Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
%k& indim ve yavaş yavaş VWX! Pısı önüne geldim. Gene ne verdim ve bahçe kapısı M İŞeri girdim. tutuşaı'ak ateşin etrafında B dönen adamlar, dilenciler- % partisindeki adamları ta* Evet, dansediyorlardı; fa- bir dans değil.. Bu sah- | ne h““a Amerikalı bazı kabilelerin dansml hatırlattı. lımy_0 t bu garip musiki nerede ça- Ü. rd“" Etrafrma bakındım.. Bir —-. %%de tibinde dört köşe bir hendek - oturmuştu. Sağ — bir adam îâ:n Manivela çeviriyor ve hen- Glğy h 9 garip sesler çıkıyordu. Bu %& de çok eski — olmalıydı. ho% bazan ses kesiliyor, garip Or sonra hiçbir. hava- %'üu iyen kulak tırmalayıcı İ ç I tekrar başlıyordu. “- İ başmı kaldırdığı zaman %dm,_ Savurmaktan kendimi ala- ’ | N:Ğ gene geldin mi? geldiğine Oldum aziz Kont. Eksikli- qş%mztmeğe başlamıştık. Sensiz tamam olmiyacaktı.. mdişe de ediyorduk, 'I'â. Ytühtiyari titredim. Bu adam topaldı. Benimle alay et- _ %"“âin ahenginden bile anlaşıl- :,,ı_; he ni görünce hepsi sevinecek- p % Maskaralıkların manası ne? '_İî ; %;Gî'ap ver, yoksa.. *Y% mı? ne 0? Şimdi de bar Wer ' vermeğe mi kalkıyorsun? Ai 6 Cevap yer. iş b'muna ksım iddia ed:yordu “AYordu. Aleyhimize — zabıtayı hîlı sanryordu. Halbuki '-'Ntdum kı.. & %ı &mm» şunu' Yoksa hepsini a- r F 4ıı,,,_n'*llmahAııaııııo:ızmağaımbaş, , Ğhîîet. Bana çabuk cevap ver. | Patlatacağım geliyor; ka- kğ?& Bu maskaralıklar |neye alâ- Bz N W . Anıîllıtııyım' musun? | & im, Benımle alay edil l M Müsaade edemezdim... * Sözlü söyleniyordu: bhr% galiba Klayitan üstünsün. : nokta onun muhayyi- —._ k'lv'vet:lı olmasıdır. kât' sustın'mıyacak mısın hâ- v—. .Ğ:t benı kont. Kızma, Belki anlaşabiliriz. Seni henüz 'îîı -Geldiğini - bilmiyorlar.. "“'am “merhaba,, de.. hepsi ka: ünde ve benim eğlensenin 3 “€ dair işaret vermemi bekli- &Pâ:yf. mis Manşerton, direk i | velhasıl hepsi orada ve âz çok sarhoş.. Onlara en î . Git onlarla merhabalaş. Fa” #ha, Sördüğünü söyleme.Hiç bir “Tüge SMiş görünme, Klayf seni gö: *îq ül'İîîlı'rı'ıeğe davranabilir; dik- KB ol t Münün artık ciddi konuştu Wc alaydan — vazgeçtiği anlaşılıyordu. Hiddetim hı' Ha*ertı beni hayrete düşürü- h&m:lratlı bulunmam lüzumu- tıyordu. Fakat samimi ol- “S.IŞ Mümkündü. Klayftan artık Olmasr, benim vasıtamla on- M ğaçahşmak istemesi ğı:&i Dıye homurdandım. De- &20 MART — 1935 %e&goz/u ooti Me gibi yeni bir — çılgınlık şahit olmaktaydım? Vi HABER — Akşam Fostası ——— ıg — Nakledeıı- F. <. “'Otelde gari p bır rğ'knce başlamıştı.,, let ettiğini anlat. Güldü: — İnan ki mühim bir şey değil. Bir evlenmeyi tesit ediyoruz. — Bir evlenme mi? — Evet. Direktörle mis Manşerton evleni- yor olmalrydı. Israr etmedim. Yavaş yavaş otelin kapısına yak- laştım. Evet hepsi oradaydılar. İs- kemlelerine çökmüş bir vaziyettey- diler, Direktör Rober, oğlu — Jak, Klayf, Frans, mis Manşerton uyur gibi duruyordular. Erkekler — frak giymişlerdi. İki kadın ise beyaz rob luydular. Fransrı görünce kalbim — yerinden kopacakmış gibi çarpmağa başladı. Evet, ben bu kızı seviyordum. O- nu görünce mesut oluyordum. Onsuz hayatın tatsız tuzsuz berbad bir şey olacağını şimdi"daha iyi 'anliyor- '"dümüi aSt ATIEER UlTeyina af | Bir müddet karanlıkta kalarak on- ya çıktım. — Kontl ı — Con! Beni ilk gören iki kadın