. Eniştesi aklına geldikçe “ukalâ!;,, diye düşünüyordu. Hattâ onun yü- zünden sebebini bilmeden ablasın- dan bile soğumağa baslamıştı: — Efendim kadınların çalışmar sına aklım ermez! Evin haricinde bir hayat kadma yakışmaz. / Azize- nin çalışmasma ben taraltar deği- lim. , Derdi. Fakat ihtiyar anne ne ye: | ne içer, ne ile yaşar onu bir kec öyle uzıyordu ki! sormazdı. N * Kik NB Yazan : Muzaffer takvanın en makbulü ve cenabı. hakkın da mergubudur. Vefatın vukuunda beni defneyle, Üsman ağlıyordu. Beyaz sakalla. rı titriyen babasının vasiyeti ona, bütün dünyanım birdenbire çökü. şünden hazin olmuşstu, H:çkıra[rak tekrar Ertuğrulun kucağına atıldı ve onu tekrar öptü, öptü. | — Baba, dedi. Nasıl kryıp da Hâ- liklââzam bizi senden mahrum bıra- kir? — Bu insanm mükadderatıdır. oğ lum, Artık yaşım doksan ikiye Söğüdde yarım, mahzuzum, Hiçbir —emelim kalmadı. Cenabıhak senin gibi bir evlâda da beni mazhar etti. (1) Var artık işlerin gör, Yolun açık olsun Osman! memiş olmak İçin dışarıya çıktı ve İ kapınm önüne diz çökerek doya şekler, seller gibi hayat hâdiseleri karşısında bile gözleri kırpılmayan Kara Osmanm bü halini gören sa. ray halkı hep ağlaştılar ve bu hâ- dise bir ziya süratile bütün mem. lekete, yurda yayıldı. Bütün uc memleketlerine — derin bir matem çökmüştü. Ertuğrul has tadır ve belki rahafsız olur diye ki- |ğız ağıza ve fısıldaşır gibi görüş. girdi. Hamdolsun mes'udum, bahti-ı Osman babasını da müteessir et- Osman Gaziye halk izzet edip av. doya ağladı. Lavlar, zelzeleler, şîml 5 NİSAN — 1939 Muhlttin lometrelerce uzaktaki halk bile a- tüler, Günler hep böyle geçiyordu. Oz- man bile gazalarına nihayet ver . miş, babasınımı nezi haletinde bu- lunduğu yatağı başmdan ayrılma - mıştı. Bir sabah Osmanı erkenden uyan dırdılar. — Şeyh geliyor! Dediler. Halk sokaklara uğramış pencereler açılıp iriliufaklı kafalar sarkmış, ocaklar boşalmış, sokak . lar görülmemiş bir halde dolmuş tu, (Devamı var) (1) Cihannüma sayfa 40 da di- yor ki: *“Evlâdı Ertuğruldan Osman Ga. zi ziyade bahadır oldu. Ol sebebden da ve kuşta (koşu) yiğitler anın yanına cemolurlardı.,, İbnikemal diyor ki: “Gerçi yaşta kardeşlerinin keçisi (küçüğzü idi), ama simşir - tedbirle cümlesinin evveli oldu.,, Solakzade hemdem Çelebi tarihi diyor ki: “Osman Gazi anlardan geçirek 1- di ve Tükin asarı devlet ânında mü- sahbede olurup umuman gaziler ona tâbi olmuşlardı.,, Çapraz eğlence : Ve 3 Y GT B Y 10 © 0 G w - © Buğünkü bulmacamız Yukardan aşağı: 1 — Maskelerle ve garip kıyafet- lerle sokaklarda dolaşıp eğlenildiği zaman, 2 — Bayrağımızın rengi - Araba süren, 3 — Tenkiye, 4 — Yayın arkadaşı - İlâç (öz türkçe) - kadar, 5 — Eski Habeş imparatoru nun adı, 6© — Bayram - Büyükler, 7 — Bir nota - liyakat kesbetmiş, 8 — Resimler - Sert, 9 — Cök mü- him, l10 — İstanbulda meşhur bir sşemt, Azize çalışmasın da ne yapsın! Eniştesinin ablasına verdiği para an cak ev kirasile kendi dört çocuğu- İnun üst, başma, ayakakbı, esvap mektep kitaplarına vetiyor mu? Azize çalışmasın! İşte şimdi gene onu düşünüyordu Bu adam kendi evlerinde yaşadığ' için evini bile sevm'yordu. LA ' Kapı çalındığı ve ötomobil geldi- ği vakit, Agavni, — Eleni ve Nimet biri Bulgar çarşısma, biri Tatavla: va biri de Feriköyüne, yaya gitme! « ce yola çıkmışlardı. Leylâ da ütüyü henüz bitirmişti Kuledibinde