Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
- — —— aA aK L A F TeT * ŞS d ülr kanapeye oturmuş o- ,.:,ıı.ı.n yanıma sevimli S od a S — Kucefimiza oturahbilir miyim? Uo lu, çocuğukucağına aldı. Ok. E<€41 Yo sorlu: — bl Tn hoşlandın da onun için goldin değil mi yavrum? — Havtr, yoruldum da... — Sade o mu ya? Yorulmuş ol- saydım srada yanlıma oturabilirdin. — Oturabilirdim ama sıra yeni boyalı olduğu için elbisem boyanır- Havva — Ne yapıyorsun? Âdem — Elbisemi ütülüyorum. — Alman karikatürü —. Pot Kadım, hastalıktan yeni kalkmıştı. Gaflariyle meşhur bir ahbabma: — Bu hastalık beni çok yordu, dedl adetâ yarı yarıya çirkinleştir di. Kaf şampiyonu bermutad gene boş bulundu: — Bu hastalığa iki defa'mı tutul- muştuünuz? — Hastaşn ha? Ne biliyorsun hasta olduğunu? Sen doktor mu - Sun ? — Fransız karikatürü — Hissesiz kıssa | Kahveye girdi. Yanıma gelen garso na: — Evlât, dedi, bana köpüklü ta- rafından bır az şekerli kahve yap. Bir de nargile doldür. | Kahvesini höpürdetip nargilesini tokurdatırken,yanında gazete oku. yan gence döndü: — Ne var ne yoök gazetelerde? Delikanlının uzattığı — gazetenin ilk sayfasmın serlevhalarma göz gezdirdi ve bir kahkaha attı: — Şirketin adı “kaz avcısı" mana sınâaymış ha? Çok kimse razı oldu, Kazoğlu bin- ma geldi. Bakm size anlatayım: Vaktiyle devri hamidide Büyükada da meşhur bir Kazoğlu efendi var- dı. Adaların ezeli derdi susuzluk . tan istifade etmek istiyerek köşk sahiblerine müracaat etti: — Her köşk şu kadar altın ver- sin. Paraları ben toplryayım. Müşte. reken adaya su temin ederiz, — "Kaz avcısı” nı görünce aklı- lerce altın topladı ve Atinaya kaç- tı. Aradan seneler geçti, Meşrutiyet ilân edilince macerası unutulmuş . tur kanaatiyle İstanbula döndü, A- da vapurunda onu tanıyanfılardan bi. ri gördü ve tanımamazlıktan gele- rek sordu: — Affedersiniz, siz kimsiniz? — Ben mi? Kazoğlu... Muhatabı zaten bu cevabı bekle. mektaydi: — Hayır, dedi, sen Kazoğlu değil ' müddet durur musunuz? — Düşmanım şimalde taarrurza ha zırlandığımı öğrenseniz ne yaparsı- nız? — Hemen puslaya bakarak cenu- bun ne tarafta olduğunu öğrenirim, — Fransız karikatürü — Poker — Karm poker bilir mi? — Bilmez, — Şükret haline öyleyse: — Neden şükredeyim? — Bilseydi karım gibi her akşamı poker masasınım başından ayrıl - mazdı, — Senin karım gibi olsaydı şerrin ehvenidir diye şükrederdim ama ka rım bilmediği akşam gene her ak- şam poker masasının başmdan kalk mıyor! Otelde — Bu ne iş? Hesabımda altmış kuruş da banyo parası görüyorum, Otelinizde banyo yok ki.. — Buüunun için ücret alıyoruz za- ten efendim. Otele banyo tesisatı Yaptıracağız. — »W — Kızım nereye? — Sinemaya... — Ya çocuk acıkır da ağlarsa? — Şekerle ekmek çiğner, bir bez- le ağrzına korsun. Measlek — Kızımla evlenmek istiyorsu . nuz, Hakkmızda tabil tahkikat yap- tıracağım, Fakat evvelâ bana tevab verin bakayım: bir meslekte uzun — O cihetten merak etmeyin hiç, Tam iki senedir isşsizim, başka hiç. bir meslek aramadım, sin, Kazoğlu biziz. Sen köpoğlusun! !t .— Gine mi dardöni Toağan! Randevu Erkek pastacıda oturuyordu. Ka. din geldi. Saate baktı ve: — Sizi ön dakika beklettim, De- di, Erkek lâkayt görünüyordu: — Ben seni beklemiyordum ki! Kadın kızdı. — Ön dakika geç kaldım diye mi bu surat? — ÖOn dakika geç kaldın ama yir- mi dört saat de cabası var, Seninle randevumuz salr günü Saat Üüçte değil, pazartesi günü saat üçte idi. Bugün buraya ben tesadüfen gel - Doktor, sıkılgan hastayı muaye- ne ediyor, — Fransız karikatürüi — Nazik hırsız — Bay bu akşam davetinize gelemiyecek. Kendisini eve bağlıyan mühim mâniler var. Havagazı Bayan, hizmetine o gün aldığı ye. ni hizmetçiye talimat vermek üzere mutfağa girdi, Kadını havagazi oca- ğima tuhaf tuhaf bakar bulunca sordu; * — Sen hiç havagğazi ocağı kullan. madın mi? Hizmetçi hakikati söylemeği gu - ruruna yediremedi: — Kullandım bayan; küullandım ama... — Aması ne? — Bü ocağa kömlir nereden ko- nulacak onu anlıyamadım da... Bir erkekten çok içki ıçermış Sinemanın İSİMSİZ San 'at- kârları neler anlatıyorlar ? İsimlerini hiç kimsenin andığı yoktur. Fakat onlar bütün kalple rile kendilerini bu mesleğe ver - memiş olsalardı bugün çok sev- diğimiz filmlerin hiçbirisini gör- memize imkân kalmıyacaktı. Makineciler, elektrikçiler, el . bise giydirenler vesaire... Bütün bunlar; isimlerini sinema afişle « rinde büyük harflerle yazılmış olarak görmüyorlar.. Halbuki on ların, eserlerinden rejisör kadar övünmeğe hakları var.. Onlarla konuşmak rok müşkül bir iştir.. Çünkü yıldızların şarla- tanlığına mukabil bunlar çok mü tevazi insanlardır. Kendilerile konuşuürken söyli- yecek bir şeyleri - olmadığından bahsederler.. Fransız stüdyolarını gezen bir sinema muharriri, bu isimsiz sa. natkârlardan birçoklarile görüş - müş ve uzun bir röportaj hazırla- mıştır. Biz bu yazının bazı parça- larını kısaltarak alıyoruz: “Stüdyonun İçerisi sıcak.. Fa ! kat dışarda keskin bir rüzgâr e | siyor. Gabenin elbise giydiricisi haykırıp durüyor : — Müsyö Gaben, Müsyö Ga * ben nerede? Müsyö Gabeni gör- dünüz mü? Bu, mavi gözlü, güzel bir kız dır. Ayrı ayrı yüzümüze bakiyor.. Bir ses: — Galiba projektörlerin bu . lunduğu daireye gitti, diyor. — Nasıl? Bu havada pardesü - |, sünü giymeden dışarı çıktı hâ, ya nezle olursa? Bu sözlere gülmek istiyorum. Fakat elbise giydirici Mişlinin gözlerinde şimşekler çakıyor.. — Nasıl?! Bu size gülünç mü geliyor? Gabenin hastalanacağı ihtimali sizi korkutmuyor mu? — Affedersiniz matmazel.. Fa kat siz giydirdiğiniz bütün sanat kârlar hakkında bu kadar müs - tebit mi davranirsınız? — Ben hiç müstebit değilim.. Fakat onların hasta olması ihti . maline karşı çok üzülürüm. Bu sırada Gaben göründü. Miş lin, artiste doğru, kelimenin tam mânasile atıldı: — Niçin pardesünüzü giyme. den çıktınız? Üzüntüden az daha bayılacaktım. ' Gaben gülüyor: — Hakkın var; fakat koşa ko- şa gidip geldim. Merak etmeyi - niz nezle olmam.. — Bir daha böyle şeyler yap - mayınız, — Tövbe matmazel. Genç kadına soruyorum: — Gabeni çok seviyorsunuz demek. — Onu sevymemek mümkün mü? — Sanatkârlar arasında başka sevdikleriniz var mı? — Fernan Grayvey ve Piyer Vilm'i pek severim. Fakat Piyer Vilm kadınîardan hiç hoşlan . Mmaz, Yalnız, sözlerime yanlış mâna vermeyiniz rica ederim, Mişel le alâkadar oldukları İçin sevi- yor değilim. Bu meslekten ol - dukları için severim. Fakat bun ların hiç birisi Müsyö Gabene benzemez. — Galiba Gabene Aşıksınız matmazdcl.. — Alay etmeyliinz rica ede . rim. Gaben evlidir. Ben kendi . sini sevdiğim' kadar eşini de severim. Onlar tatil seyahat - lerine bile beni beraber almak isterler. Hattâ Ametikaya da götüreceklerdi. Fakat Ameri » kada ecnebi tabiiyetinde kü - çük sanatkârların çalışması |memnu olduğu için bu iş olma- dı. — Gabeni neden bu kadar se- versiniz? — Çok neşelidir, hiçbir şeye kızmaz. Hayatı daha toz penbe. görür de onun için, O stüdyoda herkesle doşttur. Makinistle, e- lektrikçilerle.. Öyle değil mi? Mişlin bu'suali makiniste sor- muüştu. Oda y Oaynı — sözleri bütün yüreğile tasdik etti. Biraz sonra Gaben ile tekrar karşılaşınca Mişilin hakkında fikrini sordum; — Tanıdıiğıim insanlar arasın- da en çok sevdiklerimden biri . sidir, dedi, karımla karar ver- dik. Meslekten çekildiğimiz gün Mişlini de beraber alacağız; bir köye çekilip mesut günler geçi- receğiz. Mişlinden sonra da bir elek - trikçi ile konuşüyorum. Bu, şen çehreli bir delikanlıdır. Sağ eli. nin iki parmağı kesik,, — Bir iş kazası mı? , — Evet.. Fakat rica ederim ne benden bu kazaya dair bir şey sorunuz, ne de yazınızda bundan bahsediniz. Ben gazete- Ben erkek sanatkârları benim- cileri bilirim, Ufacık bir şeyden Morgan bir facla çıkarırlar.. SİZ de Mî ki bu âdi kazadan bir drâf “|4 pabilirsiniz. Ben de okurk? şıma gelenlere hüngür llu”ns, ağlamağa mecbur kalırllı şem bozulur. — Stüdyonuzda c;a.ltâîani dızlardan en çok hangisih versiniz inatkâr doğrusu.. Altın bİ” ysf' a ğü var.. Bir gün, arkada? 1 mızdan birisi halini anlat y du. Hasta karısından, P* cuğundan, ihtiyar anne ve basından bahsediyordu: Morley de bizi dinliyorm” ğer.. Ertesi gün arl—.adaqıw hammma 3000 franklık ” c geldi. Zavallr adam sevi? az daha çıldıracaktı. 6 “ Stüdyonun lokanmsındazğei meğe gittik.. Lokantadâ eden genç kıza sordum*: KU — Burada yemek Siîenm,di.ı dızlar arasında en fazla ğiniz kimdir? nîfx 1e göy ar* Kız iptida fikrini K istemedi. Fakat israflâft | o apl şısında o da elektrikti g; çıza het Moreyin ismini verdi. rden 110ş yıldızın hangi îeme“cmy d’ landığını sorunca, ?M.'cıı'dîg ima 'kızarmış piliç 3* ııend”î" şampanya içtiğini 3 üre * Şarl Buvayenin patate yü * sinden h0=lanmadığmhrı arâ * nun Fransız sinema! au Ü sında en oburü olduğur 'ı bü Morleyin ismini yerdi. buı.gd“ çok içki içtiğini )ı[ğarsüf'“ dî kulağıma fısladılar. Miş* en çok bahşiş verol ını wex Morganmış. Remü hcı pab ĞN beğenmez, hem ee vermezmiş. e P t İşte isimsiz qanntkârl > dızları böyle görüyorla — Gabi Morleyi.. Müthwu gıl Mişel Morgan |