olmuştu. Onların hayret nidaları — üzerine Klayf da dönüp baktı. Körkütük sarhoştu. Bu vaziyette onün tehlike daha evvel bu oyunların neye delâ- ları tetkik ettîn*_ı. Sonra birden orta- Kelimeleri Aağzında geveliyerek söylendi: — Kim bu adam? Ne istiyor? Yanlarma giderek: — Bonsuvar! dedim. — Maşallah burada iyi eğleniliyor! — Neden geri döndün Con? Frans ellerimi tutmuştu. Çok. en: dişeli görünüyordu: — Gelmemeniz lâzımdı. Hem şim di artık iş işten geçti.. Çok geç! — Geldim, çünkü seni seviyorum Frans.. — Susun. Bana böyle söylemeyin. Hıçkırıklarla ağlamağa — başladı. Mis Manşerton onu göğsüne çekerek teselliye çalıştı. Direktörle oğlu Jak bana salak sa- lak bakıyorlar ve gözlerine inana- maz görünüyorlardı. Jak kekeliyordu: — Deli. Bu da delil Başka türlü hareketini izah etmek kabil değıl *ı ahut.. yordu. Elini pantalonunun cebine sokmağa çalıştı. — Kim bu? Kont mu? İmkânı yok. Geri gelmiş ha? Haydut! Hay- dut! — Tabancanla — oynama Klayf. Komedi bitti artık. Haydi git yat. Yarın görüşürüz. Uykuya ihtiyacın var değil mi? Sızacak yer arıyorsun. nuz ama nafile,. Kalbim çarpmağa başladı. Ama belli etmedim: — Halbuki daha İstanbulday. ken yollarım pek emin olduğunu söylüyorlardı. — Evet, o zaman öyleydi. Sen bilmezsin kızım. Buranın bir “Sari Efe,, si vardır. Astığı astık, kesti- ği kestik, yedi başlr bir ejderden beter bir efe.. Duydum ki gene bu. ralarda idolaşmağa başlamış. Hani vallahi karışmam, Allah saklasın.. — Müdür bey, hep beni yolum- dan döndürmek için yapıyorsu. Gülüşüyorduk. O: — Hiç olmazsa bu akşamcık kal, diyordu, bizde misafir olur- sun, Seni hanımteyzene götüre. yim. Daha fazla israr etmek nezaket- sizlik olurdu. O geceyi maarif müdürünün e. vinlde geçirdim. İhtiyar, karı koca, etrafımda pervane gibi döndüler . Deli divane oldular.. Ertesi gün, daha güneş doğma- dan, boyaları dökük bir Çeçen a. rabasiyle Aydın'dan ayrıldım. Karı koca, arabamın bulundu ğu hana kadar geleres beni selâ. metlediler.. Kayboluncaya kadar arkamdan mendil salladılar, II Gidiyoruz. Az gitik, uz gittik. Dere tepe düz gittik. Hâlâ da gidiyoruz. Upuzun bir gün geçti, — Güneş kayuşalr yarım saat var. (Şimdi gök bulanıyor. Mor dağ-| lar kararıyor, yol esmerleşiyor. 'Toza bulanmış iki çevilk at, dur. madan arabayı koşturuyor. Etrafı- mızadki sarı, yeşil, lâciverd tarla. lar şimdi hep bir renk oldu. İhtiyar arabacı tuhaf bir adam.. Hep anlatıyor. . Sayısız harplere girmiş. Harp menkrıbeleri bir türlü bitip tükenmek bilmiyor. Tam on 13 _2— gi bir harbin hatırasını muş, Bir köy mezarlığı yanında bi- raz mola verdik, İhtiyar arabacı, ıslık öttürerek hayvanları rahatlandırdı. Sorira başlarından başlıklarınt çıkarıp mezarlık yanındaki çeşmenin yala. ğında suladı.. Tahta bir oluktan çagıhd:ya ça- ğıldıya akan musluğa avuçlarımı açıp ben de su içtim.. Biraz sonra tekrar yola düzül , Büyük bir yamacı yavaş yavâaş tırmanırken, karşıki dağdan kir- mızı yüzlü bir ay doğuyordu. Böceklerin vızıltısınıdan, atların boyunlarındaki zillerden, araba te. kerleklerinin şösede çıkardığı seg- ten başka çıt yoktu. Yamacın bir yerinde, ihtiyar a. rabacı coştu: Sarı Zeybek amaaaannn.. Şu dağlara yaslanır Yağmur yağar, Silâhları ıslanır amaaannın.. Birdenbire, maarif müdürünün “Sarı Efe,, sini hatırladım. Gayri