vin Solmer işte böyle bir kadındı. ma © SİSin, saf ve ciriydi; tıpkı bir e Fakat bir kraliçeden de da- VE dölişmendi. Şimdi artık gu- ek kaliyor; Bir ilâhe gibi de Hâyir... Bunu söyliyemeyiz; bir ln Süzel değü, bütün Dâhelerin Bay sok daha güzeldi. a ONA adetâ tapar, bütün Mirçm- e İnatlarışa, deliliklerine bir fil b. yanına Kendisi büyük bir ii 'nun bütün arzularını yerine TAllmcay, iktidardaydı. Ve o bu arzu- LZ kur * varan bir cömertlikle İd, Ard, Onun hayatta yalnız i- ge ay Bir tanesi kıskançlıktı. İn. yi W. yaf. Günün birinde Mister 4 Kalbine bir kurd düşmüştü. Bu Ga, #ançlık kurduydu. İkincisi de E- l Ln hediye edilmiş olan kiymetli ta,,, rl sağa, sola atması, kıymet bil- & lay yüzden pırlantaların mu- İş aybolmak tehlikesinden doğan liyeyaı, Si i ii et bilmemezlikte o kadar m, “İLİ ki, bir gün küçük köpeğinin 3 İNCİ gerdanlığını dolamış: Lİ b ne de yakıştı diye günlerce Da #enlanlıkla gezdirmişti. iç Sn ihtarları yahut çıkışmaları Wda vermiyordu. "O he söylerse * “Bizim hizmetçilerimizin hepsi OMir. Hem bir şeyim kaybolursa dani alırsın, değiştirmiş oluruz, , Ma veriyor, aldirmiyordu bile, iş bir iş adamı olduğu için insan bi tanıyan Mister Solmer hiçbir İç KARŞI körükörüne emniyet besli- ka,“ Ve İşte bunun için günün bi. Belini çılgınlıkların! nihayete €r- Br karar verdi, f ç *obahtan akşama kadar evde 'ĞI bir gün sekiz hamal Solmer kocaman bir kasa getirdiler, Ve ; $ kadının budvarı yanındaki kü- ON odaya yerleştirdiler, O akşam i Solmer cebinden siyah gü- Yapılmış bir mücevher mahfaza- 1 ve; Delin, Süha bir şey getirdim. bi kadın omuzlarını sikti, Yaka alâka göstermedi. ii, M9cast onun bu hallerine altşık iç, MİN likaydisine kulak asmad. 9 Açtı. Mavi kadife üstünde, ko- 1 çantalarla yapılmış bharikulâde : DK manasiyle bir servet değe. Bizi, bir gerdanlık yatıyordu. Eve- ş “Tİ parladı, Kocası bu ışığı gör- N p Evelin, diye gülümsedi, bunu Üy, * dm. Fakat sana vermek £- Mrtm var, SK, kadm kaşlarını çattı ve: İt, YRİŞ bu şartlar? diye alâkasızca Rl İğ şener maheub mahcub: a Sunturn'la bu kadar açık bir Solgul olma, dedi. Sizin hakki. | dikodu yapılıyor. Çirkin oluyor. in aadaki alâkayı kes olur mu... Üre İstiyorum, : Taş istekelz; deği, ile benim aramda hiçbir şey üç Dy Şocuk oyununa benziyen ha, Una belki... Peki onu unutaca- *derim ki ikinci şart bu kadar wi li iş rlanta gerdanlık kiymet biçil- tig yet Bunu öteki mücevhera- had 7 buraya o atmıyacaksım. in ,, - *&ha bir demir kasa aldığımı Bi, Mi? ty, a.a: gi 2 m socukça bir şey, dedi, hizmetçime: “Git kasayı A in iş My rat getir diyemem, N e <MAS€n söylemiyeceksin. Ve İn iç Yal kendin bileceksin Bi in, onu Yalnız sen açıp kapı- İK hiç Kr İl vi kasayı yı gi Mk le mi? ır yalnız ben aça. İp a bu geye karşı alâka w - ar dey, taktan büyük bir memnuni- aaa ister Solrror kasa anah- Bey nin eline verdi, — inleri kasayla müthiş eğ- X oi Avla Cik O,işle böyle bir kadındı! leniyordu. Ne tuha? şeydi bu kasa! An. cak gizli bir düşünceyle açılıyordu. Tıpkı bir büyüye, bir tılsıma benziyordu. Karısı ilk günlerde kasayla böyle meşgul olduk- ça Solmer de iyi bir şey düşünmüş oldu- ğu için kendi kendini tebrik ediyordu. Fakat günün birinde Evelin kasanm 8- nahtarmı kaybetti, Solmer Amerikaya kasayı yapar firmaya telgraf çekti, Ve yeni bir anahtar getirtti. Ve nihayet bir gün geldi. Evelin kasa- yı açacak şifreyi de unutmuştu. İmkânı yok me olduğunu hatırlayamı, yordu. Kocası: — Bünü unutamazsın, böyle şey olamaz! Genç kadın: — Unuttum ne yapayım, diye cevab verdi, kendimi öldüremem a!.. Hafızam pe kküvvetsiz, elimden ne gelir?! Solmer dehşet içinde: — Fakat bu olur şey değil! diye ba- giriyordu. Evelin yüzünü buruşturdu: — Dur gürültü etme, dedi, elbet de hatırlarım. Ertesi gün kocasına geldi. — Arman, deği, beni de çılgına çevirdin dün. İşte buldum şifreyi. Sapsade bir ke- İimeymiş?. — Neymiş? — Tabii “sevds,, imiş. Bunu hatırlat- mıyacak no var? Sunki kocası bunu hatırlamağa moe - burmuş gibi ona bir iki acı söz daha söy. ledi. Mister Solmer kasanın başina geçti. Fakat sevda kelimesi de kasayı açmıyor- du. Bu defa aşki, muhabbeti, sevgiyi, ip- tilâ ve alâkayı, sempatiyi tecrübe etti. ler. Bu kelimeleri yazan harflerin her bi- rini her şekilde sıraladılar.. Hayır! ba, yır!.. Şifre bu değildi. Hiçbiri uymuyordu. Fakat Evelin ısrar ediyordu: — Eminim, aşks, sovdaya, sevgiye mi teallik bir şeydi. Bu pek can sıkıcıydı ve Selmer bir ka- sa almış olduğu için kendi kendine lânet ediyordu. Nihayet büyük felâket geldi, çattı. Solmerler büyük bir baloya çağırılmışlar- dı. Evelin terter tepiniyor: — O gece muhakkak pırlanta gordanlı- Zımı takacağım; açtır kasayı. diyordu. — O halde sen de unuttuğun kelimeyi bul... — Bulamam!, Hatırlıysmıyorum. Baş- ka türlü açmak mümkün değilse kasayı kırdırırız. Mister Solmer Amerikaya bir telgraf daha çekti, Ona: “Bu vaziyette kasa an, cak kırılarak açılabilir. İsterseniz iki mü- bendisimizi ilk vapurla yola çıkaralım, diye cevab verdiler, Evelin: — Onlar ancak altı gün içinde gelirler, Balo dört gün sonra. diye kıyameti ko- parıyordu. Solmer bütün kasa fabrikalarına mü- racaat etti, Teknisyenler, mühendisler ge tirtti, Fakat hayır. Eğer Evelin kasayı hangi kelimeyle kapadığını hatırlamazsa kasayı açmağa İmkân yoktu, Bu telâş arasında Evelin'in aklma par- lak bir fikir geldi: — Canım bu kadar meşhur kasa hır, sizları varmış, dedi, onlar için kasa Rç- mak oyuncaktan ibaret kalıyor. Polis mü- diriyetlne müracaat et, böyle bir adam bu Jup bize göndersinler, Solmer bu müracaati yaptı. Müdürlere yalvardı, Nihayet günün birinde iki sivil memur arasında bir kasa hırsızı Solmer konağına, geldi. ve kisa bir zaman sonra kasa parçalanmıştı. Kasayı açmak işini büyük bir tecessis- le seyreden genç karımı'iş epeyce İlerle. dikten sonra birdenbire: — Buldum, diye bağirdı. buldum, Bul dum. Kasayı açacak şifre Toddy idi. Kocasma sokuldu. — Sana ben sevdaya müteallik bir şey dememiş miydim, dedi, görüyorsun “ya, sana verdiğim sözü tamamiyle tutmuşum. 'Toddy'yi unuttuğuma bundan İyi bir is- pat olamaz... > Mister Solmer bundan pek memnun ol- muştu,.. Eveline darılmağa imkân var miydi? i İlerledi. Yarısı delinmiş kapıyı, hatır, diye bağırdı, 7 Birinciteşrin — 1938 CUMA Hicri: 1357 — Şaban: 12 e 0,03 12,02 15,15 1742 19,14 425 Lüzumlu 7 eletonlar Yangını İstanbul için: 24212, 44614, Kadıköy için: 60020, gin: 60625. köy, Rakırköy, Bebek, Tarabya, lere, Fenerbahçe, Kandilli, Eren Kartal, Büyükada, Heybeli, Burgaz, Kınalı, için: Telefon “muhibere memü- Tuna yangın demek küfidir. Deyağlu için: sküdar İ- Rami itlyiye: 2711 Deniz ifni di. 2) Beyazıl kulesi: 21995. Galata yangın kulesi: 40060 Sıhhi imdat: 44998, Müddelumumilikş 24200. Emniyet müdürlüğü: 24382. Nefla Vekâleti İstanbal Elekirik İşleri Umum Müdürlüğü Reyoğlu: 44801 . Istan;| bul: 24378. taş: 40033, Cibali; 20272, Nurosmaniye; 21708. Üsküdar - Kadıköy: B0773. Havagazi: İstanbul: 24378. Kadıköy: 60790, Peyoğlu: 44442, Taksi Otomobili İstemek Için Sular İdaresi: Beyoğlu: 44783, Beşik- Beyoğlu cineti: 49084, Bebek cihetiz 36 - 101. Kadıköy ciheti 60447. Denizyolları Istanbul acerteliğiz 42162, Pazartesi Tophaneden 16.30 Mudanya, 20 Hanılırıma, Salı Tephaneden 9,30 İzmit, 16,30 Mu- » 19 Karabiga, 20 Bandırma, a. 12 Karadeniz, Sirkeciden 10 Mer 22740. Karaköy; sin, Çarşamba Tophareden 16,30 Mudanya, 20 Bandırma, Sirkeciden 15 Ayvalık, 18 Bartın. Perşembe Tophaneden 9,30 İzmit, 16,20 Mudanya, 20 Bandırma, Galatadan 12 Karadeniz. z Cumartesi Tophaneden 14 Mudanya, 20 Bandırma, Sirkeciden 15 Ayvalık, 18 Bartın, Pazarlesi Tophaneden #İmroz, 9.10 İz. mil, Gnlatadan 810 Marlanya, 10,40 İzmir Sür. 12 Karadeniz, 22.30 Mudanya, Müzeler Ayasofya, Roma »- Bizans, Yunan eser leri ve Çinili Kâşk, Asker) Müze ve sarnıç lar, Ticaret ve Sanayi Müzesi, Sıhhi müze, (Mu mözeler hergün s9a1 10 dan 16 ya kadar açıktır.) Türk ve İslâm eserleri müzesi: Pazars tesiden başka hergün saat 10 dan 16 ya Cuma Rünleri 16 dan 17 ye ka. Müzesi: Hergün saal 13 ten 16 açıktır, /“emleket Dışı Deniz Seferleri Romanya vapurları: Cumartesi günleri 13 de Köstenreye; Salı günleri 18 de Pi- re, Beyrut, İskenderiye, İtalyan vaparları: Cuma günleri saat 10 da Pire, Prendizi, Venedik, Triyeste, Sirkeci İstasyon Müdürlülü Telefon 25079, Anadolu hattı Hergün hareket eden şimendiferler: Saat $ de Konya, 9 da Ankara, 15,15 de Diyarbakır ve Samsun, 15,30 da Eskişe- hir, 19.10 da Ankara ekspresi, 20 de A- dapazarı, Hur irerlerden saat 9 da hareket eden Ankara muhlelti pazartesi, çarşamba ve cuma günleri Haleb ve Musula kadar seler etmektedir. Avrupa Hattı Semnplon ekspresi bergün Sirkeciden saat 22 de kalkar ve Avrupndan geleni saat 7.25 te Sirkeciye muvasalat eder. Konvansiyonel 20,40 da kalkar, 10,20 de kelir. Edirne poslası; Hergün saat 850 de hareket eder, 19,93 de gelir, GEÇEN SENE BUĞUN NE'OLDU? Pehlivan köyde iki tren çarpıştı. Bugünkü RADYO 7 Birinciteşin — 1938 CUMA 18,30 Duns musikisi (plâk), 19 konferans! Selim Sırtı Tarcan, 19,90 Karışık musiki (plâk), 10,55 borsa haberleri, 20 saat aya) Ti a Rıza ve arkadaşları © tarafından Türk musikisi ve halk (o şarkıları, Jans haberleri, 20,47 Ömer tarafından arapça söylev, 21 & 21,30 Saadet ve (osrkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 22,10 ba va raporu, 22,13 Darlilalim rpusiki heyeti, Fahri Kopuz ve arkadaşları © tarafından, 22,50 son haberler ve erlesi günün progra- mi, 23 ant ayarı, istiklâl marşı, on, lanmış olan Toddy ismiyle açtı, Kasa kar- makarışıktı. İçinde lâvanta şişeleri, mek- tuplar, jartiyer. Bir çorab teki, Dentelli bir mendil vardı. Bazı mücevher kutula- rı da şuraya buraya atılmıştı. Fakat ası) gerdanlık, asıl kıymetli gerdanlık orta. larda yoktu... Solmerin çehresi bozulmuştu. Sapsarı kesilmişti. Evelinin gözleri büyümüştü. Ağzı hafifçe aralanmıştı. Bir müddet bu vaziyette düşündü ve neşeyle bağırdı: — Ah... şimdi hatırladım. Ben gerdan- lığı kasaya kilitlemiştim. Komodinimin çekmocesine koymuştum... Ve hepsi yatak odasma gittiler. Eve- Yazan: Ayşe sultan, birbiri ardına üÇ Şiddetli Rahmi YAGIZ ıslığın Ikaziyle kendine geldi — 104 — Sonra, hâlâ vücudunu sarsan hiddet ve, ihtiras kasırgasını gecenin (serinliğinde, boğazın sakin ve iç açan engininde dim dirmek için balkona fırladı. Davist hâlâ sandalda bekliyordu. Tam ümidini kesip de gitmeğe kalkıştığı sırada yalıdaki sazın birdenbire kesildiğini, son” ra balkon kapısının (açıldığını, oradan balkona vuran işık huzmesinin içinde dildadesirin, Ayşe sultanın sendeliyerek balkona çıktığını gördü. Delikanlı sanda- hai içinde ayağa kalktı. e Ayşe sultanm böylece nazari dikkatini celbelmek istedi. Fakat, Davistin gelmeyişile hırsından kuduz bir hal alan muhteris kadın, hiç bir tarafa bakacak halde değildi. Doğru" ca yürüdü, balkonun denize uzanan uc kısmına geldi, dolgun © vücudunu serin mermer korkuluğa dayadı, göğsünü; bo Kazdan gelen, ve.. bir sevgili eli gibi tenine değdikçe yeryer (o ürpertiler hasıl eden gece meltemine verdi, öylece sessiz kaldı, Davist bir müddet sultarın kendi tara” fma bakmasını umarak bulunduğu yerde sessizce bekledi. Sevgilisinin sabit bir ba” kışla gözlerini, yalıdan vuran avize ışık- larile yıldızlaşan Ove yıldızlanan sulara diktiğini farkedince, etrafına (o bakındı. Kimsenin kendisini gözetlemediğine €* mir olduktan sonra ellerini ağzıma götür dü, şiddetle üfledi.. Keskin bir ıslık; tap” kı içi boş, makarasız bir düdüklen çıkan ses gibi keskin ve tiz bir ıslık etrafta çım ladı, bunu ikinci ve üçüncü ıslık takip et- tü, Ayşe sultan biribiri ardına üç şiddetli ulığın ikazile gözlerini daldırdığı sular dan kendini kurtardı, Başını o ses gelen tarafa çevirdi. Karanlıklara baktı. Yalr dan 50 metre kadar açıkta duran sandal gözlerine ilişti. Balkonun o tarafına doğ- ru yürüdü. Denize, sandala bir dala dik- katle tekrar baktr.. Davist, sultanım ora- ya geldiğini, sandala baktığını görünce ceketinin mendil cebindeki o beyaz ipek mendili çekti, eline aldı, sultana doğru salladı. Ayşe sultan önce Davisti tanıya" madı. Fakat dikkatini arttırmca, tekrar sandalın içinde ayağa kalkan âşıkmı seç- ti. Sevinçten yerinde duramaz bir hal al dt. O da eliyle mukabil işaretler verdi De Ukanlıyı işaretle yalıya yanaşmağa davet etti. Bu sırada balkonun kapısı açıldı; ön- ce çekingen bir baş, onun arkasından da ince yapılı genç bir çerkes saraylı görün- dü. Sultan birdenbire (arkasına döndü, Balkon kapısından yarı uzanan bü vücü" du gördü, seslendi — Kim o; ne arıyorsun orada? Kapıda hâlâ yarı duruşunu muhafaza eden belirsiz genç kız cevap verdi: — Benim sultanmi.. Nevnihal!, — Ne ürıyorsun kız burada? — Size haber vermem için kallam gön derdi elem.. .— Nehaberi vereceksin? — Teranedil yalıya dönmüş de efem. Onu arzedecektim.. Sultan güldü.. Genç kızı yanına çağır” dı: — Gel bakayım buraya! Nevnihal, hayal gibi sessiz bir süzü” lüşle balkona girdi, gene hayal gibi s€5” âiz adımlarla sultana yaklaştı. Yanına gelince yaşlı ve muhteris kadını etekledi. Karşısında el pençe divan durdu. Ayşe sultanım birez evvelki hiddetim den, firtinalaşan hırsından eser kalmamış tamamen yumuşamıştı. Genç kıza yaklaş tr. Kızcağızın sırma saçlarını uzun uzun okşadı, onun çetrefil türkçe konuşuşuyla zevklendi, Sonra salıverdi.: — Haydi koş kızım O Teranedil ola- cak karıyı bana gönder. . Dedi, genç cariye geri geri yürüyüşle balkon kapısına ilerlerken tekrar eski ye- rine döndü. Sandalda bekliyen, bir türlü yalınm rıhlımma yanaşmak © İstemiyen Daviste yeniden el işaretleri (o yapmağa, yanaştırmağa çabaladı. linin heğkt vardı, Gerdanlık komodinin | dmdu. gözünde duruyordu. Evet, Evelin Solmer işte böyle bir ka- | akdin “ “Henri Hordt,, dan çeviren: Suat Derviş önleri Aş Bir dakika sonra, sokaktan eli boş dö nen Teranedil Ayşe sultanın yanını, bal* kona geldi. Söklüm püklüm bir yürüyüş” le ilerledi, korkuluğa arkasını yaslamış duran sultanı etekledi, ağlar gibi bir ses le, o daha bir şey sormadan, anlatmağa koyuldu: i — Her tarafı aradım, taradım, Abdul- lah beyi bulamadım sultanım, Ferman buyurursanız karşıya geçeyim. Beşiktaş taki evlerini araştırayım. İradenizi alma" ğa geldim. Ayşe sultan keyifli keyifli gülüyordu. Teranedilin bu sünepe hali, bu, vazifesini yapamamaktan mütevellit bir küçülüşle özür dilemesi sultanı fıkıriıkır kaynata" rak güldürüyordu. Teranedil sözlerini bi- tirince eliyle işaret etti, söylendi: — Gel.. Buraya gel ahmak karı... Teranedil kısa ve mütereddit adımlar» Ja sultana yaklaştı. Hâlâ, sevgilisini bul“ maktan doğan neşenin sinir (yatıştıran serpistilerile dudaklarında bir tebessüm bulunduran gönül hastası Ayşe sultan Teranedili omuzlarından tuttu, korkulur ğa yaklaştırdı, karşıda, sandalda duran, mendil sallıyan Davisti parmağile işaret etti; — Bak bakayım oraya! TTeranedil sandala baktı.. Bundan bir gey anlamamıştı. Sonra sual dolu bakışla rını sultanın gülücüklerle ışıklanan göz“ bebeklerinde gezdirdi, durdu. Ayşe sultan devam etti: — Gördün mü sandalı? — Evet sultanım! — Aptal karı, sandaldakini (o tanıma” dın mi?,, — Şey, tanımadım.. Bilmem sultarım! — Dikkatle bak aptal. O; Abdullah bey değil mi2. Teranedilin akşamdanberi kavrulan yü- reğine buzlu sular serpildi. Ağlayacak- mış gibi buruşan yüzü, birdenbire değiş- ti, Bir sevinç şimşeğile aydınlandı. Suk tanın tekrar eteklerine kapandı: — Sahi, o, Abdullah bey.. Niçin yalıya gelmiyor sultanım? Ayşe sultan omuzlarını silkti: — Kimbilir. kapıya geldi de seni bır lamadıysa, yahut gemisi ile buraya gel» Gi de, yalıya sandalla (o uğramağı düşün düyse.. Şimdi bana bak, Doğru aşağı in, yalının kapısından rıhtıma çık. Abdul» lah beyi çağır.. Al, buraya getir! haydi, çabuk Teranedil! Emekli çerkes kalfa birdenbire çevik- leşmişti, Artık üzerinde ( akşamdanberi onu ezen, büzen sünepe miskin halden bir zerre yoktu. Sultanım sözleri biter bit- mez: — Başüstüne sultanım, Cevabını yapıştırdı, rüzgâr gibi bir &ekişle balkondan (fırladı, içeri girdi. Merdivenleri dörder beşer atlayarak aşa- ğı taşlığa indi. Yalı kapısında bekliyen hadımları oradan sâvdı, kapıyı açtı, rıh- tıma çıktı, elân bulunduğu yerde sandal ile bekliyen Daviste elini salladı, seslendi — Abdullah bey.. Abdullah bey.. Davistin gözü rıhtumda seslenen Tera Dedile ilişti, onu tanıdı, sandalın kürek” lerine sarıldı, rıhtıma geldi. Sandalı başı boş denize itti, Kalfanm peşine takıldı, içeri girdiler. Teranedil loş holde Davistin elini ya meri sıktı, delikanlının kulağma fıs ir: — Niçin geç kaldınız Abdullah bey... Sultan hazretleri yalıyr kırıp geçirdiler» Davist karşılık verdi: — Birkaç dakika geçikmiştim. Kapıyı çaldım. İhtiyar bir adam açtı, siz yoktu” Duz.. Mecbur oldum yanlış geldiğimi söy lemeğe.. ayrıldım. Sultanımın aşkı gön“ İlimde öyle harlı bir ateş, eşsiz bir alev tu * tuşturmuş ki, bir türlü buradan ayrılama dım. Sandalla denize çıktım. o Yalınm önüne geldim. Saatlerce ( gözlerim peh cerede dolaştım durdum.. Teranedil rica etti: — Aman, sakın sultana kapıyı bahçı- van başımın açtığını, beni bulamadığını 21 söylemeyin!.. Sohra kabahat gene be im sanİLİN m