oturan Rebeka âağır ağır hazırlanıyordu Patron Azizeye! — Ütü hitines bana diz, demisti. Ve ütü bitince ÂAzize geniş solay teçti ve atölyeyi patfonün — husüsi apartımanından ayıran kapıya gide cek vurdu. Kapmı açan, beyaz iş'emeli önlü' ü Deva? kolalr organdi bonesi ve si haber veri Soldan sağa: f DaYe A amtsb Koyum 1 — Apartımanlarda ve miüles<e- selerde su-ile 1şıtıcı tesisat,; 2 — İl- gili, 3 — Hafif yükseklik, 4 — Son suz, 5 — Taharri etmek - bir Erme- nice,) 6 — Bir şark vilâyetimiz - memnu, olan bir nevi istikbal keş- fi - su, 7 — Su- bir sebze, 8 — Boş söz » Hesaba müstenit, 9 — Ekmek le et suyundan yapılmış yiyecek, 10'— Eski kadınların tırnaklarına ve ellerine sürdükleri nesne, - dünya nın dörtte biri, -i © |o İZzlu mi—|(3İ> |© Minle ZİmM|S |w >iz|İm|»-i>|» L —İC|>İ<|- >l|oj|j<|>la — B ml-n|— || > tal»lalA| »i NIİ—lalzleilz|—» nİ—|> ON GU PUW A >İr >İ—İ>»>lxl— zzir|z > olalo|—İZ |€ T 4 S (£ - ©Dg» qum | rek işlediği iÇinpOher ipöde Böydel: cesaretilc uygun Londrada bombalr suikastler de. vam etmektedir. İrlandalı teidhişçi- lerin tertip ettikleri bu suikastler. den birinde Londradaki Hammer Smit köprüsü havaya uçurulmak istenmiştir. Patlayan bir bomba ile köprü - nün bir kısmı tahrip edilmiştir. Ondan evel tesadüfen görülüp suya atrlan bomba da patlasaydı köprünün tamamiyle berhava 'edi- leceği zannedilmektedir. Bombayı görüp derhal alarak nehre atan 40 yaşlarında bir ber. berdir. Moris Çaylds ismindeki bu adam hâdiseyi şöyle anlatıyor: “Köüprüden — geçiyordum. Saat gece yarısından sonra idi. Dükkâ- mizı kapatmış, evime ıidıyor. 'O'sdatti öt0BÜsTÜN pek sey! yürümeyi tercih ederim. * “Köprüden geçerken, birdenbi- re burnuma tuhaf bir koku geldi.. Bu koku bana bir şey hatırlatı. yordu. Fakat ne olduğunu derhal anlayamıyordum. “Durup etrafıma bakımca, köp- tünün nisbeten karanlık bir yerin. den hafif bir duman çıkmakta ol duğunu gördüm. ç “Derhal oraya bir bomba konul- müş olduğunu anladım. Yirmi, yirmi bir- senedir, yani umumi harptenberi, bomba görmemiştim. Fakat harpteki tecrübelerim ve bomba hakkındaki bilgilerim tama miyle aklırıilan silinmiş değildi. “Biraz ilerleyince — tamamiyle farkettim: Köprünün parmaklıkla. rı yanıma, fitilli bir bomba konul- muştu. Fitil yanıyor - ve bitmel: üzere bulunuyordu. Bomba nerede ise patlayacaktı. “Aklıma ilk gelen şey kaçmak Dünkü bulmacamızın halli dar süslü ve fettan bakışlı bir hiz- metçi kızıydı. Âzize: — Hanımefendiyi göreceğim, Diye içeri doğru — ilerlerken hiz- metçi kız çapkım bir — ifade ile sağ *özünü kırptı. Elini rötürerek: — Yavaş, yavaş dedi acele etme- viniz. İcerde bir misalir var! — Kim? — Bizim prens. — Ha! Kazanlı bir asil müslüman ailesi: Ye. mensun olan bü genç prens sön Çus ihtilâlindenberi İstanhula yer- 'eşmiş bulunuyordu. Hazır — yiyer sedadını taklit etmek arzusile midi' nedir, muhaceretindenberi o da bir “ürlü Ççalışm kendi emeğiyle geçin neğe razı olamamıstı. İstanhula ilf veldiği zamanlarda epev mücevher "nçıi'mtqtı. Büunları vıldız. kumar “anesinde rulete verditindenberi İ- 'anbul zenginlerinin sırtından geçi- uyordu. İstanbu'un büu en modern terziha sesini is'aten İc'âl zengin kadınla n çılgımca isralmı prens Osman? yah elbisesile bir operet süpreti ka- seriyordur dudaklarıma | Prens Osman hakikaten pek ya- kışıklı bir adamdı. Kara saçlı