5 Mart 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

25 MART —. 1939 “.' Yavaş yürüyorduk. Pek bi “hnryın bahçeyi bir kere â “Sük, Başım ateşler içinde ya b İh NC oluyordu? Bunu bir Amıyor, ayni zamanda | hlr hissin tesiri altmda bulu. ,.3 M N, Zihnim ağırlaşmıştı. Dü HL © bana çok güç bir iş gibi ; ';“m Belki de biraz sarhoş. "S* h:îl:te o kadar fazla yemiş fı fazla neviden iyi cins | tadma. bakmıştım ki sarhoş lambü telâkki edilebilirdi. Ar- AM k Ak Aarzusunda değildim.. | w Muş bir makine bebek gi. ’L "' aşmıştım. b “Sin hiç konuşmuyorsunuz? L kolüuma girmiş oldu- he hitabı üzerine farkettim İf Serzeniş vardı. z Onuşayım ?, N * bileyim ben! Ne isterseniz.. ükom, siz çok seyahat etti - W de Mi? Belki de dünya seya- .vı APtınız, & devriğlem seyahati yap' îî"“z varmış. Ben seyahate V, * İsterdim ki... Bazan sa - 6 İ)k,, Ptnceremde kalır ve rüzgâ. P Pa “’aklara götürmesini istiye ! hayallere kapılırım. Çine, a &Faskara, Peruya, Alas « bi ı*Rilar çok okudum ki.. pp YTdunuz bunu? e (Stym Lâf olsun diyel! *Ü *bi mi at | Tmeği öyle istiyorum eı.. Aber; nn epey zengin olması ei 'N Sok sevmesi lâzım.. ye Nt lçm böyle söylüyorsunuz? b M önu Şaşırtmış göründü: ! oîduğu“lmak için paraya ih - Ha j kanaatinde değil misi - ü %m—"am muhakkak mesüt vÜ mesut olması imkânları" de le değil mi? İde evet, “ De kadar inanmıyarak #Tan a ÜZİ Fakat siz artık ha - B0 &e Şa - benziyorsunuz. N ga Yahat etmiş, dünyanın her m'm'şm!;üz Dımyanm bu. W Bttm; Satlantiklerinde saya- E ” h'p"Yle seyahat ettim. y ac'yl“'mYm'dum Bütjün faka antiklerde seyahat et- bir kısmında i İşçi sı . ( 1' F Üz val Siz seyahat zev. “KSapi SsInız, Fakat yal. 9 kadar zevkli olmasa ÇA W gç n Wdlğl mecradan u- A | thi birdenbire sustuça | g%'&îmden gördüğüm ge "Üşlü binaya yaklaşıyor- o Pİşte B “kıqb“îd“ Oturuyorum, dedi. At SİM var €v. Annem öldü. İki L ; ÇAN. Onlar da burada biı- için evlendiler. Baham adamdır J n duruyorlar.. 4 % Yakında gelip be- âni henüz tanıma" Olacak adam. Ça ! Tum ve ekseriya ' Â Gözıîîmh gayet şik bir teb&asü biraz Z Mahzundur A Btim, (HÜ Cok tatlıdır. Be. | l6f |Fo * Hemen kalka- Bf kou gogsunde sı -| 'A dhenı___ Arasında tutar, | € Ha , . Beniîıîrıîhdı Sonra güldü: Ü Anı, göğtacaksınız kont, İ İ 1 Açık sözlülüğünüze de imreniyo rum, — Bir saat evvel bir yabancı o lan size bunları anlatmak ne çıl ginlik! Belki de gecenin teessürü madım: — Üşümüyor musunuz mat -| * Gözlerini hayretle açtı: mazel? — Ben mi? — İsmimi hakikaten güzel bu.| — — Evet;, siz. luyorsanız bana Frans diye hitap — Peki Frans. Bahgçenin etrafını iki defa daha dolaşmış, otelin önüne gelmiştik. Sordu: i mıyorum ki! Nakleden: F. K. lerin, haksızlıkların ağırlığı bu sesle eriyordu. Ona hislerimi bil. dirmek arzusundan kendimi ala - — Bilseniz bana ne büyük bir — Nasıl olur? Ben sizi tanı- — Evet. Tâanısanız belkide bu şekilde konuşmıyacak, hislerinizi bana anlatmıyacaktınız. Siz sa . HABER — Akşam Fostası Bütün Kandillilerin “Beybaba,, diye andıkları Sami Teker, bu sa - bah neşesiz bir halde