ihtiyari içim ürperdi: — Ahmet ağa, dedim, sen duy- madın mr, Sarı Efe gene buralar. | daymış!?. Kamçısını şaklatıp, hayvanları haydadıktan sonra: — Duydum, diye cevap verdi, 'îngallıh rıtthmayu . — Doğru yat.. Titredim, Yükseldikçe Berinlik artıyordu. Fakat bu titreme so- ğuktan ziyade korkudandı. III Yol, büyük korkunç kayalıkla. rın ortasından, ay ışığının gireme- diği ağaçlıklı, çok karanlık bir v- çurumun kenarma kıvrıldı. taşıyor. *Kfe,,nin şarkısı.. Yazan: Hikâyeci nunda, bacağında, iki küreğinin ortasında, hemen vücudunun her hangi bir yerinde, girdiği herhan- daş kurduğu yerinde dağruldu, ağzındaki cığarayı attı, bir küfür savüurdu ve kamçısını şaklattı , İnişten, göz kârartıcı bir hızla iniyoruz. İhtiyar arabacı, atlarını dört nala kaldırırken, arabayı, u- cu bücağı görülmiyen uçuruma yuvarlamamak, yol kenarındaki »| kayalara çarptırmamak için gözle- rini açıp Ööne eğilerek — bütün maharetini kullanıyordu. : Ağlayarak gözlerimi yumdum,. Ahmet ağa: — Korkma, diyordu, az ileride karakol vardır, Amma, biç yetişe. bilsek !, Arkamızda nal sesleri gittikçe yaklaşıyor, arabarın yanıngdan, ü- zerinden kurşunlar vızıldiyordu. Ensiz bir dönemeçte tekerlek. ler kaydı. Müthiş bir hızla uçu- daki büyük bir çam ağacmma çarp- tık, , İssız, karanlık dağ başmımda mü. sâdeme bir top gibi gürledi. Araba ikiye bölündü, Koşumları kopan iki at, boğuk boğuk haykırarak u- çuruma yuvarlandılar, Yolun ke. narındaki çalılığa yüz üstü kapan- dığımı hatırlıyorum, Sonra bayıl- dım, IV Astığı astık, kestiği kestik, Ay- dın ovalarının korkunç Sarı Efesi öyle şarılı bir efe ki.. Onu, Aydın yolunda geçen korkunç gecenin sabahına doğru tanıdım.. Gözlerimi açtığım zaman (kendimi, çam ağaçlarının çerçeve. lediği geniş bir meyldanda, dik, u- zün boöylu bir efenin kucağında bulmuştum. Gökte, gümüş bir tepsi gibi, git. tikçe aklaşan bir ay vardı. Meyda- run tam ortasında büyük bir ateş yanryor, etrafında bir sürü iri ya. rr efe şarkı söyleyerek el çırpryor- du, li olmaktan çıktığını gayet iyi bili-| Klayf sözlerime evvelâ şaştr. Son- | altı yerinden yaralı imiş.. Kimi şa-| Birdenbire patlayan bir silâh| Birâz dikkatli bakınca, kızıl şal. yordum. Sarhoşluğunda hantallaşır, | ra güldü. rapnel, kimi süngü, kimi kurşun | sesiyle titredim. Havada ıslık öt-| varını uçurarak parmaklarındaki yerinden kımıldayamaz hale gelirdi. (Devamı var) | yarası.. Yüzünde, kolunda, boy-'türerek bir kurşun vızıldadı. At. (Lülfen sayfayı çeviriniz) 80 ” KAHRAMAN HAYDUD KAFRRAMAN HAYDUD T lar ürktüler. İhtiyar arabacı, bağ- mYapacağm Fakat sen bana Ve birine atladı ve bekledi. Sâaatler geçti. Müsamere bit. miş, davetliler gitmiş, ışıklar sön müştü. Zavallı kız ellerini helecanla çarpan kalbi üzerine bastırarak maırıldandı : — — Şimdi gelirler. . Bir kaç dakika sorra sarayın kapısından — biribirine sarılmış iki gölge çıktığını gördü. Rıh- *tıma doğru yaklaştıkları zaman bu gölgeleri tanıdı. Emperya ve Bamdrigo.. Feryat etmek üzere a. çılan ağzını güçlükle kapadı. Gözlerine inanamıyorldu. Sandrigo, Emperya ile bera. berdi. N Demek evvelanası, sonra da kızı ile, diye düşündü.. Juananın bütün kıskançlık hisleri birden alevlendi, bu sa- niyede Sandrigonun ölmesine, öldürülmesine razı olurdu. Emperya âşıkmımn — kolunda gondoluna