Üreei a T K ci , ha j — Z sıpte—'—?'_:â ” —...——, ea ABDURRAHMAN Sultan Murat aralarında iki bin Sırplı bulünan bütün Rumeli aske, rile Anadoluya geçmesini Timurtaşa emretti, Kütahya ovasında orduyu yok - lama ettikten sonra düşman Üzeri- ne yürümek Üzere lâzımgelen terti . batı ahzeyledi. Sultan Muradım Kütahyada bu . lunduğu zaman Mısir hükümdarı ta- rafından gönderilen ve arzı müved. det vazifesile mükellef hedayayı tak dime memur olan bir sefaret heye- tinin dahi orada bulunması sebebi. le iki düşman arasımda kalmaktan | ihtirazen Osmanlı padişahile barış- mak çaresine tevessül ederek asa. kirinin Hamit arazisinde vukua ge. tirdikleri hasardan dolayı af diledi. Harbe son derecede arzukeş olan genç Ali Paşa, musalihaya ait her türlü tekâlifi reddeylediğinden Os - manlı ordusu iade olunan süferanın peşi sıra harekete başladı.., Kara Abdürrahman faaliyet için kendine en güzel fırsatm geldiğine kani olmuştu. Kara Abdürrahman da harp İsti - yordu, Dört Ahilinin Karaman Oğulları . nn teşviki ile harekete geçmiş bu- Tunmalarından öç âalmak Kara Ab. dürrahman İçin bir gaye olmuştu. Hünkâr Muradm oğlu Yakub, Sa- rıca paşa, Balban bey, İlyas bey, Müsteca bbey, Firuz, Koca bey şu sırada kat'iyyen bir Karaman der. di ihdasma taraftar değildiler. Bilhassa Alâeddinin hünkâr da - madı olması, onları harbden mene. den en mühim sebebdi, Fakat Ka- ra Abdürrahman tek başma harb tahrik etmek için kâfi geliyordu. Elinde genç Ali paşa gibi babası. na halef olmuş, padişah nezdinde sö zü geçer bir kumandan vardı. Abdürrahman bir gün genç Ali paşaya demişti: — Paşa, bütün ekâbir ve rlcal post serip istirahatlerini düşünü - yorlar. Karaman daima devleti aliye için | bir derttir. Kaldı ki hünkâra el u. zatmak küstahlığımda bulunan Ka- raman hâkimi Alâcddin, ona damad olmak suretile kazandığı emniyet ve itimatla Osmanlı saltanatının kö küne kibrit suyu dökmek İster. Bir taraftan da devletlü paşamın göhretinden korkanlar, bu harbe taraftar değildirler. Hünkâr ne de. nirse ona mütevekkildir. Bence 18- Haser'in tarihi Romanmnı: 76 Abdürrahman tek başına, harbe tahrik etmek için kafı geliyordu rar et devletlüm, Evelallah Karamanın da hakkm. dan geliriz. Arkamızda bizi daima tehdid edecek bir kuvveti bırakma- mak ve bu suretle Rumeli fütüha, tma devam etmek mümkündür. Genç Ali paşa Kara Abdürrahma- na itimat etmişti. Bu merd adamm, kendisini bir yanlış yola sevkede . ceğine bir türlü İnanmıyordu. Maa- haza hâdiseler de Kara Abdürrah. mant mahcub etmemiştir. Ali paşa Abdürrahmandan fitili alıp hünkâra gidiyor ve onu da har- be teşvik ediyordu. Hünkâr da, Alâeddinin saygısız. lklarımdan bıkmiş usanmıştı. Nihayet Kara Abdürrahman ka - zandı ve harbe karar verildi. Hün. kâr nizamı harbi bizzat tertib et - mişti. Nizamı harbde sultan Murad sağ | cenah kumandasmı oğlu Yakuba, sol cenahr diğer oğlu Beyazıda, dümdarı Timurtaşa tevdi ederek kendisi de bütün süvarisiyle mer . kezde ve yeniçerileriyle Azablar ge risinde ahzı mevki eyledi. “ Hünkâr, Yakubun nezdine Sarıca paşayı, Balban, İlyas, Müstecab bey leri memur etti. Anadolu Üümerası da Yakub nezdine verildiler, Harb muavin askerile Firuz, Ko- ca beyler ve Rumeli Ümerası Beya- zıd nezdinde kaldılar, Karaman — ordusundaki nizamı de anlaşılıyordu. Varsaklarla Tatar süvarileri Teberuk bey kumanda. sile sağ cenahı, Türkmenlerle Tur- | gudlar Samagar bey kumandasile sol cenahı teşkil ediyorlardı Alâ, eddin de merkezdeydi. Harb gene Alâeddinin hücumu ile başladı. Kös ve boru sesleri harb meydanının sakin havasını korkunç bir kasırga kopmuşa çevirdi. Os - manlı ordusu hayretle ufuktan ya- yılan düşman askerinin naralarmı dinlediler: — Allahüekber! - — Ne garib işti bu. Hünkâr Muradım oğlu 'Yakubun da emri duyuldu: — Haydi evlâtlar, hücum! Osmanlı ordularımnın naralarını düşman aıkerl de hayretle duydu . lar: — Allahüekber! Allahüekber! Büyük meydan sanki bir hac mey danı gibi ince, kalm, kesik, gür Al- lahüekber sesleriyle garib ve ga . rib olduğu kadar mahuf bir hal al- ee KRBLER DN Blis l v EA SK ROMANIL İ Bugün kendimi çok kuvvetli hissediyo - “ - 7 - -e - HABER — BUK, V Hünkârm oğlu Beyazıd, atı üze- rinde bu melhameyi tüyleri ürpere. rek seyrediyor ve babasmın yüzü. ne baktıkça, onun yüzündeki acı ta, kallüsleri gördükçe ürperiyordu. Acaba hünkâr korkuyor muydu? Brdenbire Beyazıd atından fırladı ve hünkâr Muradm önünde yüzüko- yun yere kapandı. — Şevketlü baba, diye haykırdı. Bırak şu kahramanlar, küstahları kılıçtan geçirerek sen şevketlü Os. manlı hünkârma bir eğlenceli gün geçirtsin. Hüskâr Murad gülümsedi. — Peki, haydi, Beyazıd atma atlıyarak haykırdı: — Haydi hünkâr kulları, Zafer sizi bekliyor! Timurtaş da dümdar kolunu bir emirle tahrik etti. Korkunç harb başladı. Korkunçtu, çünkü bu tari- he kadar bu kadar hunrizane bir harb, bir savaş, bir dalaşma göriül. memişti. Bir an içinde yollar kan sellerine boğuldu. İki ordunun mü- sademesinde seller gibi kanlar ak- tı. Hünkâr Muradm gözleri yaşar. Yazan: Akşam Ppıhıı İkimmim mıştı. Hayatında ve bütün saltanatı sırasında yekpare bir aslan gibi düş- man üzerine saldıran Timürtaş ku- lunun hayret veren kahramanlıkla- rmı seyrederken dayanamamış, ağ- lamıştı, Zafer çok sürmedi. — Alâeddinin Sanagar idaresindeki sol cenahı pe. rişan oldu, Alâeddin münhezim sa- yılırdı, Alâeddin askeri kaçıyor. Hünkâr Murad, at Üüzerinde bu büyük zaferi ve küstahlığın verilen acr cezadını sonuna kadar seyret. tikten sonra Timurtaşı çağırdı, a - tmdan İndi. Bütün kumandanlarm, beylerin, paşaların, büyüklerin, küçüklerin, askerin huzurunda gözlerinin yaşı- nt saklıyamıyarak Timurtaşa sarıl. dı, kucakladı, alnımdan ve yanak - larından öptü ve: — Seni, dedi, Üç tuğlu vezir nas. bettim. Allah ömrünü efzun etsin, evlâdım. Hünkâr Murad askerine dönerek haykırdı: (Devamı Var) / Çapraz eğlence : îileGTlÇ!üllııllMü goe wW a Saldan sağat 1 — Bir nevi peynir, 2 — Piyla- » Bütün cihan, 3 — Gençlik - Blr kasabamız (Akdeniz sahilinde) |4 — Babadan evlâda müntakil sal. tanat sahibi - Dört bir tarafı su o- lan yer - Bizi idare eden nesnemiz. 5 — Binalar . İstanbulun ezeli der. di - Su. 6 — Mısırm güneş mabu - du « Sene . Elem veren , Katıksız. 7 — Yaylı nesnelerde olan - Bir ne- vi bayıltrer ilâç, 8 — İçinde , İn. sanlara sari hastalığı olan köpeğe topyekün söylenen. 9 — Zamanı gösteren Âlet - Hemen - Geri ve - ren, 10 — Boyun - Bir şeyin esası . İnasn işini üzerine alan vaı:ta. Yukardan aşağı: 1 — Türkistanı Çininin eski mer- K vayair vi Baazidümüelrt Ü - Tihlerinde padişahların sadrazam. . — İarma söyledikleri - Bir Alman kru- kezi - Kitabı mukaddesin peygam - berlerinden biri. 2 — Azerilerin memleketi. 3 — Ramazandan evvel gelen'. Rakı, 4& — Krallık, 5 — Avrupanım mühim dağlarından bi. ri - Sene, G — Tersinden okuyunca bir silâhli spor akla gelir - İşsiz. |& vazörü (tarihi meşhurdur) 9 — Yol gösteren. 10 — Mahsul, 11 — Bir şeyin hareketini temin eden çelik zemberek . Kudret, 12 — Niyet « ler . Kanun (nizam). 13 —— Erke- ğine öküz denir - Sazdan örülen bir nevi kap. 14 — Maesırlılarm güneş Allahr - Bedava yiyi piçilen yer.. 15 — Uzlaşma, | Abdülhamit, Mithat Paşayı kont- rol için Ahmet Eyüp Paşayı beşin- ci ordu müşirliğile Şama gönder . mişti. Fakat Ahmet Eyüp Paşa na. muslu bir asker olduğundan bilâha. ra her ikisini de kontrol için evvelâ Cemil Paşayı, sonra da müşir Hü - seyin Fevzi Paşayı gönderdi, Mithat Paşa Suriyede birçok ha. yırlı icraat yapmıştır. Gelir gelmez ilk işlerinden biri Şam bahçelerinde kadım oynatmak ve mahalle deli - kanlılarının işi gücü bırakıp biribir. lerine baskın vermek (buna “şikâr,, derlerdi) gibi kötü âdetleri kaldır - mağa çalıştı. Bunun için de şehir da hilinde arapça ve türkçe oynıyan ti. yatrolar açtırdı. Buralarda saz ça- lınmasma ve çengi oynatılmasına, 30 kadar umumi ev açılmasına mü- saade etti. Haftada birkaç gün mec- cani temsiller verdirdi, Eğlence ya, sak olmayınca gizlice kadın oynat- mak âdetlerî yavaş yavaş azalma. ...... ” Mithat Paşa bir ramazan gecesi 'Müslümanları için bir fetva yazmış ve İngiltereden dizbağı nişanı almış olan müftü) Mahmut Hamza Efen- diyi de beraberinde tiyatroya gö - türmüş, müftü “aman paşam, beni Sam mutaassıplarıma taşlatacaksı - nız,,, diye lâtife etmiştir. Bir gün şam kahvelerinden birin, de çengi oynatılması için müsaade istemişler. Jandarma küumandanı Ömer Şevki Bey (bilâhara paşa) 1234567 9 10 aİDİAİNToİn Iç fi 30 istidayı “mahzuru vardır,, kaydile aÇAİRİAİ(E iİrlAlole reddetmiş, Mithat Paşa bunu du - 3İNİAİR(A İAİMİUİR yunca jandarma kumandanını yanı. M rarafı MİEİK(A İN na çağırarak sormüuş: SİMİİNİTİAİKİA çle _Mahzurgömüııünnz.Bumah | zur nedir? ı TİA N :;”?R;A —ERİSİ | — Vukuat olur. Ahali biribirine 8 |K NlEİDİ: |M A girer; : 10 KİEİMİAİN E zevkinden mi mahrum edelim? Vu- kuatı biz menedeceğiz, Sen ve ben YE v KOK U OBT DE M EEMET ruyor.. O gün biz ikimiz bu yoldan yürü - İmeşhur Şam ; müftüsü, (Hindistan | rum, Kalbimi aşka karşı, iradenin çeliğile zırhladım. Bugün mert bir adam gibi ha- rabelere gittim ve güneşli günde çalışmağa başladım. Tablom bir hayli ilerledi. Melikenin res- mi bitti gibi.. Yalnız eteğinin uçları ve ka- ba köylü kunduraları henüz taslak halinde Fakat bunun hiçbir ehemmiyeti yok.. El- bette yarım lira verdimmi, herhangi bir köylü kızı aynı yere oturur ve bana mo . dellik edebilir. Melikenin mütebessim yüzünü tabloda' tekrar görünce yüreğimden bir şey koptu. Gözlerim istemiye istemiye onun hergün durup beni beklediği noktaya kaydı. Orası bomboştu. Burayı boş görmek yine içimi hüzünle doldurdu. Harabenin yıkık duvarları, karaağaçlar, çimenler, her şey bana Melikeden bahse- " diyordu. Demek ki tabiat da insanlar gibi iki yüzlü... Ben buraya ıztırap aramağa mı geldim? Burada çalışmak benim için imkânsızdır artık.. Bu boş yamaçta her şey bana Me. Hkeyi hatırlatryor. Biraz daha burada ka- İrrsam, annesinden yeni ayrılan çocuk gi- bi ağlıyacağım.. Fırçalarımı, boyalarımı, tablomu sakladım, ötele döndüm. Otelde yeni misafirler var.. Yemekten sonra gramofon çalarak eğleniyorlar.. Mu- siki bugün çene kemiklerimi takallüs et . tiriyor; dişlerimi gıcırdatıryorum. Birdenbire çalıman nağmeler bildiğim bir parçayı hatırlatır gibi oldu.. Aşağrya ku- lak verdim.. Odama kadar yükselen ses. ler arasında bildiğim bir plâk çalınıyor.. Meğer sevmek ne böş şeymiş, meğer vuslat da bir anmiş Ve en kahir hakikat anladım ki sade hicranmış! Bütün vücudum ürperdi.. Dirseklerimi masaya dayıyarak başımı ellerimin arasın: da sakladım. Korkunç bir ağrı ruhumu ke- mirmeğe başladı. Yumruklarımı sıktım. istemiye istemiye, makamla mırılda nmıya başladım: — Ve en kâahir hakikat anladım ki sade hicranmış! Gramolon çoktan susmuştu. Fakat ben hâlâ masa başında hıçkırıyordum, Yine köye doğru inen yol üzerindeyim, Yeşilpınar, vadide simsiyah damlarile bu- naltıcı ağustos güneşi altında uyuür gibi duruyor. Bembeyaz tozlu yol parlak kıv . rımlar halinde vadiye doğru alçalıyor. Acılariın yükile muvazenesini kaybeden beynim biribirine hiç benzemiyen düşünce- lerin arkasında bir serseri gibi dolaşırken şuursuz adımlarla şoseden aşağıya doğru iniyorum. Bir yerde farkında olmadan durmuşum. Niçin burada durdum diye gözlerimi etra. fi çerçeveliyen manzarada dolaştırdım. Burası Melike ile ilk karşılaştığımız yerdi. O köy düğününün renkli manzaraları hâ- lâ gözlerimin önünde pırıl pırıl yanıyor. O gün burada, yüzlerce köy kızı arasında Melikeyi görmüş, bayağı tecessüs sandı - Bım bir hissin takallüsü ile yanmıma yanaş- mış, tanımadan kendisiyle konuşmuştum. Demek daha o dakikada farkında olmadan Melikeyi sevmişim. Yol önümde bir yılan gibi kıvrılıp du. müş, birkaç yüz metre devam eden bir ko. nuşmadan sonra, çeşme başından beraber geçmemek için, burada biribirimizden ay * rılmıştık. Burada dürürken Melike ile harabedeki bir konuşmamızı hatırladım: O gün mu- kadderata meydan okuyan bir kahraman- lıkla genç kıza: “Hayatıma bir program çizdim. Yer yüzünde hiçbir kuvvet bu prog ramı bozamaz,, demiştim. Burada, insanların mukadderatı üzerine tesirler yapar sanılan bu pıinarın başında hayatımın programını yeniden çizmek is - tiyorum.. Melike muhakkak benim nikâh. L1 karım olacaktır. Ümit ve karar, insan kalbini her acıdan kürtaran bir iksirdir. İçtiğim bu şarabın sarhoşluğu içersinde tekrar yola koyulu: yorum. Fakat köye doğru değil... Aksi is - tikamete yollanıyorum.. Melikenin evine doğru... Sevgilimin oturduğu iki katlı köy evinin kanpısını vururken, itiraf ederim ki, so - Buk karşılanacağımı tahmin ediyorum. Fa- kat kalbimde hâlâ bir ümit vardı: Belki de sevgilimin yüzünde her yakitki tatlı te. bessümü bulacaktım. (Devamı var) Ali Suavi ve arkadaşlarınm Çıra ğan sarayma hücumları... 5 MART — ne diye duruyoruz? Ür Mithat Paşanm düşüncelerini "i de etmesi itibarile başka bir hâĞ yi de kaydedelim: Mithat Paşa bir gün belediye * çesinde otururken karşıki sok#')h bir kadınla bir erkeğin konuş nr, biraz sonra bunların yanıms 'İh len bir polisin (Mithat Paşa ilk P B teşkilâtını yeni yapmıştı) bu maya mâni olmak istiyerek €1* İ tokatladığını görmüş, Hepsini *” İi na çağırmış ve polise dönerek! | E — Kadın sana şikâyet etti mi?” Bı diye müdahale ettin ve ne diy? Şi,; adamı dövdün? Senin vazifen " racaat eden olmadıkça herkesi Bi di haline bırakmak ve m & ederler de senden bir yer srırsf! onlara yer göstermekten İbaret” 'Tî Mithat paşa asayişi temin 4 tikten sonra derhal maarif 1” tına ğeçmiş, Suriyenin blrçok ı Jerinde mektebler açmış, muallim bulunamıyacağı cilıeî:lo ralara mütekaitlerden muallif *M tayin etmiştir. Mektepleri büWEt o| balâğa hemen her gün dolaşını © P. cuklara ve hocalarma sauller Pa rar, uşaklarıma taşıttığı mey' ' Maz,, paraları talebeye döttmak suü B. onları çalışmağa teşvik ederi” Bi Sokakta avare gezen y Büy,. çocuklar için de derhal bir 18*#Bap , ne ve yetimhane açmış, burö” #oj Avusturya ve İngiltereden ce*” İlh; ği ustabaşılar vasıtasiyle çocü” kunduracılık, demircilik, dokü” Be, lik ve saire gibi işler î;'ığı'etc—îıı'lı ları meslek sahibi etmeğe ç$ B tir. Kimsesizleri cebren mf” fül, sokarak, ebeveyni olanların da Hlerini tecziye ederek soka* Bil, başıboş dolaşan bir tek çocük İ brrakmamağa muvaffak olmu$* K -a.....' — , ] Nı F B Mithat paşanın bu ıslahh& (6 devamı için yüzlerce — dükkâf' fiş mam, gazinodan mürekkeb F- ca çarşılar vücuda getirerek * min etmiş, mekteb bilâhare " nınca bu irad da yenmişdir. F, eşrafın İanesi, belediye ve ©" nin yardımı ve “evkafr münd” den elde edilen parayla vücüd' | tirilmiştir. Mithat paşa eşrsf" çok zenginlerinden adetâ aor“ almıştır. Meselâ Hac muh Ü paşanın iane olarak elli lirâ | ğini görünce kızmış: — Her s#ene verdiğin yarısmı olsun vermelisin! ' i Tirali Diye Hac muhafızımdan O9 " O, rahnoılmn.HoloDu&d”( İzzetin babası) beş bin lira #” A mıştır, | l Tahail mecburt idi. Çocuğ ERt kutmıyarak sokaklarda dol85 | “;* lardan ağır cezalar alır, © yi t ancak mekteb tatili ıı-ltı B millet ve çocuk bahçelerind' F b bilip sokaklarda avare dola$ t: lardı. BU Mekteblerde sımnıflarm W”J ke ikincilerine gümüş madal) lâf ltı Zıtir, resmi günlerde çoc ı’ İ ; güslerinde yeşil kordelâlar madalyalar olduğu halde & # E arkadaşlarını çalışmağa te$ miş olurlardı. n (Devami W'-", !