Hâdi artık muharrir olmağa Xa #ar vermişti. Günlerce düşünmüş, ta* Hnmış, bundan daha eğlenceli, daha #Ateresan bir meslek bulamamıştı. Sicak bir yaz günüydü.. Gömleğinin kollarını sıvamış, odanın içinde bir a ğı bir yukarı dolaşıyor, yazılariyle lka vereceği heyecans, zevki ve ile- ride bulacağı büyük şöhreti düşünerek tatlı tatl: hülyalar kuruyordu. Bu ka- Şöhret kazandıktan sonra elbette #rvet te yapacaktı. Bütün gazeteler Ondan bahsedecek, yazıları hakkında Sütun sütun tenkidler basılacaktı. Öyle dalmıştı ki bütün bu hülyalar ©ra hakikatmiş gibi geldi, hafif bir te le dudakları büküldü, göğsünü Rtrerek yumruklarını sikti ve heyecâm- İM aynaya yaklaştı. Sevinçten yanakları kızarmıştı. U- Yun uzun kendine baktı, Bayağı yakı- #iklı sayılırdı. Boyu posu da fena de- 4 dili, Yalnız, başmdaki saçları tepeden © biraz açılmıştı. “Adaaam, sen de, de- di, şöhret ile para olduktan sonra. « Bütün kadınlar arkamdan koşacak. ,, Bir kâğıt bışırtısiyle kendisine gek Tisseydi, belki bu muayene ve hülya uzu sürerdi. Rüzgâr masanın ü- #erinde açık duran kağıtları yere w- ürmuştu, Saate, baktı: beş... Vakit ne çabuk geçmişti! Halbuki o gün Muhakkak bir yazı hazırlaması lâzim- ÜL. Gazeteci arkadaşına söz vermişti. Kâğıtları topladı, masanın başına 0 turdu, Kalemi elinde evirip çeviriyor, İrasra şakağını kaşryordu. Ne yapsa , Pafile,.. Aksi gibi hatırına hiç bir şey #elmiyordu, Kâlktı. Elini yüzünü yı- Oh.. Biraz ferahlamıştı. Pence Tenin kenarına dayandı. Dışarısmı sey» temteğe başladı. Beyoğlunun yan sokaklarından bi K Mile küçük bir apartımann tek'cda- Mnda oturuyordu. Birdes rengi değiş" * Karşıdan ev sahibi madam geliyor- Üs. Muhakkak aylık istiyecekti. Ge- «Sen ay para veremediği için on beşer- den, tam otuz lira borcu olmuştu. Bu- Tun hepsini birden vermesine imkân Yoktu, Cebinde yirmi beş lirası vardı. Yirmisini aylığa mahsuben verecek, Beri kalanı beş lira da harçlığı olacaktı. Ür sahibiyle karşılaşmak istemiyordu. ye vir mektupla göndermeğe ka- İF vermişti. Hemen şapkasını başma, ceketini geçirdi, ve kapıdan fırladı. Ka- Bicınıa' boş odasında biraz bekledi. Ka- m geçtikten sonra sokağa çıktı. Ken- kendine: «Bu sıcakta zaten bir şey yapamı Yüsaktım. Serinlikte döner yazarım. iye söylendi. Vitrinlere baka baka, SİĞ'r ağır tünele doğru yürüdü, Karşı yağın köşesinde duran beyaz elbise. Dir kadınm dikkatle kendine baktığı” i Ni gördü. O tarafa yürüdü, Bildik mi € oda dikkatle baktı, Kadn gülüm ve elindeki şik çantayı kasten ye- 18 düşürdü. z N uzunca boylu, balık etinde, ye- &özlü güzel bir kadındı, Nar çiçeği Yengine boyalı dudakları arasından ç örünen bembeyaz dişleri çok güzel. hu mağında tek taş küçük bır yüzü- Yardı. Beyaz elbisesi pek şıktı. İn- belini sıkan kemeri ve yere di- Üğü "çantası? gibi dudaklarının akinde idi, Velhasıl kibar ve tara o- e hoşlandığı tipte bir kaden.. Çan - Yı Hâdinin elinden slirken daha j sir gülüşle teşekkür etti. Bir yex söylemek istiyormuş da çe hay muş gibi hali vardı." Nihayet: edersiniz" beyefendi, İstanbula ve. Reldim ; buraların acemisiyim, Karl duğ, arıyorum, Lüti » ne tarafta ol * Me tarif edermisiniz.. dedi, Hâdi- olay Yoktu, Ne yapacağını bilmeden mii işte, Allah ona, güzel bir e, Sini. Hazırlayacağı hi d, 7“ de iyi bir mevzu çıkmıştı, “Ben Miyim © tarafa gidiyorum, sizi gö- diye cevap verdi. Beraber yü" Beni © başladılar. Atık Hâdinin çe Aşılmışıı; neler, de meler anlat - " ! Kerini bir gazete muharrir © takdim etti, Suç ortağı e Avrupayı rüyasında bile görmemiş” ti ama, orada geçen güzel günlerini, u- zun tahsil senelerini öyle hararetle an- latıyordu ki bütün bu yalanlara oan için kendi bile inanıyordu. Yanındaki güzel kadına bayağı Aşık olmuştu. Utanmasa evli olup olmadığı” nı soracak ve izdivaç teklif edecekti, Genç kadın, birdenbire bileğindeki elmaslı saate baktı: — Eyvah, dedi, vakit te ne çabuk geçmiş! Çok geç kaldım. Merak ede - cekler; belki de yol bilmediğim için kaybolduğumu zannedecekler. Sizden son bir ricam var, beyefendi... Şuradan gorap ile bazı ufak telek şeyler alaca" ım, İşim bittikten sonra lütfen beni Büyükadaya gidecek vapura kadar gö. türür müsünüz?, Oraya ilk defa misa- fir olarak gidiyorum. İskeleyi tarif et- tiler ama, belki yalnız beceremem. — Emredersiniz hanımefendi, mem- nuniyetle..... — Ah çok teşekkür ederim, size te. sadüfüm bayağı bir mucizc.. Bu cümle üzerine öyle tatl bir gü- İüşle güzel Üişlerini göstermişti ki Hâ- dinin aklı fikri büsbütün karıştı, Yalnız kadın eşyası satan küçücük bir dükkâna girdiler. Genç kadın, ye- şil gözlerinin renginde, üç parçadan mürekkep bir çamaşır takımı ile iki gift ipek çorap aldı. Hepsi tam yirmi dört lira yetmiş beş kuruş tutmuştu , Paket hazırlanırken dükkâncılara işit tirmemek için yavaş sesle Hâdiye an- latıyordu. — Vallahi çok ucuz oldu. Ben İz- mirde böyle bir takimı dünyada otuz liradan aşağı alamam. Aman inşaallah sonra geleyim de iki kat daha alayım. Benim iç çamaşırına fazla merakım vardır, Ona verilen paraya hiç acımam, Hem bilseniz bu kumaşlar öyle daya - ruyor ki, Yıkayın, ütüleyin, giyin. yı- kayın, ütüleyin, giyin.... Adamın uzattığı zarif paketi Hâdi almak istedi ise de genç kadın razt ok madı: — Size bu kadar zahmet verdiğim yetişmiyormuş gibi birde eşyayı ta. şıtayım?. Vallahi olmaz!., — Rica ederim hanımefendi, sizde kalırsa pek üzülürüm. — Peki, dışarı çıkalım da, Gişeye yaklaştı, dudaklarında Hüdi- yi büyüleyen o tatlı tebessümü vardı, İnce manikürlü parmaklariyle kırmızı çantasmı açtı. Henüz parayı çıkarma - mıştı ki; — A... Cevad... diye bağırdı ve para gantasmı Hâdinin eline sıkıştırdıktan sonra: “Bir dakika, şimdi geliyorum,, diye dışarı fırladı. Hâdi, elinde kırmızı çanta, gözleri dalgın, zengin ve güzel hanımı ada lar iskelesine kadar otomobil ile götür. meği düşünüyordu. Bu kibarane buluş o kadar boşuna gitti ki dudakları hafif bir gülüşle yar yıldı, elindeki çantayı muhabbetle sık- tı. Kapının önüne geldi, gözleriyle et- rafı aradıysa da kimseyi göremedi, Tek târ İçeri girdi bir iki dolaştı. Vitrindeki şik eşyaları birer birer seyetti.. Güzel arkadaşı hâlâ meydanda yok Sakin bir kazaya uğramasın diye dü- şündü. Bu üzüntü ile dışarı çıktı ve beklemeğe başladı. — Affedersiniz efendim, O banıme- fendi galiba gelmiyecek, lütfen hesabı kesseniz, saat yedi oldu, mağazayı ka- payacağız., Dükkâncı para istiyordu. Artık hele lemesine imkân yoktu, “Nasıl olsa çan- tası bende parayr verir çıkarım. Şura" cıkta biraz daha beklerim. Züten nere- deyse gelir, Muhakkak ki İstanbulun âdetini bilmediği için geç kalmıştır. diye düşündü. Çantayı açtı. A... Gözlerine inanamı- yordu. Çantada beş paralar yoktu... Tekrar kapadı, tekrar açtı, evirdi, çe verdi nafile.. Şimdi ne yapacaktı? Sat- tıkları eşyanm parasını almayınca bu adamlar onu dünyada bırakmazlardı Kavga gürültü çıkacak, rezil olacak - tı.. Kendi kendine öfkeleniyor: “Ah, enai çapkınlık senin nene!..., diye söy- leniyordu, Cebindeki yirmi beş lirasını HABER — Aksam postası Hicri: 1357 — e Yi 6,02 12,02 1516 17,44 19 Lüzumlu Teletonlar Yangın: İstanbul için: 2427: Beyoğlu için: 44644, Kndıköy İçin: 60020, Üsküdar b çin: 60625. Yeşilköy, rn Bakırköy, Bebek, Tarabya, Fenerbahçe. Kandilli; Eren- , Büyüküde.s Heybeli, Rurgaz, : Telefon muhabere memü , Rami ifsiyesi Deniz itfaiyex 20 » Beynzıt külesi: “21996. Galala yangın kölesi: 40060 Sıhhi imdat: 4499X. Müddetumumilik: 27790, Emniyet müdürlüğü: 243N2. Nefia Vekâleti İstanbul Elektrik İşleri Umum Müdürlüğü Reyo&lu: 44801 . İstan, bul: 24578. taş: 40948. Cibali: 20222. Nurosmenive: 21708. Üsküdar - Kadıköy: #0573, İstan 60790. Beyoğlu: #46 Taksi Otomobili İstemek için Sular İdaresi: Beyoğlu: 44783, Reşik- Beyoğlu ciheti: 49084. Bebek ciheti; 26 - 101. Kadıköy ciheti 60447. Denizyolları Istanbul acenteliği: 42362. Pazartesi Tophaneden 16,39 Mudanya, 20 Bandirma. Salı Tophaneden 9,30 İzmit, 16,30 Mu- danya. 19 Karabiga, 20 Bandırma, Gola- tadan 12 Karadeniz. Sirkeciden 10 Mer- ilavaaazi: 21378. Kadıköy: 22140. Karaköy: ine Çarşamba Tophaneden 16,30 Mudanya, Bartın. Mudanyo, 20 12 Karadeniz. Cumartesi Tophaneden 14 Mudanya - Bandırma, Galuladun Bandırma, Sirkeciden 15 Ayvalık, Bartın. Pazartesi Tophaneden $İmroz, 9,30 İz- mit, Galatadan 8,30 Mudanya, 10,30 İzmir Sör, 12 Karadeniz. 72,30 Mudanya, MÜNAKASALAR: Çankırı vilâyet merkezinde (o yapılacak olan ve bedeli keşii 56674 lira 35 kuruş raddesinde bulanan halkevi o inşasından ayrılan 25428 lira 39 kuruşluk inşaat kıs- mı kapalı zarf usulile eksilimeye konul muştur, ilime 140-938 tarihine milsa» dif cura günü saat (15) te Çankırı C.H.P, İlyönkurulu huzurunda yapılacaktır. GEÇEN SENE BUGÜN NE OLDU? İtulya, Paris anlaşmasını tasdik elti, içi sızlayarak vezneye uzattı ve dışarı fırladı, Etrafına bakmadan hızlı kızl yü - rüyor, kadına da, kendine de küfürler yağdırıyordu. Eve geldi. Elinde kalan kırmızı çantayı öfkeden makasla par çaladı, odanın bir köşesine attı. İki gün hiç bir yere çıkmadı. Cebinde beş parası olmadığı için Üçüncü günü bir arkadaşına gidip borç istemeğe karar verdi.. Evde henüz çıkmıştı ki Galibe get geldi, Beraber döndüler, Gakbin gözü bir aralık masanın altındaki kır mızı kadın çantasına ilişti. — Ulan, işte gazetenin yazdığı çan- ta.. Yoksa yeşil gözü kadınm suç orta” ğı sen misin?, Hâdinin şaşkın şaşkın baktığını gö rünce cebinden bir gazete çıkarıp W- zattı: — Bak oku,, Vallahi harıl harıl seni arıyorlar, Meraktan çatlayacağım.. Ku- zum çabuk anlat... Hâdi, rengi sapsarı aşağıdaki yazr » ları okuyordu. Mühim bir hırsızlık vakası “Maruf müteahbitlerimizden Bay (K...) mın evindeki Güzinadı biz- metçi kız, bundan biraz evvel hanımı” nım bin beş yüz lira kıymetindeki pır” İantalı saatiyle birtek taşlı yüzük, ve içinde beş yüz Hira bulunan küçük kır- mızı bir el çantasını çalarak kaçmıştı. O zamandanberi zabıtaca aranmakta vin “Güzin,, e bir sivil taharri memuru elinde ufak bir paketle Tatavlada tram vaydan inerken rastlamış ve tevkif et- miştir. Pakette bir takım yeşil ipekli çamaşırla iki çift ipek çorap bulun- muştur. Yapılan tahkikat neticesinde o gün "Güzin,, e orta boylu, sarı göz“ lü, sağ yanağı üzerinde hafif yara izi bulunan şişmanca, bir adamın refakat ettiği anlaşılmıştır. Güzin, şeriki cür münün isim ve adresini söylememekte israr etmektedir. Yüzük ile sâat alm- miş. fakat henüz parlar ele geçiril memiştir. Bu hususu tenvirine yar dım edecek olan meçhul şahıs şiddetle aranmaktadır.,, Hâdinin eli ayağı titriyordu. Ey- vahlar olsun,. Ya o gün orada o kadın” 20 Bandırma, Sirkeciden 15 Ayvalık, 18 | Perşembe Tophaneden 9,30 İzmit, 1620 | l el Yazan: «fb 5 Rahmı YAGIZ Sultan, ahlar, oflar Içinde oda dan sofaya, sofadan salona dolaşıp duruyordu — 103 — 4 Delikanlı kapıdan ayrıldı. Başını ö nüne eğdi, ağır ağır, geldiği yoldan geri ye döndü; vapur iskelesi tarafına doğru yürümeğe başladı. Teranedilin kapıda bulunmayışı deli- kanlıyı vesveseye düşürmüştü. Mutlaka | orada, dış kapının arkasında bulunması! lâzımgelen Teranedile acaba ne olmuş?! tu? yoksa.. Davist bundan ötesini düşlinmek iste- medi,. Aklına gelen bu ihtimal onu ense” sinden topuklarına kadar titretti. Mesele nin anlaşılması, Ayşe sultanın bütün su- çu Teranedile yüklemesi, emektar kalfa" nın bu dindirilmesi güç sultan (İhtiras karşısında ölüm cezasma çarptırılması, hiç olmazsa işkence âletine konulması Davistin her işini altüst eder, hattâ, bü” tün ihtiyatlarına, takayyütlerine rağmen onu ele de düşürebilirdi.. Delikanlı bu akşam Ayşe sultana çok mühim bir işin yaptırılması için direk” tif vermeğe, kendisinden aşk dilenen bu kadını hiyanetlerinden birine #letet meğe gelmisti. Şimdi ne yapacaktı? Ne yapmalı, bu işin iç yüzünü nasıl anlama- lıydı? Kurnaz İngiliz bu işi o halletmek, Ayşe sultan hakkında omalümat almak endişesine düşmüştü. İşi enine, boyuna hesapladı; ölçtü, biç- ti, sonra kararını verdi: Bir sandalla denize açılacak, sultanım yalısı önünde dolaşacak, görünüşten bir şeyler sezmeğe çalışacaktı. Eğer bir tesa" düf ona sultanı gösterirse bunu da fırsat ittihaz etmekte gecikmiyecekti Bu düşünce ile Davist | iskeleye geldi Geç vakit yolcu bekliyen bir sandal bul- du, sandalcıya yaklaştı; şu teklili yaptı: — 5 lira kazanmak ister misin? Sandalcı önce kulaklarma inanmak is temedi. Karşısında bir servi duruşile boy gösteren şık ve güzel delikanlıyı tepeden aşağı süzdü, sonra cevap verdi: — İsterim tabii! Davist elini cüzdanına attı, yepyeni bir beşliralık banknet çıkardı. Kendisini hâlâ hayret ile süzen (o sandalcıya uzattı ve ilâve etti: — Al bakalım şunu. o Buna mukabil sandalı bana ver, bir saat kadar burada, sahilde dolaşacağım! Sandalcı teklifi derhal kabul etti, İs keleye çıktı, sandalmı (o Daviste verdi, genç adam sandala girip de küreklerin ortasına yerleşirken, kenardan anlattı: — Beyim akmtı biraz şiddetlidir. Or koz (1) a kaptırırsan sandalla birlikte ta Beykoz önlerine kadar çıkarsın.. İhtiyat» hı bulun. Davist bunları tebessümle dinledi. Kü- rekleri siya edişile kendisinin usta bir ge mici olduğunu kenarda duran sandalcr” ya gösterdi. Sandalı çevirdi, denize açıl” dı, sandalcının tuhaf bakışları karşısın” da karanlıklara karıştı. Sandalcı, bugece vakti geler, sandalını kiralayan,, bol bir ücreti oödiyen güzel, şık ve.. sandal kullanmakta usta delikan İmm arkasından uzun o uzunbaktı, ba şını salladı, kendi kendine söylendi: — Tığ gibi nlı maşallah... Allah kem gözden esirgesin, ne de cömert Şey... sevdalı da galiba.. Gece vakti sevdiğinin yalısı önünde dolaşmak için tatlı canını üzüyor, parasına kıyıyor... Ve... yürüdü. ilerde, kirli, (ozlu camla” rından sart bir ışık gözüken harap ka yıkçı kahvesine gili, girdi. o sandalınm dönüşünü beklemeğe başladı. Davist kuvvetli kollarının huzlı çeki* şiyle kürekleri suya de'diriyor, sandal 2 kıntıya karşı küş gibi uçarak'yol ayd du.. rçeyrek kadar kürek çektikten delikanlı sandalı Ayşe sultanm yalısının İa beraber yakalansaydı! Artık ayıkla pirincin taşnı.. Arkadaşının kahkahaları arasında başına gelenleri anlatan zavik âdi bir daha çapkınlık yapmağa tövbe ettiği gibi, korkudan tam on beş gün kapı dışarı çıkmadı. Yalide KEMAL önüne getirdi, iri camlarından billâr, vizeli bol aşıkları dışarıya taşan, d nizdi yun parlak satımda kıvrak ©ğ naşmalarla pırıldayan pencerelere bakti Görünürde kimsecikler yoktu.. Yalnız çerden duyulan bir saz sesi, ince Sesli dın hanendelerin bülbül ötüşlerine uyü rak bir şarkının msralarını tekrarladığ nı duyar gibi oldu, Kürekleri kapadı, dalı kendi haline bıraktı, kulaklarını $i za kaptırdı. gözlerini yalının parlak 1; hı üst kat pencerelerine dikti, bir şey gö meğe çalıştı, saz sesi, gittikçe artan 5 nağme tufanı halinde yalınm peno: rinden denize dökülüyor, Kanlıca koyü Dun durgun sularında binbir akisle bü bütün billürlaşarak engine yayılıyor, ki bü iç açan, ruh okşayan saz sesi deni de yıkandıkça, berraklaşan bir aherik şe Yinde etrafı sarıyordu. i Delikanlı, sandalım içinde sade göz ki silen bir dikkatle bakışlarını percerelefg dikti, bir saate yakın bekledi, penoereje de bir gölge bile görünmüyordu. Ayşe sultan saatleri birer asır kadar | zun buluyor, Davistin yokluğunu & turmak, na unutturmak o için g saraylılarm şahane saz heyeti alabildiğ ne çalıyor, fakat her şarkı sultanın ih rasını körüklemekten, içinde lâvlaşın damarlarını saran arzuyu, Davisti, se gili genç ve körpe delikanlıyı anmak 'aı zusunu geliştirmekten (o başka bir yapmıyordu. Sultan, ahlar, oflar içinde odadan s0j ya. soladan salona dolaşıp duruyord Her çeyrek saatte bir el çırpıyor, saraylıya Teranedili sörüyoryMer” sında da:* « ” — Daha gelmedi sultanım. N Cevabınr aldıkça artan hırsını Te dilin arkasından atıp tutmakla alıyord Dördüncü defa Teranedili . arayıp di bulamadığı sırada, genç ve seçme lıların mükemumel Sazı yeni bir şarkıy geçmişti: “— Geleceksin diye di beklerdi gözün yollari Gecikip bağrımı hun eyledin ey sevgil il Mahur faslının en kıvrak nağimelerile en içli bir &hengi oyalayan bu şarkı dat marlasındaki tutuşan kanı zaptâ uğı da muvaffak olamıyan sultanı çil çı kardı. Lİ Billür bir tepsi içinde (kesme kristg zümrüt kapaklı sürahiciğin İçindeki rak dan bir dolu kadeh daha çeken Ayşe $u tan önündeki sedel kakmalı arabesk rak masasına şahâne bir tekme savurdu. Ma sanım devrilmesile yerlere düşen, pa n parça olan kristal tepsi ve rakı (takım nın gürültüsü saza; — Sus! Emri verilmiş gibi birdenbire | çalgıyı durdurdu. Sultarın cins bir arap kısı ğının kişmemesini andıran muhteris salonda çınladı: — Yeter!,. Kesin şu sazı, Allah Kal retsin, sazı da, sizi de. (Devamı var) (1) Boğazdaki cereyan owuhtelif big rumlara çarptıkça geriye döner, ve A: dolu sahilini takiben aksi bir cereyan sıl eder ki buna orkoz ismi verilir. R.Y Bugünk RADYO 4 Birinciteşrin — 1938 PERŞEMEB 18,30 dans musikisi, (plik), 19 konfer rans, Fatih halkevi namına, Avukat Cezm lettin Fazıl Ertan (İstanbulun kurtuluşu! 19,30 Keman konseri, Ali Sezin, Piyano £ fukatile, 1055 borsu haberleri, 20 saab a yarı, Faide ve arkadaşları tarafından Türiğ müsikisi, ve balk şarkıları, 20,40 ajans h berleri, 20,47 Ömer Rıza Doğrul tarafı dan arapça söylev, 21 saat syarı,, 21,40 R fal ve arkadaşları tarafından Türk musi si ve halk şarkıları, 22,10 hava raporu, 27 13 Viyolonsel konseri, o Muhiddin Sadak, Piyano refakalile, 2250 son o haberler ertesi günün programı, 23 saat ayarı,, İl Mi marşı, son. Yi vi