binmiş, sahilden u- zaklaşmıştı. Hemen arkalarından takibe başladı. İskala Brinonun maksadını şimdi keşfediyordu. Bağırmak, ve Sandrigoya tehlikeyi bildir. mek istedi, Fakat kıskançlık his- leri huna mâni oldu. Yalnız takibe devam etti, | Fakatİskala Brinonun, elin- de hançer göndölun — köşküne doğru yaklaştığını görünce son sür'atle sandalını ileriye sürdü.. Fakat çok geç kalmıştı. * — Facia bir kaç saniye içinde ol. muştu. Emperyanın nehre atıldı- gını, göndolun devrildiğini, İs. kala Brinonun Yyüzerek sahile çıktığını gördü. Juana devrilen göndoölün sular üzerinde çalka- nan hafif kaburgası önüne gel. di, seslendi: - — Sandrigo, Sanldrigo!. Genç kadının bu sesine hiç bir cevap verilmedi. Sandalımın ke- Gözlerini —önündeki — kanal sularına dikerek daldı, kaldı.. — Öldü, Sandrigo öldü.. Aş. kım, hayatım öldü. Diye inledi. Juana bu anda sevdiği adamın ne alçak bir in- san olduğunu unutmuştu. Gözle. riyle sevgilisinin cesedini arryor- du. Birtden, önünde sularm Ü. zerinde yüzen beyaz bir şey, bir kadın cesedi gördü. Eğildi, bütün kuvvetini topla- yarak bu cesedi yakaladı. Sanda.: n içine çekti. Büyük bir nef- ret ve tırnakları ile gırtlağını parçalamak arzusu içinde, bu ka. dma, Emperyaya bakarak Kaldı. Sandal ile, devrilen gondol yanyana, kanalın üstünde çal- karıryordu. <ÜİE ei üü TÜ 5 Hkgk a GK Tünagdr ha l Ğ a Pa Ki — Demek onu görmeği çok arzu ediyorsun?. — Tabif, bu benim hakkım- idır.. — Doğru, fakat bu saatte ge- cenin bu zamanında görebilmek için uykusundan uyandırmak lâ. zım gelir . — Nişanlısınm bu arzusunu Biyanka hiç şüphesiz affeder.. Daha sonra Biyankanın kendi namına verilmiş olan bu müsa- merede bulunmaması sebepleri- ni de öğrenmek istiyorum. Emperya, Sandrigoyu ilikleri- ne kadar dehşetle titreten bir ilgın kahkaha daha salrverdi: — Sebepler mi? Onu ben de söyleyebilirim, azizim! Biyanka seni sevmiyor. Senden nefret e- diyor.. Yanında bütün kalbi ile sana perestiş eden ben var- ken onu, sevmiyen bir kadını niçin düşünüyorsun? Bir kere bana bak.. Görmüyor musun ne kadar rıstırap çekiyorum. Yoksa, beni kıskançlık yüzünden bir delilik yapmağa mı mecbür e. deceksin?. Emperya hem söylüyor, hem çıplak kolları ile hayduda sarıl- mağa çalışıyordu. Sandrigo, bu çıplak — kolları, kaba elleriyle itti. Artık fahi- şeyi unutmuş, Biyatkayı — dü- şünmeğe başlamıştı. — Onu mütlaka görmeliyim. Diye bağırdı. Emperyanın boğazı hararetten yanıyor göz. leri ateş saçıyordu. Evvelkin- den daha acı, bir kahkaha salı- verdi: — Mutlaka görmeli misin? Pekâlâ o halde sen de öteki gibi arkasından -koş. Sandrigo sapsarı kesildi . Emperyanın ellerinden yaka- lağı; — Ne demek istiyorsun?. — Biyanka Venedikte değil- dir. Saraydan kaçtı.. Anladın mı şinsdi? Bu saatte ise Bambu onu yakalamış olmalıdır. Ooofl. Ellerimi fazla sıkryorsun, canı- mı acıtıyorsun . Haydut vahşi bir ses fırlattı. Fahişeye hücum ederek devir- di. Gırtlağından yakaladı. Em- perya, dudaklarında hâlâ sihirli tebesümü olduğu halde: — Oh, öldür, beni öllür, diye inliyordu!.. — Sefil kadın! Söyle, ıoyle.. Biyanka nerede? . İ — Bilmiyorum, yemin ede. rim ki bilmiyorum!. — Ya Bambo?, — Mester yolu üzerine gitti.. — Mester yolu mu? Şimdi anladım.. Sıçrayarak yerinden kalktı ... Emperyayı bırakarak köşkten aü l di —a z