değil, Yunan aslındanmış Slinikten bildiriliyor: bilgi, İmizde değerli bir mevki sahibi bir G Molan © Burar a2 Verdinin Hal Man olduğunu iddia eden bir tetkik Tiz, neşretmiştir. 4 ge antanın anlattığına göre bugün hâ- X ve Givarındaki bir köyde Verdi ismi- yin eski bir aile yaşamaktadır. Bu 4, 1 bugünkü elraf badan oğula â ederek geçen bir hatırayı muhafa” iğ ektedirler. Buna göre, dedelerinden Marko Verdi, vaktile İtalyaya gitmiş enkolede yerleşerek bir İtalyan kr €vlenmiştir. İşte Büranta bu Verdi" değil, Yunan wR Sie eki bu köye gittim buldum. Bunlar bir ihti” *rdilerin bu en son oğlu bir demirci" üm, Beni büyük ba Bu ihtiyar da babası dir, ay, eadisile gör Ver bir resmi vardı. Resmi iner burun bestekârla olan benzerliği* *hal farkettim ve hayrette kaldım. <> Babanız sizin ailenizden birinin İtal: Ap Bitmiş olduğundan hiç bahsetmedi ve kar km bir Bir bacağın değeri elli bin lira! ” Recinali ve karısı Mapte yeni yikanmış bir vapurda, iç , “Sak olduğu içir, ayağı kayıp dü- Me, İngiliz, kumpanyayı dava ediyor neticesinde kırılan sağ baca- Mi, Erninatı olarak 50 bin Vira istiyor “iy, 7 Recinmid Tomas ismindeki bu m- davası hakkında mahkeme henüz İli, ötmez ve düşme hâdisesinde ALEM geminin mi mes'ul olduğunu Tin, başlamıştır. ra mahkemelerinden birinde, OO amaninda sağ ayağı sakat ka: m davasma bakılmaktadır. ebel Ponnington, otobüsün bir A YİR çarpışması neticesinde sağ ba- Yarslanmıştir.. Hastaneden çik- tolra da ayağını öygatamaz olmuş. A Röre, kendisi dansöz olmak, VE Bolt gibi iporlar yapmak ar?y- il Bu suretle, bunlardan muhrum iy kk bali söndüğü İçin 15 bin Mira #temektedir. hısımımız İtalyada (o bulunuyor. Marko amcamın oğlu Cuzeppa şimdi İtalyada dir ve musiki ile uğraşmaktadır. Verdinin babası: Koyun hırsızı | Bu ihtiyar köylünün - söyledikleri çok! mühimdi ve insanda hiç şüphe bırakmır | yordu. Fakat daha kati deliller de ele ge girdim: Yaptığım tarihi araştırmalarda göster” miştir ki, on sekizinci asrın ortalarına doğ ru Atinada Verdi ninde bir aile yaşı” maktaydı. A o tarihlerde o küçük bir köydü ve köyün Akropolda Oturan bir ağası vardı. Haseki (ismindeki bu ağa, kendisine ait olan koyunlar çalındığı 24“ man, bu hırsızlıktan dolayı Marko Verdi- yi itham etmişti. Marko Verdi bu ithamdan o müt oluyor ve bir gece kardeşi Yani ile bera” ber Atinadan çıkıyor. Kendisi Tele civa* rındaki bu Helbotsari köyüne gelip yer” leşiyor. Kardeşi Marko da Anadolu sahil lerinde Ayvalıya (Ayvalık olacak) iltica ediyor. Marko Ayvalıda bir müddet kaldıktan sonra Türkiyeden de ayrılıyor ve macera 'Çekoslovakyada nüfus ve arazi vaziyeti Prag — Hükümetin neşrettiği bir statis* tiğe göre, son hudut değişiklikleri ile Çe koslovakya 4 milyon 922 bin 440 nüfüs ve 41 bin 597 kilometre murabbar arazi kay» betmiştir. Bu suretle, memleketin eski nü- fuşunun tam üçte biri o ayrılmış bulunu" yor. Bunlardan 2 milyon 658-bin-858 zi Al- man, 591 bin 544 ü Macar, 77 bin 580'ni Lehli, 60 bin 332 si yahudi, 35 bin 880 ni Rüten, 1 milyon 161 bin 161 ri de Çek ve Slovaktır. Bugünkü Çekoslovakya (dahilinde 8 milyon 527 bin 154 Çek ve Slovak, 512 bin Rüten, 4 bin 157 Lehri, 126 bin 310; yahu vardır. Şimdiki © mesahası da 99! bin 912 kilometre murabbaıdır. , Ayni statistiğe göre bugünkü döl yüzde 38 zi çiftçi, yüzde 32 si işçi, yüzde" 7 si esnaltir . ' hevesi ile meçhül bir tarafa doğru gidiyor zan müddet kardeşi kerdisinden haber lamiyor. Nihayet, birkaç sene sonra öğ- teniyor ki Marko Verdi İtalyada Ronkode de yerleşmiştir. Şimdi “Ayda, “Otello,, “Falstar, “Rigoletto,, gibi operaların bestekârı o lan Cuzeppe Verdinin de 1813 de bu şe hirde doğduğu malümdur. “Yunan ansik- İopedisi,,nde de Verdiden bahsedilirken bestekârın amcasının olan bir Yunan hı bulunduğu kaydedilmiştir. Verdi ailesinin bugün bile musikiye he vesli olduğunu gördüm. Lambronun oğlu Hıristo Verdi kendi kendine çalgı öğrem miştir ve ona köyde saz Şairi ismin veri- | yorlar. Hıristonun diğer bir kardeşi de| vardır ki o da sehirde hizmetçilik etmek te ve onun da musikiye hevesi görülmek» tedir.,, Çinde bomhardıman felâketine uğramış gehir halkmı tedavi etmekte olan “bey- nelmilel sulh hastanesi, menfaatine satış yapmak üzere Londrada bir Çin İsi paza- rı açılmıştır. Buraya başta Mareşal Çang Kayşekin karısı olmak üzere, bir çok Çin zenginleri kendi ellerindeki çok değerli anlika sanat eserlerini o göndermişlerdir. Resimde, Çinin Lonüra elçisinin karısı madam Ko Tayçi Cin işi pazarmda kıy- ; muharebesinin yıldönümü mün asebetiyle Pariste Napolyonun mezarı * metli bir varoyn gözden geçirirken gö- rülüyer. 72 KAHRAMAN HAYDUD medi. Bu adamın vahşi bir çehresi, karışık bir sakalı ve kanlı göz- leri vardı. liyor musun?. Ben beşeriyeti korku içinde bırakan biriyim... Sirkat, katil, kundak, yangın... Bunlar benim adi cürümlerim- la merasim yapdmış ve harb aka demisi talebesi mezarın önünde diz çök- müşlerdir. Ayni kadınla ikinci balayı Bir İngiliz sözü: hasret sevgi- yi ateşler ! Sinema artistlerinden Cek Oki ayni ke dınla ikinci defa olarak evlenmiş ve bala- yıni geçirmek Üzere İngiltereye gelmiştir. Artist bu hâdiseyi şöyle anlatıyor: — Bizim Amerikan kanunlarının İyi bir tarafı vardır. Bir adam karisından bo- şanmaya karar verip mahkemeye müra- esat etti mi kendisine bir sene düşün derler ve davayı bir sene sonra islerse- niz tekrar bakılır. O zamuna kadar vikâh tamamen bozulmamıştır Geçen sene karımdan ayrılmaya karar vermiştim ve mahkemeye müracaat et - tim. Mahkeme bizi muvakkaten Fakat düşünmek için de bir sene mühlet verdi, Bu bir sene zarfında ben de, kârım da düşündük, taşındık, nihayet ayrılmamaya karar verdim, Bügün tokrar evlendik ve İ- kinel defa olarak balayı seyahatine çık- tik., ayırdı. Cek Okinin karısı da vaktiyle sahne sr- tistiydi ve Nevyorktaki bir tiyatroda ça: Bştyordu. Venita Vardon İsmiyle meşhur olan artist, Cek Oki ile 1935 te ovlenmiş- ti. Bugün, kocasıyla tekrar hakkında o da şöyle diyor: — İrgilizlerde bir darbımesel var: bas- ret sevgiyi ateşler, derler. Onun gibi, biz de biribirimizden bir müddet ayrı durduk- tan sonra, sevgimiz daha fazla artiz, İki artist balayı seyahatlerinde İngil - tereden sonra İskoşyaya ve Fransaya Ri- deceklerdir. evlenmesi Çekoslovakyanın en güzel kızı, arslanından ayrı düştü! “Çekoslovakyanın en güzel kizi,, diy tanmmış olar artist Mil Reymanova bir müddet kalmak üzere Lonüraya gitmişlir. Orada bir iki temail vermek ihtimeli d4 vardır. Fakat, Prağda daima temalller verdiği uslanını yanında getire. mediği İçin müteessirdir. Diyor ki: — Maalesef aslanımdan ayrı düştüm. Çünkü İngiltereye getirip götürmek hay- M müşkül ve masraflı olacaktı. Esasen Pragda bile bir müddet sonra sahneye çıkaramıyacağımdan korkuyorum. Çünkü ertik büyüdü, neredeyse bir yaşıma basa- cak, Ben onu meme ya ve sütle besledim.,, Reslmde artist aslanı ile beraber gürü- Yiyor. berabor uyken aldim ML ETT AE Dr. Irfan Kayra RÖNTGEN MÜTEHASSISI Türbe, Bozkurd kıraatharesi kar #sında eski Klod Farer sokak No. 8. 10. Öğleden sonra 3 ten 7 ye sadar, KAHRAMAN HAYDUD 69 bir hale koyuyordu. Şimdi kaçmayı nüyordu... düşünüyor- du. İlk defa olarak bunu düşü- Rolanda hasıl olan sükünete hayret eden zındancı ondan şüphelenmiş olacaktı ki kendi- sini sorguya çekti,. — Bir mahpus... Rolanın çehresi değişti. Kar- şısındaki adam ne bir hâkim, ne bir çellâd, ne de bir zımdan. sıydı.. Bu adamı şimdi daha bü- yük bir alâkayla seyrediyordu. Bu adam da, kendisi gibi ir mahpus, belki de bir mağdur, bir mazlümdu.. Vücudunu bir paçavrayla örtmüştü.. Yamalı bir kület dizlerine kadar iniyor, yırtık bir setre vücudunun çıplaklığı- nu örtüyordu. Birdenbire sordu: — Ne zâmandanberi burada- sın?, — Bilmiyorum.. Daha doğ- rusu bilemiyorum!, Birdenbire elini uzattı.. Kar- $ıs'nda sallanır gibi duran bü adam, kendisine âdeti lir kar deş, bir tanıdık gibi geliyordu. Yabancı adâm korkak tir ta- vırla çekildi. Roları garip bir tatlılıkla: — Ben de mahpusum, dedi. Ben de senin gibiyim. Uzattı- ğım eli sıkmak istemez mist? Yabancı adam vahşi bir ses. le cevap verdi: — Benim kim olduğumu bi- di. Benden herkes korkup “a- çardı, Burada bile sındancılar bana adam gözüyle bakmıyor. lar, Hücreme ellerinde hançer- leriyle giriyorlar. Görüyorum ki siz bana benzemiyorsunuz .. Siz merhametli bir adamsınız. Dünyada benim için çarpacak bir dest kafbi yoktur. Benim nasıl bir ağam olduğumu o öğ- rendirir. .İşte Uzatıyorum eli- mi... Cesaretiniz varsa tutunuz. Mahpus, vahşi ve şiddetli bir tavırla titrek elini uzattı Rolan eli yakaladı, heyecan. la sıktı... Meçhul adam mahcubiyetle mırddandı ; — Demek siz benden kerk- madınız?. — Bayır. — Benden nefret musunuz? — Görüyorsunuz ya |, — Takat ben bir cani, affe- dilmemesi lâzım gelen bir kati- lim., — Siz de benim gibi mah. pussunüz. Başını elleri içine aldı için ağlamağa başladı. murıldandı: etmiyor İçin Rolen Kaçmak! Ne güzel bir rüya! Buradan nasıl kaçabilirdi?... İmkân: yoktu. Kaçmalı, kur. tulmalıydı.. Pakat nasıl? Otuz kadem yerin altında demir parmaklıklar ve muhkem duvarlarla çevrili bir zindanda bulunuyordu, Zındanın, muh- kem kapıların dışında gece, ve gündüz nöbet bekliyen zın- dancılar vârdı. Rolan gene yatağı üzerine 0. turmuş, bunları düşünürken, ayağı sızladı... Bu sızlayış ken- disine desti kırıklarını hatırlat tr. Sevinçle fırladı.. Kırık par. çaları toplayarak yatağına taşı- di. Yorganmı üstüne örttü. He yecanından ve sevincinden çıl. gına dönmüştü. Bu kırık par- çalardan bir kısmı hançer gibi sert ve sivri, diğer kısmı bıçak gibi keskindi. Bu yoklukta, bunlar bir hazine demekti, Bunlar belki de, belki de de- il, pek mümkün, kaçmasını kolaylaştıracak âletlerdi.. Rolan hemen işe girişmedi. Önce kaçmanın kabil olabilece. ğine iyice inanmak istiyordu.. İşin daha başlamadan yarpa saracağını anlayan Rolan önle- miye çalıştı, Yeniden çılgın tavrı takındı, Kapıya Bücum etti. Bağırip çağırdı. Zındançı Rolânın çıldırdığı na zahip olarak uzaklaştı, O günderberi, Rolan, hüe- ine yaklaşan bir ayak sesi şitse deli gibi ulumağa başlı- yordu. Bu günlerde z'ndancının o- daya girmemesi lzımdı. İşe başlamazdan evel bunu temin etmeliydi. Bir çok plârdar kurdu. Ni hâyet hücresinin bu geniş zım- dan içindeki mevkiini tâyin ©. debildi. Plânr sade, fakat müthişti; Çıkacak bir menfez temin e- debilmek için bir taş ocağı aç ması lâzımdı.. Bunun için de, kalınlığı diğerlerine daha az tahmin etti cihetindeki (duvarı delmiye baslaması icap ediyordu. Rolan, duvarın üstüne doğru ve sağa İnhiraf etmek şartiyle bir ocak hazırlayacaktı. Bu suretle suyun Üstüne çi- kabilirse buradan hir delik aç.