” 24 EYLÜL — 1938 Tetkik Südetiller kimlerdir ? Çek tarihinde meşhur kör kral! Südetler ve Çekler birbirlerinden kız alıp vermişler aile ve ırk bakımından birbirlerile kaynaşmışlardır Bir Südet nazi şefi nutuk söylerken Buğgün istikballerini mevzubahs ede- rek bütün dünyayı karıştıran Südetliler kimlerdir ve mazileri nedir? Aylardanberi Avrupayı meşgul eden bu mesele Üzerinde müzakereler devam ederken biz Südet Almanlarınm kim ol- duklarına ve nasıl yaşadıklarına bir ba. kalım, Çekoöslovakyanın garb kısmı Avrupa- nım tam ortası, sayılabilir. Çünkü burası her taraftan denize ayni uzaklıktadır. Bu havaliyi üç taraftan Südet Almanları çevirir. Bunlar dağlar üzerindeki şehir ve köylerde otururlar, Burası dağlık bir arazidir. Ahalisi de dağlık köylere mahsus bir hayat yaşar. Siğır, koyun ve keçi beslerler. İklimi mu- tedildir ve yüksek yaylâlara oldukça çok yağmur yağar. Praga inen Südetliler da- İma sıcaktan şikâyet ederler. Südet arazisi tabiat itibariyle gayet güzeldir. Dağların yüksek noktalarına kadar uzanan çam ormanları, kayalardan aşağı büyük bir gürültü ile dökülen şelâ- leler ve dağlarm eteğine serilen yeşil ça- yırlar hakikaten güzel bir manzara teşkil eder. Südet mmtakasının sınat! kiymeti de çok büyüktür. Dağ ve orman eteklerin, deki sahalarda daima fabrikalar görü - lür. Südetlilerin çoğu sanayi işçileridir. Halbuki o mıntakadan uzakta yaşıyan Çeklerin ekserisi çiftçilikle geçinir. Bu, Çeklerle Südetliler arasındaki ihti- lâfın âmillerinden biridir. Avrupa mem- leketlerinde daimi bir şehir - köy kav- gası vardır. Biri sanayi, — diğeri çiftçilik gibi iki ayrı hayat yaşıyan şehirliyle köy wulüarasında daima bir mücadele vardır. ?koşlovakyada _bu mücadeleyi Alman.. ek ihtilâfr halinde görüyoruz. — © Südetliler başlıca madenkömürü ve do kuma sanayii ile iştigal ederler. Bu Çe- koslavakyanmını tabil zenginlikleri dolayı. siyle burada inkişaf eden sanayi hayatı- nın bir neticesidir. Fakat bu, tabiatın Südetlere verdiği bir mazhariyet değildir. Çünkü Südet Alman- ları burada evveldenberi bulunmıyorlardı sonradan gelmişlerdir. Şüphesiz ki hrristiyanlıktan evvelki de virlerde buralarda Cermenler vardı. Fa. kat Cermenler sonraları buradan gitmiş- lerdir. Milâttan sonra takriben 500 sene evvelinden başlıryarak burasını Çekler iş- gal etmişler ve bütün o arazi Bohemya ismiyle tanmmıştır. Çeklerin büyük hü- kümdarlarmdan biri “iyi kral,, ismiyle tarihe geçen Venceslasdır. * & Almanlar buraya tekrar gelmeye 1200 Senelerinde başlamışlardır. Onları bura. Ya getiren, memleketteki maden amele- Si ihtiyacıydı ve bu işte çalışmak için bu- raya gelen Almanlar bugün bulundukları yerlere yerleşmişlerdir. 1200 senelerinden bugüne kadar Al . manyayla Bohemya Aarasmaaki hudud hiç değişmemiştir. Bohemyalı Almanlar da hiçbir zaman Almanyanın idaresi al- tında bulunmamışlardır. - Bohemyalılar tarihinde bilhassa kör kral Yan meşhurdur. Kral Yan İngiliz . lerle yaptığı Eresi muharebesinde öl - müş, o öldükten sonra da İngilizlerin “Kara prena,, i, onun hatırasma hürme- ten, kralm alemi olan “İch Dien,, sözünü kendisine umde ittihaz etmiştir. O va- kittenberi Gal prenslerinin alemi bu ola- rak kalmıştır. 1415 te, Bohemyalıların din ıslahatcısı olan ve millf bir kahraman sayılan Yan Hus'un öldürülmesi üzerine Almanların birçoğu memleketten çıkarılmıştır. Fakat Sonra Almanlar tekrar gelmişlerdir, çün, kü dağlardaki madenler İşletilmeye baş- landıkça maden amelesine ihtiyaç gittik- çe artmıştır. O günlerde Çekler Almanyadan değil, Avusturyadan korkarlardı, 1620 deki Ak- dağ muharebesinde Çekler mağlüb ol - Mmuşlar ve umumi harbin sonuna kadar Avusturya idaresi altında kalmışlardır. Avusturya imparatorluğu Südet mmta, İtasına mümkün olduğu kadar çok Alma- nm muhaceretini teşvik etmiş, bu arada Çekoslovakyada almanca resmi dil ola - rak kabul olunmuştur. Üç asır Çekler akalliyet sayılmış, ek- serisi Avusturyadan gelmiş olan Südet Almanları da daima Viyana hükümetinin himayesini görmüşslerdir. Umumi harpten sonra, mağlüb Avus - turya . Macaristan imparatorluğu parça- lanırken Çekoöslovakya cümhuriyeti te - gekkül ediyor ve bu sefer Südetler akal- liyet oluyorlar. Ondan sonra da Çek - Südet ihtilâfı başlıyor. Südetliler arasında Nazi hareketi bil- hassa Çekoslovakyanın garb tarafların . da başlamıstır. Çünkü oradakiler esa - sen eskidenberi diğerlerinden daha faz- la Alman taraftarı, Çek ve yahudi aleyh- tarıydılar,. Fakat onlar arasımdaki bu Nazi hareketi diğer yerlerdeki Südet Al- manları arasıma da yayılmıştır. Bütün Südet —arazisindekilerin Alman taraftarı olduklarını düşünmek doğru ol. maz. Orada 4 milyon kadar nüfus var - dır. Bunun yarım milyonu Çektir, üç bu- çuk milyonu da Südetli Almandır. Alman- ların da yarım milyonu Henlayn tarafta- rı değildir. Demek oluyor ki Südet arazisindeki nü fusun bir milyonu Henlayn aleyhtarı, üç milyonu da onun taraftarıdır. ğ Şüphesiz ki her iki millet biribirine çok karışmış şekilde —yaşıyor. Çeklerle meskün olan yerlerde birçok Alman var- dır; en fazla Almanların oturduğu yer- lerde de yine birçok Çekler bulunur. Yi- ne öyle şehir ve köyler vardır ki birçok Çekler ve Almanlar yan yana yaşarlar, Yan yana yaşıyan bu iki millet biribi- rinden kız alıp vermiş, bü suretle aile ve ırk bakımından da kaynaşmalar ol « muştur. Birçok yerlerde ırk .0 kadar mü- *him bir hal almıştir ki, kimin Çök, kimin Südetli olduğunu söylemek kabil değildir. Hattâ, Henlaynın annesi Çektir. Hen- layn, propağanda memuru Seboloveki'ya bunu kimsenin öğrenmemesine çalışması hususunda sıkı emirler vermiştir. Fakat tesadüfe bakın ki, Sebolovski de bir Çek ismildir. (Deyli Heralddan) Casus Cevahirciyan Abdülhamid zamanında Er- meni Hınçak ihtilâl komitesi. nin ihtilâl teşebbüsü nasıl or- taya çıktı?. Abdülhamidin casusu Cevahirciyan ihtilâl teşebbüsünü bütün delillerile ertaya çıkardığı halde neden mah- küm oldu?. N Yirmiye yakın kişinin idam ve mü- ebbet kürek, sürgün cezalariyle ce- zalandırılmasına sebep olan yakın tarihin bu heyecanlı ihtilâl hareketi- ni HABER'de okuyacaksınız, — mrmm « HABER — AKşati postası —— Şehir mektupi Istanbul ortasın-. da bir Kerbelâi!.. | Fatihte Alinaki mahallesi susuzluktan İcwranıyor!.. | Dünyanım en sulak şehirlerinden biri olan İstanbulun, susuzluktan çektiğini, Sahrayıkebirin ortasında yerleşmiş ka « sabalar çemezler. Su derdi, bizim şehirde yeni bir dert değildir ama, geçen sene tifo patırtısı sı- rasında, şehrin kullandığı suyun en mü- him kısmını temin eden Kırkçeşme ve Taksim suları, belediye tarafından ke - silince, su sıkmtısı birdenbire halk için adetâ bir işkence halini aldı. Her ta . raftan şikâyetler yükseldikçe, belediye: “Her tarafa, en sıhhi su olan terkos çeşmeleri yapacağız, biraz sabır, biraz sa- bır.,, diyordu. Aradan bir sene geçti. Bu müddet zar- fında kapatılan her çeşmenin yerine İ- ki tane, hiç olmazsa bir tane terkos musluğu konması icab ederdi. Fakat bu işin, başarılamadığını ve İstanbulun bir- çok kısımlarında halkın niihayetsiz bir süu sıkıntısı içinde kıvrandığını bugün üzü « lerek görüyoruz. Birkaç zaman evvel şehir işleri görü., şülmek Üzere yapılmış bir toplantıdan vali ve belediye reisi, halk partisi kaza ve nahiye başkanlarına aynen şunları söy lemiş: “Geçen sene parti kongrelerinde, fa- kir halkın evlerine belediyenin bedava su tesisafı yapmast kararlaşmış ve bu İşle de partili arkadaşlarm meşgul olmaları bildirilmişti. Halbuki arkadaşlar maale - sef bu vazifelerini ihmal etmişler ve yap- mamışlardır. Bir seno içinde sular idare- sine 450 - 500 fakir alile müracaat etti. Ben bu miktarm 5 bin olmasmı İstiyo, rum, Müracaatin bu kadar az olması, hal- kım bu hususta lâyıkiyle tenvir edilme- diğini meydana koymaktadır. Maksadımız halkı sokaklardaki çeşmelerden kurtar- mak, ve herkesin evlerine birer musluk takmaktır. | Terkös suyunun on beş senelik varidatı bu yoldaki tesisatım islahma sarfedile - cektir. Bugünkü su yollarınm üç senelik bir ömrü kalmıştır. Ondan sonra şehir su- suz kalacaktır. Onun için bir an evvel ye, ni sa yolları yapmalıyız. Bu işe 4-5 mil- yon lira sarfetmek lâzımdır. Bütün bun- ları tamamladıktan sonra su fiatları ya- rı yarıya İndirilecek ve metremikâbı 7,5 kuruşa olacaktır. Günde nüfus başma 150 litre su vermek iktıza eder. Karagüm rük ve civarında susuzluk bir âfet halin. dedir. Bunu biz de biliyoruz. Hepsinin yakm zamanda düzellilmesine çalışıyo- M-ıı Muhiddin Üstündağım bu sözlerinden de anlaşılıyor ki, kabahat biraz da bele- diyeden ziyade dertlerimizi anlatmayı bilmememizdendir. Su sıkmtısı çeken semtlerin parti başkanları, mahallelerini bu derdden kurtarmağı kendilerinin en büyük vazifesi bilmelidirler. İstanbul İ- çinde susuzluk yüzünden halkım neler çektiğini görmek üzere, geçenlerde mü- temadiyen şikâyet mektupları aldığımız Fatihte, Alifakih mahallesine gittim... Foto Ali ile beraber Fatihte tramvaydan inip Gelenbevi mektebine doğru yürüdük, Mektebin yakımma kadar yollar munta. arı Çeşmenin sökülen musluğu yerine bir incir yaprağı konmuştu. Üzerinden yarmı parmak kalınlığında su sızıyordu zamdı. Yalnız buralarda tek bir sokak lâmbası bulunmaması insanı hayrete dü- şürüyordu. Mektebin önünden geçen Ka. radeniz caddesinden itibarense, oralıla - rin söylediklerine göre geceleri her ta- raf zifiri karanlık oluyormuş.... Fakat bu mahalle halkı, karanlığı filân bir tarafa birakıp, ilâ bu su derdinden müşteki. Vaktiyle, bu koca mahallenin, hattâ etrafındaki iki mahalle de dahil biricik çeşmesi varmış. Bu tek çeşme ihtiyaca tamamen kifayet etmemekle beraber, yi. ne az çok işlerini görüyormuş. Fakat ge- çen sene Kirk kçeşme suları kesilince, Ali- fakih mahallesi tam bir Kerbelâya dön- müş. Zavallı mahalleli, yarım saat ötede- ki bir çeşmeden sularını temine başla . mışlar. Yahut da fakir bütçelerine göre, sakalara büyük bir meblâf vermeğe mec bur kalmışlar... Aradan bir sene geçtiği halde beledi- yenin buraya su vermeğe hiç niyeti ol- madığını da görünce, mahallenin ileri gelenleri bir kere de gazetelere baş - vurmağa karar vermişler. Mahallede ha- N vakti yerinde olmayıp da su getirte. * yen 15 - 20 kişinin kaç saat sıra bekliye, | sızan suyu « | kapanmış çeşmesi başında, Haberciye dert — yanıyorlar... miyenler, belediyenin tıkadığı çeşmenin ağzımdaki tıkaç vazifesini gören pacav- raları çıkarıp, buradan yarım parmak | kalınlığında akan, daha doğrus usızan sü- yu toplayıp, içecek, yıkanacak ve daha bütün iİhtiyaçlarmı görecek suyu bura « | dan temin ediyorlar... Başmda çoluk, çocuk, kadın, ihtiyar | (l belki de 15 - 20 kişinin nöbet beklediği | (l çeşmede, musluük yerine bir incir yapra, ğı konmuş, su bu yaprağın ucundan kaya rak altına konan kovanın İçine ince, in- ce akıyor. Öyle ki, bir kova ancak bir sa- (| atte, haydi haydi 45 dakikada dolabilir. || Bu vaziyete göre, çeşme başmda bekli- | ceklerini artık siz hesablayın, İhtiyar bir kadın bizi görünce: — Ne yapalım evlât, belediye kapıyor, — (l biz açıyoruz, Susuzluktan ölecek değiliz | ya! Açıyoruz ama, işte gelen su bu ka- dar. Daha genççe bir kâdımn lâfa karıştı: ! — Aman efendim; takm yazmayın ha« limizi, sonra iyilik edeyim derken fena«s | liık etmiş olursunuz. Duyarlarsa yeni çeşme yapmak şöyle dursun, gelip şu suyu da kapamaya kalkarlar. Bu sırada —mahallenin erkeklerinden biri bizi görüp yanımıza sokulmuştu.. | — Baylar, dedi. Şu belediye bizi in- | | san yerine koymuyor galiba. Bu zamanda böyle binlerce vatandaş su sıkmtısı çe | ker mi? Hem bu geşmeyi de tamamen | kapamışlardı. O zaman halimiz daha kö- tü oldu. Civarda bir kuyu vardı. Gidip oradan su almağa başladık, yerlere ko« | nan pis kovaları kuyuya daldırıp daldı- rıp dolduruyor, sonra da o suyu İçiyor, yemeklerde kullanıyorduk. Onun için be. lediye terkos yapmcaya kadar bu çeşme- yi kapamağa kalkacağına, tamamen açsa, ! daha büyük sevab işler ve daha sihhi | || bir iş görmüş olur. | | Arkdaşım foto Ali ile beraber Fatihe | dönerken, arkamızda bıraktığımız mahal- lenin halini düşünüyordum, Alinin de kafasmda galiba ayni dü « şünce varmış ki, bana: ) — İşte, dedi, İstanbul ortasmda hakikf || bir Kerbelâ!.. HABERCİ —-. . Bu cinayette şevta- nın parmağımı var? RANSA'DA Dol şehrinde esrarengiz bir cinayot isminde bir işlenmiştir. Ölen Ameli İ .'ı BEĞE İN harici bir alâmet yoktur. O kadındır. lüyor ve diyor ki: Katil olduğundan şüphe edilenler de kadinın dostu Jül Ponse ile kadinın babasıdır. Birf gece komşular Amelinin avaz avaz bağırdığını ve imdat çağırdığmı duyuyorlar. Fakat hiç kimse aldı. riş etmiyor. Çünkü o evde hemen her gece böyle kavga olmakta ve kadın bağırmaktadır. Kavga daima Jül ile Ameli arasındadır ve ertesi gün barışırlar... komşulardan hicbiri araya girmek istemez... Fakat ertesi sabah evden hiçbir ses gelmediğini gö. ren komşular biraz merak- ediyorlar. Evvelâ belki kadın bir yera gitmiştir diye düşünüyorlar, Sonra Jülün bir pencereden öbürüne geçmek istediğini görüyorlar ve mec. raka düşüyorlar, Cinayet o zaman moydana cıkıyor, Pencereden İçeri giren adam dişardakilere kapıyı açıyor ve herkes Ame., — Gaeace hısım akraba toplandık, konuştuk. Amelinin babası da gelmişti. Evet, kavga oldu, olmadı değil. Fakat çabuk geçti. Ondan sonra Onun için “Sabahleyin geç vakit vurdum, ses yoktu. Bunun toplanıyor. Çünkü adam © Hâdisenin tahkikatı de ’“"'ı...ı» linin yerde yatan cesedi İle karşılaşıyor. Kadının vurularak veya bıçaklanarak öldüğüne dair Jül Ponse hâdise ile hiçbir alâkası olmadığını söy. iskambil oynadım. Geceyarısından sonra eve geldiğim za. man Amelinin sesi çıkmıyordu. Her halde yatmış olacak, dedim, Ben de odama girdim yattım. ne göremedim. Odasının kapısımt vurdum, açmadı. Tekrar ötesini de siz biliyorsunuz.,, Jül Ponsenin hakikaten suçsuz olduğu zannediliyor. Buna mukabil, kadının babası üzerinde daha fazla şüphe OYUm (A halde cinayet nasıl işlenmiş? ben, çıktım, kahveye gittim, uyandığım halde Ameliyi yi. üzerine, pencereden girdim. gecedenberi ortada yoktur. vam etmektedir. / l Su bav,tüfek ve kedi İngilizlerin bir darbımeseli vardır: “Kin öldürür,, | derler.Bu dabımesel pek de Dromond isminde bir İnciliz subayı kedilere karşı bes“- w lediği kinin kurbanı olmuştur. Bu subay hayvanları çok | sever, fakat kedilere tahammül edemezmiş. tane köpek, kümesinde birçok tavşanlar ve tavuklar beslermiş. Tabit Conun kedileri evinin semtine bile uğ- ratmadığını söylemeğe lüzüum yoktur. ; Yalnız bir gece her nasılsa bir kedi subayın bahçe" sine girebilmek imkânını elde etmiş. Kediyi görür gör- mez sinirlenen Con Dromond tüfeğini kaptığı gibi ke- j diye ateş etmiş ve hayvanı öldürmüştür. Hayvanın öl- düğünden iyice emin olmak için İngiliz subayı tüfeğini namlusundan yakalamış ve hayvanın kafasına silâhının dipçiğile de vurmağa başlamıştır. Böyle vururken tüfek nasılsa — patlamış, ve çıkan | kurşun kedilerin amansı? düşmanı olan subayı derhal öldürmüştür. sebebsiz değilmiş. Con Evinde üç