ve mongolümsü çizgileri olan — güzel bir başı vardı. Geniş omuzlu, dat kalçalı bir. atlet kadar mevzün bir vücuda sahipti. | Hele ondaki bu asalet ünvanı İc- âli kendisine müthiş suürette bağlı- yordu, İc'âl fakir düşmüş çok ve çok asi! yir İstanhul ailesinin dünya yüzün: le tek başına kalmış geçkin bir kr aydı. On parasız kaldıiğı ve artık alışık ANduğu yüksek ve kibar hayata de- vam edemiyeceğini — anladığı gür sendisini ümitsizliğe kaptırmamıştı Harpten sonra ve son - inkiılâptar. wvel senelerce bir sultan hanıma meskenlik etmiş olan ve artık kiracı sarındıramıryacak kadar eskiyip vet rileri de ödenemiyecek kadar yük: “elmiş olan Emirgândaki yalıyı en- sazcılara satmış ve onun — parasile 3eyoğlunda büyük bir terzihane aç? nıŞtı, İstanbulun zengin - tabotasındı Arçok tanıdığı ve savısız ahbablık: Londrada bir köprüyü berhava olmaktan kurtaran berber * Bu hareketinden sonra cesaretini anladığı ve meşhur olduğu için bir iş aliyor 1.. köbrünün hasara uğruyan kismı oldu. Fakat köprüyü de kurtarmak istiyordum. Esasen bomba orada iken kaçacak bile olsam, patlayın ca köprü ile beraber ben de uça. caktım, “Bunun üzerine, derhal bom- bayı aldım ve nehre attım. “Bomba suya düşer düşmez pat. ladı. Fakat etrafta bir şey olmadı- ğı ve köprüden epey uzağa düş. tüğü için hiç zarar vermedi. “Yürümeme devam ettim ve tam köprüyü geçtikten sonra, hir bomba patlayışr dahâa duydum. *Yer sarsılmış, hava müthiş bir | gürültü ile titremişsti. “Evvelâ hayret ettim. Bomba- rın suda patladığını görmüştüm. dahâ tereddüt edip dursaydım. “bu infilâkta havaya uçacaktım.. “İnfilâktan sonra polisler geldi ve onlarada gördüklerimi anlat- tım.,, konmuştur. Ve birinci ile Ayni za manda veya arka arkaya pPatlamak üzere ateşlenmiştir. İlk bomba da suya atılmamış olsaydı. Patladığı zaman, diğeri ile beraber, köprü- yü havaya uçuracaktır » Köprünün altındaki bombanın infilâkt ile köprüde epeyce hasar olmuştur. Bilhassa köprünün âs- ye mühendisleri. köprüyü muaye- ne ederek bir müddet için ahalinin ve nakil vas talarının geçemiyece- ğini bildirmişlerdir. Köprünün ta, mirine başlanmıştır. İnfilâk köprünün 150 metre çevresindeki bütün binalara âZ Çok (Devamı 10 uncuda) manda iyi bir müşteri kalabalığı çolaylıkla zengin olmak relmemişti. çinde yetişmiş olması bu m“hıttekl şadınların psikolojisini hakkile ta- aıması onun bü çabuk parlayışm- iydi. vakmın dostlarmın kibirsizlik Böste- erek kendisini eskisi gibi ziyaletle- ine davet etmelerine rağmt_?“ ö bu nuhitten kendisini tamamile çek. nişti. Çünkü ne de olfa kibar, bir 'tadının terzisile terzi atölyesinin'dı- ında çok samimi dost — Olmaktan sek çekindiğini gayet iyi bilirdi, Bankadaki parası - kendisince natlüp olan rakama yükseldiği gün Jarak yaşadıktan sonra bir terzi o- 'arak terkelmeğe mecbur k istiyordu. arı olan İclâl için pek kısa bir za” ak dönmel (Devamı var) 'Tekrar nasil patlayabilirdi? Son- - Prafanladım 'ki bu, başka bir; bom.....'- *ba idi ve eğer ben köprüde birazır , ma kolları parçalanmıştır. Beledi. ' Parasını aldığı bu yüksek tabaka * la başlıca sebeb ve âmillerden hi- Terziliğe başladığındanberi pek * Syens Osmanı büshütün satım al- nağa karar vermişti. Bir müşirzade kaldığı —— 5ü muhite nihayet bir prenses ola- İkinci bomba köprünün altına — bulmak ve ondan sonra büyük bir'. -.. pek: güç