alli Cemaziyelâhırm 19 uncu çarşamba gü- nü, Pınarhiseri âyanı Hacı ağa, seher vekli Rumelifenerine varmıştı. “Hakkım. da emir var!., diyerek Kabakçı Mustafa- nin €vine girmişler, kafasmı keserek A- Jemdara günderzeişlerdi. Bu hâdise bütün İstanbul ve Trakya hayalisinde bir bomba gibi patlamıştı. Hiçbir canlı yoktu ki Kabakçının idamile meşgul olmasın. Buna kim yaptırmıştı? Padişahın izni ver mıydı? yoksa serdari ekrsmin emriyle mi yapılmıştı. Parişah haber gönderip serdart ekreci- den sormuştu: — Ba nasıl olmaz iştir, sizin bundan haberiniz var mı? Diğer taraftan top ve cephansini hs- xırlamış bulunan Haci ağa, k1le içine gir- miş ve hiçbir şeye kulak asmıyarak mu- basara etmek istiyen zorbaların Üzerine top ve fişenk yağdırmaktaydı. Bu top #esleri İstanbul halkmi ürkütmüş, yer yer dedikodular başlamış, ne olduğu an- laşılamadığı için çok adam korkudan e- vinden çıkamaz olmuğtu, Alemdar paşa bu hâdiselere ehemmiyet bile vermiyordu. Onca matlub olan Ka - bakçının idamıydı ve bu da pek Alâ olu- verdi işte, Fakat şimdi de bir derdi var- dı. Kabakçıyı teşvik eden kadın kimdi? — Bu kaltağın da cezasını vermek lâzımdır! diye Davuda uşağı yukarı derd yanan Alemdarın bundan başka Üzüntüsü kalmamış demekti. Davud Diyordu ki: — Devletlü paşa, Ben bu kadını gör. sem tanirım. Kuluna izin ver. Gider tsh- kik eder, hakipaye arzedörim, — Aferin Davud, gözüme girdin. Biz do, Istanbula zadişaha kavaştuğumuz 30- man mel'unenin hakkından geliriz elbet- to. Davnâ üzerine aldığı vazifeyi bir an e. vel İntaş edebilmek için hemen Alemda- rm verdiği bir izin kâğıdıyla deraliyeye yollandı. Cevri kalfa ise bütün bu olan bitenleri Mahmutla Selime anlatıyor ve bir taraftan da Sultan Mustafayı, Alem. darıa birdenbiyo İstanbula gelivermesi vaziyotino haztriıyordu. © Halbuki, Kabakçınm idamiyle hâdise kapanmış değildi. Bilâkis Muatafa taraf- tarları daha hızlı çalışmağa başlamışlar. dı. Netekim Kabataş'a Çeşme üzerinde bir evde beş kişilik bir meclis hararetle bu hâdise münasebetiyle görüşmekteydi. ler. Bu ey Salih ağa sahilhanesine mut- tasıl bir oveikti, (1) Başçuhadar Abdülfettah burada sr - kadaşlarmı toplamağı muvafık bulmuştu. Hazine vekili zenci Nezir, Üsküdardan, boğlancı Mustafa o Soğukçeşmeden, Ebs AA DANIDDDEAIE NE Sadun sordu — Uzun zaman kalacak arsın? viniyorum, yeğenim! Sadun da eğilerek, kekeledi: Sadunun önündeki bir koltuğa oturdu. i LL SAKİ URL Haber'in tarihi Romanı 25 Nana, derin bir reverans yaparak cevap verdi: — Bütün kış size hizmet edebilmek fırsatını bulduğum için ses — Te... tebrik ederim. Ben... ben de pak memnun oldum, Nana çok bilen bir tavırla başını ve işaret parmağını sallryarak: — Yalan, ara ziyani yok! dedi, böyle sözler daima hoşa gider. Yalan söylemenizi hüsnüniyetinize bağışlıyorum. Selim Sultanahmette Üçler mahallesin- den, Mirahori - evvel Mahmut da Bey. kozdan gelmişlerdi. (2) İçtimar, bazine vekili Nezir idare odi- yordu ve bühmasa geçen vakayli bütün tafsilâtıyla izah edebilecek yalnız o var. di, Ebo Selim, hazine kethüdası idi. Biraz devleti aliyenin sali vöziyetinden habe- Tİ vardı, Öneş akılları erdiği kadar mali, siyasi, idari İşlerden konuştular. Bütün bu işler bu mecliştekilerin ©kmeğine yağ sürecek kadar yerinde gidiyordu. Ama bu vaziyet devleli aliyenin izmhilâni ve mahviyrat, ne çıkar? Tek bu mel'un çetenin &melleri tahakkuk etsin ve ikbal ve göbrs'leri dünyayı tutsun! Fellah dedi ki: — Sultan Mustafanın #altanatında İstikrarı gerektir. Bunun ancak çok mü. bim tedbirler itiikaziyle kabil olacuğın- da iştibah yoktur. Mirahor Mahmut da ayni noktalnazara iştirak ediyordu, Yalnız artık alınması f- cah eden kat'i tedbirlerin bir an önce Ktihazma lizum görüyordu. Abdülfetts, Alemdar paşanm padişaha hizmet arrü- sile gelmek istodiğine Inanmış bulunu - yordu, Halbuki Nezir bunun bir maksa- dı mahsusla yapıldığında ısrar ediyordu, Fettah damdan düşer gibi söylemekten çekinmedi: — Paşanm padişabımıza hizmet cde- bilmesi için Sultan Selimi idam etmeli - dir. (3) i Hep ayni kanaate iştirak ettiler. Yalnız" Ebe Selis, Selimin idamın böyle kolay bir iş olmadığını söşliyerek: Ebe Selim: : — Padişohtan İzni hümayin almak ne mümkündür! dedi. Bostancı böyle düşünmemişti. — Nezir ağa kardeşimiz, bu işi yağ- dan kıl çeker gibi halleder, Nezir; — Zaten dedi, her ne yapsak Alem- darın deraliyeyo vusulü önline geçeme- yiz. Biz bunu emellerimizin tahakkuku - ni vesile etmeliyiz. Önce sultan Musta. fanın Alomdara buğumu temin gerek! Ondan sonra alınscak tedbir tooramül o- Tunsa daha doğru olur. Bir taraftan da Kabakçı: idam olun muştur, Bunu Alemdarm yaptığında işti- bah yoktur. Rumeli gizli cemiyeti faali- yetini bırakmamıştır. Fühakika Rumeli cemiyeti Alerıdarı adamakıllı elde etmiş bulunuyordu. Bu vaziyette sordarı ekremin Alemdar ys- nında on paralık değesi yoktu. Nazir devam etti: — Bir hatamız kepimizin mevki ve LİL tiyacı var gibi görünen fikirlerinizi — biraz yoluna koysun! Koşmadan, fakat parke döşemenin üzerinde bir peri gibi sessiz KAÇIRDIĞI Yazan: Ikimim Bir evde gizlice toplanan Mustafa taraftarları neler konuştular? heyatları pabasma biter. Dajnizes ön- ca hürkürm arzüsunü uyandırmak lâzım- dır. Ve sahaha:karşt Nezirin bu mütalrası doğru görülerek bu yolda hareket olun- ması karariylo dağıldılar. Dağıldılar a- ma, unuttular ki yerin kulağı. vardır, Hem bır kulak toplandıkları odenm ia « veni arasında sabaha kadar her şeyi tane tane dinlemişti. Meclis dağılır dağılmaz, bir sansar gi bi girdiği tavan ndan dana ve orâ- dan da yola çıkan Serdengeçti Receb, ko- / şap keyiiyeti roisülküllaba bütün tafsi- İşler kizaşmıştr. Herkes bu sönü gel - mer giti görünen hazmiıkların bir en ev- vel neliçe almasını istiyordu. Muntafa ta- vaftarları artık açıkça Selimle Mahmu- dun ortadan kaldırılmasını istiyorlar, Sa lim taraftarları du bir an evvel Selimi iclâs ederek mütegallibeyi memleketten defetmeğe hazırlanıyorlar, Hazırlıyanların belki onlardan daha mütegallibe olduğunu Rusçuk öyanı da bilmiyor değildi, ama, İşlerine böyle ge- yordu, Meselâ Alemdar neydi ki? Bu Sörgerdenin yurın serdar ekrem olması mümkündü, Bu ne yapmazdı? İstanbulu kana bulayabilirdi. (Devamı var) (4) Tarihi Cevdet, sayfa 259. (2) Sultan Selim vakasının faillöri #- rasmda billiassa bu adamlar en İlerde gelir. (8) Tarihi Cevdet “Mebağli vaka”, — Kocamla omlaşıyor — Evet; benim gibi K Ra BERELER X ALE A YANG MTU A ŞA 11 EYLÜL — 195$ KN Yazan: R; Rober Düma — 55 — Çeviren: F. K. Almanyaya gitmek, sizin için intihar etmek demektir, Benua.. Kolonel durskiadı ve düşünceli bir ta. | wee ilâve etti; — Sonrasmtı ben d8 kenüz bilmiyorum. Benura dr sustu, Kolonel kendi ken, dine söylermiş gibi mirildandı: — Yapılacak bir şey var. Onu bilmi- yör değilim: Berline gidip tozu calar ke- nüz tshlli edemeden geri almak... Bu; harikulâda bir şey olur ama imkânı yok Benuva oturduğu yerden doğruldu: — Niçin mümkün olman Kolonei? Generalin evihden bu tozu çalmak im.! Kânı külurebilir, Elverir ki geç kalmiya, | im. — Geç kalmak messlesi pek mevzu- babs değil, Çünkü mütehassıslarımızın ifadesine göre tahlil İşi haftalarca süre- bilirmiş, maddenin terkibini bulmak ko» lây değilmiş, Ancak, dediğim gibi, bu im- künsız iş... | — Niçin böyle #öylüyorsunuz kolo - nel, Neden imkânsez'olsun? Kölonel güldü; — Generalin evinden bi tozu çalmak çocuk oyuncağı imiş gibi konuşuyorsunuz Benua. Hem bu işi kim yapacak? — Ron size birisini bulurum. — Kim bu adam? — Ben! Kolonel ds ayağa kalktı: — Siz şaşırdınız galiba Benua. Kat - iyyen olmaz. — Fakat., — Fakat yok. Sizi böyle bir teşeb « büsten menederim. Siz Almanyada artık yaaruf bir sdamsmız. İki defa ellerinden kurtuldunuz, peşinizden Parise adam gön dererek öldürmeğe teşebbüs ettiler. Bu vaziyette Bariine gitmek, kapana kendi ayağınızla girmeniz demeklir. Şahsınız, eğkâliniz onlarcu maldm olmasıydı mu- | vâffekıyet *btmali goycaltu, fakat gini- di? imkinsız., 5” 2 Amiriniz olmak sılatiyle sizi menede- rim, Almanyaya gitmek elzin İçin-inti - har etmek demektir, > Kolonel odanm içinde dolaşmağa baş- Indi Benua, duvara yaslanmış, 2es çıkar- madan öna bakmaktaydı. Kolonel bir &- ralık Benüanin önünde durdu ve: — Sinirli halimi mazur görünüz, inü- nin ki bu hartketim size duyduğum doat- Tuk hissinden geliyor. Fakat riea ede - rim, bana karşı böyle soğuk durmaymız. Yoksa darıldınız mı? Bu suali, iki elini ileriye doğru uzata” fak sormuştu. Benva şefinin ellerini tu- tarak kürmet ve samimiyetle aktı: — Size darılmak mı? Buna imkân su ver kölonel? fakat... — Fakat? — Emrottiğiniz işin itaate mecburum. Yakat bunu gözlüm istemiyerek yaptığı- set İtiraf etmek isterim, ciddi, yarı şaka: Li ye sakladın benden? BADE GUL Sadun, prensesin yanımda yarım sağt daha kaldı; ve Bütün saçmaları unütturmanın yolunu beldu. Eztesi gün Sadur:, Platona rastlıyarak, yolundan çevi — Niçin Banun ? neden Berlin? & mek için bu kadar ısrar ediyorsunu** — Derdimin ne olduğunu avla" Ni mı biraz evvel söylemiştim kojottk çin kederli ve yorcun göründüğürü #” hyacaksınız. Benua, Doroterin kaytoluşu hidis9* ai, işi kimin Yaptığını fotoğraf vesta” ie nasıl anladığını bütün teferriMÜ anlatarak devam esti: — Dorote Site beni hağlıyan Fifi” larm mahiyetini biliyorsunuz Kolon” Mörzelbergden dönüşümde size vaz yi anlatmıştım. Şimdi savallı kızcağız” vw manların elinde olduğunu ve bu hale Bim yüzümden düştüğünü düşündüÜ kalbim stzlıyor. İşte bu sebebledir ki Bİ” line gitmek zavallıyı onların pençesi den kurtarmak istiyorum, Fakat emi mirdir; itaat edeceğim kolonel. Benua sustu, başım: önüne eğdi. yi" dem arasmda uzun bir süküt oldu. Kolonel mırıldandı: — Zavallı dostum! p Teroddüd halinde olduğu belliydi * »ua bunu farkederek tekrar ries teri — Kölönel, meseleyi burada ok etmek şartiyle olsun benim meğföl mama müsaade etmenizi rica ederim d meralin erine girip toma çalmak Bl gs» kadar ukla uzak ve imkânsiz gelirs€ sin bırakmız da ben bir düşüneyim ii plârımı bildiririm. Mürasib ve kabi “, bik görürseniz oraya gitmeme izin rirsiniz, Rica ederim kolenel. Ş Kolonel Gero, Benunya baktı v9 vE vaş yavaş, kelimeleri tartarak cevab di: — Peki, Almanların oyununa maks Idmizi teni5 işiyle Yesmön sizi t9 “ diyorum, Fakat bir şartla, plân $iz tatbik etmiyecekainiz. — Peki kolanel, Tegekktir ederiz lışmağa, unutmak için kendimi yermi muhtacım. Bu işi yapacak adamı d8 mağa çalışacağımı. — Acaba? / — Umuyorum. Fakat eğer bul sam bönim gilmeme.,. Kolonel sözüni kesti: ni — İnatçı! orasmı sırası geldiği ei düşünürüz. LAfı nereye getirmek ğinizin farkmdayım. Olmaz demi, — Teşekkür ederim kolonel. i — Tekrar edeyim: olmaz iyor Fakat ancak pek kat'i bir lüzum w sizin Almanyaya gitmenize milmasö? f decağim, — Merak etmeyin kolonel, onla” yö gene yakalıyamıyacaklardır. (Devamı var) # — Hain arkâdaş! dedi, Nazanın kız kardeşinde olduğunu 9* — Sana bir sürpriz yapmak istiyorduk. Sadun yavaşça başımı salladı. Platon masum bir tavırla sordu: — Bura memnun olmadın mı? — Biliyorsun ki ikimiz de biribirimizle geçinemeyiz. Prenses, söz söyliyebilecek kadar kendini topladıktan sonra: — Oturunuz, bay Sadun Alev dedi, hiç olmazsa, kız, sizi hezimete uğratmış olmakla öğünmesin. Bu söz doğruydu. Sadun artık geriliyerek döğüşüyor. kaçacak Yol arıyordu. Prensesin “oturunuz,, demesi onu kurtardı. Hemen © raya çöküvezdi. Fakat zavallının çilesi daha dolmamıştı: Yeniden zırvalamağa başladı. Hem de, bu sefer hiç farkına varmadan. On çift likırdıdan sonra, gene mermisi tükendi, şaşkın ve acı“ nacak bir vaziyette sustu, Nana, boynunu bükerek, acıyan bir sesle: — Saçmalıyorsunuz yeğenim, dedi, bunun su götürür yeri yokl Ben bu halinizi, birdenbire beni görmenizden hasıl olan çılgınca sevince hamlediyor ve çekiliyorum. Ayağa kalkmıştı. İlâve etti: — Fevkalâde kaideli bir lisanla konuştuğuma da dikkat etmeni- 8 isterim; Artık bütün sıfatları, tavsif ettikleri isimlere karşılıklı kullanıyorum. İşte bon bu değerli değişmeyi prenses Azâdeye borç” Tuyum. Dilerim ki bu, iyiliksever peri size de tılsımlı değneği ile do. kunsun da, gramerinizi — Ve bana, intizama girmeğe fevkalâde ih- bu bacaksız bir çabuklukla kayarak çıktı, gitti. Prenses yavaşça ve biraz alayla sordu: * — Gittiğine müteessir misiniz? — Ne münasebet? Benim için'en büğük kurtuluş olan bir şey i“ çin hiç müteessir olur muyum? , Bu Kız üzerimde pek garip bir tesir yapıyor. O, burada oldukça kendimi, ateş etmeğe hazır bir ziznga asker önünde duran bir hedef sanıyörüm. Prenses gülümsiyerek dedi ki: — Biraz da onun gibi bir şey.. Fakat niçin onunla alay ediyor” sunuz? il — Prenses, bu seler siz de şahitsiniz ki, başlayan ben değildim. Prenses gülümsedi. Bu gülüşte öyle bir iyilik, , öyle bir şefkat seziliyordu ki Sadun, şaşırarak, nezaketsizlik sayılacak kadar uzun bir müddet, prensesin yüzüne baktı. Prenses buna kizmadı. — Şimdi konuşalım, dedi, simdiye kadar söylediklerinizi say- mıyorum, Farzedelim ki yeni çeldiniz.. Kttaplarımı okudunuz mu? Genç filozof murıldandı: ; — Ben de bundan emin olmak istiyordum. Sadun Alev, gözleri açılarak, ona bâkıyordu.. Platon, gülümsemele çalışarak, sordu! —— Bu söylediğin tamâmile doğru mu? Sadun hararetle cevap verdi: — 'Tamamilel wi — Böyle olduğu daha iyi. Siz biribiriniz için yaradı miz. Salan Alev, üzerirden bir yük kalkmış gibi, derin bir # raki — Oh, katiyyes1 dedi, bunun. için de heran Allaha TAM... am >. Sadun Alev tamamile başlan çıkmıştı. Artık hergün ai, görtreğe ridiyordu. Nazan da onu sıkmamağa aşama akşam #iyâretlerinin ekserisinde Platonla beraber yel gen; Kız yeğenine antak ulak tefek olaylar fırlatmağa tiyordu. akt bu'nlaylarda, tani hedefi bulmakta şayenıyoi” (Devamı ver).