| i ; İ | | | Mi Umumi bir sulh konferansına cctw, Yıldızlar stüdyodan çık” Yazan: Hanri dö Man mum! bir sulh konferansından belıse- i vakit sulh taraftarları acı ac: söy- lenmeğe başlıyorlar: “Koyunların kurtlara vaaz ve nasihat ederek onları kan dükme huyundan vazge- | girdikleri nerede görülmüştür? Münih tecrü! daha büyük mikyas- ta*olmak şartiyle tekrar etmek mi isti- yorsunuz? Garbın demokrat devletleri - nin fedakârlıklar mukabilinde uzlaşma - ları, sulh istiyen milletlerin harbe hazir olan milletler karşısında zaafı suretinde demokrat dev « kuvvetli, silhâlanmış ve harbi göze almış olacakları güne kadar da devam edecek- tir. Bu takdirde harb tehlikesi şüphesiz daha çok artar. Fakat aksi takdirde de dalma harb tehlikesi mevcuttur, Harbe sü rTüklenmektense onu mordans kabul et mek herhalde daha doğru olar. Çünkü bu gidiş, biribirini takip eden sukutlarln de Mmokrasinin iflâsına varır. Dünya İşlerini düzeltmek için bulduğunuz çare, gok iste- nen bir şey olabilir, fakat acaba tubak- kuku mümkün bir çare midir? Toteliter dovletler bunu kabul ederler m Bu çeşit muhakemelere Jâalettayin bir Sulhün rasgele bir harbden daha İyi'ola- cağı cevabını vermek kâfi gelmez. Çün- kü, nekadar #nğlam olursa olsun, bir prensipin tekrarı; mücerred esaslara da- yanan, hâdiselerin hakik! vaziyetini idea. Jinin bulutları arasında gören bir muha- Kemeyi dalâletten kurtaramaz, O balde hüdiselere icab ettiği Yakmdan bakalım. © Bazı vakalar vardır ki mahiyeti husu- sunda hemen hemen herkes mültefiktir. Münih anlaşması bir harb tehdidinden doğan alelteşle hir uyuşmadır. Demek - ratik devletler bü uyuşmada küçük düş. | xüşlerdir. Zavallı bir mijlet elim mukad- deratina doğru yürümek için tek başma bırakılmıştır. Fakat bütün bunlara rağ» men devamlı bir sulhten, eskisinden da- ha fa?la uzakta bulunuyor. Bu konuşmalarda İki tarafın zihniyetini meydandadır; birisi be pahasına olursa çi bında küvvete müreraat 'klerini kabul ettirmek is- tiyor, diğeri bu ige razı olacağmı hisset. tirmiştir, fakat müzakere yoluyla yapa- cağı fedakârlığı azaltmak emelindedir. Müzakereye girlşen iki taraf bü ruhu hal içersinde çalışırken bi konuşmalar tabil İyi netler vermez. Çünkü istiyen ta- Tafın karşısındakiler ikl kötü akıbetten birisini kabule mecburdurlar: Ya harbi ka bul edeceklerdir, yahut çok pahahya mal olan ve muvakkat görünen sulhü kurta- racaklardır. Fakat bu neden böyle oldu? Evvelâ demokratik hükümetlerin, sade- ce harb istemedikleri için fedakârlığa ra- zı olduklarını ösylemek tamamiyle doğru değildir, Avrupada hari istiyen, yani harbi si- Yasetine gays vapan, ve sulhün devammı bir muvaffakıyetsizlik yahut bir felâket telâkki eden bir hükümetin vücuduna ta- bil kimse İnanmaz. Hakikat bundan çok zayıf olduğu halde yine korkunçtur. Ro- ma - Berlin mihverini kuran © devletler, diğer hükümetlerden farki: olarak bazı musyyen siyasi gayelere erişmek lstedki- Jerini ilân etmişlerdir. Onlar bu gayele- rini çok hayati buluyorlar ve bu gayele- Tİ başka vasıtalarla elde edemeyince harb etmekten çekinmiyeceklerini geye kat? olarak söylüyorlar, Otoriter devletlere göre kurtarıcı harb- ler de müdafaa muharebeleri kadar meş. rüdür, Bu devletlerin ideolojisi mübalâğa. k bir milliyet esası Üzerine kurulmuştur. Senelerdenberi bu fikirden kuvvet alan! hisler, bunu böyle kabul elmiyen rejim. lero karşı mücadele için kendinde hak ve kuvvet görüyor. Vaziyette ehemmiyetle tesbit edlicerk bir nokta dahr var: İngiliz ve Fransız hükümetleri Münihte sulhü harbe tercih kadar Eski Belçika Maliye Nazırı İngiliz ve Fransız orduları, yalnız kendi budutlarında, kendi topraklarmı müdafaa ile kalmıyacaklardı. Bu ordular hudud aş mak, uzak diyarlara gitmek mecburiye- tindeydiler. O'vakit orduların ruhi vazi- yeti nazarı dikkate almacak bir âmil teş» kil etti, Harbeden kütleler, üç milyon Al- manı, kendi İstekleri hilâfina Almanya - dan ayıtıp Çekotlovakyada bırakmak için ölüme razı olscaklar mıydı? Bu mekte du Fransa ve İngiltereyi Münihte zayıf bulunduran sebeblerden birisidir. Bir başka sebeb daha var: Münihteki vaziyet, 1918 de cihan harbinden galib çıkan devletlerin en kuvvetli günlerinde göstermeğe başladıkları zaaf eserinin ta- bil neticesidir. 1918 de imzalanan sulh omunbedeleri zayıflar, Bu munhedeler milletlere kari « katür kabilinden bir hayat verdi. Müstak bel ihtilâflara zemin hazırladı. Bu muahedeleri yapanlar, iktisadi mü- cadelerin bütün sebeblerini mevcut bi - rakah, hattâ bu çarpışmaya yeni sebeb- ler çıkaran muahedelere dayanarak siya. #İ veziyetlere hâkim olacaklarını sandı- ler. İptiğai maddelerden mahrum kalan milletlerin bu vaziyoti sonuna kadar ka“ bul edeceğine inandılar, Silâhlarını azaltacaklarını vaadettiler, fakat ilâhları azaltmak için en müsait fırsatlara malik oldukları günlerde bile silâhalnma yarışına başladılar, Milletler cemiyeti ismiai verdikleri bir teşekkülün, arzu ve Ihtiraslardan doğan, ittlfaklarla beslenen kuvvetli taleblere mukavemet edebileceğine inanmak gafle- tini gösterdiler, Muahedeleri yapanlar, bir iki sehe San- ra bunları akaliiyetlerin himayesi, Iktısa- di meseleler ve möstemlekeler noktala nodan tekrar gözden geçirmeği lüzumlu bulmadılar, Almanyayı dört bir taraftan çember içersine almakla ve Iptidal maddelerden mahrum etmekle ilelebet onu zayıf bir mevkide bırakacaklarmı ümld ettiler. Bütün dünya, demokrasi ile idare olu- nan milletlerden sebatir, iradeli, devamlı ve makul bir harici siyaset bekliyordu, Fakat onlar ikide birde hükümet değiştir iler. Her yeni gelen, eskisinin siyasetini bozdu, İşte Münih müzakereleri sırasında de- mokrasi ile idare olunan sebebler bunlar- dır, Bu diplomatlar şöyle düşünmüş ola- bilirler: 1018 sulhü dünya meselelerini halledemedi, Yeni bir harb aşacağız, yeni bir sulh yapacağız. Fakat bu yeni harb- den sonra gelecek yeni sulh de dünya meselelerini halledemiyecek. O halde dünya sulhünü kat'i olarak kurmak için ne yapmalı? Bugün sulh is. tiyenlerin ker şeyden evvel çok durbin olmaları şarttır, Bugün harb tehlikesini gösteren slâmetlerin arkasmda gizlenen hakiki sebeğleri bulmak, bütün meselele- ri bir kül Balinde tetkik ederek teşhis et- mek, Bu da ancak toplu olarak z ile olur, : Bu müzakerenin çok faydalı olacağına kâni olmak için mevzu ve usul bakımm dan Münih paktı ile umumi sulh konfe * ransı arasmdaki farkı düşünmek kâfidir. Bütün devletleri birleştiren konferans küçük devletleri kendi Aralarında toplu» İctlerin ekseriya küçükler üzerine tevec- cüh eden arzularını tahdide #ebeb olur. Umumi sulh konferansı, dünya meselele- rin! parça parça ve yalnız mevzii olsrak halleden hususi paktlarin Yarattığı tebli- keleri azaltır, Bunun için bütün Avrupa devletlerini, biç olmazsa twnumi harbden doğun mese- lelâro ait muahedeleri imzalamış olan hü- kümetleri, bü meselelerin yeniden tetkiki maksadiyle ayni masa başinda toplamak gök faydalr olacaktır. Dünya mselelerinin hitaraf bir surette ve toplan yeniden tetkiki fikrin! kendi ettiler, Fakat bu yalnız İngiliz ve Fran-İmenfaatlerine uygun görmiyen dev letlerin Siz milletleri sulh istedikleri için yapıl - mad, Bunun büska bir sebebi vardır: Al maz tehdidine mukabele etmek ve Çe- köşlovakyayı kurtarmağa çalışmak işin Mir il bu konferansa gelmeği kabul etmiyecek. Yerini ileri sürerek ümümi bir konferans toplanması fikrine Itiraz edenler buluna- Yuğa sevkeder, Bu topluluk büyük dev bilir, Fakat bu itiraz İki noktadan azl tıktan sonra ne yaparlar? Harri Bor aşçı olmadığına hayıflanıyor ve: “keşke o mesl seçseydim, dünya aşçı kazanırdı!. diyor Beyaz perde üzerinde gördükleri yıldız* lara derin bir samimiyetle bağlanan er- kekli kadınlı bütün seyirciler, beğendikle- ri sanatkârların hususi hayalarmıda öğrenmek isterler. Gazetelerde sinema yazıları yazan mu” harrirler ekseriya okuyucular tarafından bu şekilde suallere maruz kalırlar; Falan artist evli midir, değil midir? Hangi şe- hirde doğmuştur? Kaç yaşındadır? Asıl adı nedir? Hangi mahallede oturur, vesa” ire vesaire... Okuyucu tnektuplarindan çıkan Sualler arasında pek çok tesadüf edilen bir tane“ si de “şu veya bu yıldız, stüdyodan çık* tiklan sonra, serbest saallerinde ne ya- par?,, sualidir, Şüphe yok ki çalıştıktan sonra eğlenmek ve dinlenmek herkes gibi sanatkârın hak- kıdır. Aktör ve aktrisler de tipki bizim gibi yemek yerler, uyurlar ve otururlar, Tabii içlerinden bazıları bir takım şeyleri çok severler, bazılarının garip huyları var dır. rciler, perde üzerinde yıldızları her vakit heyecan veren manzaralar arasın da gördükleri için onları hususi hayatta da ihtiraslı maceralar peşinde koşan cesur ateşin bir takım insanlar (o farzederler... Bunların alelâde bir fani gibi basit bir ha, yat vaşamasına ihtimal vermediklerinden sanatkârların. busust hayatlarını, haydi den doğan bir takım macersierla doldu" rurlar. Bu zân ekseriyâ yanlış çıkar, Ak* tör ve ya akttis sahne hayatının dışinda çuk defa alelâde bir insandir. içlerinden bazılarının, bazı insanlar gi- bi hususi temayülleri olur. Meselâ Als ber Prejan denizi ve seyahati çek sever, Bu sevgisi o kadar fazladır ki aparlıma- nıni bir vapura Benzelmiştir. Aparlımân odaları tıpkı vapur kamaraları gibi dö şenmiştir; yataklar asmadır, balkon tama mile bir vapur köprüsü haline konmuştur. O, bir gemiye benziven dairesinde böş 84“ atlerini deniz yüzü görmiyecek olan mini mini sandallar ve kotralar yapmakla ge irir, i Harri Bor resim yapar. Evinin dıvarla- rı kendi /ırçasından çıkmış yağlı boya tablolarla doludur. Bu zat yaptığı resim lerin modelini denizden alır. Heykel yâp- mak da bir parça elinden gelir. Fakat en ziyade merak ettiği yemek pişirmektir. Arkadaşlarile daima bahse girer, Bu ba” hislerin mevzuu daima yemeğe aittir, Bor, arkadaşlarına: — Gidiniz, der en maruf lokantalardan istediğiniz yemeği alın. Ayni yemeği ben | de burada pişireyim. Gelip ikisinden de | tatmız. Eğer ben daha iyi pişirmemiş- sem ne İsterseniz veririm. Harri Bor kendisile görüşen bir gaze teciye: “— Arkadaşlarım, demiştir. Tablolarr- ma bakarken: “Mükemmel, fevkalâde, çok güzel, “diyorlar. Öyle zannediyorum ki bunu bir pezaket «eseri olarak, beni memnun etmek için pişirdiğim yemekleri değildir: 1 — Avrupada mevcut bütün kuvvetli hükümetlerin başvekilleri bir çok defalar sulh istediklerini ve Avrupayı bir harb â- fetinden korumaya çalıştıklarını söyledi. ler. Başla Hitler olmak Üzere bu büyük başlarım bu sözlerinde samimi olmadık - larını farzetmek için bir sebeb yoktur. 2 — Bütün dünya samimi surette sulk İstiyor. Hiçbir devlet sulh için yâpılan bir toplantıya davot edildiği vakit gelme - mek essaretini gösteremez. Efkâr umu- miyesinden çekinir. Bu iki sebeb gözönünde tutulursa umu- m! bir konferansın cihan sulhü için çek faydalı netleeler doğuracağin: tahmin et- mek yanlış olmaz, kötü bir aktör kaybeder fakat iyi bi i tekrarlamak ile vakit geçiririm. $ Ta da gördüğüm manzaraların yaparım.,, el iğ 7 Şarl Vanel ata binmeğe fi Galığı da sever. Tatil zamanlarınI ç da bir arkadaşınm evinde şi z daşı da kendisi gibi iyi süvari er *ıdır. Sabahleyin ata binerler, dar yaban öküzlerinin arkasın©”” lar. Filmlerinde dünyanın en ine mı olarak görünen, tehlikeli atılmakta husust bir zevk GUY medilen Piyer Blanşar busesi çok sakindir. İki küçük kızımı hır. Tahta üzerine retim yapmıs | şır.. , Jorj Rigo müziği sever. Ve Gi yek gitar çalar. Sea Gitrinin mini “cennete de '” uğryalımı, uy yük bir maharetle on ikinci oynayan Taymon Gal resimi bilhassa çiçek resimleri yapma Fransızlarm en iyi komi : sayılan Arman Bernar posta lâmağa meraklıdır. Eski ve 47 ç tapları toplamaktan da hoşla” Pol Tissiye de tıpkı Alber oyuncak gemiler yapar. Fak3f yol mağa en çok meraklı olanı yıldız pe dür. Bu zat yaptığı ve mük: j diğ, yelkenli gemileri, kabul “e orta yerindeki geniş masa duğu kocaman bir teknede ” ten derin bir haz duyar. / fım gemi ve kotra eee il Alber Prejan, boş vahiilerini minimini sandallar ve kotralar yapmakin geçirir söylemiyorlar. Çünkü yemeklerden 9 ka” dar hoşlanıyorlar ki, söz söylemekten, beni tebrik etmektense iki lokma fazla yemeği kâr sayıyorlar, Asıl ben bu mes lekte yetişecekmişim, o vakit dünya kötü bir aktör kaybeder, iyi bir ahçı kazanır dıl, ay evvel Pariste “mösvö Koksi» el, filmi çevrilirken > stüdyoya giren sinema münekkidleri, filmde baş erkek rolünü oynayan Larkeyin çevirdiği bir sahne biter bitmez, aradaki fasıla ne ka" dar kısa olursa olsun, dajma tek başma bir odaya çekildiğine dikkat etmişlerdir. Larkey bu odaya girer girmez kollarını dirseklerine kadar sıvar, boynuna eski bir önlük takar, eline fırçayı alır, filmin çev- rilecek sahnelerine âit dekorları boyarmış, lr boya boyamak ihtiyacı Larkey için en kuvvetli ihtirastır. Hattâ o, kendisini bir parça terkid elmek istiyen bir rejisö- Te: “ İsterseniz azizim, demiştir, şirke” n muktvelemi — bozayım.. Be- nim için burada film çevirmekten ise gi- dip bir atölyede boyacılık yapmak daha zevklidir.,, ” Birçok yıldızlarda açık havadan boşla"la$ Bir İngiliz şirketi kraliçe Ve ii rırlar, Meselâ Düvalles izin zamanının) saltanat devrini yeniden yalnız bir ay olduğuna çok müteessiltir.| karar vermi Bu yeni filmde O bir aylık izin müddetini deniz kıyıla-| hem huşusi hayatı, hem de * rında dolaşarak geçirir. Bu © gezintiden,! hakikaten çok uygun ol3! ne bahasına olursa olsun, o vüzgeçemez. Pariste hasıl vakit geçitdiğini soranlara şöyle cevap ver “— Yazın Akdeniz kıyılarında yaptı Yalnız bu merakların dan doğmuş, ihtiraslı mi ; doğru olmaz. Belki ba: tir, Her sanatkâra bir merk İl ye yapmacık yapanlar dâ ri # Fakat hangisi yapmacık pan od bunu kestirmeğe tabil imkân m nü Anna Neğle ve preps Arton Valbrok oynıyacaktf