Rey veren ölü Yazan : Yaroslav Haşek Mezarlıklar bürosu son günlerde şu bâdise ile meşguldü. Belediye seçimle rinden takriben on beş gün evvel me- zarlıklar bürosuna Edvard Demus is- mindeki tüccarın dul karısı Madam mus müracaat etmiş ve kocasının me- #arında büyük bir çatlak peyda oldu. ğunu ileri sürerek şikâyetlerde bulun- Muştu. Kadının bu müracaatı üzerine yapı" lan tetkikat sonunda, bakikaten De- Musun mezarında, sebebi pek de ma. lâm olmıyan büyük bir yarık Olduğu tesbit edildi. Kocasının mezarın: bu halde gör « dükten sonra evine dönen madam De , Mus pek perişan bir haldeydi. Kafası mütemadiyen kocasiyle meşguldü, O, ne kadar dürüst, ne kadar temiz, ne kadar intizamı sever bir adamdı!. Me zarının bu halde olduğunu görseydi, kimbilir neler söylerdi!. Sağlığında, kocasının mağazasında ne büyük bir intizam hüküm sürerdi! Bir delasında sarhoşun birine yanlış- ikla (Çünkü rakı şişesi kendi yerine konmamıştı.) rakı yerine sirke ruhu verdiği zaman, derhal mağazasının ar- kasında bulunan odasına girmiş ve bir tezkere yazarak arta kalan sirke ruhu- nu dibine kadar içmişti. Tezkere, fevka'â'le enerjik bir yaz: İle yazılmıştı. İçinde de şunlar vard:; “Ben intizamsızlığı hiç sevmem. Bunun içinde, namuslu bir insan sıfatiyle, bu dünyadan kendi gönül rizamla ayrıl - mağa karar verdim.,, Bu, ön beş küsur sene evvel cereyan etmişti. İşte Mösyö Demus 0 zaman. danberi, altıncı mıntaka mezarlığında gömülü bulunmaktadır. Madam Demus acıların: biraz olsun dökmek için, kocasının mezarmın ne balde bulunduğunu komşusuna üzün ü- Zun anlattı, Komşusu bu anlatılan şeyleri dik- katle dinledikten sonra: — Komşucuğum, dedi, korkmayınız. Fakat, bazı rivayetlere göre bir ölünün mezarında çatlaklar, yarıklar peyda ol dumu, bu, ölünün tekrar dünya yüzüne dönmek istediğine delâlet edermiş. Ben bile, tekrar dünyaya dönen bir terzinin hikâyesini okumuştum, Gene bir gün bana şöyle bir hikâye anlat muşlardı: Almanyada, galiba Saksonyada, bir müzikacı varmış. Herif günün birinde ölmüş,. Epey bir zaman sonra bilmem, neden icap etmiş, herifin mezârınt aç- tıkları zaman muzikacıyı mezarında bulamamışlar. Bunu işiden muzikacının karısı, derhal gazetelere bir ilân vere- rek, kocasının şürada bürada dolaşıp sefahet yapmasından İse, eve dönmesi" nin daha iyi olacağını yazmış. Çok geçmeden müzikacı karısına cevap vermiş.. Ve karısına büyük postahane yarında randevu vermiş.. Kadın, yarına bir kaç sivil polis alarak, tâyin edilen #aatte randevu yerine gitmiş. Herifi tevkif ettikleri zaman, bunun hiç te ka. rinin kocası olmadığını, tamamen ya» bancı bir adam olduğunu, anlamışlar. Görüyorsun ya, komşucuğum, dünya da ne tuhaf şeyler oluyor.. Maamafih siz korkmayınız!,. Bütün bu anlattığım Şeyler nihayet birer rivayettir, Komşusunun anlattığı bu korkunç hikâyeler, esasen sinirleri bozulmuş o lan Madam Demusu büsbütün çileden çıkardı. Kadmcağız, geceyi tek başına geçiremiyeceğini anladı. Bir diğer komşusuna giderek kızları Klaranın bu gece kendisiyle beraber kalmasını rica etti, Komşusu, tıpkı ödünç şeker ve ya- hut tuz verir gibi kızu bu gecelik madam Demusa ödünç verdi. Klara fevkalâde korkmuş ve ürkmüş bir halde Madam Demusa geldi. Çünkü kardeşi, şaka olsun diye ona, berabe - rinde biraz rakı götürmesini, bu'suret- le merhum Demus kendilerini ziyaret ettiği zaman ona ikram etmelerini söy- Temişti, Klara kardeşinin bu sözlerini ciddiye almış, ve madam Demüsun evine gelir Çeviren: Frah Ferruh gelmez, evde rakı bulunup bulunmadı. dığını sormuştu. Madam Demusla Klara, herhangi bir hâdise olmasını bekliyerek bütün ge- ceyi, büyük bir korku içinde, uykusuz geçirdiler, Maamatih hiçbir hâdise ol madan sabahı ettiler. Sadece akşamdan lâmba şişesi kırılmış, gece yarısına doğru da gardrop gıcırdamış, sokakta bir köpek ulumuş, ve sorhoşun biri de, yüksek sesle; "Benim güzel Baruşkam,, .. şarkısını söylemişti, Ancak, ortalık aydınlandıktar sonra, uyuyabildiler ve öğleye doğru da şiddetli bir kapı çalınışı ile uyandılar., Çabucak giyinip kapıyı açtılar. İçeri. ye iki adam girerek Mösyö Demusun evde olup olmadığını sordu. , Madam Demus istavroz çıkararak, kocasının on beş sene evvel ölmüş bu- lunduğunu söyledi, Gelerlerden birisi : — Burun hiç ehemmiyeti yok, de di, Siz de çok iyi bilirsiniz ki madam, şayet kocanız sağ olsaydı, kendisine düşen vazifeyi yapmakta bir an tereğ* düt etmezdi. Kocanı hayatta iken “Genç Çekler partisi,, nin hararetli bir taraftarı idi. Binaenaleyh şimdi de ha. yatta olsaydı mutlaka bizimle beraber olur, ve seçiciler de reyini bize verir - di. Yakında size üçüncü mıntakadan #eçim kartı gelecek. Siz, lütfen bize vekâlet hazırlayınız! Biz tekrar geldi- ğimiz zaman seçim kartı ile beraber ve” kâleti alır ve kocanızın yerine reyimi. zi veririz. “Esasen kocanır ölümünden biraz ev- vel, bizlerle konuşmuş, ve öldüğü tak- dirde bu gibi meselelerde, onun karısı ve tabil vekili olmanız sıfatiyle, size da” ima güvenebileceğimizi söylemişti... Gelen adamlar, Madam Demusun © lini öptükten sonra oradan ayrıldılar . Ayni gün öğleden sonra, mösyö Demus namına, eve bir seçim kartı bırakıldı. Kadın kartı da aldıktan sonra büs- bütün pirelendi: — Her halde burada bir iş varf.. Diye düşündü ve derhal kocasının mezarına yollandı. Oraya vardığı zâ- man büyük bir dehşetle, mezarın üs“ tündeki yarığın büyümüş olduğunu farketti. O akşamı da yalnız geçiremi. yeceğini anladı. Bu defa da Klaranın annesine baş vurarak Klaranın ve Kla- ranın küçük kardeşi Boguslovun kendi- sinde gecelemeleri için kadından müsa* ade rica etti... Fakat gece yarısından önce Boguslo. vu evden kovmak mecburiyetinde kal- dılar.. Çünkü Boguslov eve gelir gel mer, kapıları çalmağa ve: — 0.. Hoş geldiniz, mösyö Demus!.. Diyerek türlü türlü şeytanlıklar yap” miş, karyolaların altma , saklanarak güya, mezar seslerini taklid ederek bo. ğuk boğuk haykırmağa başlamıştı. İki kadın, bütün geceyi büyük bir korku içinde geçirdiler. Sabahleyin, bir gün önce gelen ayni iki adam tekrar geldi. Uzün uzun “Genç Çekler parti- si,, nden bahsederek seçim kartını aldr- lar v& mösyö Demus namına rey ver” mek salâbiyetini haiz olduklarını ka. dına temin etmeğe başladılar. Bir çok saçma sapan şeyler söylediler, Hattâ içlerinden bir tanesi, bizzat mösyö De. musun rey vereceğini ima etmek iste- di. Kadıncağız; — Fakat nasıl ölür? Kocam öleli on beş sene oluyor! diyerek itiraz etmek istediyse de sözünü dinletemedi. Ge tenler: — Madam, müsterih olunuz, diye o. nu temine kalkıştılar! Bundan bir fe- nalık çikmaz. Siz bu hareketinizle, ko- canızın sevdiği bir partinin kazanması” na yardım etmiş olacaksınız. İki adam, madam Demusu (büyük bir heyecan içinde bırakarak evden ay- rıldılar. Kadın öğle yemeğinden son- ra tekrar kocasının mezarını ziyaret etmek ihtiyacını duydu. Fakat odaya heyecanı büsbütün arttı, Çünkü meza - 27 EYLUL — 1938 SALI Hicri: 1357 — Şaban: 2 Ton, Mamak öğ en ea ...— iz? 5,53 12,05 15,26 17,59 1932 4,13 Lüzumlu Telefonlar Yangin: Istanbul için: 24222, Beyoğlu İçini 44814, Kadıköy “için: 60020, Üsküdar b çin: 60625. Yeşilköy, Bakırköy, Bebek, Tarabya, ükdere, Fenerbalıçe, Kandili, El köz, Kartal, Nüyükada, Heybeli, Bu Kınalı, için: Telefon muhabere mest runa Y n demek rl Rami ilfsiyesi; 227 Deniz ilfaiyes Beyazı! kulesi; Tavan, Galata yangın kulesi: 40050 Sıhbt imdat: 44998. Müddeiumumilik; mniyet müdürlüğü: 24382. Nefin Vekileti İstanbul Elektrik Işleri Umum Müdürlüğü Beyoğlu: 44801 , İstan,| bul: 24378. taş; 40918. Cibali: 20222. Nurosmaniye: 21708, Üsküdar - Kadıköy: 60773. Havagazi: İstanbul: 24378, Kadıköy: G0T90. Beyoğlu: 44042, Taksi Otomobili İstemek İçin Sular İdaresi: Beyoğlu: 44783, Beşik- Beyoğlu ciheti: 49084, Bebek ciheliş 36 - 14i, Kadıköy ciheti GD447. Denizyolları iii acenteliği: Pazartesi Tophaneden 16,30 Mudanya, 20 Bandırma, Salı Tophaneden 9,50 İzmit, 16,30 Mu- tarabiga, 29 Bandırma, Gala- 22740. Karaköy; danya, 19 K GOC4N 12 Karadeniz, Sirkeciden 10 Mer- "Çarşamba Tophaneden 16,30 Mudanya, 20 Bandırma, Sirkeciden 15 Ayvalık, 1$ Bartın, Perşembe Tophaneden 9,30 İsi; 16,20 Mudanya, 20 Bandırma, Golatadan 12 Karadenir. Cirmartesi Tophaneden 14 Mudanya, 20 Bandırma, Sirkeciden 15 Ayvalık, 18 Bartın, azartesi Tophaneden Hİmroz, DAN İz. Galatadan 3,30 Mudanya, 10,30 İzmir ür, 12 Karadeniz. 2230 Mudanya. Müzeler Ayasofya, Roma « Bizans, Yunan eser- leri ve Çinili Köşk, Asker! Müre ve sarnıç lar, Ticaret ve Snnayi Müzesi, Sıhhi müze. (Bu müzeler hergün saat 10 dan 16 ya kadar açıktır.) Türk ve İslim eserleri müzesi: Pazar tesiden başka hergün saat 10 dan 16 ya ködar ve Curna gönleri 16 dan 17 ye ka- der açıktır. Topkapı Müzesi: Hergün sant 13 ten 16 ya kadar açıklar, Wemleket Dışı Deniz Seferleri Romanya vapurları; Cumartesi günleri 13 de Köslenceye; Salı günleri 18 de Pi- re, Beyrut, İsken İtalyan yapar! günleri saat 10 da Pire, Brend Triyeste, rkeçi İstasyon" Müdülüğü . Telefon 29079. Avrupa Hattı Semplon eksnresi herşün Sirkeciden saat 27 dde kalkar ve Avrupadan geleni saat 725 te Sirkeciye muvnsalat eder, Konvansiyonel 20,30 da kalkar, 1020 de gelir, Eilirne postası; Hergün sanat 8.50 de hareket eder, 19.13 de gelir, Anadolu hattı Hergün hareket elen şimendiferler: Saat $ de Konya, 9 da Ankara, 15,15 de Diyarbakır ve Samsun, 15,30 da Eskişe- hir, 19/10 da Ankara ekspresi, 20 de A- dapazarı, Ba irenlerden sant 9 da hareket eden Ankara muhlelili Opazarlesi, çarşamba ve cuma günleri Haleb ve Musula kadar sefer elmektedir. MUNAKASALAR: Haydarpaşa Nümune hastanesine lâ“ zım olan 500 kilo net idrofil pamuk açık eksiltmeye konulmuştur. Eksiltme 28-9- 938 çarşamba günü saat 14,30 da Cağal- oğlunda Sıhhat ve İçtimai muavenet müs dürlüğü binasında kurulu komisyonda ya pılacaktır. Muhammen fiyatı: Beher ki- losu 150 kuruştur. GEÇEN SENE BUGÜN NE OLDU? Başvekil vekili Celâl Bayarın meclis top Tandığı vakit vekâlet makamına getiril mesi takarrür etÜ. ii rın Östündeki yarık, adamakıllı büyü - müştü, Kadın, yarığın mütemadiyen büyü - mekte olduğunu görünce, kocasının mutlaka dünyaya geri gelmek istediği - he kat'iyyetle kanaat getirdi. Eve dönünce, kapıcı kadından, koca- sının bu akşam kendisinde almasına izin vermesini rica etti. Kapıcı, gece ikiye kadar bira almak üzere bir kaç defa sokağa çıktı. Ve mütemadiyen bi" ra içti, Saat üçten itibaren de ölüler hakkında öyle korkunç hikâyeler an. lattı ki, korkudan madam Demusun da, Klaranın da saçları dimdik oldu. Bütün bir hafta bu minval üzere geç ti. Kapıcının burnu kızarmağa başla" dı Bütün mahalle halkı, geceleri ma- dam Desmusu korkutmakla vakit geçir» di. Bu arada seçim yapıldı. Gazeteler Pragın Libniya mıntakasında, bundan on beş sene evvel ölen tüccar Demusun Yazan: “Havamız zehirleniyor. Amon. yak depoları delinmiş, gazlar yayılıyor 0G Kasara kapağındaki zabit, oTritonun süvarisi Öjen Klavye idi. Gemi, o sabah Boğaza doğru gelirken Mürefte önlerinde türbinlerde arıza olduğu süvariye haber verilmiş, çarkçıbaşı İzidorun bütün uğ- raşmaları boşa çıkmış, çok geçmeden iki türbin de staper etmiş, gemide batına tehiikesi başgöstermişti. Süvari o süratle işe müdahale lüzumunu duymuş, çarkçı başıyı yanına çağırmış sormuştu: — Tamire izikân yok mu yüzbaşı? Pos bıyıklı 45 lik çarkçıbaşı, ellerini ü- amitsizlikle iki tarafıma açmış, cevap ver mişti: — Smil broken kırıldı, Değiştirmekten başka hiçbir şey yapılamaz. — Peki, bizde yedek mil var mı? — Ne gezer!.. Hiçbir yerden de tedarik edemeyiz. — Ne olacak şimdi? Çarkçıbaşı gözlerini yumdu, açtı, son- ra dua okuyormuş gibi ağır oveiçin için sızlayan bir sesle felâketin üst tarafmı anlattı; — Şu andan itibaren makine muattaj- dır. Gemi ile bizim yani o mürettebatın mukadderatı size mevdu bulunuyor. Ne yapılacağını takdir etmek de sizin vazi- feniz.. İş bu kadarla bitmiyor o kapiten. Dahası var: Geminin havası da zehirle niyor, Kapiten Klavye, çarkçıbaşının pos bi- yıklarında dolaşan dalgın (o bakışlarını karşısındakinin gözbebeklerine dikti. Hay retten irileşen gözlerile acaip bir tavır al dı, Acele sordu: — Ne olmuş? Geminin havası mı zehir leniyor? Çarkçıbaşı telâş göstermeden anlattı: — Evet kapitey. Havamız. zehirleni" yor, Amonyak depoları delinmiş, gazlar her tarafa yayılıyor. Bunları tamir et- mek te uzun zamana muhtaç. Bizim atü yede yapılmaları da ayrıca zorluk vere cek bir iş. — Haya çok mu bozulmuş? — İkinci süvariden bozulma miktarını tahkik edebilirsiniz. Yalnız manga ile ma kineyi amonyaklı hava kapladı. Zor te- neffüs ediliyor, Bu hal ancak yarım saat daha devam edebilir. Süvari adamakıllı afallamıştı. Felâket felâket üzerine geliyordu, Makine bozul- muş, gemi seyirden kalmış, lik amon yak depoları da delinmiş, suyun altında gizlenmek kabiliyeti de böylece bitmişti. Hiç olmazsa geceye kadar beklemek, karanlıkta suyun üstüne çıkmak esir düşmek tehlikesini bertaraf edebilirdi. Fa kat bu tasavvur da şimdilik ortadan kalk mış bulunuyordu. Süvari şaşkınlıkla ne yapacağını bil miyor, bir türlü karar veremiyordu. Ye" rinden kalktı, preskopun başına geçti, et- rafı tetkik için âdesevi sağa sola çevir meğe başladı. Sahil hemen iki mil kadar uzaktaydı.. Preskopta Şarköy iskelesi ta- mamen görünüyor, yanaşan iri şalopelere hamalların çuval taşıdığı da o farkedili- yordu. Klavye can sıkıntısı ile âletin ba şından kalktı. Çaresizlikle bunalan ruhu” na bir parça olsun ferahlık vermek için yerine rey vermeğe teşebbüs eden bi” risinin tevkif edildiğini yazdılar, Fa. kat bu adam kaçtığı için hüviyetini tes bit etmek imkân: olamadı. Madam De mus bütün bu havadisleri okuduğu 22. man istevroz çıkarmağa ve hüngür hün. gür ağlamağa başladı. Bu andan itibaren «itine: mmtaka mezarlığınm ziyaretçileri gayet hazin bir manzaranın şahidi olmağa başladı - lar.. Her gün öğleden sonra KEdvarj Demusuün mezarıma siyahlar giyinmiş bir kadın geliyor, diz çöküyor ve Süs. gür hüngür ağlayarak: — Eğvard, diye söyleniyordu, ma demki mezarından kalkıp belediye se çimlerine iştirak ettin ve mösyö Filip için rey verdin, ne ötye evine dönmü. yorsun? Bu senin yaptığın hiç te iyi bir şey değil! Karıcığını üzme, evine gel, Edvard!.. Rahmi YAGIZ bir kurtuluş yolu aramak, bulmak için çıtpinıyordu. Kapı vuruldu. Klavye ümit siz bakışlarını tahtelbahirin dar kâpısına dikti, seslendi: — Buyurun! İçeriye ikinci süvari girdi. Halinde bü- yük bir tehlike karşısında sanların şuursuz telâşlığı göri benzi kül gibi bir yenk taşıyordu. Sü rinin yanına geldi, selâm verdi, konuştu: — Kapiten, mangada du hale geldik. Mürettebat zehirli hava vü- zünden yerlere serildiler. Depolar patla" mış, amonyak gazı etrafa yayılıyor. Hava değiştirmemiz lâzım.. Süvari en yakm madünunun uyar bir tavırla ağır ağır başın — Evet.. Hava değiştireceğiz. gi şart altında biliyor musun? İkinci omuzlarını silkti: — Hangi şart altında olursa olsun. Evvelâ hayatımızı muhafaza etmek için kayıtsız ve şartsız hava değiştirmeğe il“ tiyacımız var. İkinci süyarinin aralık bıraktığı kama ra kapısından gazlar süvarinin bölmesine de dolmağa başladı, Sarı renkli bir bulut yavaş yavaş tek- mil kamarayı kaplıyor, göz yaşartan, genzi trımalayan bir koku havanın zehir lendiğini gösteriyordu. Artık beklemeğe, tahammüle vakit kal mamıştı. Süratle suyun üzerine çıkmak, havayı değiştirmek icap ediyordu . Klavye ikincinin omuzuna elini koydu; mırıldandı: — Hiç bir kurtuluş ümidimiz yok. Düş“ man sahiline iki mil mesafedeyiz. Suyun Üzerine çıkar çıkmaz sabilden görülece giz. Eğer orada bir kıta varsa ateşe ma ruz kalacağız. Hiç bir kuvvet yoksa 0 2 man telgraflar işliyecek, en yakın dona ma kısmına haber verilecek. Yakalanaca- ğz. Fakat ne yapalım, Ömrümüzü birkaç saat daha uzatmak, belki de bir kutuluş ümidi bulmak için bunu yapacağız.! Klavye, karşısında zehirlenen kanile ter içinde kalan ikinci süvariyi bıraktı. Kapr yı açtı, koridora seslendi; — Haydi çotuklar., donkiler iylesini, İsa yardımcımız olsun, yukarıya, suyun üzerine çıkıyoruz. Donkiler mürettebatın son gayretleri ile ve el kuvveti sayesinde harekete getis rildi. Hafif gümbürtülerle Triton ağır a gir yukarıya yükseldi, denizin yüzüne çıktı.. Derhal kapaklar açıldı. Mürettebat kendilerini güverteye attılar, bol taze ve serin hava ile sık sık teneffüse başladılar, Sal hava, kanları zehirlenen Fransız de nizcilerine iksir gibi tesir etti. Biraz son ra bütün mürettebat eski zindeliklerini kazandılar, Fakat, yeni ve mühim bir teh like, süvari Öjen Klavyerin dâhâ deni" zin dibinde iken vukuuna ihtimal verdiği hâdise kendini göstermede gecikmedi. Tah telbahirin sudan çıkışını Şarköy iskelesin de çalışanlar hayret ve dehşetle gördü ler. İlk hareketin herkesin elindeki işi be rakıp kaçması oldu. Şarköyde panik baş” Tadı. Herkes âvazı çıktığı kadar bağın yor. — Düşman tahtelbahiri.. Tahtelbahir geldi. İskele önünde duruyor. sesleri et- rafı sarıyordu. me Ama han (Devamı var) Bu günkü RADYO 27 EYLÜL — 1938 SALI 18,30 dans musikisi (piâk), (19 Konle Tans, Eminönü halkeri namına, ELİF Naci Oalk ve resim), 19,30 Karadeniz — gecesi, Müseyin Dilâver, 19,55 Borsa (haberleri, 20 sant ayarı, Süzan ve arkailaşları tarafın dan Türk musikisi ve halk şarkıları, 2040 Ajans haberleri, 20,47 Ömer Rıza Doğrul tarafından arapça söyler, 2İ sant © ayarı, orkestra, 21,30 Cemal Kâmil ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkılara 2.10 hava raporu, 22.13 fasıl suz heyeti, O kuyanlar İbrahim Uygun, Ali Bülbül, Bel ma, 22,55 Son haberler ve o erlesi günün programı, 23 sant ayarı, İstiklâl marşı 808.