uykudan kalk tı.. Ufka mahzun bir sonbahar man zaarsı takılr., Yağmur yağıyor, yap- raklar dökülüyor.. Böyle pis hava ı bir günde Sami ne yapabilir.. Şim di sobasını yakacak, kahvaltısını ya. pacak.. Bir koltuğa oturacak.. Ya. okuyacak., Yahut pinekliyecek, Sa. — Saat kaç acaba? — Bilmiyorum. Yanımda saat yok. — Saat dokuzdan fazla değil. dir. Hoşunuza gidiyorsa biraz do- laşmağa vakıt var. — Üşümediniz mi? — Hayır. Bahçede biraz daha dolaşmak hoşunuza gider mi" — Evet, fakat.., — Beni biraz sırnaşık buluyor sunuz değil mi? Canınızı sıkıyor muyum ? Bunu gayet tatlı bir tavırla ve gülümsiyerek söylemişti. — Hayır. Rica ederim, — Ne'yapayım. Sizin gibi adam | nıyorsunuz ki... Biraz telâşla: — Hayır, dedi, benim zanla - rımdan bahsetmeyiniz, Tuhaf a- ma sizi güldürecek bir şey daha söylemek istiyorum. Belki de ya. riın bu yüzden benimle alay ede- ceksiniz. Beni gülünç bulacaksı- nız. Bununla beraber söyliyece . ğim: Bu akşam yanımda bulun . manızdan çok memnunum, Esa - sen bena sizden bahsetmişlerdi. — Benden mi bahsetmişlerdi? Buna imkân mı vardı? Kızca. ğız her halde yanılıyordu. O, devam etti: — Burada kalacağınız kısa müddet zarfında sizinle arkadaş mi ölünceye kadar günlerin bu yek- nasak zincirini sürüklemiye mah - kümdür. Çünkü altmış iki yaşında - dır. Bekârdır. Evinin içinde yapa. yalnızdır. Sevginin ne olduğunu tat. madan böyle bir evde tek başınma yaşamak ve ölüp gitmek ne acıklı! Sami çıplak ve boş ömrünü düşü. nüyor, çocukluğunu uzak mazideki evini ve ailesini hatırlryor, mekte- bini, akşam azatlarını, Darülfünun hayatmı aklma getiriyor, sonra ba- basının ölümünü düşünüyor.. O gün den s#onra annesiyle beraber yaşa - dr, İhtiyar anne ile genç oğul, faz. la bir şey istemeden sakin bir hayat yaşadılar.. Sonra annesi de öldü, Zaten hayatta ölümden başka ne lar artık burada o kadar nadir dir ki! Eskiden otel seyyahla do. lu olduğu, civardaki köşklerde o- turulduğu, eğlenceler, at yarışla rı, tenis maçları tertip edildiği zamanlar burası neşeliydi. Fakat şimdi her şey değişti. Bu sebeple dir ki sizi görünce pek sevindim ve bu gece yanınızda olduğum - dan da memnünüm, Buraya uğramak nereden ak - hnıza geldi bilmem, Niçin geldi. niz? Çok kalmıyacafınızdan emi nim, Burada yalnız İngiliz kadını kalır. Niçin kalır bilmem, Kimse de bilmez, Otelin parasını veri- yor, bu s&beple söran Yok. 000 107 Hiç ses çıkarmadan onu dinli. yordum. Tatlı ve ahenkdar sesi hoşuma gid?yordu. Onun gibi genç, çok genç bir kızla tanışma. ğı ne kadardir arzulamıştım. Bu ses yavaş yavaş sinirlerimi yatış tiırıyor, cesaretimi iade ediyor, aynı zamanda beni biraz da hüz- ne sürüklüyordu. Mânasız ve bey hude geçen gençliğimin uğradığı her yerde topladığı inkisarı hayal sunuz. — Frans! söyliyeyim... — nettiğiniz ... boldu. olmağı tahayyül etmiştim. Dost. luğa ve arkadaşlığa dair birçok kitaplar okudum, fakat hiç arka- daşım ve dostum olmadı. Bunun güzel bir şey olacağından emi . nim. Sukutu hayale uğramadım. Hissediyorum ki bana karşı dost — Bir şey söylemeyin olmaz mı? Birazdan ayrılacağız. Belki yarın sizi görürüm, belki... Şim. di söyleyin; Beni biraz gülünç bulmuyor musunuz? » — Frans: Müsaade ed.in de si- — Hayır. Hayır Ba.na bir şey söylemeyin. İstemiyorum. — Aldanıyorsunuz. Ben zan . Elleriyle kualklarını kapadı, gül- dü ve koşa koşa yanımdan gitti. Penbe robu, yolun dönemecinde kay Yolun brtasmda. ne yapacağımı bikmez bir halde kalmıştım. (Devamı var) Var,, Annesinin ölümünden sonra Sami yapayalnız kaldı.. Artık ölüm ken. disinde, Onun ölümile her şey bite. cek.. ÂArtık yer yüzünde bir Sami Teker İıılmıyncak. Fakat başka in- sanlar yine yaşıyacak, sevişecek ve gülecekler, Mademki böyle yalnız ölecekti. Bari hayatı bir takım maceralar, muvaffakıyetler, zevklerle doldur- muş olsaydı. O bunları da yapma - mıştı. Hayatr aynı saatlerde yemek, yatmak ve kalkmakla geçmişti. Hat. ti de. #Halbuki “pekâlâ evlenebilir: di, Parası da vardı. Fakat Sümi şek, ihmalci bir adamdı. Ö bütün bu ihmali için kendisini bitirmiş, hattâ susamıştı. Hiçbir kadın tam bir aşk tesellisiyle onun göğsünde uyumamıştı. Bir sevgili beklemenin lezzetli ıztırabınt, sıkrlan bir kadın lelinin verdiği arzu titreyişini, tat- min edilen bir ihtirasımı heyecanmı bilmiyordu bile,.. — Sami Teker birdenbire titredi. O da sevmişti. Hem de gayet gizli, çok tâ başka erh;kleı- gibi. m!enmeçıg_. Nakleden : ıztırapli ve çok ihmalkâr bir suret- te, Sami eski arkadaşı Suadın ka . rısı Yıldızı sevmişti. Ah onu kızken tanımiş — olsaydı mutlaka alırdı, Onu. her görüşte duyduğu heye- canı, ayrılırken içine çöken hüznü, onun yüzünden gecirdiği uykusuz geceleri düşündü. Yıldız simdi elli sekiz yaşındaydı, dul kalmıştı, me . süt görünüyordu, Ah bu kadın, Es- kiden onu sevmemiş olsaydı,. Yahut sadece onun aşkmı duymüş olsay- dı.. Acaba Yıldız bu büyük aşktan bir şeyler hissetmemiş, görmemiş, anlamamış mıydı? — Şimdi Sami bu aşk hayatmı tek , 'rar yaşıyor. Önun unutulmuş par - çalarmı toplamağa çalışıyordu. Sami, Suadın evinde Yıldızla be, taber geçen uzun kış gecelerini ha- tırladı. Yıldızm kendisine söylediği sözler, sesinin ahengi, münalı sessiz tebessümler birer birer haftzasında carilandı, ' Onlar her cuma günü hep be - raber Göksuya giderdi. otlar üzeri. ne oturup yemek yerlerdi, İşte yine bu dere kenarında hep beraber ge- çirdikleri bir gündü. Sabahleyin el. leri yiyecek paketlerile dolu evden çıkmışlardı, Bir ilkbahar günü.. Ha- va güzel kokuyor, kuşlar neşeli, hız- li hızlı uçuyorlar, Güneşin altında uyumuş gibi duran derenin kenarın. da, söğütlerin gölgesinde yemek ye. | diler, Ilık hava, çiçek kokularile dolu.. Yemekten sonra Suat uyudu., Yıl . dızla Sami dere kenarmda dolaşma- ğa başladılar. Genç kadın Saminin omuzuna dayıyor, “Ne güzel gün, değil mi?,, diyordu S;.ml ona bakr- saraıhyor ıırarıyor, ;özl gev tgl.: şey İfade etmeıîndm, Glinf tit. riyerek sırrınt meydana çıkarma - sından korkuyordu. Genç kadım birdenbire durmuş, “Sami Bey ben güzel miyim?,, de - mişti. Sami cevap veremedi.. Çünkü aklına genç kadımın dizlerine kapan maktan başka yapacak bir şey gel. memiş; ona da cesaret edememişti. O vakıt genç kadm kahkahalarla gülmüş.. Ve âdeta dargın bir sesle: “Koca ahmak, demişti, dilini kedi- Son pişmanlık Muzaffer Esen ler mi yedi.,, Sami biraz sonra Yıldıza vabı şu olmuştu: — Yoruüldunuzsa dönelim, — Yorulmadım, Fakat belki Su. at uyanmıştır. — Mademki kocama bu kadar kıymet veriyorsunuz, öyleyse dö . nelim, — Sami şimdi düşünüyor: Sakın bu kadın...? Acaba bu kadın kendisini sevmiş- ti de o mu farkma varamamıştı? O vakıt kendi kendine: — Bunu mutlaka anlamalıyım, “Artık dönsek!,, dediği vakıt kadının ce- ti., saatte geldiğini görünce şaşırdı: ne istiyorsunuz? şimdi görmek istiyorum. di, miyetlidir. Hizmetçi Samiyi odaya aldı., sordu : — Neniz var allahaşkma, değilsiniz ya inşallah.. — Hayır, yalnız size bir şey so . dedi., İçimde bu şüphe ile yaşıya - mam, Gider sorarım ve giyinerek ev den çıktı. Doğru Yıldızın evine git- Kapıyı hizmetçi kız açtı.. Onun bu — Siz misiniz efendim., Ne var, — Çabuk bayana haber yer.. Onu — Bayanın biraz işi var.. Reçel kaynatıyor, hem de daha giyinme - — Mutlaka haber vermelisin, kı. zım, Söyliyeceğim şeyler cok ehem. Sa- mi asabi adımlarla dolaşip duruyor du. Kapr açıldı. Yıldız içeriye gir - di.. O, şişman, bol kahkahalı bir ka- dmadr, Ellerini vücudundan uzak tu tarak yürüdü. Kolları sıvalı, bilek- derine reçeller yapışmış merakitz hasta rinin | racağım, Benim için çok ehemmiyet li bir mesele, Fakat adık tevap Veri. | niz rica ederim, — Ben daima aî;ık konuşurum, — Sizi ilk gördüğüm günden iti - baren sevmiştim. Bunun fâarkma varmış mıydmız? — Koca ahmak, daha ilk günden farkettim. — Biliyor muydunuz o halde. Devam edemeden sustu. Yıldız sordu: (Lütfen sayfayı çeviriniz) KAHRAMAN HAYDUD KAHRAMAN HATYDUD ! Onun nasıl bir a- | ve dinleyen Rolan ile İskala Bri- noyu tamamen unuütmüştu. Âlti- yeri ve on iki grup Treisi kürsü «etrafında müzakere ediyorlardı . 'Bu müzakere bir saat kaklar sür. 'dü. Grup reisleri müzakerenin so- nünda gene eski yerlerine meş'a- lelerin yanına döndüler. | Artık son içtimaın, son kararı verilecekti, - Herkes merak ve heyecan içinde bekliyordu. Altiyeri ayağa kalktı. Ağır ve ciddi bir sesle söze başladı: — Senyörler! — Arkadaşlar!. Kardeşler!.. Bütün Venedik hal- kı bizimle beraberdir. Halk esa- sen nefret ettiği reisicumhur Fos karinin sukutunu alkışlayacak ve yerine benim gelmekliğimi lâkayd bir nazarla karşılayacak- tır. Yeni teşkil edeceğimiz hü- mayınız ki siz de bana, ayni sa- dakat yemininde bulundunuz... Oradakiler hep bir hareketle ellerini uzattılar Bir kaç saniye, salonun içi tek bir cümlenin afif akisleri halinde çalkandı: — Yemin ediyoruz, Sonra Al. tiyeri devam etti: — Her şeyimiz hazırldır. He- pimiz vazifemizi, ne yapacağı. mızı, - nerelerde bulunacağımızı biliyoruz. Yalnız işe başlayacağı. mız günü henüz tayin edilmemiş- ti., İşte bugün onu da kararlaştır. dık. Artık bir daha burada toplar- mıyacağız ve biribirimizi burada görmiyeceğiz, İçtimalmız sonun. cudur. Öyle bir gün intihap et- tik ki evvelden haber vermek mecburiyetinde kalmıyalım, Ve. nedik reisicumhurlarının iktidar mevkiine geçtikten sonra, Adri- 4 Altiyeri müstakbel bir hüküm dar gibi konuşuyordu. Oradakilerden hiç kimse onun bu âmirane tavırlarına itiraz et- miyordu. Hattâ sözleri umumi bir takdir mırıltısı ile karşılan. dı. — Bu son ve büyük içtimar- mızda yalnız bir kişi, mühim ve lüzumlu bir şahsiyet eksiktir, o da Dandolodur.. Bu sözleri, endişeli bir sessiz- lik karşılallı. Cenaro, Dandolo. nun bulunmaması bu adamlar için mühim olduğunu anlaldı. Engizisyon mahkemesinin rei- si olan Dandolonun şahsi nüfuzu o kadar çok değildi. Fakat sahip olduğu yüksek mevki, tıpkı hafif bir insanın ağir zırhlı bir elbiseyi taşıması gibi kıymetini bilmeden taşıdığı büyük ünvan, emri altın- da bulundurduğu idaimi zabıta kuvveti, Dandolonun faydalı bir A ha ı KA yalim ç"'-'aıyo de canlan 'kümette hepinizin alacağı vazife. ler şimdiden tesbit edilmiştir, . Senyörler! —Hepinizin önünde bütün taahhütlerime sadık ola. cağıma yemin ederim. Muvaffak olduğumuz gün hepinize şeref, mevki, rütbe, vereceğime yemin ediyorum. Ve nihayet başıma dükalık tacını geçirdikten sonra bile gene sizin reisiniz kalmakta ldevam edeceğimi yeminle size temin ediyorum. Siz de senyör- ler, arkadaşlar, kardeşler unut. yatik idenizine karşı yaptıkları merasim malümdur. — Halbuki Foskari, aradan aylar, hattâ se- neler geçtiği halde henüz bu me- rasimi yapmamıştır. Fakat be- nim israrım ve bahriyelilerin memnuniyetsizlikleri karşısında nihayet merasimin bu sene icrası na karar verdi, Zannederim pek yakında olacaktır. Fakat muay- yen bir gün şimdiden tayin edile memiştir , Sinyörler, kardeşler, arkadaş- & unsur olarâk telâkki edilmesine — sebep olmuştu. Altiyeri, izahat vermek lüzu. muhu hissetti; — Arkadaşlar, bağlı olan ko- lum şüphesiz size yaralı olduğu- mu anlatmıştır. Ben Dandolo ile dövüştüm. Evet, maksadımız uğ. runda, ismimi taşıyan karımın babasına karşı kılıç çekmekte zerre kadar terekldüt etmedim. Fakatitiraf ediyorum ki elim tit- ıT redi, Karşımdaki kayınpederim olduğu için bü tabif mazur gö- rülür. Fakat Dandolo benim gibi düşünmedi. Onun benim gibi eli titremedi. Ve kılıcı damaklına, kı zinın kocasına isabet etti! . Salonda herkes kulak kesil. mişti. Reisin titrek ve kederli se- si ile verdiği buizahat herkesi şaşırtmıştı. Altiyeri devamla: " — Ben Dandolo ile niçin dö- vüştüm? Sebebini arzedeyim! di- ye söylendi ve devam etti., —- Dandolo, bana orta yerlde hiç bir sebep olmadığı halde ar. tık bizlerden olmak istemediğini söyledi. Çok düşündüğünü, Fos- karinin reisictumhurlukta kalma- sının lâzım olduğunu ve hakiki menfaatin cumhuriyette bulun - duğunu anlattı. Tehditkâr mırıldanmalar yük- seldi. — Hülâsa, bu adam bize iha- net edecek diyemem, fakat ara- mızdan çekilmek istiyor. Bir kaç ses birden; — İhanet etmiyeceği ne ma- lüm?, Diye bağırdılar. Altiyeri tebessüm etti: — Dandolodan, bildiği şeyler hakkında ifşaatta bulunmıyaca. ğına İdair namusu üzerine söz al- dım, Bu kadarla da kalmadım.

Bu sayıdan diğer sayfalar: