16 Eylül 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

16 Eylül 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AŞ * 1Ğ EYLÜL — 1934 &dot'un merkezi olan Kuitoda _hi Yordum, Bir gün ayakkabı al - 'h'hllkk bir kunduracı dükkânına git- dn boyu 2,5 metre, eni 2 metre %ı dar bir yerdi, fakat duvarları 1 nlıkta idi, Yerde de gözüme h“ğpîr postu ilişti, Ş q%q İspanyolca bilmiyordum, kun - y da bir tek kelime İngilizce bil- du. Fakat işaretle konuşmada Olduğum için, adama, yerdeki le- b_%î“;tu gibi postları nereden bula- ü diye sormak istiyordum: hqîîimden not defterimi çıkardım, ! D bir şehrin caddelerini çizdim, 'ü&. kânı işaret ettim ve bunun a- Oya kendi dükkânı olduğunu tüqîet anlatabildim. Senra, krokideki 'İlihıer Üzerine bir çok dükkân işaret 'e kendim de canlı bir istifham hkr haline gelerek bir yerdeki eski Postunu, bir krokideki dükkân- hı“termiye başladım. &q?at ayakkabıcı benim ne demek Simi hâlâ anlamamıştı. Dükkân - kuî'lgm da bir şey anladığı yok- dyet sokak imdadımıza yetişti , iı%n'“kaktan geçenlerden dükkânın SCeği kadar içeri girenler imdadı- Etldı' diğerleri içeri giremeyip dırımında kalmışlardı. M:Ğrıftan ayakkabıcı, bir taraftan hd.' âr hepsi ayrı ayrı bana bakı- * Yüzlerindeki halden anlİryor- hıhdıem hepsi aptalın biri zannedi- hw““" defterimi elime aldım ve Mz"mdekı işaretlerime başladım: bulunduğumuz dükkânı gös- “Nr sonra öteki dükkânları.. Sonra h bizim dükkâna geldim ve yerde- %u;t“ gösterdim ve gene kalemimle k“nîı’.ermdekı bütün —dükkânları : ğıî:tkea gene hiç bir kelime söyle- Yüzüme bakıyordu. Nihayet iç- î& &ki bir çocuğun gözlerinde bir Ki tladığını gördüm. Çocuk! ?.w 8re de Montanas! diye bağır- | ç?'ğ kaplanı,, yani leopar demek Stda, Sonra, ne söylemek istediği- % ğinr gösteremk için, çocuk gel diye işaret etti. Onunla et dükkândan çıktım, Beş yüz &dar gittik. Nihayet büyük bir 1*îîelpısn'ıda durdu, Binanın ö- “Öbctgıler bekliyor ve bir aşağı, AM geziniyorlardı. Kapıdan içe- T çok askerler girip çıkıyorlar - ışEî:q' bana sen burada bekle gibi - h.ı ıîüret ettikten sonra koşa koşa VKn HL L F y “5ff !ff# E'Yrek sonra çocuk geliyordu. 'ımde leopar postu falan yektu; 'öYhyecegı bir şey olduğunu İ diln okunuyordu. Kartvizitim, hî, & üm otelin ismini taşıyan kâ- hirl'ldekı saat ve çocuğun par - dam V Asıtasiyle nihayet anladım ki, * 'qn Sdat altıda bana otele gelecek he leopar postu getirecekti. Sonra, gene anladım ki, bu on Ne Stu, yüzbaşı Ernesto Bekuçi İfinınmış, bizimle küçük E- khııı un adı da Eliçeo imiş. tam saat altıda çocuk otelde ç Etldi, elinde de, üzerine benim Yazılı olan tomar halinde bir “l!*h:'"dl Aldım, açtım: Karşıma b !ş ve piyano ile beraber ça- ©lan bir nota çıktı: Hora %aqh Vals, por Ernesto Bekuçi. Wı kendime: “Ben adamdan le- tü istedim, o bana tutmuş bir , Parsası göndermiş!.,, dedim.. Nık A Ba bunları istemediğimi anla- Şî.n Tetler yaptım. Fakat küçük ça 'îı leopar postlarını yarın t dokuzda getireceğini bildir- “ Üzerine ben de bir kâğıda '—% S21p onu bu yüzbaşıya gön - | *ü. Mah.!ı Bekuçi; ::q $Ok iğiniz “Hora trangiula,, no- teşekkür ederim. Mrs Lon- akşam piyanoda bu valsi Leopar Postu Yazan : Jack London çalacak. Selâmlarımla, Jack London,,. * * & Ertesi sabah Eliçeo geldi, fakat gene leopar postu getirmemişti. Yalnız, e- linde İspanyolca bir mektup vardı. Tercümesi aşağı yukarı şöyle: Sevgili ve değerli dostuma : Sayın bay; Dün akşam ben size bu mek- tubu getiren çocukla bir hediye gönderdim, siz de bana bir mek- tüp yollamışsınız, Size şunu bildirmek isterim ki, ben bu valsi Kuitodaki en güzide Kimselere gönderdim. Siz de bun lar arasında bulunuyorsunuz, Bi- naenaleyh, hediyeme elle tutulur bir mukabelede bulunmanız icap etmektedir. Zira “Hora trangui - la,, yı besteleyen bizzat benim.. Bu mektubu gönderdiğim çocuk- la, ne kadar az olursa olsun, lüt - fen bana bir lütufta bulunmanızı rica ederim.. Parayı zarfa koyun, Eliçeo kendisine itimat edilebilir bir çocuktur. #“Zatrâlinizi ziyaret şerefinden maalesef mahrumum, Biçare vü - cudum bütün azalarına tamamiyle malik bulunmuyor. “Dağ kaplanı pestlarına ge- lince; çocuk bu akşam saat yedi - de size gelecek ve on post getire- cek, içinden hangisini isterseniz intihap edebilirsiniz. 'Vaziyeti benim gibi görerek takdir edeceğinizi ümit ederek ellerinizden öperim ve kendimi size değerli bay ve çok seyvgili dostum demeğe mezun sayarım. Hakir ve sadık köleniz Ernesto Bekuçi yüzbaşı Kendi kendime: “Anlaşıldı! dedim. Bu yüzbaşr Ernesto Bekuçi denilen a- dam pek ciddi bir insana benzemiyor... Notası için para vermiyecek olursam galiba bu leopar postlarını görmek na- sip olmıyacak..., Sonra şu mektubu yazdım ve çocu- ğa vererek gönderdim: Azizim Bekuçi yüzbaşı; Postları bu akşam çocukla o - tele yollayın, bir bakayım. Bu akşam Eliçeo bana bu postları getirdiği zaman, notanıza mu- kabil elle tutulur hediyemi ken- disiyle göndereceğim. Lütfen her postun Üzerine de fiyatlarını ve hepsinin bana kaça mal olacağını da işaret edin, Selâmlarımla, Jack Lendon, Nihayet adam dediğimi yapacak, di- ye düşünüyordum. Postlarr gönderme- dikçe elle tutulur hediye yollamıyor - dum Halbuki önün asıl bun| ıstediği aşikârdı. # * * Akşam saat yedide Eliçeo geldi, fa- kata gene postu —getirmemişti. Şu | mektubu verdi; Senor London; # Sizi ikna etmek isterim ki, bu- gün öğleden sonra saat üçte, oda- mın anahtarını kaybettim, As- kerlere yiyecek dağıtırken düşür - müş olacağım, Fakat her halde Al lah böyle arzu etmiştir. Zatrâlinizin göndermiş oldukla. Tı bir mektubu aldım, Size karşı olan vaadimi yerine getirmek için yarın ne mümkünse yapacağım .. Zavallı müstemleke halkıma mu- sallat olan fenalıkların önüne ge - çemediğim için mahcubum. Rica € derim, vaad buyurmuş olduğunuz © ehemmiyetsiz şeyi unutmayı - nız. Takdirinizin bu delilini mek- tubumu getiren çocukla göndere- bilirsiniz, kendisi itimada şayan- dır, Bu vesile ile kendisine de lüt fen az bir para verirsiniz, Bu ha- reketnizle hendenizin ebedi min- nettarlığını kazanmış olacaksınız. Sadık köleniz Ernesto Bekuçi yüzbaşr Mektuba bir de şiir ilâve edilmişti. Fakat bu ne leopar postlarından bahse- 16 EYLÜL — 1938 CUMA Hicri: 1357 — Recep: 20 Çaylak fırtınası Faktt — Gahab Oğle — Tkindi 5,12 Akşar — Tatm — Hncak 12.09 15,55 186,18 19,52 — 4,00 MÜNAKASALAR: İnhisarlar idaresinin Siit müstakil müdür lüğüne bağlı Melefan ve Çay — tuzlalarında şartname ve projeleri mucibince yaptırıla, cak idare binaları ve tuz ambarları inşaatı yarınki cumarlesi günü saal 10 da pazarlık |usulile eksillmeye konulacaklır. Eksiltme i- darenin Kabataştaki JTevazıim ve mübayaat şubesinde yapılacaklır. GEÇEN SENE BUĞÜN NE OLDU? * Cağaloğlundaki kimya enslitlüsünde ge ne yazığın çıklı. Çocuk harftası Hediye kazananların isimlerini neşrediyoruz 3.9-938 tarihli bulmacamızın hal şekli: Fuat saatte 24 kilometre yol yürümüş- tür. BİR DOLMA KALEM KAZANAN Lütfi Özin Emirgân BİR LOSYON KAZANAN Behçet Samatya Etyemez yoküşçeşme BİR ŞİŞE ESENS KAZANAN Muhittin Aksaray Çukurçeşme Küçük hamam cad. BİRER UFAK LOSYON KAZANAN 1 — Ali Sağlan Cağaloğlu ortamektep 181, 2 — Aliye Altıncı fındıklı, 3 — Ö- mer Ersun Sirkeci Dervişlyer sokak, 18, 4 — Türkân İstanbul 47 inci — okul 141, 5 — Gülçin Orkunt, Hasfırın arkası 22, No. Beşiktaş, BİRER SABUN KAZANANLAR 6 — Necdet Kabataş lisesi, 7? — Leman Doğanay No. 210, 8 — Mahmut Kasım. paşa, 9 — İhsan Hamalbaşı Zafer apart, 9, 10 — Hafız Aksaray Küçük lânga, 11 — M. Cağaloğlu ceridane S. l1, 12 — Necdet Tüzer Çatalca orta okul No, S1, 1 — Sedat Kızıltoprak Şehirkâhyası sokak 29, BİRER MEKTEP DEFTERİ - KAZANANLAR 14 — Sabit Saylı Ankara cezaevi 6 ıncı şube, 15 — Nida Kurallı Aksaray Kemal paşa cad. Duruçay apartıman 2 inci kat. 16 — Suat Koray Samsun inhisarlar mu- hasebe memuru, 17 — Cahit Pertevniyal lisesi, 18 — Fikret 15 inci ilkokul sınıf 6 No. 1271, 19 — F. Kumumo Şehremini Saraymeydanı, caddesi G4 numarada, 20 — Ferit Yel, Kemalpaşada — İsmet paşa caddesi 52, numaralı evde musiki mualli- mi, 21 Zeki Olcay Vefa lisesi 393, 22 — Rıza Uzunyusuf, den bir şiirdi, ne de elle tutulur hedi- yeden: Taşma “Ağlayamazsın; kederini unut, ha- yatın zevkini tad diyemezsin bana sen bu bir sene! — Seven kalbini, bana bağlayan bağlar kırildı bugün için de, yarın için de.. — : Nafile saklama gözündeki alevi her- kesien. Bu alevdi yalnız aşk parlatabi- lit. — Sen kendi yıldızlı yolunda var | git; bırak ben de gideyim kendi yolu - ma, Şüphesiz, ruhlarımız, bir gün öolup birleşecek. Fakat heyhat! çok geç.. ,, Gerek mektuba, gerek şiire şu cevabı verdim: Azizim Beküçi yüzbaşı; Bügün öğleden sonra saat Üüç buçukta, Allahın arzusü üzerine odanızın anahtarını kaybetmiş ol- duğunuzu öğrenince çok üzül- düm. Bununla beraber, lütfen ya. rin sabah saat yedide çocukla mevzubahis postları gönderme - nizi rica ederim, Postları getirdi- ği takdirde kendisine “Hora tranguila,, ismindeki valsinize maukibl elle tutulur hediyemi ma almemnuniye vereceğim.. Selâmlarımla, Jack London. Ertesi günü saat yedide gene leopar postundan bir haber yoktu, yalnız şü mektup geldi: Senor; Hakkınızdaki en samimi hissi- yatımı bildirdikten sonra size şu- nu söylemek isterim ki, şimdiye kadar kimse bana karşı böyle ha- reket etmemiştir. Ben notayı bü - tün “centlmen,, lere gönderiyo - Yazan : Rahmi YAĞIZ Turkuvaz'ın baş gediklisi, esarestten nasıl kurtulduğunu Brodeye anlatıyor Bo 1 e S — Kalk, beni takip et! Dedi, peşine takıldım. Gittik. Kaptanın yanma çıktık. Kaptan uzun boylu, mavi gözlü, zayılça bir adamdı. Siması da ba- na yabancı gelmiyordu. Kendisini selâm- ladım. Bir iskemle işaret etti, kendi di- limle: — Otur! Emrini verdi. Şaşırdım.. Öyle şaşırdım ki kapiten hayretten iskemleye otura- cak yerde boşluğa oturmuşum, yere yu. varlandım, Kaptan benim şaşırışıma kah kahalarla gülüyordü. — İskemleyi altıma çektim, oturdum. Kaptan devam etti: — Evvelâ hoş geldin diyelim.. Bu ge- liş pek hoş değil ama.. Nereden geliyor- sun, kimsin? Bana anlat.. Yalan söyle- meğe kalkışırsan seni sahil muhafızlarına teslim ederim, Kaptan da, tayfalara okuduğum masalı anlatmağa kalkıştım, Daha ilk hamlemi bitirmeden sözümü kesti: — Sana, söze başlamadan evvel yalan söylememeni tenbih ettim, Bana masal o- kumağa kalkışma.,.. Dedi.. Ben, ısrar ettim: — Sizi temin ederim kaptan, Böve mü- rettebatındanım.. — Böyve batalı ne kadar oluyor? — Henüz battı.. Üç dört gün evvel!. — 18 martta batan Böveden başka ikin: ci bir Böye daha mı vardı Fransız do- nanmasında? Durdum.. Ve,. hayretim büsbütün art- tı.. Marmarada hulunan — bir Osmanlı yelkenlisinin kaptanı Böyenin batış ta. rihini biliyor, Tanrı bilir, biraz ısrar et- sem batış tarzını, hattâ saatine kadar bü- tün teferrüatile anlatacak gibi görünüyor- | dü. Cevap vermediğimi — gören kaptan |.. sözü yürüttü: » — Üzerinde hüviyetini — gösterecek bir kâğıt, vesika falan yok mu? — Yok kaptanım!.. Kaptanın gözleri üzerimde dolaşıyordu. Kurnaz Türk gemicisi beni tepeden tır- nağa kadar süzdü.. Söylendi: — Demek üzerinde hiçbir lan yok ha!.. — Seni temin ederim ki yok kaptanım!. Kaptan parmağile boynumda — sarkan meşin künye mahlazasını işaret etti: — Şu boynunda asılr duran nedir. Mus- ka falan mı? Bönde şafak atmıştı.. Renk vermemeğe çalışırken kekeledim: vesika fa. rum, Onlar da valsi alıyorlar ve buna mukabil beş dolar gönderi - yorlar. Sizin, bana para göndereceği - nizi vaad ettiğiniz halde sözünü - zü tutmamanıza doğrüsu akıl er- diremiyorum. Rica ederim, bana hiç olmaz - sa bir miktar para gönderin de hiç clmazsa mütemadiyen — size gidip gelen çocuğun ücretini ve- reyim. Parayı zarfa koyup çocuğa verebilirsiniz, kendisi ıtımada şa- yandır. Dün akşam çocukla beraber sizin otele geldik. Yemekte idiniz. Bir saat bekledim, sonra kalktım, tiyatroya gittim, Lütfen çocuğa ufak bir para verin, bana da on- dan biraz daha fazla bir para gön derin, Tarafınızdan, bendenize esir- gemiyeceğiniz bu lütfü sabırsız- lıkla beklerim: Ernesto Bekuçi yüzbaşı. * * * Ernesto Bekuçi yüzbaşı ile olan mü- nasebatım burada sona eriyor. Bütün bu mektuplaşmalardan hiç bir şey ha- sıl olmadı, boşluktan hiç bir şey ele geçmedi. Ne Bekuçi yüzbaşı “elle tutulur,, hediyesini aldı, ne ben leopar postla- rını gördüm. Elle tutulur hediyemi ben valnız Eliçoya verdim, Çocuk bu para ile derahl ayağına bir pantalon, bir de vakında yapılacak olan boğa güreşleri için bilet aldı. — Çeviren; V. G. — Şey.. yok.. Evet.. — Dur... Ver o mahfazayı bana!.. Ellerim tirtir titriyordu. Mahfazayı a- lınca içinden çıkacak künye — kâğıdını okursa bu adam benim tahtelbahir gedik- lisi olduğumu anlayacaktı. Kaptan tered- düdümü görünce tekrarladı: — Hey, sana söylüyorum.. Ver o mah. İazayı bana!.. Çaresiz, isteğine razı oldum.Mahfazayı böynumdan çıkardım, kaptana uzattım. Aldı, açtı, künye kâğıdını çıkardı okudu. Sonra gözlerinde şimşekleşen bir hazzın aydınlığı yüzüne dağılırken emretti: — Anlaşıldı., Şu Marmaraya girmek i- çin 3 gün evvel boğazı zorlayan donan- manın ateşi altında Boğazdan geçen 17 tahtelbahirlik filonun 3 Fransız gemisin" den esir düşen Turkuvazın — başgediklisi sin ha!.. — Evet kapiten!.. — Nasıl esir oldunuz? Kaptana esaret faslını, firar tertibini buluşumu, Çanakkalede başımızdan ge- çenleri tamamen anlattım. Firarıma çok güldü. Sonra, gene alaycı bir tavırla yü. züme baktı: — Beni tanıyor musun? Gözlerimi gözlerinin içinde gezdire gez- dire mütereddit, cevap verdim:, — Bilmem kaptanım.. Gözüm ısırıyor gibi.. Fakat.. — Hafızanı yokla.. Tahtelbahir filosu yola çıkmadan bir iki gün evveline dön.. biraz düşün bakalım.. Düşündüm., Hem biraz değil, bir çok düşündüm. Hakikaten kaptanın — siması bana pek yabancı gelmiyordu, — kaptan tekrarladı: — Hafızanı yokla! — Yokladım kaptanım.. — Şöyle Maltaya dön; hareketten evvel ki geceyi, hareket gününü, Bozcaadaya, gelişi, amiral Dörobekin dayetini hatırla yamıyor musun? Meraktan çatlayacak hale - gelmiştim.. Bu adam, şu Osmanlı yelkenlisinin kaptanı her şeyi tamamı tamamına bili- yordu. Şaşkın şaşkın mukabele ettim: — Hatırlıyorum kaptanım, — Komodor Brodeyi, şu — tahtelbahir filotillâsının komodoru E 13 süvarisi İn- giliz deniz yüzbaşısı Brodeyi hatırlıyor- musun! — Tabit kaptanım.. Bir bahriyeli kendi komodorunu tanımaz mı? , Âlâ.. E13 de komodorla birlikte Mar. maraya giren bir İngiliz ihtiyat deniz yüz başısı da hatırlryor musun? — E13 ün bütün subaylarını tanımıyo- rum kaptanım.. — İhtiyat yüzbaşı Palmer diye bir i“- sim tanıryor musun? — Evet.. Evet; hareketten evvel suva- rimiz Alfred Didiye böyle bir adamdan bahsetmişti.. Eski Çanakkale konsolosu imiş; O da filotillâda komodor Brodeyle birlikte bulunacak, Marmaraya girdikten sonra bize yardım edecekti. (Devamı var) Istanbul Radyosu 16 EYLÜL — 1938 CUMA 18,30 dans müsikisi, (plâk), 19 konferans Selim Sırrı Tarcan (Puşkinden tabanca kur şunu), 19,30 dans musikisi plâk, 19,55 borsa haberleri, 20 saat ayarı, Granviç rasathane sinden naklen, Bedia Rıza ve atkadaşları ta rafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,40 ajans haberleri, 20,47 Ömer Rıza Doğ rul tarafından arapça söylev, 21, saat ayarı, oörkestra, 21,30 saz eserleri, — Tanburi Refik Şemselttin, ve arkadaşları tarafından — 22,10 Darüttalim musiki heyeli, Fahri ve arkadaş ları tarafından, 22,50 son haberler ve ertesi günün programı, 23 saat ayarı, son. BUDAPEŞTE: 20,25 plâk, 22,30 orkestra, 23,45 sigan or kestrası, BERLİN: 19 bando, 19,40 şarkılı könser, 20 bando, 23,30 hafif müzik, ve halk havaları, İ örkest ra, VARŞOVA: 20,10 konser, 20,40 radyo örkeslrası, 22,10 opera parçaları, 23 salon oörkestrası, KL İN SA DA Addai ll $N ZM L e NİN el bi aei el e N eç Z aei

Bu sayıdan diğer sayfalar: