Haber'in tarihi Romanı: 81 Kara Abdürrahman belki yarım saat Cemilenin huzurunda dil döktü. - Aşk insanı bülbül eder sultanım / — Kira, dedi. Seni ilk defa gö. rüyorum, Fakat muvaffak olacağa benziyorsun. Halk arkana takıdıver- di. Muvaffak olduğun takdirde sa- na kerimemi tezviç edip seni veli &hd edeceğim, Haydi gimdi git, sen de arkadaşlarınla ye, iş ve eğlen Arzu edersen sana vereceğim kızı. mn söz gölürmez güzellerden biri olduğunu da gör. Hikim el vurdu ve yanma gelip kulağma ağzmı veren bir ihtiyara bir şeyler söyledi. Elbet bu ihüyar kurdunda bir maksadı vardı. Ya veliaht etmek veya böyle bir tehlikeli muvaffakı- yetten sonra yok etmek. Onu hâ. diseler gösterecekti. Ama, bakalım bü hâdiseler buraya kadar varabi, lecek miydi? Kara Abdürrehmenı önce hareme geçirdiler, Yüzünde beyaz bir tülle kendini kars'lıyan ve bir bakışta insanı can ve gönülden kendine bend eden bir güzel gösterdiler, — Bu, dediler, hâkimin kerime- si Cemile. Kara Abdürrahman yerlere ka- dar eğilerek: — Hayatımda kaş güzel gördüm. se sultanım bütün bunlar senin ya! niz gözlerine feda olsunlar . Muhterem (O babanızm İltifatına mazhar olduğum zaman, muvaffa . kiyetim halinde sen gibi. Kiymeti hir uzvun bens hibe olunacağı teb, şir Olundu, Sana kavuşabilmek için ömrümü korkusuz fedaya hazırım. Fakat Kara Abdürrahman, belki de bütün bunları yüreğinden söylü- yordu. İkidehirde: — Efendim, catı, gibi Müfst tabirleriyle Abdürrah - man! büsbütün paro pars eden kız, hakikaten koca Karanm yüreğine bir aşik kıvılemı üşürmüştü. Kara Abdürrahman belki yarım saat Cemilenin huzurunda dil dök- dü. — Aşk insanı bülbül eder derler sultanım, Beni sffeyle, Bu misilsiz ve ölçüsüz hüsnüanm karşısmda bir bUIbU! olsa şakrmaktan çatlardı. Cemile, öyle her sultan gibi, her hâkim kızı gibi tazyik altında de. ğil, bilâkis çok serbest büyütülmüş. tü, Cemlle de Abdürrahmana karşı temayll mü duymuştu, neydi. Bir - denbire büyük bir serbestlik duy - muş, sanki birkaç yıldanberldir ta- nıdığı ve sevdiği bir adam muvace. hesindeymiş gibi senli benli konuş. mak çesaretini bulmuştu, — Adm ne senin? diye sormüş - tu. — Kara. | — Ne garib şey. Halbuki sen bembeyazam. Yüreğin de bana bir gelin duvağı gibi ak görünüyor. Al #armıyor muyum Kara? — Asla sultanım, Güzel başıma sarılabilecok kadar temiz ve bayaz, her türlü lekeden uzak &ir gelin | âuvağı gibi kalbim var, Allah inan. dresm seni! — Kars! — Emret sultanım, — Bü gece babamla yömek ye. mek İstersen çok sevinç duyarım. —Kapınzm önünde tabesabah seni düşünmekle mes'ut olacak kö . tene bu ne iltifat? Ve bu biraz da hadler aşilmiş a- şıkdaşlık, biribirine çok veldii ve tatlı bakışlarla nihayete erdi. Ab dürrahman arkadaşlarmm yanma, Cemile de babasmın huzuruna gitti. ler. Kara Abdürrahman vurulmuştu, muhakkak ki dgıktı, hem ömründe bu kadar taltı bağlandığı hiçbir ka. dım yoktu. Yürürken karşısında Ce, rakıp yülni: bü kızdan Yahsedecek- ti, Ama, aklıma götirmemişti ki bu kadın, onun karşıma çıkan bir fe. Miketti, bir faclaydı. Bütün hayatı | nm #ırrmı bambaşka bir semte akr. tan bu kadm Abdilrrahmanm ikb Hini iâbara döndürdü. O göce kâkim, Kara Abdilrrah. man, Cemile ve memleketin ihtiyar ricalinden birkaç kişi sofrada bera- berce yeyip içtiler, Karanm haya. tı etrafmda svaller soruldu. Ken . disini baabsmdan bir elle satmal - miş, büyütmüş, anasmı küçükken kaybetmiş, Fakir bir sile olduğu f- çin kendi evinde doğmuş, ama, bir başka evde büyümüş. Sonru onlar| da, hamileri de ölmüşler. Tek başı: na kalmış, dağ tepe gezmiş, çoban. lik etmiş, kervanlarda bulunmuş ve nihayet işte yine vatanı Beyşe . hire dönmüş, HABER — Akşam Postan hayatını ballandıra ballandıra anla- tırken, aradasırsda Cemilenin gör lerini sildiğini görüyor ve büsbütün heyecana düşerek ne maceralar ge- girmiş olduğunu söylüyor, en hazin taarflarmı anlatarak geceyi tek ba sma dolduruyordu. Yemek bitti, Hâ kim çekildi. Rical dağıldılar, O ge, cs Abdürrahman klkim #arayında misafir kaldı. Ve gece yatağında bir şiş kebabı | Yazan: Ikimim — Abdürrahman! Abdürrahman güya uyur gibi ya. parak, bafif bir inleme ile döndü. Ses tekrar duyuldu: — Kara, Kars, Bak kim geldi, kalk! Ve Abdiirrshman yerinden fırla- âr, Işığa baktı, Aldanmamıştı, bu Cemileydi, Ayaklarmda bir çorab ve ona sarılmış zarif bir yemeni, omuzla - gibi çevrile çevrile uyumağa çalıştı | rında ince bir galdan başka vücü. #x halde daha fazla uyanan Kars! Abdürrahman, kapısmın kürenlan Ağını duyduğu zaman beyecanm - dan beyrlacaktı. — Acaba, demişti, Cemile mi? Yavaşça doğruldu, Başını yorga- nmdan çıkardı, Dinledi. Şüphe yok ki kapı tokmağı çer- riliyordu ve netekim işte agıldı. Ve içeriye beyaz bir gölge, par- maklarınm ucuna bastığı sezilir bir ihtimam ve itinayla girdi, Abdürrahman nefes almaktan korkuyordu. Sanki kalbi yerinden fırlıyacaktı. Göğsünde bu kadar he- yecanla çarpan bir kalb olduğunu belki Abdürralman ik defa hisse. âlyor, bis değil gözleriyle görüp el. leriyle tatyordu. < Onu bayıltan nefis bir koku ya- yıldı ve tatlı bir ss duydu: Çapraz 4 eğlence : Lİ v 4—Dünya.Çok kırmızı; 5—Bey-| Soldan sağa: 1 — Kemal adının öztürkçede aldığı talâffuz tarzı. Birdenbire; 2-Hürriyetini kaybeden-İskam- bilde birli, 3—Bir nota.yollar. 4—Doğurtan-Bir şeyin her han- gi bir cephesi; 5-—Arpa suyundan yapılmış bir içki-Bir sual kelime siö—Vilâyetten küçük (Osmanlı mülki teşkilâtına göre bir tabir) Kara Abdirrahman. bu uydurma TFena-Çoğun aksi; — Bir ne vi cığara adı, 9—Halk; Li ŞASERİN MisiveMask ROMANA bi dunu örten ancak beyaz bir entari vardır, Abdürrshmen titriyordu. Haya - tmda bunca maceralar geçirmiş, dağlar, tepeler aşmış, İnsanlerin boğuşmuş, yüzleree kan dökmüş Kara Abğürrühman, böyle bir bas. ma parçası içinde silâhsız incecik insandan Ürkmüş gibi titriyor ve lâf söyliyemiyordu. Yüzüne kan hücum ettiğini sezen Cemile güldü: — Ne o, dedi, Bu kadar heyecan- lanacağmı bilseydim rahatsız et - mezdim. Abdürrahman kekeledi: — Aman sultanım, benim heyeca. nım seni Ürkütmemeli, belki sevin. dirmelidir. Ben hayatımda hiçbir hâdise karşısında bugünkü heyeca. nı duymadım, (Devamı var) Yukardan âğağı! Kanadlı en güzel haşere,| Sir gir-şeyler; 6—kalın pamuktan pal to gibi bir nesne-Bir nida, 7—yüz sene-Bir muharririmizin baş is- mi; & —Sabah ışığı.Kapının çalın- dığını bildiren âlet; 9—Yanyana bulunan iki isim beynindeki alâ- diğerine muzafı ileyh derler.) l ka (bu isimlerden birine muzaf,| i kefalet altına alacak!, İederdi. Yazan: Asaf Belge Band efendi Nasrada dokuz ây kaldıktan sonra valinin: ricasına rağmen istifa güerek Şama dönmüş tekrar, #akat bu sefer serbest ola . rak avukatlığa başlamıştır. Bir müddet sonra Naşid paşanın #rarjarına rağmen Şam polis mü - dürlüğünü kabul etmiş, bu işte de birçok hizmetleri görülmüştür, Po- Us dairesinde her gün polislere ve ohaliden istiyenlere ceza kanunu - Ba, usulü cezaiyeye dair dersler vererek kanun bilir polisler yotia. | tlrmiş, bu sırada Şama gelen mü, şir Receb paşaya da kendisini sev- dirmiştir. Ancak aldığı maaşla ge-| 51 ... çinemediğinden bir müddet sonra polis müdürlüğünden de istifa ede- rek avukatlığa dönmüş, bu arada resmen imtihan vererek adliye no. zaretinden aldığı birinci sıf dava, vekâleti şehadelnamesile işini da - ha büyültmüştür. Düdük usulünü, bu iş İstanbulda mevcut değilken hattâ işitilmemiş- ken, ilk defa tatbik eden Esad e - tendidir. Bir dâldük yoklama, iki düdük şüpheli birinin geçtiği, üç düdük imdad manasmaydı, Bekşi lerle polisler arasındaki bu düdük- 16 işsretleşme sayesinde kasaba - nm en uzak bir köğesinden imdad. istiyen bir polisin talebi azami iki| dakika sonra asıl polis veya jandar- ma merkezine kudar gelir ve sürat- 16 imdad kuvveti gönderilerek meş hud veya melhuz bir vakayı derhal teskin kabil olurdu. Esad efendi adedleri üç bini bü. | İsn sabıkalı veya şüpheli adamları birbirlerine nakdi ve müteselsil ke. faletle biribirlerine bağlamış, bun- ları evlenmeğe zorlamış, evlenmi - yenleri serseri nizamnamesinden | istifado ile Iz'aç etmiş, Aki ve Trablusa sürmüştür. Bu usul saye- sinde #erseriler biribirlerinin polisi, kia danmas. alakanlağ, Şolenadanı biri mey bineye gidi İ cek olsa kefilleri peşine düşere kuat çıkarmamasına dikkat etme , ğe mecbur kalmışlar, kendileri ba- sa çıkamazlarsın polise haber ver. meğe başlamışlardır. Zabıta vakala- ri bu sayede kısa bir zamanda ke. silivermistir. Recep paşa vakitli vakitsiz ati ve ya yaya olarak teftişe çıkmak i- İtiyadlında olduğu için Esat efendi İ hakkında “galiba beni de yakında diye lâtife Est efendi polis müdürlüğünden ayrıldıktan sonra, vaktile nefyettiği şerirlerden bir iki kişi, bir gede atla geçerken Esat efendiye hücum et- mişler, hayvanı bıçakla yaralamış» lar, Esat elendi silâhla mukabele €- derek ellerinden kurtulmuştur. Böy” le şeylerden korkmıyan merhum bir kaç gece ayni yerden geçerek âdeta meydan ekumuştur, (1) EEE El EE EE EEE RİZE — Mademki yarın buradan gidecek ve bir daha dönmiyeceksiniz! O halde bu oda" Yı size gösterebilirim. İşte bakmız. Perdeyi çekti ve oda kapısını açtı. Bir lâhza, camie giren dindar bir ihtiya rın duyduğu hürmet heyehanı içerisinde eşikte hareketsiz kaldım. Melike bu beyaz karyolada uyudu, bu mavi kadife koltuk üzerinde dinlendi, bu mini mini yâzıhâne üzerinde yazı yazdı. bu aynalı dolabı örgnde tuvaletini yaptı, duvara çakılı raflarda duran bu kitapları okudu, Fakat diklertimi en çok çeken şey bu © da tağloların ç 'kluğu oldu. Duvarlar, ta tavından yere kadar asılı resimlerle doluydu. Her çeşit ve her boyda o resim ar: Deniz manzaraları, kır tabloları, çi- çekler, yemiş resimleri, vesaire. (Burası hakiki bir müze, duvarlarınm hemen her laralmda “Vezir köşkü,, barabelerinin re- simleri görünen bir müze., Bu resimlere bakar bakmaz verdiğim hü- küm şu oldu: — Bütün bu tablolar ayni (elden çıktı. Ya muhakkak... Bu el de, yamaç üzerinde a»lolarımı düzelten, onlara ilâveter yapan xdir. Bu fikri tahlil edince iki imkânla karşı” — Şu halde ya Melike tablolarım üzerin- de oynayan ressamı yakından tanıyor, ya" hut da bu bizzat kendisidir. Halaya dönerek parmağımla koleksiyonu. gösterdim: — Bütün bunları Melike mi yaptı? #adın: — Evet, dedi, yavrucak resme bayılırdı. — Fakat bu resimler usta bir elden çık miş.. Demek ki Melike ya Güzel sanatler 2“ kademisine devam etti, yahut meşhur bir ressamdan ders aldı. — O kadarını bilmiyorum artık.. İzmir- de okurken resme olan istidadını çok beğ” niflermiş.. Mektebi (bitirdikten sonra bir kaç sene de İzmirde tanınmış bir ressamla beraber çalıştı galiba... Cevap vermedim. Gözlerimi gene kara bir duman kapladı. Niçin Melike bana ken- disinin de resim yaptığını anlatmamıştı? Her fırsatta çok açık kalbii olduğunu söy- liyen bu muammalı kız niçin resmin ür rinde gizli gizli oynamıştı? Bu anlaşılmaz sükât neye delâlet ediyordu? Kendi kendime: — Belki de hiç sebebi yok, dedim. İhti- malki yalan söylemekten zevk alıyordu bu kız.. Sâmimi görünüp yalan -söyliyen riya” kâr bir mahlük.. Tekrar halaya döndüm: — Bu resimlerin hemen hepsi ezbere ya” pılmış.. Demek Melike dışarda değil, evde çalışıyordu. — Doğru bildiniz. Yavrucak kırda resim yaparken öteki beriki tarafın” örüldü” günü istemezdi. Onun için hiç eta a çıkta sehpasını kurmadı. Sizin yanan köş- kür resmini yapmağa başladığınızı görünce çok sevindi kız.. O kadar sevdiği bu yerle- rin hakiki bir ressam fırçası ile ebedileş- tiğini görünce âdeta sevinç delisi oldu. Da- ha o samanlarda uzun uzadıya bana sizden bahsetmiş; isen, ne kadar istidadir bir ressam, demişti, harabeleri tam İstediğim ruhla çizi; Dinler gibi görünüyordum, fakat aklım başka yerlerdeydi. Odadan dışarı çıkmıyan ezhere resim yapan bu ressam kızın çok İ5- tidadı olduğunu tasdik etmek lâzımdı. Fakat ihtiyar kadın uzun zaman dalgın dalgın fesimlere bakmama mani oldu: — Artık göreceğinizi gördünüz elendici- gim dedi, şimdi rahat rahat buradan çıka" biliriz. Söylediklerimi unutmayınız. Melike yi hatırdan çıkarmağa çalışınız. Onun ha- yatı ve istikbali temin edilmiştir. Yürüye- ceği yol sizin yolunuzdan bambaşkadır. Siz onlarla maşgul olmayınız, kendi istik- balinize ve işinize bakınız. Artık bu ihtiyar kadın ile konuşacak hiç bir şey kalmamıştı. Soğuk “bir Allahars- marladık,, diyerek oradan ayrıldım. Geçerken yamaca ve harabelere son bir defa baktım. Bu valışi köşede yığılı farzdi- tğim şiirli manzaralar silinmiş, kaybolm: tu; gözlerim bir takım hayallerle dumanlıy- dı. Yanık çatlak bir toprak, kireç'enmiş, 8 yahımtrak, tozlu taşlar.. aralarında deve di- kenleri ve yabancı otlar... Hasin bir manzara. Ağlayan hatıralar. Aldatan manzara, Allahaısmarladık. nin güzelliğini, üzerinde dolaşan bir ruh veriyordu. O bugün buralarda dol ikimiz”de ruhsuz kaldık. & (Devom /Esat efendi bir müdet yalnız ave” | katlık yaptıktan sonra eski Jöf Türklerden arkadaşı mabeyin kâtibi Nuri beyin (Abdülâziz devrinde bö zat Akâya sürülmüştü) delâleti v8 Beyrut Reji nazırı Asım beyin (bi" lâhare İstanbul reji nazırı olmu$” tur.) israrile Şama reji müdürü ok Yuş, bu vazife avukatlığı arı haricte de avuk ip ok kendisini bü” sokan Esat elendiniğ i aleyhine dav& sini böylece sağlama bağ” lamışlır. Recep paşa Şamda bulunduğü müddetçe Esat efendiyi yanından 8" yırmamış ve keridisini pek sevmiğ” tir. Oru müteakip evvelâ müşirlikk sonra valilikle Suriyeye gelen OS man paşa (topal diye maruf) (İ£ | araları Taifte Mitat paşa vakası do” layısile pek soğuk © olmasma rAğ men onun oğlu Ziya (eski harbiy nazırlarından Ziya paşa) ve Çü:üknlu Mahmut beylerle (bilâ” hare paşa) samimi arkadaşlık €& miştir. Miralay Bedri ve kaymakam İ Manastırlı Rıfat beylerin çapdüli zizin hali gecesi Harbiye talebesi kumanda edenler) o sıralarda Şasi da bulun elendini | emelleri için bir mazhâriyet olr” tur. ŞAMDA GİZLİ TEŞKİLAT Esat elendi 1594-1855 senelerin | kadar işte böylece avukatlıkla E çinmiş, Şama gelen sürgünlerle top” lanarak gayeler o etraf hazırlıklarda bulunmuştur. 1891-1892 de Recep paşa beşin ordu müşirliğile Şama geldiği, mis. Hay, Bedri ve kaymakam Mar vaat Rıfat, beylerle dokuzuncu fırka Bö mandanı Ferik Şevket paşa (2) Şamda toplanmış olduğu zama” tam müsait saha bulunmuş ve Dİ iyet komitesi kurmağa teşel İşte “İttihad ve Terakki cemiyetin böylece ve ilk defa bu birkaç tarafmdan tesis edilmiş, bu cami te Rusların meşhur Nikilist Li teşkilâtının talimatı esas tutul tur, Bu cemiyet sonra İstanbul8? da teşekül ederek müteaddit li lere ayrılmış, İstanbuldaki mer umumi reisi “Babı Serasker, hasebat mümeyyizlerinden wi Ahmet efendi ol r, (Bu ei 1 lâhare Fizana süri orada efendi ile birlikte hapsedilip (Devamı var) (1) Esat efendi Istanbulda ci iken de weşhtir “on ikiler, de" rap Abdullah da gazetelerde et yetle nefyelilmesine sebeb olm Ahdullak masılse menfasında” ni rak İstanbula gelmiş, Esa! efe! nin yolumu beklemiş, gece atla $* ken ona saldermtışfır. Esat efendi na da silâkla mukabele > çirlmış, birkaç pim sonra mo na çağırmış, Tapiiye nezareii racaatla afjettirmiştir. peşi” yazisi (2) Bu Şevket paşa Abdü wi başyaveri ve beş mabeyime Giritte, Karadağda, — Bes e U Mitat paşanın Tuna ge kavalide bulunmuş, gele namile şöhret almıştı. deb bir isyanını kahiyene bi? şeki gi "tırdığından Bulgarlar * Mitat ez ri e omun Bulgarları katliam Mi yi Tarama ortaya çıkarmışlar, Blg yetler tahkike gelmişlerdir. e ların hazırladıkları yalancı ME ai ri bu heyetler önünde açsiak vd den hayvan leşleri çıkarmış» ları kepaze etmiştir. Dümen * Rus mare veni Orkumiye kumandan idi 9 , mulhasarasım üç kere yarara gi , İOsmanpaşaya yelisti örmişli #eriyeli yor azalığıdır. a mani Gl” vurulmuş ve Fizanda vefat Pe gi i