20 Mart 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

20 Mart 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

t <e la' KA LEERERE SAA Ka ee CYi Pa Haber'in tarihnhi Romanmı: 91 20 MART — 1939 J4 Yazan: İkimim Abdürrahman belindeki büyük ve pırıl pırıil yanan hançeri çıkardı ve... Abdurrahman, Kastarisin evi önün. de atından indi ve kapıyı çaldı. Aça- na bir yumruk indirerek merdiven- leri dörder dörder atladı, yukarı çıktı. Honüz odasında öğle yemeğini yi- yen ailenin yanına girdiği zaman yeniden işe başlıyan bir adam gibi bir az mütereddit ve korkaktı. Onu bir hareket tekrar eski celâdetine eski haline itiverdi. Kastaris, Ab- durrahmant baştan aşağıya kadar süzerek : — Dilenmek için harimime girme- ğe cesareti kimden aldın ? Diye haykırdı. Abdurrahman birdenbire değişi- vremişti, — Ahmak, diye haykırdı. Bu ce- Bareti bende görmüyor musun ? — Sen kimsin ? , — Sana ne ? — Ne istiyorsun ? — Servetinden mühim bir kısmını taksim, — Ne hakla ? Ahdurrahman belindeki büyük ve prril prril yanan hançeri çıkardı ve kapr önünde siper alarak tekrar haykırdı. — Bugüne kadar alnmmmn terinin hakkı ilö isterdim. Ama, şimdi bu istiyor. Kızlar İnce çığlıklarla yerlerlnde donup kaldılar, Büyük oğlan biraz cesurdu galiba. Bir iskemleyo ya- pışıp Abdurrahmanm kafasıma sa- vurdu, Bu o kadar ani ve zamanm- da olmuştuki Abdurrahman kendini müdafaa edemedi ve iskemle kafa- sında parçalandı. Alnmdan ince bir kan sızdı., Abdurrahmanm gözlerini kan bü- rümüştü, Üzorindeki sersemlik biraz geçmiz- ti. Genç ve dev cüsseli gencin Üzeri- ne doğru yürüdü ve kafasma bir | yumruk vurdu, Koca delikanlı beynine bir bıçak yemiş gibi bir saniyede yere serildi ve kıvrılarak can verdi, Bu manzarayı dilleri tutulmuş seyreden Kastaris ve ailesi dehşetle yerlerinden fırladılar, Abdurrahman haykırdı. — Bir feryadı bir ölüm sustürür. Kastaris servetini taksim edeceğiz. -— Pold ! — Öyle değil, hemen ! — Peki ! — Eğer bir ş$lkâyetin olursa kel- lemi bu ailenin kaninı döktükten sonra veririm, #Bana Kara Abdur- rahman derler. Kastaris bir çığlık kopararak ge. vi geri çekildi. Bu isim ona meçhul değildi, Kız- lar ve kadmlar ürkerek haykırış- tılar. — yVOKara Abdurrahman, Abdurrahman ! — Cevap ver, mühletim yok, — Peki ! — Haydi ! Ve bir kaç dakika sonra Abdüur- rahmannım önüne bir külçe altın ve müuhtelif akçe serildi. Kastaris oflu- nün cesedine kapanarak yalvarıyor- du. — Abdurrahman, sana kul ve kö- leyim, Diğerlerine kıyma, İşte iste- diğin, Abdurrahman sakinleşmisti. Kan dökmüştü, ama, kendindeu de sızmıştı. Yarım saaft sonra bir çuvalla ov- den çıkan Abdurrahman birdenbire eve dönmenin fena bir netice tevlit edeceğini hesap etmişti. Çünkü ha- ber verilirse ve takip olunursa Ce- mile hasta yatağında fazyik oluna- cak, ihtiyar kainpederi belki söyle- tilmek iİçin işkence görecekti. Abdurrahman bir müddet uzak- laşmayı düşünmekte isabet etmişti, Nitekim şehirden dağlara doğru atmı sürdüğü zaman Kastaris ken- dine gelmiş ve bu vaziyeti. derhal şehrin hakimine söylemeğe gitmişti, Haber etrafta bir fırtına gihi ya- yıldı. Kulaktan kulağa, ağızdan ağı- za bu hadise büyütüldü, efsaneleş- tirildi, destanlaştı, Kara Abdurrah- man sözü bir veba gibi korkunç te- sir brrakmıştı. Her tarafa asker çıktı, her tarafa milis küvvetler da- ğıldı. Aradılar, taradılar. Bu böyle günlerce sürdü, Cemile ve babası, şehrin bu dedikodusun- dan en çök ürken oldular. Abdurrah manın mühim bir hadise yaptığında şüphe yoktu, yoksa birdenbire ismi bu kadar dağılamazdı. Kahvelerde, sokaklarda, evlerde, konaklarda, saraylarda hep Abdur- rahman koönüşülüyor. Abdurrahman dağda yalnız değil- di. Onun dağa çekildiğini haber a- lan bir kaç Türkmen -şaki, derhal etrafıma toplanıp ona reis dediler. Kara Abdurrahmanm haşmetini on- larda duymüşlardi. Bu müddet içinde bir kaç köy bas- Kara Kastaris, fazla tılar. 20 - 25 insan öldürdüler. Da- varlar aldılar, eşya talan ettiler. Hemen hiç bir şeyden korkmadık- lart görülüyordu. Kuvvet onları yıl- dirmiyordu, Önlerine gelen hallle- ri, manileri bir hamlede yıkıveriyor- ' lardı. Şebin henüz Kastaris soyğunun- dan bir hafta geçmeden yeni bir kâ- busa düştü, i Bir cuma gecesi idi. Hava soğuk- tu ve kar yağrıyordu. Sokaklarda in sin yoktu. Herkes evlerine kapan- mışlar, dükkânlar, carşt erkenden örtülmüş, şehir derin bir sessizliğe boğulmuştu. Uzaktan gecenin bu soğuk sessizliğini yırtan nal gakır- tıları duyuldu. Kimsenin hiçbir şeyle meşgul ©- lacağı yoktu, Zaten bir müddetten- beridir kulaklardan çıkmıyan, ağız- lardan eksik olmıyan Kara Abdur- rahman, bir hortlak gib şehri ürküt- müş, kabuğuna gömülmüş bir sü- imüklü böcek haline getirmişti. Bir adam atından atladı ve hay- kırdı : — Islık sesi duyuncaya kadar bu- radasmız. Sesi işitince kapıları ki- tip İçeriye giriniz. Etraitan korkunuz olmasın, Her kes bizim gölgemizden ürker. Bu Kara Abdurrahmandı, Kapıyı omuzladı ve onun küvvetli bazüuları böyle kapılar için en isabetli ve de nenmiş bir maymuncuk gibiydi. Kapıyı açtı ve merdivenleri çıktı. Alışık olduğu odaya girdi. Bir sedir üzerinde Kastaris uyukluyordu ve odada başka hiç kimsecikler yoktu, |Şömine gibi bir duvar oyuğunda bir jyığın yanan odun odayı hamam gi- bi sıcak yapmış, belli ki Kastaris bu Esîcaktan gevseyip gekerlemeye dal- mişti. — Kastaris ! Bu haykırış bir böğürme gibi ih- tiyarı yerinden fırlattı. Bir an için- de Abdurrahmanı gören Kastaris ye 'tinde donup kalmış, çeneleri tutul- | muş, gözleri söner gibi kapanmış, tüyleri dikilmişti. — Eastaris, ben sana kimseye | haber verme demedim mi ? Herifin laf söylemeğe kudret ve takatı kalmamıştı ki cevap versin, — Söyle, diyorum sana kahbe he- rif, Beni haber verme dememiş mi idim sana ? Hangi kuvvetle kendi- ni müdafaa edecektin ? Kastaris hezeyan sayıklıyordu. — Yavrularıma merhamet et ! — Sen bana merhamet ettin mi lâin. Benim de yavrularım yok mu Benim de karrm, babam, hastam, hayatım, ailem yok mu ? ı (Devamı var) balinde idi, Çapraz eğlenca : CN2 3067 506 N B90 | 7 009400 UMAZ Soldan sağa: 1 — İktidarı olmak, 2 — Beygir- le çekilen nakil vasıtası - mahsul, 3 — Emniyet bulma - su, 4 — Za- man - en sert madenlerden biri, 5 — Bayat olmıyan * işçi, 6 — Atina- nın frenkçe adı - Fena, 7 — Trenin üzerinde yürüdüğü - bir nevi Bulgar parasr, 8 — Hareket etme - geniş, 9 — Beyaz - bir nota, 10 — İnsan gücünü üezrine alan - bir kadın adı, Yukardan asağı: 1 — Askerin silâhıma taktığı bi- açk,2 — Bir nevi temizleme nesnesi * vazifesinden çıkarma, 3 — Ârımın yaptığı - kayıp, d — Tapınma - donuk renk, 5 — Bir nevi deve (es- ki yazılara göre) - eleyici nesne, Ğ —— Birine bir şeyi tekrar almak üze. te vermek, 7 — Babasız kalan - Mr- sırlıların güneş mabudu, 8 — İlâve * ticarette biribirini çekememek, 9 — Futbolde takım * şart edatı, 10 — Çok kendi halinde olanlara söy- lenen bir çift kelime, 234 5 6 7 K İDİP(A| »| )o ON GU PW 4 ır -|A »| AŞ mlo|- |D|>|e D İA | PİeERHİ- | »(o $ Jln(ğ" $ R d — Tafsilâta hacet yok, Yalnız Sir zamandanberi zuhur eden fena- lkların sebeb ve menşeini mülâ - haza etmenizi tavsiye ederim, Bizde böyle bir meclis olsaydı, İ- darenin malüm olan vakte kadar (Abdülâzizin hal'i hâdisesini kas - tediyor) vaki olan tühribatma mey. dan bırakmazdı. Zira “bu gidiş he. yetimizi mahvediyor,, diyerek hak dava ederlerdi. Meselâ bir mutasarrıf bir mem- leket halkıma zulmetse ahali valiye vali dinlemezse Babhrâliye şikâyet e. derler. Babıâli de dinlemezse haki, payi şahaneye arzederler. Lâkin Babığli işi yanlış anlatır ve padişa- hı iğfale muktedir olursa ahali ha- lini kime arzetsin? Bizde bir sadrazamla bir çiftçi - nin şeran hiçbir farkı yoktur. Lâ, kin bilfarz bir sadrazam bizzat bir adama gadretse, hükümeti mutlaka usulü devam ettiği sırada, o adam sadrazamla muhakeme olup da isti, fayır hak edebilir mi? Memurların daha küçükleri bile böyledir. — O meclis olursa her türlü hu- kukundan emin olacak mı? Bu meclisin ona ne tesiri o » lur? — Pek çok tesiri vardır. Çünkü ahali tarafından intihab olunarak süreti resmiyede içtima edecekle - rinden her şeyin hakikatini hükü . mete veyabhut nihayet derecede ha, kipayi gahaneye arzederek muha- kemesini taleb ve dava ettiklerinde muhakemeleri icra olunup sairleri- ne ibret olur. Şu hale nazaran böyle bir meclisin lüzümu adetâ va- cibdir. — Bu meclise bizimle hristiyan. ların ihtiyact müsavi midir? dedir. Zira hristiyanlar her - türlü ma ediyorlar. Hattâ icab ederse patrikhaneleri ve düveli eenebiye süferasının (maalesef) sahaböt ve himaylerine dahi mazhar oluyor - lar. Zannederim ki şimdiye kadar su- reti mahsusada bir müslümanın mağduriyetinden bahisle Babiâliye bir takrir gelmemiştir. Lâkin ya. lan gerçek hristiyanların mazlumi, yeti hakkındaki şayialar Avrupayı bile inandırıp o babda Babiâliye tebligatı resmiye icra olunduğunu ve sahabetin derecatını herkes bi- lir. Şu hale nazaran böyle bir mecli- se bizim ihtiyacımız daha ziyade - dir. Hristiyanlarca bu meclis olma. Ba da maksatları hâsıl olur ve olu. yor. : — Birtakım adamlar niçin bu - nun aleyhinde lisan kullanıyorlar? — Onlar birkaç fırkaya münkta - semdir ve birkaç maksada hizmet ediyorlar, L HABER'N HİSİİVEMA SK ” ROMANIRRS: İ T5 ee zi Ti ee G S A L Do a Leki Vi — Saçma sapan sözler söylemeyiniz Al- lah aşkma. — Belki bunlar delice sözler Melike... Fakat ben bütün bu söylediklerimi yapar, battâ daha ilerisine de giderim, Melike bana cesaret vermek istiyormuş gibi elini elimin üzerine koyarak: ARARARICOCUĞUZ — 1T04Ad — — Öyle bir şey söyledim mi? — Benden hoşlanmadığınız besbelli,. Har yalinizde benden daha başka türlü bir er* kek yaşıyor. Kimbilir, belki yüksek taba- kadan birisile evlenmek istiyorsunuz. — Bu düşünceler hatırıma bile gelmez. Ben evlenmek istemiyorum. : İMZ ' — Bizim ihtiyacrmız daha ziya. | — Sakin olunuz, Bülent! diye yalvardı.. Melike belki de şimdiye kadar — ümitsiz bir aşkın bir erkeği nasıl devirip yere yı- kacağını tahayyül etmemişti. Onun için bu manzaradan korktü. O da bir parça sa- rarmıştı. Dudaklarında, zorla açılmağa ça- lışan bir tebessüm göncelendi. — Haydi, dediğin olsun, seni dinliyorum koca bebek, Sözü nereye getirmek istiyor- sun bakayım? Düşüncelerimi, ağzıma geldiği gibi söy- lemeğe başladım: — Melike, seni seviyorum. Çılgıncasına, deli gibi seviyorum. Seninle beraber gezen her erkeği, öz kardeşim bile olsa, dişlerimle parçalar, tırnaklarımla didiklerim. Sen be- nim olacaksın Melike,, Bu uğurda rezalete, namussuzlufa, cinayeta bile — katlanırım. Benimle eylenmenizi, karım olmanızı isti- yorum, Emin olunuz, yeryüzünde — sizden daha çök sevilen hiçbir kadın olmıyacaktır. Ben hayatımım son gününe kadar sizinle yanyana yürümek, yapacağınız her işte ar- kadaş olmak isterim. Melike beni daha iyi dinlemek, yahut da hislerini gizlemek için dirseklerini masaya dayamış, yüzünü iki elleri arasında sakla— mMmıştı. Ben susunca başımı kaldırmadı. Fakat inip kalkan göğsü, — heyecanlandığını gös- teriyordu. Ben de heyecanlanmıştım. Kekeliye ke- keliye: — Üzülmeyiniz sevgilim, dedim., Istırab çekmenizi istemem. Fakat ne yapayım si- zi seviyorum, Rica ederim, cevab veriniz, fakat bu cevap beni ümitsizliğe düşürme:- sin, ' Derin bir heyecan ifadesi okunan yüzünü bana çevirdi; ve yalvaran bir sesle, inliye- — Evlenmek istemediğimi daha evvelden söylemistim! dedi. — Fakat niçin? Diye israr ettim. — Sebeblerini biraz evver söylemiştim. — Fakat sözlerinizde —mantıktan eser yoktu Melike..... Bunlar rastgele uydurul- muş sebebler, Siz bir türlü doğrusunu söy- lemiyorsunuz. İzin veriniz de ben söyliye- yim: Beni sevmiyorsunuz, — gönlünüz bir başkasında. — Hayır.. yemin ederim ki kimseyi sev- miyorum. Bu sözleri, bir hakarete ceyap vertiyor- muş gibi içten gelen coşkun bir hamle ile söylemişti. — EKimseyi sevmiyorsunuz demek.. Bu değru mu Melike? — Birisini sevsem açıkça — söylerim; ne diye saklıyayım? Tamamile serbestim, kimseye hezap vermeğe de mecbur değilim. — Demek kimseyi sevmiyorsunuz. Böyle iken evlerime teklifimi kabul etmiyorsunuz. — Bu tamamile başka bir iş. İçimi çok acı bir şüphe doldurdu: — Çekinmeyiniz. Melike, doğruyu söy- leyiniz. Benimle evlenmek istemiyorsunuz. Su halde beni beğenmiyorsunuz.. — Benden başka birisile de evlenmek is- temez misiniz? KÇH ğ Bti Güdü d söylemedim mi? — Ah bir inanabilsem! — Yalan söylemek âdetim değildir. — Demek benden başka birisile de evlen: mezsiniz. — Bu sözü tekrar etmek hoşunuza gidi- Yyorsa bir defa daha söyliyeyim; Kimse ile evlenmiyeceğim, Sözlerimin yalan olması da imkânsızdır. Yüreğim ağır bir yükten kurtu!müş gibiy di. Ciğerlerim yepyeni ve tertemiz bir hava teneflüs ediyor. Sevinç kırp.klerımın kena- rınr nemlendirdi.... “Demek Melike kımseyı sevmiyor, diye düşündüm. Öyle ise meydan bana kalıyor. Samimi sözlerim ne kadar çılgın bir mu: habbetle kendisini sevd'ğimi ona anlatabi- lir elbet.. Bu kadar yürekten bir sevgi kar* şısında ise onun hissiz kalması mümkün değildir., (Devamı var) LÜĞÜM APANLAR w Yazan: Asaf Beli| Bir kısmı bu meclisin 9 d, | olmasını şerijata muhalif £ lar. Bunlar tabil âlim S'BM ı cahillerdir. Yoksa şiadeti Tüzü” | ve adetâ bir heyeti müddeiyt || , Bir takımı da — böylü | heyet olmadığımndan ehliyet * "4 mayıp her şey iltimas İla OW ğinden meselâ tariki nmiye dense beşikte müderris ve * viyet filân diyerek nasıbr âliyeye varmış ve US7 tibdaddan telezzüze alışmış * dır ki bunların itirazı da © meclis olursa ellerindeki Dit yet ve nüfuz ve istiklâl korkusile muterizdir. Yani “böyle bir meclis fef rımızı görüp hükümete ve F ha haber verirler, sonra ME Y yetlerimizden infisal ederiz. * ğ çocuklarımızı rütbe ve mMmö” 4 mesrur ve müstefid edem agraz ve menafii şahsiyt! met ediyorlar. Halbuki mm menfaati şahsiyesi U6 babr ehliyet köşe b ç yüp de bilâhare koca bir, © | Osmaniyenin mahvü müf masına hiçbir civdanı hınf kaniyet kail olamaz. Bü gî“*_.p terizlerin kavli nazarı goriât saniyette daima merdud M zımgolir. — Bu sözünüzden mecw cihi manstba dahi karışa ı“ j şılıyor. Bu ise hukuku imafi” ( hi münafi olduğundan caiz ğ — Bu meclisin vazifesi tir. Yani manasib ve ğ İrin hukukuna asla karışmaf | yalmız memurların ef'aline —— — — Bu meclis o!uru dahi memuriyetlere j olarak onlardan da ıııke'l' İ Halbuki bunun neticesi fenf diyenler var. M : — Hristiyanlarn mem 4 geçmesini bu meclisin ul “ ; -' ğ atfetmek devletimizin US resine ve ahvali zamana kuktan neşet eder. Söy sual ederiz ki umuru memur devairden hri!tiî“'"' (mıyan dairemiz var ıımlıf’ devletin mevkii ve usulü cahınmca tabildir. Maamafih bu madde Hİf 've bir gayrimüslim ile bir mufasarrıf olup da t2 ve imarmmı onunla m Tosi oluvor. Bu da © ; teğildir. Devletin bileceği * “a meclisin vazifesi *Yimiz gibi mahduddur. Bunum'la beraber luzu!;âm ; ç “Srtnaüğü halde ravetl y_uv' “inda hulunmeak garthle ıi# ç, 'tm askar İrtihdam — OİM” aat sanalmden Hissedar t:ıîı;:;;î M | meerndur, Netekim J 'ati Osmaniva sııkef'"“ M Den hestivandan VE tî,:ıi ton nek aat dafa KÜTT M va #omaafler kunünn&ğ' ; viren adam © nizam ÜZEN? 18 'a mecbur olur. Kars Uüay h“met etse ona Netekim bugünkü i tâma kurşun atıyor. eğen .. Au sant zamanmda '“hurıud'“'f: sr vakasında biribirin? d,ıııfe'l* 'anlar müslümandı. P mene Mrsrr ve Ozmanli ketmiyor muyuz? (Devamt var),

Bu sayıdan diğer sayfalar: