rMaber'in tarihi Romanı: 41 Gözleri yumrulaşmış âşık ve maşuka hâle sarhoş gibiydiler Ali paşa da ne tedbir almacağını bilmi- yordu. Yalnız sakalınm ucu şeyhin elin- deydi. Artık o da Maryasını fedaya ha| zırlanmıştı. Nihayet evvelâ can ve son-| işler sana varmıştı. Yer) sea rın gece büyükçe bir çıngar çıkacaktı a- ma, Allak vere de kaş yaparkön güz çı- karmasaydılar,. Maahaza Ali paşa görmüş! geçirmiş bir vezird. Mademki ber iş ya-| rm akşama kalmıştı, o haldö bu akşna kendini tamamiyle serbest telâkki edi -| yordu. Paşa, bu göce Maryadan doya do- ya güm alacaktı, Gece, Bursanm Üzerine örtülüyor ve evlerin ışıkları yavaş yavaş sönerek bir karanlığa dalıyordu. Yalnız Ali paşanın evinde bol ışık var- dı. Paşa işlemeli entarlai sırtımda barem- de Maryasınm kucağındaydı. — E. Diyordu Marya, yine iki büyük cihada hazırlanıyoruz. Marya bin bir işveyle bir van kedisi gibi çırpındığı paşa kucağında sanki —İ sum bir bakire gibi konuşuyordu: — Yine ne var paşam? — Ne olacak, Tatar hanı Timur, Erzin- candan doğru yürüyor. Ve kendisini ni « meta gerkettiğimiz Bizans hükümdarı Jan Paleolog da hünkür iradesine Asidir. — Önce hangisi? — Önce Tatar hakanı ve sonra Jan ra canandı. İİ — Ne fena değil mi paşa? Haluk! ar. tek biribirimize ömürlerimizi vakfelmeiz zamanıdır. Sana doymadım henüz paşa, — Ben de sana Marya, Ali paşa, yan gözle Maryanm dudak bükerek İçin bir kin ve hırsla güldü” günü seziyor gibiydi. Tüyleri ürperiyor. du, ama, ne yapsın ki yarın geceyi bek- lemek Jâzandı, Ve o gece Marya yerden yere çalınarak paşanın kucağında soludu ve çürük içinde uykusuz Ye yorgun kaldı. Kadin paşayı bu kadar hirçm görmemiş. ti. Kaç kere hayretle sormuştu; — Asznsmız, neden paşa? — Öyle lâzım Marya! Erteel gün paşa ve Marya öğleye doğ- iü uyandılar, Maryayı hünkürm karısı E- Tizabetten gelen bir nedime, paşayı da harbden dönen Timurtaş bekliyorlardı. Gözleri yumrulasmız sık ve maşukn hâ-| Mâ o gecenin zevki: dan sarhoş gibiydiler, Marya içinden kaç kere! — Ne garib! demişti. Sanki yarm ge- ce öleceğini biliyor gibi bu akşam hönl karşı ne zalim! Halbuki Marya çevirdiği hud'aların pa- şanın yüreğinde yer ettiğini bilmiyordu. O gün işleri çoktu. Firar hazırlıkları el bellibaşlı bir işti. Sırbistandan Dakoşava» nin gönderdiği en şedld zehir de koynun. dafsi strça gişe İçindeydi. 2“42101) VEM NE? Bu sırada Güllü nine yanımıza gelmi tabesabah n veya heyecanız- ti Marya sordu: Başka naz” — Hayır, hanımım, Yalnız hazırlar mı?! ge) medi. mi Gül-| diye sordu. — Hazırız diye cevab ver olur mu Gül-| naz? : » — Peki hatimim, — Yalnız söylemeği unutma, mektubu & beraber getirsinler. Nedime bu mektubun hünkörr çileden | çıkaracak, saltanatı tehlikeye (sokacak! kadar mühim bir mektup olduğunu bil. seydi bu kelimeyi diline bile almazdı. Gülnaz ihtida etmiş bir Macar kr E- lizabete bağlanmış ve onun esiri gibi bü- tün arzularına körükörüne Iant etmiğei, Hattâ kaç kere onları Helille konuşurken kapt önünde beklemişti Zaten hayatımda Yalnız gördüğü en müthiş hâdiselerin sır- rını bile saklamağı bilen Gülnaz bu husu- siyetinden dolayı gözde idi. Fakat bu hâ- disenin altından kend © de hiç bekle- mediği bir felâketin doğacağını aklma bi- le getirmiyordu. Marya, nedlmenin avdetinden sonra ha- zırlıklarma başladı, Halil ancak akşama doğru gelecekti, Bir taraftan da hünkâr Yıldırım tebir- sızlanıyordu. Filhakika Eliznbete İzin ver. mişti, ama, İçi İçne de sığmıyardu. Onu E- lizabetin nldatması ihtimali aklma gel - dikçe tüyleri diken diken oluyor, odasına fırlayıp onu boğuzindan yakalıyarak her| şeyi söyletmek istiyordu. Bir aralık hay- ah bir| i ş, birdenbire tüy.! leri ürpermişti. Acaba Yıldırım bir şey mi öğrenmişti, bu Lei bitenlerden bir ma” m abeti her zamankinden bambaşka karşılumıştı. Yüzü ssıktı, göz lerine, hiddetlendiği zamanlara mahsus, fersizlik yine çökmüştü. Rlizabet korka - tak yanma sokuldu ve yanıbaşına otura- rak: — Beni İstemişsin hünkürm. Dedi, — Evet Elizabet. Bilmem ema, Allah hayra tebdili etsin, İçimde bir sıkıntı var. Biraz seninle konuşarak açılmak istedim. Eliznbelin yüreğine su serpiliverdi: De- mek hünkâr başka bir maksatla çağırmış değildi. — Noden şövketlüm, belki Jana canım siktldi, belki Timura kızdm. Hünkür birdenbire yerinden fırladı ve Flizabetin t4 gözlerinin orlasma bakarak Ye burun buruna yaklaşarak sordu: VLSES arer (SUDEM GE 7 2 GE a AR Gülerek: — Bak, Güllü nine, dedim; daha neler varmış da ten bana söy- lemedin.« Bu kalabalığın, bilhassa bütün bu kızların neye topl dıklarını şimdi ani kızların hepsi burali değil; başka Yı ir yorum.. Hem, bu en süslü kılıklarını giyinmiş lerden gelenler de var,(değil mi? — Tabi! Hem de bilsen ne kadar uzaklardan gelirler, Yazan: Ikimim — Bunları sen nereden biliyorsun? abet zeki kadındı. Bir pot kırdığını anlamış*ı. Öyle ya şevketlünun başmda bu iki meselenin olduğunu ona Yıldırım söylemediği belde kim söylemişti? Şimdi bunu söyl ki b mi vardı, fa“ kat işte ne olursa olsun ağztndan kaçırı- vermişti Maahaza kendini toparlamakta gtcikmedi — Hünkürm, dedi, Eğer beni hırpala- maktan huzur duyncaksan varam başım uğruna kurban olsun, Yoksa ben senin karının. Bibette olüp bitenlerden ber - kes gibi benim da az çok ? Bitün memleketin ve halkm de bilsem çok mu görürsü berim olur. idiğini ben — Ama, bunu sana kim söyledi? — Mutfak dedikoduları hünkârım. Ka- dınlar arasmda döneh #9'betler arasın - da daha neler Konuşulur, bilmezsiniz. Ellznbet-hemen hilni iltica etti. D manlarda bütün ği topltyara alan naz ve Arm zayıf yerin3 t gibi böyle ze- dmlığmı ve işvekârli- nm iradesini elinden | le hünkürm dizleri a rasma girer ve onun göbeğine başmı ko. ak nefesleriyle padisaha hanya- yayı unuttururdu. Yine böyle yap- yapt ns: L, Şurada öm r ve haşmetin dünyaya & lar, şehinşaklar, ayaklarma kapandılar, Zaferlerden zaferlere “gittin. Hiçbir htinkâra nasib olmıyan ikbal aziz haşındadır. i orlar, şah- padişahlar t Eğer ihtirasın varsa hile artık dinmeli-i dir gevketii Yıldırımın. Timur da, Jap| da sana köle ölamazlar, Jana nimetini, saltanatırır, tacinr sen verdin. Timur bar. bar sürülerinin başındadır. Nihayet kud* | rotin önürde ö da diz çökecektir. Hünkür güldü: — Burada az dür Elizabet, Bunlar barbar sürüleri değildir. Ben benden 5- lanların kudretlerini inkir etmem Elizs- bet, Timurla kozumuzu biraz güç ve bir! az müşkül halledeceğiz. Fakat sen bun-f ları birak. Ne demek İstiyeceksin, onu bezliyorum. — Ne demek olacak şevketlüm, ben s*- ni severim, Hem çek #ovetim, hürmetim sonsuzdur hünkârim. Hayatıma hayat, şevket, saltanat kettm, Bolki çok kusur. larım nlabilir, fakat bütün bunlari senin büylik kalbin affeder. © gibi kusur Elizabet? /Detömt var) ig — Acele etmiyelirm. Ortaklıktan evvel ben şahsan da bir tecrübe ve delil isterim. Jan hayretle sordu: — Şahsan delil mi? — Evet, Makinede benimle de bir tes- rübe yapacakamız, Jan murıldandı: — Giddi mi sövlüyormunuz? Niçin? — İstemiyerek de olsa beni aldatmadı ğıpisn kanaat getirmek için. Bu İşe mil- yonlar yatırmadan çürük tahtaya basma- dığımdan emin olmam İâzrm değil mi? — Demek makinede munyene olunma- yı düşünüyorsunuz? — Düşünmek filân değil, bu tecrübeyi İstiyorum. Ölümüm saatini öğreneceğim. Saklamanıza da lüzum. yok, teşhisinizi a- çık olarak bana söyliyeceksiniz. — Benim teşhisim değil, makinenin... — Pek âli makinenin, Kabul mü? Giz. lemeden söyliyeceksiniz değil mi? Doktor tereddüd içindeydi. Bu sağlam görünüşlü #hhatte adam Mari - Fransm| babasıydı, Makinenin cevabı ne olacsktı7| Aldatıcı görünüşüne rağmen ölümü ya « kinsa bunu kendisine söylememeli miy- di? Tövevriye sabırsızlanarak sordu: — Kabul mü? Düran hâlâ tereddild etmekteydi. Fa - kat börsacmın alaycı baktşlari karşısında izzotinefsinin İsyanıyla dayanamadı: — Peki, kabul! — Pek âlâ öyleyse... Haydi bakalım. Sordu: — Ne yapmam lâzım? — Lütfen şuraya oturunuz. Janm gösterdiği yere oturdu. Bilekle. rinin kayışlarla bağlanışmı mutiane #ey- rettl, Hiçbir du. Sihhatinden emindi, bu sebeble mu- kadderatımı öğrenmekten korkmuyordü, Birsz sonra Jan, makinenin ekranında sevdiği kızın babasının hayat hattımı gör“ dü. Elleri, mermer masanın kenarına &- sahi birtakallüsle yapıştı. İş adamı sordu! — Netice nedir? Doktor cevah vermeği. İkinel bir mua- yene yaptı, Ekranda görülen hattın ölü. mü bildiren kısmını büyütü. Muavinini çağırdı; — Bartaz! — Buyurun doktor. — Bir şasi getir. — Peki doktor, şimdi... Yardımcı, karanlık odaya Koştu. Saniye koyduğu bir onmla biraz sonra geldi. $s- siyl makineye taktı, Jan, fotoğrafı almea Bartasa döndü; — Hemen developa et. Cereyanı kesti. Löveyriyenin ellerini! çözdü. MY ED NA TO YA Bİ Fakat kadıncağızın bâlâ bana itimat etmedi şüphe ettiği anlaşılyordu. Kendisine, Allahın menin kudsiyetinden katiyyen şüphem olımi madığı teminat verdim. Sadece, içlerinde bacak kadar ük bayanlarm, evlenme ve açalım lerini bu derece doldurmalarına “bir parça $9$0” Nak leden: — Teşekklir gderisi” pati — Kalkabilir miyim” — Hayhay. Muayen? — Teşekkür ederim. Borsacı anağı kalktı. tını dolaştı. Alâkayis 099 İmli haber vere kalâde bir pars tUzAĞi* yenler, öğrenmekte, lar, İnanmıyaslar, herke! telerde münakaşalar parasız olarak €B tevkaliı kilde yapılacık. âsi ger omuzlarından hitab etti: miz parlak azizim. Hr docek ve musyene ol sira bekliyeceX. Jan sevinçle gülüyor!” cak e Yanın ietiizel müdahale larak renliteye &ö59” , soğuk bir tavri8 — Evet, Bütün bu proje kat makine aldalmıyo ruysa; yoksa... Jan suşsuyordü. hi — Bir şey söylemiy© *! Janın hareketini tasvib © — Hakkınız var, BOŞV2* yorum. Hakikat birs$ mo© kacak. Bartazın bulunduğ retle ilâve etti: — Bekliyel Vicğaniyle mücadele b lememeli miydi? Yalsn heyecan eseri 7 Fra göstermiyor« de servete ve Mari- kinesine hıyanet e! Doktorun Gön kılan iş adamı alay etti: makineden bir ceva? ye güphe ediyorsunuz? HA” itiraf edin. Bu bitab, Japm İZ dı. Doğruldu, Hakika eti Karanlıkodanın kapı w linde henüz ıslak bir P# Alim emretti: — Ver. Pelikülü, Löveyelyeye Ve — Bakım. Na görüşe. — Birtakım çizgiler” rot derecelerini bildir“? düşü9 Birkaç saniye durnrak d Zal Ka Lee önü dinlemiyordu bil- 7 e Jayde Yalan söylemek? Bu v9 gen zle oral ge m es KOİ “e “yeri esi — Nihayet dediğime F“ rae zi olurs# k avaffak © ei Makineniz m & evini le vd | adami Pİ isik iie Yokna büyük keştinizd89 z ye 4 söyl” idi ae” esi — Pok düşüncelisiniz. za gk eli ie toğrafı gibi bir #Y- geni! yi a e gi ga düşünsene oğlum, evlenme çağında olan hangi kız iyi bir koca bul mak için bu yolları göze almaz? Herkesin kanaatine hürmetim olmakla beraber, bu fikir psk ga ribime gitmişti. Demek ki en körpesinden, en kocamışına kadar, bük tün bu bâyancıklar, o sene içinde, kendilerine koca olabilecek 'bir eş bulmak imaile, hu kadar yollardan kalkıp, kismetlerini açacak trlsşmiz buseyi almağa geliyorlardı. sin halülderile bir parça alay ettiğimi, yoksa ij pi il ne, bilkassa böyle güzel ananelere hürmetim çalıştım. Nihayet barıştık, Edi Oğuz Türklerinin buraya yerleşmiş b” nen, Yeşilpmarm yerli halkı, hakikatte; viodan VE banisi, ilim ve fennin yüksek hamisi olduğu yümüzde evlenmeği, iyi, sağlam bir yuva kurmağı, gürbüz çocuklar yetiştirmeği ilk iş olarak düşünmek âdettir. Kızımız, erkeğimiz. öyle mesut bir yuva kurmak için Allaha yalvarırlar.. Bir kere ew kten sonra da r ki, artık ölünceye kadar biribirlerine sa Ja r, hiç biribirlerinden ayrılmıyacaklardır. Burada hiç boşanma olmaz mı? geçimsizlik bile yoktur. Buda neden'Ev İster şehirli maz, akıllarına koca me olsun bir koca edinmek çin gâriplerine giden bi tirmedeni de seve hayatını zehirli mıyacak surette » ke: Bu düşüncelerin tesirile, gülerek — Şa kadınlar için koca vumu sök Yi olsun, kızların, arı, her ne bahasıha olursa 1, erkeklerin her zantan İ- çöcükluktan çıkat çık- evlenmeği, DA ge aksinedir: Bütün * bir & ayrıla a amak onun ilk emeliğir. olsün da, nâsıl olursa Oleun, dedim. Zavallılar, bir koca bulmak için bin türlü eziyetleri göze alırlar; (2 kat çoğu da başlarına Koca bir belâ sardıklarını bilmezler. . Güllü nine bana öy Kadıncağızın, sözlerimden hiç haşla kıntısı ile çikişte? — Yok, oğlum, kızlarımızın imanile öyle alay etme.. Bizim kö e bir bakış baktı ki, daha ieri.gidemedim. nmadığı belliydi. Biraz can st te istihza edebilirdi? Kadri; bilki bir mevru üzerinde /9 İsnmenin, Allah emri olduğuna ve evlenen bir çilti Allahın mutlaka koruyacağına tanbul gibi b kadar şi o an ve gönülden iman ettiğimizden... B: ük şehirlerde evlilik bağlarınmı, aile yuv Yak verdim. Evlenme müessese- emri melhumile izah edenGüllü bei sulistimal etmek tariz saklıydı. alarinın ne iyoruz. Bu da, oradaki gençlerin bu Al- İ e, evlenip sönra ayrılmak” rü cahil yobazların elinde teceddüt düşmanı,” ? lerini en mutaassıp devirlerde bile, her vesi assup ejderinin kafasını ezmeği bilmişler. Bayram, düğün, hasat şenlikleri gibi içtim ler, güreş, cirit, at koşusu gibi milli oyun ve © irbil rin, kadın, erkek tam bir serbesti içinde tOpi&P e lerini, eğlenceler, şenlilder, oyunlar tertip et“ mis... Bu gibi fırsatlar, düşmanların dost olm kat daha kaynaşmalarına, birçok anlaşmazlı ortadan mii sik Ki Bu sebebi ep di aralarında, £ İzmir, İs bu kadar temiz bir kanaat a üzmek istemediğim için, çi nüniyetle cevap verdim: — Sahih, Güllü nine, hakkm var. sa böyle alay edilemivecek GSM Göl Çerkes köyü halk ve da ber iki tarafı senelerce üzdük zam düğün ile nihayetlenmiş oluyordu. im. Hüş