MR, na v5. i | A, Hayata dair Taassup G EÇENLERDE Sadri Ertem'in “Vüzuha ve iphama dair, adk dir yazısından bahsetmiştim. Arkadaşım, Kurun'da o mevzuu tekrar el6 Yo ve makalesinin bende uyandırdığı dere cevab veriyor. Bu mesele Ü- Mrihda usun uzun münakaşa edilebilir; İskat ben şimdilik o münakaşaya girmi. Yeceğim, yalnız Sadri Ertem'in temas et- ÜİĞU başka bir meseleden bahsedeceğim, r ki: “.. dostuma Iki cihetten teşekkür ede- “eğim, Birincisi, yazısına başlarken KöS- İerdiği toleranstır; çünkü bizde, bilhas- M fikir ve sanst bahislerinde müsama- göstermek diyebilirim ki âdet değil. Sadri Ertem'in haksız olduğunu, bizde ÜS flkir ve sarıst adamlarınm biribirini lamak arzusiyle, dostça münakaşa et- Üklerini söyliyebilmek isterdim. İmkân Mi var? Yüzlerce tadsız ve çirkin kavgaya Mükabil belki iri tane şöyle küfürsüz, İerhiye dairesinde münakaşa göstereme- Niçin böyle oluyor? niçin soğukkanlılık» VA, biribirimize küfretmeden, karşımızda» sözlerini snlamak arzusile müna - edemiyoruz? daha fenası var: mu, Aizmnızn söylediklerini anlstmiyorur, bütkis onları tahrife kalkıyor, öyle cevab Yeriyoruz. Niçin? Taansubun, tolerans göstermemenin büs- Yütün düşmeni değilim. Her zaman bü. Ylik, çok kıymetli adamlar İçinde de ten- le, Wiraza tahammül edemiyenler gö- #ülmüştür, Bir gün ressam Cezante'in 'tarları, muarızları ile münakaşa edi- Yoriarmış; bünları hiç sesini çıkarmadan İyen ressam sonra dostlarma: “O he. Mflere niçin dayak atmadık?,, diye sor- Müş. Şüphesiz dalma taklid edilmesi valye edilecek bir hareket değil ama, tin yanlış olduğu da söylenemez. Taassubun iki kaynağı vardır: biri, ha» kikatin bizi kavraması, imamın adetâ bir bali almasıdır. İnandığımız “baki. İM sanki gözümüzle görüyor, elimizle tu: iyor gibi oluruz; karşımızdakinin onu in- Pa kalkmasını da - pek tabi olarak. Bözünün körlüğüne, ellerinin artık hisse- emesine, yoyahut hilsnl - niyet gös. Macmesine atfederiz. Gayet basit bir Misal söyliyeyim : ikl kere ikinin dört et- dini tapat için ki iskemleyi diğer Ex is. lenin yanma koyuyorsunuz. Karşınız. İ yine: “Hayır, beş etti,, diyecek olur. Hnyanamazsınız, öfkelenirsiniz veya o Mama acırsınız. Bazı “hakikat, ler bizi 16 iki kere ikinin dört ettiği hakikati dar sarar ve taassuba, tolerans gözter- Bemeğe sevkeder, Ressam Cezanne gibi Mnatkarlarda, bazı din adamlarında gö - len tanssub bu cinstendir. Böylesini Mİkisiryalım demiyorum; fakat bir asale- “olduğu da irikâr edilemez. Tanseibun öteki kaynağı İse İmansız. Mktir. Kendinden başka hiçbir ş6ye iman yen, “kakikat” i aramak arzusunu Wmıyan adam mütcasmb olur, ortaya ğı fikre İtiraz edilmesine dayanamaz; ii onun istediği bir hakikati kabul “irebimek değil, etrafındakileri kendi- Min değeri olduğuna inandırmaktır. Böylelerine oyun etmek kabildir, İsterse. tecrübe edin. Onlara kendilerinin ik meziyetleri bulunduğunu, her şe- hakikatini keşfettiklerini söylersiniz * “Sizde böyle buyurmuştunuz,, diye larınm tamamiyle aksini ortaya a- IZ, mennun olurlar ve sizin söyle, k erinizi iftiharin tasdik ederler. On- * hiçbir seyi anlamağı çalışmamızlar. » kiçbir şeyi dirlememişlerdir; ancak Kengş gahıslarını, kendi menfaatlerini bizler ve ancak kendilerini göster- '*k istemişlerdir, Bey fikir ve sanst adamlarımızda len taassub, çok yazik ki hemen da- A bü ikinci kaynaktan doğmuştur. N Nurullah ATAC Ankara radyosu temsil ko'u Önümüzdeki ay sonunda neşriyata baş ek olan Ankara radyosu hazır “ir ilerlemiştir. Haftanın muayyen gün e temsiller vermek (üzere bir de pçil kolu kadrosu hazırlanmaktadır. ee eş GM a. GM Kızını eden kadın! kasaba halk “ Bürlesk ,, tiyatroları açılacak mı? Nevyorkun bu açık saçık oyunlarını meneden rahip öldü Amerika için son senelerin en büyük hâdisesi, Nevyork kardinalinin tyatro- larda “bürlesk” denilen kaba ve açık o- yunları mönetmesi olmuştu. Halbuki Amerikada “bürlesk,, tiyatro- lart çok meşhurdur ve her smıf halk bu- ralara gitmeye alışmıştır. O zamana ka- dar da hiçbir rahib bunu menolmeyi dü- girmemiştir. Fakat, Nevyork kardinali, bu kaba ve açık oyunları ahlâka mugayir görmüş ve, şehrin en büyük dini reisi sıfatiyle, bun. dan iki sene kadar evvel, bu nevi tiyatro- ları kapatmıştı, Bugün kardinal Hayes ölmüştür. Ra- hibin ölümü Nevyorktaki “bürlesk,, ti yatrocularmı büyük bir sevince boğmuş bulunuyor. Ölümün, kış mevsimine doğru olması da bilhassa tiyatrocuları daha faz- Is sevindirmiştir. Çünkü, kış mevsimine girerken, halka yeni “bürlesk,, oyun ve numaraları gösterebileceklerdir. Neryorkun “Frenç Folis,, gibi en meş- hür “bürlesk,, tiyatroları yeni sene için en açık numaralar ilin etmeye başla- mışlardır. Kardinalin menettiği bu oyunlarda ti yatro salonu karanlık bulunur. Sahne ya- rı aydınlatılmıştır. Burada bir kadın ya- vaş yavaş soyunur ve dans eder, Nevyorkta bü nevi tiyatrolar yeni 86 ne hazırlıklarma başlarken şehre yeni bir kardinal da tayin edilmiştir. Fakat yeni kardinalin bu hususta ne karar ve- reseği henüz malüm değildir. Yüz sene evvel- ki lokomotif Londra ile Birmingam arasındaki de- mir yolunun yüzüncü yıldönümü münase- betile yüz sene evvelki lokomotif tekrar üzerine konulmuş ve bir asır önceki gi etilmiştir.. Bu merasimde işçiler de, makinist de yüz sene evvelki kıyalette giyinmişler, hattâ vagonlara eski kıyafet” le birkaç yolcu da konulmuştur! “Lion,, (Aslen) ismindeki bu lokomotif * ten sonra âyni hatta birde en iyi lokomo" tif konulmuştur.“Giuçester düm vezilmiş olan bu lokomotif de öte! saatte gittiği yere on dakikada varmıştır. Londra Birmingam hattının yüzüncü yıldönümü münasebetile bir de sergi açıl mışdır. Sergide yüz asır zarfında şimen* dilerdliğin ne gibi terakki geçirdiği gös terilmektedir. genç elemanları angaje edilmiştir. Bum lar arasında kadınlardan Nezahet ve er keklerden Neşet, Avni, İbrahim, Reşit A- Nihayet onun ölü- müne de sebep oldu 14 yaşındaki kızının gayri meşru çocuğunu düşürtmek isteyişi bütün Fransada nefretle karşılandı Fransada, Arjantöl şehrinde menfur ve feci bir hâdise bütün halkı gale- yana getirmiştir. Hâdise 14 yaşında bir kızın, dünyaya bir çocuk getireceği sırada, üzerinde yapılan bir ameliye neticesinde ölmesidir. Fakat, tahkikat somunda anlaşıldığına göre,, zavallı kızı fuhşa teşvik eden sonra çocuğumu düşürmek için gayri fenni vasıtalara başvuran bizzat annesi- dir... Jenevyev Şöven ismindeki bu kız, babasını küçükken kaybetmiş, ondan sonra annesinden dayak yiyerek, çok fena müamele görerek büyütülmüştür. Jenevyev on üç, on dört yaşına gelince kalbsiz kadın, kızını da, fena yola sev- ketmiş ve masum kız, bel kendisi farkında olmıyarak, fuhşa sürüklenmiştir. Kızını fena yola teşvik ederek, onun ölümüne sebeb olan ana hakkına adliye takibata başlamıştır. İngilterede bir dan- Eteklerinden tutuşarak söz diri diri yandı! Bütün adliye ve polis, hâdiseyi, şimdiye kadar görülmemiş ve son dereca esrarengiz telâkki ediyorlar İngilterede bir dansöz, bir gece tiyat- rodan dönerken, birdenbire etekleri tu- tuşmuş ve diri diri yanarak ölmüştür. Bu, bütün adliye ve polis erkânmın söylediğine nazaran, şimdiye kadar gö- rülmemliş bir hâdisedir ve son derece cs- rarengizdir... Hâdise şöyle cereyan ediyor: Mis Filis Mod Hükomb izmindeki bu dansöz, 22 yaşında genç ve çok güzel bir kızdır. Bu yaz Çelmsford şehrindeki bü- ylik tiyatroda dans etmeye gelmiş ve haftalarca büyük rağbet görmüş, şehir halkını peğinden sürüklemiştir. Zi Ağuston akşamı da dansöz şehrin futbol klübü tarafından tertib edilen bir müsamerede bir fki numara yapmağa da- vet edilmiştir. Mis Fillis sahnede dans ediyor, şiddet. H alkışlanıyoz ve nişanlısıyla beraber ti- yatrodan çıkıyor, otellerine gitmek Üze- re kasabanm oldukça tenha bir sokağı- na sapıyorlar, Bundan sonrasını dansözün nişanlısı Henri Mak Oslanddan dinliyelim. Deli- kanlı gözyaşları içinde şöyle anlatiyor: “ Tiyatrodan çıktıktan sonra on, on beş adım ya yürümüş, ya yürümemişlik, Dar bir yerden geçiyorduk, beni yol gös- termek için Filli'in önünden gidiyor- dum. Birdenbire Fillisin bir çığlık attığını duydum: Döndüm baktım, kız alevler İçindey- di! hemen üzerine atıldım. O, baygın bir halde yere yuvarlandı: elbisesi tutuşmuş, alev alev yanıyordu. O sırada etrafta kimse yoktu. Bir yan- dan imdad çağırıyor, bir yardan elleri - min, yüzümün yanmasına aldırış etmeden Fillisin elbiselerini söndürmeye, onu a- levlerden kurtarmaya çalışıyordum. Fakat benim de elbiselerim tutuşmuz- tu. Ceketin iki kolu ateş almış, ellerim yanmaya başlamıştı. O zaman, ceketi #ir- tımdarı çıkarmak için biraz geri çekildim. Kendimi alevden kurtardıktan sonra tek- rar nlşar'ımm Üzerine atıldım. Fakat tül entarisi derkal bir kül yığını hal'ne gel miş ve zavallı Fillis cansız olarak oracı- ğa uzanmıştı..., Bundan sonra, delikanlının çığlıkları. na koşanlar, biraz cvvol sahnede alkiş- lâdıkları dansözün feci surette yanmış cesedini kaldırıyorlar ve polis Fâdiseye el koyuyor. Dansü Bu, haki elbiseleri nasıl tutuştu? ten esrarengiz bir naktay- dı. Akla gelen tek ihtimul o civarda biri- nin, kız geçerken, pencereden aşağı ciga- Mis Fillis'in entarisi gayet ince tül ve karolina denilen kumaştandır, Bunlar, kizm derhal slev içinde kalmasına sebe» olmuştur. Çünkü, eteklerinden tutuşan elbise bir anda kızın vücudunu sarmıştır. ç Fakat hâdise yerinde . derhal yapılar araştırmada o civarda hiç öyle cigara fa- lan gibi bir gey bulunmamış, bir kibrit çöpüne bile raslanmamıştır. Bundan sonra yapılan bir tecrübe, kı- zın elbisesinin bir clgara veya kibrit a- teşiylo tutuştuğuna dalr olan faraziyeyi bir kere daha çürütmüştür; Dansözün babası, kızının entariliğin- den evde kalmış bir iki parça bulmuş ve bunları tecrübe için polise vermiştir. Tül ve karolina kumaşı bir kibritle tutuştu- ruyorlar, fakat öyle çabuk çabuk yanmı- yor, Üzerine kibrit tutulunca bile yanmı- yan bu kumaş, bir yerden atılan bir kib. ritin veya cigaranın ateşi değmesiyle na- sl parlar? O halde? gürel dnnsöz nasıl tutuştu? Bu, çözülememiş bir sırdır v6 büyük bir muamma olarak kalmakta devam et- mektedir... Tuhşa teşvik kını ayaklande- ran mesele Muhtelit Orta mektebe kadın müdür tayinini istemiyorlar ! İngilterede bir şehirdeki muhtojit orta mektebe bir kadınm müdür tayin edi. mesi büyük proteslolaria karşılanmış, halk ve talebe isyan etmiştir. Mis Spender ismindeki kadın müdür, şimdiye kadar kızlara mahsus bir ilk- mektep müdürüymüş. Çalışması ve mek» tebi idaresi maarif nezareti tarafından takdir edilmiş ve Hakeni Vik ismindeki kasabada yeni açılan muhtelit ortamek- tebe müdür tayin olunmuştur. r. Bunu haber alınca kasaba halkı der« hal ayaklanıyor. Talebe velileri, çocuklar rınm da İmzalarıni topliyarak, maarifa 1500 imzalı bir istida veriyorlar ve: “Biz orta mektebe kadın müdür istemeyiz, diyorlar, Sebeb olarak gösterdikleri başlıca şey ga: Ortamektepte okuyacak kız, erkek bi- tiln çocuklar 15 yaşından yukarıdır. Kız çocuklar belki bir kadın müdürün sözü. nü dinlerler, idaresini beğonirler, Fakat, oğlan çocukların başıma bir erkek müdür lâzımdır. İlkmektepteyken belki bir ka- dın cüdür tarafından idare eöilebilirlere di. Pakat büyük çocuklara kadmlarin sözlerini geçirmeleri çok müşküldür, Diğer taraftan, Mis Spender bundan evvel, uzun müddet hep kız mekteple - rinde bulunmuştur. Orta mekteple de bütün çocuklara, kızlara ettiği gibi mua. mele edecektir, Bundan başka, mektepte erkek çocuk- lar kızlardan çok bulunacaktır. Sonra, ka» sahadaki erkek çocuklar fazla yaramaz ve afacanmış. Onun için, kasaba halkı orta mektebe muhakkak bir erkek müdür istiyorlar, Maarif nezareti henüz kararını verme- miştir ve mektebe yeni bir müdür tayin edip etmiyeseği henüz malüm değildir. Çünkü, böyle bir hâdiseye ilk defa olas rak tesadüf edilmiştir. Rasgele — işte bu da bizim bir cümlemiz! UN Yunus Nadiden sonra, bugün de Peyami Safa sütununda umumi levhalarda, ilânlarda, göze çarpon türkçe kaide ve şive bahsediyor. Peyami Safa: rezaletindeni “Yunus Nadi, bu davayı, en içerlek, en derin canlı taraflarile ortaya ser“ di. Orada türkçenin ehemmiyeti, gözönünde, bütün cephelerile dört dönüyor” du. Bu harikulâde teşrihe katacağımız tek bir kelime yoktur.,, Dedikten sonra bu hususta daha bir hayli satır karalayabilmiş. Bu satır- Jarm, başmuharririne bir iltifat gibi kabul edilmesi lâzımçeldiğini bize anlat” mak iste muhakkak. Bunda haksız da değil, Hakikaten türkçe ka ide ve şive bozukluğuna göz yummakta gösterdiğimiz sabır ve tahammül hakkında birçok şey söylenebilir ve söylenmelidir de. u arsa uciz fiatla sal gösteriyor: Büyükadada oturan biri, maden tarafındaki bir arsada şöyle bir ilân gör Peyami Safa soruyor: Bu nedir? Bunların önüne geçmek için de üç çare 1 — Kaide ve şive rezaleti yapanları sözle ve yazı ile utandırmak, 21 un, ek dili kültürünü yaymak, iği maddelerden birile ikincisine benim de aklım yattı, Üçüncü» süne hayır. Zaten kendisi de, bunun bir türlü yapılamadığını, bunun herhalde aklı çıkmaması daha kadar dilimize hâkim olalım, n ermediği bir sebebten doğmuş bulunacağını sö; yi olacak. 'Tâ ki biz gazeteciler, ayni hatalara düşmiyecek üyor. Bence, kanunun Peyaminin bu fıkrasını okuduktan sonra gazetelerimize göz . gezdirirken garip bir tesadül şöyle bir cümleye rastladım: “Bahriye deniz kumandanlığınca seçilecek iki asker...